NEML - 53 : Ve enceynellezîne âmenû ve kânû yettekûn(yettekûne).
Ve âmenû olan (Allah'a ulaşmayı dileyen) ve (bu sebeple) takva sahibi olanları kurtardık.
Allah’ın ayetleri ile de tarifler böyle ama ülkemizdeki kur’an meallerinin tamamına yakını nerde “takva” kelimesi gecmişse “ALLAHTAN KORKMAK” olarak anlam verilmiş.Eger bu anlam doğru olsa o zaman ŞEYTAN da takva sahibi olur cennetlik olurdu.çünkü şeytan,”ben Allahtan korkarım” diyor.
ENFAL - 48 : Ve iz zeyyene lehumuş şeytânu a'mâlehum ve kâle lâ gâlibe lekumul yevme minen nâsi ve innî cârun lekum, fe lemmâ terâetil fietâni nekesa alâ akıbeyhi ve kâle innî berîun minkum innî erâ mâ lâ terevne innî ehâfullâh(ehâfullâhe), vallâhu şedîdul ıkâb(ıkâbi).
Ve şeytan, onlara amellerini süslemişti. Ve şöyle dedi: “Bugün insanlardan size gâlip olacak yoktur. Ve muhakkak ki ben, size müttefikim (yardımcıyım).” Fakat iki toplum, (birbirini) görünce iki topuğu üzerinde arkasına dönüp kaçtı ve “Ben, sizden uzağım. Gerçekten ben, sizin görmediğiniz şeyleri görüyorum. Muhakkak ki ben, Allah'tan korkarım.” dedi. Ve Allah, ikabı (azabı) şiddetli olandır.
HAŞR - 16 : Ke meseliş şeytâni iz kâle lil insânikfur, fe lemmâ kefere kâle innî berîun minke innî ehâfullâhe rabbel âlemîn(âlemîne).
(Münafıkların size vaadleri), şeytanın (vaadlerinin) durumu gibidir. İnsana: “İnkâr et (kâfir ol).” demişti. Fakat, inkâr ettiği zaman: “Muhakkak ki ben senden uzağım, elbette ben, âlemlerin Rabbi Allah'tan korkarım.” dedi.
Demekki takva,Allahtan korkmak değilmiş.
Diyanet işleri başkanlıgının yayınladığı İslami ilimler ansiklopedisinin bir başka yerinde daha uygun bir tarif var.
TAKVA;”Gercek anlamda takva sahibi olabilmek her şeyden önce peygamber(sav)efendimizin”benim sahabem gökteki yıldızlar gibidir.”dediği sahabesini örnek almak ve saglam bir inancla islamın icablarını yerine getirmektir.
Bu tarif gercekten bu gün uygulamaya konmamasına rağmen enazından bu bilgiye sahiptirler hamdolsun o zaman sahabe ne yapmış o na bakalım inşallah.
Takva sahibi olmak,rum suresinin 31.ayetikerimesine göre münib olmak (Allah’a ulaşmayı dilemek) gerektiğine göre sahabe bunu yapmışmı?
-Evet.zümer/17 de acıklanmış
ZUMER - 17 : Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâd(ıbâdi).
Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah'a yöneldiler (Allah'a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!
Kur’an agöre MÜNİB,ENAB olan nereye ulaşır?
Zümer/17 ye göre Allah’a kul olur şeytan devreden çıkar
Rad/27,şura/13 e göre Allah onu hidayete erdirir.
Rum/31 e göre takva sahibi olur.
Kişinin sadece “ben Allah’a ulaşmayı diledim münib oldum ben takva sahibi oldum”diyebilirmi?
