Bu da bizim indirdiğimiz bir kitaptır. Kutsal ve bereketli. Artık ona uyun ve sakının ki size rahmet edebilsin.
Yusuf Ali (English)
And this is a Book which We have revealed as a blessing: so follow it and be righteous, that ye may receive mercy:
M. Pickthall (English)
And this is a blessed Scripture which We have revealed So follow it and ward off (evil), that ye may find mercy
En’âm Suresi 156
أَنْ تَقُولُوا
demeyesiniz
إِنَّمَا
yalnız
أُنْزِلَ
indirildi
الْكِتَابُ
Kitap
عَلَىٰ طَائِفَتَيْنِ
iki topluluğa
مِنْ قَبْلِنَا
bizden önceki
وَإِنْ كُنَّا
biz ise idik
عَنْ دِرَاسَتِهِمْ
onların okumasından
لَغَافِلِينَ
habersiz
Türkçe Transcript (*)
En tekûlû innemâ unzile-lkitâbu ‘alâ tâ-ifeteyni min kablinâ ve-in kunnâ ‘an dirâsetihim leġâfilîn(e)
Ali Bulaç Meali
'Bizden önce kitap yalnız iki topluluğa indirildi, biz ise onların ders gördüklerinden habersizlerdik' dememeniz;
Edip Yüksel Meali
Artık, "Bizden önceki iki gruba kitap verildi; biz ise onların öğretilerinden habersizdik," diyemezsiniz.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
(Onu size indirdik ki:) "Kitap, sadece bizden önceki iki topluluğa (yahudi ve hıristiyanlara) indirildi; biz ise, onların okumasından habersizdik (o kitapları okuyamıyor ve dillerini anlayamıyorduk)" demeyesiniz.
Süleyman Ateş Meali
(Onu size indirdik ki) "Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa (yahudilere, hıristiyanlara) indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitapları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)" demeyesiniz.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
"Kitap, bizden önce iki topluluğa indirildi. Biz onu okuyup araştırmaktan gerçekten habersizdik." demeyesiniz.
Yusuf Ali (English)
Lest ye should say: "The Book was sent down to two Peoples before us, and for our part, we remained unacquainted(981) with all that they learned by assiduous study:" *
M. Pickthall (English)
Lest ye should say : The Scripture was revealed only to two sects before us, and we in truth were unaware of what they read;
Ya da: 'Kitap bize de indirilseydi, elbette onlardan daha çok doğru yolda olurduk' dememeniz (için) işte size Rabbinizden apaçık bir belge, bir hidayet ve bir rahmet gelmiştir. Allah'ın ayetlerini yalanlayandan ve (insanları) ondan alıkoyup-çevirenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden alıkoyup-çevirenlere, bu 'engelleme ve çevirmelerinden' dolayı pek çetin bir azabla karşılık vereceğiz.
Edip Yüksel Meali
Yahut, "Bize de kitap indirilseydi onlardan daha doğru yolda olurduk," da diyemezsiniz. Size Rabbinizden bir delil (beyyine), bir hidayet ve bir rahmet gelmiş bulunuyor. ALLAH'ın ayetlerini yalanlayıp ondan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? Ayetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden ötürü azabın en kötüsüyle cezalandıracağız.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Yahut: "Eğer bize kitap indirilseydi, biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk", demeyesiniz. İşte size de Rabbinizden açık delil, hidayet ve rahmet geldi. Allah'ın âyetlerini yalanlayıp, onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? Âyetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmeleri sebebiyle azabın en kötüsüyle cezalandıracağız.
Süleyman Ateş Meali
Yahut: "Eğer bize Kitap indirilseydi, biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk." demeyesiniz. İşte size de Rabbinizden açık delil, hidayet ve rahmet geldi. Allah'ın ayetlerini yalanlayıp onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? Ayetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden ötürü, azabın en kötüsüyle cezalandıracağız.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Şunu da söylemelisiniz: "Eğer bize Kitap indirilmiş olsaydı, onlardan daha doğru yürüyüşlü olurduk." Artık size Rabbinizden bir beyyine, bir kılavuz ve bir rahmet gelmiş bulunuyor. Allah'ın ayetlerini yalanlayıp onlardan yüz çevirenden daha zalim kim var? Ayetlerimize sırt dönenleri, yüz çevirmeleri yüzünden azabın en acıklısıyla cezalandıracağız.
Yusuf Ali (English)
Or lest ye should say: "If the Book had only been sent down to us, we should have followed its guidance better than they." Now then hath come unto you a clear (sign)(982) from your Lord,- and a guide and a mercy: then who could do more wrong than one who rejecteth Allah.s signs, and turneth away therefrom? In good time shall We requite those who turn away from Our signs, with a dreadful penalty, for their turning away. *
M. Pickthall (English)
Or lest ye should say: If the Scripture had been revealed unto us, we surely had been better guided than are they. Now hath there come unto you a clear proof from your Lord, a guidance and a mercy; and who doeth greater wrong than he who denieth the revelations of Allah, and turneth away from them? We award unto those who turn away from Our revelations an evil doom because of their aversion.
En’âm Suresi 158
هَلْ يَنْظُرُونَ
mi bekliyorlar?
إِلَّا
ille
أَنْ تَأْتِيَهُمُ
gelmesini
الْمَلَائِكَةُ
meleklerin
أَوْ
yahut
يَأْتِيَ
gelmesini
رَبُّكَ
Rabbinin
أَوْ
ya da
يَأْتِيَ
gelmesini
بَعْضُ
bazı
آيَاتِ
ayetlerinin
رَبِّكَۗ
Rabbinin
يَوْمَ
gün
يَأْتِي
geldiği
بَعْضُ
bazı
آيَاتِ
ayetleri
رَبِّكَ
Rabbinin
لَا يَنْفَعُ
fayda sağlamaz
نَفْسًا
kimseye
إِيمَانُهَا
inanması
لَمْ تَكُنْ آمَنَتْ
inanmamış
مِنْ قَبْلُ
daha önce
أَوْ
ya da
كَسَبَتْ
kazanmamış olan
فِي إِيمَانِهَا
imanında
خَيْرًاۗ
bir hayır
قُلِ
de ki
انْتَظِرُوا
bekleyin
إِنَّا
biz de
مُنْتَظِرُونَ
beklemekteyiz
Türkçe Transcript (*)
Hel yenzurûne illâ en te/tiyehumu-lmelâ-iketu ev ye/tiye rabbuke ev ye/tiye ba’du âyâti rabbik(e)(k) yevme ye/tî ba’du âyâti rabbike lâ yenfe’u nefsen îmânuhâ lem tekun âmenet min kablu ev kesebet fî îmânihâ ḣayrâ(an)(k)kuli-ntazirû innâ muntazirûn(e)
Ali Bulaç Meali
Onlar, kendilerine meleklerin gelmesini mi, ya da Rabbinin gelmesini mi veya Rabbinin bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin ayetlerinden bazılarının geleceği gün, daha önce iman etmemişse veya imanıyla bir hayır kazanmamışsa hiç kimseye imanı yarar sağlamaz. De ki: 'Bekleyin, biz de elbette beklemekteyiz.'
Edip Yüksel Meali
Kendilerine meleklerin gelmesini mi, yoksa Rabbinin, yahut Rabbinin bazı işaretlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin bazı işaretleri geldiği gün, daha önce inanmamış veya imanında bir hayır kazanmamış kişiye bir yarar sağlamaz. De ki: "Bekleyin, biz de beklemekteyiz."
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
(İnanmak için) ille meleklerin gelmesini, yahut Rabbinin gelmesini, ya da Rabbinin bazı âyetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Ama Rabbinin (azab) işaretlerinin geldiği gün, daha önce iman etmemiş, yahut imanında bir hayır kazanmamış kimseye, artık inanması bir fayda sağlamaz. De ki: "Bekleyin; biz de beklemekteyiz."
Süleyman Ateş Meali
(İnanmak için) ille meleklerin gelmesini, yahut Rabbinin gelmesini ya da Rabbinin bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Ama Rabbinin bazı ayetleri geldiği gün, daha önce inanmamış, ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye, artık inanması, fayda sağlamaz. De ki: "Bekleyin,biz de beklemekteyiz."
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Neyi bekliyorlar? Kendilerine meleklerin gelmesini mi, Rabbinin gelmesini mi, yoksa Rabbinin bazı mucizelerinin gelmesini mi? Rabbinin bazı mucizeleri geldiği gün, daha önce iman etmemiş yahut imanında bir hayır sahibi olamamış kişiye imanı hiçbir yarar sağlamayacaktır. De ki: "Bekleyin! Doğrusu biz de bekliyoruz."
Yusuf Ali (English)
Are they waiting to see if the angels come to them, or thy Lord (Himself), or certain of the signs of thy Lord! the day that certain of the signs of thy Lord do come, no good will it do to a soul(983) to believe in them then if it believed not before nor earned righteousness through its faith. Say: "Wait ye: we too are waiting."(984) *
M. Pickthall (English)
Wait they, indeed, for nothing less than that the angels should come unto them, or thy Lord should come, or there should come one of the portents from thy Lord? In the day when one of the portents from they Lord cometh, its belief availeth naught a soul which theretofore believed not, nor in its belief earned good (by works). Say: Wait ye! Lo! We (too) are waiting.
Gerçek şu ki, dinlerini parça parça edip kendileri de gruplaşanlar, sen hiç bir şeyde onlardan değilsin. Onların işi ancak Allah'adır. Sonra O, işlemekte olduklarını kendilerine haber verecektir.
Edip Yüksel Meali
Dinlerini parçalara ayırıp grup grup olanlarla senin hiç bir ilişkin yoktur. Onların işi ALLAH'a kalmıştır; sonra onlara durumlarını haber verecektir. *
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Dinlerini parça parça edip, grup grup olanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır, sonra (Allah) onlara yaptıklarını haber verecektir.
Süleyman Ateş Meali
Dinlerini parça parça edip, grup grup olanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır, sonra (Allah) onlara yaptıklarını haber verecektir.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Dinlerini parça parça edip fırkalara, hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır. Allah onlara, yapıp ettiklerini haber verecektir.
Yusuf Ali (English)
As for those who divide(985) their religion and break up into sects, thou hast no part in them in the least: their affair is with Allah. He will in the end tell them the truth of all that they did. *
M. Pickthall (English)
Lo! As for those who sunder their religion and become schismatics, no concern at all hast thou with them. Their case will go to Allah, who then will tell them what they used to do.
Kim bir iyilikle gelirse, kendisine bunun on katı vardır, kim bir kötülükle gelirse, onun mislinden başkasıyla cezalandırılmaz ve onlar haksızlığa uğratılmazlar.
Edip Yüksel Meali
Kim iyilik getirirse, kendisine getirdiğinin on katı vardır. Kim kötülük getirirse, ancak dengiyle cezalandırılır ve kendilerine haksızlık edilmez.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Kim iyilik getirirse, ona o (getirdiği)nin on katı vardır. Kim kötülük getirirse, sadece onun dengiyle cezalandırılır; onlar haksızlığa uğratılmazlar.
Süleyman Ateş Meali
Kim iyilik getirirse, ona o(getirdiği)nin on katı vardır. Kim kötülük getirirse, sadece onun dengiyle cezalandırılır, onlar haksızlığa uğratılmazlar.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Kim bir güzellikle gelirse ona, getirdiğinin on katı var. Kötülükle gelene ise yaptığının kadarından fazla ceza verilmez. Onlar, haksızlığa uğratılmayacaklardır.
Yusuf Ali (English)
He that doeth good shall have ten times as much to his credit: He that doeth evil shall only be recompensed according to his evil:(986) no wrong shall be done unto (any of) them. *
M. Pickthall (English)
Whoso bringeth a good deed will receive tenfold the like thereof, while whoso bringeth an ill deed will be awarded but the like thereof; and they will not be wronged.
De ki: 'Rabbim gerçekten beni doğru yola iletti, dimdik duran bir dine, İbrahim'in hanif (muvahhid) dinine… O, müşriklerden değildi.'
Edip Yüksel Meali
De ki: "Rabbim beni dosdoğru olan yola iletmiş bulunuyor: monoteist olan İbrahim'in mükemmel dinine... O, ortak koşanlardan olmadı."
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
De ki: Rabbim, beni doğru yola iletti. Dosdoğru dine, Allah'ı birleyen İbrahim'in dinine. O, ortak koşanlardan değildi.
Süleyman Ateş Meali
De ki: "Rabbim beni doğru yola iletti. Dosdoğru dine, Allah'ı birleyen İbrahim'in dinine. O, ortak koşanlardan değildi."
Yaşar Nuri Öztürk Meali
De ki: "Beni, dosdoğru yola Rabbim iletmiştir. Güçlü, pürüzsüz bir dine, hanîf olan İbrahim'in milletine. Müşriklerden değildi o."
Yusuf Ali (English)
Say: "Verily, my Lord hath guided me to a way that is straight,- a religion of right,- the path (trod) by Abraham the true in Faith, and he (certainly) joined not gods with Allah."
M. Pickthall (English)
Say: Lo! As for me, my Lord hath guided me unto a straight path, a right religion, the community of Abraham, the upright, who was no idolater.
En’âm Suresi 162
قُلْ
de ki
إِنَّ
şüphesiz
صَلَاتِي
benim namazım
وَنُسُكِي
ibadetim
وَمَحْيَايَ
hayatım
وَمَمَاتِي
ve ölümüm
لِلَّهِ
Allah içindir
رَبِّ
Rabbi
الْعَالَمِينَ
alemlerin
Türkçe Transcript (*)
Kul inne salâtî venusukî vemahyâye vememâtî li(A)llâhi rabbi-l’âlemîn(e)
Ali Bulaç Meali
De ki: 'Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'ındır.'
Edip Yüksel Meali
De ki: "Namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm evrenlerin Rabbi olan ALLAH içindir."
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
De ki: Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm hep âlemlerin Rabbi Allah içindir.
Süleyman Ateş Meali
De ki: "Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm hep alemlerin Rabbi Allah içindir."
Yaşar Nuri Öztürk Meali
De ki: "Benim namazım/duam, kulluğum/bağışım, hayatım, ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir."
Yusuf Ali (English)
Say: "Truly, my prayer and my service of sacrifice, my life and my death, are (all) for Allah, the Cherisher of the Worlds:
M. Pickthall (English)
Say: Lo! my worship and, my sacrifice and my living and my dying are for Allah, Lord of the Worlds.
De ki: 'O, her şeyin Rabbi iken, ben Allah'tan başka bir Rab mi arayayım? Hiç bir nefis, kendisinden başkasının aleyhine (günah) kazanmaz. Hiçbir günahkar (suçlu) bir başkasının günahını (suçunu) yüklenmez. Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir. O, size hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir.'
Edip Yüksel Meali
De ki: "Her şeyin Rabbi iken, ALLAH'tan başka Rab mi arayayım? Herkes kendi yaptığından yarar görür ve kimse kimsenin yükünü çekmez. Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir. Ayrılığa düştüğünüz konuda size haber verecektir.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
De ki: Allah herşeyin Rabbi iken, ben O'ndan başka Rab mi arayayım? Herkesin kazandığı yalnız kendisine aittir. Kendi (günah) yükünü taşıyan hiç kimse, bir başkasının (günah) yükünü taşımaz. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir. O, ayrılığa düştüğünüz gerçeği size haber verecektir.
Süleyman Ateş Meali
De ki: "Allah, herşeyin Rabbi iken ben O'ndan başka Rab mı arayayım? Herkesin kazandığı yalnız kendisine aittir. Kendi (günah) yükünü taşıyan hiç kimse, bir başkasının (günah) yükünü taşımaz. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir; (O) ayrılığa düştüğünüz gerçeği size haber verecektir."
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Şunu da söyle: "Allah her şeyin Rabbi iken O'ndan başka rab mı arayayım? Her benliğin kazandığı kendi üstünde kalır. Hiçbir günahkâr bir başka günahkârın yükünü taşımaz. Nihayet dönüşünüz Rabbinizedir. Tartışmaya girdiğiniz şeyleri O size haber verecektir."
Yusuf Ali (English)
Say: "Shall I seek for (my) Cherisher other than Allah, when He is the Cherisher of all things (that exist)? Every soul draws the meed of its acts on none(987) but itself: no bearer of burdens can bear of burdens can bear the burden of another. Your goal in the end is towards Allah. He will tell you the truth of the things wherein ye disputed." *
M. Pickthall (English)
Say: Shall I seek another than Allah for Lord, when He is Lord of all things? Each soul earneth only on its own account, nor doth any laden bear another's load. Then unto your Lord is your return and He will tell you that wherein ye differed.
O sizi yeryüzünün halifeleri kıldı ve size verdikleriyle sizi denemek için kiminizi kiminize göre derecelerle yükseltti. Şüphesiz senin Rabbin, sonuçlandırması pek çabuk olandır ve şüphesiz O, bağışlayandır, esirgeyendir.
Edip Yüksel Meali
O ki sizi yeryüzünün mirasçıları kıldı, ve size verdikleriyle sizi sınamak için kiminizi kiminize derecelerle üstün kıldı. Rabbin çabuk sonuçlandırandır. Bağışlayandır, Rahimdir.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Sizi yeryüzünün halifeleri yapan, size verdiği şeylerde, sizi denemek için, kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O'dur. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır ve O, bağışlayan, esirgeyendir.
Süleyman Ateş Meali
Sizi yeryüzünün halifeleri yapan, size verdiği şeylerde, sizi denemek için, kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O'dur. Doğrusu Rabbin, cezası çabuk olandır ve O, bağışlayandır, esirgeyendir.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Sizi yeryüzünde öncekilere halefler yapan O'dur. Verdiği nimetlerle sizi denemek için kiminizi kiminiz üzerine derecelerle yükseltmiştir. Rabbin ceza verdiğinde çok süratli verir. Ama O, gerçekten çok affedici, çok merhametlidir.
Yusuf Ali (English)
It is He Who hath made you (His) agents, inheritors(988) of the earth: He hath raised you in ranks, some above others: that He may try you in the gifts He hath given you: for thy Lord is quick in punishment: yet He is indeed Oft-forgiving, Most Merciful. *
M. Pickthall (English)
He it is who hath placed you as viceroys of the earth and hath exalted some of you in rank above others, that He may try you by (the test of) that which He hath given you. Lo! Thy Lord is swift in prosecution, and lo! He is Forgiving, Merciful.