b) Şa’n-ı Nüzul
Şa’n-ı nüzul sözcüğü her ne kadar bazı tefsir ve Kuran ilimleri kitaplarında, özellikle de son zamanlarda kaleme alınmış eserlerde kullanılmışsa da,448 Kuran ilimleri uzmanları ve müfessirlerinin neredeyse genele yakını onun hakkında müstakil bir bahis açmamış hatta onun için bir tanımlama dahi zikretmemişlerdir. Şayet bunun sebebi onlara göre şa’n-ı nüzul ile sebeb-i nüzulün aynı şey olmasıdır. Bu yüzden bazı Farsça tefsirlerde sebeb-i nüzul yerine sıkça şa’n-ı nüzul ibaresinin kullanıldığı görülmektedir.449 Nitekim iniş sebeplerini toplamış olan Farsça kitaplardan birisine “Nemune-i Beyyinat der Şa’n-ı Nüzul-i Ayat” ismi verilmiştir. Fakat muasır bilim adamlarından birisi şa’n-ı nüzul için sebeb-i nüzulden ayrı bir tanım getirmiş ve bu ikisi arasında fark olduğunu savunmuştur. O, şa’n-ı nüzulü şu şekilde tanımlamıştır:
“Kuran’dan bir ayet veya surenin bir şey hakkında nazil olarak onu şerh ve beyan etmesi veya ondan ibret alınmasını sağlamasıdır.”450 Bunun sebeb-i nüzulden farkını ise şöyle izah etmiştir:
“Sebeb-i nüzulde ayetler indiği zamanda vuku bulmuş veya ortaya çıkmış bir olay veya mesele hakkında olup, söz konusu meseleyi çözmek içindir. Fakat şa’n-ı nüzul, Kuran’ın indiği zamanda vuku bulmuş olaylardan daha genelini kapsamaktadır. Yani geçmiş zamanda gerçekleşmiş olayları da kapsamaktadır.”451 Bu açıklamaya göre Ebrehe’nin olayı şa’n-ı nüzuldür ama sebeb-i nüzul değildir. Zira bu olay Kuran’ın indiği zamanda vuku bulmamıştır. Bizim görüşümüze göre şa’n-ı nüzul için “şa’n” kelimesinin sözcük anlamları452 ve onun bazı tefsirlerde kullanılan terminolojik manası453 arasındaki münasebet riayet edildiğinde en uygun tanım şudur: “Şa’n-ı nüzul hakkında Kuran’ın bir bölümünün (ayet veya ayetler ya da bir surenin) indiği olaylardır.”454 Sebeb-i nüzul ve şa’n-ı nüzul için beyan ettiğimiz tanımı dikkate alacak olur ve bu ikisine ait mısdakları göz önünde bulundurarak bu iki kavram arasındaki farkı şu şekilde açıklayabiliriz: Bu ikisi arasında mefhum açısından bir tebayün bir ayrışma vardır. Mısdak ve kullanım alanları açısından ise eksik girişimlik (umum ve husus min vech) vardır. Bazı konular hem sebeb-i nüzuldür; Emir’ül Müminin’in (a.s) leylet-ül Mebit vaktinde gösterdiği fedakârlık bunun örneğidir:
“İnsanlardan bazıları canını Allah’ın hoşnutluğuna satar.”455 Ayeti hem bu konuda sebeb-i nüzuldür; zira o Hazretin (a.s) gösterdiği fedakârlığın hemen ardından inmiştir. Hem de şa’n-ı nüzuldür; çünkü o fedakârlık hakkında inmiştir. Bazı konular sadece şa’n-ı nüzuldür ve sebeb-i nüzul değildir. Hakkında Fil suresinin nazil olduğu Ebrehe olayı buna bir örnektir, zira bu sure o olay hakkında inmiştir denilebilir. Fakat onun iniş sebebi değildir. Çünkü bu olayın ardından inmemiştir. İşte bu yüzden, bu olayı esbab-ı nüzulde zikreden Vahidi’ye Suyuti itiraz etmiş ve demiştir ki: “Hiçbir şekilde bu olay iniş sebeplerinden değildir.”456 Bazı konular sadece sebeb-i nüzuldür ve şa’n-ı nüzul değillerdir. Hz. Ali’nin (a.s) rükû halinde yüzüğünü fakire vermesi konusunda inmiş olan “Şüphesiz sizin veliniz Allah’tır, Resulüdür ve iman edip namazı ikame edenler, rükû halinde zekât verenlerdir.”457 ayeti bunun bir örneğidir. Çünkü bu ayet o infakın ardından ve onun gereksinimi olarak nazil olmuştur. Ama bu onun şa’n-ı nüzulü değildir. Çünkü ayet müminlerin velisini ve velayet konusunu tayin etmek için inmiştir. Onun infakı hakkında değil. Şa’n-ı nüzul ve onun sebeb-i nüzulden mefhum ve mısdak açısından farkı anlaşıldığına göre şimdi bu iki konunun birbirinden ayrı tutulmasının zarureti ortaya konulacaktır.
Dostları ilə paylaş: |