RADYAL VANTİLATÖR, —> Vantilatör.
RADYASYON, 1) Işıma. 2) Ses, ışık, ısı veya radyoaktiviteden oluşan enerjinin zaman ve mekan bakımından yayılımı.
RADYASYONLA ISITMA, Güneşin dünyamızı ısıtmasına benzer şekilde ısı kaynağından çıkan ışınların arada bir iletici ortama ihtiyaç duymadan bir cismi ısıtması (ışıma yoluyla ısıtma) olayı.
RADYASYON PİROMETRESİ, Sıcaklıkla renk arasındaki bağıntıdan ve termokulpdan yararlanılanarak yapılan sıcaklık ölçme cihazı. —> Optik pirometre.
RADYATÖR, Bir ısıtma veya soğutma aygıtının yayma yüzeyini birbirine bağlı borularla artıran ve böylece ısıyı dışarıya kolayca verebilen veya toplayabilen düzen.
RADYOAKTİF CEVHER, Radyoaktiflik özelliği taşıyan cevher. Bu tip cevherler uranyum ve toryum grupları olarak iki grupta toplanır. Uranyum grubuna giren pehblend, uraninit ve davidittir. Daha ender rastlanan cevherler ise; kornatit, tüyamanit, torbernit, otünit, uranofon ve şrökingerittir. Uranyum cevherleri fosfatlar ve altın cevherleriyle birleşmiş halde de bulunabilir. Pehblend aynı zamanda bir radyum cevheridir. Toryumun en önemli cevheri ise monazittir.
RADYOAKTİF METOT, Arazi üzerinde topraktaki havanın iyonlaşma derecesinin ölçülmesi sonucu, iyonlaşmaya sebebolan radyoaktif maddenin varlığının ve parçalanmasının saptanması esasına dayanan jeofizik maden arama metodu.
RADYOMETRE, 1) Işınların enerjiye dönüşümlerini gösteren (ışınölçer) aygıt. Işınsal enerji yoğunluğunun ölçülmesi işlemi de “Işınölçüm” veya “Radyometri” diye isimlendirilir.
RADYOMETRİ, Radyoaktif mineralleri bulmak ve yerkabuğunun muayyen bir bölümünün yapısı hakkında sonuçlar çıkarmak amacıyla yerkabuğunun sözü geçen muayyen bölümlerinde radyoaktif ışınlarının ölçülmesi suretiyle yapılan ve uygulamalı jeofiziğin çeşitli metodlarını kapsayan genel bir kavram.
RADYOAKTİVİTEYE DAYALI AYIRIM, Radyoaktif minerallerin (özellikle uranyumun) kuvvetli surette yaydığı gama ışınlarının geiger aygıtı ve sintilometrelerle kaydedilip ölçülmesi prensibine dayanan ayırma metodu. Bu usülde, ölçülen radyoaktivite sistemdeki değerle karşılaştırılıp tane normal yörüngesinde bırakılır veya basınçlı hava üflenerek konsantre yörüngesine itilir.
RAFİNASYON, 1) Petrolün içinde bulunan yabancı maddeleri giderme ve petrolü kullanılabilir hale getirme işlemi. 2) Metallerin, içindeki yabancı maddelerden arıtılması. 3) Tasfiye.
RAFİNERİ, Rafinasyon yapılan yer, tasfiyehane, arıtım yeri.
RAFLI DESANSÖR, İçinde belli aralıklarla, almaşık olarak karşılıklı yerleştirilmiş raflar yardımıyla, madenin kelebe içinde, yerçekimi ile, alt düzeye düşük hızla akmasını sağlayan taşıma düzeni.
RAMBLE, 1) Yeraltı imalatında husule gelen boşlukların posta (pasa) veya benzer malzeme ile doldurulması. 2) Dolgu. Madenin alınmasından hasıl olan boşluğun eksiksiz doldurulmasına tam dolgu, ramble yapmakla görevli işçilere rambleci veya dolgucu denir.
