Yusuf Ali (English)
|
"It is those who believe and confuse not their beliefs with wrong(901-A) - that are (truly) in security, for they are on (right) guidance." *
|
M. Pickthall (English)
|
Those who believe and obscure not their belief by wrong doing, theirs is safety; and they are rightly guided.
|
En’âm Suresi
83
وَتِلْكَ
işte bunlar
|
حُجَّتُنَا
hüccetlerimizdir
|
آتَيْنَاهَا
verdiğimiz
|
إِبْرَاهِيمَ
İbrahim'e
|
عَلَىٰ
karşı
|
قَوْمِهِۚ
kavmine
|
نَرْفَعُ
yükseltiriz
|
دَرَجَاتٍ
derecelerle
|
مَنْ
kimseyi
|
نَشَاءُۗ
dilediğimiz
|
إِنَّ
şüphesiz
|
رَبَّكَ
Rabbin
|
حَكِيمٌ
hüküm ve hikmet sahibidir
|
عَلِيمٌ
bilendir
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Vetilke huccetunâ âteynâhâ ibrâhîme ‘alâ kavmih(i)(c) nerfe’u deracâtin men neşâ(u)(k) inne rabbeke hakîmun ‘alîm(un)
|
Ali Bulaç Meali
|
Bu, İbrahim'e, kavmine karşı verdiğimiz delilimizdir. Biz, dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz senin Rabbin, hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir.
|
Edip Yüksel Meali
|
Bunlar, halkına karşı kullanması için İbrahim'e verdiğimiz tartışma yöntemidir. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Rabbin Bilgedir, Bilendir. *
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
İşte bunlar, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz delillerimizdir. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Muhakkak Rabbin hikmet sahibidir, bilendir.
|
Süleyman Ateş Meali
|
İşte bunlar, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz hüccet(kanıt)lerimizdir. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
İşte bunlar, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz kanıtlardır. Dilediklerimizi derece derece yükseltiriz. Senin Rabbin Hakîm'dir, Alîm'dir.
|
Yusuf Ali (English)
|
That was the reasoning about Us, which We gave to Abraham (to use) against his people:(902) We raise whom We will, degree after degree: for thy Lord is full of wisdom and knowledge. *
|
M. Pickthall (English)
|
That is Our argument. We gave it unto Abraham against his folk. We raise unto degrees of wisdom whom We will. Lo! thy Lord is Wise, Aware.
|
En’âm Suresi
84
وَوَهَبْنَا
biz hediye ettik
|
لَهُ
ona
|
إِسْحَاقَ
İshak'ı
|
وَيَعْقُوبَۚ
ve Ya'kub'u da
|
كُلًّا
hepsine de
|
هَدَيْنَاۚ
doğru yolu gösterdik
|
وَنُوحًا
Nuh'a
|
هَدَيْنَا
yol göstermiştik
|
مِنْ قَبْلُۖ
daha önce
|
وَمِنْ ذُرِّيَّتِهِ
ve onun soyundan
|
دَاوُودَ
Davud'a
|
وَسُلَيْمَانَ
Süleyman'a
|
وَأَيُّوبَ
Eyyub'a
|
وَيُوسُفَ
Yusuf'a
|
وَمُوسَىٰ
Musa'ya
|
وَهَارُونَۚ
ve Harun'a da
|
وَكَذَٰلِكَ
böylece
|
نَجْزِي
biz ödüllendiririz
|
الْمُحْسِنِينَ
güzel davrananları
|
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Vevehebnâ lehu ishâka veya’kûb(e)(c) kullen hedeynâ(c) venûhan hedeynâ min kabl(u)(s) vemin żurriyyetihi dâvûde vesuleymâne veeyyûbe veyûsufe vemûsâ vehârûn(e)(c) vekeżâlike neczî-lmuhsinîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Ve ona İshak'ı ve Yakub'u armağan ettik, hepsini hidayete eriştirdik; bundan önce de Nuh'u ve onun soyundan Davud'u, Süleyman'ı, Eyyub'u, Yusuf'u, Musa'yı ve Harun'u hidayete ulaştırdık. Biz, iyilik yapanları işte böyle ödüllendiririz.
|
Edip Yüksel Meali
|
Ona İshak'ı ve Yakub'u bağışladık. Her birisine yol gösterdik. Daha önce de Nuh'a ve onun soyundan Davud'a, Süleyman'a, Eyyub'a, Yusuf'a, Musa'ya ve Harun'a da yol gösterdik. Güzel davrananları işte böyle ödüllendiririz.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Biz ona İshak'ı ve Yakub'u da hediye ettik: Hepsine de doğru yolu gösterdik. Nitekim daha önce Nuh'a ve onun soyundan Davud'a, Süleyman'a, Eyyub'a, Yusuf'a, Musa'ya ve Harun'a da yol göstermiştik. Biz güzel davrananlara böyle karşılık veririz.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Biz ona İshak'ı ve (İshak'ın oğlu) Ya'kub'u da hediye ettik; hepsine de doğru yolu gösterdik. Nitekim daha önce Nuh'a ve onun soyundan Davud'a, Süleyman'a, Eyyub'a, Yusuf'a, Musa'ya ve Harun'a da yol göstermiştik. Biz güzel davrananları böyle ödüllendiririz.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Biz ona İshak'ı ve Yakub'u hediye ettik. Hepsini doğruya ve güzele kılavuzladık. Daha önce Nûh'a ve onun soyundan olan Dâvûd'a, Süleyman'a, Eyyûb'e, Yûsuf'a, Mûsa'ya, Hârun'a da kılavuzluk etmiştik. Güzel düşünüp güzel davrananları böyle ödüllendiririz biz.
