3.2. ÖZEL EĞİTİM VE REHABİLİTASYON
3.2.1. Almanya'da Zihinsel Ve Bedensel Özürlülerde 8 Yıllık Eğitim
Modeli
Alman eğitim sisteminde sorunları ne olursa olsun (zihinsel, bedensel) her çocuğun 12 yaşına kadar okula devam etme zorunluluğu vardır. 1-4’üncü sınıflar temel sınıflardır (Grundschule). 5-6’ıncı sınıflar oryantasyon sınıflarıdır (Orientierungstuffe). Burada çocukların 7 - 1O’uncu sınıflar için hangi okullara yönlendirileceğine karar verilir. En başarılı öğrenciler Gymnasium'a, orta düzeydekiler Hauptschule'ye başarı düzeyi düşük olanlar ise Realschule'ye gönderilir. Gymnasium'a veya Hauptschule'ye devam edenler oradan üniversiteye gitme şansını elde ederler. Realschule'ye gidenler ise oradan meslek liselerine yönlendirilirler. Özürlülerin eğitimi Sondernschule'lerde yapılır. Psikolog, özel eğitimci, doktor, öğretmen, okul müdürü, okul psikologu, sağlık bakanlığından bir temsilci, öğrenciyi kabul edecek okulun bir temsilcisi, o güne kadar kendisiyle ilgilenen terapisti (varsa fizyoterapisti),okulun aile birliğinden bir temsilciden oluşan bir ekip, ailenin kararıyla çocuğa test uygular. Bu test sonucunda çocuğun hangi okula gideceğine karar verilir. Sondernschule'ye devam eden bu bireylere de mesleki eğitimden yararlanma imkanları sağlanmıştır.
Özel eğitimde normalizasyon temel ilkedir. Özürlü olmayan bireylere sunulan olanaklar onlara da sunulmaktadır. Bu okul sistemi 16 eyalette de aynı yapıyı korur. Bu sistemde zeka , öğrenme, davranış bozukluğu olanlar ve uzun süre hastanede yatan bireyler için özel okullar vardır. Ayrıca duyu bozukluğu, konuşma ve işitme bozukluğu ve bedensel yetersizliği olanların eğitildiği okullar da bulunmaktadır. Eğitimde kaynaştırma programı da uygulanır.
Kaynaştırma sınıflarına devam eden özürlülere destek eğitimi verilir. Ayrıca ailelerin eğitildiği Aile Danışma Merkezleri bulunmaktadır.
Verilen eğitimde özürlülerin mümkün olduğunca sosyal yaşama katılımı sağlanır. Her özürlü özrünün türü ve derecesi ne olursa olsun pedagojik olarak verilecek desteklerden yararlanmalıdır. Özel yöntemlerle özürlülerin kapasitelerini arttırmak mümkün olabilmektedir. Böylece özürlülerin yaşamı daha anlamlı kılınabilir. Bu sistem, özürlü öğrencilerin merkezde kalma süreleri, eğitim programlarının ve çalışan personelin niteliği gibi faktörlere bağlıdır. Bunların hepsi sistemin devamlılığını sağlayan mekanizmalardır.
Eğitimin asıl amacı özürlü kişinin yaşam boyunca kendi kendine yetebilmesini sağlayacak becerileri kazandırmaktır. Bunun içine toplumsal aktivitelere katılmak, iletişim becerileri, sosyal etkileşim ve duygusal gelişim de girer. Bunların yanısıra akademik beceriler de kazandırılmaktadır. Özürlü kişinin kapasite ve becerilerinin belirlenebilmesi için eğitim ortamında ve günlük yaşamında da gözlenmesi gerekir. Okul içinde uygulanan program pratiğe yöneliktir. Öğretilen herşey aynı zamanda uygulatılır. Çocuğun belli bir alandaki becerisini başka alanlara genellemek yanlış bir çıkarımdır. Bireyselleştirilmiş eğitim programı hazırlanırken kişinin öğrenme kapasitesi ve hızı dikkate alınmalıdır. Öğrenilen beceriyi tekrarlatmak, öğrenmeyi pekiştirici rol oynar, aynı zamanda işlemi hızlandırır. Çocuk ayrı ayrı alanlarda değerlendirilip, yeteneklerine ve kapasitesine göre program hazırlanır. Örnek olarak beden dili ve ses kullanarak harflerin karşılıkları öğretilebilir. Özellikle günlük yaşamda karşılaşabileceği tehlikeler ve olaylarla ilgili kelimeleri, iş yerindeki makinelerin üzerindeki yazıları okuyup anlayabilmesi çok önemlidir. Özel eğitim doğumdan ölüme kadar devam eden bir süreci kapsar. Mesleki eğitim de bunun önemli bir parçasıdır. Zihinsel özürlü insanların toplum yaşamına tam katılımının sağlanabilmesi için gereken becerilerin özel eğitim süresince kazandırılması amaçlanmaktadır. Kişiye özel yaklaşım olmadığı sürece eğitimde başarıdan söz edilemez. Sosyal yaşama katılabilmek özürlü birey için çok önemlidir. Bu tip yaklaşımlar bireysel ve kişisel gelişimi destekler ve sosyal yaşama adaptasyonu arttırır.
Eğitim programı kapsamında günlük yaşama yönelik becerilerin öğretilmesi önemli yer tutar. Eğitim programındaki dersler birbiriyle bağlantılıdır. Örneğin yemek pişirme dersi için gereken alışveriş yine çocuklar tarafından başka bir derste yapılır. Bir derste daire çizdirilirken, yemek pişirme dersinde dairesel bir şekilde kepçe ile yemeği karıştırmaları sağlanır. Bütün bunlar yapılırken aynı zamanda ince motor becerileri, el göz koordinasyonu da geliştirilir. Verilen eğitim sonunda bireyin öğrenme kapasitesi arttırılırken, kendini bağımsız ve özgür hissetmesi sağlanmış olur. Bu yaşamsal faaliyetlerin öğretilmesi eğitim programının iskeletini oluşturur. Okulda öğretilenler dışarıda mutlaka kullanılmalıdır.
Eğitim yaşamın her anını kapsayan bir süreç olarak düşünülmektedir. Kavramlar yaşamdan soyutlanarak öğretilemez. Özellikle yemek dersinde, yemek pişirmenin yanında motor aktiviteler, tat-koku alma, algılama, masada yemek yeme kuralları, insanların tepkilerine karşı doğru davranışlar bir bütün olarak düşünülür. Yaşamın her alanında mümkün olduğunca bağımsız kılmak amaçlanır. Derslerin hepsinde işlenen konuların birbirleriyle bağlantılı olması gerekir. Merkezdeki her on öğrenciye bir sınıf öğretmeni, formasyon almış eğitimci, bir de bakıcı düşmektedir.
Öğrenme kişilikle bağlantılıdır. Örneğin bir çerçeveyi duvara asmak için, verilen süre içerisinde bu işi nasıl çözümleyeceği özürlü bireye bırakılır. Böylece sorun çözümleme ve konsantrasyon becerisi geliştirilir. Bu sistemde eğitim programı çocuk merkezlidir. Eğitim programı çocuğun özelliklerine göre planlanır. Klasik eğitim sisteminde ise durum bunun tam tersidir.
Bu özel okullarda ulaşılması gereken belirli hedefler vardır. Uygun bireysel analizlerle eğitim aşamaları planlanır. Örneğin konuşma bozukluğu olan bireylere farklı tekniklerle kendilerini ifade edebilme becerisi kazandırılır. Konuşması anlaşılmasa bile konuşma isteği onda güven duygusu uyandırır. Konuşma aynı zamanda düşünmeyi de geliştirir. Düşünmek içsel konuşma olarak da kabul edilebilir. Konuşamayan çocuğun düşünme yetisi ilerdeki olası konuşma becerisini geliştirir. İçsel konuşma kişinin düşünme yeteneğinin gelişmesine yardımcı olur. Bu konuşma şekli, iletişimi sağlamasa bile bireyin öğrenme kapasitesini arttırabilir. Sınıf içerisindeki bireylerin sosyal iletişimlerine de yardımcı olur.
Bu sistemde eğitici kadronun işbirliği ve etkileşim içinde olması çok önemlidir. Ayrıca bu sistemde öğrenciler ders programlarına katkıda bulunabilirler. Dersler yaşamdan örneklerle doludur. Örneğin kardan adam kış aylarının, kozalak boyama sonbaharın ders konusu olarak işlenir ve derste işlenenler daha sonra gerçek yaşamda gezilerle pekiştirilir. Süreklilik ve tekrar kişinin kendine güvenini arttırarak, bağımsız yaşayabilmesini sağlar.
Her çocuk için ayrı ayrı düzenlenen gelişim formuna eğiticiler ve aileler görüşlerini ve gözlemlerini kaydederek çocuktaki gelişmeyi rapor ederler. Bu formda çocuğun sosyal, iş-uğraş, akademik ve uyum becerilerinin düzeyi yer almaktadır. Değerlendirme sonucuna göre çocuğun eksiklikleri ya da yeterlilikleri rahatça anlaşılabilir. Bu forma dayanılarak yakın ve uzak hedefler gerçekçi bir şekilde tespit edilir.
Bireysel eğitim programları da bu formlara dayanılarak hazırlanır. Derslerde çocuklara değişik ortam ve koşullarda kullanabilecekleri bilgi ve beceriler öğretilir. Çocuk normal gelişim normlarına göre değil, kendi gelişim düzeyine göre değerlendirilir. Program özürlü bireyin sosyal yaşama katılabilmesi oranında başarılı sayılır.
3.2.2. ABD’de Özürlü Çocukların Egitimi ve Özürlüler Eğitim Yasası
(IDEA)
Amerikan toplumunda özürlü bireyler son 25 yıldır, kurumların, hastanelerin, evlerinin kapalı kapılarının ardına çıkmaya başladılar. Toplumun diğer üyelerinin faydalandığı; okula devam etme, iş bulma, arkadaşlık ve toplum içinde yaşama gibi hak ve ayrıcalıklara ulaşmaya çalışmışlardır.
Bu değişimlerin çoğu federal yasa, örneğin bölüm 504 Rehabilitasyon Eylem 1973, Özürlüler Eğitim Yasası (IDEA), ve Amerikan Özürlüler Yasası (ADA, 1990) nın sonuçlarıdır.
Bu yasaların her biri yetişkin ve çocuk özürlüleri izole eden ve ayrımcılığa neden olan fiziksel ve psikolojik engelleri aşmaya yarayan temel dokümanlar olmuştur.
1970'lerin başında, birkaç eyalette özürlü çocukları bulunan aileler, çocuklarının eğitimlerini sağlayabilmek için davalar açmaya başlamışlardır.
Bu davalardan PARC V. Pennsylvania (1971) and Mills v. Coumbia Bölgesi Eğitim Kurumu (1972) davaları, Bütün Özürlü Çocukların Eğitimi Yasasında önemli rol oynamışlardır. (EAHCA), IDEA' dan önceki yasadır.
EAHCA 1976' da yürürlüğe girdiğinde Amerikan Kongresi tarafından tespit edilen sayıya göre, Amerika'da 8 milyondan fazla özürlü çocuk bulunmaktaydı. Bu çocukların yarısı kendilerine uygun bir eğitimden yararlanamıyorlardı. 1 milyonu ise hiçbir şekilde eğitim olanağından faydalanamıyordu. Bununla birlikte düzenli eğitimde başarısız olan özürlülüğü tanımlanmamış pek çok çocuk vardı.
EAHCA; eyaletleri, özürlü çocukları en az bir kısıtlayıcı ortamda 21 yaşına kadar ücretsiz uygun bir özel eğitim almalarını, eğitim süreçleri boyunca onlara gerekli olabilecek hizmetlerden yararlanmalarını sağlamakla yükümlü kılmıştır.
Yasa, öğrencileri ve aileleri koruyan önlemler için, eyalet ve okul sistemlerinin işlemlerinde bazı prosedürler yerine getirmesini istemişlerdir.
Yasanın uygulanabilmesi için; Kongre, özel eğitim alan her çocuk için gerekli bireyselleştirilmiş eğitim planlarının geliştirilmesi ve her çocuğun bu planlar çerçevesinde eğitim almalarını sağlayacak bir sistem geliştirmiştir. IEP (Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı) çocuğun eğitiminde temel oluşturan ve onun ihtiyaçlarına dayalı geliştirilmiş yıllık ve kısa vadeli amaçları kapsar. Programın devamını sağlarken eyaletler, EAHCA' de belirtildiği gibi, çocukların ortamını onları en az kısıtlayan şekilde oluşturmalılardır. Ayrıca, IEP normal eğitimde başarılı olamadığı zamanlar hariç, normal eğitime devam edilmesini bunun da yardım ve hizmetlerle desteklenmesini vurgulamaktadır. Yasa bu ek yardım ve hizmetleri açıklamamış olmakla birlikte sınıfta bire bir yardım, sınıfın fiziksel düzenlemeleri, teknoloji, araçlar ve program değişikliklerini içeren örnekler vermiştir.
EACHA, özürlülerin özel eğitimlerini sağlamak için çeşitli önlemler, prosedürler getirerek, okul kapılarını özürlülere açmada son derece önemli olmuştur. Bununla birlikte, Birleşmiş Eyaletler Baş Mahkemesinin ilk EAHCA düzenlemelerinde, çocuğun okula başlamasından sonra belirli bir sonuca ulaşmasını garantileyen bir amacı bulunmuyordu. Özel eğitim ve iş ve uğraş tedavisi, sağlık hizmetleri, konuşma terapisi ve psikolojik danışmanlık gibi ilgili hizmetler almaya başlayan özürlü çocuklar 18-21 yaşına kadar ve bağımsız, verimli yaşamalarını sağlayacak okula gerekmedikçe ayrılmamaları öngörülmüştür. Gerçeği ifade etmek gerekirse, ağır duygusal ve öğrenme güçlüğü olan bir çok çocuk okulu başarılı bir şekilde bitirememiştir.
EACHA bir çok kez yenilenmiştir; yürümesi geciken çocukların özel eğitim programları almaları için mücadelelerinde mahkeme giderlerinin, avukat paralarının temin edilmesi, yeni hizmetlerin sağlanması, geçiş programları veya belirli özür türleri için özel eğitim hizmetlerinin geliştirilmesi (travmatik beyin yaralanmaları ve otizm) ve özürlülük terimlerinde değişim örneğin; 'handicap' engellilik kelimesi yerine 'disability' özürlülük kelimesinin kullanılması gibi düzenlemeler yapılmıştır. 1990 yılında yasanın ismi IDEA şeklinde değiştirilmiştir.
En önemli ve iddialı değişiklikler 1997 yılında yapılmıştır. Kongre, bu değişiklikleri yaparken Amerikan Toplumunun bu konuda ne kadar yol aldığı ve özel eğitimin, bütün bir eğitimin parçası olduğundan yola çıkarak şu tespitlerde bulunmuştur;
-
Özürlüler için yüksek beklentilere sahip olmak ve programların genel eğitim programlarına uygunluğunu gözetmek.
-
Çocukların okul ve evlerindeki eğitim süreçlerinde ailelerin de katılımlarını, katkılarını sağlamak, ailenin bu süreçteki rolünü güçlendirmek.
-
Belediye, eyalet ve federe okulların, IDEA ile koordine şekilde çalışmalarını geliştirmesi ve özel eğitimin çocukların gönderildikleri bir yer olmaktan öte onların bulundukları yerde alabilecekleri bir hizmet haline gelmesini sağlamak.
-
Normal eğitimde özürlü çocukların da devamını sağlayacak hizmetler ve yardımcı teknolojilerin geliştirilmesini sağlamak.
-
Yüksek kalite için profesyonel gelişimi desteklemek.
-
Özel eğitim alanındaki öğretmenlerin sayısını artırılmasını sağlamak.
Kongrenin bu bulguları oldukça önemlidir. Çünkü, özel eğitimde düşük beklentiler ve yetersiz profesyonel eğitim, eğitimsel gelişmede engel olmaktadır. Ayrıca özel eğitim, tüm eğitim sistemlerinin bir parçası olarak görülmelidir. Bu yüzden eğitim reformlarına özel eğitimin de dahil edilmesi önem taşımaktadır. Kongrenin bu bulguları önemlidir çünkü, ailenin, profesyonellerin ve toplumun birkaç yıllık süreçte öğrendiklerini ve kaynaştırılmalı eğitimden kazandıklarını yansıtmaktadır.
1997'deki değişiklikler IEP' yi güçlendirerek onu çocuğun eğitiminin ana parçası yapmıştır. Disiplinler arası bir ekip çocuğun içinde bulunduğu bütün şartları gözetmek ve dikkate almak durumundadır. Örneğin; çocuğun işitme kaybı varsa iletişimde olumlu davranış desteği ve stratejiler geliştirmek ya da arkadaşlarında farklı olarak öğrenmede bazı güçlükleri varsa hizmet ve teknoloji takviyesinde bulunmak ya da yetersiz İngilizcesini dikkate almak, kör veya az gören biri için ekip aksi bir karar vermedikçe braille öğrenmesini sağlamak gibi.
1997'deki değişikliklerle IDEA, normal bir sınıfta çocuğun eğitimini sağlamak için destek programları ve okul personeli için gerekli hizmetleri de içine almıştır. Bu hizmet ve destekler her zaman okul personeli için uygun değildir. Bu gibi destek programları hazırlanırken, personel çocuğu izole etmeden, diğer çocuklardan ayırmadan eğitme bilincine sahip olmalıdır.
Özürlü öğrencilerin sayısını artırma çabasını güden IDEA 1997'de eyalet ve belediyeler bazında öğrencilerin eğitime katılımını zorunlu hale getirmiştir. Eyaletler bunun için normal eğitime katılamayan özürlüler için alternatif test programları hazırlamalılar ve bununla birlikte geçiş programları mümkün olan en küçük yaşta başlatılmalıdır.
1997' de değişikliklerle ilk kez özürlü öğrencilerin disiplini yer almıştır. Okul sistemlerinde özürlü çocukların yer değiştirmelerinde daha esnek iken özürlü çocukların ayrımcılığa tabii olmamaları için IDEA bir seri önlem almıştır. Okulundan ayrılan çocuk, ücretsiz uygun bir kamu eğitimi hakkına sahiptir. Bununla birlikte alternatif düzenlemeler yapılabilir; çocuğun okulundan ayrılmasına sebep olan davranışlarını en aza indirgemek ve yok etmek için bireyselleştirilmiş eğitim planının uygulanması gereklidir (IEP).
IDEA, bir çok diğer Amerikan yasası gibi, bir çok parçaya bölünmüştür, 23 yıllık yasal süreç çelişkilerden ve mahkemelerle geçen; özürlü çocukların ücretsiz, uygun özel eğitimlerini sağlamak için yetersiz, küçük bütçelerle verilen mücadelelerden oluşmaktadır. Birleşmiş Eyaletler Baş Mahkemesi tarafından 1999 yılı başı ve ortalarında başlangıçta IDEA'da yer almayan okulda sağlık hizmetleri ve tıbbi hizmetler değerlendirmeye alınmıştır. Daha sonrası için getirilmiş yenilikler için gerekli düzenlemeler, prosedürler oluşturulması gereklidir. Ayrıca, bazı özür türleri için nasıl bir özel eğitim olacağı tartışmaları devam edecektir. IDEA'nın gerekli gördüğü şartlar belediyeler, eyaletler ve federal bazda tartışılmaya devam edecektir çünkü, tam anlamıyla her yerde uygulanamayan bir yasanın yararları da tam anlamıyla kavranamayacaktır. İnsan hakları ile ilgili bir çok yasanın kendinden kaynaklanan yaptırım gücü dışında hedef grubu tarafından aktif destekle gerçekleşebileceği bir gerçektir. Bunun için özürlü çocuklar ve ailelerinin IDEA'nın gerçekleşmesinden sorumlu bütün kurumları, işlerini verimli bir şekilde yapmaları için izlemeleri gereklidir. Yasayı takip etme ve zorlama, bu çabaların en önemli anahtarlarıdır.
Özel eğitim konusunda bazı çelişkiler bulunmakla birlikte, IDEA milyonlarca özürlü çocuğun, diğer özürlü olmayanlarla birlikte okul ortamını paylaştırmalarını mümkün kılmıştır. Özel Eğitim gerçekten 'özel'dir çünkü, zaman içinde çocukların; arkadaşları, komşuları, kuzenleri, kardeşleri, ablalarının yaptıklarını onların da yapmalarını ve okula devam etmelerini, öğrenmeyi, oynamayı, kendilerini gerçekleştirmeyi, eğitimli vatandaşlar ve toplumun değerli üyeleri olmalarını sağlamıştır.
