Muhatabın Özellikleri
Örfün konuşma dilinde karine kabul edilen ve kelimelerin delaletini etkileyen konulardan birisi de hitap edenin vakıf olduğu muhatabının nitelikleridir. Çünkü muhatabının özelliklerini bilen bir konuşmacı, söylediği sözde o özelliklerle farklı manaları kastetmez. Dolayısıyla eğer onun sözü muhatabın özellikleri dikkate alınmaksızın birtakım manalarda ağızdan çıkarsa ve bu manalar muhatabın nitelikleriyle örtüşmezse bu durumda söz konusu zuhur ortadan kalkar ve kelimeler muhatabın özelliklerine uygun bir manada belirir veya en azından önceki zuhurun söz sahibinin maksadı olmadığı anlaşılır.496
Mesela muhatabının asla suç işlemeyeceğini bildiği halde ona “Niye böyle yaptın?” veya “Eğer bunu yaparsan seni cezalandıracağım!” diyen bir konuşmacının bu iki cümle ile muhatabını kınamak ve tehdit etmek maksadı taşımadığını, onun asıl maksadının bu suçu işleyen veya işlemeye yeltenen kimseyi kınamak ve tehdit etmek olduğunu anlarız. Bu, “Kızım sana diyorum, gelinim sen anla!” kabilinden bir sözdür. Arapçada da bu deyime benzer şu ifade kullanılır: “Seni kastediyorum ama sen duy ey komşusu!”497
Kurân-ı Kerim akil insanlar arasında kabul görmüş konuşma kuralları esasına riayet ederek konuştuğu için bu yüce kitapta muhatabın özellikleri de söz için bir karine sayılmıştır. Dolayısıyla ayetlerin zahiri manasını anlama ve tefsir etmede bu özellikler dikkate alınmalıdır. Nitekim Hz. Peygamberin (s.a.a) muhatap alınarak serzeniş tonuyla tehdit edildiği ayetlerden bu karinenin etkisi çok net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Zira o Hazretin (s.a.a) masum olduğu ve Allah katındaki yüce makamı dikkate alındığında onun tehdidi gerektirecek kötü bir davranış sergilemeyeceği açıktır. O halde bu ayetlerdeki hitap “Kızım sana diyorum, gelinim sen anla” veya “Seni kastediyorum ama sen duy ey komşusu!” kabilindendir. Yani buradaki serzeniş ve tehdit başkalarına yöneliktir. Hitabın zahiren Allah Resulüne (s.a.a) yönelik olması ise sözün daha etkili olması veya başka sebeplerden dolayıdır. Bu kuralın söz konusu ayetlere tatbiki akil insanlar arasında yaygın konuşma kurallarına uymakla birlikte bu hususta müteaddit rivayetler de nakledilmiştir.
Usul-i Kâfi’de İmam Cafer-i Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğu güvenilir bir senetle rivayet edilir:
“Kurân, “Seni kastediyorum ama sen duy ey komşusu!” tarzında nazil olmuştur.”498
Başka bir rivayette o Hazretten (a.s) şöyle nakledilir:
“Yüce Allah Peygamberi muhatap alarak serzenişte bulunduğu yerlerde o Hazretten başkasını kastetmiştir.”499
Peygamberlerin masumiyeti hakkında rivayet edilmiş uzun bir hadiste şöyle gelmiştir:
“Me’mun (İmam Rıza’ya (a.s) hitaben şöyle) dedi:
- Ey Ebul Hasan! Yüce Allah’ın “Allah seni affetsin, neden onlara izin verdin?”500 sözünü bana izah et. İmam Rıza (a.s) buyurdu:
- Bu, “Seni kastediyorum ama sen duy ey komşusu!” kabilinden nazil olmuş ayetlerdendir. Yüce Allah Peygamberine hitap ederek onun ümmetini kastetmiştir.501 Yüce Allah’ın “Eğer şirk koşarsan amelin hiç olur ve muhakkak hüsrana uğrayanlardan olursun.”502 sözü ve “Eğer sana sebat vermemiş olsaydık, neredeyse sen onlara birazcık meyledecektin.”503 sözü de bunun gibidir.”504
Kurân-ı Kerim’de bu tür ayetler bir hayli fazladır. Konunun daha çok uzamaması için bu hususta en açık örnek sayılabilecek bir ayet daha zikredeceğiz. Diğer ayetlerin adresini ise dipnotta belirtmekle yetineceğiz.505
“Eğer sana indirdiğimizden şüphede isen o halde senden önce kitabı okuyanlara sor. Doğrusu sana Rabbinden gerçeğin ta kendisi gelmiştir. O halde şüpheye düşenlerden olma! Allah’ın ayetlerini yalanlayanlardan olma ki hüsrana uğrayanlardan olursun!”506
“Sana indirdiğimiz” ibaresi dikkate alındığında bu ayetlerin muhatabının İslam Peygamberi (s.a.a) olduğu açıktır. Öte yandan o Hazretin (s.a.a) masumiyeti ve Kurân’ın Allah katından indirildiğine dair kesin bilgisi, kendisine indirilmiş şey konusunda şüpheye düşmesi ihtimalini bile kesinlikle ortadan kaldırmaktadır; nerde kaldı ki o, Allah’ın ayetlerini yalanlasın!
Bu karine ile ayette geçen hitaptan başkalarının kastedildiği hususunda en ufak bir şüphe kalmamaktadır. Ayet, o Hazretin (s.a.a) peygamberliğinden şüphe duyan ve Allah’ın ayetlerini yalanlayan İslam karşıtlarına işaret etmektedir. Hitabın o Hazrete (s.a.a) yönelik olmasının sırrı ise belki de bu tarz beyanı dinleyici insafa yakın görür ve bunun tesir ihtimali daha fazla olur babındandır. Bu izah bazı rivayetlerin içerisinde de geçmiştir.507
“O bir şeyin olmasını irade ettiğinde ona “ol” der, o da oluverir.”508 ve benzer ayetlerde509 şöyle denilmiştir: “Olmayan şey muhatap olamaz” karinesiyle anlaşılmaktadır ki Yüce Allah âlemdeki varlıkları yarattığında “ol” sözcüğünü kullanmaz. “Ona ol der, o da oluverir” cümlesi varlıkların yaratılışının Yüce Allah için çok kolay olduğunu ifade eden bir misalden ibarettir. Yani Yüce Allah bir şeyi yaratmayı dilediğinde O’nun iradesi yeterlidir510 veya bu bir kinayedir.511
“Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi. Ona ve yer küreye: “isteyerek veya istemeyerek (buyruğuma) gelin” dedi. Her ikisi de: “isteyerek geldik” dediler.512 Ayetinin tefsirinde şöyle denilmiştir: Ayetin manası Allah ile gökler ve yer arasında gerçek bir konuşma geçtiği değildir. Buradaki maksat gökler ve yer kürenin yüce Allah’ın istediği şekilde olmasıdır. Bu hususta onlardan herhangi bir itiraz veya diğerlerinden bir engelleme, bir meşakkat veya durağanlık ve durgunluk söz konusu değildir. Bu bir nevi temsili mecazdır.513 “Ona ve yerküreye “isteyerek veya istemeyerek (buyruğuma) gelin” dedi. Her ikisi de: “İsteyerek geldik” dediler.” cümlesinin yerküre ve göğün özellikleri göz ardı edildiğinde gerçek bir konuşma anlamında zuhur edip, ortaya çıktığı açıktır. Müfessirlerden bir grup yukarıdaki izahı yerküre ve göğün cansız olduğu halde muhatap alınmasından dolayı zikretmişlerdir. Yapılan açıklamalar ışığında sözün muhatabının özelliklerinin Kuran ayetlerinin delaletinde karine sayılmasının hem akıl erbabı arasında yaygın konuşma kurallarıyla mutabık olduğu anlaşılmakta hem de bu konunun rivayetlerde açıkça beyan edildiği görülmektedir. Ayrıca bu, müfessirlerden bir kısmının da görüşüne uygundur. Dolayısıyla bu karinenin tefsir ve Kurân ayetlerindeki gerçek mefhuma ulaşmadaki tesiri inkâr edilemez.
Dostları ilə paylaş: |