Eksen yayincilik



Yüklə 2,14 Mb.
səhifə53/110
tarix01.08.2018
ölçüsü2,14 Mb.
#64732
növüYazı
1   ...   49   50   51   52   53   54   55   56   ...   110

PKK lideri Abdullah Öcalan, son zamanlarda sık sık Türkiye’nin yaşamakta olduğu “ağır kriz”in çözümünün Kürt sorununun çözümünden geçtiğini, bunun ise Türkiye’yi düze çıka(106)racağını vurgulamaktadır. “Politik” niyetlerle söylendiği kabul edilse bile, bu vurgunun kitlelere verdiği mesaj son derece çarpıktır. Kaldı ki bunun, emperyalist odaklara hitap edilirken sık sık tekrarlanan “Ortadoğu’nun istikrarı” Kürt sorununun çözümünden geçmektedir vurgusuyla mantıksal bir bütünlüğü de vardır. Kürt reformistlerinin formülü “Dünyaya barış, Türkiye’ye demokrasi ve Kürdistan’a otonomi” biçimindeydi. Bugün “siyasal çözüm” çizgisine bağlı olarak bu adeta, “Ortadoğu’ya istikrar, Türkiye’ye demokrasi, Kürdistan’a federasyon” biçimini almıştır. Nitekim PKK-PSK Protokolü’ndeki biçimi de özü itibarıyla böyleydi. Aynı şey Brüksel Kürt Konferansı’na gönderilen mesaj, AGİK Zirvesi'ne gönderilen mektup ve nihayet Sürgünde Kürt Parlamentosu’nun kuruluş bildirisinde yeralan mantık için de geçerlidir.

*Türkiye için devrim perspektifinin yitirilmesinin temel sonuçlarından biri, Türkiye devrimci hareketine karşı eleştiri sınırlarını çok çok aşan hasmane bir dilin ısrarla ve bizzat Öcalan tarafından döne döne kullanılmasıdır. Türkiye devrimci hareketi kasıtlı bir tutumla reformist-kemalist ve sosyal-şoven sol çevrelerle aynı kategori içinde ele alınmakta, bir çok noktada haksız biçimde ve en ağır sözlerle suçlanmaktadır.

Türkiye için devrim perspektifinin yitirilmesinin bir öteki sonucu ise, Türkiye’nin metropollerindeki işçi-emekçi Kürt kitlesinin ulusal hareketin “siyasal çözüm” çizgisi içine hapsedilmesidir. Bu amaçla milliyetçi ideoloji ve duyguların bilinçli biçimde kullanılması, bu kitlenin Türk işçi ve emekçileriyle birlikte genel sınıf mücadelesine etkin bir biçimde katılmasını zaafa uğratmaktadır.

*Fakat denebilir ki, “siyasal çözüm” çizgisinin en vahim ve devrimci kimlik yönünden en tehlikeli adımı, anti-emperyalist perspektifin ve emperyalizme karşı açık ve kararlı mücadele çizgisinin bir yana itilmesidir. Emperyalizmin varlığını ve çıkarlarını doğrudan hedeflemeyen, ona karşı açık bir tutuma ve politik mücadele çizgisine sahip olmayan devrimci herhangi bir akım düşünülemez. Emperyalizm çağdaş dünyada her türlü gericiliğin, baskının ve sömürünün temel kaynağı ve esas dayanağıdır. Türk(107)sömürgeciliğine karşı mücadele, içteki feodal-burjuva dayanaklarını olduğu kadar dıştaki emperyalist dayanaklarını da hedeflediği ölçüde devrimcidir. Ulusal sorunda devrimci çizgi ile ulusal reformist çizgi arasındaki temel ayrım noktası tam da budur. Bu dün PKK’nın izlediği çizgi ile Talabanilerin ve Burkayların izlediği çizgi arasındaki temel farktı ve bu, iki farklı ulusal akımı bir uçurum gibi birbirinden ayırıyordu.

