Ekberiyet tecellisi sonucu önce "haşyeti", sonucu olarak da "hiç"


EL MELİK Mülkü hükmünde olan Esmâ mertebesinde dilediğince şe'n alarak fiiller âlemi sûretlerinde tedbir edendir! "Her şeyin melekûtu



Yüklə 2,42 Mb.
səhifə6/35
tarix12.01.2019
ölçüsü2,42 Mb.
#95586
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   35



EL MELİK
Mülkü hükmünde olan Esmâ mertebesinde dilediğince şe'n alarak fiiller âlemi sûretlerinde tedbir edendir! "Her şeyin melekûtu (Esmâ kuvveleri) elinde olan (tedbirâtın bu mertebeden açığa çıktığına işaret) Subhan'dır... O'na rücu ettirileceksiniz" (Yâsîn: 83). Tek Melîk'tir! Ortağı olmaz. Bunun farkındalığını yaşattığının kesin ve mutlak teslimiyet dışında bir hâli olmaz! İtiraz ve isyan hiç kalmaz! "Arşı istiva" diye anlatılan olayda önde gelen özelliktir diğer birkaç özellikle birlikte... "Semâlarda ve arzda her ne varsa; Melîk, Kuddûs, Azîz ve Hakîm olan (dilediği mânâları açığa çıkarması için onları yaratan) Allâh'ı (işlevleriyle) tespih etmedeler!" (Cum'a: 1).


Fatiha

4-) Din hükümlerinin (Sünnetullah) yaşanmakta olduğu sonsuz sürecin Mâlik - Melîk'idir.

Bakara

246-) Musa'dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerinden bir grubu görmedin mi? Hani onlar Nebilerine: "Bizim için bir Melîk bâ's et de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi. O Nebi de sordu: "Ya üzerinize savaş hükmolur da savaşmazsanız?"... Dediler: "Biz niye savaşmayalım ki? Üstelik yurdumuzdan, çocuklarımızdan olmuşken!" Ne zaman ki üzerlerine savaşmak hükmoldu, onlardan pek azı hariç savaşmaktan yüz çevirdiler. Allah zâlimleri (onları Esmâ'sından yaratan olması dolayısıyla) Alîm'dir.

Bakara

247-) Nebileri onlara dedi ki: "Muhakkak ki Allah, Talut'u sizin için Melîk olarak bâ's etti." Dediler: "Nasıl olur da o bizim üzerimize mülk sahibi olur? Biz mülkumüze ondan daha çok hak sahibiyiz. Üstelik servet itibarıyla zengin de değildir."  Nebileri dedi ki: "Muhakkak ki Allah onu sizin üzerinize seçti, ilimde derinlik, bedende genişlik verdi." Allah mülkünü (mülkünde tasarrufu) dilediğine verir. Allah Vâsî'dir, Alîm'dir.

Maide

20-) Bir zaman Musa, halkına şöyle demişti: "Ey halkım, üzerinizdeki Allah nimetini hatırlayın; içinizde Nebiler meydana getirdi ve sizi melîkler kıldı; âlemlerden hiç kimseye vermediğini (insana has olan yeryüzünde halife olması bilgisini) size verdi."

A'raf

188-) De ki: "Allah'ın dilediği dışında, nefsim için ne bir fayda ve ne de bir zarar oluşturabilirim... (Mutlak) gaybı biliyor olsaydım, elbette hayrına çoğaltırdım... Bana kötülük de dokunmazdı... Ben ancak bir uyarıcı ve iman eden topluluğa bir müjdeleyiciyim."

Kehf

79-) "O tekneden başlayalım: O tekne, denizde çalışan yoksullarındı. Ben onu kusurlu yapmayı diledim... (Çünkü) onların karşılaşacağı, her tekneye el koyan bir Melîk var idi" (yaralı tekneyi almayacağı için tekneyi kurtardım, onlara iyilik olsun diye).

Taha

114-) Melîk ve Hak olan Allah ne yücedir! O'nun vahyi sana bitmeden önce Kurân'ı (tekrara) acele etme ve: "Rabbim ilmimi (yakînîmi) arttır" de.

Müminun

116-) Melîk ve Hak olan Allah pek yücedir! Tanrı yoktur, sadece "HÛ"! Kerîm Arş'ın Rabbidir.

