(Nuclear Energy and Kyoto Protocol, OECD, NEA, 2002)(TAEK)
Sonuç olarak; büyük miktarda enerji talebinin karşılanması söz konusu olduğunda, nükleer enerji sera gazı emisyonuna en az sebep olacak enerji yoğun bir seçenektir.
C- Hidrojen ve Sera Gazları Emisyonları
Hidrojen; kolayca ve güvenli olarak her yere taşınabilen, taşınmasında çok az enerji kaybı olan, sanayide, evlerde ve taşıtlarda kullanılabilen, tükenmez, temiz, kolaylıkla ısı, elektrik ve mekanik enerjiye dönüşebilen, karbon içermeyen, ekonomik ve hafif bir enerji kaynağınıdır.
Hidrojen enerjisi konusuna Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı büyük önem vermektedir. 18-19 Haziran 2003 tarihleri arasında Paris'te yapılan Uluslararası Enerji Ajansı Hidrojen Enerjisi Koordinasyon Grubu 1. Toplantısında ülkemizdeki bor kaynakları ve hidrojen sülfür kaynaklarının hidrojen enerji teknolojileri konusunda değerlendirilmesine ilişkin ortak çalışmaların yapılması kararlaştırılmış ve Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi'nin (ICHET) kurulmasına ilişkin anlaşma, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü (UNIDO) arasında, 21 Ekim 2003 tarihinde Viyana'da imzalanmıştır.
Türkiye'de hidrojen üretiminde kullanılabilecek kaynaklar; hidrolik enerji, güneş enerjisi, rüzgar enerjisi, deniz-dalga enerjisi, jeotermal enerji ve nükleer enerjidir. Türkiye gibi gelişme sürecinde ve teknolojik geçiş aşamasındaki ülkeler açısından, uzun dönemde fotovoltaik güneş-hidrojen sistemi uygun görülebilir.
Türkiye'nin hidrojen üretimi açısından başka bir şansı da uzun bir kıyı şeridi olan Karadeniz'in tabanında kimyasal biçimde depolanmış hidrojen bulunmasıdır. Karadeniz'in suyunun % 90'ı anaerobiktir ve hidrojensülfid (H2S) içermektedir.
Hidrojen kullanımı çok temiz bir yakıttır. Hidrojenin yanması veya yakıt hücresinde tüketilmesi sonucu son ürün olarak sadece su üretilir. Yanma yüksek sıcaklıkta olursa havadaki azot ve oksijenden NOx oluşabilir. Ancak bu sorun diğer yakıtlarla aynıdır ve kontrol edilebilir. Diğer yakıtların aksine hidrojen elementlerden üretilen kirletici içermez. Bu nedenle de SO2, CO, CO2, uçucu organik kimyasallar oluşmaz Tablo-34'de farklı enerji sistemlerinden üretilen kirleticilerin miktarları görülmektedir. Hidrojen kullanımı sonucunda sadece su oluştuğundan çevresel ve iklimsel kalite iyileşecektir. Ancak bu iyileşmelerin olabilmesi için hidrojen kullanımına bir an önce geçilmesi gerekmektedir.
Tablo- 34: Enerji Sistemlerinde Üretilen Kirletici Miktarları
Kirletici
|
Fosil Yakıt
Sistemi (kg/GJ)
|
Kömür/Sentetik
Fosil Sistem (kg/GJ)
|
Solar-Hidrojen
Sistemi (kg/GJ)
|
CO2
|
72,40
|
100,00
|
0
|
CO
|
0,80
|
0,65
|
0
|
SO2
|
0,38
|
0,50
|
0
|
NOx
|
0,34
|
0,32
|
0,10
|
HC
|
0,20
|
0,12
|
0
|
Partikül Madde
|
0,09
|
0,14
|
0
|
D- Sera Gazları Emisyonu Azaltımına Etkili Olacak Yeni Enerji Teknolojileri ve Kaynakları
Geleceğin enerji teknolojileri sera gazlarının azaltılması yönünde büyük bir potansiyel arz etmektedir. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Enerji Sistemleri ve Çevre Araştırma Enstitüsü bünyesinde; Yenilenebilir Enerji Teknolojileri, Ulaşım Teknolojileri, Enerji Üretim & Dağıtım Teknolojileri, konularında araştırma projeleri yürütülmektedir. Sera gazlarının azaltılması bu projelerin ortak hedefidir. Söz konusu teknolojilerin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması ile sera gazlarının azaltılması mümkün olabilecektir. Ulusal kaynakların yanında, uluslararası araştırma fonlarının da kullanılarak uluslararası işbirliklerinin geliştirilmesinin önemli olduğu değerlendirilmektedir. Üzerinde çalışılan projeler ve araştırma alanları şunlardır;
Projeler; Ergimiş Karbonatlı Yakıt Pilleri, Yakıt Hazırlama – Hidrojen Üretimi (Reformer), Enerji Tasarruf Potansiyellerinin Çıkartılması, Güneş Enerjisi Isıtma Sistemleri, PV (Fotovoltaik ) Sistemleri, Yanma ve Gazlaştırma Sistemleri, Elektrikli veya Hibrid Elektrikli Araç Teknolojileri (Sivil ve Askeri Uygulamalar), Enerji Depolama ve Yönetim Sistemleri, Alternatif Yakıtlar ve Alternatif Yakıtlı Araçlar, Katı, Sıvı ve Gaz Atıkların Yakılarak Bertaraf Edilmesi, Yanma ve Proses Gazlarından Kükürtdioksit Giderilmesi, Yanma ve Proses Gazlarından Azotoksitlerin Giderilmesi, Yanma ve Proses Gazlarından Organik Bileşiklerin Giderilmesi, Proses Gazlarından Organik Bileşiklerin Geri Kazanılması.
