Geleceğe Güvenle Bakabilmek İçin, Geleceği Örgütlemek Gerekir
Eğitim işkolunda örgütçülüğün, uzun ve onurlu bir geçmişi vardır. Eski örgütlerimizin tümü, baskıcı yönetimler ve darbeciler tarafından kapatılmıştır. Bu yüzden örgütçülüğümüz kendi doğal sürecini tamamlayamamıştır. Bizler genellikle geçmişimize ağıt yaktık ve onu değerlendiremedik. Bu nedenlerle eksiklerimizi göremedik, deneyimlerimizden akılcı bir biçimde yararlanamadık.
1980-1990 arasında örgütçülükten tam bir kopukluk yaşandı. Bugün artık eski örgütçülük döneminden kalan öğretmen ve çalışan sayısı hemen hemen yok denecek kadar azalmıştır. Buna karşılık YÖK Kuşağı diyebileceğimiz büyük bir genç kitlesi göreve başladı. Üstelik çoğu öğretmen yetiştiren kaynaktan gelmeyen, YÖK Üniversitelerinin anti-demokratik, örgütsüz ve baskıcı ortamında yetişen bu gençlerin büyük çoğunluğunun örgütlenme deneyimi yoktur. Eğitim sırasında bir çoğunun kafaları örgüt korkusuyla doldurulmuştur.
Üniversitede sahipsiz bırakılan bu gençlerden önemli bir kısmı dinsel, ırkçı ve etnik fanatizmin etkisi altına alınmıştır. Bu nedenle yepyeni bir örgütlenme stratejisine ve yöntemlere gereksinim vardır. Geleneksel yatılı öğretmen okullarında uzun sürede oluşmuş dayanışma ruhu ile yetişen öğretmenlerin döneminden, yepyeni bir döneme geçmiş bulunuyoruz. Karşımızda ne olursa olsun örgütlü olacağım diyen idealist bir kitle yoktur. Artık örgütüm devrimci olsun diyen bir kitle de yoktur. Ama, çağdaş bir yaşam, yeterli ücret, saygın bir meslek ve huzurlu bir çalışma ortamı bekleyen gençler bugün de çoğunluktadır. İşte örgütlenme konusundaki strateji ve yöntem, bu noktalara bakarak belirlenmelidir.
Kuşkusuz bu genç kuşağı örgütlemek kolay olmayacaktır. Geleneksel, politik içerikli, slogansal sesler bu kesimin örgütlenmesi için yetmeyecektir. Bunu koparmak için uzun erimli, planlı programlı, özverili, tam anlamıyla örgü örer gibi bir süreci örmek zorundayız. Bunu başarabildiğimiz ölçüde geleceğe güvenle bakabiliriz.
SONUÇ YERİNE
Ülkemizde sendikal mücadele içinde yer alanların bir kafa karışıklığını çözmeleri gerekiyor. Bugün bu mücadele içindeki (Sendikal Birlik hariç) anlayışlar, gruplar, bireyler vb. 12 Eylül öncesi hatta sonrası içinde yer aldıkları politik yapıların hedefleri –ki bu hedefler çoğunlukla düzenin değiştirilmesine yöneliktir- ile, sendikamızın hedeflerini, çalışma biçimlerini vb. birbirine karıştırmaktadır. Kendi tercih ettikleri politik yapının dünyaya, ülkeye bakışını, tespitlerini, analizlerini, mücadele anlayışını, tarzını aynen sendikanın da yerine getirmesini istemektedirler. Bu yüzden ülkemizi, ulusumuzu, ulusal değerlerimizi ağızlarına almaktan kaçınmakta, hatta bazen adeta bir karşı duruş sergileme çabası içine girmektedirler. Sözde sendikacılık yapmak iddiasında oldukları ülkenin değerlerinden uzaklaşmakta, insanına, yabancılaşmaktadırlar.
Kuşkusuz ülkemizde özellikle çalışanlar cephesinden pek çok sorun vardır. Kamu çalışanları, işçiler, işsizler, emekliler, köylüler, küçük esnaf açısından yaşam çekilmez hale getirilmiştir. Yıllardır dışa bağımlı politikalarla ülkemiz kötü yönetilmektedir.
Ancak bütün bunlar dahi sendikalara sistemin değiştirilmesi işlevi yüklemenin gerekçesi yapılamayacağı gibi, ülkemizin ve ulusumuzun değerlerinden uzaklaşmanın da gerekçesi yapılmamalıdır.
En yalın mantıkla, zaten ülkemizde her şey çok iyi gidiyor olsaydı, bizler de bugünkü gündemleri değil, çok daha başka şeyler tartışıyor olurduk.
Sendikaların doğal yapıları gerçeği bir sınıf örgütü oldukları gerçeğini gözardı etmeden, kitleselleşme konusunda her türden seçkinciliği reddeden bir tarz ortaya koymalıyız. Bu bağlamda sendikal mücadeleyle ülke sorunlarının bağıntısını doğru yerden kurarak ülkemizin değerlerine sahiplenen tüm bunları yaparken de sendikamızın “devlet dairesi” haline getirilmesine karşı, esas olarak bir muhalefet örgütü kimliğiyle durmak zorundayız.
Bu yaklaşımla biz, ülkemizin bölünmez bütünlüğü temelinde herkesin dilini, kültürünü, geleneklerini yaşamın her alanında özgürce kullanıp geliştirdiği, tam bağımsız, demokratik Türkiye özlemi içerisindeyiz. Ülkemizde emek mücadelesinin büyümesi ve enternasyonal emek cephesinde onurlu yerini alması bu yönelişle gerçekleşecektir.
Bu broşürün hazırlanmasında;
-
EĞİTİM İŞ ve EĞİTİM SEN’in program çalışmalarından,
-
Sendikal Birlik’in geçmiş yayınlarından,
-
Dr. Niyazi Altunya’nın “Öğretmen Sendikası Nasıl Olmalı? Neler Yapmalı?” adlı kitabından yararlanılmıştır.
SENDİKAL BİRLİK
D EĞERLİ EĞİTİM EMEKÇİSİ ARKADAŞ !...
-
Demokratik, laik, bilimsel eğitime ve eğitimin ciddi bir iş olduğuna inanıyorsan;
-
Eğitimcilerin ekonomik, demokratik ve özlük haklarının ancak hep birlikte alınabileceğini biliyorsan;
-
Atatürkçü eğitim anlayışının çağdaş eğitim demek olduğuna inanıyorsan;
-
Ülke bütünlüğümüzü ve ulusal-kültürel değerlerimizi önemsiyorsan;
-
Dar partici siyasetlerin hem sendikalara,hem de o partilere zarar verdiğini görebiliyorsan;
-
12 yıldır verilen sendikal mücadelenin ve ödenen bedellerin sonucunun koca bir "HİÇ" olmasını istemiyorsan,
-
Sendikalarımızı kahredilesi noktalara kadar daraltıp da hâlâ yanlışlarını görmek istemeyenlere "ARTIK YETER" deme gücünü kendinde görebiliyorsan;
DUR! DÜŞÜN! Ve bizi, SENDİKAL BİRLİK’i, yani şu anda ülkemizde yetki mücadelesi veren tüm sendikalar içinde bir partiden emir almayan ya da makam ummayan
TEK SENDİKAL ANLAYIŞ'ı; varoluş nedeni sendikal mücadeleyi olması gereken çizgide tutmak ve hak almak olan anlayışı dinlemelisin.
DÜNYAYA BAKIŞIMIZ: AYRIŞMA DEĞİL BİRLİK
SENDİKAL BİRLİK
Biz diyoruz ki:
-
Üye olsun, olmasın tüm çalışanlar aynı sınıfın bireyleridir.
-
Tüm eğitim çalışanları, yaptıkları işin ciddiyetinden dolayı onurlu bir yaşamı hak etmektedir.
-
Eğitim çalışanlarının hakları tüm tabanı kucaklayan bir çoğunluğa ulaşılarak alınabilir.
-
Sendikal sürece önderlikte, mücadelenin bugüne taşınmasında ve çalışanların haklarının savunulmasında en tutarlı mücadele EĞİTİM SEN ve KESK tarafından verilmiştir; ancak "deniz bitti" denmektedir ve umutlar sönmek üzeredir.
-
Umutların yeşermesi ancak SENDİKAL BİRLİK'in ilkelerinin yaşam bulmasına bağlıdır.
-
Sendikal Birlik, bu yetki süreci için en vazgeçilmez temel olacaktır.
-
Üyeyi temsilciye, temsilciyi şubeye, şubeyi merkeze taşımadıkça hiçbir çözüm üretilemez.
SÖYLEYELİM, DİNLEYELİM, ÇÖZELİM
SENDİKAL BİRLİK
S
MÜCADELE ANLAYIŞIMIZ:
Dostları ilə paylaş: |