9.MÜLAKİ OLMAK
Mülaki fiili; lam,kaf,ye harflerinden oluş’an likaye kökündendir.
Lügat anlamı; Kavuşmak.ulaşmak tır.
Kur’anı kerimde Allah’ın farz kıldığı ayetlerde Allah ismiyle rab ismiyle beraber kullanılmıştır.
Ankebut/5- Fe men (artık kim) kanu yercu (olmayı arzu ederse-arzusunda olursa) likaallahi (Allah’a mülaki-Allah’a kavuşmayı) fe inne (artık şüphesiz) ecelallahi leat (Allah’ın onu kendine ulaştırma zamanı gelecektir.) Ve hüvessemiün aliym (muhakkakki Allah-o kişinin talebini- işitir ve bilir)
Kehf/110- Fe men (artık kim) kanu yercu (olmayı arzu ederse) likae rabbihi (rabbine mülaki-rabbine ulaşmayı) felya’mel (o zaman işlesin) amelan salihan (nefs ini tezkiye eden-nefsini ıslah eden)
Hud/29- ..Ma ene bitarillezine amenu (ben o iman etmiş olanları yanımdan kovamam) innehüm (şüphesizki onlar) mülaku rabbihim (rablaerine mülaki olacak olanlardır-rablerine ulaşacak,kavuşacak olanlardır) eraküm kavmen techalun(sizi cahil bir millet olarak görüyorum.
İNŞİKAK - 6 : Yâ eyyuhel insânu inneke kâdihun ilâ rabbike kedhan fe mulâkîh(mulâkîhı).
Ey insan! Muhakkak ki sen, Rabbine doğru (yola çıkarak) cehd ile (nefsinle) cihad edersin. Sonunda O'na mülâki olursun (ruhunu Allah'a ilka edersin, ulaştırırsın).
Hud/29 da Allah’uteala mülaki olmanın (Allah’a ulaşmanın,kavuşmanın) dünya hayatında olacağını ölümle veya kıyametten sonra olmayacağına acıklık getirmiştir.Cahil olan kavmin bunların dışında tutulduğunuda tefrik etmiştir.Ölümle birlikte herkesin rabbine döndürüleceğini kıyamette de herkesin o nun katında haşrolunacağını başka ayetlerde beyan buyurmuştur.O zaman bizim irademiz yoktur Allah döndürecek ve katında toplayacaktır.
Ankebut/5 te,bizim arzumuza göre Allah’ın kalbimizden gecenleri işitip bildiği için “bizi kendine ulaştıracağına söz veriyor.Ozamanı gercekleştireceğini buyuruyor.
Kehf/110 da hem bizim arzumuza bağlı kılmış hem de “Salih amel”şartını koymuş yani nefs tezkiyesi,nefs in ıslahını.Eger bu kavuşma ölümle veya kıyamette olsaydı arzuetmeyenler,nefs’lerini ıslah etmeyenler ÖLMEYECEKLERDİ,ALLAH’IN HUZURUNDA TOPLANMAYACAKLARDI değimli? İnşikak/6 da yine bir calışmanın (nefs ile cihadın) neticesinde Allah’a mülaki-Allah’a ulaşma olayının gercekleşmesi söz konusu.Eger bu ayette de “Allah’a mülaki olmayı”-Allah’a ulaşmayı ALLAH’IN HUZURUNDA TOPLANMAK olarak alırsanız “nefs’leri ile cihad etmeyenler”-(nefs tezkiyesi yapmayanlar) Allah’ın huzurunda toplanmayacaklardır değilmi ? Böyle mantıksız şey olurmu ? Aklınızı başınıza alın ve “Allah’tan yardım dileyin”gerekirse bu hususta Allah’a bir dilekce yazın “hacet namazı ile o sizlere mutlaka yardım edip idrak ettirecektir.Bu sözümüz tabiî ki herkese değil sadece “ESKİ ALİMLER BÖYLE SÖYLEMİŞLER şimdi biz onlarımı değiştirelelim”diyenleredir.Ya Allah’a inanacaksınız ya da HEVA ve HEVESİNİZE,ya Allah’ı “İLAH”edineceksiniz ya da “NEFS’İNİZİ”
Ama yine de”bu böyle değil falan alim bunu böyle söylememiş filan alim buna başka acıklık getirmiş”diyebiliyorlarsa onlara da diyecek bir sözümüz yok çünkü biz ALLAH’IN DİNİNDEN bahsediyoruz.Onların ve babalarının dininden değil.Onlar babalarının atalarının dini üzerine yaşasınlar.
BAKARA – 170-171 : Ve izâ kîle lehumuttebiû mâ enzelallâhu kâlû bel nettebiu mâ elfeynâ aleyhi âbâenâ e ve lev kâne âbâuhum lâ ya’kılûne şey’en ve lâ yehtedûn(yehtedûne). Ve meselullezîne keferû ke meselillezî yen’ıku bi mâ lâ yesmeû illâ duâen ve nidââ(nidâen), summun bukmun umyun fe hum lâ ya’kılûn(ya’kılûne).
Ve onlara: “Allah'ın indirdiği şeye tâbî olun!” denildiğinde; “Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yola) tâbî oluruz.” dediler. Ve eğer, onların ataları hiçbir şeyi akıl etmiyor ve hidayete ermemiş olsalar bile mi? O inkâr edenlerin (kâfirlerin) hali, haykırması sebebiyle bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyen (anlamayan) kimsenin durumu gibidir. (Onlar) sağır, dilsiz ve kördürler. Bu yüzden onlar akıl edemezler (idrak edemezler).
MAİDE - 104 : Ve izâ kîle lehum teâlev ilâ mâ enzelallâhu ve iler resûlî kâlû hasbunâ mâ vecednâ aleyhi âbâenâ e ve lev kâne âbâuhum lâ ya’lemûne şey’en ve lâ yehtedûn(yehtedûne).
Ve onlara: “Allah'ın indirdiğine (Kur'ân'a) ve Resûl'e (itaate) gelin.” denildiğinde; “Babalarımızı üzerinde bulduğumuz şey (din) bize yeter (kâfi)” derler. Ya onların babaları (bu gerçeklere ait) bir şey bilmiyorlarsa ve hidayete ermemişlerse de mi...?
LOKMAN - 21 : Ve izâ kîle lehumuttebiû mâ enzelallâhu kâlû bel nettebiu mâ vecednâ aleyhi âbâenâ, e ve lev kâneş şeytânu yed’ûhum ilâ azâbis saîr(saîri).
Ve onlara "Allah'ın indirdiği şeye (Kitaba) tâbî olun!" denildiği zaman: "Hayır, babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye tâbî oluruz." dediler. Ve şeytan onları, alevli ateşin (cehennemin) azabına çağırıyor olsa da mı?
Allah’a mülaki olmayı arzu etmeyenleri ölüm melekleri rablerine döndüreceklerdir.
SECDE/10-11-12 : Ve kâlû e izâ dalelnâ fîl ardı e innâ le fî halkın cedîd(cedîdin), bel hum bi likâi rabbihim kâfirûn(kâfirûne). Kul yeteveffâkum melekul mevtillezî vukkile bikum summe ilâ rabbikum turceûn(turceûne). Ve lev terâ izil mucrimûne nâkısû ruûsihim inde rabbihim, rabbenâ ebsarnâ ve semi’nâ ferci’nâ na’mel sâlihan innâ mûkinûn(mûkinûne).
Ve dediler ki: "Biz yerde (toprağın içinde) (toprağa) karıştığımız zaman biz mutlaka yeni bir yaratılış içinde mi olacağız?" Hayır, onlar, Rab'lerine mülâki olmayı (ulaşmayı) inkâr edenlerdir. De ki: "Size vekil kılınan ölüm meleği, sizi vefat ettirecek (öldürecek). Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz." Ve keşke mücrimleri, Rab'lerinin huzurunda başlarını eğerek: "Rabbimiz, biz gördük ve işittik. (Bundan sonra) bizi (dünyaya) geri döndür, salih amel yapalım. Muhakkak ki biz, mukinun (yakîn hasıl edenler) olduk." (derken) görseydin.
Kıyamette Allah’ın huzurunda haşrolunmak bizim irademize ve bazı şartlara da bağlı olmadığı aşağıdaki ayetlerde yeralmıştır.
EN'AM - 22 : Ve o gün hepsini haşredeceğiz sonra ortak koşanlara: “Zanda bulunmuş olduğunuz ortaklarınız nerede?” diyeceğiz.
HİCR - 25 : Ve muhakkak ki; senin Rabbin, O, onları haşreder (huzurunda toplar). Muhakkak ki; O, Hakîm'dir, Alîm'dir.
MERYEM - 85 : O gün muttakileri (takva sahiplerini), Rahmân'ın huzurunda izzet ve ikramla haşredeceğiz (toplayacağız).
