89. EL-MUĞNÎ
Zenginlik veren,1472 istediğini zengin eden. 1473
Sözlükte "zengin etmek, ihtiyacını gidermek" manasına gelen "Muğni", Allah'ın güzel isimlerinden biri olup Allah'ın zenginlik vermesi, kullarından dilediğini hükmettiği konumda bırakması, dilediğini daha yükseltmesi manasına gelir. O, isteyenin isteğine karşı lütufta bulunur. Allah Tealâ bu konuyla ilgili olarak;
"O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah'ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan zalim, çok nankördür." 1474 buyurmaktadır.
Gerçek ihsanda bulunup zenginlik verenin mahlukâttan kimseye asla ihtiyacı yoktur. Gerçekte muhtaç olan ve ihtiyaç duyduğu şeyleri başkası aracılığıyla temin edip yanında bulunduran, her istediği bulunan kimsenin zenginliği mecazi zenginliktir.
Her kim Allah'ı gerçekte "gani" ve "muğni" (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, zenginlik veren) olarak bilirse bir şeylere dayanmaktan müstağni olur. Allah onun yardımcısıdır.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Eğer yoksulluktan korkarsanız, (biliniz ki) Allah dilerse sizi kendi lütfündan zengin edecektir. Şüphesiz Allah iyi bilendir, hikmet sahibidir." 1475
Allahu teâlâ, kullarından dilediğini zengin yapar ve bütün ömrünü zengin olarak yaşatır, bazı kullarını da ömrü boyunca fakirlik içinde bırakır. Bazı kulunu zenginken fakir, bazılarını fakirken zengin yapar. Kulları ve servetleri üzerinde dilediği gibi tasarruf etmek hakkıdır. Bu tasarruflarda bize acı gelen cihet bulunursa, bunda bilemediğimiz hikmetleri vardır. O'nun hikmet ve kudret sahibi bir Rabbi Rauf olduğunu öğrenmiş olanlar, bu hakikati bilirler de, Allah'ın icraatına gönül hoşluğuyla rızâ gösterirler.
Bu icraat bir mihenk mahiyetindedir; her kulunun ayarını meydana kor. Kiminde teslimiyet ve sadâkat, kiminde i'tiraz ve şekavet görülür. Bu dünya bir deneme yeridir. Herkes gelir, rengini, boyunun ölçüsünü ve ne mal olduğunu gösterir geçer. Maksat zenginlikte, fakirlikte değil, maksat imtihanı kazanmaktadır. Bu da Allah'ın yaptığını ve münasip gördüğünü canla başla kabul etmekle olur. Allah bazı kullarını varlıkla imtihan eder, bazı kullarını yoklukla... Muhakkak olan bir şey varsa o da, varlıklı olanların mutlaka Allah yanında seçkin oldukları anlaşılmaz. Allah'ın buyruklarına riâyet derecesine bakılır; yoksa yalnız zenginliğe kalırsa, varlık yüzünden Allah'ın hışmına uğrayan kapitalist çoktur. Fakirin de mutlaka Allah yanında menfur olduğu anlaşılmaz. Fakir olduğu halde Allah'a nazını geçiren nice kullar vardır. 1476
Herkes Zengin Olmak İster:
Allah insanlar için zenginlik yollarını açmış, sebeplerini bildirmiştir. Her insan bu yollardan çalışırsa da kazançları müsavi olmaz. Allah'ın hikmetleri vardır. Her kuluna belli bir nasip takdir etmiştir. Hakkın takdir ettiği bu nasibi bulmak için çalışmak şarttır. Çalışmayan mahrum kalır, tembellik haramdır, fakat sa'yü gayretten sonra mukadder olan nasibine razı olmak ve ilerisi için beyhude zorlanmamak lâzımdır. (Kanaat) denilen ma'nâda işte budur ve zenginlik de, hakikat te bu kanaatten ibarettir. Bu sayede kendinden daha üstün olanların malına, servetine veya mevkiine göz dikmek veya onlara haset etmek gibi, iç yakıcı üzüntülerden kendini kurtarmış olur. Bunda geniş bir gönül ferahlığı vardır. Bunun aksi gidişde olanlar çok haris, çok tamahkâr olanlardır. Bunlar için rahat ve huzur yoktur. Onlar şöyle bir sükûn içinde yemek bile yiyemezler; bilfarz bütün çevrelerine mâlik olsalar, madem ki doymazlar, yine fakirdirler. Çünkü bunlar, daima kendilerinin servet veya mevkiinin başkalarından daha çok olmasını ister dururlar. Bu ise mukadderatın ezelî hükmüne karşı durmaktır. Böyle yersiz istekler, ancak sahibini üzmekten başka bir netice vermez. 1477
Bahtiyar Zengin:
Bahtiyar zengin, elindeki servetle dünyâ ve âhireti birden kazananlardır. Servet sahipleri, yemekle dünyâsını, yedirmekle de âhiretini kazanmış olur. Şu halde Allah'ın verdiği ni'metlerden israf etmemek şartiyle yemelidir. Diğer yandan da, Allah yoluna seve seve bağışlamaktan, yedirmekten de çekinmemelidir. Mâlî yardıma muhtaç, umûmî işler ve insanlar arasında darlığa düşmüş hakikî yoksullar hiçbir zaman eksik olmaz. Bunlar âhiret postacısıdır. Ahirete gönderilecek şeyler, onlar vasıtasıyla gönderilir. Böyle bir postahâne bulunması da büyük bir ni'met değil midir? Allah herkese serveti müsavi surette ihsan etmiş olsaydı, dünyânın nizâmı bozulur, yeryüzünde fesatlar çıkardı. 1478
Hâline Sabredebilen Fukara:
Yüz kızartıcı nice kötülükler vardır ki, servet vâsıtasiyle kolayca elde edilir. Fakir olan bir adam içkiye, fuhşiyâta, kumara ve diğer kötülüklere tab'an düşkün olsa bile, elinde para olmadığı için bu fenalıkları yapamaz. Fakat böyle bir adam zengin olursa bütün ayıpları meydana çıkar. Çünkü fırsat bulmuştur. Aile yuvasındaki dirlik bozulur, birçok samimî dostlariyle arası açılır. Şu halde bu kabil kimseler hakkında fukaralığın daha hayırlı olduğunda şüphe yoktur. Gerçi fukaralığın sabrı çok güçtür. Fakat ecri de o nispette büyüktür. Meselâ açken önüne çıkan haramı yemeyip de, helâli buluncaya kadar sabretmek, değme babayiğitin kârı değildir. Yırtıcı köpekler et bulursa hemen yerler. Acaba bu koyun eti mi, yoksa eşek eti mi, demezler; yâni haram, helâl seçmezler ve nefsi azınca, eline geçen herhangi bir dişiyle çiftlesin. Eğer insan da böyle yapacak olursa onlardan ne farkı kalır? İnsanlık sınırları edeple, ahkâmla çevrilmiş değil midir? 1479
Kula Gereken Şey:
Allah'ın zengin ettiği kullar, şükre âit Kur'ân'da ve hadîste gelen esasları belleyip şükür bahsini bütün incelikleriyle okuyup öğrenmelidir. Bir memleketin zenginleri, senede bir defa yüzde iki buçuk hesabiyle verecekleri zekâtı -ki bu nispette fukaraya para vermek farzdır, bundan ziyâdesi Allah uğrunda göze alınacak fedakârlık derecesine bağlıdır, hamiyyette endaze olmaz- tam olarak verseler, bir de zekât verecek kudrette olanlar, her biri başka başka değil de, aralarında birleşip, anlaşarak, bir sene için çevrelerindeki fukrânın hâline, mevsimlerin icâbına göre muntazam bir surette tevzî etseler, fukara içinde ağlayan göz, sızlayan yürek bir hayli azalmış olur. Hele fukara çocuklarının, kabiliyetlerine göre memlekete yarar bir şekilde yetiştirilmesi, dâima göz önünde tutulmalıdır. Çünkü insanlar arasında ayyaş, hırsız, serseri gibi muzır mikropların türeyip üremesi, ancak bu suretle azaltılmış olur. Zenginler, yukarıdan aşağı düşmek ihtimâlini, gördüğü ve alıştığı bolluk hayattan uzak kalmak, vaktiyle kapılarında hizmet etmiş uşaklara boyun eğmek, ihtiyaç zorlukları içine düşmek acılarını da, vaktiyle bir levha gibi göz önünde tutarak, içinde bulundukları saadetin hamd ü şükründen gaflet etmemelidir.
Alçak tabiatlı insanların zengin olması, cemiyet için tehlikeli bir belâdır. Bir cemiyette bu çeşit zenginlerin belirmesi, Allahu teâlâ'nın o cemiyete gadabına işarettir.
Allah'ın verdiği ni'metlerin artıp eksilmemesini arzu edenler, ni'metin şükrünü yerine getirmelidir. Onun hakikî sigortası odur. 1480
Dostları ilə paylaş: |