Bu hikâye ye Kazâ ve Kader yönünden bakacak olursak;
Gerçekte tek ve mutlak olan Cenâb-ı Hakk tüm mevcudatın programını ilmi İlâh-î de a’yân-ı sâbite olarak Kün emriyle zuhura getirmiş, o zuhurda neyi ve hangi hükmü murad etmişse onun hükmünü ortaya koyacak zuhurlar meydana getirerek onun programı dahilinde varlık sahnesine çıkarak hükmünü icra etmektedir.
Bu kader konusu ile ilgili Muhyiddîn-i Arabî Hazretlerinin aşağıda Yıldızların Mevkii kitabından bir bölümü bu konuya ışık tutması bakımından eklemeyi uygun gördüm.
Tevfîk; (Cenâb-ı Hakk’ın kulu başarıya ulaştırması) kulun çalışarak elde edeceği bir şey değildir.
Tevfik, Allah'ın kendi huzuruna seçtiği hâs kullarının kalblerine ilkâ ettiği bir nûr-u İlâh-î’dir.
Kulun kurtuluşu ancak Tevfîk-i İlâh-î ile gerçekleşir. Kul yüce derece ve mertebelere de ancak Allah'ın yardımıyla ulaşabilir.
Tevfîk hibe edilen bir sırr ve kulun kalbine kondurulmuş bir nurdur.
Kulun İrâdesi tevfîk'in özelliklerini ve hakikâtlarını bilmesi itibariyle, tevfîkle vasıflanması ve tevfîkin kulda peyda olmasında Allah'ın İrâdesinin bağlantısı vardır.
Böylece de, kul için bu irâde hâsıl olur ve o irâdeyi kendi kesbi olduğunu tahayyül eder.
Halbuki kulun tevfîkle vasıflanmasında ki gerçek sebeb; Allah Subhânehû'nun irâdesi’dir.
Fakat kul, kendisini tevfîkin talebine sevk eden irâdesinin, İlâh-î Tevfîkin eseri olduğunu bilemedi. Evet!., İlâh-î Tevfîk olmamış olsaydı kulun irâdesi gerçekleşemezdi.
Zîra, kulun tevfîki irâde etmeside İlâh-‘i Tevfîkden’dir. Ancak insânların çoğu bunu bilincinde değildir.
Tevfîk: Kul yaratılmadan önce, Allah'ın katında kul için olan inâyet-i ilâh-î'dir.
Tevfîk: Allah kulu icâd ve hitâb ettiği esnada kulun üzerine olan en yüce ihsânı’dır.
Tevfîk'in İlâh-î bir inâyet ve ihsân olduğuna, Allah'ın şu buyruğu delâlet etmektedir.
«İmân edenlere Rab'leri indinde kendileri için muhakkak bir kadem-i sıdk olduğunu müjdele.» (Yunus sûresi, âyet: 2)
İmân edenler daha yaratılmadan önce kendileri için bu kadem İlmi İlâh-î’de gerçekleşmiştir. Bu kadem de Allah'ın kendi Zâtına yazdığı Rahmeti İlâh-î’dir.
Vakta ki Allah Tealâ, Kerem sıfatıyla Ayân-ı Sâbiteleri icâd etti ve onların varlığını açığa çıkardı, lûtfuyla onların ihtiyaçlarını üstlendi. Artık, Allah Azze ve Celle onları tevfîk'in hakikâtlarıyla donattı ve onlara, O'na ulaştırıcı yolları açıkladı.
Enbiyâ'ya melekler, Evliyaya da Enbiyâ'lar ve meleklere de yaratılışları vasıtasıyla açıkladığı gibi.. Böylece onlar güneşe giden aydınlık yolu üzere hidâyeti kabullendiler. Ve Mi'raca vesile olan yükseliş kanatlarına binerek uruc ettiler.
Artık Tevfîk, bütün hâllerinde onları yalnız bırakmayan sadık bir arkadaş olmuştur. Tevfîk onları Allah'a yaklaştıran amellere yön vermekten de geri kalmadı.
Allah'ın rızasına vesile olacak ameller; kalbî, nefsi ve duyu organlarına mütevecih muamelattan ibarettir.
Dostları ilə paylaş: |