TAHA - 102 : O gün ki, sur'a üfürülür. Ve mücrimleri, o izin günü morarmış olarak haşredeceğiz (toplayacağız).
Allah’a mülaki olmayı arzu edenlerle (Allah’a ulaşmayı dileyenlerle) ilgili ayetler’e parelel EVLİYALARIN sözleri ve hadis’i şerifler:
(Deylemi):Ebrar (beraat eden-cennetlik olan) bana mülaki olmayı istiyor (Allah’a ulaşmayı diliyor) ben de onları çok istiyorum.
M.ZahitKotkuK.S:TasavvufiAhlaki
Allahu tealaya mülaki olmak icin muhabbet ve istiyak üzere olup, Salih ameller üzeri Hak Celle va Alaya mülaki olmayi arzu ve ümit eyleye.Hak Celle ve Alaya MÜLAKI OLMAYI ISTEYEN herkese yakisan sey Ameli salihdir.
Said-i Nursi Hz.lerinden:
ONÜÇÜNCÜ REŞHA: Acaba bütün efâzıl-ı benî-Âdemi arkasına alıp, Arz üstünde durup, Arş-ı âzama müteveccihen el kaldırıp dua eden şu şeref-i nev-i insan ve ferîd-i kevn ü zaman ve bihakkın fahr-ı kâinat ne istiyor? Bak dinle: Saadet-i ebediye istiyor, beka istiyor, LIKA istiyor, Cennet istiyor.(19söz)
Orjinal Sayfa: 88)
Buhari.4.cild.575.hadis;
Peygamber(SAV) teheccüd namazındaki duası,”Ya rabbi sana mülaki olmak haktır”
Buhari.1.cild.47.hadis;(Cibril hadisi,Müslim.1.cild 63.tirmizi 1.cild 60 ta da zikredilmiştir)
Cebrail as soruyor;”iman nedir ya reslullah? İman odurki;Allah’a,meleklerine,o’na(Allah’a)mülaki olmaya.resullerine ve öldükten sonra dirilmeye iman etmektir.
Buhari.12.cild.2043. hadis;
Kim Allah’a mülaki olamaya muhabbet ederse(severek arzu ederse) Allah ta ona muhabbet besleyerek kendisine mülaki kılar(ulaştırır).Kim de Allah’a mülaki olmayı kerih görürse (arzu etmezse-yok böyle bir şey derse) Allah ta onu kerih görür kendisine mülaki kılmaz (ulaştırmaz)
Sünen ibnimace;(Türkiye gazetesi dini terimler sözlüğü)
Ey insanlar,ölmeden önce gafleti bırakın Allah’utealaya mülaki olun ve tövbe edinki Allah’a kul olasınız.Sizi oyalayıcı işleriniz coğalmadan Salih amel işleyiniz.Allah’ıçok zikredin rabbinizin rızasını kazanın.Böyle yaparsanız “rızkınız bollaşır,yardımgörürsünüz ve eksiklikleriniz tamamlanır”.
Nasuhul ibat
“Allah’ım sana mülaki olmaya iman eden,kaderine razı olan verdiğine kanaat eden nefs-i mutmaine isterim”
Hadis No: 4132.kutubi sitte
Tanım: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Allah Teala Hazretleri diyor ki: "Ey Ademoğlu! Sen bana dua edip, (affıma) ümid ettikçe ben senden her ne sadır olsa, aldırmam, ben seni affederim. Ey Ademoğlu! Senin günahın semanın bulutları kadar bile olsa, sonra bana dönüp istiğfar etsen, çok oluşuna bakmam, seni affederim. Ey Ademoğlu! Bana arz dolusu hata ile gelsen, sonunda hiç bir şirk koşmaksızın bana mülaki olursan(Ölmeden evvel bana ulaşırsan), seni arz dolusu mağfiretimle karşılarım."
Riyazüssalihin/6.cild.228
Yüce Allah kulunu “dünya ile kendisine mülaki olma arasında serbest bıraktı”.Cenneti isteyen kul da o’na mülaki olmayı secti.
mdir).
Camiussagir (hadisi kudsi)
Cebrail kardeşim bana şöyle dedi;”Allah şöyle buyuruyor,ben dünyaya,dostlarım için ACI,BULANIK,DAR VE SIKINTILI olmasını vahyettim taki bana ulaşmayı dilesinler.
Mülaki olmanın önemine dikkat ceken ayetler,
SECDE - 23 : Ve lekad âteynâ mûsel kitâbe fe lâ tekun fî miryetin min likâihî ve cealnâhu huden li benî isrâîl(isrâîle).