RAMBLECİ, —> Ramble.
RAMBLELİ AYAK İŞLETME METODU, Daha ziyade tavan ve taban taşları gevşek, cevheri sağlam olan maden yataklarında ufki veya meyilli olarak cevherden kesilecek dilimlerin yerine, evher tarafında işçinin çalışacağı kadar mesafe bırakılarak, maden yatağında meydana gelen boşluğu doldurmak suretiyle tavan, taban ve bazan cevherin tutulması, işçilerin çalışabilecekleri yerde bir desteğin sağlanması ve işletmeden dolayı yeryüzünde tasman zararlarının asgariye indirilmesi için cevher, kömür ve tuz madenlerinde uygulanan yeraltı (üretim) işletme metodu. Rambleli ayak işletme metodu tahkimatsız ve tahkimatlı işletme metotlarının bir tamamlayıcısı olarak ince ve az yatımlı damarlarda; başyukarı (ters V veya piramit), başaşağı (V), çapraz dilikli, yatay dilimli, (ilerletimli, dönümlü); ince ve dik damarlarda; ters gradenli, doğru gradenli, ters V veya piramit; orta kalınlıktaki damarlarda, yatay dilimli (taban kesme klasik veya skreyperli), rekup (aşağıdan yukarı dilimler), ters V veya piramit ve kalın damarlarda, yatay dilimli (yukarıdan aşağıya dilimler) rambleli ayak işletme metodu diye sınıflandırılabilirler. Rambleli işletme metotlarında hazırlık, alt ve üst ana nakliye galerileri sürülüp tahkimatsız ve tahkimatlı ayaklarda olduğu gibi cevher içinden başyukarı veya kelebe çıkılması suretiyle yapılır; kazılan maden alt nakliye yolundan alınır üst nakliye yolundan da ramble malzemesi getirilir. Kullanılan ramble malzemesinin cinsine göre ve getiriliş şekline göre ramble sistemleri hidrolik-, pnömatik-, kuru (gravite) ramble olarak tasnif edilir. Ayrıca tam ve kısmi ramble olarak da ayırım yapılır. —> Tam ramble. Kısmi ramble.
RAMBLE MAKİNESİ, —> Mekanik dolgu makinesi.
RAMBLE TELİ, Dolgu teli. Dolgu perdesi.
RAMBLEYAJ, —> Dolgu.
RAMGERET, —> Kömür keseri.
RAMPA, Maden yığınları, mermer blokları veya yüklerin herhangi bir taşıyıcı araç üzerine yüklenmesi için, sözü geçen araç yüksekliğindeki düz platform.
RANDIMAN, Yapılan işleri birbiriyle mukayese edebilmek veya bir tesis ve makinenin verimliliğini saptamak için geliştirilen ölçme kavramı. Maden işletmelerinde ücret hesaplamasına esas, bir işçi vardiyasında bir işçinin yaptığı işe “İşçi Randımanı”; makineler için birim zamanda yapılan işin, yapılması gereken işe oranına “Makine randımanı”; cevher zenginleştirmek tesislerinde elde edilen ürünün, tesise verilen maden miktarı oranına “Lavvar randımanı” denir. Randıman; yapılan işe (kömür, cevher veya kayaç kazısı, yükleme işleri; sondaj veya galeri ilerlemeleri vb.) göre çeşitli şekilde ifade edilir (Üretimle ilgili işçi randımanı hesaplarına yatırımla ilgili işlerde yapılan yevmiyeler dahil edilmez.)
Türkiye’de kazmacı ve bacacı randımanları tüvenan üretime, içeri randımanı ve umumi randıman hem tüvenan ve hem de satılabilir üretime, genel işletme (harman sonu) randımanı ise yalnız satılabilir üretime göre hesaplanır. Bu randımanların birimi (kg veya ton/yev)’dir.
RANTABİLİTE, —> Kârlılık.
RAY, 1) Tren, tramvay, katar vb. demiryolu taşıtlarının budenli (içine oyuk çıkıntılı) tekerlekleri için bir yuvarlanma ve kılavuzlanma yolu oluşturan, kullanılacağı amaca uygun profil ve büyüklükte haddelenerek imâl edilmiş ve yola döşenen çelik profil. Çeşitli profiller, beher metresinin ağırlığı ile isimlendirilirler; yani 14,18,20 kg/m gibi. 1000 lt.’lik vagonlarla çalışan maden ocaklarında 14 ve 18 kg/m.lik ray, pano galerilerine; 20-24 kg./m.lik raylar da ana galerilere ve ağır lokomotiflerin kullanıldığı yerlere döşenir. Hafif rayların döşenmesi fazla itina istememekle beraber, ağır rayların döşenmesi titiz ve iyi bir işçilikle yapılmalıdır. Bu şekilde itina ile döşenen rayların yatırım masrafı yüksek ise de az arızaya sebeb olmak ve yolun devamlı açık kalmasını sağlamak suretiyle işletme masraflarını düşürür. Ray döşenmesinde önemli olan husus vagonların devrilmeyecek şekilde dengelenmesidir. Bunu sağlayabilmek için zemine önce mucur serilir, üzerine traversler konur ve sonra raylar döşenir ve dönemeçlerde (kurblarda) hızla orantılı olarak dış ray iç raya göre daha yüksek tutulur.
İngiliz Vignolesy 1838 yılında putrellerden esinlenerek raylara bugünkü şeklini verdi. 1850’lerde büyük hatlara döşenen raylar 30kg/m iken bugün Avrupada 60kg/m; ABD ve Rusyada 70-75 kg/m’ye ulaşmıştır. Ray çelikleri, %7 karbon ve %1,20 mangan ihtiva eder. 2) Sürgülü kapıların, pencerelerin, perdelerin hareketine olanak veren uzun, yivli metal yuva.
RAY AÇIKLIĞI, Demiryolu döşenirken yol genişliği olarak belirlenen standarda göre iki ray arasında bulunması gereken en kısa mesafe. Demiryolunda raylar döşenirken demirler arasında mesafe —> Ray mastarı kullanılarak aynı ölçüde tutulur. Kurblarda dış ray iç raya nazaran daha uzun olduğundan mil ve tekerleği birbirine sabit bağlı olan demiryolu araçlarında; dış tekerleğin ray üzerinde sürünmemesi için tekerleğin bandajı konik olarak imal edilir. Tekerleğin flanşı da aracın raydan çıkmasını önler.(—> Şekil). Travers arası mesafesi ve bir tekere gelen yüke göre asgari-ray seçimi (—> Grafik) yapılır ve ayrıca kurblarda demiryolu üzerinde çalışan ocak motoru (küçük lokomotif) ve lokomotiflerin teker çapı ile dingil mesafesi arasındaki bağıntıya görede kurb yarıçapı seçilir.(—> Grafik). —> Demiryolu nakliyatı, Taşıma, Travers.
RAY ÇİVİSİ, Demir yollarında rayların ağaç traverslere bağlanmasında kullanılan özel çivi.
RAZORİT, —> Kernit.
RÉAUMUR PORSELENİ, Çok yavaş soğutularak elde edilen, porselen taklidi donuk beyaz cam.
REAGENS, —> Reaktif.
REAKTİF, 1) Flotasyon sistemi ile zenginleştirmede, zenginleştirmeyi sağlamak için kullanılan katkı maddeleri. Bunlar fonksiyonlarına göre aktifleyici-, toplayıcı- (kollektör), köpürtücü-, ıslatıcı- ve çöktürücü (depresör, bastırıcı) reaktif diye isimlendirilir. 2) Reagens.