Desire Diesel Fuel Processing for Fuel Cells (CEPA 16 ), 2001-2004, Molten carbonate fuel cell naval generator (CEPA 16), 2002-2004, Biomass Cogeneration Network, 5th FWP, 2001-2003, IRMATECH, 5th FWP, 2002-2004, Development of Fuel Cell Technologies in Direction to the Production of Clean Energy, Absorpsiyonlu Soğutma Sistemi, NATO İleri PV ler , Tatlı sorgum biyokütle, Hibrid Elektrikli Muharebe Aracı Projesi, Elit-1 Hibrid Elektrikli Araç Projesi, WEAG RTP 16.02 Kara Taşıtları Entegrasyonu, WEAG JP 16.01 Deniz Sistemleri Entegrasyonu, WEAG JP 16.04 Enerji Depolama, Petrol Ofisi Projesi, “Sugözü Termik Santralı”, “Çan Termik Santralı”, “Toyota-Kritik Proses”, “Emisyon ve İmisyon”, “Organik Ölçümler”
Araştırma alanları; Yakıt Pili Teknolojileri; Projenin birinci aşaması olan “1.5 kW Polimer Elektrolit Membran (PEM) Tipi Yakıt Pili Sisteminin Kurulması” aşamasında 1.5 kW yakıt pil modülü ve sistem alt bileşenlerinin temin edilerek yakıt pil sisteminin kurulması, projenin ikinci aşamasında ise PEM tipi yakıt pili sisteminin geliştirilmesi ve yakıt pil sisteminin evsel ya da araç kullanımı için sistem entegrasyonu hedeflenmiştir. PEM Yakıt Pilleri; İleri Silikon Güneş Hücreleri ve PV modülleri, İnce film silikon PV teknolojisi modifikasyonu, Novel silikon güneş hücresi geliştirme, İleri PV modüllerinin geliştirilmesi, PV prototiplerinin demonstrasyonu, Teknoloji transferi
Sweet Sorghum; C4 sınıfı tropikal bir bitki olup TÜBİTAK-Marmara Araştırma Merkezinde alternatif enerji kaynaklarının kullanımına yönelik projelerden biri olarak gerçekleştirilmiştir. Proje kapsamında tatlı sorgum evsel ısıtma uygulamaları için briketlenmiş ve alternatif bir enerji kaynağı olarak kullanılır hale getirilmiştir. Isıl değeri yaklaşık 15.000 kj/kg olan bu yakıtın Türk linyitleri ile birlikte briketlenerek kullanımı sayesinde kömür yanması ile açığa çıkan emisyonların azaltılması mümkündür.
Absorbsiyonlu Soğutma Sistemleri; Türkiye güneş enerjisinin yoğun olarak kullanımı için çok uygun bir konumdadır. Absorbsiyonlu soğutma farklı uygulama sistemleri için oldukça gelecek vadeden bir teknolojidir.
Akışkan Yatakta Yakma – Türk Linyitleri; Bu proje “Kömür Taşıma ve Kullanım Teknolojileri” adı altında yürütülmüş projenin içinde sürdürülen çalışmaların bir bölümü olarak gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada belli başlı dokuz Türk linyiti için akışkan yatakta yakma çalışmaları ve yanma sonucu oluşan emisyonlar tayin edilmiştir. Yüksek kükürt ve kül içerikli kömürlerimizin etkin şekilde değerlendirilmesi için uygun bir sistem olan akışkan yatakta kömürlerimizin davranışları incelenmiştir
2-İletim ve Dağıtımda Teknik ve Teknik Olmayan Kayıplar
Türkiye’nin iletimden kaynaklan kayıpları, % 3 civarında olup bu oran dünya standartlarındadır. Dağıtımdan (36 kV altı ) kaynaklanan kayıplar ise çok yüksektir. Üretim kaynağından nihai tüketiciye kadar olan ve önlenemeyen teknik kayıplar gelişmiş ülkelerde %7-8 mertebesindedir. Ülkemizde toplam kayıp-kaçak oranı halen % 22 düzeyindedir. Bu değerin %7’sinin zorunlu teknik kayıp olduğu düşünülürse kaçak elektrik kullanımı % 15 civarındadır. Elektrik Enerjisi Sektörü Reformu ve Özelleştirme Strateji Belgesi’nde enerji sektörünün büyük sorunu olan kayıp kaçakların Dünya standartlarına indirilmesi hedeflenmiştir. Kayıp kaçak oranlarının yıllar itibarı ile değişimi aşağıdaki grafikte verilmiştir.
Kayıp ve Kaçakların Azaltılması Konusunda Öneriler;
-
Dağıtım şebekesinde talep artışı doğrultusunda trafo güçlerinin veya ihtiyaca göre iletken kesitlerinin artırılması,
-
Yük yoğunluğu az olan trafoların gücünün azaltılması,
-
Scada’nın, ring sisteminde, yük yönetimi konusunda etkin kullanımı,
-
Kompanzasyon sistemlerinin kurulması,
-
Sayaç ayar ve muayenelerinin periyodunda yapılması,
-
Ölçü sistemi (akım trafosu,gerilim trafosu,sayaç) sahaya montajı yapılmadan önce kalibre edilmeli ve periyodik zamanlarda kalibrasyon işlemleri tekrarlanmalı,
-
Şehir içindeki havai hatların yeraltına alınması,
-
Fazlardaki dengesiz yüklenmelerin ortadan kaldırılması,
-
Orta Gerilim Dağıtım Voltajı’nın 15 kV’tan 31,5kV’a yükseltilmesi,
-
Enerji yatırımları planlanırken güç talebinin gerçekleri yansıtması,
-
Uzun gelecekte olabilecek ihtimaller abartılmamalı,
-
Dağıtım Sistemleri’nin bakım-onarımlarının yapılması çalışmalarıdır.
Kaçak Elektrik Kullanımının Önlenmesi İçin Öneriler;
-
Kesinleşen cezalar (mahkemelerce) vergi yüzsüzleri gibi hem yerel hem de
ulusal gazetelerde teşhir edilsin,
-
Hırsızlığın tabi sonuçları uygulansın ve hırsız kamu haklarından yasaklansın,
sürücü ehliyetlerine el konulması gibi yasalar uygulansın,
-
Kaçak ihbarı yapanlar ödüllendirilsin,
-
Bölgesel tarifeye geçilerek, kaçakları az olan bölgeler doğal olarak ucuz elektrik kullanarak ödüllendirilsin,
-
Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı ile temas kurularak eğitici
programlar hazırlanması yönünde girişimlerde bulunulması.
4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nda ve ikincil mevzuatında, kayıp ve kaçağa önem verilmiştir. Gelecekte sayıları artacak olan dağıtım şirketlerinin tarife düzenlemesinde kayıp ve kaçağın önemi çok büyük olacaktır. Kayıp ve kaçağı düşük olan tarife yapısının piyasada rekabet şansı da yüksek olacaktır.
BÖLÜM-V
SERA GAZI EMİSYONLARININ AZALTILMASINA YÖNELİK DÜZENLEMELER
1- Türkiye’de Emisyon Azaltımı İçin Teşvik Mekanizmaları
4628 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve İlgili Mevzuatı Çerçevesinde Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Desteklenmesine ilişkin olarak yapılan düzenlenmeler 7 başlık altında toplanmıştır;
-
Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesisi kurmak üzere lisans almak için başvuruda bulunan tüzel kişilerden lisans alma bedelinin yüzde biri dışında kalan tutarı tahsil edilmemektedir.
-
Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesisleri için ilgili lisanslara derç edilen tesis tamamlanma tarihini izleyen ilk sekiz yıl süresince yıllık lisans bedeli alınmamaktadır.
-
Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesislerine, TEİAŞ ve/veya dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından, sisteme bağlantı yapılmasında öncelik tanınmaktadır.
-
Perakende satış lisansı sahibi tüzel kişiler, serbest olmayan tüketicilere satış amacıyla yapılan elektrik enerjisi alımlarında, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı bir üretim tesisinde üretilen elektrik enerjisi satış fiyatı; TETAŞ’ın satış fiyatından düşük veya eşit olduğu ve daha ucuz bir başka tedarik kaynağı bulunmadığı takdirde, öncelikli olarak söz konusu yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesisinde üretilen elektrik enerjisini satın almakla yükümlü kılınmıştır.
-
Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesisleri, Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği uyarınca yük alma ve yük atma tekliflerini Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezine vermekten ve Milli Yük Tevzi Merkezi tarafından verilecek yük alma ve yük atma talimatlarına uygun hareket etmekten muaf tutulmuşlardır. Kojenarasyon özellikli üretim tesisleri de bu kapsamdadır.
-
Elektrik Piyasasında Mali Uzlaştırma Yapılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Tebliğ uyarınca; ürettikleri elektrik enerjisini toptan satış ve perakende satış lisansı sahibi tüzel kişilere satan rüzgar enerjisine dayalı üretim tesisleri ile kanal tipi hidroelektrik üretim tesislerine, Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği yürürlülüğe girene kadar söz konusu Tebliğ hükümleri uygulanmayacak ve mali uzlaştırmaya tabi tutulmayacaklardır.
-
Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesislerinde üretim yapan üretim, otoprodüktör ve otoprodüktör grubu lisansı sahibi tüzel kişiler, bir takvim yılında lisanslarında yer alan/öngörülen ortalama yıllık üretim miktarını geçmemek kaydıyla özel sektör toptan satış şirketlerinden elektrik enerjisi satın alabilirler.
Gelişmiş ülkelerde yürürlükte olan teşvik önlemleri genellikle göreceli olarak geri kalmış bölgeleri kalkındırmak, teknolojik gelişmeyi devam ettirmek, bazı faaliyetlerde verimliliği arttırmak ve işsizliği azaltmak için uygulanmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde ise genel anlamda teşvikler, ekonomik ve bölgesel kalkınmayı sağlamak, sanayileşmek, bazı sektörlerde dünya piyasaları ile rekabet edebilme imkanına kavuşmak, kaynakların rasyonel dağılımını sağlamak gibi gerekçelere dayanmaktadır.
Türkiye gelişmekte olan bir ülke olarak kendine has ekonomik yapısı, bölgeler arası gelişmişlik düzeyi arasındaki farklılıklar stratejik yönlendirmeyi ve teşvikleri daha uzun yıllar zorunlu kılmaktadır. Çünkü; serbest piyasa şartları içinde yeni yatırım yapılması, üretim teknolojilerinin yenilenmesi, ürünlerin çeşitlendirilerek ekonomik değerlerde üretilebilmesi için teşvikler gerekli olmaktadır.
Ülkemizin 24 Mayıs 2004 tarihinde taraf olduğu İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, atmosferde tehlikeli boyuta varan insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının iklim sistemi üzerindeki olumsuz etkisini önlemek ve belli bir seviyede durdurmayı amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda Sözleşme, Ek-I Ülkelerinin 2000 yılında sera gazı emisyon düzeylerini 1990 yılı seviyesine indirmelerini sağlamak üzere iklim değişikliği bağlantılı yeni politikalar benimsemeleri ve gerekli önlemleri almalarını istemektedir.
Türkiye’de 1913 yılından itibaren sanayinin teşviki adı altında bir çok parasal ve vergisel araçlarla sanayi ve yatırımlar teşvik edilmiştir. Türk teşvik sisteminde uygulanan belli başlı teşvik mekanizmaları tesis bazında emisyon indirim karşılığında uygulanması önem arz etmektedir. Ayrıca kısa vadede gerekli alt yapısı oluşturularak “Emisyon Borsası” kurulup, tesisler arasında emisyon alım ve satımına imkan sağlanması, sera gazı indiriminde önemli bir faktör olacaktır.
Uygulanacak teşvik sistemi ile yenilenebilir enerji kaynakları başta olmak üzere tesiste yapılacak enerji tasarrufu, teknolojik gelişim ve modernizasyon faaliyetleriyle elde edilen emisyon azaltım miktarı aşağıda verilen ekonomik araçlar vasıtasıyla müteşebbise nakdi veya ayni yardım şeklinde geri dönmesi sağlanmalıdır. Bunlar: Gümrük Vergisi ve Fon Muafiyeti, Yatırım İndirimi, Kaynak Kullanımını Destekleme Primi, Uygun Koşullu Krediler, Vergi, Resim ve Harç İstisnası, Yatırım Finansman Fonundan Yararlanma, Bina İnşaat Harcı İstisnası, KDV Ertelemesi, Makine Teçhizat Alımında KDV Desteği, Enerji Desteği, Arsa Temini, Dış Kredi Teminat Mektupları Masraflarına Katkı, Kalite ve Standart Sağlama ile Taşınma Desteği şeklinde olabilir.
Beş Yıllık Kalkınma Planlarında yer alan temel ilke ve prensipler doğrultusunda yatırımlara yönelik devlet yardımlarının esasları şu şekilde belirlenmiştir.
AB’ye tam üyelik konusu da dikkate alınarak, teşvik edilecek yatırım projelerinin uzun dönemde rekabet şansına sahip teknolojik yapıda kurulması, mevcut tesislerin ise modernize ve tevsi edilmesi,
Kalkınmada öncelikli yörelere ilişkin olarak yatırım ve işletmelerin modernize ve tevsi edilmesi hususlarının göz önünde bulundurulması,
Teşvik politikası çerçevesinde araştırma-geliştirme, yüksek teknoloji, çevre kirliliğini önleme, enerji tasarrufu, doğal kaynakları harekete geçirme gibi konular üzerinde önemle durulması,
Kalkınmada öncelikli yörelere ilişkin olarak, yatırım ve işletme dönemlerine ait daha etkili tedbirler uygulanması,
1 Ocak 1996 tarihi itibariyle yürürlüğe giren Türkiye-Avrupa Birliği arasındaki Gümrük Birliği Anlaşması uyarınca, Topluluk enerji politikalarına uyum gösterilmesi Türkiye tarafından kabul edilmiş bulunmaktadır. Söz konusu milletlerarası anlaşma, TBMM tarafından onaylanmıştır. Bu durumda, Türkiye'de yürürlükte bulunan enerji politikaları ve ilgili yasal mevzuat ile, Avrupa Birliği mevzuatı arasındaki farkların giderilmesi zarureti doğmuştur.
Avrupa Birliği'nin Yeşil Enerji'yi (Hidroelektrik, Jeotermal, Rüzgar, Güneş, Biyokütle) destekleme politikaları belirlenmiş ve ilgili taraflara bildirilmiş bulunmaktadır. Bu politikaların başlıcaları şunlardır.
CO2 emisyonu oluşturan yakıtlara ek vergiler getirilmekte, yenilenebilir kaynaklardan üretilen enerji (Yeşil enerji) için KDV indirimi öngörülmekte, yenilenebilir kaynaklardan üretilen enerji (Yeşil Enerji) için Ekolojik Vergi geri ödemesi (sübvansiyonu) önerilmektedir.
Yukarıda özetlenen bu kriterlerin, ülkemizde de en kısa zamanda hayata geçirilmesi halinde, bugünkü kriterlere göre 126 milyar kWh olan ekonomik hidroelektrik enerji potansiyelimizin önemli bir sıçrama yapacağı ve halihazırda ekonomik olarak yapılabilir görülmeyen pek çok HES projesinin süratle yapımına başlanması mümkün olabilecektir.
Emisyon indirimi karşılığında teşvik sisteminden yararlanabilecek bazı uygulamalara baktığımızda; müteşebbisin yatırımın % 20’sini enerji tasarrufuna yönlendirmesi durumunda bu miktar kardan amortisman dönemi üzerine dağıtılarak düşülmesine imkan sağlanmalıdır.
Kalkınmada öncelikli yörelerde yapılacak yatırımların yeni teknolojiler getirmesine, tevsi ve modernizasyon yatırımları bulunmalarına veya verimliliği ve organizasyon etkinliğini artırma özelliğine göre verilecek teşvikler emisyon indirimi karşılığında sağlanmalıdır.
Özellikle küçük ve orta ölçekli sanayi kuruluşlarına kuruluş esnasında, verimliliği yükselten tevsi ve modernizasyon yatırımlarında faaliyete geçtiği zaman azaltacağı emisyon oranında kredi verilmelidir.
Genel anlamda enerji tasarruf sağlayan ve verim artırıcı teknolojik yatırımlara yapılacak vergi indirimi ve masraf iadesi gerçekleşecek olan emisyon indirimi nispetinde sağlanmalıdır.
Ülkemizde üretilecek yeni bir mamul veya yeni bir üretim metodu, yeni hizmet uygulamalarına sağlayacağı emisyon indirim oranında masraf iadesi verilmelidir.
Emisyon indiriminden yararlanmak için enerji tasarruf ve verim artırıcı teknolojik yatırımları içeren küçük yatırımlar da bu mekanizmadan faydalanmalıdır.
Yatırımlar yeni istihdam imkanları oluşturmalı, ihracata yönelik olmalı, üretim teknolojisi üstün olmalı, yerli hammadde kullanma imkanı bulunmalı, çevreyi kirletmemeli veya çevre koruma tedbirleri olmalı ayrıca ithal ikame imkanı oluşturulmalıdır,
09.12.1994 tarihinde kabul edilen 4059 sayılı Hazine Müsteşarlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile, kalkınma planları ve yıllık programlardaki ilke, hedef ve politikalar yönünde yatırımların ve döviz kazandırıcı hizmetlerin ihracat ve ithalat politikalarının hedefleri de gözetilerek desteklenmesi ve yönlendirilmesi konularında teşvik tedbirlerini hazırlamak, uygulamak, uygulamayı takip etmek ve değerlendirerek gerekli tedbirleri almak, yatırımları teşvik mevzuatı çerçevesinde yatırım projelerini değerlendirerek uygun görülenleri teşvik belgesine bağlamak, teşvik tedbirlerini uygulamakla görevli kuruluşlar arasında koordinasyon görevi Hazine Müsteşarlığı, Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğü’ne verilmiş olduğundan 10.06.2002 tarih ve 2002/4367 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uygulanmasına ilişkin 2002/1 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın Uygulanmasına İlişkin Tebliğ çerçevesinde enerji üretimine yönelik yatırımlar Yatırım Teşvik Belgesine bağlanmakta olup, anılan ve diğer ilgili tebliğler çerçevesinde, Gümrük Muafiyeti ve KDV İstisnası gibi destek unsurları uygulanmaktadır.
Anılan Tebliğ‘in 24. maddesinin (b) şıkkı kapsamında; çevre koruma ile ilgili yatırımlar, ”Çevre Bakanlığı’nca sıcak nokta olarak belirlenmiş acil önlem gerektiren çevre kirliliklerinin giderilmesi dahil üretim için hammadde ithalatı gerektirmeyen katı-sıvı-gaz tehlikeli atık ve benzeri yurt içindeki her türlü atığın toplanması, geri kazanılması, arıtılması ve bertaraf edilmesine ilişkin teknolojilere ilaveten çevre kirliliği oluşturabilecek durumları önlemeye ve doğal kaynakların rasyonel kullanımına yönelik temiz üretim teknolojileri, temiz ürünler üreten teknolojiler, temiz biyoteknoloji, temiz enerji teknolojileri, sürdürülebilir tarım teknolojileri gibi çevre ile uyumlu teknolojiler konusundaki yatırımlar” olarak tarifi yapılarak, teşvik belgeli ya da belgesiz olarak bütçe kaynaklı kredi tahsisi yapılabilecek yatırımlar olarak değerlendirilmektedir.
Diğer taraftan, elektrik enerjisine yönelik yatırımlar da, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı veya Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından verilen faaliyet iznine (Kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılacak Yıllık Yatırım Programı’nda yer alan yatırımlarda aranmaz.) istinaden ve herhangi bir kriter aranmaksızın teşvik belgesine bağlanmaktadır.
2-Sera Gazı Emisyonunun Azaltılması Amacıyla Kullanılabilecek Dış Finansman İmkanları
Ülkemizin dış finansman kaynaklarından sera gazı emisyonunun azaltımına yönelik projeler için temin edebileceği kredi veya hibe kaynakları konusunda bir çalışmanın yapılabilmesi için, öncelikle konunun ülkemizin politika gündemine taşınması ve Türkiye’nin kalkınma öncelikleri arasında bu konunun öneminin tayin edilerek, bu amaçla yapılması gereken yatırımların maliyetine ilişkin tablonun ortaya konması gerektiği düşünülmektedir. Yurt dışından kaynak arayışına çıkılması için bu alanda ne tür somut projeler hazırlanabileceğinin bilinmesinde yarar vardır. Bu çerçevede, ülkemizin bu amaçla ihtiyaç duyacağı kaynak ihtiyacının ortaya konması ve gerekli projelendirme çalışmalarının yapılarak Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanan yıllık yatırım programlarında yer alması halinde, kamu kurum ve kuruluşlarının ya doğrudan kendilerinin gerçekleştirecekleri projeler ya da aracılık edecekleri özel sektör projelerinin finansmanı için gerek uluslararası kuruluşlardan gerekse Hükümetler ya da ticari banka ve kurumlardan kaynak teminine yönelik girişimde bulunulabilecektir.
Öte yandan, halihazırda iklim değişikline yönelik projeler için hibe ya da uygun koşullu krediler yoluyla finansman sağlayan kaynakların varlığı bilinmektedir. Bunların başında, global çevrenin korunması amacıyla, gelişmekte olan ülkelere finansman sağlayan, Dünya Bankası, UNDP ve UNEP tarafından yönetilen bir fon olan Küresel Çevre Kolaylığı (Global Environment Facility-GEF) gelmektedir. Fon, temel olarak dört alanda faaliyet göstermektedir: a) küresel ısınmanın önlenmesi, b) uluslararası suların korunması, c) biyolojik çeşitliliğin korunması ve d) ozon tabakasına zarar veren maddelerin kullanımının azaltılması. Ayrıca, Temmuz 2002’de başlayan GEF III. Kaynak Artırımı (GEF-III) dönemiyle birlikte, iki yeni alandaki (kalıcı organik kirleticilerin (POPs) azaltılması ve toprak kalitesinin korunması) faaliyetlere de kaynak sağlanması mümkün olmuştur.
“UNFCC, BM-İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi”ne daha önce taraf olmadığından küresel ısınmanın önlenmesi ile ilgili faaliyetler için bugüne kadar GEF’ten kaynak temin edemeyen ülkemizin bundan böyle GEF’ten bu amaçla kaynak temin etmesi imkanı doğmuştur.
1991 yılından bu yana faaliyet göstermekte olan GEF’ten 2002 yılı sonuna kadar sera gazı azaltımına yönelik çeşitli projeler için gelişme yolundaki ülkelere yaklaşık 1,4 milyar ABD doları kaynak sağlanmıştır. 2002-2006 yıllarını kapsayan dönemde ise sera gazı emisyonu azaltımını hedefleyen projeler (enerji tasarrufu ve verimliliği, yenilenebilir enerji, düşük sera gazı üreten teknolojilerin kullanımının yaygınlaştırılması, sürdürülebilir ulaşım projeleri) ile kapasite geliştirme faaliyetleri için yaklaşık 1 milyar ABD dolar’lık kaynak ayrılması planlanmıştır. Ülkemizin iyi hazırlanmış projeler sunması halinde, hibe ya da uygun koşullu kredi şeklinde sağlanmakta olan GEF kaynaklarından yararlanabilmesi mümkündür.
Ayrıca, Marakeş’te yapılan 7. Taraflar Konferansında, GEF yönetiminde yürütülmek üzere, yeni finansman kaynaklarının yaratılması konusunda karara varılmıştır. Henüz yaratılacak toplam kaynak tutarı belli olmamakla birlikte, bunlar arasından gelişme yolundaki ülkeler ve bu bağlamda ülkemizin de yararlanabileceği tipte fonlar da bulunmaktadır:
Dünya Bankası; Yenilenebilir Enerji Kredisi, Ülkemizde yenilenebilir enerji kaynaklarıyla enerji üretimini teşvik etmek amacıyla, özel sektör eliyle gerçekleştirilecek nitelikli yenilenebilir enerji projelerinin finansmanı için, Dünya Bankası’ndan 5 Mayıs 2004 tarihinde imzalanan Kredi Anlaşması ile yaklaşık 200 milyon ABD Doları tutarında bir kredi temin edilmiş olup kredi 30 Temmuz 2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretiminin artırılması amacıyla özel sektöre uygun koşullu (uzun vadeli ve düşük faizli) kredi sağlanmasını hedef alan kredi, Türkiye Kalkınma Bankası (TKB) ve Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB) aracılığıyla uygun projesi bulunan özel sektör yatırımcılarına kullandırılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti adına Hazine Müsteşarlığı tarafından borçlanılan kredi, TKB ve TSKB’ye ikraz edilmiştir. TKB’ye ikraz edilen tutar yaklaşık 50 milyon $, TSKB’ye ikraz edilen tutar ise yaklaşık 150 milyon $ dır. Krediden yararlanacak projelerin seçimi, Dünya Bankası ile mutabık kalınan kriterler çerçevesinde, TSKB ve TKB tarafından yapılacak olup, krediden yararlanmak isteyen özel sektör yatırımcılarının doğrudan TKB ve TSKB ile temasta bulunmaları gerekmektedir.
Kredi ile finansman sağlanabilecek projeler; Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından çıkarılan Lisans Yönetmeliği’nde tanımlandığı gibi, rüzgar, güneş, jeotermal, dalga, gel-git, biyokütle, biyogaz, hidrojen enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesislerinin yapımını içeren projeler ile kurulu gücü 50 MW ve altında olan kanal veya nehir tipi hidroelektrik santrallar ile rezervuar hacmi 100 milyon metre küpün veya rezervuar alanı 15 km2 altında olan hidroelektrik santral projelerinden oluşacaktır.
Dünya Bankası Yönetimindeki Diğer Fonlar; ayrıca, karbon finansmanı adı altında Dünya Bankası yönetiminde oluşturulan çeşitli fonlardan gelişme yolundaki ülkelerin sera gazı azaltımı projelerine finansman imkanı sağlanmaktadır. Bu amaçla oluşturulan fonlar arasında, Prototip Karbon Fonu (Prototype Carbon Fund-PCF), Hollanda Temiz Kalkınma Kolaylığı (The Netherlands Clean Development Facility), Toplumsal Kalkınma Karbon Fonu (The Community Development Carbon Fund-CDCF), Bio-Karbon Fonu (The BioCarbon Fund), İtalyan Karbon Fonu (The Italian Carbon Fund) bulunmaktadır.
Ayrıca, ülkemiz tarafından hazırlanan ve Avrupa Birliği’ne tam üyelik süreci içinde kısa ve orta vadede gerçekleştirilmesi öngörülen taahhütlerimizi içeren Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı’nın “Çevre” başlığı altında yer alan “Hava Kalitesi” alt başlığı altında, kısa vadeli taahhütlerimiz arasında, hava kirleticileri ve sera gazı emisyon envanterlerinin çıkarılmaya başlanması ve hava kalitesi yönetimi için programların geliştirilmesi öngörülmektedir. Orta vadeli taahhütlerimiz arasında da, sera gazı emisyonlarının azaltılması için programların oluşturulmasına yer verilmektedir.
AB’den ülkemize sağlanan hibe kaynakların tahsisatı, Ulusal Program öncelikleri dikkate alınarak yapılmaktadır. Bu kapsamda, söz konusu alanların desteklenmesi halinde bu alanlarda oluşturulabilecek projelerin AB’ den sağlanacak hibelerden ya da AB’nin çevre ile ilgili programlarından finanse edilmesi mümkün olabilmektedir. Diğer taraftan, çevre ve çevreye yönelik sektörler çerçevesinde sunulabilecek projeler için Avrupa Yatırım Bankası ve Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası kaynaklarından da finansman talep edilmesinin mümkün olabileceği düşünülmektedir.
Kreditanstalt für Wiederaufbau (“KfW”); Almanya Federal Cumhuriyeti, “KfW” vasıtasıyla sağladığı çok uygun koşullu krediler ile çevreyi korumaya yönelik projeleri finanse etmektedir. Çevre etmeni nedeniyle, bu projeler genellikle içme suyu, atık su ve katı atık projelerinden oluşmaktadır. Ayrıca, bu krediler kalkınma amaçlı olduğundan, projeler daha çok az gelişmiş ve mali açıdan çok zayıf olan yörelere yönelik olmaktadır. Bunun yanısıra, KfW’nin enerjinin verimliliği konusu ile yakından ilgili olduğu ve konu ile ilgili projelerde kullandırılmak amacıyla kalkınma bankalarına finansman sağlamaya yönelik çalışmalarda bulunduğu bilinmektedir. Bu çerçevede, sera gazı azaltılmasına yönelik projelerin finansmanı için KfW aracılığı ile Alman Hükümetinden sağlanacak finansman imkanlarını dikkate almak mümkündür. Örneğin, sanayide çevre kirliliğini azaltmaya yönelik projelerin finansmanı amacıyla Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (“TSKB”) aracılığı ile sanayi sektöründeki firmalara kullandırılmak üzere hazırlanan “Sanayide Çevre Kirliliğini Koruma Projesi” için KfW’den çok uygun koşullu kredi temin edilmiştir. Söz konusu kredi “credit line” şeklinde alt borçlulara kullandırılmaktadır.
Dostları ilə paylaş: |