GöNÜlden esiNTİler: (6) peygamber (6) hz. Muhammed rasûLÜllah


İsra-17/72- (Men kâne fî hezihi a’mâ fehüve fil âhirati a’mâ ve edalle sebîlen)



Yüklə 1,36 Mb.
səhifə111/155
tarix07.01.2022
ölçüsü1,36 Mb.
#78591
1   ...   107   108   109   110   111   112   113   114   ...   155
İsra-17/72- (Men kâne fî hezihi a’mâ fehüve fil âhirati a’mâ ve edalle sebîlen)

Ve her kim burada -hakîkâtlari görmeyip kalben-

184

kör oldu ise işte o, ahirette de kördür; üstelik iyice yolunu şaşırmıştır.”

-------------------

“A’mâ” dan kasıt görmezlik, görmezlikten kasıt, “Vücûd-ı Hakk-ı” görmeyip, O nun yerine, nefsini, taşı, toprağı ve tabiatı görüp, onları gerçek zannederek kişinin Hakk’tan perdelenmesidir.

Bu ve benzerî Âyet-i Kerîme’ler, bu hususu açık olarak ifâde etmektedirler. Burada ifâde edilen körlük, zâhiri baş gözü körlüğü değil, bâtınen hakîkâtin görülmesi lâzım geldiği halde görülememesidir. Bu hakîkât ise, eşyada sâri ve câri olan Hakk’ın zuhurunu hiç bir kıyas ve şarta bağlı olmaksızın müşahede etmektir.

Eşyayı ve âlemi, sadece şey’iyyet ve madde olarak görmek zâhirini görmektir ki, bâtınî ma’nâda körlüktür. İşte işin aslı bâtınî gözümüzü açmaktır. Bu ise irfâniyyet eğitimi ile elde edilebilecek bir husustur. Gerçek ma’nâda gözü açık olanların söyledikleri söz. Hz. Alî (kerremallahu veçhe) efendizin söylediği sözüdür ki, “Görmediğim Allaha ibâdet etmem hükmündedir. Bu söze bazı “Tenzih”î bakışla bakıp anlamak isteyenler, belki anlamakta zorlanacaklardır, ama gerçek olan bu sözdür.

Ehlullah’tan birine “Allah-ı (c.c.) görmek mümkün mü? diye sormuşlar, o da cevaben, “Görmemek mümkün mü?” diye onlara sormuş. Böylece hem soruyu gerçek haliyle cevaplamış, hem de ayrıca soruyu soran kişiye de düşünme yolunu açarak, bilgisinin tekrar araştırılmasının lâzım geldiğini –nezaketle- ifâde etmiştir. Bu hususların hepsi birer ilm-î fetihlerdir.

Aşağıda belirtilen âyet-i kerîme gerçek ma’nâda bâtınen görme ve dirilmenin hakîkâtini ifâde etmektedir.

------------------





185

En’âm-6/122- ( Evemen kâne meyten fe ahyeynahu ve cealnâ lehü nûran yemşi bihi finnâsi.)



Bir kimse ki ölü iken diriltiğimiz ve ona bir nûr verdiğimiğiz, onunla insanlar arasında yürüyor.”

-------------------

Âyet-i Kerîmedeki ifâde çok açıktır. “Bir kimse ki;” dendiğinde, o kimsenin varlığı kabul edilmiş olur. Ancak bu kimsenin âyet-i kerîme’nin ifâdesi ile bâtınen “ölü” bir kimse olduğu açık olarak anlaşılmaktadır.

(O na bir nûr verdik) bölümü ise o kimsenin nûr-ı ilâhiyye ile yeniden bâtınen diriltildiği ve ayrı bir görüş verildiği anlaşılmaktadır. Bu da bir eğitim işidir. İşte bu nûr ile “insanlar arasında yürümektedir.” Bu ifâde tahsistir yani özel bir hal ifâde edilmektedir. Yeni bir yaşam ve bu yaşamanın gereği olan yeni bir bâtınî görüşü bildirmektedir. Görüş iki türlüdür. Birisi sadece baş gözü ile olan diğeri ise Bâtın gözü ile olan görüştür.

(1) Baş gözü sadece “ışık” ile görünen eşyanın sûretini, zâhiri beş duyu ile şartlanmış olarak taraflı algılayarak bakan fakat aslını göremeyen bakıştır.

(2) Hem baş gözü hem de bâtın gözü ile olan bakıştır. Bu bakış ise Nûr-ı İlâhi ile olur. “Nûr” ise kendi gözükmediği halde eşyayı içinden hakîkât-i itibariyle gösterendir. Hal böyle olunca, bu kimseler eşyayı zâhiren “ışık” bâtınen de “nûr” ile görürler. Gözü açık olanlara zâten bu âlem baştan sona “nûr” dan ibarettir.

Çünkü,


-------------------



Nûr-24/35- (Allahu nûrussemâvati velard) dır.

Allah Teâlâ, göklerin ve yerin nûrudur.”

-------------------

186


İşte bu anlayış ile bakış, âlemi gerçek yönüyle seziş ve görüştür ki; Gördüğü Hakk’tan başka bir şey değildir. Kişi âlemin herhangi bir tarafında Hakk’tan başka bir şey görüyorsa, o görüşün sahibinin idrâki zâhiren değil, ama bâtınen şirk anlayışındadır. İşte bundan kurtulmak bir “feth” işidir. İdrakimizdeki şirkli alanları hayal ve vehmimizden temizlemek, o yerlerin yeniden “fethi” demektir ki, ancak ehlinden güzel bir eğitim almakla mümkün olabilecektir.

İşte bu hakîkâtleri ilk def’a idrâk eden Hz. Peygamber (s.a.v.) efendimize Cenâb-ı Hakk bu âlem ve fethinin hakîkâtlerini açık olarak göstermiştir.

-------------------





İsrâ-17/96- (Kul kefâ billâhi şehîden beynî ve beynekum, innehu kâne bi ıbâdihî habîren basîrâ.)

De ki: “Benimle sizin aranızda, Allah şahit olarak yeter.” Muhakkak ki O, kullarından haberdar olandır, görendir.”

-------------------

Sizlerin ve benim hangi isimlerin tesiri altında olduğumuza, şahid olarak Allah yeter. Çünkü o isimlerin sahibi de Allah’dır. Kullanma tercihini bizlere bırakmıştır. Kullarından haberdardır çünkü onların varlığında mevcuttur. “İnne rabbeke ehate binnâsi”(17/60) (Rabbin şüphesiz insanları kuşatmıştır.) Böyle olunca onların her şeyinden haberdardır.

-------------------





187

Enbiyâ-21/45- (Kul innemâ unzirukum bil vahyi ve lâ yesmeus summud duâe izâ mâ yunzerûne.)



De ki: “Ben, sizi sadece vahiy ile uyarıyorum.” Ve sağırlar, uyarıldıkları zaman (uyarıldıkları) şeye daveti işitmezler.”

-------------------

Kendilerinden ve Hakk’tan habersizlikleri ile kapılarını kapattıkları için Vahy ile uyarsan da işitmezler.

-------------------



Enbiyâ-21/107- (Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil âlemîn.)

Seni biz, ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”

-------------------



Yukarıda bu âyet-i kerîme’den bahsedilmiş idi.

-------------------





Hacc-22/49- (Kul yâ eyyuhen’nâsu innemâ ene lekum nezîrun mubîn.)


Yüklə 1,36 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   107   108   109   110   111   112   113   114   ...   155




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin