Emperyalizme Faşizme Karşı



Yüklə 487,39 Kb.
səhifə1/9
tarix29.07.2018
ölçüsü487,39 Kb.
#62090
növüYazı
  1   2   3   4   5   6   7   8   9

Emperyalizme Faşizme Karşı
DEVRİMCİ GENÇLİK
Sayı: 21
Geri Dön

Baş Yazı - HER ŞEYDEN ÖNCE, HER ŞEYDEN ÖNDE DEVRİMCİ OLMAK

Manşet - İŞTE ADİL DÜZEN GERÇEĞİ: AMERİKANCI VE FAŞİST

• 6 KASIM 1996 - HABER YORUM

• Koordinasyonun Sesi CEPHE'YE SALDIRI

• BEYTEPE'DE YENİ DÖNEM VE YENİ GÖREVLER

• YÖK'ü YOK EDİNCEYE KADAR

• REFAH, KRİZ, MAFYA VE SAVAŞ İKTİDARI

Orta Sayfa - ÖZERK-DEMOKRATİK ÜNİVERSİTE MÜCADELESİ

• YEREL ÇALIŞMA ÜZERİNE

• MÜCADELENİN UNUTULMUŞ ALANI : YURTLAR

• VAKIF ÜNİVERSİTELERİ

• HALKA ÖZELLEŞTİRME SALDIRISI: CEHALET VE ÖLÜM

• BİLGİNİN METALAŞMASI TARTIŞMASINA DAİR

• SAVAŞ REJİMİNİN GERÇEKLEŞME TARZI : İŞKENCE

• REFAH'IN ZULÜM DÜZENİNE İSYAN

• POLİSİN YENİ ROLÜ

• LİSELERDE GÜNDEM: EŞİTLİK

• VE DEV-GENÇ KAVGADA

Arka Kapak - GÜNEY KORE SOKAKLARI HALA BENZİN KOKUYOR



HER ŞEYDEN ÖNCE, HER ŞEYDEN ÖNDE DEVRİMCİ OLMAK
HER ŞEYDEN ÖNCE, HER ŞEYDEN ÖNDE

Unutulmamalıdır ki, gençlik mücadelesi sürekli olarak kendini yenilemek ve geliştirmek zorundadır. Bunlar yapılmadığı zaman, mücadelenin gerilemesi, kendisini tekrar etmesi kaçınılmaz olmaktadır. Yaşadığımız deneyimler yanlış yapılan ya da yapılması gerektiği halde yapılamayan işlerin bir süre sonra büyük olumsuzluklara yol açtığının örnekleriyle dolu. Yaşadığımız süreç, gençlik mücadelesinin değiştirilip, dönüştürülmesi konusunda çok büyük avantajlara sahip olduğumuz bir süreç. Devrimci gençlik, şu ana kadar yaptıklarıyla bu mücadelenin motor gücü olduğunu gösterdi. Ancak bu konumu sürdürmek, gelecekteki zor ve kapsamlı görevleri yerine getirmekle mümkün. Yeni dönem çok daha hassas ve zahmetli geçecek. Bu yeni döneme uygun bir donanıma sahip olmak zorundayız. Neredeyse yoktan var ettiğimiz bu hareket, bizlerin doğru ve yerinde üretimi ile gelişip, büyüyebilir." (*)

Geçtiğimiz yılın sonunda yaptığımız durum değerlendirmesinin en yalın hali dergi sayfalarımıza yukarıdaki paragrafla yansımıştı. Gençlik mücadelesine ilişkin belirttiğimiz en önemli olgu; bu mücadelenin kendisini sürekli olarak yenilemesi ve geliştirmesi zorunluluğudur. Gençliğin temel özelliklerinden kaynaklı olarak bu zorunluluk diğer muhalefet kesimlerinden daha fazla göze çarpmaktadır. Gerek politik hedeflerde gerekse de bu politik hedefleri gerçekleştirmek üzere girişilen eylemliliklerde hızlı bir gelişim ve zenginliğin sağlanamaması durumunda, gençlik mücadelesi sahip olduğu düzeyi çok kısa zamanda yitirebilmektedir.

İçinde bulunduğumuz yeni dönemin başlangıcında benzer bir durumla karşı karşıyayız. Geçen yılın aynı dönemiyle kıyaslanamayacak bir atıllık mevcut. Mücadele, geçen yıl gösterdiği gelişim ivmesinin gerisinde. Bu durumun en açık anlamı; durmanın, gerilemeye yol açtığıdır. Ve dolayısıyla gerek üniversiter yaşamın dönüştürülmesinde gerekse de üniversiteli gençlik muhalefetinin toplumsal etkisinde bir güç kaybı söz konusudur.

Oysa ki, yaşadığımız süreç, gençlik mücadelesinin değiştirilip, dönüştürülmesi konusunda çok büyük avantajlara sahip olduğumuz bir süreç. Bu. avantajlardan sadece bir kaçım sıralarsak; geçen yıl sürdürülen, harçlara ve dolayısıyla özelleştirmelere karşı mücadelenin yarattığı meşruluk, toplumun üniversitelilere ve onların mücadelelerine ilişkin görüşlerinde önemli değişimlere neden oldu. Ayrıca üniversiteye yeni başlayan gençlerin önemli bir kısmı, üniversite mücadelesine ilgi ve sempatiyle bakmakta. Bunlarla birlikte; gençlik mücadelesi gerek politik hedeflerinin gelişebilirliliği gerekse de eylem biçimlerinin çeşitliliği açısından oldukça elverişli koşullar oluşturmaktadır.

Gençlik mücadelesinin bugün sahip olduğu düzeyin geliştirilmesi (aynı zamanda bugün varolan olumsuzlukların giderilebilmesi), bu mücadele içerisindeki Dev-Genç'lilerin ideolojik, politik ve örgütsel donanımları ve yeterlilikleriyle doğrudan bağlantılıdır. Bu durum, geçen yıl ve bu yıl yaşanan tüm gelişmelerde açıkça görülebilir. Dikkat edilirse; her başarılı eylemlilik, hazırlık aşamasından son noktasına kadar militan bir tarzda planlı, programlı bir sürecin işletilmesiyle gerçekleştirilmiştir. Kararsızlığın ve örgütsüzlüğün olduğu her durumda ise başarılı sonuçlara ulaşılamamıştır.

Bu yılın başında yaşananlar da göstermektedir ki, "yapılması gerektiği halde yapıl(a)mayan işler" gençlik mücadelesinin varlığı ya da yokluğu sorunuyla doğrudan ilgilidir. Üniversiteler açılalı bir ay geçmiş olmasına rağmen gerek üniversiter muhalefetin kendiliğinden tepkisi gerekse de üniversitedeki siyasal grupların etkinliği olması gereken düzeyin çok gerisinde. Bu durumun bir dizi nedeni olmasıyla birlikte en belirgin olanı; çalışmanın henüz belirgin bir politik eksene ve örgütlülüğe ulaşamamış olmasıdır. 6 Kasım haftasında yaşananlar çok yalın örnekler olarak karşımıza çıkıyor. YÖK'ün kuruluşunun ve YÖK'e karşı muhalefetin, gençlik mücadelesinin bugünü içindeki anlamı, (gerek üniversite kitlesinde gerekse de üniversitenin topluma etkisinde) gerçek yerini bulamamıştır. 6 Kasım, hala geçmişi protesto etmeye yönelik bir gün olarak duruyor. 6 Kasım gününden önce yaşanan gerici ve sivil faşist saldırılar ise sonuçları açısından bakıldığında, üniversitenin ve gençlik mücadelesinin provokasyona açık yönünü gösteriyor. Gençlik mücadelesi hala emekliyor. Bunun aşılabilmesi ise ancak ve ancak bizlerin politik üretkenliği ve örgütlü davranışı ile mümkündür.

Açıkçası "yapılması gerenleri yapmanın" ilk şartı örgütlü mücadeledir. Neden örgütlenmek gerektiği ya da mücadelenin neden örgütlü sürdürülmesi üzerine bir tartışma yapmanın anlamsızlığı ortada. Çünkü bu konularda Dev-Genç'lilerin oldukça sağlam formasyonları mevcut. Ancak bilinen ve kabul edilenlerin yaşama geçirilmesinde önemli sayılacak uyumsuzluklarla karşı karşıyayız. Olması istenen (ve gereken) bir bireysel ve örgütsel yaşamın en ince ayrıntısına kadar kurulmasında köktenci bir yönelime (genel olarak) ulaşılamadı.

