Hikmet i diğer: Bunda bir sırr ı Hudâ müstetîrdir kim ezelü'l-âzâlde âdetullah bunun üzerine cârîdir kim bir âdem deryâda gark olsa yâhûd bir âdem meyyiti deryâya atılsa ol meyyit gark olup üç günden sonra rûy ı deryâya çıkarlar. Ammâ bu sipâh meyyitleri deryâya düşüp biri dahi batmayup rûy ı deryâda ellerin açarak her biri bir cânibe şinâverlik ederek gitdiler. Çoğu Sarâyburnu'ndan sırtları üzre geçdikleri zâhir ü bâhirdir. Niçe ihtiyâr umûr-dîde âdemler ibtidâ ı cülûsda böyle kıtâl olması alâmet i azîmdir deyü ta‘accüb etdiler.
Hikmet i âhar: Bu na‘şe i ibâdullah deryâya ilkâ olunduğu günde Akdeniz tarafından ( ) ( ) ( ) paşa kadırgalar ile İslâmbol'a niçesi ol temevvüc i deryâdan giremeyüp biri Kadıköyü'nde, biri Haydar Paşa bâğçesi önünde, biri Üsküdar'da ve biri Tophâne'de ve biri bizim Melek Ahmed Paşa pederinin yalısı kurbunda karaya düşüp yedi kadırga mâl-â-mâl bu kadar ibâdullah ve bu kadar forsa i pây-zen ve bî-hisâb mâl [u] menâl gark olup musîbet i azîm oldu ve üçüncü gün İslâmbol'da bir ihrâk i azîm oldu kim Belde i Tayyibe ya‘nî Kostantıniyye imâr olalı böyle harâb olmamışdır. Şu‘arâ ârifleri ta‘mîye ile "Yakdı İslâmbol'u âh ı fukarâ"1 deyü târîh dediler. Ba‘dehû Murtazâ Paşa'yı "Çıkmabaşı sensin. Bu celeblerin ısyân [u] tuğyânına bâ‘is yine sen oldun" deyü Murtazâ Paşa'yı İslâmbol'dan Şâm'a ılgar ile gitmek içün çavuşlar ta‘yîn olunup Üsküdar'a geçirdiler. Ol dahi dârât [u] azametle Üsküdar'da Tekye meydânında serâperdesin kurup cümle mühimmâtın müheyyâ edince kâmil bir ay meks etdi. Ez-în-cânib,
Ahvâl i Defterdârzâde Mehemmed Paşa efendimizin {Mevlevî Vezîr ile münâkaşasını beyân eder} : Hakîr i pür-taksîr kendülerden cüdâ düşüp anlar kat‘ ı menâzil ederek İslâmbol a‘yânının mektûblarıyla çînî İznîkindeki çiftliğine gelüp anda cülûsu istimâ‘ edüp tarfetü'l-ayn içre Yalava kasabasından bir kayığa süvâr olup doğru Şehzâde Câmi‘i kurbunda Koca Vezîr'e varup dest-bûs etdikde hakîr hâzır idim. Hemân Koca Vezîr eydür: "Çelebi Paşa! Destûrsuz ne geldin. Yohsa mühre mi geldin" dedi. Hemân Defterdârzâde "Hâşâ Sultânım, Ben mühre lâyık olam! Ancak sultânımın sadrıa‘zam olduğun istimâ‘ edüp Hudâ'ya hamd u senâ etdim ki pederimin yâr ı gâr ı kadîmi ve benim pederim yerinde olan Sultân Murâd Hân'a beni terbiye edüp mansıb ı âlîlere nâ’il eden efendim, peder i azîzim sâhib i sadr oldu, deyü hâk i pâye yüz süre geldim" deyü Paşa, vezîre yine temennâ etdi. Hemân Koca Vezîr "İbrâhîm Hân sana emr gönderüp Kars mansıbın ihsân etdi. Niçün gitmedin", "Yâ sultânım ol emirlerle katlime de fermânlar var idi. Göz göre niçe Kars gibi bî-hâsıl yire varup başım vereyim" deyince hemân Koca Mevlevî Vezîr ukâb gibi haykırup "Bre Kars'a git! Yohsa seni şimdi katl ederim" deyince hemân Defterdâr efendimiz eydür: "Sultânım: Lillah ve Resûlihî hâlime merhamet eyle, evlâd [u] ıyâl sâhibiyim. Bir yıldır kim Anadolu'da on sekiz sancak yerde bu kadar sekbân ve sarıca haşerâtlarıyla ibâdullah üzre konup göçüp hâne berdûş serserî zulm edüp gezerim" dedikde hemân Vezîr "Bre çık" deyince Defterdârzâde "İlâhî yakında cânın çıkup Allah tiz günde belânu versin, mel‘ûn Koca" deyüp hançer kabzasına el etdikde Vezîr aslâ söz söylemeyüp bir hayli tefekküre varup eydür: "Eğer paşa istikâmet edersen seni bir hizmete kullanırız. Hele şimdiki hâlde kapu halkın dağıt. Sana sa‘âdetlü pâdişâh ber-vech i adâlet arpalık olmak üzre Malatıyye sancâğın ihsân eyledi" deyince paşa "Âkıbetin hayr olsun. Kabûl etdim, ammâ harâcı ve avârızı ve muhassıllığın dahi ihsân eyleseniz yine mudârâmız olurdu" dedikde Koca Vezîr "Eyle olsun. Sabâh emirlerin al" dedikde Paşa vâfir du‘â edüp taşra çıkdıkda dest i şerîfin bûs edüp doğru Süleymâniye'de sarâyına varup vâlidesiyle ve evlâdlarıyla Hisâr'daki yalısına gidüp cümle tevâbi‘lerini etrâf ı erba‘aya dîdebânlığa koyup yedi bayrak yiğit ile kendüyü muhâfaza etdirüp yedi sekiz yerde küheylân atlar ile yarar kafadârları âmâde idi. Ve kayıkhânesinde üç aded palpa alesta kayıklar hâzır etdi. Ertesi anlara Malatiyye sancağı muhassıllığı emri gelüp azm i Malatiyye edecek mahalde [372b] hakîr niçe kimesneleri ricâcı koyup hâk i pâyine yüz sürüp yüz bin minnet ile gücile hacc ı şerîfe gitmeğe kendülerden me’zûn olup azli hâlinde olmağıla yüz Venedik altunu ve bir çuka ve bir atlas ihsân edüp du‘â yı hayrlarıyla vedâlaşup anlar kayıklarla Yalava kasabasına gitdiler, hakîr; İslâmbol'da kalup hacc ı şerîfe gitmek içün Silâhdâr Murtazâ Paşa'nın mü’ezzinbaşısı olup ve mahmil i şerîf imâmeti emr i şerîfin Koca Mevlevî Vezîr yüz altun ile ihsân edüp cemî‘î ehibbâ ve dûstânlar ile vedâlaşup Üsküdar'a ubûr etdik.
Cülûs ı Hân Mehemmed'in ibtidâsında sene ( ) mâh ı Şa‘banu'l-mu‘azzamının gurresinde Silâhdâr Murtazâ Paşa ile Şâm ı cennet meşâma giderken seyr [u] temâşâ etdiğimiz kurâ ve büldânları ve kılâ‘ ı şehr i azîmleri beyân eder
Evvelâ sahrâ yı Üsküdar'da hayme ve hargâhımız ve on bir huddâmımızla meks edüp mühimmât [u] levâzımât görürken şeb [u] rûz Murtazâ Paşa efendimizle sohbet i hâs edüp ekseriyyâ bu hakîr imâmetin ederdik. Zîrâ imâmı Şâm Arabı olmağıla andan hazz etmeyüp taşra otâkda imâmet edüp hakîr iç imâmeti ve iç mü’ezzinliği edüp subh [u] mesâ hakîri cenbinden bir ân münfek etmeyüp bir Gürcî kölesi ve bir raht [u] bahtıyla sîm zeynli küheylân at ve iki katır ve yüz altun ve kırk ekmek ve kendü ta‘âmlarından beher yevm merreteyn ta‘âm ı nefîs etdi. Bir sahiyyü'l-vücûd, sâhib i hısâli'l-mahmûd kimesne idi.
İbtidâ i tulû‘ ı neşv ü nemâ yı Murtazâ Paşa;: Gürcîstân'da Âl i Çobâniyân'ın duhter i pâkîze-ahteri Bağdâd nâm hâtûnun Ahıska kal‘ası kurbunda binâ etdüğü Gürcîstân'ın Bağdâd ı ferah-âbâd olan şehirde mütevellid olup Gürcîstân Hâkimi Mavrol Hân, bu Murtazâ Paşa'yı {Tabanıyassı Mehemmed Paşa'ya} hedâyâ gönderüp harem i muhtereminde perveriş olup bulûğiyete yetişdikde taşra içgulâmlarından olup Tabanıyassı mühriyle serdâr ı mu‘azzam iken Haleb meştâsında ve Revân gazâsında, ba‘dehû Silistre'de ve kâ’immakâmlıkda Sarıkçıbaşı Murtazâ Ağa derlerdi. Hattâ Murâd Hân ı Râbi‘, Tabanıyassı'yı Eflâk ve Boğdan mâddesiyçün katl edüp cemî‘î gılmânların Murâd Hân Harem i hümâyûn'a alup Murtazâ Paşa'ya "Destârî Murtazâ Ağa" derlerdi. Saltanat ı İbrâhîm Hân'da Hâsoda'ya girüp yigirmi üç yılda pâye kat‘ ederek evâhir i saltanat ı İbrâhîm Hân'da musâhib i şehriyârî ve silâhdâr ı sâhib vakârı bilinüp ibtidâ i cülûs ı Mehemmed Hânî'de silâhdârlıkdan eyâlet i Şâm ı cennet-meşâm ile çerâğ efrûhte olan bu Murtazâ Paşa'dır.
Hılye i Murtazâ Paşa;: Kâmet i tâm ve esmerü'l-levn, müdevverü'l-vech, yassı alınlı ve siyâh kaş ve siyâh müje kirpikli ve alâ gözlü ve lüknet sözlü idi. Zîrâ âlem i sabâvetinde alt çenesinde on dörd aded sinni yok idi. Ol ecilden ba‘zı edâ yı hurûfda icrâ yı mahâric i hurûf edemezdi. Ve henü[z] sakal salup bir mahbûbü'l-kulûb olmuş idi. Sinesi vâsi‘, beli ince, bâzûları tüvânâ, tabanları efendisi Tabanıyassı gibi yassı, halûk ve halîm ü selîmü'l-kalb âlüfte vü âşüfte ve şûh u şakrak ve satranç-bâz u şimşîr-bâz ve zor-bâz u tüvânâ şehbâz er idi. Ve dâ’imâ zîbâ ve zerbâf ve Hıtâyî alacalar giymeğe mâ’il idi. Zîrâ gâyetü'l-gâye zen-dost olup mahbûb-dostlara dost değil idi. Ol ecilden üç yüz altmış içağalarında on beş yaşında mahbûb gulâmı yok idi. Cümle otuzar kırkar yaşında Rüstem i şavarıb şehbâz fetâ yiğitleri var idi. Bu Üsküdar sahrâsında cümle içgulâmlarına yüzer guruş ve silâhdâr [u] çukadâra birer kîse ihsân etdi.
Cülûs ı Mehemmed Hân'da kuttâ‘u't-tarîk Kara Haydaroğlu'nun be dest i Hasan Ağa, münhedim olup Âsitâne i sa‘âdete kayd-bend ile geldüğün beyân eder
Evvelâ Kara Haydar nâm şakî bir kadıyı katl eyleyüp Sultân İbrâhîm Hân'ın cülûsunda ısyân [u] tuğyân edüp niçe sene şakâvet edüp Sakaltutan-beli'nde ve Köprübeli'nde ve Felâketbeli'nde ve Direklibel'de ve Çengâllıbel'de ve Sarmaşıklıbel'de ve Domalıçbeli'nde ve İzmir kurbunda Sabuncubeli'nde bunun emsâli niçe yüz bellerde niçe bin kârbânı basup bellerinden kemerin yasup harâmîlik ederdi. Âhir Kara Mustafâ Paşa fermânıyla Anadolu eyâletinde nefîr i am çıkup Kara Haydar'ı Işıklı nâm kasaba kurbunda bir hâne içre kapanup hâneye ateş edüp cümle tevâbi‘i cız-bız kebâbı gibi büryân olup Kara Haydar cân havliyle taşra çıkup katl edüp kelle i murdârın der i devlete gönderüp cemî‘î tarîk ı âmlar emn [ü] emân oldu. Ammâ Kara Haydaroğlu nâm bir veled i zinâsı zuhûr edüp babası mel‘ûnun kanın taleb [373a] içün Anadolu vilâyetinde yigirmi sancak yerde niçe yüz bin ibâdullahı râhatda komayup tâ cülûs ı Mehemmed Hân'ın ibtidâsına gelince üç eyâlet yeri harâb u yebâb eyleyüp bir vech ile ele girmek muhâl oldu. Hattâ bu hakîrin Engüri kurbunda Balıkhisâr nâm karyede ale'l-gafle râst geldiğimiz mel‘ûnlardır kim mukaddemâ evsâfları beş ay mukaddem tahrîr olunmuşdur. Âhir-ı zamân-ı saltanat ı İbrâhîm Hân evâhirinde Melek Ahmed Paşa efendimizin ağalarından sâbıkan Türkmân Ağası Abaza Kara Hasan Ağa'ya hatt ı şerîfler gidüp "Kara Haydaroğlu'nun ya başı, ya başın" deyü istimâlet emirleri gidüp kayd ı hayât ile Hasan Ağa'ya ba‘de edâ yı hizmet Türkmân ağalığı ta‘ahhüd olunup Hasan Ağa dahi bin kadar şehbâz u nâmdâr iş erleri ve dağ u râğ serverlerinin bahâdır [u] hünerverlerin başına cem‘ edüp bir gün Söğüd dağı nâm mahalde Kara Haydaroğlu'nu yataklandurup andan firâr eder. Ba‘dehû andan başına iki yüz nâm ı be-nâm vâcibü'l-izâle cem‘ edüp Katırcıoğlu ve Akyakalıoğlu ve Oynağanlıoğlu ve Yeğen Hüseyin ve Kara Memi nâm hârâmîlerle şehr i Isparta dağlarında ve Söğüd kûhlarında ve Aydın cebellerinde ve Sarıhan illerinde gezüp ehl i tüccâr ı berr [u] bihârı rencîde etdüğü İbrâhîm Hân'ın mesmû‘ ı hümâyûnları olup Anadolu eyâletine mutasarrıf Vezîr Küçük Çavuş Paşa cümle Anadolu eyâletiyle varmak fermân ı şehriyârî olup on bin askerle âsî ve harâmî mezkûrların üzerine varup Karahisâr altında iki asker birbiriyle mukâbele ve mukâtele ederken bi-emri Hudâ Kara Haydaroğlu vâcibi yedi yüz âdemiyle on bin derme ve çatma Anadolu askeri içine aç kurd koyuna girer gibi girüp askeri bozup kimin kırup kimin âzâd edüp ol mahalde Anadolu Valisi bir vezîr i dânâyı kayd-bend ile Kara Haydaroğlu'nun önüne getirüp ırz ı pâdişâhî vardır deyü Kara Haydaroğlu, Küçük Çavuş Paşa'yı atıyla ve donuyla ve bir kaç yakın huddâmıyla bir dahi hazretin sancağıyla üzerime gelme deyü ahd [ü] yemîn verüp âzâd eder. Bu esnâda paşanın ve gayrı Anadolu askerinin bâr [u] bengâhı ve hayme vü hargâhı ganâ’imiyle Katırcıoğlu nâm şimşîr-bâz eli kolu kan bî-îmân u bî-amân gelüp cümle şikârı Kara Haydaroğlu'nun önüne kodukda paşanın tuğ u sancağ ve bayrağ u tabl [u] alemin Kara Haydaroğlu görüp "Katırcıoğlu! İşte Allah bizi tuğ ve sancak ve tabl [u] alem sâhibi dağ paşası etdi" dedikde Katırcıoğlu eydür: "Neyleyeyim, paşayı ele getiremedim. Gidinin yöğrük atları var imiş ve bir kaç ..kilgen oğlanları var imiş, elimden kurtuldu" deyince Kara Haydaroğlu eydür: "Bre şimdi paşayı kayd-bend ile önüme eli bağlı ve ciğeri dâğlı getirdiler. Hâline merhamet edüp bir dahi üzerime gelmeyeceğine yemîn verüp âzâd etdim. İşte şimdi gitdi" deyince Katırcıoğlu eydür: "Bre gerçek mi? Ya sonra yine deryâ-misâl askerle üzerimize gelirse bizi öküz boynuzunda isek de bizi kırar. Hay Kara Haydaroğlu! Allah belâcığın versin. Bre ne âzâd etdin. Onların dirisiyle söyleşmekden ise ölüsüyle söyleşmek gerek" deyü atına süvâr olup fi'l-hâl paşaya erüp "Dur a bre .mlı kahbe" deyüp paşaya dal-kılıç olup paşa yedi âdemiyle Katırcıoğlu'na hamle edüp Katırcıoğlu'nun bir âdemin katl edüp birine dahi sataşırken Katırcıoğlu paşaya bir satûr ı Katırcı niçe urursa kellesin terkiye alup yedi gulâmın kayd-bend edüp kelleyle ve atları ve gulâmlarıyla Kara Haydaroğlu önüne gelince Haydaroğlu ağlayup "Katırcıoğlu! Şimden gerü biz dahi başımız tedârükün görelim. Âhir işimiz tamâm oldu. Hemân gerçekden asker yazup Kara Yazıcı ve Sa‘îd Arab ve Kalenderoğlu gibi ili vilâyeti urup celâlî olalım. Yâhûd deryâ-misâl asker ile Acem diyârında bir yer feth edüp anda karâr idelim" dedi. Katırcıoğlu eydür: "Bre iki el bir baş içindir. İpden kazıkdan kurtulmuş yiğit yazalım, mâl verelim, mâl alalım" deyüp niçe yüz harcu's-seyf ip sürüyenleri başlarına cem‘ edüp Kırşehri ve Beğşehri ve Akşehri ve Seydîşehri ve Eskişehri ve Alaşehri ve gayrı büleyde ve şehirleri harâb u yebâb ve halkın kebâb u hânelerin türâb ederek günden güne ısyân [u] tuğyânları ziyâde olup niçe ümmet i Muhammed'in ehl [u] ıyâllerin alup kırmızı şâl ile kafadârları gibi gezdirüp fi‘l i şenî‘lere başladılar. Hikmet i Hudâ cülûs ı Mehemmed Hân'ın ertesi günü Kara Haydaroğlu katli hakkında yine Abaza Kara Hasan Ağa'ya hatt ı şerîfler gidüp "Dünyâ âsûde-hâl ola" deyü bu târîh mısra‘ı mazmûnunca ( )
"Cülûs ı Hân Mehemmed [373b] eyledi âsûde dünyâyı"
[1058] fehvâsınca cihân âsûde olmağiçün Sultân Mehemmed Hân'ın ibtida katl i benî Âdem hakkına hatt ı şerîfi Atmeydânı cengi ve sâniyen bu Kara Haydaroğlu hakkına sâdır olmuşdur. Bu hatt ı şerîf sâbıkan Türkmân Ağası Hasan Ağa'ya vardıkda tekrâr ol dahi "Benem diğer nîst" diyen iki bin bahâdır yiğitler ile vilâyet vilâyet gezüp büleyde ve kılâ‘ ve şehr i azîmlerde nâmdâr iş erleri ve nâmdâr pîrleri başına cem‘ edüp müşâvereler ile re’y [ü] tedbîrler ederek Kara Haydaroğlu nâm harâmiyi ( ) ( ) mahalde haber alup cümle ahâlî i vilâyete haber edüp ve ârâm etmeyüp harâmîler üzre gitdi. Zîrâ Abaza tâ’ifesinden niçe şecî‘ ve bahâdır âdemler gördük ammâ Hasan Ağa gibi bir gayûr ve server-i, hünerver ve bâzû yı devlete mağrûr bir er oğlu er görmemişdik. Cümle askerin çifte atlar ile hâzırlayup iki gün iki gicede ılgar edüp haber olduğu köye varup vakt i seherde âlem ağyârdan bî-haber iken Kara Haydaroğlu'nun askeriyle sâkin olduğu karyeyi muhâsara edüp Hasan Ağa askeri cüst [ü] cûda iken Kara Haydaroğlu atına süvâr olup iki yüz mel‘ûn yiğitleriyle asker i İslâm'ı yararak köyden taşra hâh-nâ-hâh meydân ı savaşa çıkup Oynağanlıoğlu ile ikisi dilîrâne ve rüstemâne hamleler edüp Hasan Ağa üzre hücûmlar edüp üç sâ‘at cengde Hasan Ağa'dan kırk üç âdem şehîd olup anlardan yedi mel‘ûn hâk ı mezellete düşüp tâ vakt i asra varınca sâbit-kadem olup tarafeynden ceng i azîmler olur. Âhir Kara Haydaroğlu'nun altındaki esb i tâzîsi bî-tâb u bî-mecâl olup Kara Memi nâm şakîsi gayrı at yetişdirüp bir atdan bir ata süvâr olurken Hasan Ağa tarafından Kara Haydaroğlu'nun uyluğuna bir kurşum isâbet edüp böyle zahm-âlûd iken kudurmuş yılana dönüp tokuz yiğit dahi şehîd edüp âhir kendüyü zahm bî-mecâl edüp vakt i gurûb olup âlem i şeb i zulmete varup çeşm i pür-hûnlar nâ-bînâ olup ol mahalde Kara Haydaroğlu firâr edüp nâ-peydâ olur. Kara Hasan Ağa'nın askeri dahi bî-dermân olup Kara Haydaroğlun ele getiremeyüp hâ’ib ü hâsir bir köyde mihmân olup ertesi ale's-sabâh il'e vilâyete nefîr i âm fermânlar edüp "Her kim Kara Haydaroğlu'ndan nâm [u] nişân getürürse beş at ve beş kîse veririm" deyü yemîn billahlar ve re‘âyâya gûnâ-gûn va‘deler edüp "Her kimde pinhân ise ol köyü cümle âdemleriyle ihrâk bi'n-nâr ederim" deyü bu sıyt [u] sadâ velvele-ârâ olup üçünci günde bir Türk "Müjde Sultânım! Kara Haydaroğlu kurşum yarasından Birgü ( ) köyde kalup cümle Katırcıoğlu ve Akyakalı ve Oynağanlıoğulları nâm haşerâtları kaçup kendüsü üç âdemiyle bir damda kapanup kalmış" deyince der-akab Hasan Ağa cümle askeriyle atlanup müjde eden herîfi bir ata bindirüp ol gün ol gice ılgarup mezkûr köyde Kara Haydaroğlu âteş başında otururken basup içeri girenlerden tabancalı tüfenkler ile yatduğu yerden yedi yiğit şehîd edüp âhir âlât ı silâha iktidârı kalmayup cümle silâhların elinden alup bağlamadan zabt ederler. Zîrâ ol arbede mahallinde uyluğuna kurşum râst gelüp budunda kurşum kalır. Kurşumu çıkarmak içün bî-âkil mel‘ûn bir kamış içine barud koyup kurşum girdiği delikden kamışı sokup kamışa gerüden âteş edince kamış içre barud uyluğun pâre pâre edüp uyluğu tiftik tiftik olur. Ol ecilden bî-dermân kalup Hasan Ağa kendüye cerrâhlar ta‘yîn edüp Âsitâne i sa‘âdete getirdiği gün hikmet i Hudâ bu Murtazâ Paşa efendimizle Şâm'a gitmek içün Üsküdar sahrâsında Ağa Tekyesi çayırında hayme ve hargâhlarımızla meks etdiğimiz mahalde "Bre Hasan Ağa, Kara Haydaroğlu'nu kayd-bend ile getirirmiş" deyü İslâmbol ve Üsküdar'dan yüz bin asker Üsküdar bâğlarına Kara Haydaroğlu temâşâsına çıkup Hasan Ağa alay ı azîm ile bin aded güzîde ve müsellah askeriyle Murtazâ Paşa ordusundan geçirüp bu hakirin haymesi mukâbelesinde Ağa Tekyesine Hasan Ağa inüp Kara Haydaroğlu [374a] iki bârgîr üzre taht ı revân salı üzre bindirüp başında sarı harîr hatm sarınup bir sırtında yeşil alaca kürk giyüp gâyet za‘îf ve nahîf olmuş iki cânibine selâm vererek anı dahi Ağa Tekyesi'nde bir hücreye indirüp hemân Türkmân Ağası Abaza Hasan Ağa yı müdebbir, sadrıa‘zama âdem gönderüp "Kara Haydaroğlu hâ’ini devletinizde hâlâ der i devlete kayd-bend ile getirdik. Ale's-sabah huzûr ı devlete niçe getürelim ve ne gûne dîvân ı pâdişâhîye varalım?" deyüp sadrıa‘zama danışmağa âdemler gönderüp kendüsü Murtazâ Paşa efendimize gelüp buluşdukda Murtazâ Paşa "Koca âdem! Gazân kutlu olsun. Kılıcın arşa asup yed i tûlânını ayân eyledin. Hattâ pâdişâhım şimdi bana Şâm eyâletin ihsân etdükde 'Göreyim seni, bana Kara Haydaroğlu'nu yolun üzre ele getirüp huccâc ı müslimînin yolun emn [u] emân idesin' deyü fermân etmiş idi. Hamd i Hudâ ol vâcibînin giriftâr olması sana muvaffak imiş" dediklerinde Hasan Ağa, Kara Haydaroğlu'yla ceng [ü] cidâl ve harb [u] kıtâl etdiklerin bir bir takrîr eyleyüp Haydaroğlu'nun ve Katırcıoğlu'nun ve Akyakalıoğlu'nun şecâ‘at ve mahâret [ve] salâbet ü fetâlıkların medh eyledi. Ba‘dehû hakîr Hasan Ağa'ya buluşup "Sultânım! Bizim Haydarzâde "Beğefendimizi hamd i Huda ele getirmişsiz" dediğimde hamd edüp eydür "Eğer Evliyâ, Haydaroğlu'yla âşinâlığın var ise yürü gidelim. Kendüsine buluşup tesellî i hâtır ver. Anı katl etdirtmeyüp Girid cezîresine Deli Hüseyin Paşa'ya göndertmeğe ta‘ahhüd edüp halâs olmasın kendüye bildir" deyü Hasan Ağa hakîre vâfir ta‘lîmler edüp Hasan Ağa ile Haydarzâde'ye buluşup hakîr "Esselâmü aleyküm beğim! Hoş geldin safâ geldin" dediğimde hemân Kara Haydaroğlu eyitdi: "Bre hây cân kurtaran Evliyâ Çelebim! Sen de hoş geldin ve safâ geldin. Ammâ ben nâ-hoş gelüp işte siyâset meydânına geldim" dedikde hakîr; ve Hasan Ağa, Kara Haydaroğlu'nun yanına oturup niçe esnâ yı kelâmlarda kendüye tesliyet i hâtırlar verüp musâhabetler etdik. Kara Haydaroğlu eydür: "Evliyâm! Bilir misin Engürü vilâyeti yanında Balıkhisâr köyünde ol kış günü bizi basdığın zamân senden aceb cân kurtardık, aceb gâfil idik. Avretler gibi âteş başında otururduk. Ol zamân senden cân kurtardık ammâ şimdi bu Hasan Ağa devletinde cân kuşu uça gibi Evliyâ Efendi" dedi. Hasan Ağa eyitdi: "Ya beğim! Bizim Evliyâ Çelebi'yi bilir misin" dedikde Haydaroğlu eydür: "Engürü yanında bir gün on iki atlı ile bir köyde âteş başında otururduk. Bunlar elli atlı bizi basup Allah'a şükür bunlar el kaldırmadılar. Aklımız başımızdan gidüp bir gice bunlar ile cân sohbetleri edüp Evliyâ Çelebi'ye çakmaklı tüfenk ve üç yüz altun verüp ol gice safâlar etdik" deyü Haydaroğlu ağladı. "Ne ağlarsın beğim! Hemân pâdişâh huzûruna vardıkda 'pâdişâhım kuş cânıma kıyma. Beni Girid'e Deli Hüseyin Paşa'ya gönder. Dîn uğuruna anda kâfire kılıç urarak şehîd olayım' di" dedim. Kara Haydaroğlu eydür: "Behey Evliyâm! Ölüm ölüm oldukdan sonra hızlamak ne boyına borç ola. Ben bir cân içün minnet mi ederim" dedi. "Be, hele beğim! Girid fethinde bulunup anda bir sancak beği ol. Bir zaman anda dîn düşmanlarına kılıç çal. Benim işitdiğim budur. Eğer sen böyle dersen sa‘âdetlü pâdişâh hazz edüp seni Girid'e gönderirler" dediğimde Kara Haydaroğlu eydür: "Gel Evliyâm! Senin ağzın öpeyim. Sen iyi dersin ammâ Evliyâ Efendim, ben bana etdim, ben bana" deyüp uyluğunda kurşum yarasın açınca ânî gördüm, parmak kalınlığı kurdlar. Yara çürüyüp uyluğu pâre pâre olup râyihasından yanına âdem varamaz. "Evliyâm! Bana yine tesellî i hâtır verdin. Allah senden râzî ola" deyüp Hemân koynundan bir altun mînâ zarflı sâ‘at çıkarup "Şu kendü bâğın koruğu halvasıdır. Yine sana nasîb oldu" deyü bir sâ‘at ihsân edince Hudâ âlimdir kim yigirmi bir yıl mukaddem bu hakîr Şâm'a giderken İshaklı nâm kasaba kurbunda Kara Haydar kendüsü bizi urup kırup hakîrin bu kadar mâlın alup yetmiş yedi gün kendüleriyle ma‘an dağlarda yatup kalktığımız zamân bu sâ‘at ol zamân bu Kara Haydar oğluna değmişdi. Kaya Sultân ihsânı bir musanna‘ sâ‘at idi. "Bre beğim! Bu sâ‘at zamân ile benim idi" dedim. Haydaroğlu eyitdi "Gerçekdir. Baba merhûm senin mâlından bana vermişdi. Yine sana nasîb [374b] oldu. Ve 'İşte Hasan Ağa'ya sor, şimdi yollarda gelirken bu sâ‘at sebebiyle her bâr seni anup Melek Ahmed Paşalı Evliyâ Çelebi sâ‘atidir' deyü seninle dağlarda ve bellerde gezdiğimiz anardık" deyü tâ ahşama varınca niçe bin kelimâtlar edüp hemân kendüye netîce i kelâmlarım cümle tesellî i hâtır-gûne kelimâtlar idi. Ertesi gün ale's-sabâh Üsküdar'dan bir cerrâh ı kâmil gelüp yarasın seksen yıllık şarâb ı nâb ile yıkayup cümle çürük etlerin çıkarup meğer uyluğu kemiği de hûrd olmuş. Cerrâh "Bu iflâh olmaz" deyü yarasına merhemler sarup sarmalayup alay ı azîm ile Üsküdar'dan İslâmbol'a Koca Vezîria‘zam'a götürdüklerinde hakîr yine seyr [u] temâşâ içün bile gidüp Sadrıa‘zamzâde Süleymân Beğ yanında idim. Koca Mevlevî Sadrıa‘zam Mehemmed Paşa, huzûrunda Haydaroğlun söyledüp "Niçün bu kadar zamândan berü harâmîlik edüp ibâdullahı katl i nefs ederdin" dedikde Haydaroğlu Vezîria‘zamı Mevlevî külâhıyla görünce eydür: "Cânım Dede Efendi! Kurd oğlu kurd idim. Kişi aldığına göre satar ve baba ve dedesinden gördüğünü eder. El-hükmü lillah" dedi. Vezîria‘zam cerrâha su’âl etdi. Cerrâh dahi "ılâc-pezîr değildir" dedikde Hasan Ağa eydür: "Girid'e gönderin sultânım" dedikde Vezîria‘zam "Nola şimdi gönderelim" deyüp Hasan Ağa'ya ve kırk nefer âdemlerine hil‘at i fâhireler ihsân olunup kayd ı hayât ile hizmeti mukâbelesinde Türkmân ağalığı ihsân olunup Vezîria‘zam eydür: "Bre Kara Haydaroğlu! Niçün Kütahiyye vezîri Küçük Çavuş Paşa gibi bir vezîri bozup katl etdiniz?" dedikde Haydaroğlu; eydür: "Ceng hâlidir, eyle olur. Benim huzûruma kayd-bend ile getirdiklerinde alem i Resûlullah'ı taşır bir Âl i Osmân vezîrinin ırzları vardır, deyü niçe mâl [u] menâlin ve cümle mahbûb içgulâmların kendüye verüp âzâd etdim. Sonra Katırcıoğlu ardınca taşra yetişüp şehîd etmiş. Benim andan haberim yokdur" dedi. Paşa eyitdi: "Yâ şehîd etdiniz ise tûğ ve tabl [u] alemi ve mâl ı hazâ’ini niçe oldu ve bu kadar sene baban harâmî idi. Anın tahsîl etdiği mâl ve senin bu kadar zamândan berü tahsîl etdüğün mâl [ü] menâl kangı dağlarda medfûndur ve kankı şehirlerdeki yataklarında mahfûzdur" dedikde Haydaroğlu eydür: "Yâ bunun sonu mahşer su’âline çıkdıya bir cânım içün bu kadar ibâdullahı ele verüp âteşe yakup anlarda olan, bellerde medfûn olan mâllarım bir bir diyemem. Hemân Koca Vezîr, gün ahşamlıdır, dün doğdum bugün ölürüm, hemân iş gör" dedikde Vezîria‘zam "N'ola baş üstüne" deyüp asesbaşıya buyurdu verüp "Parmakkapu'da salb edin" deyü fermân edüp Haydarzâde'yi bir hammâl bârgîri üzre tahmîl edüp alay ı azîm ile bârgîr üzre iki yanına kağan arslan gibi ileri ileri nigerân ederek Parmakkapu'ya götürürken hakîr dahi atına süvâr olup alarkadan gidüp Parmakkapu dibine vardıkda boğazına ipi geçirüp habl i metînin ucun kayd-bend edüp altından hammâl bârgîrlerin çeküp bâr-ı gîr-i bârgirân çekmeden halâs olup Haydaroğlu dahi rûh teslîm edüp beynehu beynallah gidüp niçe ihsân [u] in‘âmların görüp niçe zamân bir yerde ta‘âm yiyüp nân u nemek hakkı vardır. Rahmetullahi aleyh.
Cümle Anadolu ibâdullahı şûr [u] şerlerinden halâs olup hikmet i Hudâ ibtida Sultân Mehemmed Hân-ı Râbi‘in ibtida i cülûsunda ikinci gazâsı bu Kara Haydaroğlu katlidir. Hudâ âlimdir, böyle olmuşdur. Ve's-selâm.
Ol gice hakîr yine hâne i bî-minnetimizde yatup cümle ehibbâ ve akrabâ ve ta‘allukâtlar ile vedâ‘laşup yine Üsküdar'a ubûr edüp ba‘zı elzem i levâzımâtlar alup tekrâr yine Üsküdarî Mahmûd Efendi ve Karaca Ahmed Sultân hazretlerin ve kurâfetîn i (?) kübrâlarda âsûde olan kibâr ı evliyâullahları ziyâret edüp rûhâniyyetlerinden istimdâd taleb edüp Üsküdar'dan Şâm ı cennet-meşâm ı bâğ ı merâma azîmet eyledik. Cenâb ı Bârî sâlimîn ve gânimîn sıhhat u selâmetle vâsıl ide. Bi-hurmeti Seyyidi'l-mürselîn.
DİZİN
Dostları ilə paylaş: |