ki: Bir insanın muhayyile gücü son derece gelişmiş olursa ve aldığı her türlü izlenim bu gücü pek etkilemiyorsa o zaman tıpkı uykudaki gibi uyanıkken de serbest kalabilir ve faal akıldan gelen etkileri duyu gücünde canlandırabilir. Bunlar ortak duyuda da temsilî olarak canlanınca görme gücünü etkiler ve buradan dışa yansıyarak saydam bir ortam olan havada görünmeye başlar. Sonra göz bu görüntüleri algılayarak tekrar ortak duyu ve muhayyile gücü vasıtasıyla değerlendirir. Böylece faal aklın sunduğu bilgiler o insan tarafından bizzat görülmüş olur. Bir insanın, böylesine mükemmel bir şekilde gelişmiş olan muhayyile gücü sayesinde ulaşabileceği en son mertebe nübüvvet mertebesidir. Bu mertebedeki insan faal akıldan (Cebrail) gelen feyzi (vahiy) düşünmeye ve akıl yürütmeye gerek kalmadan bir anda uyanıkken de alır. Böylece ulvî âlemlere ait varlıkları gerçekten görür, hal ve istikbale dair bilgiler verir. Dünyada bir örneğinin bulunması imkânsız olan bu son derece güzel ve mükemmel varlıkları görerek Allah'ın kudret ve azameti karsısında hayranlık duyar. Bundan daha aşağı mertebede bulunan velîler bazı keşif ve ilhamlara mazhar olsalar da ruhanî varlıkları göremezler. Sıradan halka gelince, onların muhayyile gücü zayıf olduğundan uykuda da uyanıkken de faal akılla asla ilişki kuramazlar.1
Fârâbî nübüvvet kavramını bu şekilde yorumlamakla din ile felsefenin aynı kaynaktan yani faal akıldan geldiğini, dolayısıyla aralarında mahiyet farkı değil sadece derece farkının bulunduğunu göstermek istemiştir. Ona göre aynı hakikati farklı terim ve yöntemlerle değişik kesimlere aktaran din ile felsefe arasında sanıldığı gibi bir uçurum yoktur, bunları bir ortak paydada toplamak mümkündür. Öte yandan bazılarının iddia ettiği gibi2 bu teziyle Fârâbî, akıl ve düşünce gücü sayesinde faal akılla ilişkiye geçen filozofu bu ilişkiyi muhayyile gücüyle gerçekleştiren peygamberden daha üstün tutmuş değildir. Yukarıda belirtildiği üzere faal aklın etkisi önce peygamberin müstefâd aklına, oradan da son derece gelişmiş olan muhayyile gücüne ulaşmaktadır. Şu halde böylesine mükemmel iki algı gücüne sahip bulunan peygamber sadece akıl gücüyle yetinen filozoftan üstün olacaktır. Buna göre her peygamber filozoftur, fakat her filozof peygamber değildir.
Din ile felsefeyi uzlaştırmanın ötesinde Fârâbfnin nübüvvet meselesini bu derece temellendirmek isteyişinin önemli bir sebebi de Asr-ı saâdeften sonra hızla yayılan fetihlerin neticesinde İslâm dünyasında peygamberlik karşıtı hareketlerin ortaya çıkmış olmasıdır. Kaynağını çeşitli inanç ve düşüncelerden alan bu tür hareketlere İslâm toplumundan da katılanlar olmuş ve yaygın kanaate göre İbnü'r-Râvendî ile Ebû Bekir er-Râzî gibi düşünürler peygamberlik kurumunu eleştirerek İslâm toplumunda inanç bunalımına yol açmak istemişlerdir. Başta Mu'tezilî ve Sünnî kelâmcılarla filozof Kindî olmak üzere birçok âlim bunlara karşı müstakil eserler kaleme almışlardır. Fârâbî de yaşadığı dönemin güncel meselelerinden biri olan nübüvvet konusunda üzerine düşen görevi yerine getirmek amacıyla peygamberliği aklî ve ilmî açıdan yorumlayarak vahyin ve mucizenin aklen de mümkün olduğunu ispat etmek istemiştir. Sunu da belirtmek gerekir ki hiçbir zaman bu teoriden nübüvvetin kesbî olduğu sonucu çıkarılamaz. Çünkü faal akıl kanalıyla gelen ilâhî vahyi ancak üstün yaratılıştaki peygamberler alabilir.
Nübüvvet konusunda ortaya koyduğu bu orijinal teziyle Fârâbî, peygamberlik düşüncesine yabancı olan ve rüya vasıtasıyla da olsa metafizik âlem hakkında bilgi edinmenin imkânsızlığını savunan Aristo'dan büsbütün ayrılmıştır. Ayrıca onun bu tezi İbn Sînâ, İbn Rüşd, İbn Mey-mûn. Albertus Magnus ve Spinoza tarafından benimsenmiştir.
c- Meâd. İnsanın yapısında var olan ebediyet duygusu, onu ruhun ölümsüzlüğü fikrine ve ölümden sonra ikinci bir hayatın varlığı üzerinde düşünmeye sev-ketmiştir. Hayatın ölümle noktalanacağı gerçeği karşısında insanın duyduğu kaygı ve korkuyu gidermek için birçok iyimser görüş ortaya konmuşsa da bunlardan hiçbiri ferdî ruhun ölümsüzlüğü ve ölümden sonra ikinci bir hayatın varlığı fikri kadar doyurucu olmamıştır. Fârâbî de meselenin çözümünü ruhun ölümsüzlüğü fikrine bağlamaktadır. Filozof nefsin bedenden bağımsız manevî bir cevher olduğunu, ölümden etkilenecek bir yapıya sahip bulunmadığını, bundan dolayı bedenden sonra da varlığını devam ettireceğini söyler. Ayrıca nefsin var olabilmesi için bedenin şart olduğunu, fakat nefsin bir defa varlık alanına çıktıktan sonra varlığını devam ettirmesi için bedene ihtiyacı bulunmadığını belirtir. Bu arada Fârâbî Eflâtun'un savunduğu ruh göçü (metampsikoz) fikrini reddederek her bedenin bir ruhu bulunduğunu, ruhun bedenden bedene göç eden bir seyyah olmadığını kesin bir dille ifade eder.3
Fârâbfye göre nefis manevî bir cevher olduğuna ve akıl da onun en gelişmiş fonksiyonu sayıldığına göre ister güç ister fiil isterse müstefâd seviyesinde bulunsun akla sahip bulunan her nefsin ölümsüz olması gerekir; yani Ölümsüzlük aklın bilgiyle aydınlanmasına bağlı olmayıp tamamen iradesi dışında insana verilen bir olgudur. Ancak Fârâbî ölümsüzlüğün aklî melekelerini çalıştırıp geliştirenlerin hakkı olduğunu da savunarak bir çelişkiye düşmektedir. Bu ikinci açıdan filozof nefisleri üç kategoride değerlendirir.
1- Doğuştan sahip oldukları akıl gücünü çalıştırıp (fiil alanına çıkarıp) bilgiyle aydınlanmayan cahillerin nefsi bedenle birlikte ebediyen yok olacaktır.
2- Güç halindeki akıllarını çalıştırıp fiil alanına yükselttikleri (bilgi ürettikleri) halde davranışlarını olgunlaştırmak için herhangi bir çaba göstermeyen fâsikla-rın nefsi ölümsüzdür, fakat ebedî olarak işkence görecektir.
3- Müstefâd akıl düzeyine yükselen ve ahlâkî erdemlerle de bezenmiş bulunanların, yani nazarî ve amelî hikmete sahip olanların nefisleri ise ebediyen mutlu olacaktır.4
Fârâbî'nin ruhun ölümsüzlüğüyle ilgili görüşleri arasındaki bu çelişkiye İbn Tufeyl dikkat çekmekte ve bu konuda daha büyük sakıncalar içeren bir başka iddiada bulunmaktadır. Ona göre Fârâbî, Aristo'nun Ethica Nicomachea's\ üzerine yazdığı ve günümüze ulaşmayan şerhinde mutluluğun sadece bu dünyada gerçekleşen bir olgu olduğunu, bunun dışında anlatılan her şeyin hurafeden ibaret bulunduğunu söylemiştir5. Fakat İbn Tufeyl'in aktardığı bu bilgiyi eldeki veriler karşısında kabul etmek mümkün değildir. Çünkü Fârâbî temel eserlerinde ruhun ölümsüzlüğünü ve âhiret hayatının varlığını her vesile ile savunmaktadır. Öyle anlaşılıyor ki İbn Tufeyl, Fârâbfnin cahil ve sapık şehir halkının âhiretteki ceza ve mükâfatıyla ilgili görüşlerini aktarırken, "Bütün bunlar, bazı kimselerin diğerlerini aldatmak için kullandığı hile ve sahtekârlıktan başka bir şey değildir" şeklindeki ifadesini6 onun kendi düşüncesi sanmıştır. Ayrıca Fârâbfye yönelttiği eleştirinin devamında onun nübüvvet nazariyesini de yanlış yorumladığı görülen İbn Tufeyl'in verdiği bilgileri ihtiyatla karşılama zarureti ortaya çıkmaktadır.
Fârâbî, "Beden öldükten sonra ruh için ya mutluluk veya azap vardır. Her ruh lâyık olduğu şekilde farklı bir mutluluğa erecek veya azap görecektir; bu da adaletin gereği ve zorunlu bir olgudur"7 diyerek âhiret hayatının ruhanî olduğunu savunur. Dinî naslara ters düşen bu görüş maddenin her türlü eksikliği temsil ettiği, onun bulunduğu yerde mutluluğun tam olamayacağı fikrine dayanmaktadır. Stoa ve İskenderiye felsefelerinin uzantısı olduğu bilinen bu düşünceyi daha sonra İbn Sînâ er-Risâletü'l-adhaviyye adlı eserinde felsefî açıdan temellendirmeye çalışacaktır. Gazzâlî ise âhirette cesetlerin dirileceğini açık bir şekilde bildiren Kur"an âyetlerine ters düşen bu görüşlerinden dolayı iki filozofu da tekfir etmiştir. Daha sonra gelen Ebül-Hasan el-Âmirî ve İbn Rüşd gibi filozoflar âhi-retteki bedenin daha mükemmel bir yapıda olacağını, sonsuz ve sınırsız bir mutluluğu veya işkenceyi tadabilecek özellikte bulunacağını söyleyerek kelâmcı-larla bir ortak noktada birleşmeye çalışmışlardır.
Etkileri. Genellikle İslâm felsefesi tarihinde Meşşâî okulun İbn Rüşd dönemine kadar olan yaklaşık 250 yıllık geçmişi ana hatlarıyla Fârâbî felsefesinin izlerini taşır. Onun kurmuş olduğu felsefî doktrin gerek öğrencileri ve eserleri, gerekse onu eleştiren düşünürler kanalıyla kısa zamanda Mâverâünnehir'den Endülüs'e kadar bütün İslâm coğrafyasına yayıldı. FârâbFnin en seçkin talebesi olan Yahya b. Adf, hocasının ölümünden sonra Bağdat mantk okulunun başkanı sayılıyordu. Onun öğrencilerinden Ebû Süleyman es-Sicistânî, Ebû Bekir el-Âdemî, îsâ b. Ali, İbn Zür'a, Ebû Hayyân et-Tevhîdî, İbnü's-Semh, İbnü'l-Hammâr ve diğerleri tarafından bu doktrin devam ettirildi. Şunu da belirtmek gerekir ki Fâ-râbfnin ortaya koyduğu mantık külliyatından sonra hıristiyan Süryânîler artık bu alanda yazılmış Süryânîce kaynaklara başvurma ihtiyacını duymamışlardır8. Onun yapmış olduğu ilimler tasnifi, bu sahada eser yazan İslâm müellifleri üzerinde olduğu kadar Ortaçağ Latin yazarları üzerinde de büyük ölçüde etkili olmuştur.9
Kaynağını Plotin'den alan ve Fârâbî felsefesinde sisteme kavuşan sudur teorisi, buna bağlı olarak ittisal, saadet ve nübüvvet nazariyeleri İhvân-ı Safa ile İbn Sînâ başta olmak üzere İslâm ve Latin Ortaçağ filozofları üzerinde doğrudan veya dolaylı olarak etkili olmuştur. Robert Hammond The Philosophy of Alfârâbî and Its In.flu.ence on Medieval Thought10 adlı eserinde skolastik felsefenin en ünlülerinden olan St. Tho-mas ile Fârâbî felsefesinin karşılaştırmasını yapmış ve St. Thomas felsefesinin âdeta Fârâbî sisteminin bir tekrarı mahiyetinde olduğunu göstermiştir.
Fârâbî'nin din felsefesinin en orijinal yanını oluşturan nübüvvet nazariyesi İbn Sînâ tarafından benimsenip geliştirilmiş, yahudi filozofu İbn Meymûn ile Yeniçağ filozoflarından Spinoza da vahiy ve ilhamın muhayyile gücünün bir fonksiyonu olarak gerçekleştiğini savunmuşlardır. Öte yandan Muhyiddin Îbnü'l-Arabî'nin vahdet-i vücûd felsefesinde varlık mertebeleri nazariyesinin FârâbFye ait sudur teorisinden mülhem olduğu genellikle kabul edilmektedir.
Eserleri. Fârâbî"den geriye büyük küçük 100den fazla eser kalmıştır. Zamanla çeşitli araştırmalara konu olan bu eserlerin bir kısmı Latince, İbrânîce, Türkçe, Farsça, İngilizce, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca ve Rusça'ya tercüme edilmişse de klasik kaynaklardan modern araştırmalara kadar gerek bu eserlerin sayısı gerekse isimleri üzerindeki tereddütler henüz giderilebilmiş değildir. Meselâ filozofun çağdaşı olan İbnü'n-Nedim'in el-FihrisHndeki eser sayısı yedi, Kâdî Sâ-id'in Tabakötü'l-ümem'mde dört, İb-nü'l-KıftFnin İhbârü'l-'ulemâ adlı eserinde yetmiş dört. İbn Ebû Usaybia'nın 'Uyûnü'1-enbâ3 adlı eserinde 113'tür. Özellikle bunlardan önemli bir kısmının günümüze kadar ulaşmadığı dikkate alınırsa bu konuda güvenilir bir eser listesi hazırlamanın güçlüğü ortaya çıkar. Fârâbfnin günümüze kadar gelen önemli eserleri şunlardır:
1- el-Medînetii'l-fâzıla'. Fârâbî'nin Bağdat'ta telifine başlayıp Dımaşk'ta 941 -942 yıllarında tamamladığı ve ölümünden iki yıl önce Mısır'da iken tekrar gözden geçirerek konu başlıklarını düzenlediği bu eser. onun felsefî doktrinini ana hatlarıyla ortaya koyan en olgun eseri sayılmaktadır. Kitap ilk defa F. Dieterici tarafından yayımlanmış olup11 günümüze kadar on beşten fazla baskısı yapılmış, ilmî neşrini ise Albir Nasrî Nâdir gerçekleştirmiştir12. Eser Almanca, Fransızca, İngilizce ve İspanyolca'dan başka Nafiz Danışman13 ve Ahmet Arslan14 tarafından Türkçe'ye çevrilmiştir.
2- es-Siyâsetu'l-medeniy-ye. Bazı kaynaklarda yanlış olarak es-Siyâsâtü'l-medeniyye şeklinde geçen eser Mebâdî'ü'I mevcudat adıyla da anılmaktadır15. Muhteva ve üslûptaki olgunluğa bakarak filozofun bu eseri hayatının sonlarına doğru kaleme aldığı söylenebilir. Ancak eserde bölüm ve konu başlıkları tesbit edilmediğinden iç plan itibariyle el-Medînetü'l-fâzıla kadar sistematik değildir. Bu iki kitap muhteva bakımından birbirini tamamlar mahiyettedir. İlk defa Luvîs Şeyho tarafından yayımlanan16 eserin daha sonra Haydarâ-bâd (1927. 1931), Leiden (1930) ve Bombay (1937) baskılan gerçekleştirilmişse de ilmî neşrini Fevzî Mitrî en-Neccâr yapmıştır17. Mûsâ b. Samuel b. Tibbon'un İbrânîce tercümesi Z. Phiüppovvski tarafından neşredilmiş18, Dieterici'nin Almanca çevirisi de ölümünden sonra yayımlanmıştır19. Eseri es-Siyâsetu'l-Medeniyye veya Mebâdi'ul-Mevcudat başlığı altında Mehmet Aydın. Abdülkadir Şener ve M. Rami Ayaş Türkçe'ye çevirmişlerdir.20
3- Kitâbül-Mille. İki bölüme ayrılan eserin birinci bölümünde genel olarak dinin, dinî liderin ve fıkıh ilminin felsefe ile olan yakın ilişkisi üzerinde durulur. Bu kısım el-Medînetü'l- fâzıla ve es-Siyâsetu'l-medeniyye deki bilgilerin âdeta bir tekrarı gibidir. İkinci bölüm ise İhşâ'ü'l-"ulûm'daki "medenî ilimler" başlığını taşıyan beşinci faslın büyük Ölçüde tekrarı mahiyetindedir. Eserin tenkitli neşri Kitâbü'l-Mille ve nuşûşun uhrâ başlığıyla Muhsin Mehdî tarafından gerçekleştirilmiştir.21
4- İhşâ'ü'l'Culûm. Filozofun ilimlerin tasnifine dair bu eserinin beşinci faslı "fi'l-İlmi'l - medenî ve ilmi'l - fıkh ve ilmi'l - kelâm" başlığı altında çeşitli kütüphane kataloglarında müstakil bir kitap olarak yer almaktadır. Muhsin Mehdî Kitâbü'l-Mille ile birlikte bu kısmı da yayımlamıştır22. İhşâ'ü'l-'ulûm'un ilmî neşrini ilk defa Osman Emîn yapmış23, ikinci baskısında da24 eserin önsözünü geliştirerek konu hakkında değerli bilgiler vermiştir. Eser Latince. İbrânîce, Almanca, Fransızca. İngilizce ve İspanyolca'dan başka Ahmet Ateş tarafından İlimlerin Sayımı adıyla Türkçe'ye çevrilmiştir.25
5- Tahşîlü's-sa'âde. Bazı kaynaklarda Neylü's-sacâdât şeklinde de anılan eserde filozofun içtimaî, siyasî ve ahlâkî problemleri bir arada işlediği görülür. İçinde ilimler tasnifine de yer verilmekle birlikte kitap genel muhtevası itibariyle ahlâka dair bir eser sayılmaktadır. Haydarâbâd (1345) ve Bombay'da (1354) yayımlanan eserin ilmî neşrini Ca'fer Ât-i Yâsîn gerçekleştirmiştir26. Hilmi Ziya Ülken ve Kıvâmüddin Burslan tarafından Türkçe'ye çevrilen eseri27 ayrıca Hüseyin Atay "Mutluluğu Kazanma" başlığıyla tercüme ederek Fârâbî'nin Üç Eseri içinde yayımlamıştır.28
6- et-Tenbîh "alâ sebîli's-sa'âde. Mutluluk ahlâkını konu alan bu eser muhtevası itibariyle bir öncekinin devamı mahiyetindedir. et-Tenbîh calâ es-bâbi's-sa'âde olarak da anılan kitabın çeşitli baskılarından başka29 Ca'ferÂl-iYâsîn30 ve Sahbân Halîfât31 tarafından ilmî neşirleri yapılmıştır. Hilmi Ziya Ülken ve Kıvâmüddin Burslan eseri Türkçe'ye çevirmişlerdir.32 Kitabın Ortaçağ'da Latince'ye yapılan çevirisini H. Salman Recherches de theologie ancienne et medievale içinde yayımlamıştır33. İbrânîce tercümesi British Museum'da bulunmaktadır.34
7- Fuşûlül-medenî. Fârâbî'nin başta siyaset ve ahlâk olmak üzere çeşitli meselelere dair görüşlerinin kısa fasıllar halinde ifadesinden ibaret olan bu eser ilk defa D. M. Dunlop tarafından İngilizce çevirisiyle birlikte yayımlanmış35, Fevzî Mitrî en-Neccâr da başka yazma nüshalara dayanarak Fuşûlün münteze ca adıyla daha mükemmel bir neşrini gerçekleştirmiştir36. Hanifı Özcan eseri Fusûlü'î-medenî-Siyaset Felsefesine Dair Görüşler başlığıyla Türkçe'ye çevirmiştir.37
8- el-Cemc beyne re'yeyri'l-hakîmeyn. Eflâtun ile Aristo'nun görüşlerini uzlaştırmak amacıyla kaleme alınan eserde İhtilâf konusu olan on üç mesele tesbit edilmiş, bunların farklı açılardan yorum-lanmasıyla iki filozofun ortak bir noktada birleşecekleri ispat edilmeye çalışılmıştır. Eseri ilk defa F. Dieterici. eş-Şemeretü'l-marhyye başlığı altında topladığı Fârâbî'ye ait bazı risaleler arasında yayımlamış38 ve bunları Alİârabıs philosophische Ab-handlungen adıyla Almanca'ya çevirmiştir39. Daha sonra bu risaleler el-Mecmû c adıyla tekrar yayımlanmıştır40. Eser Mahmut Kaya tarafından "Eflatun ile Aristoteles'in Görüşlerinin Uzlaştırılması" başlığıyla Türkçe'ye tercüme edilmiştir.41
9- el-îbâne "an ğarazi Aristotâ-Hs fî Kitabi Mâ ba'de't-tabfa. Fârâbî, dört sayfa tutan bu risaleyi Aristo'nun Metahzika adlı eserini tanıtmak amacıyla kaleme almıştır. Filozof, kendi döneminde birçok kimsenin Aristo'nun bu eserini kelâma dair sanarak okuduğunu, fakat muhtevasını çok farklı bulunca şaşırdığını, halbuki on birinci makale (gerçekte on ikinci olacak) dışında teolojiyle ilgili bir bahsin bulunmadığını belirtir. Fârâbî'nin tesbiti gerçekten doğrudur; zira İbn Sînâ dahi Metafizika'yı kırk defa okuduğu halde bir türlü kavrayamadığını, ancak Fârâbî'nin bu risalesini gördükten sonra anlayabildiğini söyler42. İlk defa Dieterici tarafından es - Semeretü'l - marzıyye içinde yayımlanan risalenin43 Kahire (1907), Haydarâbâd (1349/ 1930), Bombay (1937) baskılarından sonra Muhsin Mehdî ilmî neşrini gerçekleştirmiştir44. İbrânîce tercümesi bulunan eseri Dieterici Almanca'ya çevirerek Alîârâbî's philosophische Abhandîungen içinde neşretmiştir.45
10- Me'âni'l-'akl. Kaynaklarda isminin başına "kitab", "risale" ve "makale" kelimeleri getirilerek zikredilen bu eserde Fârâbî akıl teriminin altı ayrı anlamı bulunduğunu söyler. Bunlardan Aristo'nun //. Analitikleri ile De Amma'sında söz konusu ettiği akıl kavramı üzerinde durarak bu gücün nasıl soyutlama yaptığını, bilginin aşama aşama nasıl meydana geldiğini anlatır. Dieterici tarafından eş - Şemeretü 7 - marzıyye içinde yayımlanan eser46 daha sonra Kahire'de basılmış (1907, 1927), ilmî neşrini ise M. Boyges Risale fi'l-'akl adıyla gerçekleştirmiştir47. Ortaçağ'da De Intellectu başlığı altında Latince'ye tercüme edilen bu metni48 E. Gilson çeşitli nüshalarla karşılaştırarak "Les Sources greco-arabes de l'Augustinisme Avicennisant; ou le texte medieval de Intellectu d'Alfarabi" başlığıyla Archives d'histoire doctori-nale et litteraire du Moyen ,4ge'da yayımlamıştır49. Eser Hilmi Ziya Ülken ve Kıvâmüddin Burslan tarafından Türkçe'ye çevrilmiştir.50
11- Risale iîmâ yenbaği en yükaddem kable tecailümi'l-îelsele. Felsefe öğrencilerine bir kılavuz olmak üzere yazılan bu risalede Fârâbî İlkçağdaki yedi felsefe ekolünü tanıttıktan sonra Aristo'nun eserlerinin tasnifini yapmakta ve bu filozofun doktrinini anlayabilmek için uygulanması gereken yöntem üzerinde durmaktadır. Risale ilk defa M. A. Schmöl-ders tarafından Latince tercümesiyle birlikte Documenta Philosophiae Arabum adlı eseri içinde51, daha sonra F. Dieterici tarafından eş-Şe-meretü'l-marzıyye'de52 yayımlanmıştır. Haydarâbâd (1312 /1894) ve Kahire (1907, 1910) baskılan da bulunan risaleyi Dieterici Almanca'ya çevirmiş53, Mahmut Kaya da "Felsefe Öğreniminden Önce Bilinmesi Gereken Konular" başlığıyla Türkçe'ye tercüme etmiştir.54
12- 'üyûnü'l-mesâ'il Ahlâk ve siyaset dışında Fârâbî felsefesinin özeti sayılabilecek olan bu eser ilk defa yine M. A. Schmölders tarafından Documenta Philosophiae Arabum'üa55, daha sonra Dieterici tarafından eş-Şemerefü'J-mcırzıyye içinde56 neşredilmiştir. Delhi (13I2/1892) ve Kahire'de de (1907, 19I0) basılan eseri Dieterici Aliârâbî's philosophische içinde Almanca'ya57, Mahmut Kaya "Felsefenin Temel Meseleleri" adıyla Türkçe'ye58 çevirmişlerdir.59
13- Fuşûşü'l-hikem. Genel muhtevası İtibariyle daha çok İşrâkI bir filozofun kaleminden çıktığı izlenimini verdiği için mevsukiyeti tartışmalı olan risale Fârâbf-nin eserleri arasında üzerine en çok şerh yazılanıdır. İlk defa İstanbul'da (1291), daha sonra Dieterici tarafından eş-Şe-meretül-marzıyye içinde60 neşredilen eserin başka baskıları da vardır61. Dieterici'nin yaptığı Almanca tercümesi Alfarabi's philosophische içinde yayımlanmıştır.62
14- el-Mesâ3ilü'l-felsefiyye ve'l-ecvibetü canhâ63. Cevâb (Ceuâbât) li-mesâ'il sü'iie anhâ ve Mesâ'ilü müteferrika adlarıyla da anılan eser, felsefe ve mantık alanında sorulan kırk üç soruya verilen cevaplardan oluşmaktadır. Eserin ilmî neşrini Ca'fer Âl-i Yâsîn gerçekleştirmiş ve Risâletâni felsefiyyetân içinde yayımlamıştır64. Ortaçağ'da İbrânîce'ye çevrilen eseri Dieterici Almanca'ya65, Hilmi Ziya Ülken ve Kıvâmüddin Bursları Türkçe'ye66 çevirmişlerdir.
15- en-Nüketfîmâ yeşıhhu ve mâ lâ yeşıhhu min ahkâmi'n-nücûm67. el-Cihetü'lletî yeşıhhu caleyha'l-kavlü biahkâmı n-nücûm, Tezâkîr fîmâ yeşıhhu ve mâ lâ yeşıhhu min ahkâmi'n-nücûm ve Fazîletü'l- culûm ve'ş-şmâ-cât adlarıyla da anılmaktadır. Astronomi (astroloji) hakkında bir kısmı doğru, bir kısmı yanlış olmak üzere bazı bilgiler veren eser aynı zamanda müellifin felsefesine ait temel görüşleri de ihtiva etmektedir. Eserin ilmî neşrini Ca'fer Âl-i Yâsîn yapmış ve Risâletâni felseliyye-tân içinde yayımlamıştır68. Dieterici tarafından Almanca'ya çevrilen eseri69 Hilmi Ziya Ülken ve Kıvâmüddin Burstan "Fazîletü'l-culû m" başlığıyla Türkçe'ye tercüme etmişlerdir.70
16- et-Ta'lîkât71. Bazı kaynaklarda Te'âlîk li'l'hikme adıyla da anılan eser, çeşitli felsefe problemleriyle ilgili 101 kısa notun bir araya getirilmesiyle oluşmuş bir risaledir. İlmî neşrini Ca'fer Âl-i Yâsîn'in yaptığı eser72 Hilmi Ziya Ülken ve Kıvâmüddin Burslan tarafından Türkçe'ye çevrilmiştir.73
17- ed-Decâva'l-kalbiyye74. ed-De'âva'1-felsefiyye ve Tecridü'd-de'âva'l-kalbiyye adlarıyla da anılan eser, konu ve muhteva itibariyle 'Uyû-nü'1-mesâ'ii gibi Fârâbî felsefesinin temel problemlerine ait bir özet niteliğini taşımaktadır. Eseri Hilmi Ziya Ülken ve Kıvâmüddin Burslan Türkçe'ye çevirmişlerdir.75
18- Risâletü Zînûni'l-Kebîr76. er-Risâîetü'z-Zînûniyye olarak da bilinir. Fârâ-bî'nin, Aristo'nun talebesi Büyük Zenon ile Şeyh-i Yûnânî'ye (Plotinus [?]) ait bazı risaleleri hıristiyanların şerhettiklerini, fakat hakkını veremediklerini söyleyerek kendisinin bu risalede daha çok din felsefesini ilgilendiren meseleleri altı madde halinde özetlediği kaydedilir. Fakat genel muhtevası itibariyle bunun Fârâbî'ye ait bir eser olduğunu söylemek zordur. Eser Hilmi Ziya Ülken ve Kıvâmüddin Burslan tarafından Türkçe'ye çevrilmiştir.77
19- îşbâtü'l-müfâraköt78. Ay üstü âleminde maddeden bağımsız şekilde bulunduğu ve gezegenlerin dinamik olarak hareketini sağladığı kabul edilen akılların79 ispatını konu alan bir risaledir. Hilmi Ziya Ülken ve Kıvâmüddin Burslan'ın Türkçe'ye tercüme ettiği risalenin80 Hüseyin Aydın tarafından yeni bir çevirisi yapılmıştır.81
20- Feisefetü Aristotâlîs. Aristo'nun ahlâk ve siyaset dışındaki eserlerinin bir kritiği mahiyetinde olup Muhsin Mehdî tarafından tenkitli neşri yapılmış82 ve Hüseyin Atay tarafından Türkçe'ye çevrilerek Fârâbi'nin Üç Eseri içinde yayımlanmıştır.83
21- Felseietü Eflâtun. Eflâtun felsefesini tanıtmak amacıyla kaleme alınan eseri önce Franz Rosenthal ve Richard Rudolf VValzer neşretmiş84, daha sonra da Abdurrahman Bedevî Eflâtun ü'1-îslâm85 içinde yayımlamıştır. Eser Hüseyin Atay tarafından Türkçe'ye çevrilmiştir.86
22- Teihîşu Nevömîsi Eflâtun. Eftâtun'un Nomoi (Kanunlar) adlı eserinin hulâsası olup Abdurrahman Bedevî tarafından Eflâtun fi'i-İslâm87 içinde yayımlanmış ve Fahrettin Olguner tarafından Eflâtun'un Kanunlarının Özeti adıyla Türkçe'ye çevrilmiştir.88
23- Kitâbü'l-Hurûi. Aristo'nun on dört bölümden oluşan Metalizika 'sının bölümleri Grek alfabesinden bir harf ile birbirinden ayrıldığı için eser tercümeler döneminde Mâ ba'de't-tabfa yanında Kitâbü'i-Hurûl olarak da literatüre geçmiştir. Fârâbî bu eseri şerhet-mek amacıyla işe başlamış, fakat o dönemde güncel bir problem olan mantıkla dil ve gramer arasındaki ilişki konusuna ağırlık verdiğinden kitap bir bakıma filozofun dil felsefesi alanındaki görüşlerini içeren bağımsız bir hüviyet kazanmıştır. Buna rağmen filozof geleneği sürdürerek eserine Kitâbü'l-Hurûf adını vermiştir. Eserin ilmî neşri Muhsin Mehdî tarafından gerçekleştirilmiştir.89
24- Risale fi'1-halâ. Atomculuğa karşı maddî kâinatta boşluğun bulunmadığını ispat etmek üzere kaleme alınan ve bilim tarihi açısından büyük önem taşıyan eseri Necati Lugal ve Aydın Sayılı Türkçe çevirisiyle birlikte yayımlamışlardır.90
25- Vücûhü şmâ'ati'l-kimya3. Aydın Sayılı tarafından "Fâ-râbî'nin Simya Sanatının Lüzumu Hakkındaki Risalesi" başlığıyla Türkçe'ye çevrilerek metniyle birlikte neşredilmiştir.91
26- el - Elfâzü'l - müsta cmele fi'1-mantık. Klasik kaynaklarda adı geçmeyen kitap, bir bakıma Fârâbfnin mantık alanında kaleme almış olduğu eserlerin bir hulâsası mahiyetindedir. Eserde daha çok dil-mantık ve dil-düşünce arasındaki ilişki üzerinde durulmakta, sıra itibariyle Kitâbü'l-Makûlât''tan önce gelmektedir. Muhsin Mehdî tarafından ilmî neşri yapılan eseri92 Fevzî Mitrî en-Neccâr da yayımlamıştır.93
27- et-Tevti'e. Mantıkla ilgili meselelere kısa bakışlar şeklinde telif edilmiş olan eseri önce Dunlop İngilizce çevirisiyle94 daha sonra da Mübahat Türker Türkçe tercümesiyle birlikte95 neşretmişlerdir. Eserin Reffk el-Acem tarafından daha sıhhatli bir neşri gerçekleştirilmiştir.96
28- el-Fuşûlü'}-hamse. Mantığa yeni başlayanlar için özet bilgiler içeren ve Fuşûlün yuhtâcü iîeyhâ fî şmâ'ati'l-mantık adıyla da anılan risale Dunlop97, Mübahat Türker98 ve Refik el-Acem99 tarafından yayımlanmıştır.100
29- îsöğücî (el-Medhat). Her ne kadar Aristo'nun Kategoriler adlı eserine giriş mahiyetinde Porphirios'un (Furfûriyüs) yazdığı, beş kül-lîyi konu alan eseriyle aynı adı taşıyorsa da tertip ve muhteva itibariyle ondan oldukça farklıdır. İlk defa Dunlop'ın İngilizce çevirisiyle birlikte yayımlanan eserin101 Refîk el-Acem tarafından daha sıhhatli bir neşri gerçekleştirilmiştir.102
30- Kitâbü'i-Makülât Kitâbü Kataguryas olarak da bilinen eser üzerinde Nihat Keklik doktora çalışması yapmış103 ve daha sonra Dunlop tarafından İngilizce çevirisiyle birlikte yayımlanmıştır104. Refîk el-Acem ise eseri yeni baştan neşre hazırlayıp yayımlamıştır.105
31- Kitâbü'l-eîbâ-re. Kitâbü Barî Ermînyös {Peri Herme-neias) olarak da anılan eser Refik el-Acem tarafından neşredilmiştir.106
32- Kitâbü'l-Kıyâs. Bu eseri de Refik el-Acem neşretmiştir.107
33- Kitâbü'l-Kıyâsi'ş-şağîr. Mübahat Türker'in Türkçe tercümesiyle birlikte yayımladığı eseri108 daha sıhhatli bir şekilde Refîk el-Acem neşretmistir.109
34- Kitâbü't-Tahlîl. Refik el-Acem tarafından yayımlanmıştır.110
35- Kitâbü'l - Emki-neti'l-muğiata. Eseri Refik el-Acem neşretmistir.111
36- Kitâbü'l-Cedel İlmî neşri Refik el-Acem tarafından gerçekleştirilmişti.112
37- Kitâbü'l-Burhân. Mâcid Fahrî tarafından yayımlanmıştır.113
38- Kitâbü Şerâ'i-ti'1-yakîn. Mübahat Törker'in Türkçe tercümesiyle birlikte yayımladığı eseri114 Mâcid Fahrî de neşretmistir.115
39- Kitâbü'l-Hatâbe. J. Langhade ve M. Grignnaschi. eserin tenkitli metnini ve Fransızca tercümesini karşılıklı sayfalar halinde yayımlamışlardır.116
40- Risale ü kavânîni'ş-şicr. Abdurrah-man Bedevî tarafından neşredilmiştir.117
41- Şerh li-Kitâbi Aristptâlîs fi'l-cİbâre. Mantık kitaptan arasında Fârâbf-nin en hacimli eseri olup VVilhelm Kutsch ve Stanley Marrow tarafından yayımlanmıştır.118
42- el-Vâhid ve'1-vahde.119
43- el-Mûsîka'l-kebtr Gattâs Abdulmelik Haşebe'nin neşre hazırladığı eser, Mahmüd Ahmed el-Hafnrnin karşılaştırmaları ve takdimiyle yayımlanmıştır.120
literatür. Mes'ÛdTnin et-Tenbîh ve'l-işrâf mdan başlamak üzere İbnü'n-Nedim'in el-Fihristi KâdîSâid el-Kurtubî-nin Tabakötü'l-ümeml, İbn Ebû Usay-bia'nın cUyûnü'l-enbâ3 îî tabakaü'l-ehbbâ gibi klasik tabakat kitaplarında Fârâbfnin hayatı, şahsiyeti ve eserleri hakkında geniş malumat bulunmaktadır. Ayrıca İbn Sînâ, Gazzâlî, İbn RÜşd, Fah-reddin er-Râzî, Nasîrüddîn-i Tûsî, İbn Teymiyye gibi birçok İslâm bilgini ve düşünürünün eserleri Fârâbî felsefesinin tasvip veya tenkidiyle ilgili zengin bir literatür teşkil eder.
Fârâbî hakkındaki ilk modern çalışmalar XIX. yüzyıldan İtibaren Bati'da başlamış olup bu çalışmalar monografiler, armağan kitaplar, eser tetkiki ve neşri.
makaleler, konferanslar, tebliğler, tercümeler, ansiklopedi maddeleri, yıllıklar, bibliyografyalar vb. şekillerde Batı ve Doğu ilim dünyasında halen devam etmektedir. Burada bütün bu inceleme ve araştırmalar hakkında bilgi vermenin güçlüğü dikkate alınarak özellikle Fârâbf'ye dair literatürü geniş Ölçüde ihtiva etmeleri bakımından önem taşıyan birkaç bibliyografik çalışmaya işaret edilmekle yetin ilecektir. Bunlardan ilki, Moritz Steinschneider'in Al-Föröbi (Alphara-bius) des arabischen Philosophen Le-ben und Schriften adlı Fârâbî bibliyografyasıdır121. Batı bilim dünyasına Fârâbî'yi ilk defa ayrıntılı şekilde tanıtan bu çalışmada daha çok onun Latince ve İbrânîce'ye çevrilen eserleri üzerinde durulmuştur. Bunun dışında belli başlı bibliyografik çalışmalar da şunlardır: Khalil Georr, Bibliographie criüque de Fârâbî122, Ahmet Ateş. "F-râbfnin Eserlerinin Bibliyografyası"123; Ni-cholas Rescher, Al-Farabi An Annota-ted Bibliography124; Müjgân Cunbur-İsmet Binark-Nejat Se-fercioğlu, Fârâbî Bibliyografyası Kitap -Makale125, Korkis Avad ve Mİhail Avad, "Râidü'd-dirâse an Ebf Nasr el-Fârâbî"126, Hüseyin Ali Mahfuz-Ca'fer Âl-i Yâsîn, Müelîefâtü'1-Fârdb127. Bu son kitaba iki cetvel ilâve edilerek müellifin eserlerinin klasik kaynaklardan hangisinde yer aldığı ve dünya dillerinden hangisine tercüme edildiği gösterilmiştir. Buna göre listede yer alan 110 eserden altmış dördünün çeşitli dillere çevrildiği anlaşılmaktadır.128
Bibliyografya:
Fârâbî. el-Medînetü'l-fâzıla129. Beyrut 1986, s. 41-44, 57-58, 59-60, 61-62, 63-78, 87-100, 101-104, 108-116, 117-174; a.mlf., es-Siyâsetü'l-medeniyye130. Beyrut 1964, s. 31-41, 69-107; a.mlf., İhşâ'ü'l-'ulûm131, Kahire 1949, s. 54-63, 65, 72, 107-108, ayrıca bk. naşirin mukaddimesi, s. 14-22; a.e.: İlimlerin Sayımı132, İstanbul 1986, s. 1-23; a.mlf.. Kitâbü'l-Milte133, Beyrut 1991; a.mlf., Tahşîlü's-sa'âde134, Beyrut 1403/ 1983, s. 68-76, 94, 95; a.mlf.. et-Tenbîh cal& Sebili 's -sa'âde135, Beyrut 1405/1985, s. 47-49; a.mlf.. Risâletü't-Ten-bîh 'atâ Sebîti's-sa'âde .136
Amman 1987; a.mlf.. Fuşûlü I-medenî137. Cambridge 1961, s. 30-31, 36-40, 62; a.mlf., Felsefetü Aristotâtîs138, Beyrut 1961; a.mlf., Felsefetü Eflâtun139. Tahran 1974; a.mlf., et-Ta'llkât140, Beyrut 1408/1988, s. 38-39. 47, 50-91; a.mlf., ei-Cem' beyne re'ye-yi'l-hakimeyn141, Beyrut 1968. s. 80, 82, 99, 101 ; a.mlf.. el-lbâne 'an ğarazi Aristotâlîs fî kitabi Mâ Ba^de't-tabfa iel-Mecmûc içinde), Kahire 1325/1907, s. 40-44; a.mlf. Ma'âni'l-'akl (a.e. içinde), s. 45-56; a.mlf., Risale ft mâ yenbağl en yükaddem kabie te'altümi't-felsefe la.e. içinde), s. 57-64; a.mlf.. "Clyûnü'l-mesâ'il la.e içinde), s. 65-75; a.mlf., en-tiüket fî mâ yeşıhhu ue mâ lâ yesth.hu min ahkâmi'n-nücûm (a e içinde), s. 76-89; a.mlf., et-Mesâ'ilül-felsefiyye uel-ecuibetü 'anhâ (a.e. içinde), s. 90-113; a.mlf., Fusûşül-hikem İde içinde), s. 115-176; a.e142, Bağdad, ts.; a.mif., ed-Da'âue'l-kalbiyye, Haydarâbâd 1345. s. 7; a.mlf.. isbâtü müfârakât, Haydarâbâd 1346; a.mlf.. Risâletü Zînûni l-kebîr, Haydarâbâd 1349, s. 5-6, 8; a.mlf., Telhîsu rieuâmîsi Eflâtun143. Tahran 1974; a.mlf.. Hitâbul-Hur144. Beyrut 1990; a.mlf. ei-Etfâş.ü'1-müsta'mele fil-mantık145. Beyrut 1971, s. 107-108; a.mlf. et-Tautı'e (nşr Relik el-Accm. cf-Mantık cınde'I-Fârâbî içindel, Beyrut 1985, s. 55-62; a.mlf. el-Fusûlü'l-hamse a.e. içinde), s. 63-73; a.mlf. Isâğûd (d.e içinde), s. 75-87; a.mlf., Kitâbül-Makülât (a.e. içinde), s. 89-131; a.mlf. Kitâbül-1 İbare (a e içinde), s. 133-163; a.mlf. Kitâbü'l-Kıyâs Inşr Refîk el-Accm, el-Mantık 'indel-Fârâbî I! içindel, Beyrut 1986, s. 11-64; a.mlf. Kitâbü'l-Kıyâs eş-şağît la e içindel, s. 65-93; a.mlf, KUâbü't-Tahltt j.e. içindel, s. 95-129; a.mlf. Kitâbü'l-Emkinetil-Muğâlala (a.e. içinde), s. 131-164; a.mlf. Ki-tâbül-Cedel146, Beyrut 1986, s. 13-107; a.mlf. Kitâbü'l-Burhan147, Beyrut 1987. s. 19-96; a.mlf. Kitâbü Şerâ'iti'i-yakin a e içinde), s. 98-104; a.mlf, Kitâbü'l-Hatâbe148, Beyrut 1986: a.mlf, Risale fî Kauânîni şınâ^ati'ş-şu^Srâ149, Beyrut 1973, s. 149-158; a.mlf. Şerh li-Kitabi Aris-totâlîs fil-'ibare150, Beyrut 1986, s. 97-101; a.mlf, Risale fi'l-halâ151, Ankara 1985; a.mlf, el-Müsîkal-kebîr152. Kahire 1967, l-ll; a.mlf. el-Vâhid uel-uahde, Ayasofya Ktp., nr. 3336, 4839; Kindî, Felsefî Risaleler153, İstanbul 1994. s. 164; Mes'ûdî, et-Tenbîh, Kahire 1357/1938, s. 105-106; İb-nü'n-Nedîm, el-Fihrist, s. 368; Sâid el-Ende-lüsî, Tabakâtül-ümem, s. 61-63; Beyhakl. 7e-timme, s. 16-20; İbn Tufeyl, Hay b. Yakzân154, Kahire 1959, s. 62-63; İbnü'I-Kıftî, İhbârül-"ulemâ3, s. 182-184, 270; İbn Ebû Usaybia, 'Uyûnül-enbâ. Beyrut 1399/ 1979, III, 223-233; İbn Hallikân. Vefeyât. V, 153-157; Ebü'l-Ferec [İbnü'l-İbrî]. Târthu muh-tasari'd-düuet155, Beyrut 1890 (ofset), s. 170, 178: İbn Fazlullah el-Ömerî, Mesalık. IX, 20-25; Safedî, el-Vâfîinşr. H. Rtttcrl, Wiesbaden 1961, I, 106-113; Taşköprizâde, Miftâhu'şşa'âdc, Haydarâbâd 1328, s. 259-261; M. Steinschneider. Al-Fârâbi (Alpharabius) des arabischen Philosophien Leben und Schriften, St. Petersburg 1859; F. Dieterici, Alfâra-bî's Phitosophische Abhandtungen, Leiden 1890; M. Ali Aynî. Muallim-i Sânı Fârâbî. İstanbul 1332; M. Lütfi Cum'a. Târîhu felâsife-ti'l-İslâm fi'l-meşnk oe'i-magrib. Kahire 1345/ 1927, s. 33-52; İbrahim Medkûr, La Piace d'at-Fârâbi dans le'cole philosophique musulma-ne, Paris 1934; a.mlf, Fi't-Felsefetil-İslâmiy-ye. Kahire 1983, I, 69-76; II, 80-83, 143-148; a.mlf, "Fârâbî"156, islâm Düşüncesi Tarihi, İstanbul 1990, II, 67-86; a.mlf., "Ebû Nasr el-Fârâbî", Mecelletü Külliyyetil-âdâb, XlX/2, Kahire 1957, s. 69-91 ; Ali Murâd Dâvüdî. "Bekâ-yi Nefs der Nazar-ı Fârâbî", Mecelle-i Dânişkede-i Edebiyyât, sy. 48, Tahran 1344, s. 364-372; Fârâbî \Neşriyyc-î Dânişkede-i Edebiyyât u 'Ulüm-i İnsanî içinde). Tahran 1354: Kıvâmüddin Burslan. Büyük Türk Feylesofu Uzluk Oğlu Fârâbî'nin Eserlerinden Seçme Parçalar. İstanbul 1935; Brockelmann. GAL, I, 232-236; Suppl., I, 374-378; Hilmi Ziya Ülken — Kıvâmüddin Burslan, Fârâbî, İstanbul 1940; Abbas Mahmûd el-Akkâd, el-Fârâbî, Kahire 1364; Mustafa Abdürrâzik, Temhîd li-târîhİl-felsefeti'l-lsiâmiyye. Kahire 1944, s. 49-54; a.mlf. Feylesûfül-cArab uel-Mu'atlimü's-sânt Kahire 1945; R. Hammond. The Philo-bophy Alfârâbi and Us Influence on Medieual Thought. New York 1947; Fârâbî Tetkikleri I, İstanbul 1950; Mubahat Türker-Küyel. Aristoteles ue Fârâbî'nin Varlık ve Düşünce Öğretileri, Ankara 1959; a.mlf. "Fârâbî'nin «Şerâ'i-tü'l-Yakînsi", Dil ue Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 1, Ankara 1963. s. 151-172; a.mlf. "Fârâbî'ye Atfedilen Küçük Bir Eser", a.e., III (I961) s. 1-24; a.mlf. "Fârâbî'nin Peri Hermeneias Muhtasarı", a.e.. IV (1966), s. 1-33; a.mlf, "Fârâ-bi'de Düşünce ve Dil Arasındaki İlişki", a.e., XI (1979), s. 59-63; a.mlf. "Değer ve Fârâbî", AÜlFD, XX (1975). s. 71-84; Cozef el-Hâşim, el-Fârâbî. Beyrut 1960; Tj. de Boer. İslâm'da Felsefe Tarihi Itrc Yaşar Kutluayl, Ankara 1960, s. 75-91 ; a.mlf. "Kıyâs", İA, VI, 780-784; R. VValzer, Creek into Arabic. London 1962, s. 18-23, 206-219; Montgomery Watt. İslâmı Tetkikler I157, Ankara 1968, s. 55-60; Nihat Keklik, İslâm Mantık Tarihi ue Fârâbî Mantığı, İstanbul 1969-70, l-ll; a.mlf, "Fârâbî Mantığının Kaynakları", ŞM, IV (1961). s. 146-169; H. K. Sherwani, Studies in Müslim Political Thought and Administration. Lahor, ts., s. 58-86; Sezgin, GAS, IV, 288-289; De Lacy O'Leary, telâm Düşüncesi ve Tarihteki Yeri158, Ankara 1971, s. 94-101; Abdurrahman Bedevi, Histoire de la phiiosophie en İslam, Paris 1972, II, 478 vd.; Müjgân Cunbur — İsmet Binark — Nejat Sefercioğlu. Fârâbî Bibliyografyası Ki-tap-Makaie. Ankara 1973; Hüseyin Atay, Fârâbî ue İbn Sînâ'ya Göre Yaratma, Ankara 1974; Hüseyin Ali Mahfuz — Ca'fer Al-i Yâsîn, Mü'ei lefâtül-Fârâbî, Bağdad 1395/1975; Hilmi Ziya Ülken. İslâm Felsefesi. Ankara 119761 (Selçuk yayınlan), s. 51-73; Ca'fer Âl-i Yâsîn. Fey-lesofâni râ'idân el-Kindî oe'l-Fârâbî. Beyrut 1980; a.mlf, el-Fârâbt fî hudûdih ue rusümih, Beyrut 1405/1985; F. W. Zimmermann, Al-Fa-râbi's Commentary and Short Treatİse on Aris-totele's De Interpratatione, Orford 1981; Han-nâ el-Fâhûtî - Hain el-Cer, Tarîhul-felsefetil-'Arabiyye, Beyrut 1982, II, 90-155; Nâcî et-Tik-rîB, el-Felsefetû't-ahlâkıyye'lEflatÛniyye 'inde müfekkiri'l-İslam, Beyrut 1402/1982, s. 302-317; Abdûsselâm b. Abdülâlî, el-Felsefe-tü's-siyâsiyye cinde'l-Fârâbî, Beyrut 1982; Ebû Naşr et-Fârâbî fî zikra'l-elfiyye li-uefâüh (takdim İbrahim Medkûr), Kahire 1403/1983; Bayraktar Bayraklı, F&râbtde Devlet Felsefesi İstanbul 1983; F. Rosenthal, Merâhicü'l-'ulema3 i'l-müslimîn159, Beyrut 1403/1983, s. 18, 54, 65, 137, 146, 180, 185; Mahmut Kaya, İslâm Kaynaklan Işığında Aristoteles ve Felsefesi, İstanbul 1983, s. 128-131. 242; Atıf el-lrâkl. Şeorûtû'l-'akl fi'l-felsefeti'l-'Arabİy-ye. Kahire 1984, s. 87-118; N. Rescher. Tetau-üuıû'l-manUkt'l-'Arabt160, Kahire 1985, s. 160, 295-307; H. Corbin. İslam Felsefesi Tarihi161 öner. Klasik Mantık, Ankara 1986, s. 164; M. Ali Ebû Reyyan. T&tt-hu't-fıkri'l-felseft fritstâm, İskenderiye 1986, s. 353-396; Muhammed Âbid el-Câbirî. Nah-nü oe't-türâş, Dârülbeyzâ 1986, s. 55-86; a.mlf., Bünyetü'l-'akli'l-'Arabî, Beyrut 1987, s. 418-436; Madt Fahri, IslSm Felsefesi Tarihi jtrc. Kasım Turhan), İstanbul 1987, s. 91-104; a.mlf.. "The Ontological Argument in the Arabic Tradition: Case of Al-Fârâbi", SU, LXVI (1986), s. 5-17; a.mlf.. "Felsefetü'l-Fârâbî el-hulkıy-ye ve şüatühâ bi'1-ahlâkı'n-Nikomahya", el-EbhSs, XXXVIII, Beyrut 1990, s. 41-61; a.mlf.. "Mantıku Aristo beyne'l-Fârâbî ve İbn Rüşd", a.e., XL (1992), s. 107-128; Mustafa Çağrıcı, İslam Düşüncesinde Ahlâk, İstanbul 1989, s, 73-95; Uluslararası İbn Türle, Hârezmî, Fârâbî, Beyrûnt oe İbn Stnâ Sempozyumu Bildirileri, Ankara 1990; M. Galston. Politics and Excel-lence: The Political Philosophy of Alfârâbi, Princeton 1990; M. Naci Bolay, Fârâbt ue İbn STnâ'da Kavram Anlayışı, İstanbul 1990; Ah-med Semseddln. el-FSrabt, Beyrut 1411/1990; M. J. L. Young, Religlon, Leaming and Science in the Abbasid Period, Cambrîdge 1990, s. 378-388; I. R. Netton, Al-Fârâbi and His School, London-NewYork 1992; Fahrettin Olguner, Farabt, İzmir 1993; İbrahim Mustafa İbrahim, Mef-hümü'l-'akl fi'I-fikri'I-felsefî, Beyrut 1993, s. 71-72; Necip Tayları, İslâm Düşüncesinde Din Felsefeleri, İstanbul 1994, s. 111-174; J. La-meer, AİFârâbi and Arİstotelİan Syllogistİcs, Leiden 1994; Aydın Sayılı. "Fârâbî ve Tefekkür Tarihindeki Yeri", TTK Belleten, XV/57 (1951), s. 1 -60; Ahmet Ateş. 'Fârâbî'nin Eserlerinin Bibliyografyası", ae, s. 175-192; Fuad Haddad, "Al-Fârâbi's Views on Logic and Its Relation to Grammer", /Q, Xlll/4 (1969). s. 192-207; Halil Cerr. "Fârâbî «Füsûsü'1-Hi-kem»in Yazarı mıdır?"162, AÖİFD, XVIII (1970), s. 153-162; S, Pines. "İbn Sînâ ve Risâletü'l-füsûs fil-hikme'nin Yazan"163, ae, XIX (19731, s. 193-196; Korkîs Avvâd - Mîhâîl Avvâd, "Râ'i-dü'd-dirâse can Ebî Naşr el-Fârâbî", el-Meund, IV/3, Bağdad 1395/1975, s. 165-268; Emel Esin. "Farâbî'yi Yetiştiren Kengeres Türk Muhitinin Kültür ve Sanatı", İTED, Vl/3-4 (1976), s. 81-140; Mehmet Aydın. "Fârâbî'nin Siyasî Düşüncesinde Saadet Kavramı", AÜİFD, XXI (1976), s. 303-316; a.mlf., "Fârâbînin Ruhun Ölümsüzlüğüne Dair Görüşü İle İlgili Bazı Yanlış Anlamalar", Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam İlimleri Enstitüsü Dergisi, sy. 5, Ankara 1982, s. 121-128; Refik el-Acem, "el-Mantik fî eb'âdihi'l-İslâmiyye ve'l-Arabiyye beyne'l-Fârâbî ve'1-Gazzâlî", el-Ebhaş, XXXV, Beyrut 1987, s. 21-52; Muhsin Mehdi. "Al-Fârâbi's Imperfect State", JAOS, CX/4 (1990), s. 691-720; Clrâr Cehâmî. "Hu-rûfü'l-Fârâbî luğatü felsefiyye em felsefetü luğa", Hauliyyâtü fer'i'l-edebi'l-'Arabiuye, sy. 5, Beyrut 1990, s. 125-133; Rıdvan es-Seyyid, "Medînetü'l-fukahâ” ve medînetü'l-felâsi-fe", el-lctihâd, II, Beyrut 1990, s. 123-132; S. Stroumsa, "Al Farâbi and Maimonid.es on the Christian Phüosopbical Tradition", IsL, LXV1II (1991), s. 263-287; Kabir Ahmad Khan. "A Select BibliogTaphy of Writings on al-Fârabi in English", Müslim Wodd Book Re-uieıo, XIII/2, Leiceater 1993; AbdOlhak Adnan. "Fârâbî", İA, IV, 451-469; Richard Walzer. "al-Fârâbî", £/2(İng.), H, 778-781.
Mûsiki. Felsefe dünyasında "Muallim-i SânF lakabı ile tanınan Fârâbî mûsiki alanında da birçok tarihçi ve mûsiki nazariyatçısı tarafından "Muallim-i Evvel" olarak kabul edilmiştir. Fârâbî mûsiki nazariyatını Aristo. Themistius ve Eudides gibi ünlü âlimlerin Arapça'ya tercüme edilen eserlerinden tanımıştır.
Aynca Ya'küb b. İshak el-Kindî'nin bu alandaki çalışmalarından da haberdardı. Daha sonra yazdığı eserlerde ve özellikle el-Mûsîka'l-kebîr'de Yunanlılardın nazariyatını şerhetmekle kalmamış, iyi bir fizikçi ve matematikçi olduğu için Yunan-lılar'dan eksik şekilde intikal eden nazariyat bilgilerini tamamlamış, hatta birçok noktada onların hatalarını düzelt-mistir. Bundan başka çalgılarla ilgili ayrıntılı incelemeler yapmış olması ve ses fiziğiyle ilgili çalışmalarında Yunanlılar' aşması ona mûsiki tarihinde müstesna bir yer kazandırmıştır.
Mûsiki ilmini nazarî ve amelî olarak iki bölümde ele alan Fârâbrnin el-Mûsîka'l' kebîr' incelendiğinde onun sadece büyük bir nazariyatçı değil aynı zamanda mûsiki sanatını fiilen icra eden bir sanatkâr olduğu açıkça görülür. Mûsiki nazariyatına olan vukufu sonucunda konulan büyük bir açıklıkla ifade edebilmesi, ancak onun bu sanattaki yüksek icracılığı ile açıklanabilir. Birçok kaynakta sözü edilen, Fârâbrnin bir mecliste saz çalarak orada hazır bulunanları önce güldürüp sonra ağlattığı ve sonunda herkesi uyutarak meclisten çıkıp gittiği şeklindeki rivayetin tamamıyla hayal mahsulü olmadığı düşünülse bile burada büyük bir abartmanın bulunduğu muhakkaktır. Aynca bazı eserlerde ud ve kanunun Fârâbî tarafından icat edildiğine dair ifadelere rastlanmaktaysa da bu sazların FârâbFden önce de kullanıldığı bilindiğine göre onun belki bu sazlann düzeninde bazı hamleler yapmış olabileceğini kabul etmek gerekir.
Fârâbrnin mûsikiye dair eserleri şunlardır:
l- el-Mûsika'1-kebîr. Asıl adı Ki-tâbü Şınâ'ati çiîmi'î-mûsîka olan bu eser İbn Ebû Usaybia'nın ifadesiyle el-Mûsîka'!-kebîr adıyla şöhret bulmuştur (daha önce Kindî'nin eseri de bu adla anılmaktaydı). İki bölümden meydana gelen el-Mûsîka'1-kebîr'm "el-Medhal ilâ sı-nâatn-mûsîka" başlıklı ilk bölümünün bazı kütüphanelerde müstakil bir nüsha halinde yer alması, başta Henry George Farmer olmak üzere birçok araştırmacının Fârâbfnln bu adla ayrı bir eseri daha bulunduğunu ileri sürmesine sebep olmuştur. Özellikle Türkiye'de Fârâbî ile İlgili yayınlarda bu hataya sık sık rastlanmaktadır. Dünyanın çeşitli kütüphanelerinde yazma nüshaları bulunan164 eser Gattâs Abdülmelik Hasebe tarafından neşredilmiştir.165
2- Kitâbü İhşö3i'l-îkâcât. Mûsiki usullerine dair olan bu eserin tek nüshası 1958 yılında Ahmet Ateş tarafından Manisa İl Halk Kütüphanesinde tesbit edilmiştir166. Eserde îkaın terkipleri, temel usullerin taksimatı ve tasnifi gibi konulan inceleyerek Tkâın amelî yönünü ele alan Fârâbî, ayrıca İshak el-Mevsılî'nin Te3lîfü'n-nağam adlı eserindeki bazı görüşleriyle, Arap usullerini bırakıp Yunanlılar'ın usulleriyle meşgul olmasından dolayı Kindî'yi de tenkit etmiştir.
3- Kitâb ü'1-îkâ'ât Fârâbî'nin usullere dair İkinci eseri olup burada îkâın prensipleri üzerinde durulmuştur. Eserin tek nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi'ndedir.167
Fârâbî mûsikiyle ilgili bu eserlerinin dışında İhşâ'ü'l-'ulûm adlı risalesinde de mûsiki konusuna yer vermiştir. Eserde melodilerin çeşitleri, nasıl terkip edildikleri, daha tesirli olmaları için ne gibi özelliklere sahip bulunmaları gerektiğini bilmeye yarayan bir ilim şeklinde tarif edilen mûsiki müşahede ve uygulama yolu ile öğrenilen, yani matematiğin kapsamında bulunan bir ilim olarak incelenmiştir.
Fârâbrnin Avrupa'nın muhtelif kütüphanelerinde bulunan mûsikiye dair çeşitli yazıları, Henry George Farmer tarafından kısaltılmış İngilizce tercümele-riyle birlikte al-Fârâbî's Arabic-Latin Writings on Music adıyla neşredilmiştir.168
Bibliyografya:
Fârâbî, Kitâbü thşû'i'l-tktât, Manisa İl Halk Ktp., nr. 1705, vr. 59b-92b; a.mlf.. Kitâb fl'l-îkâ'ât, TSMK, III. Ahmed, nr. 1878, vr. 160b-167"; a.mlf.. el-Mûsîka'I-kebtr169, Kahire 1967, I-II; a.mlf., Ih-sâu'l-ulûm170, İstanbul 1989, s. 104-106; BeyhakI, Tetimme, s. 16-20; İbn Ebû Usaybia, 'üyûnü'i-enbâ', Beyrut, ts-, s. 608; İbn Hallikân. Vefeyât, V, 153-157; H. G. Farmer, A History of Ambian Music to the XIII"1 Century, London 1929, s. 175-177; a.mlf., The Sources ofArabian Music171, Kahire 1957, s. 159-167; a.mlf.. "The Influence of Al-Farabi's Ihsa al-Ulum on the VVriters on Music in Western Europa", JRAS, sy. 3 (1932), s. 561 -592; A. Shiloah. The Theory of Music in Arabic Writing's (c. 9001900), München 1979, s. 101-108; Saîd Zâyed, Meoa-biğu'l-ftkn'l-'Arabt, Kahire 1980, s. 67; Mü-nâ Sancakdâr Şa'rânî. Târthu't-mûsîka'l-'Ara-biyye ue âlâtihâ, Beyrut 1987, s. 188-195; G. D. Sawa, Music Performance Practice İn the Early 'Abbasid Era 132-320 AH/750-932 AD, Toronto 1989, s. 1-107; Eckhard Neubauer, "Die Theorie vom îql'", Oriens, XXXIV, Leiden 1994, s. 103-173; Abdülhak Adnan. 'Fârâbî", İA, IV, 455-456.
Dostları ilə paylaş: |