YAŞADILAR: Fakat bu yolda bilinçlenmeye başlandığında yapılan ibadetler (namazlar, oruçlar, zikirler, sohbetler v.s.), şuurlu olmak kaydıyla, hep beden dünyasının aktarından çıkmak içindir. Toprak, su, ateş, hava unsurundan ibaret olan beden dünyamız gaflette olduğumuz sürece bizi kendi içinde hapiste tutmaktadır. Kurtuluşu, Sûre-i Yusuf’ta kuyudan ve hapisten kurtuluş hâdisesini çok iyi idrâk etmektir.
"Külli şey'in helikun" âyetinde belirtilen "şey'iyyetin" yani eşyanın hakîkatini anlamak sûretiyle olmaktadır. İşte İnsân-ı Kâmil'den kim bu yardımı almışsa, ona gücü ulaşmış ve o güçle nefs aktarını aşmış olur.
"Senürihim ayatina fiyl âfâki ve fiy enfüsihim hatta yetebeyyene lehüm ennehül hakku (tâ ki, kesin O’nun Hakk olduğu onlar için tebeyyün edinceye kadar âfâkta ve kendi enfüslerindeki âyetlerimizi yakında göstereceğiz.)
Yukarıdaki âyette belirtilen mânâ 7 mertebe ve 8 "Hazarât-ı Hamse (5 hazret mertebesi)" yani, 2 adet 4; biri zâhir, biri bâtını ifade eder. Ulûhiyyet’teki zâtının, ef’âl mertebesindeki 4 hakîkati ve bir de zâtının kendi içindeki 4 mertebesini işaret eder. Burada olduğu gibi bizim kendimizde de bulunan zâhirî 4 hakîkati ve bâtınî 4 hakîkati işaret eder. Bu yolda yolcu önce 7 nefs mertebesini, sonra 5 hazret mertebesini geçer. Böylece ef’âl, esmâ, sıfat mertebelerini müşâhede eder ve beden dünyasının hiç sebepsiz zuhûra çıkmamış olduğunun idrâkına varır. Kendindeki zuhûrların zât-i âyetlerin zuhûru olduğunu müşâhede eder.
Bu oluşumun, yani dirilişinin, meydana gelmesi ancak "ALLAH" (c.c)’ın izni ile oluşumun içindeki "ve nefahtü" (15/29)’nun faaliyete geçmesi ile mümkün olur. Ve yolcu yavaş, yavaş geçmesi gereken aşamaları geçerek mir’aca doğru yol almaya başlar.
Dostları ilə paylaş: |