EĞİTİM BİLİMLERİ
PROGRAM GELİŞTİRME
Eğitimin anlamı: Eğitim, insanları belli amaçlara göre yetiştirme sürecidir. Eğitim sürecinde kazanılan bilgi, beceri, tutum ve değerler yoluyla insanın kişiliği farklılaşır. Eğitim sürecinin en önemli bölümü okullarda gerçekleşir. Ancak eğitim yalnızca okullarda yapılmaz. Okul dışında kısa süreli eğitim veren kurumlarda da gençler ve yetişkinleri mesleğe hazırlama ve yaşama uyumu kolaylaştırma çalışmaları yapılır. Ayrıca eğitim ailede, asker ocağında, iş yerinde ve çeşitli gruplar içinde gerçekleşir. En geniş anlamıyla eğitim, toplumdaki kültürlenme sürecinin bir parçasıdır.
Kültürlenme: İnsanın kişilik yapısı, içinde var olduğu kültür tarafından belirlenir. Kültür yoluyla toplumlar özelliklerin, yeni kuşaklara geçirirler. Toplumun bireyleri kendi beklentileri doğrultusunda şekillendirmesine kültürlenme denir. Kültürlenmenin amaçlı olarak yapılan bölümü eğitimdir. Bu nedenle eğitim kasıtlı kültürlenme süreci olarak da tanımlanmaktadır.
Formel eğitim: Formel eğitim bir program çerçevesinde plânlı ve amaçlı olarak hazırlanır ve eğitim yoluyla gerçekleşir. Eğitim süreci öğretmen tarafından uygulanır. Özel bir çevre içinde kontrollü olarak yürütülür. Okullardaki eğitim formeldir. Halk eğitim merkezlerinde açılan kurslar, orduda asker yetiştirme, yaz okulları birer formel eğitim örnekleridir.
Örgün eğitim: Belli yaş grubundaki bireylere Millî Eğitimin amaçlarına göre hazırlanmış eğitim programlarıyla ve okulda düzenli olarak
yapılan eğitimdir. Okul öncesi eğitim, ilköğretim, orta öğretim, yüksek öğretim örgün eğitim sistemini meydana getirir.
Formel olmayan eğitim: Formel olmayan eğitim; yaşam içinde kendiliğinden oluşan bir süreçtir. Kişi insanlarla etkileşimde bulunduğu sürece farkında olmadan yeni şeyler öğrenir ve toplumsallaşır. Bu tür öğrenme ailede, sokakta, iş yerinde, TV izlerken kısaca yaşam içinde kendiliğinden meydana gelir. Formel olmayan eğitim sürecinin iki önemli öğrenme yolu gözlem ve taklittir.
OKULDAKİ ÖĞRENME VE ÖĞRETİM PROGRAMLARI
Okul ve öğrenme
Tekin (2004) Okulda öğrenme sürecini ve öğretim programı ilişkisini şu şekilde açıklamaktadır:
Birçok öğrenmenin, okul dışında ve bir öğretmen olmadan da gerçekleştiğini belirtelim. Çocuklar, bisiklete binme, yüzme, futbol oynama, kendi giysilerini kardeşininkilerden ayırtme etme, yemekten önce ve sonra ellerini yıkama, gerektiren durumlarda "teşekkür etme", oyuncaklarını kardeşleriyle ya da arkadaşlarıyla paylaşma gibi yüzlerce davranışı kazanmış olarak gelir okula. Okula girdikten sonra da, kişi okulda öğrendiklerinin yanı sıra, okul dışında da bir sürü şey öğrenir. Okula gelmeden önce ailede, çevrede süregelen eğitim, okul döneminde de okulda ve okula parelel olarak okul dışında süregider.