Bizlerin, yaşam karşısında konum alışlarında devrimcilik en önemli ayırt edicidir. Devrimci olmak ise sadece söz ile söylenen bir tercih değil, bireysel yaşamın bir bütün olarak devrim lehinde ve devrimci bir tarzda kurulmasıdır. Düzenin bize sunduğu yaşamdaki sözde sorunların girdabında sürüklenerek bu düzeni yıkamayacağımız ortada. Unutulmamalıdır ki, bizler (sıfatlarımız ve isimlerimiz ne olursa olsun) ilk önce devrimciyiz. Ve devrimci olmanın gereklerini yerine getirmeliyiz. Yaşamımızın en küçük ayrıntısından bile zafiyeti, disiplinsizliği, amaçsızlığı tasfiye etmeliyiz. Hepimizin "bildiği" gibi; "devrim için savaşmayana devrimci denmez". Ve bu savaş günün belirli saatlerinde veya yaşamın belirli yıllarında verilen bir savaş değildir.

Devrimcilik, aynı zamanda örgütlü bir mücadeleyi gerekli ve Zorunlu kılar. Örgütlülük ya da örgütlenme bir takım zorunluluklar ve zorlamalar dizgesi değil, bireylerin ortak siyasal ve sosyal ilkeler (hedefler) doğrultusunda özgürce oluşturdukları birlikteliklerdir. Ancak oluşum ilkeleri ve ulaşılacak hedefler doğrultusundaki onaşma, sadece başlangıç aşamasında değil, örgütlü mücadelenin her anında varolması ve kendini yeniden üretmesi gereken bir olgudur. Yani Dev-Genç'li olmak, onun politik tercihlerini kabul etmek değildir sadece; örgütlü bir birey, örgütlü bir bütün olmaktır aynı zamanda. Bu ise özveri ister, üretkenlik ister, çalışkanlık ister, ataklık, kararlılık ve dayanıklılık ister.

Gençliğin siyasal muhalefeti bizlerin sırtında yükselecek ise ona uygun bireyler ve böylesi bireylerin birlikteliğine ihtiyacımız var. Artık her geçen gün, ehven-i şer ile bu mücadelenin başarıya ulaştırılamayacağı ortaya çıkmakta. Tek bir seçeneğimiz var; "en iyisinin, en iyisi" olmak. Bu konuda ise tek bir engelimiz mevcut. O da yine kendimiz...

(*) Devrimci Gençlik, sayı 20, sayfa 2



İŞTE ADİL DÜZEN GERÇEĞİ: AMERİKANCI VE FAŞİST
İŞTE ADİL DÜZEN GERÇEĞİ: AMERİKANCI VE FAŞİST

6 Kasım, tüm ülkede gençliğin bir isyan günü oldu. Gençlik, yeni dünya düzeninin para diktatörlüğüne, emperyalizme ve faşizme karşı, demokratik üniversite için bu isyan gününde başkaldırdı. Beyazıt Cebeci, Balıkesir, Samsun, Çanakkale, İzmir, Bursa, Adana... meydanlar, sokaklar ve amfiler;. Amerikancı ve faşist iktidarın gerçek yüzünü ortaya serdi.

Meşruluğunu taleplerinden alan gençlik, kendi bağımsız hattında kararlı ve direngen adımlarla polis barikatı ile göğüs göğse geldi; bir direnişti yazılan... Kirli yüzü ortaya çıkmış polis, kendi pisliğini kapatmak için yaptığı insafsız saldırıda karşılaştığı kararlı ve militan tavırla bir kez daha meşruluğunu yitirdi. Öğrencilere vurulan her cop, alınan her darbe mücadelemizin meşruluğunu ve haklılığını bilinçlere kazıdı. Aileler, hocalar ve tüm demokratik kamuoyu tek bir ses verdi; "gençlik onurumuzdur".

Öğrenci cepheleri ve koordinasyonları tüm Türkiye'de gençliğin bağımsız, meşru, kitlesel ve militan örgütü olarak senenin.ilk eyleminde kendini bir kez daha kanıtladı. Ülkenin bütün üniversiteleri aynı taleplerle, aynı kararlılıkla ve aynı örgütlenme mantığı ile 6 Kasım'ı karşıladı. Ve 6 Kasım'da gençlik yine özgürleşti.



Özgürlük yoksa sokak haktır

Yeni dünyacı sömürü düzeni, tüm halklara açılmış bir savaştır. Bu savaşın uygulaması ise özelleştirme politikaları ve özelleşmiş polis devletidir. Halka karşı geliştirilen bu savaş rejimi, en küçük demokratik talebin dahi karşısındadır. Her hak talebi sistemle doğrudan çatışma anlamını taşımaktadır ve devletin kolluk güçleriyle karşılaşmaktadır. Bu durum ilk andan itibaren hareketi siyasallaştırmaktadır.

Özelleştirmelere karşı yürütülen toplumsal muhalefette gençlik, geçen yıl aktif bir şekilde yerini aldı. Dipten gelen dalganın sokaklara ve meydanlara taştığı geçen yılın kazanımları ile yürüyen gençlik, dinamizmi ile bundan sonra toplumsal muhalefette önemli bir misyona sahip olduğunu göstermiştir. Ve, açmış olduğu politik hatta haklı ve meşru olduğunu her geçen gün biraz daha kanıtlamaktadır.

Açgözlü sermaye halkın bütün gereksinimlerini metalaştırmaktadır. Sağlık, eğitim, ulaşım, boş zaman sermayenin meta alanlarıdır. Sağlık ve bilgi ancak para ile edinilebilir hale gelmiştir. Sermayenin aç gözlü diktatörlüğüne isyan eden gençlik, parasız eğitim-parasız sağlık talepleri ile özelleştirme karşıtı politikada, topluma en önemli hedefi gösterdi. Paranın çıplak egemenliği yaşanmaktadır. Bu egemenlik yaşamın her alanına her gözeneğine sokulmaya çalışılıyor. Neredeyse soluduğumuz hava için bile para alacaklar. Emekçi halka karşı girişilen bu savaş Amerikancıdır, emperyalisttir ve onlar adına Refah-yol tarafından yürütülmektedir. Bu diktatörlüğe karşı özgürlük için isyan bayrağını açmak insanlık sorumluluğudur ve meşrudur. Cüzdan kalınlığına göre belirlenen toplumsal statü, mücadele gerekçesidir ve buna karşı mücadele meşrudur. Emeğin ve alın terinin hakkını aramak meşrudur. Emperyalizmin yoksul halklara açmış olduğu savaşa karşı direnmek, meşrudur. Bilgiye doğrudan ulaşmak ve insanca yaşamak haktır. Özgürlük haktır.

Kürt illerinde yürütülen kirli savaş, halkı bir çok boyutta taraf ederken gençlik diğer demokrasi güçleri ile birlikte barışın kavgasında yerini aldı. Savaşa değil eğitime bütçe istemini yükseltti. Gerek Kürt illerindeki savaşın yansıması olarak, gerekse emperyalizmin sömürü düzeninin uygulayıcısı olarak varolan ve uzmanlaşan asker-polis devleti, toplumsal muhalefete saldırısını arttırmaktadır. Militan bir sokak mücadelesi ile gençlik bu sürecin en dinamik unsuru olma yolundadır.

Amerikancı ve faşist diğer hükümetler gibi REFAH-YOL da kendi misyonunu yerine getirmektedir. Harç zamları, özelleştirmeler, zamlar, çekiç güç, ohal, yolsuzluklar vb. bütün gelişmeler önceki hükümetlerle aynıdır. Refah Partisi'nin Amerikancı ve faşist özelliğinin tüm yoksul halklara teşhiri gençlik mücadelesinin pratik bir sorumluluğudur ve gençlik bunun ilk adımlarını atmıştır.



Bu "filmi" tekrar izlemek isteyenler yine sahnede

Başlayan yeni dönem gençliğin çıkış eylemi olarak kurgulanan 6 Kasım eylemleri öncesi gençlik mücadelesinin bundan sonraki kısmına dair önemli ipuçlarını barındıran gelişmelere sahne oldu. Politik hattı açık ve eylem zamanı çok öncesinden kesinleşen 6 Kasım eyleminin propaganda çalışmaları MGV, Müslüman Gençlik, sivil faşistler ve polisin saldırılarıyla engellenmek istendi. Milli Gençlik Vakfı'nda örgütlenen RP'li üniversiteliler, RP'ye karşı yapılan eleştirileri gerekçe göstererek saldırırken, bunu, solcularla çatışarak radikal islamcıları yanına çekmeye çalışan Müslüman Gençlik saldırıları izledi. Tek merkezden öğrencilerin üzerine salınan sivil faşistler ise bu süreçte de misyonlarını yerine getirdiler. İstanbul'da 4 öğrenci faşistlerin saldırısı, sonucu bıçakla yaralandı. Salamlar özellikle İstanbul Üniversitesi'nde ve taşra üniversitelerinde yoğunlaştı.

