Emirül-Mü'minin: 7 Emr-i Bi'l-Ma'ruf Ve'n-Neh-Yi Ani'l Münker: 7



Yüklə 1,14 Mb.
səhifə27/40
tarix12.01.2019
ölçüsü1,14 Mb.
#95669
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   40

Havelan-ı Havl:

Havelan; "de­veran, devretme ve geçme" manasına­dır... HAVL; sene ve yıl demektir. Böylece HAVELAN-I HAVL senenin dev­retmesi, geçmesi demektir.

İslâm Hukuku'nda, nisab yıllanmadıkça (havelân-ı havi olmadıkça) zekât farz olmaz. Havelân-ı havi, nisab miktarı mal için şarttır. Nisabdan sonra elde edilen her kazanç için yıllanma (havelân-ı havi) şart değildir.

Havf Namazı:214




Havf Ve Reca:215




Havra:

Yahudilerin ibadet ettikleri yer, sinegog. Tevrat'taki kullanılışına göre Tanrı ile buluşma yeri, toplanma yeri, halk evi gibi anlamlaragelir.

Yahudiliğin ilk ibadet yeri Kudüs'teki Süleyman Mabedi idi. Fakat M.Ö. 5. yüzyılın başlannda Kudüs'ün Babuliler tarafından işgal edilip, Süleyman Ma-bedi'nin yıkılması ve ardından yahudi-lerin sürgün edilmesinden sonra havra yahudilerin hem ibadet ettiği, hem de aralarındaki bağı sürdürdükleri bir ku­rum olarak kullanılmaya başlandı. Bu durum Babil sürgününden dönüşte te devam etti. Ve özellikle Süleyman Mabedi'nin Romalılar tarafından M.S. I. yüzyılda ikinci defa yıkılmasıyla iyiden iyiye bağımsız bir kurum olarak yer­leşti. Artık Süleyman Mabedi'nin yıkı­lışından sonra zaten yahudi dini haya­tından çıkmış olan kurban ibadetinin dışındaki yahudi ibadetleri havralarda gelişti. Bu, yahudilerin dağılmasını da önledi, dünyanın neresine giderlerse gitsinler hemen bir havra yapmanın yol­larını aradılar. Ve pek çok yerde de bunu gerçekleştirdiler. Yahudiler için havra gerek günlük ve gerekse haftalık ibadetin yapıldığı, kutsal kitaplarının okunduğu, dinlerini öğrenmek için ya­hudi cemaatın bir araya geldiği bir yer­dir.

Havralarda toplanma şekli şöyledir: Havranın Kudüs tarafına düşen hücre­sindeki bir sandıkta ve bir perde ile örtülü olarak korunan Tevrat buradaki en kutsal şeydir ve cemaat ibadet eder­ken ona doğru yönelir. İbadet, bazı ayinler, Tevrat'tan bölümler okunması, belirli dua ve ilahilerin söylenmesi ve zaman zaman din adamının verdiği va­azdan ibarettir. İbadet için oniki ya­şından büyük olan en az on erkek gerek­lidir. Kadınlar ibadete katılamaz ve er­keklerle bir arada bulunamazlar. Onla­rın yeri ya arkada ya da bir kafes veya perde ile ayrılmış yan taraftadır. Havra­ların orta yerinde ibadeti yönetecek kişi içcin bir kürsü bulunur. Duvarlarda kut­sal kitaptan alınmış yazılar vardır. Kili­sede olduğu gibi resim ve heykel bulun­maz. Havraların mimari tarzı zamana ve yere göre değişmekle birlikte ilke olarak Süleyman Mabad'i model kabul edilir. 216



Havva:

İnsanlığın anası, ilk kadın; ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Adem'in eşi. Hz. Havva ve Hz Adem'in gerek yaratılışları, gerekse cennetteki ve dünyadaki hayatları hakkında çok çeşitli rivayetler bulunmakla birlikte bunların büyük birbölümü israiliyattan olduğu için kesin ve güvenilir bilgi içermezler. Kur'an-ı Kerim ise bize şu net bilgiler vermektedir:



"Ey insanlar! Sizi tek bir candan (Nefisten) yaratan, ondan eşini var eden ve her ikisinden de bir çok erkek ve kadın türetip yeryüzüne yayan Allah'tan korkun.”217 "Ve şöyle demiştik:

"Ey Adem! Sen ve eşin cennette kalın orada istediğiniz yerde bol bol yeyin. Yalnız şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olur­sunuz." Şeytan oradan her ikisinin de ayağını kaydırdı. Ve onları içinde bu­lundukları nimetten çıkardı. Biz de:

"Birbirinize düşman olarak yeryüzüne inin. Sizin için orada belirli bir zamana kadar yerleşme ve geçim kaynağı vardır,” dedik. 218Konuy­la ilgili olarak aynca A'raf, 20,189. ayet meal ve tefsirlerine de bakılabilir. 219

Havz-ı Kevser:

Yüce Allah tara­fından Hz. Peygamber Efendimiz'e ve­rildiği bildirilen ve cennette bulunan bir ırmak ve havuzun adı.

Yüce Allah,

"Ey Muhammedi Şüphe­siz Biz, sana 'Kevser'i verdik." 220buyurmaktadır. Bu ayet­te geçen Kevser kelimesi hakkında Resulullah'tan yapılan ve tevatür derecesi­ne varan sahih rivayetler bulunmak­tadır, buna göre Kevser, cennette bulu­nan bir ırmağın adıdır. Bu ırmak yeryüzündeki ırmaklarda olduğu gibi derin bir çukurun içinden değil düz bir yüzey üzerinden, fakat etrafa dağılma­dan, yayılmadan akmaktadır. Irmağın tabanı elmas, yakut, inci gibi değerli taşlarla kaplıdır. Suyun rengi kardan, sütten ve güneşten daha beyazdır, tadı baldan tatlıdır, kokusu miskten daha güzeldir. Sahilinde boydan boya kubbe biçiminde oyulmuş inciden yapılan ve içecek olanların kullanması için sayıları gökteki yıldızlann sayısından daha çok olan altın ve gümüşten cennet kaplan vardır. İşte bu ırmak altın ve gümüşten yapılan iki oluk ile Havuz'a akmaktadır.

Bazı müfessirler Hz. Peygamber'e veri­len Kevser ırmağının cennette, havuz'un ise kıyametin koptuğu yerde olduğu görüşündedirler. Bu havuzun Sırat'tan önce mi, sonra mı olduğu ko­nusu ise tartışmalıdır. Öte yandan kıyamet yerinde her peygamberin bir havuzu olacağı, son peygamberin ha­vuzunun çevresinin daha kalabalık olacağı şeklinde rivayetler de vardır. Kevser ırmağı ise, ayette de belirtildiği gibi, yalnızca Hz. Muhammed'e veril­miştir.

Bundan başka müfessirler ayetteki Kevser kavramını, çok büyük hayır, Kur'an-ı Kerim, İslam dini, Muhammed ümmetinin çokluğu şeklinde de yorumlamışlardır. Ancak yukarıdaki ri­vayetler tevatür derecesinde olduğu için bunlara inanmanın farz olduğu da bildirilmiştir. 221

Haya:

Utanmak" manasınadır ki; "insanın ayıplanacağından ve kötüleneceğinden korktuğu bir şeyden dolayı kendisine anz olan başkalaşma ve kırıklık"tır.

Istılahi anlamda haya, "çirkinlikleri terketmeyi, iyilikleri yapmayı gerekti­ren bir güzel ahlâk"tır.

Haya iki çeşittir; Birincisi Ruhidir. Allah Teâlâ'nın insanların hepsinin ne­fislerinde yarattığı ruhî bir duygudur. Bütün insanlar bunda müşterektirler. İnsanın belirli uzuvlannı örtmesi ve bunu terketmesinin edebe ve insaniyete aykırı olduğunu bilmesi ve böyle bir şeyden çekinmesi gibi... İkincisi imanidir. İmandan gelen haya duygusudur. Mü'minin Allah'tan utanarak kötülük­leri (masiyetleri) işlemekten sakınması gibi.

Utanma duygusunun dini yönden önemi çok büyüktür. Bunun içindir ki hadis-i şeriflerde "utanmak ancak hayr

getirir"222

"haya imandadır", "haya imandan bir şubedir", "İnsanda imandan gelen utan­ma duygusu 3 bölüme ayrılır:

1- Allah'tan utanmak: O'nun buy­ruklarına uyup yasaklarından uzak kal­makla olur. Bunun içindir ki, hadis-i şerifte "Allah'dan hakkıyla haya edi­niz." buyurulmuştur. Hayanın bu türlü­sü iyi mü'min olmaktan ve inançtaki yakînin sağlamlığından gelir.

2- İnsanın insanlardan utanması: Onlara zarar ve eziyeti terketmesi, bir de bu çirkin olan fiil ve davranışlardan (tenhada kaçındığı gibi) insanlar nez-dinde de uzak kalmasıdır. Nitekim "in­sanlardan utanmayan kimsede hayr yoktur." denilmiştir. Hayanın bu nevi insanın kemalinden ileri gelir.

3- Insanın kendi nefsinden utanma­sı: İnsanın kendi öz nefsinden utanmasıdır. Bu ise; insanın iffetli olması, hiç bir kimsenin bilemiyeceğİ yerde dahi kö­tülükten sakınması, haramlardan kendi nefsini korumasıdır. Hayanın bu çeşidi insanın ruhunun ve kalbinin temiz­liğinden ve faziletli olmasından ileri gelir.

Bir kimsede utanma duygusunun bu 3 çeşidi bulunduğu takdirde o kimsede her çeşit iyilik sebepleri bir araya gelmiş ve kötülük sebepleri de ondan uzaklaşmıştır. Artık o kimse ruhî gü­zelliğin örneği olur. Bu üç neviden her­hangi birini zayi eder veya herhangi biri bulunmazsa insan için bir noksanlıktır.

Haya, İslâm ahlâkındandır. Bundan dolayıdır ki, bir şahıs utanma duygusu fazla olan kardeşine öğüt verip bu ka-

dar utanır olmamasını söylediğini Hz. Peygamber müşahede edince:



"Onu kendi haline bırakmalısın. Şüphesiz ki, utanma duygusu imandan gelir." bu­yurmuştur.


Yüklə 1,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   40




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin