28.Karapapak İli
قره پاپاق
Güney Kafkasya Azerbaycan Türk topluluklarından olan Karapapaklar, daha önceki dönemlerde, Ruslar tarafından Azerbaycan Türkleri ile birlikte, “Türk” olduklarını vurgulamak amacıyla “Tatar” olarak adlandırılmıştır.
Karapapaklar, bazı kaynaklarda Kıpçakların, bazılarında ise Hazarların bir tayfası olarak kaydedilmiştir. İslam Ansiklopedisi’nde de benzer bilgilere rastlanmaktadır. Karapapakları, bir Kazak tayfası olarak kabul edenler de vardır. Bu il mensuplarının kara koyun derisinden papak/ başlık giymelerinden ötürü Karapapak olarak adlandırıldıkları yönünde fikir birliği mevcuttur. (Eski Sümer metinlerinde Sümerlerin kendilerine karabaşlılar dediklerini Prof. Dr. Muazzez İlmiye Çığ kaydetmektedir) Büyük bölümü, 1826-1828 yılları arasında cereyan eden Rus-İran savaşından sonra Türkiye ve Güney Azerbaycan’ın bazı Vilayetlerine göçmüşlerdir.
Karapapaklar, günümüzde İran/ Batı Azerbaycan Genel Valiliği sınırları dâhilindeki Negade ilçesi (eski Sulduz Vilayeti), Türkiye’nin Kars, Ardahan, Iğdır, Ağrı illeri ve bağlı bazı idari birimleri, Gürcistan ve Rusya Federasyonu’nda meskûndurlar. Daha önce Ermenistan’da da Karapapaklar yaşamaktaydı. Ancak Ermeniler bu ülkede Karapapak dâhil hiçbir Türk bırakmadı. Bu etnik temizlikten sonra, Türklerlerden kalan tarihi eserleri de hâk ile yeksan ettiler. Erivan dâhil cami, medrese, külliye, saray, han ve hamam ve kabristanların tamamını yıktılar, yaktılar, izlerini sildiler. Kitabelere bile tahammül gösteremediler. Dağda taşta var olan kitabeleri kazıyarak, yerine sözde tarihi Ermeni kitabeleri meydana getirdiler. Böylece kültürel katliama da imza atmış oldular. Ermenilerin Batı Azerbaycan yani günümüz Ermenistan’ında yürüttükleri kültür katliamı konusunda hem Azerbaycan’da, hem de Türkiye’de albüm ve kitaplar yayınlanmıştır. Türkçe yer adlarının değiştirilmesi ise ayrı bir faciadır.
Dünyadaki ekonomik ve sosyal gelişmeler çerçevesinde Karapapaklar bulundukları ülkelerin farklı şehirlerinin yanı sıra, çok sayıdaki yabancı ülkeye de göç edip dağıldılar.
Karapapak İli’nin adı olan “Karapapak” kelimesinin Türkiye Türkçesi ile telaffuzu yazıldığı gibidir. Azerbaycan Türkçesi kaynaklarda “G/ Q” harfiyle başlamakta ve bitmektedir. Farsça ise, benzer şekilde “Gaf ق” harfi ile başlayıp bitmektedir. Bazı araştırmacılar, ağız yapısı gereği Karapapak kelimesinin sonunu “ha/ ح veya hı/ خ ” harfiyle sonlandırmaktadır.
