SONUÇ VE ÖNERİLER
Nasıl ki doğal çeşitlilikte her tür kendi katkısını ortaya koyarak bütünü oluşturuyorsa tarımsal üretim sistemlerindeki çeşitlilik de; gıda güvencesi sağlanmış, tüm sistemleri dengede, mutlu bir gelecek için böylesine önemli bir katkıdır. Bunu bir model oluşturarak açıklayabiliriz.
Şekil 1. Temel Kaygılardan Yola Çıkan Bütüncül Yaklaşım Modellemesi (Orijinal)
Temel kaygılar: Bugün tarımın gelmiş olduğu noktada; ekolojik, sosyo-ekonomik, felsefik ve insan sağlığı için duyulan kaygılar birbirleriyle global anlamda ilişkilidirler.
Tarım: Bu karmaşık ilişkiler disiplinlerarası çalışmlarla tarım biliminin ve alt kollarının süzgecinden geçerek yetiştirme tekniği ve ıslah metodlarına yansır.
Toplum: Yeniden yapılanmış tarım sistemleri bugünü ve yarınının gıdası güvencede, sağlıklı beslenme hakkı yerine getirilmiş, kendi kendine yeten, değerleriyle yaşayabilen insan toplumlarına yol açacaktır.
Yerküre: Global anlamda ekolojik dengede, insanla birlikte diğer tüm canlı türlerinin soylarının tükenmeden yaşayabildiği bir yer.
Bütüncül yaklaşımlı tarım sistemlerinin oluşturulması şekil 1’de verdiğimiz modelimizdeki tüm karmaşık ilişkilerin, öğe ve fonksiyonlarının çeşitli bilim dallarından gelen derin boyuttaki katkılarla disiplinler arası anlayışla lokal şartlarda değişik anlamlarda yoğrulup şekillenmesidir. Geleneksel Peru çiftçisinin “Amerikalılar aya çıktığından beri ay bize doğruyu söylemez oldu.”deyişinin altında yatan gerçek ile İngiltere’de hassas tarım uygulayan çiftçinin uzaktan algılama kullanması aynı gökyüzünün tarımsal pratikteki öneminin farklı boyutlarıdır. Sürdürülebilir tarım sistemlerinin pratiğe yansımış lokal uygulamalarına baktığımızda şartlara ve zamana uygun çözüm arayışlarının ne denli çeşitlendiğini, genel kavram ve metodların özümsenerek spesifik modifikasyonların yaşandığını görmekteyiz. Japonya’ da 1965’te bir araya gelen ev kadınları tüketici grubu “Seikatsu Club” çiftçilerle doğrudan çalışmayı başarmıştır. Tarım ve kırsal kesimin yeniden yapılanmasında post-modernize toplumlarda tüketicinin ne denli büyük rolü olduğunu şu mesajla duyurmaktalar; “Evden eylemle kadınlar, doğayla uyum içerisinde yeni bir sosyal yapının oluşmasını başlatabilirler”.
Kenya- Kıtale’de “Biyoyoğun Tarım Merkezi”nde eğitim gören 185 yerel gruptan 6000 çiftçiden 3000’i biyoyoğun tarımı seçerek uygulamaya geçmiştir. Bu çiftçilerden 15’inin kurmuş olduğu kooperatif organik ürün ve kompost satışlarından oldukça iyi bir gelir kazanırken biyoyoğun tarım eğitimi alan topraksız kırsal kesim insanı için bir iş kapısı oluşturmuştur. Orijinalinde Chadwick ve sonrasında Jeavons grubunun bir ailenin kendi kendine yetmesi prensibinden yola çıktığı bu felsefenin pratikleri ve kavramları Kenya’nın kırsalında kıt kaynaklı insanların yerel şartlara kendi sistemlerine uygun değişim yaşamıştır. Burada yerel şartlara uygun adaptasyonlarda alternatif çeşitliliğin ve değişim sürecinin kaçınılmazlığı görülmektedir.
Tarım sistemleri yerleşik insan toplumları ile doğal sistemler arasında köprü rolündedir. Bu açıdan bakıldığında en basit bir doğal sistemde model kurmaya çalışan ekoloğun sınırsız seçenek arasından öğe ve ilişkileri seçmede gösterdiği zorlanma dikkate alındığında; tarımın doğal sistemlerle olan bağı, tarımın kendi iç dinamikleri ve uygulanan pratiklerin sosyo-ekonomik yapıda hedeflere ulaşmayı sağlayacak sonuçları doğurması için seçilecek sistemin karmaşıklığı ortadadır. Dikkate alınan bir sistemin girdi ve çıktılarında mutlaka hatalar, şaşmalar, gerçekten sapmalar olacaktır. Bilinmeyen ya da önemsenmediği için gözardı edilen sistem öğe, fonksiyon ve işleyişleri kısa veya uzun dönem sürdürülebilirliğe doğal kaynak, ekonomik ya da sosyal anlamda yansıyacaktır.
Doğal sistemlerin verimlilik, denge ve sürdürülebilirliğini tarım sistemlerine yansıtmanın yolu, doğadaki çeşitlilik ve dinamizmi kendi sistemimizin yönetimine aktarmaya çalışmaktan geçecektir. Tarımı yeniden yapılandırma çabalarında düz düşünce tekniğiyle baktığımızda görünen karmaşa; bütüncül anlamda incelendiğinde gıda güvencesi sağlanmış, kaynak kullanımı dengede, insanların kendi dışındaki canlı türlerinin soyunu tüketmediği yaşanacak bir dünyaya ulaşmak için güvenlik anahtarlarıdır. Bütüncül yaklaşımlı çabalarda alternatif çeşitlilik doğadaki biyolojik çeşitlilik gibi bir zorunluluktur.
Dostları ilə paylaş: |