Öğrenme ille de okulda olmaz. Birey, okul dışında da, toplumsal ve kültürel çevresiyle sürekli etkileşim içindedir. Bu etkileşim sonunda birey bir şeyler öğrenmekte, yeni davranışlar kazanmakta ya da onun eski davranışlarında bazı değişmeler olmaktadır. Ne var ki, okul dışında öğrenilen bu davranışların tümü istenilen, hiç değilse öncelikle istenilen davranışlar olmayabilir ve çevre öğeleri arasında tutarlılık olmayabileceğinden herhangi bir davranışın kazanılması güç ve geç olabilir.
Okullar, önceden saptanan belli özellikleri öğrencilere kazandırmaya çalışan maksatlı öğretim kurumlarıdır. Maksat da, öğrenci davranışlarında istenilen değişiklikleri oluşturmak ya da ona yeni davranışlar kazandırmaktır. Öğrenciler, okulda, önceden belirlenmiş özellikleri kazandırıcı nitelikteki, seçilmiş ve kendi aralarında örgütlenmiş öğretim durumları içine sokulur ve söz konusu özellikleri kazanıp kazanmadıklarını görmek için sık sık yoklanır. Bu ise, (a) öğrencilere kazandırılacak özellikleri, (b) öğrencilerin bu özellikleri kazanmalarına hizmet edecek öğretim durumlarını ve (c) bu özelliklerin kazanılıp kazanılmadığını anlama olanağı verecek ölçme durumlarıyla, değerlendirme ilkelerini içeren bir öğretim programını gerektirir. Bu itibarla okullar, belli öğretim programlarının uygulandığı ya da uygulamaya konulduğu yerler olarak görülebilir.
Öğretmenlerin okullardaki temel işlevinin ne olduğu ya da ne olması gerektiği de, bu açıklamalardan kolayca çıkarılabilir. Öğrenci ile sürekli etkileşim halinde olan öğretmen, öğrencide konunun, onunla bağlantılı olarak dersin ve Milli Eğitimin amaçları yönünde davranış değiştirmekle sorumludur. Öyleyse öğretmen, okulda ya da sınıfta öğrenmeyi kolaylaştırıcı ortamı ve koşulları sağlamak, öğrencinin etkileşeceği çevreyi düzenlemek durumundadır. Bu işlevini yerine getirebilmek için öğretmen; (1) öğrencilere kazandırmak istediği özellikleri (davranışları ya da davranış örüntülerini) saptayıp belirginleştirmek, (2) öğrencileri kendilerine bu davranışları kazanılıp kazandıracak öğretim ya da öğrenme etkinlikleri içine sokmak, (3) ilgili davranışların öğrencilere kazanılıp kazanılmadığını anlamak için değerlendirme yapmak ve (4) elde ettiği değerlendirme verilen ışığında, gerekiyorsa, ilk üç maddede belirtilen işler ya da işlemlerde değişiklikler, düzeltmeler yapmak zorundadır.
Öğretmenin yapması gereken bu işleri, eğitimin her düzeyine (ilk, orta, yüksek), bütün konu alanlarına (Türkçe, Fen Bilimleri, Sosyal Bilimler, Matematik) ve belli süreli herhangi bir öğretim birimine (bir saatlik, bir haftalık, bir dö-nemlik, bir yıllık) uygulanabilecek bir "Genel Öğretim Modeli(GÖM)" halinde aşağıdaki gibi göstermek mümkündür.
Dönüt (Feedbacak)
• Öğretimin Aday Hedefleri
• Ön Değerlendirme
• Öğretim Hedefleri
• Öğretim Etkinlikleri
• Değerlendirme
Bu genel öğretim modeline (GÖM) bakıldığında, aslında onun, öğretmene hazır olarak verilen ya da öğretmence hazırlanan bir öğretim programını (ders ya da ünite programı gibi) uygulamaya konulmasını ve söz konusu uygulama sonuçları temelinde düzeltilip geliştirilmesini içerdiği görülür, "okullar belli öğretim programlarının uygulandığı ya da uygulamaya konulduğu yerler olarak görülebilir." Buna göre, öğretmenim, okullarda belli öğretim programlarının uygulayıcısı olduğunu söyleyebiliriz.
Öğretim Programı
Öğrenci davranışında istenilen değişiklik ya da değişiklikleri oluşturmak ereğiyle ayrıntılı olarak yapılan planlamaya öğretim programı denir. Bu anlamda bir öğretim programı, "Ne amaçlar, dersler ve konular listesidir; ne de öğretmenin eline verilen ve uyması istenen basılı bir kitaptır." Öğretim programı, "öğrencilerden beklenen öğrenmeyi meydana getirebilmek için planlanmış faaliyetlerin tamamı olarak tanıımlanabilir."
Öğrencilere kazandırılacak özellikleri, yani erişilecek hedefleri, bu hedeflere ulaşmak için yapılacak etkinliklerle kullanılacak araç ve gereçleri, saptanan hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığını anlama olanağı verecek değerlendirmeyi içeren bir öğretim programı, öğretmen ve öğrencinin maksadına, tıpkı bir mimarinin planı gibi hizmet eder. Dikkatlice hazırlanmış bir öğretim programı, öğretmen ve öğrenciye, nereye gideceklerini ve ilerlemenin her basamağında ne elde edeceklerini bilme olanağı verir.
Bir öğretim programında sırasıyla şu soruların açık-seçik ve tutarlı bir biçimde cevaplandırılmış olması gerekir: Niçin eğitim? Neler, ne zaman ve nasıl öğretilecek? Ne kadar öğrenildiğini nasıl anlayacağız? Programın hedeflerinin saptanması, saptanan hedeflere ulaştıracak eğitim durumlarının seçilip düzenlenmesi ve hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığının araştırılmasında işe koşulacak değerlendirme işleminin belirlenmesiyle bu soruların tümü cevaplandırılabilir.
Bu durum, daha açık bir ifadeyle, bir öğretim programının hazırlanması-uygulanma-sı-geliştirilmesi sırasında, aşağıdaki soruların açık-seçik olarak cevaplandırılması gereğini vurgular:
1. Eğitimin hedefleri neler olmalı, yani öğrencilere hangi davranışlar ya da davranış örüntüleri kazandırılmalıdır?
2. Öğrenciler, kendilerinde bu davranışların gelişmesi için hangi öğrenme yaşantılarını geçirmeli ya da hangi eğitim durumları içinde bulunmalıdır?
3. Öğrenci davranışında istenilen değişikleri oluşturmak ya da öğrenciye istenilen davranışlar kazandırmak için belirlenen eğitim durumları nasıl örgütlenmelidir?
4. İstenilen davranışları oluşturma yönünden, yürütülen öğretim etkinliklerinin ve öğrencilere sağlanan eğitim durumlarının etkililik derecesi nedir?
5. Dördüncü maddede belirtilen işlemleı sonucunda elde edilen değerlendin™ verileri ışığında, eldeki programla ve c programın uygulanmasıyla ilgili ne gibi değişikler, düzeltmeler gereklidir?
Eğitim hedeflerinin saptanmasında, yetiştirilecek birey ya da bireylerin eğitim gereksinmesi ve gücüyle o bireyin içinde yaşayacağı toplumun gereksinmeleri, olanakları ve yönelimlerini göz önünde bulundurmak gerekir. Ayrıca, öğrenci hangi konuda yetiştirilecekse, o konu analiz edilerek konunun unutulmaya karşı dirençli, daha ileri ve üst düzeydeki öğrenmeler için öğrenilmesi zorunlu olan kısımları ayıklanıp seçilmelidir. Toplum, konu alanı ve bireye bağlı kalınarak saptanan aday hedefler, öğrenci davranışında oluşturulmak istenen değişikliklerdir.
Öğrencilerin sahip olması istenen özellikleri, yani programın hedefleri belirlendikten sonra, o özellikleri kazandırmaya hizmet edecek eğitim durumlarının seçilip örgütlenmesi gerekir. Öğrencinin etkileşmesi düşünülen çevrenin ayarlanıp düşünülen çevrenin ayarlanıp düzenlenmesi demektir bu. Düzenlenmiş eğitim durumları içine sokulan öğrencilerin uygun öğrenme yaşantıları geçirmesi ve sonunda onların davranışlarında önceden saptanan değişmelerin oluşması beklenir.
Öğrenci davranışlarında oluşması beklenen değişmelerin gerçekleşip gerçekleşmediği, ölçme ve değerlendirme yoluyla araştırılır. Öyleyse, uygulamaya hazır bir öğretim programında, ne zaman ve ne sıklıkta ölçme yapılacağı, ölçme işleminde ne tür ölçme araçlarının kullanılacağı, ölçme sonuçlarının nasıl yorumlanacağı ve bu yoruma göre ne yapılacağı da belirtilmiş olmalıdır.
Programın uygulanması sırasında elde edilen ölçme değerlendirme verilerine göre, gerektiğinde, hedeflerin saptanması evresinden değerlendirme evresine değin, her evrede yapılan işler ve yürütülen etkinlikler gözden geçirilerek program daha etkili hale getirilebilir.
EĞİTİM DURUMLARININ/ÖĞRENME YAŞANTILARININ SEÇİMİ
Eğitim Durumlarının Temel Özellikleri
• Hedefe yönelik (Eğitim durumları hedeflerle ilgili olmalıdır.)
• Öğrenene görelik (Eğitim durumları öğrenci düzeyine uygun olmalıdır.)
• Ekonomiklik (Eğitim durumları, hem birden çok hedefe hizmet etmeli, hem de istenmeyen sonuçlar ortaya çıkarmaktan ırak olmalıdır.)
• Diğer yaşantılarla kaynaşıldık (Eğitim durumları dikey ve yatay biçimde örgütlenmelidir.)
İstenilen öğrenme yaşantılarını oluşturabilecek eğitim durumlarını seçilip düzenlenmesinde uyulması gereken bazı ilkeler vardır. Bu ilkeler şöyle sıralanabilir (Tekin, 2004)
1. Eğitim durumları hedefle ilgili olmalıdır. Hedefe ulaşılabilmesi için öğrenciye, hedefin doğurgadığı davranışları yapma olanağı verilmelidir. Sözgelimi hedef, problem çözme gücü ise, bu hedefe ancak öğrencinin kendisinin problem çözmesiyle ulaşılabilir. Üstelik öğrencinin, o davranışı, ilişkili olduğu içerikle kenetli olarak yapması gerekir. Örneğin; hedef, sağlık problemlerini çözme gücü ise, çözülecek problemler de sağlık konusunda olmalıdır. Dahası, öğrenciler, (kendilerinden beklenen davranışların örneklerini eğitim durumunda görmelidirler. Öykülenmeyle (taklit) öğrenme, insanoğlunun yeni davranışlar kazanmasında en etkili yollardan birisidir. Örnek kağıtların, bitmiş projelerin istenilen davranışların öğrencilere gösterilmesi, öğrenmeyi kolaylaştırabilir.
Düzenlenecek eğitim durumlarının niteliğini, söz konusu eğitim durumlarıyla öğrenciye kazandırılması düşünülen davranış belirler. Çünkü, farklı davranışların (bilgi, uygulama, değerlendirme, beceri, ilgi, tutum, alışkanlık vb.) kazanılması farklı öğrenme biçimleriyle olur. Farklı öğrenme biçimleri de farklı öğrenme koşulları gerektirir. Öğretim işi, öğrencilerin kazanmaları istenilen davranışın türüne ve düzeyine göre ayarlanmalıdır. Örneğin, çeşitli öğretim yöntemlerini etkililik derecesi, öğrenilecek davranışa ve öğrenme konusuna göre değişir. Her yöntemin yeğlenebileceği bir durum vardır. Sözgelimi, devinimsel alışkanlıklar anlamında becerilerin (dans etme, piyano çalma, yüzme gibi) öğrenilmesinde tekrarlanan alıştırmaların yerini hiçbir şey tutamaz. Becerilerin öğrenilmesinde tutulacak yol. beceriyi bir kez doğru olarak yapmak ve sonra yetkin hale gelinceye değin aynı hareketi düzenli aralıklarla tekrar etmektir. Becerilerin öğrenilmesinde öğretmen, öğrenciye rehberlik edecektir ve bu rehberliğini giderek azaltacaktır. Bilişsel öğrenmede ise, tekrar, ancak öğrenilenin unutulmasını önleyebilir. Bu nedenle, bilişsel öğrenmede öğrenilmiş bilginin aynen tekrarı değil, öğrenilenin yeni durumlara uygulanması önemlidir.
Öğretmen belli bir süre içinde öğrenmeyi oluşturması olası olan koşulları ayarlayacaktır. Bunu, yerine göre bilgi aktarmakla, çevreye yeni ve belli uyarıcılar sokmakla, sınıftaki etkileşimi yönetmekle yerine getirebilir. Öğretmen, öğrenme sürecindeki işlevini yerine getirirken hazır öğretim materyallerinden uygun olanlarını (kitap, film, radyo ve televizyon programları) başka öğretim materyallerinden uygun olanlarını seçerek kullanılır ya da gerektiğinde kendisi yeni öğretim materyalleri hazırlama yoluna gidebilir. Öğretmen, öğrencilerini çevre incelemelerine götürebilir, sınıfa bir koleksiyon getirebilir. Coğrafya dersinde, kentlerin adlarını yazma ve yerleştirmek için taslak haritalar çoğaltabilir; verileri yorumlama gücünü geliştirmek için eğitim durumuna grafikler, tablolar sokabilir. Kısacası, neyin ve ne zaman kullanılacağı, ulaşılacak hedef tipine göre değişir.
2. Eğitim durumları öğrenci düzeyine uygun olmalıdır. İstenilen davranış, öğrencinin gücünün üstünde olursa, öğrenci, başarısızlık duygusuna kapılabilir. Öğrencinin gücünün çok altındaki bu davranışı yapmak da, bilinenin tekrarlandığı düşüncesiyle, öğrencinin ilgisini köreltebilir ve hatta öldürebilir. Bundan ötürü, eğitim durumları öğrencinin hazır bulunuştuk düzeyine uygun olmalıdır. Bu tatminsizlik ortamında, öğrencide istenilen davranış değişikliği gerçekleşemez; belki de istenilenin tersi davranışlar gelişebilir. Bu durum, öğretmenin, ilgi, gereksinme ve hazır bulunuşluk bakımlarından öğrencilerini iyi tanımasını gerektirir.
Bloom, öğrenme konusunda yapılmış araştırmaların bulgularına dayanarak okuldaki ya da sınıftaki öğrenmeyi açıklamaya yönelik bir kuram geliştirmiştir. Bloom kuramında, okuldaki öğrenmeyi belirleyen etkenler, bilişsel giriş davranışları, duyuşsal giriş karakteristikleri ve öğretimin niteliği adıyla üç grupta incelenmektedir. Duyuşsal giriş karakteristikleriyle kişinin akademik benlik tasarımı (erişme güdüsü ya da başaracağına inanıp inanmaması gibi), ilgileri ve tutumları dile getirilmektedir. Öğretimin niteliği denilince de, öğretmenin özellikleri (hizmet öncesi eğitimin süresi ve türü, meslekteki hizmet süresi) sınıf ya da okulun karakteristikleri (öğrenci sayısı, donatım, okul örgütünün ve yönetimin tutumu gibi) akla gelmelidir. Sadece sınıftaki öğretim düzeyinde ele alırsak, öğretmenin öğrencilerine verdiği yönergeler, ipuçları, pekiştireçler, öğrencinin öğrenme sürecine etkin katılımı, öğrencinin yapıp ettikleriyle (öğrenmesiyle) ilgili olarak öğretmen tarafından kendisine bilgi verilmesi ve eğer hataları varsa en kısa zamanda düzeltilmesi gibi öğeler öğretimin niteliğini oluştururlar.
Bu kuram özet olarak şunu der: Öğrencinin bir öğrenme ünitesindeki öğrenme ürünlerinin niteliğini; onun (1) o ünitedeki öğrenme için önkoşul niteliğindeki temel gereksinmeleri önceden öğrenme derecesi, (2) öğrenme sürecine katılmaya güdülenmiş olması ve (3) yapılan öğretimin öğrenciye uygun olma derecesi belirler. Buna bağlı kalarak eğitim durumlarının düzenlenmesinde şu noktaları dikkate almak gerekir.
a. Öğrenciler, yeni öğrenme yaşantılarına geçmek için ilgili önkoşul davranışları edinmiş olmalıdır. Öğreticiler, öğrencilerini yeni öğrenme yaşantılarına hazırlamalıdır. Bir dersin ya da kursun başlangıç evrelerinde, önceden öğrenilmesi gerekenler gözden geçirilerek, eksiklikler varsa giderilme yoluna gidilmelidir. Öğretmen sınıfta bir ders konusu anlatmaya başlamadan önce, o dersteki öğelerin daha iyi öğrenilmesini sağlamak için, dersin ilk birkaç dakikasında önceki derslerde anlatılanları tekrarlayarak "daha önce şunları söylemiştik, bu derste de şunları ele alacağız" gibi cümlelerle işlenen konular arasında bağ kurmalıdır.
b. Öğrenciler, öğretilmek istenilene karşı güdülenmiş olurlarsa, yani öğretilecekleri öğrenmek isterlerse öğrenme daha kolay ve etkili olur. Bu istek, konu alanının ve o konuda öğrenileceklerin değerine, yararına öğrencileri inandırmakla ve öğretim hedeflerine erişenlere uygun ödüller (toplumsal onay,not gibi) vermekle sağlanabilir. Öğrencilerin ilgi duyduğu konuları seçme ya da seçilen konunun o tür konularla ilişkisini kurma, öğretim etkinliklerin planlanmasına öğrencilerin katılmasını sağlama, öğrencilerin öğrenmeye karşı isteğini arttırabilir. Uzun süreli düşünüldüğünde, etkili öğretim, öğrencilerde konu alanına, öğretmene, öğrenmeye ve daha genel olarak eğitime karşı olumlu tutumlar geliştiren öğretimdir. Çünkü, öğrenme konusuna ya da öğrenmeye karşı takınılan olumlu tutum öğrenmeyi kolaylaştırır, olumsuz tutum ise güçleştirir.
c. Öğrenciye, öğrenme sürecindeki durumuyla ilgili sık sık bilgi verilmelidir. Yapıp ettiklerinden, öğrenme çabalarının sonuçlarından bilgili kılınmalıdır öğrenci. Bir işi yaptıktan hemen sonra, onun uygun olup olmadığını bilmelidir. Üstelik öğrenciye yalnızca hatalarını ve yanlışlarını bildirmek, öğrenmeyi oluşturmak açısından o denli etkili değildir. Öğrenci, başarısından haberli kılındıktan sonra, eğer eksik ya da yanlış öğrenmeleri varsa bunların bildirilerek eksikliklerin ve yanlışların düzeltilmesi, doğru davranışların kendisine gösterilmesi gerekir. Çünkü, gerektiğinde düzeltme yapmadan yalnızca dönüt verme, ancak öğrencinin beklenen davranışı göstermesi halinde pekiştirici bir rol oynayacaktır. Bu nedenle, öğretim sürecinin çeşitli evrelerinde, öğrencilere, yanlış öğrenmeler ve eksiklikler bildirildikten sonra, doğrusunu görme ve yapma olanağı da sağlanmalıdır. Sözgelimi bir sınav yapıldıktan sonra, sınav sonuçlan en kısa sürede öğrencilere duyurulmalı, yanlış ve eksik öğrenmelere işaret edilmeli; çeşitli yollarla, örneğin sınıfta tartışma açarak ya da sınav kağıtlarında gerekli düzeltmeleri yaparak "yanlış" ya da "eksik" olanların doğruları gösterilmelidir.
d. Yapılan araştırmalar, öğrenmenin ona neden olan yaşantılarla ne denli kolay olacağını göstermiştir. Bu nedenle, eğitim durumları, öğrencilerin "zengin yaşantılar" geçirmelerini sağlayıcı nitelikte olmalıdır. Bir yaşantının zengin sayılabilmesi için de, o yaşantının, en azından, (1) çok sayıda duyu organıyla ilgili olması, (2) yeni ve ilginç olması, (3) kişisel bir başarı duygusu verebilmesi gerekir. Bu tür yaşantılar sağlamak için, eğitim durumunda gör-işit araçlarının yerinde ve uygun olarak kullanılması öğretmenin iyi bir çevre ayarlayıcısı olması gerekir.
3. Eğitim durumları, hem birden çok hedefe hizmet etmeli hem de istenmeyen sonuçlar ortaya çıkarmaktan ırak olmalıdır.
Matematikte, problem çözme gücü hedefini gerçekleştirmeye yönelik bir eğitim durumu, asıl maksadın yanında ve onunla birlikte, öğrencide matematiğe karşı bir ilgi ve sevgi de uyandırabilir ya da tam tersine matematiğe karşı bir ilgisizlik ve olumsuz bir tutum da geliştirebilir. Bu nedenle, öğretmen, bir yandan düzenlenen eğitim durumlarının birkaç hedefe birden hizmet etmesini sağlamalı öte yandan da bir hedef için düzenlenen bir eğitim durumunun istenmeyen sonuçlar ortaya çıkarabileceği düşüncesiyle uyanık bulunmalıdır.
Yaşantı, birey ile çevresi arasındaki etkileşimin bireydeki izlenimleri olarak görülebilir. Öğrenme yaşantısı ise, "nispeten kalıcı izli bir değişmeye vesile olan yaşantı"dır. (Tekin 2004, Ertürk, 1996) Tanımlardan da anlaşılacağı gibi, öğrenme yaşantısı, konu içeriği ya da öğretmenin yaptıkları demek değildir. Bu nedenle, önemli olan, öğrenciye neler sunulduğu değil, onun hangi yaşantıları edindiğidir.
Öğrenme Yaşantılarında Bulunması Gereken Özellikler
• Öğrencinin gereksinimlerini karşılaya-bilmeli
• Birden fazla hedefe hizmet etmeli (ekonomiklik)
• Öğretimin hedef-davranışlarını kazandırabilmeli
• Etkili (üst düzey) öğrenmeyi sağlamalı
• Öğrencinin ilgi ve özelliklerine uygun olmalı
• Önceki yaşantılarla ilişkili (tutarlı) olmalı
• Öğretim ilkelerine uygun olmalı
• Çok sayıda duyu organına dayanmalı
• Yeni ve ilginç olmalı
• Kişisel bir başarı duygusu vermeli
• Benzer ve farklı durumlarda kullanabilmelidir.
Yaşantının kökeninde etkileşimin bulunması, onun öğrencinin etkin katılımına dayandığını gösterir. Öğrenci okumak, dinlemek, gözlemek, düşünmek ve yapmak suretiyle etkinliği kendisi yürütebileceğine göre, öğrenme yaşantılarının öğrencilere kazandırılmasında öğretmene düşen görev ne olacaktır? Öğretmenin görevi, öğrencinin istenilen yaşantıları geçirmesini sağlayacak biçimde çevreyi düzenlemek, yani eğitim durumlarını ayarlama olacaktır. Bu, bir yandan öğretmenin öğrencilerin bilgileri, ilgileri, tutumları ve alışkanlıkları hakkında bazı bilgilere sahip olmasını, öte yandan da konu içeriği, ders araçları, kendi davranışları gibi öğelerin oluşturduğu eğitim çevresine, öğrenciyi istenilen davranışı yapmaya yöneltecek biçimde çekidüzen vermesini gerektirir. Bundan da çıkarılabileceği gibi, öğrenme yaşantısının iki yanı vardır: Öğrencinin kendi iç koşulları ve öğrencinin etkileşeceği dış koşullar. Dış koşullar, iç koşullara göre düzenlenmelidir ki, öğrenci istenilen yaşantıları geçirebilsin. Aslında bir öğrenci ile çevresi arasındaki etkileşim demek, öğrencinin iç koşulları ile dış koşullar arasındaki etkileşim demektir. Öğrenci davranışında oluşturulmak istenen değişikliğin niteliğine göre, belli iç ve dış koşullar gerekir. Bu görüşten hareketle Gagne; aşamalı biçimde sıraladığı sekiz öğrenme türünden her birinin gerçekleşmesi için gerekli olan öğrenci içindeki koşullara eğitim durumu koşullarını açık ve tutarlı biçimde belirtmiş bulunmaktadır. Aşağıda öğrenci ve çevresi arasındaki etkileşim göstermektedir.
Öğrenci (İç Koşullar)
• Genel sağlık durumu
• İlgili ön bilgi ve beceriler
• Zeka seviyesi
• Dil becerisi
• İlgi
• İnanç ve değerler
• Tutum
• Güdümleme
• Alışkanlık
• Kendine güven ve benlik tasarım Çevre (Dış Koşullar)
• Öğretmen
• Diğer öğrenciler
• Basılı araçlar
• Gör - işit araçları
• Öğretim yöntemleri
• Pekiştireçler
• Aydınlatıcı yankı ya da dönüt
Hedefleri gerçekleştirecek öğretme durumlannın belirlenmesi
• Eğitim durumları hedeflerle ilgili olmalıdır.
• Eğitim durumları öğrencinin düzeyine (seviyesine – hazır bulunuşluğuna) uygun olmalıdır.
• Eğitim durumları öğrencinin ilgi, yetenek ve gereksinimlerine uygun olmalıdır.
• Eğitim durumları öğrencilerin öğretme-öğrenme sürecinde dikkatini çekmeli, katılmaya güdülemeli, ipucu, pekiştireç ve dönüt-düzeltme etkinliklerini kapsamalıdır.
Öğrenme yaşantılarının (öğretme-öğrenme sürecinin) planlamasında ve uygulanmasında öğretmene düşen görevler:
Planlanmasında
• Öğretim planını yapma
• Öğrenme yaşantılarını düzenleme
• Fiziki çevreyi düzenleme
• İçeriği, öğretimin hedeflerine ve öğrencilerin ilgi-düzeyine göre düzenleme
• Öğretme - öğrenme, strateji, yöntem-tekniklerini seçme
• Ders araç-gereçlerini (materyalini) sağlama
• Süreyi düzenleme
Uygulama (Etkinliklerinin Gerçekleştirilmesinde)
• Öğrencilerin dikkatini çekme
• Öğrencileri öğrenmeye hazırlama (güdüleme)
• Öğrencileri dersin hedeflerinden haberdar etme
• Dersi etkili sunma
• İpucu kullanma
• Soru - cevap etkinliği
• Öğrencilerin derse aktif katılımını sağlama
• Öğrencilere pekiştireç verme
• Öğrencilere dönüt - düzeltme verme
• Öğrencilere öğrenmenin sonucuna ilişkin bilgi verme
• Öğrencilere öğrenmenin sonucuna ilişkin bilgi verme
• Öğrencilerin öğrendikleri konuları hayata transferini sağlayacak etkinlikleri düzenleme
• Öğrencinin özgüvenini, benlik kavramını güçlendirme
• Üst düzey zihinsel etkinlikleri (yaratıcı düşünme, problem çözme vb.) geliştirme
Dostları ilə paylaş: |