Bu saldırıların ortak özelliği, gençliğin meşru mücadelesini sağ-sol çatışmasına indirgemeye çalışan (kendisi istesin veya istemesin) devlet politikasının bir parçası olmasıdır. Bu çatışmalar sonucunda kimin ne söylediği değil, sadece üniversitelerin karıştığı ve "eski günlere dönmek" isteyen provokatörlerin varlığı ortaya kondu. Böylece üniversiteye polisin müdahalesi kamuoyunda meşrulaştırılmaya çalışıldı. 5 Kasım'da ve 6 Kasım sabahı polisin gerçekleştirdiği gözaltılar ve eylem alanları ile üniversite girişlerinde estirdiği terör, eylem öncesi son yıldırma ve sindirme operasyonu idi. Ancak mızrak çuvala sığmadı. 6 Kasım meydanları öğrencilerin inatçı ve militan mücadelesine sahne oldu. Hem de yaratılmaya çalışılan kurguları tersyüz ederek.

 

 



"Devlet-mafya-emniyet işte rezalet'

Son dönemde artarda ortaya çıkan üniformalı çetelerle devletin kirli yüzü, alenen açığa çıktı. Söylemez çetesi, Yüksekova özel tim-korucu çetesi ile mafyalaşan devlet, Susurluk kazası ile yeni ve üst bir boyutuna daha ulaştı, işkenceci eski polis şefi Mehmet Ağar istifa ettirilerek temizlenmeye çalışılan kirli ilişkiler, savaş rejiminin ilişki ağını açığa çıkarttı.

Uyuşturucu, adam kaçırma, fidye, yargısız infaz, silah kaçakçılığı vb. bütün kirli ve iğrenç yöntemleri açığa çıkan polis teşkilatı ve onun şefleri iğrenç yüzlerini 6 Kasım'da da sergilediler. 16 Mart katliamında İÜ'de nokta amiri olan ve katliamın yarım saat öncesinden tüm polisleri meydandan çeken Reşat Altay’ın, alanı işgal eden polislerin amiri olarak görevlendirilmesi ise, devletin küstahlığının göstergesidir. 6 Kasım'da meydanlar, sokaklar polisin vahşet görüntüsüne sahne oldu. Coplar ve köpeklerle saldıran polis, bir çok öğrenciyi öldüresiye dövdü, coplar kırıldı, öğrenciler köpeklere ısırttırıldı.

Bir hafta içerisinde 1000'e yakın öğrenci gözaltına alındı, yüzlercesi yaralandı. Ankara'da 7, Bursa'da 3, Amasya'da 3 öğrenci tutuklandı. Kendi kirli ve iğrenç yüzlerini çevreye saldırarak gizlemeye çalışan polisiye suç örgütü, sorumluları, Kemal Yazıcıoğlu ve Reşat Altay, bir an önce istifa etmeli ve tüm halka hesap vermelidirler. Gençlik aynı zamanda bu pisliği temizleyecek, bu bataklığı kurutacaktır.

Bütün baskılara rağmen, verilen gözaltılar ve gösterilen kararlılıkla toplumsal muhalefetin sokağa ilişkin önemli bir kazanımını elde etmiştir. Sokağın ancak mücadele ile kazanıldığı bir dönemde gençlik bu konuda önemli bir adım daha attı, meydanları yine kazandı

Ve öğrenciler 6 Kasım'da kazandılar.



gençler onurumuzdur

Polisin vahşi saldırısı tüm kesimlerin tepkisine sahne oldu. Öğrenci aileleri, çocuklarına tam destek verdiler. Polis karakolları önü aileler tarafından dolduruldu. "Çocuklarımızın üzerine köpek salan, köpekler" diye tepkisini dile

getirdi bir baba, yapıkları eylemde ise hep birlikte haykırdılar, "gençler onurumuzdur" diye.

Gençlik mücadelesinin içerisinde bulunan, her insanın ailesiyle arasında sorunlar çıkar her zaman. Oligarşinin tavrını bir çok yaşanmış olayla gören ve bilen anne, babalar çocuklarını bu şiddetten koruma amaçlı olarak mücadeleden uzak tutmaya çalışmaktadırlar. Bu durum her eylem ve gerginlik öncesi bir çok bildik tartışmanın yapılmasını beraberinde getirmektedir. Bütün sorunlara katılan aileler, kendi çocuğunun eylemlere gitmesine tepki göstermektedir. Ancak bu defa, ailelerin tavrı bir değişime uğradı. Bu değişimin temelinde, polisin vahşi saldırısı kadar artık krizin onları da içine alan bir muhalefeti zorlamasından kaynaklanmaktadır. Çünkü, her gün artan yaşam koşulları, daralan demokratik çember ve artan baskı ve devlet terörü. Polisin güvenilirliği, mafya ile girdiği ilişkinin alenen gözlemlenmesi ardından, sivil faşistler hariç tüm kesimlerde yitime uğradı. Katilleri yeşil pasaportlarla koruyan "emniyet" güçlerinin, halkının yanında ve geleceği için eylem yapan öğrencilere vahşi saldırısı son damla oldu. Polis, ülkenin geleceğine saldıracağına kendi pisliklerini temizlesin görüşü, herkesin ortak düşüncesi oldu. Böylece öğrenci gençliğin verdiği mücadele, aileler ve halkın diğer kesimlerini taraf etmeye başladı. Polis, gençliğe ailesiyle birlikte tavır alma yolunu açtı. Onurlu gençlik mücadelesi, onurlu ailelerle birlikte olmanın yollarına kavuştu.



Öğretim üyeleri nihayet ses verdi

80 sonrası üniversite mücadelesinde, darbenin ve bilim insanının sermaye ile kurduğu ilişkinin de etkisiyle, öğretim üyesi etkisizleşti. Cüppeli köle konumunu sahiplenen bir çok öğretim üyesi, şirketlere danışman olmanın yollarını ararken, aydın kimliğini halen koruyan bilim insanları ise sessiz kalmayı tercih etmişlerdir. Öğretim üyelerinden son yıllarda çıkan tek ses (ÖES'li bir kısım öğretim üyesi hariç), kendi maaşları ve laiklik üzerinedir.

Gelişen gençlik mücadelesi, her dönem olduğu gibi üniversitenin bileşenlerinin taraf oluşunu da netleştirmeye başladı. Parasız, demokratik üniversite talebi üniversitelilerin taraflaşmasını sağladı. Bu taraflaşma bir çok eğilimi ortaya çıkarttı. Paralı eğitim yanlısı olup, YÖK karşıtı kesimler veya paralı eğitime karşı çıkıp özel üniversite öğretim üyesi olanlar çıktı ortaya. Bu taraflaşmayı üniversiteden zorlayan gençlik mücadelesi oldu. Her gün üniversitedeki kapısını aşındırarak veya derste "sıkıştırarak" öğretim üyesinin tavrını zorlaşan gençlik oldu.

20 Aralık Beyazıt eylemi, öğrenci öğretim üyesi ve araştırma görevlilerinin örgütlülükleri aracılığıyla örgütlediği ilk eylem oldu. Gençlik dinamizmi ile bu süreci çok hızlı geçerken, statü sahibi ve değişimi çok yavaş olan öğretim üyeleri aynı hızlı bir süreç yaşayamadılar. Öğrencilere sokaktaki desteği azalmaya başladı. Ancak polisin son saldırısı ve İÜ Beyazıt Kampüsü'nde artan sivil faşist saldırılar bir çok öğretim üyesini hareketlendirdi. Sayıları 40-50'ye ulaşan öğretim üyeleri, hem de Beyazıt Üniversite kapısı önünde bir basın açıklaması yaparak, öğrencilere saldırıyı kınayarak, sahip çıktılar. Gençlik mücadelesinin üniversitenin diğer unsurlarını taraf etme konusuna yarattığı pratik, ortak tavır alma ve örgütlenme konusunda geliştirilmesi işi yine üniversitenin en hareketli ve kitlesel unsuru olan öğrenci gençliğe düşmektedir.



Gençlik, demokratik muhalefeti

eylemi ile taraf ediyor

Öğrenci gençlik, kendi gündemi ve hareket tarzı ile demokratik halk muhalefeti içindeki ağırlığını her geçen gün arttırmaktadır. Polisin gençliğe karşı kullanmış olduğu şiddet bütün demokratik kitle örgütlerinin tepkisine sahne oldu. Eylem öncesinde demokratik muhalefeti yanına almaya çalışan gençlik muhalefeti, bir yıldır verdiği mücadelenin ve bu çalışma tarzının ürünlerini toplamaya başladı. Ancak verilen tepkilerin yetersizliği ortadadır. Savaş rejimine karşı verilen mücadelenin ortaklaştırılması kaçınılmazdır. Bu konuda Ankara Demokrasi Platformu benzeri mücadele birliklerinin adımlarının tüm yerel birimlerde örgütlenmesi gerekliliği ortadadır. Gençlik, bu örgütlenmelerde talepleri ve dinamizmi ile bu örgütlenmelerin en aktif unsurunu oluşturmaktadır. Demokratik muhalefetin sokak platformunun yaratılmasında, gençlik her zamankinden daha fazla bir sorumluluğa sahiptir. Yeni dönemde öğrenci gençlik, bu örgütlenmenin yaratılmasında üzerine düşen sorumluluğun bilincinde hareket etmelidir.

Eylemlerin örgütlenmesinde bu süreç düşünülerek hareket edilmeli ve fiili eylem platformları yaratılmalıdır. Gençlik 6 Kasım çıkışı ile bu sorumluluğu yüklenebilme gücüne sahip olduğunu göstermektedir.

Öğrenci cephesi meşrudur

6 Kasım öğrenci cepheleri ve koordinasyonlarının gençlik mücadelesine yön veren tek mücadele örgütü olduğunu gösterdi. Tüm ülkede gençlik, öğrenci cepheleri ve koordinasyonlarının çağrısı ile hareketlendi. Birçok eksiğine rağmen, öğrenci cepheleri ihtiyaç duyduğu örgütlülük ve bilinç düzeyini yaratmada başarılı olduğunu 6 Kasım'da gösterdi. Polis barikatına karşı atılan her kararlı adım, yaratılan mücadele değeri olarak yazıldı gençlik saflarına.

Öğrenci cepheleri, 6 Kasım'da yarattığı değerleri yeni dönem ihtiyaçlarına göre örgütlemelidir. Mücadelenin ihtiyaçları her geçen gün artmaktadır. Bu ihtiyaçların tanımlanması ve karşılanması mücadele açısından kaçınılmazdır.

Öğrenci cephelerinin yerel etkinlik düzeyinin, politik niteliğinin geliştirilmesi bu dönemin önemli görevleri arasında yer almaktadır. Mücadelenin politize edilmesi, üniversitenin bütün alanlarına nüfuz eden bir cephesel faaliyetin örgütlenmesi mücadele açısından kaçınılmazdır. Öğrenci koordinasyonlarının şehirlerdeki örgütlülüğünün mücadele ilkeleri ve işleyişi mücadelenin ihtiyaçlarına göre oluşturulmalıdır. Mücadele örgütünün işleyişi mücadelenin niteliğine göre oluşturulmalıdır. Çünkü en iyi mücadele örgütü, teorik olarak çerçevesi en iyi belirlenmiş örgüt değil, mücadelenin ihtiyacını karşılayan örgüttür.

Ülkenin değişik bölgelerindeki öğrenci koordinasyonlarının düzenli işleyişinin yaratılması bu yılki mücadele döneminin önünde durmaktadır. Bu konuda iradi adımların atılması mücadelenin etkisinin geliştirilmesi açısından kaçınılmazdır.

Ancak mücadele örgütünün devamlılığını belirleyecek olan tavır sistemle çatışma noktasında yaşanacaktır. Sistemle çatışmada, sistemin sınırlarında gezinen gençlik mücadelesinin geleceği olamaz. Bu yüzden gençlik mücadelesi sistemle çatışmada militan bir tavır içerisinde olmalıdır. Her türlü saldırı düzeyini yanıtlayabilecek bir siyasal ufkun mücadeleye kazandırılması, devrimci gençliğin önünde duran önemli görevlerden birisini oluşturmaktadır. Sermayenin ideolojik ve fiili saldırılarına yanıt verme kabiliyeti yüksek bir gençlik örgütlenmesi yaratılmak zorundadır.



Kullanılan her copa karşı, direniş hattını örgütlemek meşrudur

6 Kasım, sistemin demokratik muhalefete bakışını göstermektedir. Herhangi bir hak talebinin devlet güçlerinin düşünce biçimindeki karşılığı baskı ve şiddettir. En azgın ve en vahşi görüntüler yaratılarak düzenlenen saldırılarda hedef taleplerin ve insanların sindirilmesidir. Amerikancı tercihleri halka dayatan sistem, bunu ancak faşizmle uygulamaktadır. Demokratik taleplerin kazanılması, faşizme karşı bir direniş hattının örgütlenmesi ile doğrudan orantılıdır. Sistemle karşı karşıya gelinmeden hiç bir demokratik talep kazanılamamaktadır. En küçük demokratik hakkın kazanımı dahi, başından itibaren devletle çatışma göze alınarak örgütlenmek zorundadır.

6 Kasım'daki görüntüler, gençliğin kendini savunmasının meşru olduğunu göstermektedir. Sisteme karşı bir direniş hattının örgütlenmesinde gençliğin, kendi savunma araçlarını yaratması ve kullanması zorunludur. Sistemin saldırgan tavrının geriletilmesi ancak bu tarz bir mücadele ile mümkündür. Savunma araçlarının kullanılması, gençlik mücadelesinin kitleler gözündeki meşruiyetini ve inandırıcılığını arttıracaktır. Bu konuda ilk girişim, doğal savunma araçlarıdır. Özel örgütlenmelerin yaratılması ve disiplinin sağlanması gençlik mücadelesinin kazanımlarına ulaşmasında önemli adımlardan

birini oluşturacaktır. Bu noktada gençlik mücadelesine uygun savunma araçlarını kullanmaktan çekinmemelidir.



Amerikancı, faşist sisteme karşı, demokratik üniversite

Amerikancı, IMF patentli özelleştirme programı her geçen gün daha fazla insanı sefalete sürüklüyor. Yaratmış olduğu tahribatın boyutları gün geçtikçe artıyor. Üniversitenin tercihi ise azalıyor: Üniversiteler ya paralı, polisli, otoriter anti demokratik kapitalist işletmeler olacak ya da bilginin toplumsallaştığı, devlet otoritesinin değil özgür katılımın egemen olduğu, kendi kararlarını alabilen demokratik kurumlar olacak.

Paranın egemen olduğu ve onun kolluk kuvvetlerinin denetlediği bir üniversite, toplumun değil, sermayenin bir ihtiyacıdır. Yeni bir toplumsal işlevin üniversiteyi belirlemesi ise toplumun ihtiyacıdır. Demokratik üniversite mücadelesi, üniversitenin sermaye ihtiyacına göre değil de halkın ihtiyaçlarına göre örgütlenmesi, üniversitenin toplumsal mücadeleye taraf edilmesi anlamına gelmektedir. Bu mücadele ise başından beri sistemle çatışmayı göze alarak başarılabilir. Çünkü sermayenin tercihlerine karşı çıkmak, onun çıplak zor gücüyle karşı karşıya gelmek anlamına gelmektedir.

6 Kasım, gençliğin Amerikancı ve faşist savaş rejimine bir yanıtı ve sonucudur. Gençlik, demokratik üniversite mücadelesini, savaş rejimine ve uygulamalarına karşı bir direniş hattı ile ve halk için bir üniversite mücadelesi içerisinde yaratacaktır. Mücadelenin gelişmişlik düzeyinin arttırılması, demokratik üniversite mücadelesinin sokakta ve sistemin saldırılarını göğüsleyerek başarıya ulaşabilir. Gençlik, Amerikancı ve faşist savaş rejimine karşı, demokratik üniversite mücadelesiyle bir direniş hattı yaratacaktır. Emperyalizme, faşizme karşı bağımsız bir Türkiye'nin yaratılması bu direnişin örgütlenmesiyle mümkündür. Fermanları yakarak, mücadelesinde her gün biraz daha ilerleyen gençlik, özgürlüğünün bilinciyle bu hattı yaratma kabiliyetine sahiptir.

Amerikancı ve faşist Refah-yol hükümetine karşı; parasız, özerk, bilimsel, özyönetim ilkelerine sahip, halk için bilim üreten, demokratik üniversitenin yaratılması gençliğin onurlu mücadelesi ile mümkündür ve gençlik onurunu çiğnetmeyecektir. Amfiler, kantinler, sokaklar, meydanlar gençliğin mücadelesi ile özgürleşecek.


Yüklə 487,39 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin