Haşimiler:
Kureyş kabilesinin Haşim koluna measûb olanlar, Haşimî ailesinden olanlar" demektir. Hz. Muhammed (s.a.s)'in mensûb olduğu aileye Haşimîler denir; çünkü Resûlullah'ın dedesi Abdülmuttalib, Abdülmuttalip'in babası da HAŞİM'dir. İşte ona nîsbetle Resûlullah'ın sülâlesine Haşimîler denmiştir. Haşimî ailesinden olan müslümanlar fakir de olsalar, peygamber soyundan oldukları için zekât ve sadaka-ı fıtır alamazlar.
Haşr:
Sözlükte, "insanları yerlerinden çıkartıp bir yerde toplamak" manasına gelir.
İstılahta ise; "bütün ölüleri diriltip kıyamet meydanında toplamak" demektir. (Kamûs-u Osmanî, ilgili madde.)
Haşr günü, "insanların kıyamet günü diriltip bir meydanda toplanacakları gün" demektir. Haşr, kıyametin kopmasından sonra vuku bulur. Kıyamet gününe ve haşre iman etmek, altı iman şartından birisini teşkil eder. Kur'an-ı Kerim âyetlerinin üçte ikisi, kıyamet gününden, haşrden ve ebedî âlemden bahseder. 201
Haşr Sûresi:
Beyyine sûresinden sonra nazil olan ve Kur'an'ın 59. sûresi olan Haşr sûresi, Medine-i Münevvere'de nazil olmuştur. Bu sûre-i celile, 24 âyettir. Bu sûrenin ilk altı âyetinin sebeb-i nüzulünün şöyle olduğu rivayet edilmiştir:
Resûlullah (s.a.s), Medine'ye hicret edince Yahudilerden "Beni Nadiroğulları" ile bitaraf kalmaları esasına göre bir müsalaha yapılmıştı. Ancak Müslümanlar'ın Bedir muharebesindeki galibiyeti, Yahudileri şaşkına çevirmişti. Uhuddan sonra Yahudiler muahadeyi bozdular. Ebu Sufyan ile ittifak edip Müslümanlar aleyhine onları kışkırttılar. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s), Muhammed bin Mesleme'ye emir verip Yahudiler'in reisini öldürttü. Sonra Resulullah (s.a.s) bir kıt'a ile giderek onları muhasara altına aldı. Yurtlarından sürgün edilmek üzere musalahaya razı oldular. Bu suretle çoğu yurtlarından sürüldü. Bir kısmı da Hayber ve Hıyre'ye iltihak etti.
İşte bu sûrenin başından altıncı âyetin sonuna kadar olan kısmın sebe-i nüzulü budur!
Bu sûrenin özellikle son üç âyetinin faziletine işaret eden hadis-i şerirler mevcuttur. İşte bunlardan birkaçı:
"Kim şeytandan üç kez Allah'a sığınır, sonra da haşir sûresinin sonunu (Hüvallahüllezi... diye başlayan kısmı sonuna kadar) okursa, Allah yetmiş bin melek gönderir; bunlar o kişiden insan ve cin şeytanlarını gece (okumuş) ise sabaha kadar, sabahleyin (okumuş) ise akşama kadar kovup uzaklaştırırlar.” 202
“Kim sabahleyin üç defa " Eûzü billahi-s-Semiî'1-alimi mine'ş-şeytani'r-racîm" der, sonra haşir sûresinin son üç âyetini okursa, Allah o kimseye yetmiş bin melek müvekkil kılar, bunlar akşama kadar o kişiye dua eder ve istiğfar ederler; eğer o gün ölürse şehid olarak ölmüş olur, aynı âyetleri akşamleyin okursa yine aynı derecede olur.”203
Herhangi bir gün veya gecede kim Haşir sûresinin son âyetlerini okur, sonra da o gün veya gecede vefat ederse Allah o kimseye cennetini vacip kılar.204
İşte Hadis-i şerifte her gece okuyanlar için cennetin müjdelendiği Haşr sûresinin son üç âyeti:
“O, öyle Allah'tır ki O'ndan başka ilâh yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, esirgeyen, çok acıyandır."
“O, öyle Allah'tır ki O'ndan başka ilâh yoktur. Padişahtır, Mukaddestir, Selâm (esenlik veren), Mü'min (güvenlik veren), Müheymin (gözetip koruyan), Aziz (üstün, galib), Cebbar (istediğini zorla yaptıran), Mütekebbir (çok ulu)dur! Allah, (puta tapanların) ortak koştukları şeylerden münezzehtir. (hiç birşey) O'nun niteliklerine ortak olmaz."
“O, yaratan, var eden, (yarattıklarına) şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şanını yüceltmektedirler. O, gâlib, her şeyi hikmeti uyarınca yapandır."
Bu sûrede, Yahudiler'den Benî Nadir'in Resulullah (s.a.s) ile muhadelerini bozmalarından dolayı yurtlarından kovuldukları, halkın selameti için fesatçıların memleketten kovulmalarının caiz olduğu, ganimet mallarında haklan olardan, Resulullah'ın emirlerine veya yasakladığı şeylere muhalefet etmenin cezayı gerektirdiği, Cenab-ı Hakk'ın Ensar'ı övdüğü, Münafıklar’ın Yahudiler'le gizli gizli konuştuklan ve onlan aldattıkları şeytanın insanları aldattığı ve akıbeti, Cehennemdekilerle cennettekilerin eşit olamayacağı gibi konular anlatılmaktadır.
Haşyet:
Kelime anlamı olarak korku demektir. Istılahta saygı ve yüceltmeyle kanşık ve ümit beslemeye yönelik bir korku şeklinde kullanılır. Bu anlamıyla haşyet, dünyevi ve gözle görülür sebeplerden kaynaklana korku değil, ilahi ve ahîrete yönelik bir korku ifadesi taşır. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de korku anlamı taşıyan iki kelime, havf ve haşyet şu şekilde kullanılmışlardır:
"Kendilerine: 'Ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın, zekatı verin’ denilenleri görmez misin? Onlara savaş farz kılınınca, içlerinden bir kısmı insanlardan, Alah'tan korkar (haşyet eder) gibi, hatta daha şiddetli bir şekilde korkuyorlar. 205
"Rabbinin azametinden korkup (havf) kendini şehevi arzulardan koruyana gelince, onun varıp kalacağı yer mutlaka cennettir.”206 Görülüyor ki yüce Allah bu iki kelimeyi zaman zaman yakın anlamlara gelebilecek şekilde zikretmiştir.
Bununla birlikte İslam alimlerine göre haşyet bir kavram ve tavır olarak, Allah'tan korkmak, Allah ve Resulünün emirlerine uymak konusunda ürperti derecesine varacak kadar hassas bir tutum takınmaktır. Bu anlamda haşyet sadece insanlar için değil, bütün yaratıklar için geçerli olan bir duygudur. 207
Hata:
Kelime anlamı yanlış, yanılma, kabahat, kusur, bilmeden yapılan kötü bir iş, söz veya davranış. Istılahta ise dinin emirlerine ters düşmekle beraber, farkında olmadan, kasıtlı olmadan yapılan hareketlere denir. Böyle durumlardaİslamiyet, işlenen suçun cezasını hafifletir, ya dakaldınr. Yüce Allah buyuruyor ki:
"Hata dışında bir mümin, diğer bir mümini öldüremez. Kim bir mümini hata ile öldürürse bir mümin köle azat etmesi, bir de ölünün ailesine diyet teslim etmesi gerekir.”208
Hz. Peygamber Efendimiz de şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz Allah, ümmetimden, hata, unutma ve yapmaya zorlandıkları şeyi(n cezasını) kaldırmıştır.”
Kısaca söylemek gerekirse İslam, Allah hakkı ile ilgili konularda hata yapmanın cezayı ya hafifleteceği, ya da ortadan kaldıracağını belirlemiş; buna karşılık kul haklarıyla ilgili konularda ise durum farklıdır. Hata ile yapılan boşamanın, yanlışlıkla adam öldürmenin, kasıtsız olmakla birlikte başkasının malını telef etmenin hükümleri fıkıh kitaplannda ayrıntıları ile verilmiştir.
Dostları ilə paylaş: |