Cum'a

1-) Semâlarda ve arzda her ne varsa; Melîk, Kuddûs, Azîz ve Hakîm olan (dilediği mânâları açığa çıkarması için onları yaratan) Allah'ı (işlevleriyle) tespih etmedeler!


EL KUDDÛS
Yaratılmışlarda açığa çıkan özellik ve kavramlarla tanımlanmaktan, kayıtlanmaktan ve sınırlanmaktan berî! Tüm âlemleri Esmâ'sıyla "var" kılarken, onlarda açığa çıkan özelliklerle tanımlanmaktan dahi berîdir.


Haşr

23-) "HÛ" Allah, tanrı yok, sadece "HÛ"! Melîk'tir (efâl, oluşlar âleminde mutlak hükmü yürüyen), Kuddûs'tür (yaratılmışlığa ve kevne ait nitelenmelerden, yaratılmış kavramlardan münezzeh), Selâm'dır (yaratılmışlarda yakîn ve kurb hâlini oluşturup mâiyet sırrını açığa çıkartan), Mümin'dir (iman açığa çıkartarak hakikatini müşahedeye yönelten), Müheymin'dir (gözetip himaye eden, muhteşem azametini seyirde yaratılmışlığı kaldıran), Azîz'dir (karşı konulması imkânsız olarak dilediğini yapan), Cebbâr'dır (iradesini zorunlu kabul ettiren), Mütekebbir'dir (Mutlak yegâne Kibriyâ {eniyeti} olan)! Allah, onların ortak koştukları tanrı kavramlarından Subhan'dır!

Cum'a


1-) Semâlarda ve arzda her ne varsa; Melîk, Kuddûs, Azîz ve Hakîm olan (dilediği mânâları açığa çıkarması için onları yaratan) Allah'ı (işlevleriyle) tespih etmedeler!




ES SELÂM
Yaratılmışlara (beden ve tabiat kayıtlarından; tehlikeden; boyutlarının kayıtlarından) selâmet ihsan eden, yakîn hâlini oluşturan; iman edenlere "İSLÂM"ın hazmını veren; Dar'üs Selâm (hakikatimize ait kuvvelerin tahakkuku) olan cennet boyutu hâlinin yaşamını meydana getiren! Rahîm isminin tetikleyerek açığa çıkardığı isim-özelliktir! "Selâmün kavlen min Rabbin Rahıym = Rahîm Rab'den "Selâm" sözü ulaşır (Selâm ismi özelliğini Rableri olan Esmâ hakikatlerinden açığa çıkan yolla yaşarlar)!" (Yâsîn: 58).



Nisa

94-) Ey iman edenler... Allah için sefere çıktığınızda iyice araştırın ve size selâm verene (anlaşmak isteyene), dünya hayatının geçici menfaatini arayarak, "Sen iman eden değilsin" demeyin... Allah indînde çok ganimetler var... Daha önce siz de öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu... O hâlde iyice araştırın... Muhakkak ki Allah yapmakta olduklarınızın yaratanı olarak Habîr'dir.

En'am

54-) (Esmâ'nın açığa çıkışı olan) işaretlerimize iman edenler sana geldiklerinde de ki: "Selâmun aleyküm... Rabbiniz rahmeti nefsine yazmıştır! Sizden her kim bilgisizlikten bir kötülük yapar da, arkasından tövbe eder ve (hâlini) düzeltirse, muhakkak ki O, Gafûr'dur, Rahîm'dir."

En'am

127-) Rableri indîndeki Dâr'üs Selâm (Es Selâm isminin mânâsının yaşam boyutu) onlar içindir! Yapmakta oldukları dolayısıyla "HÛ" onların Velî'sidir.

A'raf

46-) Onların ikisi (cennet ve cehennem) arasında bir perde vardır... A'rafta ise, her birini, onların yüzlerindeki alâmetlerden tanıyan RİCAL vardır... Cennet ashabına: "Selâmun aleyküm" diye seslenirler. (Bu Rical henüz) cennete dâhil olmamıştır... Onlar (cenneti) umarlar.

Yunus

10-) Onların ondaki Allah'a yönelişleri: "Subhaneke Allahümme = Subhansın sen Allah'ım; seni tenzih ve tespih ederiz"dir... Birbirlerine yönelişleri ise: "Selâm"dır (Selâm ismi mânâsı sürekli açığa çıksın bizde)... Yönelişlerinin sonucunda ulaştıkları nokta ise: "El-Hamdu Lillâhi Rabb-ül âlemîn = Hamd Rabb-ül âlemîn Allah'ındır"dir.

Yunus

25-) Allah, Selâm Yurduna (bedensel sınırlamalar ötesindeki, hakikatinize bahşedilmiş kuvvelerle yaşam boyutuna) çağırır ve dilediğini sırat-ı müstakime hidâyet eder.

Hud

48-) "Ey Nuh... Sana ve seninle beraber olanlardan oluşacak halklara bizden Selâm ve bereketlerle in... Biz onları yararlandıracağız, sonra da onlara bizden (hakikatindeki Esmâ mânâsı sonucu olarak, derûnundan gelen bir yolla) acı azap yaşatılır" denildi.

Hud

69-) Andolsun ki, (meleklerden) Rasûllerimiz, İbrahim'e müjde olarak gelip, "Selâm" dediler... (O da): "Selâm" dedi ve sonrasında da kızartılmış bir buzağı getirdi.

Rad

24-) "Selâmun aleyküm (Selâm ismiyle işaret edilen kuvvesi sizde açığa çıksın) sabretmenizin sonucu... Son vatan ne güzel!" ("Vatan sevgisi imandandır" hadisinde işaret edilen "vatan" budur. A.H.)

İbrahim

23-) İman edip imanın gereğini uygulayanlar ise, Rableri olan Esmâ bileşiminin elvermesi sonucu (Bi-izni Rabbihim), içinde sonsuza dek yaşamak üzere, altlarından nehirler akan cennetlere dâhil edilmişlerdir... Onların orada birbirlerine hitabı "Selâm"dır.

Hicr

46-) "Oraya âminler olarak (Bi-)Selâm ile girin."

Hicr

52-) Hani Onun yanına gelmişlerdi de "Selâm" demişlerdi... (İbrahim de): "Biz sizden endişe duyuyoruz" diye cevap verdi.

Nahl

32-) Melekler, temiz inançlı oldukları hâlde vefat ettirdiği (bedenden ayırdığı) o kimselere: "Selâmun aleyküm! Yaptıklarınızın getirisi olarak, girin cennete!" derler.

Meryem

15-) Dünyaya geldiği, ölümü tattığı ve ölümsüz olarak bâ's olduğunda, Selâm üzerindeydi.

Meryem

33-) "Dünyaya geldiğimde, ölümü tattığımda ve ölümsüz olarak bâ's olduğumda, Es Selâm üzerimdedir."

Meryem

47-) (İbrahim) dedi ki: "Selâm üzerinde olsun. Senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim. Muhakkak ki O, bana çok ikramda bulunandır" dedi.

Meryem

62-) Orada lağv (dedikodu) değil sadece "Selâm" (Selâm isminin mânâsı açığa çıkar ve böylece kendi hakikatlerinden açığa çıkan kuvveleri konuşurlar) işitirler... Orada kendilerinin sabah-akşam, yaşam gıdalarıyla beslenmeleri söz konusudur.

Enbiya

69-) Dedik: "Ey Ateş... İbrahim'e serin ve selâm (selâmet) ol!"

Furkan

63-) Rahman'ın kulları (Esmâ hakikatlerinin şuurunda olanlar) arzda (beden yaşamında) benliksiz ve şuurlu yaşarlar... Cahiller (hakikatten perdeliler) onlara sataştıklarında: "Selâm!" derler.

Furkan

75-) İşte onlar, (dünya-bedensel yaşam şartlarına) sabretmeleri nedeniyle gurfe (yüksek köşk-üst seviyede yaşam boyutu) ile mükâfatlandırılırlar! Orada tahiyye (hayat) ve selâm (Esmâ kuvvelerinin tahakkuku) ile karşılanırlar.

Neml

59-) De ki: "Hamd, Allah'a aittir... Selâm, kullarından seçip sâfiyetine kavuşturduğu içindir... Allah mı daha hayırlı yoksa ortak koştukları mı?"

Kasas

55-) Boş laf, dedi-kodu işittiklerinde ondan yüz çevirdiler ve dediler ki: "Bizim yaptıklarımız bizim, sizin fiillerinizin sonucu da sizindir! Selâmu aleyküm! Cahilleri istemeyiz! (Hakikati kavramayanlarla konuşacak bir şeyimiz yoktur!)

Ahzab

44-) O'na (ölümle) kavuşacakları zaman, onlara esenlik dileği "Selâm"dır... Onlar için kerîm (cömert-zengin şerefli) bir karşılık hazırlamıştır.

Yasin

58-) Rahîm Rab'den "Selâm" sözü ulaşır (Selâm ismi özelliğini yaşarlar)!

Saffat

79-) İnsanlar arasında Nuh'a Selâm olsun.

Saffat

109-) Selâm olsun İbrahim'e.

Saffat

120-) Musa ve Harun'a Selâm olsun!

Saffat

130-) Selâm olsun İlYâsîn yolundan gidenlere!

Saffat

181-) İrsâl olunanlara Selâm olsun!

Zümer

73-) Rablerinden ittika edenler (bedenselliklerinden korunanlar) ise sınıflar hâlinde cennete sevkolunmuştur... Nihayet oraya geldiklerinde ve onun kapıları açıldığında, onun muhafızları hitap eder: "Selâmun aleyküm! Ne hoş olmuşsunuz... Sonsuza dek kalmak üzere girin!"

Kaf

34-) Selâm olarak (Selâm isminin işaret ettiği özelliği yaşayarak) girin ona... İşte bu sonsuz yaşam sürecidir!

Haşr

23-) "HÛ" Allah, tanrı yok, sadece "HÛ"! Melîk'tir (efâl, oluşlar âleminde mutlak hükmü yürüyen), Kuddûs'tür (yaratılmışlığa ve kevne ait nitelenmelerden, yaratılmış kavramlardan münezzeh), Selâm'dır (yaratılmışlarda yakîn ve kurb hâlini oluşturup mâiyet sırrını açığa çıkartan), Mümin'dir (iman açığa çıkartarak hakikatini müşahedeye yönelten), Müheymin'dir (gözetip himaye eden, muhteşem azametini seyirde yaratılmışlığı kaldıran), Azîz'dir (karşı konulması imkânsız olarak dilediğini yapan), Cebbâr'dır (iradesini zorunlu kabul ettiren), Mütekebbir'dir (Mutlak yegâne Kibriyâ {eniyeti} olan)! Allah, onların ortak koştukları tanrı kavramlarından Subhan'dır!

Kadr

5-) Selâm (hakikati yaşatarak); tâ ki Fecr'in doğmasına kadar (Hakikatin zuhuru ile şuurun vechi tanımasına kadar).


EL MU’MİN

Algılananın ötesi olduğu farkındalığını oluşturandır Esmâ boyutu itibarıyla. Bu farkındalık, boyutumuzda "iman" olarak açığa çıkar. İman edenler şuurlarındaki bu farkındalıkla iman ederler; dünyamızda Rasûller; tüm varlıkta ise melekler dâhil! Bu farkındalık, bilinçteki aklın vehim esaretinden kurtulmasını sağlar. Vehim, kıyası kullanarak muhakeme yapan aklı saptırabilirken, iman karşısında güçsüz ve etkisiz kalır. Mümin isminin özelliğinin açığa çıkışı şuurdan bilince direkt yansır; dolayısıyla da vehim kuvvesi onun üzerinde tasarruf edemez.




Bakara

93-) Biz sizden söz almıştık, Tur'u üzerinizde kaldırmıştık... "Verdiğimizi özünüzdeki kuvve ile yaşayın, algılayın ve gereğine uyun" (demiştik). Onlar ise: "Algıladık ama kabul etmedik" dediler. Bu inkârları yüzünden kalpleri buzağı sevgisiyle (dışsallıkla) doldu! De ki: "İman edenleriz diyorsanız, imanınızın getirisi de buysa, ne kötü bir şey bu!"