Ve andolsun ki Musa (A.S)'a kitap verdik. Bundan sonra sen, O'na (Allah'a) mülâki olmaktan (hayattayken ruhunu Allah'a ulaştırmaktan) şüphe içinde olma. Ve O'nu (Tevrat'ı) İsrailoğulları için hidayet rehberi (Allah'a ulaştırıcı) kıldık.
RAD - 2 : Allâhullezî refeas semavâti bi gayri amedin terevnehâ summestevâ alel arşı ve sehhareş şemse vel kamer(kamere), kullun yecrî li ecelin musemmâ(musemmen), yudebbirul emre yufassılul âyâti leallekum bi likâi rabbikum tûkınûn(tûkınûne)."
Görmekte olduğunuz semaları (gök katlarını) direksiz olarak yükselten Allah'tır. Sonra arşa istiva etti. Ve Güneş'i ve Ay'ı emri altına aldı. Hepsi belirlenmiş bir süreye kadar akıp gider. İşleri düzenleyip idare eder. Âyetleri ayrı ayrı açıklar ki; böylece Rabbinize mülâki olmaya (ölmeden evvel ruhunuzu Allah'a ulaştırmaya) yakîn hasıl edersiniz.
EN'AM - 154 : Summe âteynâ mûsel kitâbe tamâmen alellezî ahsene ve tafsîlen li kulli şey’in ve huden ve rahmeten leallehum bi likâi rabbihim yu’minûn(yu’minûne).
Sonra Musa (A.S)'a, ahsen olanlara tamamlayıcı olarak, herşeyi açıklayan ve rahmet olan ve hidayete erdiren kitabı (Tevrat'ı) verdik. Böylece onlar, Rab'lerine mülâki olacaklarına inanırlar (îmân ederler).
BAKARA - 223 : Nisâukum harsun lekum, fe’tû harsekum ennâ şi’tum ve kaddimû li enfusikum vettekûllâhe va’lemû ennekum mulâkûh(mulâkûhu), ve beşşiril mu’minîn(mu’minîne).
Kadınlarınız sizin için tarladır. O halde tarlanıza nasıl dilerseniz öyle yaklaşın. Kendiniz için (derecelerinizi arttıracak ameller) takdim edin. Ve Allah'a karşı takva sahibi olun ve O'na mülâki olacağınızı (kavuşacağınızı) bilin. Ve mü'minleri müjdele.
Allah’a mülaki olmayı(Allah’a olaşmayı-ona bu dünya hayatında ulaşmayı) inkar edenlerin,O’na ulaşmayı arzu etmeyenlerin akibetlerinin ne olacağını acıklayan ayetler.
EN'AM – 31-32 : Kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâh(likâillâhi) hattâ izâ câethumus sâatu bagteten kâlû yâ hasretenâ alâ mâ farratnâ fîhâ ve hum yahmilûne evzârehum alâ zuhûrihim, e lâ sâe mâ yezirûn(yezirûne). Ve mâl hayâtud dunyâ illâ leibun ve lehv(lehvun), ve led dârul âhiretu hayrun lillezîne yettekûn(yettekûne), e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne).
Allah'a mülâki olmayı (ölmeden evvel, dünya hayatını yaşarken ruhunu Allah'a ulaştırmayı) yalanlayan kimseler hüsrana düştüler. O saat aniden onlara gelince, sırtlarında yüklerini taşıyarak: “Orada (dünyada) aşırı gittiğimiz şeyler üzerine (günahlar sebebiyle) bize yazıklar olsun.” dediler. Yüklendikleri şey ne kötü, (öyle) değil mi? Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ahiret yurdu, takva sahipleri için elbette daha hayırlıdır. Hâlâ akıl etmez misiniz?
YUNUS - 15 : Ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ beyyinâtin kâlellezîne lâ yercûne likâena'ti bi kur'ânin gayri hâzâ ev beddilh(beddilhu), kul mâ yekûnu lî en ubeddilehû min tilkâi nefsî, in ettebiu illâ mâ yûhâ ileyy(ileyye), innî ehâfu in asaytu rabbî azâbe yevmin azîm(azîmin).
Ve onlara âyetlerimiz, delillerle okunduğu zaman Bize ulaşmayı dilemeyen kimseler şöyle dedi: “Bize bundan başka bir Kur'ân getir veya O'nu değiştir.” De ki: “O'nu, kendi nefsimden (bir şey) ilka ederek benim değiştirmem olamaz. Ben ancak bana vahyolunan şeye tâbî olurum. Şâyet Rabbime asi olursam muhakkak ki ben, büyük günün azabından korkarım.”
YUNUS - 11 : Ve lev yuaccilullâhu lin nâsiş şerresti’câlehum bil hayri le kudiye ileyhim eceluhum, fe nezerullezîne lâ yercûne likâenâ fî tugyânihim ya’mehûn(ya’mehûne).
Ve eğer Allah onların hayrı acele istemeleri gibi insanlara şerr için acele etseydi, elbette onların ecelleri yerine getirilirdi (kaza edilirdi). Fakat (hayatta iken) Bize ulaşmayı dilemeyen kimseleri, isyanları içinde şaşkın bırakırız.
RUM – 7-8 : Ya’lemûne zâhiren minel hayâtid dunyâ, ve hum anil âhıreti hum gâfilûn(gâfilûne). E ve lem yetefekkerû fî enfusihim, mâ halakallâhus semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ illâ bil hakkı ve ecelin musemmâ(musemmen) ve inne kesîran minen nâsi bi likâi rabbihim le kâfirûn(kâfirûne).
Onlar, dünya hayatının zahirini (görünen kısmını) bilirler. Ve onlar, ahiretten gâfil olanlardır.Onlar, kendi nefsleri hakkında tefekkür etmiyorlar mı (düşünmüyorlar mı)? Allah gökleri ve yeri ve ikisinin arasındaki şeyleri ancak hak ile ve belirlenmiş bir süre ile yarattı. Ve muhakkak ki insanların çoğu, Rab'lerine mülâki olmayı (hayatta iken ruhlarını Allah'a ulaştırmayı) inkar edenlerdir.
FUSSİLET – 53-54 : Se nurîhim âyâtinâ fîl âfâkı ve fî enfusihim hattâ yetebeyyene lehum ennehul hakk(hakku), e ve lem yekfi bi rabbike ennehu alâ kulli şey’in şehîd(şehîdun). E lâ innehum fî miryetin min likâi rabbihim, e lâ innehu bi kulli şey’in muhît(muhîtun).
Âyetlerimizi afakta (ruhumuzun baş gözüyle) ve enfüste (nefsimizin kalp gözüyle) onlara göstereceğiz. O'nun hak olduğu onlara tebeyyün etsin (açıkça belli olsun) diye. Rabbinin herşeye şahit olması kâfi değil mi?
Onlar gerçekten Rab'lerine mülâki olacaklarından (ruhlarını hayatta iken Allah'a ulaştıracaklarından) şüphe içindeler, öyle değil mi? O (Allah), herşeyi ihata etmiştir (ilmiyle kuşatmıştır), öyle değil mi?
Bu günkü İslam tatbikatına göre yaşayanların Allah’ın ayetlerini(bu ayet böyle demiyor diye) ve o’na mülaki olmayı inkar etmeleri neticesindeki durumlarını Allah’uteala nasıl acıklıyor.
KEHF – 103-104-105-106 : Kul hel nunebbiukum bil ahserîne a’mâlâ(a’mâlen).
Ellezîne dalle sa’yuhum fîl hayâtid dunyâ ve hum yahsebûne ennehum yuhsinûne sun’â(sun’an). Ellezîne dalle sa’yuhum fîl hayâtid dunyâ ve hum yahsebûne ennehum yuhsinûne sun’â(sun’an). Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ(veznen). Zâlike cezâuhum cehennemu bimâ keferû vettehazû âyâtî ve rusulî huzuvâ(huzuven).
De ki: “Ameller açısından en çok hüsrana uğrayanları size haber vereyim mi?”
Onlar, dünya hayatında amelleri (çalışmaları) sapmış (kaybettikleri dereceler, kazandıkları derecelerden daha fazla) olanlardır. Ve onlar, güzel ameller işlediklerini zannediyorlar.İşte onlar, Rab'lerinin âyetlerini ve O'na mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun Allah'a ulaşmasını) inkâr ettiler. Böylece onların amelleri heba oldu (boşa gitti). Artık onlar için kıyâmet günü mizan tutmayız.
(Âyetlerimi) örtmeleri (inkâr etmeleri) ve âyetlerimi ve resûllerimi alay konusu edinmeleri sebebiyle, onların cezası işte bu cehennemdir.
YUNUS – 7-8 : İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne). Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).
Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah'a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar ayetrimizden gafildirler.İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).
Dostları ilə paylaş: |