Draft V. 1 -savunma


Hukuk devleti ve Hukuki güvenlik ilkesi ihlal edilmiştir



Yüklə 1,43 Mb.
səhifə15/38
tarix07.08.2018
ölçüsü1,43 Mb.
#68511
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   38

Hukuk devleti ve Hukuki güvenlik ilkesi ihlal edilmiştir.


Anayasanın 2 maddesine göre “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” Bir hukuk devletinde olmaz ise olmaz kuralların başında hukuki güvenlik ilkesi gelmektedir. Hukukî güvenlik ilkesi ise, herkesin tabi olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutumunu ve davranışlarını buna göre güvenle düzene koyabilmesi anlamına gelir. Hukukî güvenlik ilkesinin gerçekleşebilmesinin ön şartı, devletin kendi koyduğu hukuk kurallarına kendisinin de uymasıdır. Bu bakımdan hukukî güvenlik ilkesi hukuk devleti ilkesinden doğmakta, hukuk devleti ilkesinin birey düzeyinde daha da somutlaşmış hali olarak ortaya çıkmaktadır. Bu ilke kapsamında "güvenlikten” yararlanacak olan, Anayasa ile hak ve özgürlükleri güvence altına alınmış olan bireydir.
    1. Görev itirazı

Bilindiği üzere Anayasa'nın 36'ncı maddesi uyarınca; "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir". Hak arama hürriyeti başlıklı bu maddeye 2001 yılındaki Anayasa değişikliği ile adil yargılanma hakkı eklenmiş ve anayasal bir ilke haline getirilmiştir. Yine adil yargılanma ilkesi gereğince, "Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir mercii önüne çıkarılamaz". Buna aykırı olarak ve yargı yetkisine sahip "olağanüstü merciiler" kurulamaz (Any. m. 37). "Kanunî hakim güvencesi" kenar başlıklı bu maddede yer alan "doğal yargıç ilkesi" daha genel bir güvence olan adil yargılanma hakkının içinde yer alır.Adil yargılanma hakkı, (medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin) özel hukuk davalarında ve (suç isnatlarına ilişkin) ceza davalarında uygulanır (AİHS m.6). Bu anlamda adil yargılanma ilkesinden anlaşılması gereken yargılamanın kandırma, yanıltma veya zorlama gibi irade serbestîsini engelleyen veya savunmayı kısıtlayan yollara sapılmaksızın, hukuk devleti ilkesine uygun olarak, önceden kanunla öngörülmüş bulunan esaslar çerçevesinde yapılmasıdır.


CMK’nın 3 üncü maddesine göre “mahkemelerin görevleri kanunla belirlenir”. Her mahkemenin görevi kanuna dayanır. CMK‟nun 4. maddesine göre ise, “davaya bakan mah-keme, görevli olup olmadığına kovuşturma evresinin her aşamasında re’ sen karar verebilir.

6362 sayılı SPK’nın 116/1 maddesi “Bu Kanunda tanımlanan veya atıfta bulunulan suçlardan dolayı yargılama yapmaya Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun ihtisas mahkemesi olarak görevlendireceği asliye ceza mahkemeleri yetkili” olduğunu düzenlemiştir. Bu emredici yasa maddesine göre söz konusu fiillerin işlenmesi halinde görevli mahkeme, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun ihtisas mahkemesi olarak görevlendireceği asliye ceza mahkemeleridir. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Birinci Dairesinin 9.5.2013 tarih ve 864 sayılı kararına göre de bir asliye ceza mahkemesi olan yerlerde bu mahkeme, iki asliye ceza mahkemesi olan yerlerde ikinci asliye ceza mahkemesi, ikiden fazla asliye ceza mahkemesi olan yerlerde üçüncü asliye ceza mahkemesi Sermaye Piyasası Kanunundan kaynaklanan davalara bakmakla görevlendirmiştir. Bu emredici kurala göre 6362 sayılı Kanununa muhalefet suç ve davalarının uzman mahkemelerde görülmesinin amaçlandığı açıktır. Dolayısıyla iş bu davaya bakma yetkisi 6362 sayılı Kanunun 116/1 ve HSYK Birinci Dairesinin 09.05.2013 tarih ve 864 saylı Kararına göre Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesi görevli ve yetkili mahkemedir.
Bu açıklamalar ışığında müvekkillerim hakkında Sermaye Piyasası Kanununa muhalefet suçundan dolayı açılması gereken dava normal şatlar altında 3 nolu asliye ceza mahkemesinde açılması gerekirken, sonradan olağan üstü şatlar altında, terör suçlarına bakmak üzere kurulmuş ve oluşturulmuş bir ağır ceza mahkemesinde bu davanın açılmış olması Anayasa ve AİHS de düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlali anlamına geleceğinden mevcut mahkemenin CMK 3 ve devamı maddeleri gerereğince GÖREVSİZLİK KARARI vererek davanın yetkili ve görevli asliye ceza mahkemesine gönderilmesi gerekmektedir. Bu nedenle öncelikle müvekkillerim hakkında açılmış olan vergi kaçakçılığı suçundan dolayı açılmış olan bu vanaın mevcut dosyadan TEFRİK EDİLEREK GÖREVSİZLİK KARARI İLE YETKİLİ VE GÖREVLİ ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNİ TALEP ETMEKTEYİZ.

    1. Ceza muhakemesi şartı olan SPK raporları hukuken kabul edilebilir olmayıp, durma kararı verilerek yenden bağımsız ve tarafsız görevlilerce yeniden aldırılması gereken raporlardır. (Muhakeme şartı gerçekleşmemiştir.)

      1. SPK Muhalefet suçundan dolayı başlatılan soruşturma SPK raporları olmaksızın başlatılmış olduğundan usul ve yasaya aykırıdır.

Sermaye Piyasası Kanununda düzenlenen suçların takibi bakımından özel bir usul benimsenmiştir. Nitekim SPK.’nın 115 inci maddesinde; “Bu Kanunda tanımlanan veya atıfta bulunulan suçlardan dolayı soruşturma yapılması, Kurul tarafından Cumhuriyet başsavcılığına yazılı başvuruda bulunulmasına bağlıdır. Bu başvuru muhakeme şartı niteliğindedir” denilmekle, söz konusu suçların takibi, soruşturma ve kovuşturma koşullarından biri olan müracaata tabi tutulmuştur.


Yargıtay 2499 sayılı Kanun döneminde vermiş olduğu bir kararda (Yarg.7.CD., 27.11.2000, 8317/8195) Kurulun yazılı başvurusunun olmamasını yargılamanın devamına engel kabul etmiştir. Diğer bir ifade ile belirtilen suçlara ilişkin savcılığın her hâlükârda soruşturmaya başlayabilmek için, kurulun yazılı başvurusunu almak durumundadır. Ancak Kurulun yazılı başvurusundan sonra söz konusu bu suçla alakalı olarak soruşturmaya başlayabilir. Yani bu yazıdan sonra gelen evrakı soruşturmaya kaydedip bu numara üzerinden soruşturmayı tamamlayıp sonucuna göre ya takipsizlik yâda kamu davası açması gerekmektedir. Ancak somut olayda böyle bir başvuru olmaksızın cumhuriyet savcılığı önceden soruşturma başlatmış olup bu durum açıkça usul ve yasaya aykırıdır.
Şöyle ki; söz konusu soruşturma evrakı incelendiğinde Sermaye Piyasası Kanununa muhalefet suçu ile ilgili inceleme ve araştırma görevli ve yetkili SPK tarafından başlatılmadığı açıkça anlaşılmaktadır. İddianame de de ifade edildiği gibi Cumhuriyet savcılığınca 01.09.2015 tarihinde Koza İpek Holding bünyesinde bulunan şirketlerde yapılan aramalarda el konulan tüm defterler, faturalar, makbuzlar ile mali kayıtlar üzerinde bilirkişi heyetince yapılan inceleme neticesinde düzenlenen rapor ile ilgili tüm defterler ve faturalar; SPK’ya gönderilmiştir ve bu şekilde söz konusu incelemeler başlatılmıştır. Yani klasik bizim bildiğimiz kanunda yazılı olan ve uyulması zorunlu olan usul işletilmemiştir.
Bu husus bile soruşturmanın hangi şatlar altında gerçekleştirildiğinin en bariz göstergesidir. Önceden müvekkillerimi her açıdan yok etmeye yönelik karar alınmış daha sonra devlet gücünü elinde tutan ve kullanan bütün kişi ve kurumlar top yekûn bir şekilde adeta seferberlik halinde müvekkillerime ve onlara ait olan her şeye karşı harekete geçmişlerdir. Müvekkillerim önceden devlet haini olarak kabul ve ilan edilmiş sonrasında da bu hukuka uydurulmaya çalışılmıştır. Yapılan inceleme, araştırma ve soruşturmalar, objektif ve adil değildir. Müvekkillerimi suçlu kılmaya yönelik ön yargı ve kabullerle hazırlanmış zorlama raporladır.
      1. Savcılık tarafından SPK’ya verilen talimatla suç ihdas edilmeye çalışılmıştır.

Yani mevcut soruşturma da Cumhuriyet savcılığı SPK’nın yetkili ve görevli olduğu bir hususu öncelikle SPK’ya göndermesi gerekirken, söz konusu defterler üzerinde gerek polis araçlığıyla gerek, bilirkişiler marifetiyle inceleme ve araştırmalar yaptırmış, raporlar aldırmış, kendilerince SPK’yı bağlayacak deliller toplanmış akabinde SPK’ya usulen zorunlu raporların aldırılması için gönderilmiştir bu şekilde SPK’ya verilen talimatla suç ihdas edilmeye çalışılmıştır.


      1. SPK tarafından savcılığa yapılan yazılı başvurularda “soruşturma yapılması” değil zaten kanuna aykırı olarak hali hazırda soruşturma yapıldığını fark ettikleri için “kovuşturmaya geçilmesi” yani müvekkiller aleyhinde iddianame düzenlenerek ceza davası açılması talep edilmektedir. Bu hem SPK’nın müvekkillere karşı önyargılı ve taraflı hareket ettiğini hem de SPK’nın yargısal işlem yapan savcıya Anayasaya aykırı olarak müdahale edip iddianame düzenlemesi talebinde bulunduğunu göstermektedir.

SPK tarafından Savcılığa yapılan yazılı başvurular incelendiğinde görüleceği üzere, artık bir soruşturma yapılması değil kovuşturmaya geçilmesi talep edilmektedir. Aslında kanun gereğince olması gereken Savcılığın SPK tarafından soruşturma yapılması yönünde bir talebi olmadan harekete geçmemesi iken, ilgili savcının kanuna aykırı olarak kendi kendine soruşturmaya başladığı ve SPK’yı beklemediği görülmektedir. Bunun gayet farkında olan SPK da suç duyurusu dilekçesinde soruşturmaya başlanmasını değil, dava açılmasını yani kovuşturmaya geçilmesini talep etmektedir. Savcının başlattığı kanuna aykırılığı SPK devam ettirmiş ve hatta ilave olarak Anayasaya aykırı davranış göstererek yargısal işleme müdahele ederek iddianame düzenlenmesi ve kovuşturmaya geçilmesini talep etmiştir. Tüm bu hukuka aykırılıklar, sırf müvekkilleri haksız yere SPK mevzuata aykırı davranmış ve maalesef bir suç işlemiş gibi gösterme çabasından kaynaklanmıştır.



      1. SPK raporları hukuken kabul edilebilir objektif ve geçerli raporlar değildir. Bu raporlara esas teşkil eden deliller hukuka aykırı bir şekilde toplanmıştır.

Müşteki olarak dosyaya giren ve Koza İpek Grubu şirketleri üzerindeki emellerini gizlemeyip kamuoyu ile paylaşan Galip Öztürk ile SPK yeni yönetiminde bu raporları hazırlattıran SPK Başkanı arasındaki ilişkiler dikkat çekicidir. Birlikte organize suç örgütü iddianamesinde yargılanmışlardır. Dolayısıyla bu raporların objektif ve tarafsız olarak hazırlanmadığı hususunda ciddi kuşku uyandırmaktadır. Şaibeli raporlar olduğu hususunda ciddi kaygı ve endişeler mevcuttur.


Ayrıca somut olayda, müvekkillerimin iş ve adreslerine baskın yapılarak, arama yapılmış şirketlerde bulunan tüm defterler , faturalar , makbuzlar ile mali kayıtlara el konulmuş, öncesinde üzerinde savcılıkla bilirkişi incelemeleri yaptırılmış, raporlar alınmış ancak sonrasında Sermaye Piyası Kanununa muhalefet suçu ile alakalı suçlama yapılabilmesi ve dava açılabilmesi için SPK raporlarının alınması gerektiği anlaşılınca bu muhakeme şartının gerçekleştirilebilmesi için iddianamede itiraf edildiği üzere Cumhuriyet savcılığınca 01/09/2015 tarihinde Koza İpek Holding bünyesinde bulunan şirketlerde yapılan aramalarda el konulan tüm defterler , faturalar , makbuzlar ile mali kayıtlar üzerinde bilirkişi heyetince yapılan inceleme neticesinde düzenlenen rapor ile ilgili tüm defterler ve faturalar SPK’ya gönderilmiş ve 18.12.2015 tarih ve 2014/119687 sayılı ve 16.12.2016 tarih ve 2014/119687 sayılı müzekkereler ile iş bu raporlar aldırılmıştır.
Yani mevcut soruşturma da Cumhuriyet savcılığı SPK’nın yetkili ve görevli olduğu bir hususu öncelikle SPK’ya göndermesi gerekirken, söz konusu defterler üzerinde gerek polis araçlığıyla gerek, bilirkişiler marifetiyle inceleme ve araştırmalar yaptırmış, raporlar aldırmış, kendilerince SPK’yı bağlayacak deilller toplanmış akabinde SPK’ya usulen zorunlu raporların aldırılması için gönderilmiştir. Dolaysıyla Sermaye Piyasası kanununa muhalefet suçları açısından kanunen araştırma ve inceleme yapma delil toplama hususunda yetkili ve görevli vergi dairelerinin yetkileri gasp edilmiştir. Bu raporlarla baskı altına alınmıştır. Bu şekilde Sermaye Piyasası kanununa muhalefet suçuna dayanak yapılan deiller usul ve yasaya aykırı bir şekilde toplanmıştır.
      1. Yargılama için gerekli ve zorunlu olan muhakeme şartı gerçekleşmediğinden “Durma Kararı verilmesi” ve yeniden objektif ve tarafsız uzmanlarca yeniden rapor aldırılması gerekmektedir.



Yukarıda sözü edilen SPK raporları her bir suç açısından bir “ceza muhakemesi şartı”dır. Bu şartın bulunmaması muhakemeye engel olur. Dolayısyla bu raporun SPK ve CMK hükümlerine uygun hukuki ve objektif olmalıdır. HUKUKA AYKIRI BİR RAPORLA YARGILAMAYA DEVAM EDİLEMEZ. BİZCE BU ŞART GERÇEKLEŞMEMİŞTİR. DOLAYISYLA MAHKEMECE “MUHAKEMENİN DURMASI” KARARININ VERİLMESİ ADİL BİR YARGILANMA İÇİN ŞARTTIR. BU NEDNELE “DURMA KARARI” VERİLMESİNİ USULÜNE UYGUN BİR ŞEKİLDE OBJEKTİF SPK UZMANLARINCA YENİDEN BİR RAPOR TANZİM EDİLMESİNİ DOLAYISYLA YENİ BİR İNCELEME SONUCUNUN BEKLENİLMESİNİ TALEP ETMEKTEYİZ.

  1. Yüklə 1,43 Mb.

    Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin