*************
(28) Mu….. Pa……
Subject: RE: Ödev hakkinda
Date: Fri, 6 Jan 2012 11:36:18 +0200
Aleyküm selâm Mu….. oğlum, Hayırlı cumalar. Yazını aldım eline diline sağlık elinden geleni yapmışsın Cenâb-ı Hakk her işini kolay getirsin idrak ve irfaniyetini arttırsın İnşeallah. Hoşça kal Efendi Baban.
Subject: Ödev hakkında
To: terzibaba13@hotmail.com
Selâmün Aleyküm Terzi Baba,
Bir Hikâye BirÇok Yorum. ödevinizle ilgili düşündüklerimi aktarmak istiyorum.
Kitaplarınızı yeni okumaya ve sohbetlerinizi yeni dinlemeye başlayan, dervişlik yolunun başında birisi olarak vereceğim cevaplar halihazır da ki tefekküratımı yansıtacağı için ifadelerimdeki farkında olmadığım muhtemel kusurlardan veya saygısızlıktan dolayı şimdiden özürlerimi iletmek istiyorum.
Hikâye sizlerin de buyurduğu gibi bana ilk başta kaderle ilgili meseleleri çağrıştırdı. İnsân, bir Yaratıcı kabul ettiğinde Yaratıcıyla arasındaki ilişkiyi nasıl tasavvur ediyor ve şekillendiriyor sorusunu düşündüm. Âlemler’in yaratıcısı olarak Allah'ın yarattıkları ile insân’ın kendisi de dâhil bu yaratımdaki dahli nedir diye düşündüm. Şunu akli melekemi kullanarak anlayabiliyorum: Allah, sürekli bir varoluş-yokoluş şeklinde tezahür eden yaratımını bize değişik işaretlerle gösteriyor. Hayat, ölüm, mevsimler, gece - gündüz vb. Bütün bunların merkezindeymiş gibi duran kavram ise “değişim.” Yani değişimi gözlemleyerek Allah'ın sürekli bir yaratım sürecinde olduğunu söyleyebilir miyiz? Bu soruya gözlemlerimden yola çıkarak olumlu cevap veriyorum ama emin değilim.
Allah'ın sürekli yarattığını düşündüğümüzde sürekli hayvân resimleri yapan ressamın belli bir mertebede olduğu düşünülebilir. Hangi mertebede olduğu konusunda şimdilik pek bir bilgim yok. Ama hayvân resmi yaptığını göre nefsin tam olarak terbiye edilmediği bir mertebe olabilir. Fakat sürekli hayvân resmi yapıyor olması da bulunduğu mertebeyi makam haline getirdiğine işaret gibi. Çünkü süreklilikte gizli bir îman kokusu anlaşılıyor. Bu da makamın getirdiği bir psikoloji olarak düşünülebilir belki.
Ressama sahip olduğu makamın verdiği teslimiyyet olukça düşündürücü. Düşündürücü olduğu kadar da benim açımdan karışık. Demek ki sınırlarını belirleyen bir Yaratıcıyı ima ediyor. Acaba burada sınırları, acziyetle mülhem, insân’ın insân olmasıyla başlayan yani dünyaya geldiği andan itibaren kayıtlı olduğu sınırlar olarak tefekkür edebilir miyiz? Şayet böyle düşünürsek demek ki ressam derin bir farkındalık içerisinde yaptığı fiili, bütün boyutlarıyla yorumlayabiliyor ve fiilinin ardındaki fiili görebiliyor.
Burada kafama takılan mesele şu: Fiilin ardındaki fiil ya da Fâil Allah olduğuna göre ressamın fiili ile Allah'ın fiili arasında nasıl bir ilişki var ki ressam ressamlığını kaybetmiyor Allah 'da yaratıcılığını ve Kadir-i Mutlaklığını kaybetmiyor? Bu denklem nasıl kuruluyor?
Bu hususu tevhid prensibince düşünmeye çalışıyorum ama yeterince idrak edebildiğimi söyleyemem. Ama meselenin özel noktasının îman etmek olduğunu biraz düşünüyorum. Yani ressam kat-i birşekilde îman etmiş birisi. Hem de belli bir farkındalık zemininde hareket ettiği için muhakeme aşamasını geçmiş birisi. Acaba akli bir muhakemenin ardından gelen îman psikolojisi belli bir bilinç açıklığı veriyor olabilir mi? Burada akılla îman arasındaki ilişkide kafama değişik soru işaretleri takılıyor açıkçası. İman etmek için bilmek ve bilgi ne kadar gereklidir? Meselâ Hz. Ebubekir'in bilmesiyle îman etmesi arasındaki ilişki nasıl düşünülmelidir?
Ressamın renk ve düzenleme seçeneğine sahip olup olmadığı meselesi hakkında anlayabildiğim husus şu: Tevhid prensibince insan’ın yaratıcı/Allah ile kuruduğu ilişki belli ki ressama bir ilham veriyor. (Burada ilham meselesini de tam olarak anlayamadığımı ifade etmek istiyorum.) İlham, Alah'ın yaratması gibi olmayan bir yaratma süreci olarak düşünülürse ressamın ferdiyetini/şahsiyetini/meşrebini ortaya koyduğu bir zemin oluyor. Bu açıdan düşünüldüğünde ressam renk ve düzenleme seçeneğinde pay sahibi olabilir. Ama daha yüksek bir makamda/mertebede bir ressam olsa belki renk ve düzenleme seçeneğinin de kendisine yaptırıldığını söyleyebilir diye düşünüyorum. Çünkü Allah'ın yaratması en ideal olanı ise yaratılanın da en ideal olduğu bir denklem düşünülebilir. O zaman ressamın her yaptığı da Allah'ın ona ilham ettiği oluyor ki burada ressamın işin ne kadarını yaptığına karar vermesi, anladığım kadarıyla bilinç açıklığına, farkındalık seviyesine ve îman derecesine göre değişiyor.
Size arz edebileceğim cümleler bunlar.
Hürmetlerimle...
Dostları ilə paylaş: |