Karapapakların, M Ö. III. yüzyıl kaynaklarında adı geçen ve aynı dönemlerde Kuzeybatı Altay’da ve Çjeylan Vadisi’nde yaşayan Kıpçak adlı eski Türk tayfası ile bağlantılı oldukları şüphesizdir. Kıpçakların Miladın evvellerinde Hunların ve Batı Türk Hakanlığı’nın terkibinde bulundukları ve onun esas kütlesini teşkil ettikleri kaydedilmiştir. Onların Azerbaycan topraklarında ortaya çıkış tarihi hakkında muhtelif fikirler mevcuttur. M. Ş. Şireliyev, Kıpçakların Azerbaycan’a ilk defa IV-VI. yüzyıllarda, Ziya Bünyadov 722-723 yıllarında Hazarların terkibinde, V. Gukasyan, III-IV. asırlarda Kenger ve Sabir kabile federasyonları (birleşikleri) bünyesinde geldiklerini göstermişlerdir. Diğer bazı kaynaklarda, XII. yüzyılda Gürcü Çarı IV. David’in Gürcistan’a 45 bin Kıpçak ailesini göçürerek, Azerbaycan’ın kuzeybatısına yerleştirdiği ve Tatar-Moğollar tarafından XIII. yüzyılda Rusya’nın güneyindeki bozkırlarda yenilen Kıpçakların Derbend ve Şirvan’a geldikleri kaydedilmiştir. G. E. Geybullayev, tarihi kaynaklara dayanarak, Kıpçak kökenli tayfaların Azerbaycan’a yerleşmesinin Miladın evvellerinden başlayarak, XI-XII. yüzyıllara kadar uzanan geniş yelpazeli bir dönemde gerçekleştiğini kaydetmiştir. (Tofiq Әhmәdov, El-Obamızın Adları, s.42, 45)
Tarihçi M. Fahrettin Kırzıoğlu, derslerinde (l975-76) ve konferanslarında Gürcülerin, Ermeniler gibi esmer tenli olduklarını, Gürcü Çarı IV. David’in Kıpçak Türkleri’ni ülkesine yerleştirdikten sonra Gürcülerin Kıpçaklarla karıştığını, büyük bölümünün zamanla açık tenli ve yeşil gözlü olduklarını ifade ederdi.
Hazar Türkleri, Miladın ilk asırlarında Kuzey Kafkasya’nın üstündeki bozkırlarda yaşamış ve bazı dönemlerde bağımsız devlete sahip olmuş boylardan biridir. Hazar Denizi, adını bu Türk boyundan almıştır. Hazarların eski Albanya topraklarına ilk yürüyüşleri, VI. yüzyıla tesadüf etmektedir. Son araştırmalara göre, Hazarların Albanya’ya yönelik güçlü akını 623 yılında başlamıştır. Bu yıldan itibaren Hazarlar Derbend, Tiflis, Gebele ve diğer şehirleri ele geçirmiştir. 642-652 yıllarında, artık Albanya’yı kendi hâkimiyetleri altına almış, tedricen diğer bölgeleri de fethetmişlerdir. Hazarlar, bu topraklarda 150 yıldan fazla kalmış ve hükümran olmuştur. Hazarlara mahsus tayfa izlerinin Azerbaycan toponimlerine yansıması; Terneyut, Tebriz, Kebirli, Karaçor, Karapapak vb. örneklerde görülmektedir. Hazarların büyük bölümü, Azerbaycan topraklarına yerleşmiş ve kadim Albanya’nın ana kütlesini oluşturmuşlardır. Hazar etnonimi, Nahçıvan Ö. C.’nin Ordubad rayonunda (ilçesinde/ bölgesinde) Hazaryurt dağ adı olarak korunmuştur. Hazar mirası etnonim ve toponimlere Türkiye topraklarında da rastlanmaktadır. İtil/ İdil/ Edil/ Edilli, Hazar Gölü ve Belencer/ Bilecer gibi isimler bu mirasın bakiyeleridir.
Kazak sözü, M. H. Veliyev’in kaydettiği gibi, Kıpçak kökenli Türk boy adını aksettirmektedir. Bir dizi kaynakta Kazak adlı boyun ilk orta asırlarda Kuzey Kafkasya’daki Kuban düzlüklerinde, ayrıca “Deşt-i Kıpçak”da yaşadıkları ifade edilmektedir. İvan Şopen ve M.H.Veliyev’e göre, Kazakların bir bölümü Gürcü Çarı II. Georg’a (1072-1089) savaşçı güçleriyle yardım etmek amacıyla Doğu Gürcistan’a gelmiş ve ardından buranın muhtelif mıntıkalarına yerleşmişlerdir. İlya Petruşevski’nin eserinden anlaşıldığı üzere, XVI. yüzyıldan itibaren Kazaklar, Kızılbaş tayfalarından biri olarak kabul edilmiştir. Verilen bilgilere göre, XIX. yüzyılın ortalarında bu eski ve tanınmış Türk tayfası; Karapapaklı, Büyük Çoban Kara, Saraşlı/ Saraçlı, Demircili, Gafarlı, Caferli, Karabağlı, Eli-Şerurlu, Kerimbeyli, Gödekli, Cam-Millî, Şeyhler, Çakırlı, Kerkibaşlı, Ayrımlı, Muğanlı, Şahidli, Kara-Koyunlu, Kengerli tire/ cemaatlerine bölünmüştür. Bugün bile isimleri zikredilen tire/ cemaatler tarafından oluşturulan yerleşim birimleri ve yer adları Kafkasya Azerbaycan’ı, Türkiye ve Güney Azerbaycan’da varlıklarını sürdürmektedir.
Karapapak ve Karakalpak etnonimlerinin müteradifi/ eş anlamlısı olan Karabörk etnik tanımlaması “kara” ve “börk” kelimelerinden oluşmaktadır. Börk sözü, eski kaynaklarda ve çağdaş Türk Devlet ve Toplulukları Türkçelerinde “papak, kalpak” anlamında kullanılmaktadır. “Kara” sözü ise, burada renk bildirmektedir. Karabörk, “Karapapak” demektir. Kara kelimesinin çok çeşitli anlamları vardır. “Büyük, iri, kocaman, güzel” anlamları esas alındığında, “Büyük kalpaklı” manasını taşır. Bu ifade de garip kaçmaz. Çünkü Karapapakların kullandığı kalpaklar, Rus Kazaklarınınki gibi büyük olduğu malumdur.
Güney Azerbaycan’da “Kara” kelimesi; büyük, pilav üzerine konulan kara doğram et, küçük parça, işçi, değersiz, kuzguni siyah rengi ve güzeli ifade etmektedir. “Kara”dan ne ifade edildiği anlaşılmadı ise, “O qәrә, bu qәrәyә bәnzәmәz” denir.
Eski Karabörk tayfasının ortaya çıkış tarihi çeşitli kaynaklarda farklı şekillerde izah edilmektedir. XI. yüzyılda İrtiş ırmağı sahillerinde yaşayan Kıpçaklar batıya doğru hareket ederek, önlerine çıkan Peçenekleri yenmiştir. Peçeneklerin cüzlerinden olan Verende, Gov ve Tuba adlı tayfa/ aşiretler, Kıpçakların terkibine dâhil olmuş ve bu tarihten sonra Kıpçakların Karabörk kolu olarak anılmaya başlamıştır (Jdanko). XII. yüzyılın ortalarına ait 1146 tarihli Rus kaynaklarında bu gruplar için “Çernıy Klobuk” (Kara+Papak= Karapapak) adı geçmektedir. Kalpak/ papak anlamına gelen “Klobuk” kelimesi, Türkçe olmalıdır. Azerbaycan’da, özellikle Şirvan bölgesinde, Karabörk tayfası XVI. yüzyılda güçlü ve savaşçı tayfalardan biri olarak tanınmaktaydı. (Tofiq Әhmәdov, El-Obamızın Adları, s.37, 40-41, 83)
Kafkasya ve Azerbaycan Türkleri’nin etnogenezine iştirak etmiş etnogenezini oluşturan tayfalardan biri de Terekemelerdir. Önceleri Siriderya/ Seyhun’nun sağ sahilinde yaşayan, Arap saldırı ve istilalarından sonra “Türkmen” adı verilen Oğuz Türkleri, XI. yüzyıldan itibaren İran, Güney Kafkasya, Anadolu ve Mezopotamya’ya yayılmıştır. Terekemeler, Oğuzların bir koludur. “Terekeme/ Terakime”, Türkmen kelimesinin cem’i yani çoğuludur. Azerbaycan Cumhuriyeti’nde Kür-Aras ovalığı, Mil-Karabağ, Mugan ve Şirvan düzlüklerinde yaşamaktadırlar. Terekemelerde halıcılık tanınmış bir sanat dalıdır. “Terekeme” adı verilen Türk halk dansı formu da bulunmaktadır. (ASE, Terekemeler, IX-ncu Cilt, s.256-257)
Borçalu/ Borçalı
Gürcistan Cumhuriyeti’nin güneydoğusunda, Ermenistan Cumhuriyeti’nin kuzeybatısında yer alan Borçalı bölgesinin (Borçalı mahalı) toprakları genelde dağlık, 1/3’i ovalıktır. Türk tayfaları, orta asırlardan itibaren Borçalı’ya yerleşmeye başlamış, XVI-XVII. yüzyıllarda, kütleler halinde bugünkü Azerbaycan Türkleri’nin devamı olan Oğuz Türkleri göç etmişlerdir. Geniş yaz ve kış otlaklarına sahip olan Borçalı’da hayvancılık, tahıl üretimi, bahçe ve bağcılık, ayrıca ipekçilik gelişmiştir. Bölge, zaman zaman Azerbaycan ve Gürcistan Beyleri’nin yönetimi altına girmiş olsa da, büyük oranda bağımsızlığını korumuştur.
XVIII. yüzyılın ilk yıllarında Borçalı bölgesi, Gence Beylerbeyliği’nin sınırları içerisindeydi. Beylerbeyi Ziyadoğlu’nun, 1736 yılında Nadir Afşar’ın Mugan’da İran şahı ilan edilmesine karşı çıkması üzerine Nadir Şah, Borçalı’yı Kazak bölgesi (Kazak mahalı) ile birlikte Gence Beylerbeyliği’nden alıp, Kartli-Kaheti Krallığı’na verdi. XVIII. yüzyılın ortalarında Azerbaycan’da Hanlıklar devri başladığında Borçalı’da sultanlık ilan edildi.
Borçalı ahalisi, yabancıların hükümranlığına karşı mücadelelerini sürdürmüştür. Borçalı süvarileri, Ağa Muhammed Şah Gacar’ın, XIX. yüzyılın ilk yıllarında, Abbas Mirza’nın güçlerine karşı Kazak ve Şemseddin süvarileri ile birlikte çarpışmıştır.
Rusya tarafından, Azerbaycan Türkleri’nin yaşadığı topraklar arasında, ilk önce Borçalı Sultanlığı (1801) ilhak edilmiştir. Borçalı süvari birlikleri ile Rus orduları arasında kanlı çatışmalar cereyan etmiştir. Rus birlikleri daha sonra Kazak ve Gence topraklarına doğru ilerlemiştir.
XIX. yüzyılın ortalarında Borçalı kaza haline getirilmiştir. Bu dönemde, ahalisi Azerbaycan Türkleri’nden ibaret olan Karayazı/ Qarayazı ve Karaçep/ Qaraçöp(burada yaşayan Türkler kendisine Karaçöp demektedir) rayonları Borçalı’dan ayrılmıştır.
1895 yılında Borçalı kazasının nüfusu 89.076, 1926 yılında, 86.537 (50.979 Türk, 14.969 Ermeni, 7.949 Gürcü) idi. Kaza, 1929 yılında lağvedilerek, üç rayona bölündü: Borçalı, Lüksemburg (Bolnisi), Başkeçid (Dmanisi). Borçalı rayonunun adı, 1950 yılında Marneuli olarak değiştirilmiştir. Borçalı topraklarında oluşturulmuş rayonların 62 köyünde (Ağqula, Ağamәmmәdli, Arıxlı, Ağtәklә, Baydar, Bәylәr, Bәy Tәrәfçi, Qaçağan, Qızıl Hacılı, Qullar, Quşçu, Qoçulu, Dәmirçi Hәsәnli, Dәmyә Gәyarxı (Bu isme tekrar bak yanlışlık olmalı, böyle isim olmaz), Daşlı, Qullar, Muğanlı, Mollaoğlu, İlmәzli, İmir, Kәpәnәkçi, Keşәli, Kürdlәr, Candar, Cәfәrli, Sadaxlı, Salar, Sarvan, Saraclı, Tәkәli, Tәhlә...) Azerbaycan Türkleri yaşamaktadır.
Tarihi kaynaklarda, Türk tayfalarının Kafkasya’da ortaya çıkışı konusunda kayıtlar mevcuttur. “İstorii Alvan/ Alban Tarihi” isimli kitapta da kaydedildiği gibi, III-VII. yüzyıllarda Çül Derbend “kapısından” Türk tayfaları Güney Kafkasya’ya inmişlerdir.
IV-V. yüzyıllarda Güney Kafkasya’ya Türk topluluklarının kütleler halinde gelişi hakkında Bizans, Suriye ve diğer orta asır kaynakları bilgi vermektedir.
Taberi’nin ifadesine göre, VI. yüzyılın ortalarında, I. Husrov/ Hüsrev 10 bin kişi civarındaki Hazar Türkü’nü esir alarak, onları Azerbaycan ve komşu Vilayetlere yerleştirmiştir. (Azәrbaycan Tarixi, 1.c., Bakı- 1958, s. 111) Bu Vilayetlerden, şimdiki Gürcistan, Ermenistan ve Dağıstan kastedilmektedir. Dede Korkut Destanı’nda hem Gürcistan, hem de Dumanin (Tumanisi/ Dmanisi), Oğuz Eli’nin komşusu olarak zikredilmektedir. Bu yerlerin coğrafi konumu söz konusu düşünceyi doğrulamaktadır. Eski Gürcü yazılı kaynaklarından biri olan “Moksevai Kartlisa”da (VIII. yüzyıl); M Ö. IV. yüzyılın 30. yıllarında Makedonyalı İskender’in İran ve Güney Kafkasya’ya gelişi döneminde Gürcistan topraklarında, Kür nehri kıyılarında Buntürkler yaşamaktaydı.
Alban tarihçisi Musa Kalankatuklu, 442-445 yıllarında Hun hükümdarının, iki alayla Kür çayını geçip, Ermenistan ve Gürcistan’ı fethettiğini yazmaktadır. Bugünkü Kazak-Ağstafa topraklarında bulunan Hunan (Xunan) ve Halhal şehirleri, Hunlar tarafından kurulmuştur.
Halhal-Hunan hattı ile Gürcistan’a hücum eden Onoğurlar, 447-448. yıllarda Kolhida’yı ele geçirdiler. Onların gelişini, V. asır Bizans tarihçisi Panili Perkskin eserinde tafsilatlı olarak izah etmektedir. VI. yüzyıl Bizans tarihçisi Agafi (532-582. yıllar), bu hadiseyi, Perkskin’in verdiği bilgiler çerçevesinde daha geniş şekilde ele almıştır. Kolhida’daki “Onogris” isimli yerleşim biriminin adı çok eskidir. Burası, Onoğur olarak adlandırılan Hunların, burada Kolhlarla savaşmasının bir hatırasıdır.
Prof. K. Patkanyan, 1979 yılında şöyle yazıyordu: “Erken orta asırlarda Güney Kafkasya’da Türk dili vardı. Bu dil, o dönem komşu halklardan Ermeni ve Gürcülerin dillerine de tesir etmişti”.
VI-IX. yüzyıl Gürcü kaynaklarından “Moksevai Kartlisa”da kaydedildiği gibi, Buntürkler (Eski Türkler, Kök Türkler adı verilen Türkler-Savirler/ Sabirler), Doğu Gürcistan’da VI. yüzyılda yaşamışlardır. (“Kartlis Tshovreba” T. 1, s.15-17, G. A. Melikişvili, K. İstorii Drevnei Gruzi, Tbilisi, s.125) Kaynaklarda “IV. yüzyıl” Kepenekçi tayfasının adı ile ilgili olan Bolnis-Kepenekçi çayının adı zikredilir. (L. Mushelişvili, Bolinisi “Otdelnii Vırezok”, “Vestnik Gruzinskii Filial AN SSSR T. III. 1938, s. 377”) Bu da şüphesiz ki, Kepenekçi tayfasının bu çayın vadisinde eski devirlerden beri oturduklarını söyleme hakkı vermektedir. Görüldüğü gibi bu tayfa, suyundan istifade ettiği çaya adını vermiştir.
XI-XIII. yüzyıl Gürcü kaynaklarında kaydedildiği gibi, Kagi-givçakara/ Eski Kıpçaklar adı verilen Kıpçaklar, Gürcistan’a VIII. yüzyılda gelmişlerdir.
Bilindiğimiz üzere, 853 yılında Büyük Bug’un (Türk’tür) liderliğinde Arap ordusu Kartli’ye saldırdı. O dönemde Büyük Bug’un faaliyeti hakkında Gürcü Salnamesi’nde ilginç bilgiler verilir: “Bug, Derbend kapısını açarak, 300 Hazar ailesini çıkartıp, onları Dmanisi/ Başgeçid’e yerleştirir”. (Oçerki İstorii SSSR, III-IX Zekov, Moskva, 1958, s. 516)
XIII. yüzyılda Gürcistan’a 225 bin Kuzey Kafkasya Kıpçağı’nın göç ettirildiği kayıtlıdır. (Z. V. Ancabadze, Kipçaki Severnogo Kavkaza Po Dankım Gruzinskih Petopisei XI-XIV Vekov, V Knige: “O Proishojdeni Balkarsev i Karaçaevsev”, Nalçik, 1960, s. 118) Bu kaynaklarda yeni göç ettirilmiş Kıpçaklara Ahapi-givçakara/ Yeni Kıpçaklar adı verilir.
Türk tayfalarının, Gürcistan’ın güneydoğusu ve Borçalı’ya erken asırlarda göçüp yerleşmesi, tarihi kayıtlarda yer almaktadır. Daha sonraki dönemlerde, bölgeye Türk topluluklarının gelip yerleşmesi sürmüştür. XI. yüzyıl Oğuz-Selçuk Türkleri, kitleler halinde Güney Kafkasya’ya gelip, kısa sürede Doğu Gürcistan da dâhil yerleşmişlerdir. Bu dönem Gürcü kaynaklarında, özellikle IV. David’in Tarihi’nde, Gürcistan’ın ikiye bölündüğü kaydedilmektedir: Bunlardan biri Türklerin yaşadığı topraklar Didi Türkoba/ Büyük Türklük, diğeri Gürcülerin yaşadığı topraklar Kartveloba. (Kartlis Shovreba, T. 1, 1955, s. 321-324)
Bu dönemde, “Gürcistan topraklarında Türk tayfalarının kitleler halinde yerleşik hayata geçmesi süreci başlamıştır” ve “... Gürcistan topraklarının Türkleşmesi tehlikesi ortaya çıkmıştır”. (N. N. Şengeliya, Seldjuki i Gruziya, Razjume na Russkem Yazıke, 1968, s. 396-399)
Eski Gürcü kaynaklarında, adı geçen Türk tayfalarının Bun-Türk (III-VI. yüzyıllar), Hun (IV-VI. yüzyıllar), Onoğur (V. yüzyıllar), Hazar (VII-VIII ve IX. yüzyıllar), Eski Kıpçak (VI-VIII. yüzyıllar), Yeni Kıpçak (XI. yüzyıllar), Oğuz-Selçuk (XI. yüzyıl) olarak adlandırılmasından da görüleceği gibi, muhtelif Türk tayfa ve tayfa birlikleri, Gürcistan’a birbiri ardınca çeşitli dönemlerde gelmiş ve yerleşmiştir. Bütün bu tayfalar, Azerbaycan Türkleri’nin etnogenezine müştereken iştirak etmiştir.
“Borçalı, Güney Kafkasya’da en eski yerleşim merkezlerinden biridir. Bu toprakların ilk sakinleri Türklerdir. Karapapaklar, m Ö. bu topraklara hayat getirmiş, tarihte Oğuz, Kıpçak, Yörük adları ile Doğu Anadolu’nun ilk sahipleri olarak tanınmışlardır...”. (A. Abdulla, Borçalım-Alınmaz Galam Menim; bkz. Ş. Memmedli “Paralanmış Borçalı...., Azerneşr, 1992)
...Eski dönemlerde egemenliğini koruyup muhafaza eden Karapapak yurdu Borçalı bölgesi/ mahalı/ ilçesi, XVIII. yüzyılın ilk yıllarında Gence Beylerbeyliği terkibindeydi.
Yukarıda izah edildiği üzere, Beylerbeyi Ziyadoğlu, 1736 yılında Muğan’da İran şahı ilan edilmesine karşı çıktığı için Tiflis’i ele geçiren Nadir Şah, Borçalıyı Kazak bölgesi/ mahalı ile birlikte Gence Beylerbeyliği’nden alıp, bu eyaletlerin yönetimini Kartli-Kaheti Çarı Teymuraz’a vermiş, karşılığında onun oğlu İrakli’yi rehin olarak almıştır. Genceli Cevad Han, kendi yönetimi döneminde (1785-1804), Borçalı’yı Gence Hanlığı sınırlarına dâhil etmiştir.
Güney Kafkasya’nın Rusya tarafından işgal edilmesinden sonra, yani XIX. yüzyılın ilk yıllarında Borçalı’ya özel “Tatar Distansiyası” statüsü verilmiş, 25 Mart 1877 tarihinde distansiyanın toprakları ile Tiflis kazasının Trialet ve Loru pristavlıkları birleştirilerek, müstakil idare birimi -Şulever Yönetim Bölgesi kurulmuş, 6 Mayıs 1880 tarihinde bu bölgede Borçalı pristavlığı oluşturulmuştur.
1918-1920 yılları arasında, yani Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti döneminde Borçalı, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan arasında ihtilaflı bölge olma özelliğini korumuştur. Azerbaycan millî, etnik, etnoğrafik özellikleri nedeniyle Borçalı’nın orta bölgesinin (Şimdiki Marneuli, Bolnisi ve Dmanisi rayonlarının bulunduğu topraklar) kendisine ait olduğunu kabul etmiştir. Bu konuda Azerbaycan ve Gürcistan Dışişleri Bakanlıkları arasında karşılıklı nota teatisi yapılmıştır. 1918 yılı sonlarında, Borçalı topraklarında Ermenistan-Gürcistan savaşı cereyan etmiş, savaş görüşmeler yoluyla sona erdirilmiştir. Barış şartı olarak, Borçalı’nın dört nahiyesinden (Borçalı, Yekaterinenfeld/ Bolus, Loru, Trialet/ Dmanisi/ Zalga) biri, hem de en büyüğü, Borçalı’nın güney parçası- Loru nahiyesi neytral zona tarafsız bölge ilan edilmiştir. Bu bölge (şimdiki Ermenistan sınırları içerisinde bulunan Barana (Noyemberyan), Allahverdi (Tumanyan), Calaloğlu (Stapanavan) ve Qaraisa (Kalinino) rayonları toprakları), 1921 yılında Sovyet Yönetimi’nin gelişi ile “beynelmilelcilik” siyaseti doğrultusunda, bu topraklarla hiç bir ilgisi bulunmayan Ermenistan’a peşkeş çekilmiştir. Bu bilgiler, sanırım Türkiye’deki sözde Ermeni katliamı konusunda çalışma yapan araştırmacılar için de yararlı olacaktır.
Yukarıda kaydedilen tarihi olayların sonucudur ki, Gürcistan’ın Borçalı (Marneuli), Bolus (Bolnisi), Başkeçid (Dmanisi), Karayazı/ Qarayazı (Gardabani), Lagodehi, Sagareco, Telavi, Akbulak/ Ağbulaq (Tetri-Sharo), Parmaksız/ Barmaqsız (Zalga), Kaspi, Kareli ve diğer rayonlarında şimdi de Azerbaycan Türkleri yaşamakta ve yaratmış oldukları yüzlerce makro ve mikro toponim, Türk halkının ve dilinin eski tarihini koruyup muhafaza ederek, gelecek nesillere sunmaktadır.” (R.Albayrak, Toponim Teknikleri ve Kafkasya-Borçalı Yer Adları, S.19-24)
Netice olarak, Karapapak İl/Ulusu’nun oluşumunda Hun/ Hazar, Hun/ Kıpçak, İskit/ Saka, Peçenek ve Terekeme/ Oğuzlar ile bunların alt teşekküllerinin katkısının bulunduğu konusunda bilim adamları hemfikirdir. Karapapaklara aynı zamanda Terekeme dendiği hususu yaygın olmakla beraber, İran Karapapakları arasında revaç bulmamıştır. İran Türkleri, Karapapaklar için Borçalu/ Bozçalu adını da kullanmaktadır. Karapapakların oluşumunda Kıpçakların, Terkemelerin oluşumunda ise Oğuzların ağırlıklı unsur olduğunu kesin olarak söyleyebiliriz. Bu nedenle Karapapaklarla Terekemelerin aynı şey olduğu fikrine katılmamız söz konusu değildir. Ancak her iki grubun Türklüğü kosusunda herhangi bir endişe bulunmamaktadır. Bunun yanı sıra “Karapapak ile Terekeme aynıdır” diyen araştırmacılar da bulunmaktadır. Karapapaklar ve Terekemeler konusunda literatüre az da olsa yeni kitapların katılması memnuniyet vericidir.
*
Ahmet Caferoğlu, şu bilgeleri vermektedir: “İran topraklarındaki Karapapaklar, Rusya-İran harpleri esnasında buraya gelip yerleşmişlerdir. Bunlar asılları itibariyle ‘Borçalı’dırlar. Zamanın Azerbaycan Genel Valisi Abbas Mirza, bunları Güney Azerbaycan’ın bir parçası olan Sulduz Vilayeti’ne, Osmanlı’daki ‘tımar usulü’ne benzeyen ‘tuyul’ sistemi ile yerleştirmiştir. Buna karşılık Karapapaklar da, askerî kuvvet olarak daima 400 atlıyı, hükümet emrine hazır tutmayı tekeffül etmişlerdir.”
Bugün Karapapaklar, Uşnu/ Uşneviye’nin doğusunda Nәqәde ve çevresi olarak da ifade edilen Sulduz Vilayetinde yaşamaktadır. Zerza, Mameş/ Maméş, Herki ve Sadat İlleri Uşneviye çevresinde, Piran ili Piranşehr etrafında meskûndur. Karışık bir etnik çevrede yaşamalarına rağmen ne dillerini, ne de kabile geleneklerini terk etmişlerdir. Mesud Keyhan bunları 3 bin hanelik bir Türk aşireti olarak göstermektedir.