4. Bölüm
ÖNERİLER
4.1. TIBBİ TANILAMAYA YÖNELİK ÖNERİLER
-
18 Mart 1998 tarih ve 23290 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporu Hakkında Yönetmelik” e göre Yasaya uygun olarak sağlık kurulu raporlarında sadece tıbbi tanılama yer almalı ve eğitsel yerleştirme ile ilgili kararlar yer almamalı,
-
Eğitim ihtiyaçları farklı bir ekiple belirlenmeli, özürlü bireyin hangi eğitim programından yararlanacağı kararı, eğitsel değerlendirme için yapılandırılmış bu ekipler tarafından yapılmalı,
-
Özürlü bireyin eğitsel programının hazırlanmasına temel oluşturacak nitelikte tıbbi değerlendirme verileri raporda ayrıntılı olarak yer almalı,
-
Risk ve gelişim geriliğinin erken dönemde belirlenebilmesi için tıbbi tanılama ekibinde yer alan personel hizmet içi eğitimden geçirilmeli,
-
Aileye tıbbi tanı ile ilgili ayrıntılı sözlü ve yazılı açıklamalarda bulunulmalı, aileleri bilgilendirme ve yönlendirmeyle ilgili hastanelerde bir birim oluşturulmalı,
-
İlgili sağlık personeli özürlü birey ve aileleri ile iletişim, bilgilendirme ve yönlendirme konularında hizmet içi eğitimden geçirilmeli,
Her özürlü birey ve ailesi tıbbi tanılamadan hemen sonra eğitsel tanılamasının yapılabilmesi için yönlendirilmeli,
-
Tanılamanın mümkün olduğunca erken yaşta yapılması için tarama programları geliştirilmeli, her yeni doğan çocuğun tarama programından geçirilmesi zorunlu hale getirilmeli,
-
Hastane ortamında tanı koymaya yardımcı olmak amacı ile yapılan psikolojik ve gelişimsel test uygulamalarında test ortamı ile ilgili, bireyin özürünü ve duygusal durumunu dikkate alan fiziksel düzenlemeler yapılmalıdır.
Özel eğitimde etkili tanı ve değerlendirme, tıbbi tanılamanın yanında, eğitsel ve psikolojik değerlendirmelerin yapıldığı bir süreçtir. Bu nedenle Rehberlik ve Araştırma Merkezleri ile özel özel eğitim kurumları ve rehabilitasyon merkezleri düzeyinde birimler oluşturularak eğitsel tanı, izleme ve değerlendirmelerin yapılması ve bu işlemlerin süreç halinde ele alınması gerekmektedir.
4.2. EĞİTSEL TANILAMAYA YÖNELİK ÖNERİLER
-
573 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliğindeki eğitsel tanı ve değerlendirmede yeni yaklaşımlar ve uygulamalar konusunda alanda çalışan ve ekipte yer alacak kişiler olanaklar doğrultusunda hizmet içi eğitimden geçirilmeli,
-
Yönetmeliklerde belirtildiği gibi ilk eğitsel tanı ve değerlendirme Rehberlik ve Araştırma Merkezleri’nde yapılmalı,
-
Rehberlik ve Araştırma Merkezleri’nde özel eğitim hizmetleri yönetmeliğine uygun olarak çoklu disipliner yaklaşımlı eğitsel tanı ve değerlendirme ekibi oluşturulmalı ve uygulama kısa süre içerisinde yaygınlaştırılmalı,
-
Eğitsel değerlendirme ekibinde bulunan kişilerin görev ve sorumluluklarının tanımı yapılmalı,
-
Eğitsel değerlendirmeleri yapacak personel özürlü bireyin özelliklerine uygun eğitsel değerlendirmeyi yapacak şekilde bilgi ve beceri ile donatılmalı ve ekipteki sorumluluğunu konu alan hizmet içi eğitime tabi tutulmalı,
-
Tüm özel özel eğitim kurumlarına başvuran bireylerin başlangıç değerlendirmesi, gereksinim duyduğu özel eğitim hizmetlerinin belirlenebilmesi ve bireyselleştirilmiş eğitim programlarının hazırlanabilmesi için çoklu disipliner yaklaşım ile kurumlarda bir ekip oluşturulmalı ve eğitsel gelişimin izlenmesi ve değerlendirilmesi de bu ekibin sorumluluğunda olmalı, tüm özel eğitim ve rehabilitasyon kurum ve kuruluşlarında oluşturulan bu ekip Rehberlik ve Araştırma Merkezleri ile iş birliği halinde çalışmalı,
-
Eğitsel tanılama süreci içinde bireyin; yeterli-yetersiz olduğu yönleri, uyumsal özellikleri, eğitsel gereksinimleri aile çevresinin özellikleri, ailenin gereksinimleri de dikkate alınarak değerlendirilmeli,
-
Kurum performans düzeyinin ve gereksinimlerin belirlenebilmesi için uygun gözlem formları geliştirebilmeli, bireyin ailesinin veya sosyal çevresinin kişisel görüşlerinin alınabilmesi için değerlendirme formları oluşturmalı, gerektiğinde Rehberlik ve Araştırma Merkezleri ile iş birliğine giderek destek almalı,
-
Rehberlik ve Araştırma Merkezleri’nde her özür grubuna ve çoklu özre sahip bireylere göre geliştirilmiş testler ve değerlendirme materyalleri geliştirilmeli ve uzmanlar bu materyalleri uygulayabilecek şekilde hizmet içi eğitimden geçirilmeli,
-
Eğitsel tanı ve değerlendirmede kullanılan formal değerlendirme araçlarının kullanımı bu konuda uzmanlaşmış psikologlar tarafından yapılmalı,
-
Psikolojik testlerin uygulandığı mekan fiziksel ve araç-gereç donanımı yönünden test ortamına uygun hale getirilmeli,
-
Rehberlik ve Araştırma Merkezleri, özel eğitim kurum ve kuruluşları, hastaneler ve aile arasında iş birliği ve eş güdüm sağlanmalı,
-
Kurumlar arası destek hizmetlerin alınmasını sağlayıcı mekanizmalar oluşturulmalı, kurumun gerektiğinde alabileceği odyolojik hizmetler, sosyal çalışma hizmetleri, psikolojik hizmetler, fizyoterapi ve meşguliyet terapisi gibi hizmetler veren ilgili servisler kurulmalı, oluşturulabilecek
-
Eğitsel tanı ve değerlendirmenin belli bir süre içinde yapılması kurala bağlanmalı, (diğer ülke yasalarında olduğu gibi 30 gün sınırlaması getirilebilir) bu süre içerisinde birey eğitim hizmetinden yoksun bırakılmamalı,
-
Özürlü bireyin hangi sürelerde yeniden değerlendirileceği Rehberlik Araştırma Merkezlerince karar verilmeli ve yapılacak devlet yardımı kriteri de bu merkezin vereceği rapora göre düzenlenmeli, bu merkezlerde görev yapacak personel nitelik ve nicelik yönünden desteklenmeli, ayrıca gerekli malzeme ve araç gereç donanımındaki gereksinimleri tam olarak sağlanmalı,
4.3. YERLEŞTİRME VE İZLEMEYE YÖNELİK ÖNERİLER
-
Özel özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine açılış izni veren Milli Eğitim Bakanlığı ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, kurum açılış ve kayıt kabul koşullarında benzer uygulamalar ve düzenlemeler yapmalı,
-
Grup eğitimi alması uygun görülen özürlü bireyler, eğitim ortamlarına yerleştirilirken oluşturulan gruptaki bireylerin özel eğitim gereksinimleri ve performans düzeyi gibi özelliklerinin benzer olmasına dikkat edilmeli,
-
Rehberlik ve Araştırma Merkezleri’nce kaynaştırma programından yararlanması uygun görülen özürlü bireylerin yerleştirileceği sınıfların kapasitesine, fiziksel donanımına, eğitim ortamlarına, personel sayısına ve niteliğine dikkat edilerek yerleştirme yapılmalı,
-
Özel eğitim ve rehabilitasyon hizmeti veren tüm kuruluşlarla ilgili bilgiler Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı'nda toplanmalı, güncelleştirilmeli, gerektiğinde ilgili kurumlara ulaştırılabilmeli,
-
Kaynaştırma programına yerleştirme kararı alınan bireylerin yerleştirildikleri eğitim merkezinde/okulundaki eğitimciler konu ile ilgili bilgilendirilmeli,
-
Kaynaştırma okullarına yerleştirilen ve ayrıca özel özel eğitim kurumlarında destek eğitim alan bireyler için Rehberlik ve Araştırma Merkezleri ile kurumlar ve okullar arasında gerekli iş birliği ve eş güdüm sağlanmalı,
-
Kurumlara yerleştirilen özürlü bireyler için hazırlanan eğitim hedeflerine ulaşılabilmesi için izleme ve değerlendirme ölçütleri yeniden gözden geçirilmeli, izleme ve değerlendirme hizmetlerinin işlerliğini sağlamak için önlemler alınmalıdır.
-
Her öğrenci farklı bir birey olarak bazı gelişimsel yetersizlikler ve yeterliliklerini kendi içinde barındırır. Bu nedenle bireyin değerlendirme bilgileri temel alınarak eğitim programlarının oluşturulması ya da mevcut eğitim programlarının bireyin özel gereksinimlerine uygun olarak uyarlanması gerekir.
Dostları ilə paylaş: |