Âl-i İmran

49-) İsrailoğullarına Rasûl olarak gönderecek, (O) diyecek ki: "Ben size Rabbinizden, varlığında O'na dair işareti taşıyan biri olarak geldim. Ben size çamurdan kuş şeklinde bir mahlûk meydana getirir, içine nefhederim de (Esmâ kuvvesini onda açığa çıkartırım da) o biiznillah (o yapıda Allah Esmâ'sının o şekilde açığa çıkmayı dilemesiyle) bir kuş olur. Körü ve cüzzamlıları iyileştiririm. Biiznillah (onların hakikatlerini oluşturan Esmâ kuvvesinin elvermesiyle) ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi de size (Allah'ın bildirmesiyle) haber veririm. Bu olayda, eğer iman ederseniz, size (önemli) işaret vardır (Rabbinizin kudreti hakkında)."

Âl-i İmran

166-) (Uhud'da) iki topluluğun savaşında başınıza gelenler, hakikatiniz olan Allah Esmâ'sının getirisinin iman edenlerde açığa çıkıp, kimin ne olduğunun bilinmesi içindir.

Maide

11-) Ey iman edenler... Üzerinizdeki Allah nimetini hatırlayın... Hani bir topluluk ellerini size uzatmaya (zarar vermeye) niyetlenmişti de, onların ellerini sizden çekmişti... Allah'tan korunun! İman edenler, Allah'a tevekkül etsinler (hakikatlerindeki El-Vekîl isminin, gereğini yerine getireceğine iman etsinler).

Maide

88-) Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal ve tayyib olanı yeyin... Korunun Allah'tan ki siz O'na, Esmâ'sıyla nefsinizin hakikati olduğu inancıyla, iman edenlersiniz!

Maide

112-) Hani Havariyyun: "Ey Meryemoğlu İsa! Senin Rabbinin kudreti yeter mi semâdan bizim üzerimize bir maide (zâhir anlamıyla, sofra; bâtın anlamıyla, hakikat ve marifete ait ilimler) inzâl etmeye?" dediler... (Demek istedikleri şuydu: Allah'ın seni yarattığı Esmâ terkibin yani fıtratın, yaratılış programın, böyle bir şey için yeterli midir? Bu soruyu İsa'dan o güne kadar tüm açığa çıkanlar kapsamında değerlendirmek gerekir. A.H.) (İsa da): "Eğer iman edenlerseniz Allah'tan korunun" dedi.

En'am

118-) Eğer O'nun işaretlerindeki varlığına (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretlere) iman edenler iseniz, üzerine Allah İsmi zikredilenden yeyin!

Enfal

19-) Eğer siz fetih (zafer) istiyorsanız, işte size (Bedir'de) fetih geldi... Eğer (Rasûlullah'a direnmekten) vazgeçerseniz, o sizin için daha hayırlıdır... Şayet (şirke) dönerseniz, biz de döneriz! (O durumda) topluluğunuz çok da olsa size hiçbir faydası olmaz... Kesinlikle Allah iman edenlerledir (kendinde açığa çıkan havl ve kuvvetin Allah'ın olduğunu yaşayanlarladır)!

Enfal

62-) Eğer sana hile yapmak isterlerse, muhakkak Allah sana yeter! O ki, yardımı ve diğer iman edenler ile seni desteklemiştir.

Enfal

64-) Ey Nebi! Allah, sana ve iman edenlerden sana tâbi olanlara yeter.

Haşr

23-) "HÛ" Allah, tanrı yok, sadece "HÛ"! Melîk'tir (efâl, oluşlar âleminde mutlak hükmü yürüyen), Kuddûs'tür (yaratılmışlığa ve kevne ait nitelenmelerden, yaratılmış kavramlardan münezzeh), Selâm'dır (yaratılmışlarda yakîn ve kurb hâlini oluşturup mâiyet sırrını açığa çıkartan), Mümin'dir (iman açığa çıkartarak hakikatini müşahedeye yönelten), Müheymin'dir (gözetip himaye eden, muhteşem azametini seyirde yaratılmışlığı kaldıran), Azîz'dir (karşı konulması imkânsız olarak dilediğini yapan), Cebbâr'dır (iradesini zorunlu kabul ettiren), Mütekebbir'dir (Mutlak yegâne Kibriyâ {eniyeti} olan)! Allah, onların ortak koştukları tanrı kavramlarından Subhan'dır!

Yüklə 2,42 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   35




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin