Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı (nuru) kılan Allah'adır. (Bundan) Sonra bile inkâr edenler, Rablerine (bir takım varlıkları ve güçleri) denk tutuyorlar.
Edip Yüksel Meali
Övgü, gökleri ve yeri yaratan, karanlığı ve ışığı vareden ALLAH'a yaraşır. Buna rağmen, inkarcılar Rab'lerini başkalarıyla denk tutuyor.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. Böyleyken kâfirler hâlâ Rablerine başkalarını eşit sayıyorlar.
Süleyman Ateş Meali
Hamdolsun o Allah'a ki, gökleri ve yeri yarattı, karanlıkları ve aydınlığı var etti. Yine de inkarcılar, Rablerine eşler tutuyorlar.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Hamt Allah'adır! O ki gökleri ve yeri yaratmış, karanlıklara ve nura vücut vermiştir. Sonra, gerçeği örtenler bunları Rablerine denk tutuyorlar.
Yusuf Ali (English)
Praise be Allah, Who created the heavens and the earth, and made the darkness and the light. Yet those who reject Faith hold (others) as equal,(834) with their Guardian-Lord.(835) *
M. Pickthall (English)
Praise be to Allah, Who hath created the heavens and the earth, and hath appointed darkness and light. Yet those who disbelieve ascribe rivals unto their Lord.
En’âm Suresi 2
هُوَ
O
الَّذِي خَلَقَكُمْ
sizi yaratıp
مِنْ طِينٍ
çamurdan
ثُمَّ
sonra
قَضَىٰ
koymuştur
أَجَلًاۖ
bir süre
وَأَجَلٌ
bir süre de
مُسَمًّى
belirli
عِنْدَهُۖ
kendi katındadır
ثُمَّ
böyle iken
أَنْتُمْ
siz hala
تَمْتَرُونَ
kuşkulanıyorsunuz
Türkçe Transcript (*)
Huve-lleżî ḣalekakum min tînin śümme kadâ ecelâ(en)(s) ve ecelun musemmen ‘indeh(u)(s) śümme entum temterûn(e)
Ali Bulaç Meali
Sizi çamurdan yaratan, sonra bir ecel belirleyen O'dur. Adı konulmuş ecel, O'nun katındadır. Sonra siz (yine) kuşkuya kapılıyorsunuz.
Edip Yüksel Meali
O ki sizi balçıktan yarattı ve sonra yaşam süresi belirledi. Belirlenmiş süre O'nun katındadır. Siz ise hâlâ kuşku duyuyorsunuz
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Sizi çamurdan yaratan, sonra size bir ecel takdir eden O'dur. Tayin edilen bir ecel de (kıyamet zamanı) O'nun katındadır. Sonra bir de şüphe ediyorsunuz.
Süleyman Ateş Meali
O, sizi çamurdan yaratıp, sonra (da hayatınıza) bir süre koymuştur. (Kafirlerin cezalandırılması için) Belirli bir süre de kendi katındadır. Böyle iken, siz hala kuşkulanıyorsunuz.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Sizi bir balçıktan yaratmış olan O'dur. Sonra hüküm verip bir süre belirlemiştir. Belirlenmiş başka bir süre de onun katındadır. Bütün bunlardan sonra siz hâlâ kuşkulanıp duruyorsunuz.
Yusuf Ali (English)
He it is created(836) you from clay, and then decreed a stated term(837) (for you). And there is in His presence another determined term; yet ye doubt within yourselves! *
M. Pickthall (English)
He it is Who hath created you from clay, and hath decreed a term for you. A term is fixed with Him. Yet still ye doubt!
En’âm Suresi 3
وَهُوَ
O
اللَّهُ
(tek) Allah'tır
فِي السَّمَاوَاتِ
göklerde de
وَفِي الْأَرْضِۖ
yerde de
يَعْلَمُ
bilir
سِرَّكُمْ
sizin gizlinizi
وَجَهْرَكُمْ
ve açığınızı
وَيَعْلَمُ
ve bilir
مَا تَكْسِبُونَ
ne kazandığınızı
Türkçe Transcript (*)
Ve huva(A)llâhu fî-ssemâvâti vefî-l-ard(i)(s) ya’lemu sirrakum ve cehrakum ve ya’lemu mâ teksibûn(e)
Ali Bulaç Meali
Göklerde ve yerde Allah O'dur. Gizlinizi ve açığınızı bilir; kazandıklarınızı da bilir.
Edip Yüksel Meali
O, göklerde ve yerde olan ALLAH. Sizin gizlinizi açığınızı bilir, kazandıklarınızı da bilir
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
O, göklerde de, yerde de (tek) Allah'tır. Sizin gizlinizi, açığınızı ve ne kazandığınızı bilir.
Süleyman Ateş Meali
O, göklerde de, yerde de (tek) Allah'tır. Sizin gizlinizi, açığınızı ve ne kazandığınızı bilir.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
O, göklerde de Allah'tır, yerde de. O, sizin iç dünyanızı da bilir, açığa vurduklarınızı da. Neler kazanmakta olduğunuzu da bilir O!
Yusuf Ali (English)
And He is Allah in the heavens and on earth. He knoweth what ye hide, and what ye reveal, and He knoweth the (recompense) which ye earn (by your deeds).(838) *
M. Pickthall (English)
He is Allah in the heavens and in the earth. He knoweth both your secret and your utterance, and He knoweth what ye earn.
En’âm Suresi 4
وَمَا تَأْتِيهِمْ
onlara gelmez ki
مِنْ آيَةٍ
hiçbir ayet
مِنْ آيَاتِ
ayetlerinden
رَبِّهِمْ
Rablerinin
إِلَّا كَانُوا
olmasınlar
عَنْهَا
ondan
مُعْرِضِينَ
yüz çevirir
Türkçe Transcript (*)
Vemâ te/tîhim min âyetin min âyâti rabbihim illâ kânû ‘anhâ mu’ridîn(e)