-hayır çünkü kişi, kendi kendine takva sahibi olamaz veya dil ile bunu gercekleştirse bile gecerli olmaz hatta yukarıda bahsedildiği gibi insanlar kendi kendilerine ne kadar haramdan kacsalar ne kadar Allah’ın emirlerini getirdiklerini zannetseler bile TAKVA SAHİBİ OLAMAZLAR neden? Çünkü,”Allah’ın emirlerini yerine getirmeye calışmak, yasaklarından kacmaya calışmak (Allah’a ulaşmayı dilemek hariç) o kişiyi TAKVA SAHİBİ kılmaz ancak TAKVA SAHİBİ olurlarsa emir ve yasaklara riayet edebilirler. Onlar Allah’ın emirlerini dinleseler KUR’ANI HAYATLARINA GECİRİRLERDİ onlar Allah’ın dini yerine ŞEYTANIN DİNİNİ YAŞAYABİLİRLER. Yukarıda Allah’ın tarifi acık takvanın yedi özelliğinden bahsediyor.İnsanlar ne diyor “takva Allah tan korkmaktır”Allah takvanın tarifini yapmış özellikleri belli yetmez, kişinin takva sahibi olmasına da Allah karar veriyor insanın kendisi değil.Muhammed suresinin 16.ve 17.ayetlerine baktığımızda peygamber (sav)efendimizin sohbetine iştirak edenlerden bir grubun hevalarına tabi olduğunu digerlerinin ilim sahibi olduklarını Allah’a ulaşmayı diledikleri için Allah’ın onları hidayete erdireceğini daha sonra da arttıracağını ve onlara TAKVALARINI vereceğini buyuruyor.O zaman hidayete adım atmadan Allah takva sahibi kılmıyor kimseyi.Hidayetin de takvanın da temelinde ALLAH’A ULAŞMAYI DİLEMEK VAR (münib olmak enab olmak)
MUHAMMED – 16-17 : Ve minhum men yestemiu ileyke, hattâ izâ harecû min indike kâlû lillezîne ûtûl ilme mâzâ kâle ânifâ(ânifen), ulâikellezîne tabaallâhu alâ kulûbihim vettebeû ehvâehum. Vellezînehtedev zâdehum huden ve âtâhum takvâhum.
Ve seni dinleyenlerden bir kısmı, senin yanından çıktıkları zaman, kendilerine ilim verilenlere: “Biraz önce (O) ne dedi?” dediler. İşte onlar, Allah'ın, kalplerini mühürledikleri kişilerdir ve onlar hevalarına tâbî olanlardır. Ve onlar ki hidayete ermişlerdir, (Allah) onların hidayetini artırdı ve onlara takvalarını verdi.
Peki kişi TAKVA SAHİBİ olup olamadığını(Yani gerçekte Allah’a ulaşmayı dileyebildiğini) anlayabilirmi ?
Evet.Aşağıdaki dört özellik kendisinde oluştuğunda.
1-O kişi o ana kadar tadmadığı bir mutluluğu tadmaya başlar.
2-O kişiye,İbadetler kolaylaştırılır,sevdirilir ve zevk aldırılır.
3-Kalbine Mürşid sevgisi konulur ve o kişi Mürşidini “Hacet namazı kılarak”Allah’tan öğrenir.
4-O andan itibaren sadece “Allah sohbetlerinden” hoşlanır başka şeylere kulak asmaz.
İşte yukarıda sahabenin hayatındaki tatbikatı takvadır denmişti.Evet sahabe zümer/17 de Allah’a ulaşmayı diledi 1.takvaya ulaştı,biz de Allah’a ulaşmayı dileyeceğiz bizde 1.takvanın sahibi olacağız
Kainatın enbüyük MÜRŞİDİNE (Peygamber sav.e) tabi oldular ( A’raf/157) 2.takvanın sahibi odular.
A'RAF - 157 : Ellezîne yettebiûner resûlen nebiyyel ummiyyellezî yecidûnehu mektûben indehum fît tevrâti vel incîli ye’muruhum bil ma’rûfi ve yenhâhum anil munkeri ve yuhıllu lehumut tayyibâti ve yuharrimu aleyhimul habâise ve yedau anhum ısrahum vel aglâlelletî kânet aleyhim, fellezîne âmenû bihî ve azzerûhu ve nasarûhu vettebeûn nûrellezî unzile meahu ulâike humul muflihûn(muflihûne).
Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı buldukları ümmî, nebî, resûle tâbî olurlar. Onlara ma'ruf ile (irfanla) emreder, onları münkerden nehyeder ve onlara tayyib olanları (temiz ve güzel olan şeyleri), helâl kılar. Habis olanları (kötü ve pis şeyleri), onlara haram kılar. Ve onların, ağırlıklarını (günahlarını sevaba çevirip, günahlarının ağırlığını) kaldırır. Ve üzerlerindeki zincirleri, (ruhu vücuda bağlayan bağ ve fetih kapısının üzerindeki 7 baklalı altın zincir) kaldırır. Artık onlar, O'na îmân ettiler ve O'na saygı gösterdiler ve O'na yardım ettiler ve O'nunla beraber indirilen Nur'a (Kur'ân-ı Kerim'e) tâbî oldular. İşte onlar, onlar felâha (kurtuluşa, cennet mutluluğuna ve dünya mutluluğuna) erenlerdir.
MAİDE - 35 : Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).
Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler); Allah'a karşı takvâ sahibi olun ve O'na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O'nun yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.
Onlar peyg.efendimizin verdiği receteleri hayetlarına tabik ettiler nefs lerini tezkiye edince ruh ları Allah’a ulaştı hepsi hidayete erdiler.Ve 3.takvanın sahibi oldular.
Dostları ilə paylaş: |