Karapapak İli Tayfaları
Karapapaklar, aşağıdaki tayfa/ aşiretlere ayrılırlar:
Terkâven
|
Can-Ahmedli
|
Çakırlı
|
Ulaşlı
|
Saral
|
Araplu veya Dişkıran
|
Şemseddinli
|
Kazak
|
“Dilleri olan Türkçeyi bugüne kadar korumuşlardır. 1943 tarihinde aşiret reisleri Kulu Han Borçalu idi. İran hükümeti tarafından kendilerine Güney Kafkasya’daki Borçalı topraklarının bağışlandığına dair verilen ferman, Kulu Han tarafından Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti devletine bir cemile olarak armağan edilmiştir. Alevidirler.” (Ahmet Caferoğlu, “İran Türkleri”, Türk Kültürü Dergisi, s.130-131)
İlk sırada yer alan Terkâven, İl/ Ulus, han/ ilhan boyu olduğundan seçkin bir konuma sahiptir. Aşiretin eski kurucusu Mehdi Han Borçalu da bu boya mensuptur.
Sulduz Karapapaklarınca; Borçalu aşiretine mensup olmayan, küçük bir cemaat halindeki Kazakların, Erivan bölgesinde Karapapaklara iltihak ederek Sulduz’a birlikte geldikleri ifade edilmektedir.
Kazaklar, dini anlayış dışında yani mezhep farklılığı haricinde Karapapaklardan ayrı bir topluluk değildir. Onların etnogenezini oluşturan Türk topluluklarından biridir. Türkiye ve Kafkasya’da oturan Sünni Karapapaklarla aralarında herhangi bir fark olmadığı gibi, Karapapakları, çeşitli Türk boylarının birleşik/ federasyonel halitası olarak niteleyebiliriz. Bugün için Alevileşen Sulduz Kazaklarının farklılığından bahsetmek de söz konusu değildir.
Aşiretler
|
Tire/Cemaatları
|
1.Terkâven Aşireti
|
-Hacı Beşir Kasımi
-FeRidun Nurbahş
-Hacı Ali Ruyân
|
2.Araplu Aşireti
|
-Abdül Puzeş
-Sadık Kâzımi
|
3.Can Ahmedlu Aşireti
|
-Hacı İbrahim Asker/ Asker
-Mirza Ali Sefer ve Muhi Sofi
|
(İbrahim İskendeRiNiya, SahTar-ı Sazman-ı Îlât ve Şîve-i Maîşet-i AŞayir-i Azerbaycan-ı ĞarBi, s.389-390)
Göç
Bugün Araplu, Can Ahmedlu ve Terkâven aşiretlerinin tamamına yakını göçü bırakmış ve yerleşik hayata geçmiştir. Devrimden sonra bölgede güvenliğin sağlanamaması nedeniyle ailelerin büyük bölümü göçü terk etmek durumunda kalmıştır. Halen bu ile mensup 39 aile, yedi oba halinde göçü sürdürmektedir. Yaylakları Yazdağı ve Han Tavus’tur.
Araplu aşireti, geçmiş dönemlerde bir anlaşmazlıktan ötürü çıkan olaylarda, karşı taraftan birinin dişini kırmaları nedeniyle “Dişkıran aşireti” olarak da anılmaktadır. Bu aşiretten 10 aile göçmektedir. Garna köyü civarındaki Babadin dağından yaylak olarak yararlanmaktadır. Kışlakları, Kehriz-i Acem’dir. Göç güzergâhları Negade-Babadin istikametidir.
Can Ahmedlu aşiretinden 10 aile göçe devam etmektedir. Gulvan/ Sulduz, Garna/ Sulduz ve Babadin otlaklarını kullanmaktadırlar. Kışlakları Hasanlu/ Hasanlı’dır. Göç yolları Negade-Gulvan ve Negade-Babadin güzergâhlarıdır.
Terkâvenler, 20 haneden oluşan üç oba halinde göçü sürdürmektedir. Negade-Gulvan göç güzergâhını kullanmakta olup, yaylakları Gulvan, kışlakları Kehriz-i Acem’dir.
Çakırlu, Ulaşlu, Saral, Şemseddinlü ve Kazak aşiretleri çiftçilikle meşguldürler. (İbrahim İskendeRiNiya, s.387, 389)
Dostları ilə paylaş: |