|
Yusuf Ali (English)
|
We gave him Isaac and Jacob: all (three) we guided:(903) and before him, We guided Noah,(904) and among his progeny, David, Solomon, Job, Joseph, Moses, and Aaron: thus do We reward those who do good: *
|
M. Pickthall (English)
|
And We bestowed upon him Isaac and Jacob; each of them We guided; and Noah did We guide aforetime; and of his seed (We guided) David and Solomon and Job and Joseph and Moses and Aaron. Thus do We reward the good.
|
En’âm Suresi
85
وَزَكَرِيَّا
Zekeriyya'ya
|
وَيَحْيَىٰ
Yahya'ya
|
وَعِيسَىٰ
Îsa
|
وَإِلْيَاسَۖ
ve İlyas'a da
|
كُلٌّ
hepsi
|
مِنَ الصَّالِحِينَ
iyilerden idi
|
Türkçe Transcript (*)
|
Vezekeriyyâ veyahyâ ve’îsâ veilyâs(e)(s) kullun mine-ssâlihîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Zekeriya'yı, Yahya'yı, İsa'yı ve İlyas'ı da (hidayete eriştirdik.) Onların hepsi salihlerdendir.
|
Edip Yüksel Meali
|
Zekeriyya, Yahya, İsa ve İlyas'a da... Hepsi de iyilerden idi
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Zekeriyya, Yahya, İsa ve İlyas'a da (hidayet ettik). Hepsi de salih kullarımızdandı.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Zekeriyya'ya, Yahya'ya, Îsa ve İlyas'a da (yol göstermiştik). Hepsi iyilerden idi.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Zekeriyya, Yahya, İsa ve İlyas... Hepsi iyilik ve barış için çalışanlardandı.
|
Yusuf Ali (English)
|
And Zakariya and Yahya(905) and Jesus and Elias: all in the ranks of the righteous: *
|
M. Pickthall (English)
|
And Zachariah and John and Jesus and Elias. Each one (of them) was of the righteous.
|
En’âm Suresi
86
وَإِسْمَاعِيلَ
İsma'il'e
|
وَالْيَسَعَ
el-Yesa'a
|
وَيُونُسَ
Yunus'a
|
وَلُوطًاۚ
ve Lut'a da
|
وَكُلًّا
hepsini
|
فَضَّلْنَا
üstün kıldık
|
عَلَى الْعَالَمِينَ
alemlere
|
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve-ismâ’île velyese’a veyûnuse velûtâ(an)(c) vekullen feddalnâ ‘alâ al’âlemîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
İsmail'i, Elyasa'yı, Yunus'u ve Lut'u da (hidayete eriştirdik). Onların hepsini alemlere üstün kıldık.
|
Edip Yüksel Meali
|
İsmail, El-Yasa', Yunus ve Lut'a da... Hepsini halklara üstün kıldık.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
İsmail, Elyesa, Yunus ve Lut'u da (hidayete erdirdik). Hepsini âlemlere üstün kıldık.
|
Süleyman Ateş Meali
|
İsma'il'e, el-Yesa'a, Yunus'a ve Lut'a da (yol gösterdik), hepsini alemlere üstün kıldık.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
İsmail, Elyesa', Yûnus ve Lût... Hepsini âlemlere üstün kıldık.
|
Yusuf Ali (English)
|
And Isma´il and Elisha,(906) and Jonas, and Lot: and to all We gave favour above the nations: *
|
M. Pickthall (English)
|
And Ishmael and Elisha and Jonah and Lot. Each one of them did We prefer above (Our) creatures,
|
En’âm Suresi
87
وَمِنْ آبَائِهِمْ
babalarından
|
وَذُرِّيَّاتِهِمْ
çocuklarından
|
وَإِخْوَانِهِمْۖ
ve kardeşlerinden bazılarını da…
|
وَاجْتَبَيْنَاهُمْ
onları seçtik
|
وَهَدَيْنَاهُمْ
ve onları ilettik
|
إِلَىٰ صِرَاطٍ
yola
|
مُسْتَقِيمٍ
doğru
|
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Vemin âbâ-ihim veżurriyyâtihim ve-iḣvânihim(s) vectebeynâhum vehedeynâhum ilâ sirâtin mustekîm(in)
|
Ali Bulaç Meali
|
Babalarından, soylarından ve kardeşlerinden, kimini (bunlara kattık); onları da seçtik ve dosdoğru yola yöneltip-ilettik.
|
|
Dostları ilə paylaş: |