dilekçe hakkı, yurttaşların yönetenlere dilek ya da şikâyet amacıyla başvurma hakkı.
Dilekçe hakkı siyasal ve doğal bir hak olarak kabul edilir. Bu hakkın kullanılışı yöneten-yönetilen ilişkisinin başlangıcı kadar eskidir. Geçmişte yönetenler, yönetilenlerin sundukları dilekleri hoşgörüyle karşılarken, şikâyetlere karşı aynı tutumu göstermemişlerdir. Mutlak monarşi döneminde hükümdarlar dilekçelere bir ihsan (bağışlama) olarak yanıt vermekle birlikte, şikâyetleri genellikle kendilerine ya da memurlarına karşı bir hoşnutsuzluk biçiminde değerlendirir ve bazen de şikâyetçileri cezalandırma yoluna giderlerdi. Öte yandan uyrukların hükümdara ve onun hizmetindeki görevlilere karşı dava açma hakkının olmaması da, yönetilenlere önemli bir kısıtlama getiriyordu. İngiltere'de hükümdara karşı bir hakkı öne sürmek için doğrudan kendisine sunulan hak dilekçesiyle (petition of right) başvurulurdu. Hükümdar kişisel karar verme yetkisine göre isterse başvuru sahibinin dilekçesini bağlı mahkemelerden birine havale eder ve yargıçlara adalete uygun bir karar verilmesini isteyen yazılı bir emir (fiat justitia) gönderirdi. 19. yüzyıl sonlarında dava açmak için gerekli bir neden olup olmadığını kararlaştırma işi başsavcıya, fiat justitia'yı çıkarma işi de içişleri bakanlığına bırakıldı. Mahkemeler bu gibi davalarda alışılagelmiş usullerle karar verirdi. Ama mahkemelerin tahttan hükmün yerine getirilmesini isteme yetkisi bulunmadığından, kararın yerine getirilmesinde belirli güçlüklerle karşılaşılırdı. Zamanla mutlak monarşilerin sınırlandırılması, bireye değer veren görüşlerin, hak ve özgürlüklerin gelişmesi ve sonunda demokrasinin yerleşmesiyle dilekçe hakkı güvence altına alındı, anayasalarda ve pozitif hukuk metinlerinde temel hak ve özgürlükler arasına girdi.
İngiltere'de Magna Carta'da (1215) dolaylı olarak tanınan dilekçeyle hükümdara başvurma hakkı, 1689 Haklar Bildirisi'yle onaylandı. Başlangıçta tahta sunulan dilekçeler özel ve yerel şikâyetlerin çözümlenmesi amacına yönelikti. Parlamento'nun çıkardığı birçok yasanın kaynağı, Avam Kamarası'nın tahta sunduğu dilekçeler ve bunlara verilen yanıtlardı. Haklar Bildirisinde yer almayan Parlamento'ya dilekçeyle başvuru hakkı ise anayasal bir teamül olarak yerleşti. ABD'de dilekçe hakkı Amerikan Bağımsızlık Savaşı sırasında tanındı ve Anayasa'nın 1. Ek Maddesi ile resmîleşti. Kongre'ye ve eyalet yasama meclislerine sunulan dilekçeler, belirlenmiş kurallar çerçevesinde kabul edilir ve işleme sokulur. Bu kurallar İngiltere'deki kadar sıkı olmamakla birlikte, dilekçelerin geçerliğini yorumlamada resmî görevlilerin geniş kişisel karar yetkisi vardır. Fransa'da halkın ve Ulusal Meclis'in sunduğu dilekçeler Fransız Devrimi boyunca önemli bir rol oynamıştır.
Günümüzde dilekçe hakkı kapalı rejimlerde ve dikta rejimlerinde sınırlı olarak kullanılabilirken, devlet etkinliklerinin gizlilikten uzak ve belirli yöntemlere bağlı olarak yargı denetimine açık tutulduğu rejimlerde en geniş ölçüde kullanılabilmektedir.
Türkiye'de dilekçe hakkının kullanılması çok eskiye uzanır. Osmanlı Devleti'nde bütün devlet makamlarına ve doğrudan padişaha dilekçeyle başvurma hakkı vardı. Şikâyette bulunmak isteyenler hazırladıkları dilekçeleri mahkeme siciline kaydettirip kadıya verirler, kadı da bu dilekçeleri İstanbul'a göndererek gelecek yanıta göre bir tavır alırdı. Ayrıca doğrudan Divan-ı Hümayun'a da başvurulabilirdi. 1876 Anayasası ile pozitif hukuk metnine giren dilekçe hakkı, cumhuriyetin kurulmasından sonra, 1924 Anayasası'nda "ihbar ve şikâyet hakkı" olarak yer aldı. 1961 ve 1982 anayasaları da dilekçe hakkına yurttaşların "dilek ve şikâyetleri" biçiminde yer vermiştir. 1961 Anayasası yurttaşların "tek başlarına" ya da "topluca" başvurusunu öngörürken, 1982 Anayasası böyle bir ayırım yapmamış, ama toplu başvuruları da yasaklamamıştır.
1982 Anayasası'na göre, yurttaşlar kendileriyle ya da kamuyla ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne yazılı olarak başvurabilir. Başvuruların sonucu, dilekçe sahiplerine yazılı olarak bildirilir. TBMM'ye yapılan başvurularda kişisel konuların yanı sıra bazı vergilerin kaldırılması ya da indirilmesi, bazı yasaların yapılması, bazı idari karar ve önlemlerin alınması gibi konulara da yer verilebilir. Meclis bu başvurulara bağlı değildir; bunları yerine getirip getirmemekte serbesttir. Ama başvurular demokratik bir toplumda halk yığınlarınca yapıldığında meclisin siyasal tercihlerine bir ölçüde yön verebilir. Şikâyet niteliğindeki başvuruların söz konusu olabilmesi için, şikâyete yol açan bir durumun ya da bir işlemin var olması, bu durum ve işlemin hukuk kurallarına aykırı bulunması ve bu aykırılıktan başvuru sahibini ya da yurttaşların bir bölümünü ilgilendiren bir hak ya da çıkarın zarar görmüş olması zorunludur.
Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun'a göre, yetkili makamlar dilekçe sahiplerine, başvurularının sonucu ya da başvuruyla ilgili olarak yapılmakta olan işlemin geldiği aşama konusunda en geç iki ay içinde yanıt vermelidir.
dilemma bak. ikilem
Dostları ilə paylaş: |