REAKTİF DOZÖRÜ, Flotasyonda kullanılan sıvı reaktiflerin flotasyon devresine belirli bir debi ile verilmesini sağlamak üzere flotasyon tesisinin yardımcı ünitesi olarak kullanılan dolaplı veya merdaneli cihaz.
REAKTİF ENERJİ, Peryodik olarak, şebekeden çekilip yine elektrik enerjisi şeklinde şebekeye iade edilen enerji. Elektrik makine ve cihazlarının sargıları tarafından manyetik alanının kurulması için aktif enerji ile birlikte şebekeden çekilen reaktif enerji (mıknatıslama akımı), manyetik alan kaybolurken, sargılarda tekrar elektrik enerjisine dönüşerek şebekeye geri gider. Kaynakla alıcı arasında gidip gelen reaktif enerji, makine ve cihaz sargıları ile hatlarda ısı şeklinde meydana gelen aktif kayıpların da artmasına neden olur. —> Şebekeden çekilen enerji. Aktif enerji.
REALGAR,—> Arsenik.
REÇİNELİ AĞAÇLAR, Akçam, köknar ve kara çam ağaçları.
REDRESÖR, Dalgalı akımı, tek yönde iletken ventiller, metal yarı iletken tabakalar, elektrolitik petekler, kumanda edilen kontaklar vasıtası ile, doğru akıma çevirmeye yarayan cihaz. Dalgalı akımla çalışan motora bir dinamo akuple etmek (bağlamak) suretiyle de doğru akım elde edilir.
Bunun tersi olarak doğru akımı alternatif akıma çeviren cihazlara da “Ondülör” denir.
REDÜKLEYİCİ, İndirgeme (redüksiyon) yapan veya yapabilecek özellikleri taşıyan madde. Genel olarak redükleyici madde dezoksidant madde, redüktör veya indirgeç madde olarak da anılır.
REDÜKLEYİCİ ALEV, Bir mineralin tanınması için mum ve üfleç vasıtasıyla kuru usülle yapılan testte; üflecin ucu mum alevine hemen değecek surette hafifçe üflenmesi ve böylece sarımtrak kısa bir alev hasıl edilmesi. Redükleyici alev elde etmek güç olduğundan tecrübe kazanmak için kömür üstüne bir parça kalay konup kalayı parlak olarak munafaza edecek şekilde üflemeye çalışılmalıdır. Kalayın üzerinin donuklaşması alevin oksitleyici olduğunu gösterir.
REDÜKLEYİCİ KAVURMA, Oksit halinde bulunan cevherin CO ile kavrulmaya tabi tutularak redükte etmek suretiyle metal elde etmek için yapılan kavurma işlemi.
REDÜKSİYON, 1) Kimyasal bir olay sırasında bir maddenin bileşimindeki hidrojen miktarını artırma ya da oksijen miktarını azaltma işlemi. Sıcaklığın yükselmesiyle metallerin oksijene olan ilgilerinin azalmasına karşı karbonun ilgisi artar. Bu kimyasal reaksiyon sonunda CO2 husule gelir. CO2’in oksijene ilgisi de sıcaklıkta azaldığından, redüksiyon sırasında karbondioksit de dissossasyona uğrayarak bünyesine karbon almak suretiyle karbon monokside dönüşür (C + CO2 —> 2 CO + 39 Cal). 2) İndirgeme. 3) Değişik çaptaki iki boruyu birbirine bağlamak için kullanılan geçiş parçası. 4) Sondajda takım dizisinin farklı nitelikli iki elemanını birbirine bağlayan parça. 5) Sub.
REDÜKTÖR, 1) Dişliler yardımıyla devir düşürme düzeni. 2) Dişli kutusu, indirgeç.
REFRAKSİYON, 1) Işının, yoğunlukları farklı iki ortamın birinden diğerine geçerken doğrultusunu değiştirmesi olayı. Refraksiyon (kırılma) refraktometre denilen aletle ölçülür.
REFRAKTER HAMMADDE, 1000½C sıcaklık gerektiren sanayilerde kullanılan, ergime sıcaklığı en az 1585½C (PCE=23) olan, dayanıklı, çeşitli etkilere karşı form stabilitesi, ani ışı değişikliklerine karşı mekanik dayanıklılığı olan, kimyasal niteliklerine göre asidik, bazik ve nötral olarak sınıflandırılan, kullanım alanlarına göre de silika, alümina-silika, bazik ve özel refrakter olarak sınıflandırılan hammadde. Yüksek refrakter olarak kullanılanların ergime sıcaklığı 1730½C (PCE=31)dir.
REFRAKTER KİL, —> Refrakter malzeme.
REFRAKTER KROM, Ateşe mukavim malzeme yapımında kullanılan krom cevheri. Refrakter krom cevherinde silis ve demir oranlarının çok düşük ve Cr2O3 ve Al2O3 oranının da % 57-63 arasında olması istenir. Demir oranı yükseldikçe cevherin refrakter krom olma özelliği azalır.
Aşağıda arzu edilen refrakter krom cevheri oranları gösterilmiştir:
En En Spesifi- az çok Ticari kasyonda
Cr2O3 38 48 41,1 48,6
Al2O3 12 24 20,0 14,1
Fe2O3 14 24 15,1 20,6
MgO 14 18 16,8 10,4
SiO2 0 10 4,9 5,5
Dünyada üretilen krom cevherinin % 27 kadarı refrakter kromdur.
REFRAKTER MALZEME, 1) Genel olarak toprağımsı bir hammadde olarak tabir edilen killer, killi şistlerin, grovakların ve feldispatça zengin kayaçların tatlı su havuzlarına taşınmasıyla ve orada depolanması ile oluşan, içindeki oksitlerin ortamda bulunan hümüs asit tarafından dışarı atılması ile ateşe dayanıklılıkları sağlanmış olan malzeme. Refrakterlerin genç havzalarda oluşanları bağlama kili ve şamot kili; karbonifer havzalarında oluşan refrakter killere de —> Şiferton denmektedir. Refrakterlerden; alumina silikat grubu hammaddeler, şiferton asit refrakter manyezit ise; bazik refrakter hammaddeler olarak isimlendirilir. 2) Ateşe dayanıklı malzeme.
Refrakter hammaddeden elde edilen mamüller yüksek sıcaklıkta çalışan fırın veya benzeri yerlerin yapımında veya içinin kaplanmasında kullanılır. Bunlar sıcaklık altında fiziksel ve kimyasal özelliklerini korur; erime noktaları genellikle 1620½C’nin üstündedir. Kullanım yerinden en az 1500½C sıcaklığa dayanıklıdır. Refrakter malzemenin sınıflandırılması (a) Kimyasal-minaralojik yapıya, (b) Ateşe dayanıklılığına, (c) Hammadde ve üretim metoduna göre yapılır. —> Tablo 318, 319.
REGRESİF TABAKALAŞMA, Regresyon olayı ile yani denizlerin geri çekilmesi sonucu teşekkül eden tabakalaşma. Regrasyon olayında karalar yükselerek deniz suları geri çekildiğinden tabakaların kapladığı alan aşağıdan yukarı doğru gitgide küçülür.
REGRASYON, Deniz çekilmesi yani denizin çekilip karadan uzaklaşması olayı.
REGÜLATÖR, 1) Havalandırmada hava akımını kontrol için kullanılan, kapı veya başka bir havalandırma aygıtında düzenlenmiş ayarlı açıklık. 2) Bir makinenin veya tesisin görevini istenilen ayarda yapmasını sağlamaya yarayan aygıt. 3) Ayarlayıcı. Voltaj-su, yakıt, devir regülatörü vb. gibi.
REGÜLATÖRLÜ KAPI, —> Hava kapısı.
REGÜLÜS ANTİMUAN, Formülü Sb olan ve ticarette kullanılan metalik antimuan.
REHABİLİTASYON, 1) Ekonomik koşullar nedeniyle tamamen kapatılmış veya ilerideki tarihlerde fiyatların artışının beklenmesi dolayısı ile drenaj çalışmaları yapılarak bakım ve koruma altında tutulmuş durumda olan maden ocağının yeniden açılması. 2) Faaliyette bulunan bir maden ocağının işletme sisteminin değiştirilmesi veya modernize edilmesi. 3) Açık maden işletmelerinde bozulan çevrenin tekrar kullanılabilir hale getirilmesi (toprakla doldurulup tekrar tarıma elverişli veya olduğu gibi bırakılıp göl haline getirilmesi) işlemi. Rehabilitasyon masrafları fizibilite hesaplarına dahil edilir. 4) Sürekli iş göremez veya malül olanlardan, çalışma gücünün arttırılabileceği umulanların, kendi mesleklerinde veya yeni bir meslekte çalışabilmelerini sağlamak üzere işe alıştırmaya tabi tutulmaları (işe alıştırma). Rehabilitasyon çalışmaları —> Tıbbi ve Mesleki rehabilitasyon olmak üzere iki safhada sürdürülür. 5) Bir kimsenin doğal ya da sonradan olma sakatlığından doğan yetersizliğine karşı koymak, kişinin eksikliklerine karşın kendisine uyan bir iş yapması veya çalışan bir kimsenin işyerinin kapanması dolayısı ile yeni bir işe uyum sağlaması amacı ile uygulanan tedavi veya eğim.
REJYONEL JEOLOJİ, —> Jeoloji.
REJYONAL METAMORFOZ, 1) Mekanik, termik ve kontak metamorfozun dengeli olarak havzalara etkileri ile meydana gelen başkalaşım. 2) Bölgesel başkalaşım. —> Metamorfoz.
REKOMPOZE, Çeşitli tane büyüklüğündeki kömürlerin karıştırılması ile elde edilen paçal kömür.
REKUP, 1) Bir galeri boyutlarını haiz, fakat genellikle daha kısa olup, yatak istikametine dik olarak tavan taban arasında veya taban lağımından, bu lağıma paralel olan bir damarı kesmek üzere sürülen galeri. 2) Tabakalaşmaya dik sürülen kısa bağlantı yolu. 3) Traverban.
REKÜPERASYON, Kullanılarak kalibrasyo-nunu kaybetmiş elmas kronların matriksinde kalan aşınmış elmas tanelerinin yeniden kazanılması.
REKÜPERATÖR, Yüksek fırınlara verilecek havayı ısıtmaya yarayan ve içinden münavebe ile sıcak gaz geçirilerek içindeki tuğlaları ısıtılan ve daha sonra hava geçirilmek suretiyle yüksek fırına veya kok fırını bataryalarının yanma kamaralarına verilecek havayı ısıtmaya yarayan tesis.
REMOTE KONTROL, Uzaktan kumanda.
REMOTE SENSİNG, —> Uzaktan algılama.
RENK FARKINA GÖRE AYIRMA, Lazer ışınının mineral taneleri üzerindeki yansımalarının bir fotoselli dedektör ile ölçülmesi esasına dayanan bir zenginleştirme usulü. Bu usülde yansımaların şiddeti ; sistemde mevcut değerle karşılaştırıldıktan sonra, ayırıma tabi tutulmak istenen mineral tanesi ya konsantre yörüngesine üflenir veya kendi yörüngesindeki harekete bırakılır. Bu usül gri kuvarsın altın içeren yeşil ve siyah kuvarstan ayrılmasında (Doorfontein - Güney Afrika) , çimento elde edilmesi için kalkerin zenginleştirilmesinde (Galler ve Finlandiya), beyazımsı manyezitin yeşil renkli serpantinden ayrılmasında (Yunanistan) uygulama alanı bulmuştur.
RENKLİ MİNERALLER, Mineral tarafından emilen ışığın inen ışığa belli oranlı olmaması özelliğinde olan mineraller. Öz renkli mineraller de denilen bu minerallerin renkleri kendi maddelerine, kimya yapılarına (saf subs-tanslarına) bağlı olduğundan önemli karakteristik özelliklerinden sayılır. Bu renk olayında ışığı yalnız emme değil aynı zamanda yansıma olayının da, özellikle metal ve madenler için büyük rolü vardır. Renkli minerallere örnek olarak kükürdün sarı rengi, zinober’in kırmızı, azurit’in mavi ve malahit’in yeşil renkleri gösterilebilir. —> Mineral renkleri.
RENKLENEN MİNERALLER, Renkleri yabancı pigmentlerin (renk verici maddelerin) yahut izomorf bir cismin karışmasından ileri gelen mineraller. Renklenen minerallere allokromatlı mineraller de denir. Karışmış maddeler etkisi ile aslında renksiz olan mineraller çeşitli renklerde olabilirler. Böyle maddeler kimyaca tayin edilebilecek yahut tayin edilemeyecek kadar haifif bir şekilde minerallerin bünyesine dağılmış olabilir. Örnek, saf zinkblend (ZnS) renksiz olursa da çoğunlukla izomorf şekilde karışmış olan FeS dolayısı ile koyukahverengi renkte bulunur.—> İzomorf mineraller.
Aslında renksiz olan mineraller metal oksit veya başka maddelerin etkisiyle (kuars, florit, apatit vb.) yahut kolloidal bir durumda bulunan maddeler ve yahut radyoaktif etkisi ile kristal ağından (şebekesinden) ayrılan metaller ile renklenmiş olabilirler. Renklenen minerallerin renkleri sabit olmayıp değişebilir; bunun için böyle minerallerin renkleri, renkli minerallerin renkleri gibi önemli değildir. Fakat gerektiğinde böyle renklerde minerallerin tayininde kullanılabilir. —> Minerallerin renkleri.
RENKSİZ MİNERALLER, Mineral tarafından emilen, ışığın inen ışığa belli oranlı (dalga uzunlukları aynı oranda) olması halinde cama benzer şekilde renksiz ve aynı zamanda saydam olan neceftaşı (Süsleme sanatında yaygın olarak kullanılan çok sert parlak ve saydam bir kuars), kayatuzu, elmas, bazı feldspatlar vb. mineraller.—> Mineral renkleri.
RENKLİ DAMAR, Mermer işletmeciliğinde taştaki çatlakların birleştirici maddelerle dolmasından meydana gelen damarlar.
RENTAN, Linyit kömürlerinin silindirik olarak ve hava delikleri ihtiva edecek şekilde kireçle biriketlenmesi suretiyle elde edilen ürün.
REO-LAVÖR, —> Spitzkasten.
REO YIKAYICI, —> Spitzkasten.
REVERBER FIRINI, Yatay konumda çalışan, değişik boyutta imal edilebilen ve farklı metalurjik işlemlerde kullanılan fırın tipi.
Bunların en önemlileri. (1) Çelik üretiminde kullanılan Siemens-Martin ve (2) Sülfürlü bakır konsantrelerinin ergitilmesinde kullanılan büyük reverber fırınlardır. Reverber fırını, daha ziyade bir eritme fırınıdır. Derin bir taban kısmı, yan duvarları, ön ve arka duvarı ve tavandan meydana gelmektedir. Fırın dikdörtgen bir prizma şeklindedir. Ön duvara yerleştirilmiş brülörler vasıtası ile ısıtılırlar. Uzun alevli yakıtlar (gaz, akaryakıt veya hulvarize kömür) kullanılıp alevlerin şarjedilmiş olan malzemeyi yalaması arzu edilir. Tavan, alevlerin sağladığı ısı ile ısınmakta ve radyasyon yoluyla şarjı ısıtmaktadır. Yakıt veya yanma ürünleri ile fırın içindeki şarj arasında yok denecek kadar az reaksiyon olur. Yakıt, fırına gerekli ısıyı sağlamak amacıyla kullanılır ve temin ettiği ısı daha çok radyasyon yoluyla şarja geçer.
Reverber fırından çıkan gazların sıcaklığı çok yüksektir. Bu yüzden reverber fırınlarının termik randımanları çok düşüktür.
REVİZYON, 1) Herhangi bir makinenin belirli zamanlarda arıza yapmadan sökülmesi, aşınmış parçalarının değiştirilmesi ve böylece bakımının yapılması, 2) Önceden yapılmış olan işlemlerin mahiyet, gidiş tarzı ve doğruluğunun belgeler ve defter kayıtlarına dayanarak sonradan tenkidi bir nazarla yeniden tesbit ve tahlili. 3) Yeniden gözden, elden geçirme.
REZERV, Bir maden yatağından ya da havzasında henüz işletilmemiş maden miktarının kısa vadede ekonomik olan ve belirlilik gösteren kısmı. Rezerv hem ekonomik açıdan, hem de varlığının belirliliği açısından sınırlandırılmış olup, kaynağın ancak belirli bir bölümünü temsil eder. Genel bir ifade ile rezerv, varlığı arama çalışmaları ile belirlenmiş ve işletilebilirliği değerlendirme etütleriyle saptanmış olan tüm kaynağın bir bölümüdür. Rezerv, görünür, muhtemel ve mümkün olmak üzere üçe ayrılmak suretiyle sınıflandırılır. Bu sınıflandırmanın dayandığı kriter, rezervin varlığının belirlilik derecesi, yani varlığı hakkında elde edilen bilgilerin yeterliliği ve duyarlılığıdır. Diğer bir ifade ile rezerv faydalı, topuk ve faydasız olmak üzere de üç gruba ayrılmaktadır. Jeolojik yapının verdiği imkan nisbetinde yeryüzünden itibaren maden işletmecilik tekniğiyle işletilebilecek azami derinliğe kadar bulunan rezerve faydalı rezerv, çeşitli zorunluluklar nedeniyle üst katlarda bırakılmış rezerve de faydasız rezerv denir. Faydalı ve faydasız rezerv de “A” (hazır rezerv/, “B” (belirli rezerv), “A+B” (görünür rezerv), “C” (muhtemel rezer), “D” (mümkün rezerv) şeklinde sınıflandırılır. Rezerv hesabı, maden yatağının jeolojik yapısı, mevcut eski ve yeni imalatla, yapılan sondajların durumu dikkate alınarak, poligon (üçgen), profil ve izohips blok metotları denilen usullere göre hesaplanır.
REZERV HESABI, Bir maden yatağında bulunan madenin biçimini, boyutlarını ve hacmini sayısal olarak belirleyen kalınlık ve alan ile özgül ağırlığını hesaba katarak yapılan ve rezervin ton olarak ifade edilmesini sağlayan hesaplama usulleri. Alan hesapları; planimetre, şablon ölçümleri (kare düzenli-, nokta düzenli-, paralel çizgili şablon) ve geometrik hesaplar ile yapılır. Alanlar bulunduktan sonra hacim (V = Uzunlukxgenişlikxkalınlık) hesaplanır. Kesitlerde görülen alanların birbirine oranı 1/2 civarında ise trapez kuralı ;
F1 + F2
(––––––––––– . h)
2
daha büyük olan durumlarda ise —> Simpson kuralı uygulanır. Belli bir prensip dahilinde yapılmamış sondajların bulunduğu durumlarda, sondaj etki alanının tesbiti öncelik kazanır. Madencilikte yapılan rezerv hesapları profil-, izohipsblok- ve poligon metodları olarak ele alınabilir.
Dostları ilə paylaş: |