Başta Talabani olmak üzere Kürt reformistlerinin PKK üzerindeki basıncının temel amaçlarından biri PKK’yı bu alanda geriletmek, emperyalizmle diyalog ve uzlaşma çizgisine çekmekti. Onlar; ulusal haklar için, sömürgeci devletlere karşı, fakat “büyük devletler”le, yani emperyalistlerle birlikte diyorlardı. Burkaylar daha çok Avrupalı emperyalistlerden destek umarlarken, Talabaniler Kürt sorununda ABD taşeronu gibi hareket ediyorlardı! Talabani’nin ateşkesten bir süre önce Öcalan’a gönderdiği mektupta söyledikleri aynen şöyleydi: “Devrimler dönemi bitmiştir, silahlı direnme dönemi bitmiştir, artık tarihe karışmıştır. Yeni dünya düzeni siyasi görüşmeler yoluyla, ABD’nin himayesinde, serbest piyasaya dayalı, burjuva demokrasiler sistemi hakim tek nizamdır. Sizin de bunu kabul etmekten başka bir çareniz yoktur.”

PKK uzun yıllar bu teslimiyetçi-hain çizgiye karşı devrimci Kürt hareketinin bağımsızlık çizgisini net bir anti-emperyalist tutumla temsil ediyordu. Ne var ki bugün bu çizgiden rahatsız edici düzeyde bir ayrılma vardır. PKK cepheden hedef alacağı emperyalist odakları ikna etmek çabası gösterebiliyor. Onları Kürt sorununa hakem olmaya çağırabiliyor. Ve hatta, bu doğrultudaki “olumlu” adımlarında onlara destek olmaktan bile sözedebiliyor. Bu amaçla emperyalist şeflere çağrılar çıkarabiliyor. AGİK’e mektuplar yazarak “Kürt sorununa müdahale”ler isteyebiliyor.

Tüm bunlar bir “politik manevra” ya da “taktik” değil, Kürt burjuvazisiyle geliştirilen ilişkilerin ve Türk burjuvazisiyle kurulu toplumsal düzeni temel alan bir “siyasal çözüm”ün mantıksal uzantısıdır. Kürdistan’da sınıf çizgisinden uzaklaşmanın ve Türkiye’ye ilişkin olarak devrim perspektifini yitirmenin doğal sonucudur. Bu Talabani’nin önerdiği çizgiye uygun düşen bir(108)yönelime giriştir. Sorunu başka türlü anlamanın olanağı yoktur.

* Tüm bunları tamamlayan son bir nokta ise PKK’nın sosyalizme ilişkin yeni “açılımlar”ıdır. PKK artık kendini marksist-leninist olarak tanımlamamakta, Öcalan bunu bir “yakıştırma” sayabilmektedir. Marks ve Lenin’in temsil ettiği bilimsel sosyalizm PKK için bir referans olmaktan çoktan çıkmıştır. PKK bunun yerine yaratıcı “ulusal sosyalizm”den ya da dar sınıf bakışaçısından kurtulmuş “insanlık sosyalizmi”nden sözetmektedir. PKK’nın bu “yaratıcı” ve “ulusal” sosyalizmi, proleter sınıf içeriği ve kimliğinden sıyrılmıştır. PKK için artık proletarya, proleter sınıf idealleri ve amaçları, proleter sınıf değerleri değil, “insanlık”, “insanlık idealleri ve amaçları” ve “insani değerler” önemlidir. “Dar sınıfsal amaçlar”dan kopmak adına savunulan bu yeni sosyalizm anlayışı, gerçekte proletarya sosyalizmine karşı burjuva sosyalizminin bir savunusudur. Ve bu sosyalizm anlayışı Kürt toplumunun uzlaşmaz sınıf yapısını görmezlikten gelen, tüm Kürtleri ulusal istemler etrafında birleştirerek ulusal ve insani kimliğine kavuşturmayı amaçlayan politik çizgiye tamamen uygun düşmektedir.

PKK Marksizm-Leninizm dememek kaygısıyla da olsa, hala “bilimsel sosyalizm”den sözediyor. Fakat unutmuş göründüğü şudur ki, sosyalizmin bilim haline gelmesi, onun proletarya şahsında maddi bir dayanağa kavuşması, proletaryanın tarihsel rolü eksenine oturması ile olanaklı olmuştur. Marks’ın yaptığı ve Lenin’in geliştirip gerçekleştirdiği budur. Dolayısıyla Marks ve Lenin’in adlarından koparılmış bir sözde bilimsel sosyalizm, tarihsel gerçeklerle ve sosyalizm bilimiyle alay etmektir.


Yüklə 2,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   49   50   51   52   53   54   55   56   ...   110




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin