GöNÜlden esiNTİler bir hiKÂye biRÇok yorum (6) her şey merkezinde’mi?



Yüklə 1,83 Mb.
səhifə202/314
tarix07.01.2022
ölçüsü1,83 Mb.
#86787
1   ...   198   199   200   201   202   203   204   205   ...   314
Hikâyenin geliş tarihi;

14-10-2013, toplamı 14+10+20+13=57 & 5+7=12 Hakikati Muhammed (a.s.)



Değerlendirmenin teslim tarihi;

31-03-2014, toplamı 31+03+20+14=68 & 6+8=14 Bedri Münir (Nuru Muhammed a.s.) dür.



(1) Allah bütün bilinen ve bilinmeyen âlemleri kapsamıştır, tektir, yaratıcıdır. Eşi, benzeri ve zıddı yoktur. Bilinen ve bilinmeyen tüm evren ve âlemler onun zatından sıfatlarına tecellisidir. Âlemlerdeki tüm oluşlar ise onun isimlerinin tecellisidir. Her bir hareket, iş, fiil onun güzel isimlerinden birinin görünüşüdür.

Dolayısıyla evrende var saydığımız tüm varlıklar onun varlığının değişik suretlerde görünüşleri olup kendi başlarına varlıkları yoktur. Bu çokluğu, ayrı ayrı varlıklar zannetmenin sebebi ise beş duyudur. Beş duyunun tabiatında olan eksik, kısıtlı algılama kapasitesi, bizi yanıltır ve çoklukta yaşadığımızı var sanırız. Ayrı ayrıymış gibi algılanan bu nesnelerin ve her şeyin kaynağı Allah’ın esmasının (isimlerinin) manalarıdır. Manaların yoğunlaşmasıyla bu “Ef’al Âlemi” dediğimiz çokluk oluşmuştur.

Bir adı da “Şahadet Âlemi” olan, ayrı ayrı varlıkların var sanıldığı; gerçekte ise Allah isimlerinin manalarının müşahede edildiği âlemdeki çokluk Tek’in yansıması, belirişidir. Bu izaha tasavvufta Vahdet-i vücud (Varlıkların birliği, tekliği) denir Kesret âlemi yani çokluk âlemi, ef’âl âlemidir. Çokluğun oluşturduğu mülk ya da melekût boyutunda sayısız fiiller söz konusudur.

(2) Hakikatinde buradaki olayların açılımlarının aslı aynıdır, görünümleri farklıdır. Allahın, ayırımı yoktur. Kişi muhabbetteyse olaylar zevktir, delaletteyse azaptır. Acılarımız hakiki hüviyetimizi bulmak için rahmet olur. Olaylara beşer gözümüzle bakarsak, doğa (zelzele, toprak kayması, fırtına, yağmur, yıldırım çarpması) ve kişiye bağlı (yangın, açlık, avaşlar, ırk ayrımcılığı) bize şer olarak görünür. Olaylara İrfan Ehli olarak bakarsak, olaylar llah’ın nizam’ı ilahisi içinde, merkezindedir.

(3) Enfüs, nefse ve nefsin içine bakan anlamına gelmektedir. Nefis bir varlığın kendisi, bedeni ve bedenin içi ve maddi yapısıdır. Nefis kelimesinin çoğulu “enfüs”dür. Enfüsî deliller denilince insanın bedenine ve iç dünyasına, ruhanî yönü olan duygularına ve duygusal yönüne bakan delillerdir. Nasıl koca kâinat Allah’ın varlığına ve birliğine şahitlik ediyor ise, aynı şekilde küçük bir âlem ve kâinat olan insanın mahiyeti ve manevi cephesi de aynı şekilde Allah’ın varlığına ve birliğine şahittir.

Allah’ın nizam’ı ilahisi içinde merkezindedir. Bu kavram Afak kavramının karşıtıdır. İnsan dışında bulunan bütün kainat ve kevniyattır. Güneş, ay, yıldızlar gezegenler, bağlar bahçeler, sular, toprak, hava vs. hepsi Allah’ın varlığına ve birliğine işaret eden afakî delillerdir. Kâinattaki bütün eşya hikmet ve inayet lisanî ile bize Allah’ı tarif eder, onun isim ve sıfatlarını bize tanıttırır.

(4) Eksi ve artı diye ifade edilen hadiselerin hepsi merkezindedir. Tevhid anlayışı; doğru-yanlış, olumlu-olumsuz, olması gereken doğrular-olmaması gereken yanlışlar gibi kavramların tamamını bir bütünlüğe kavuşturur. Eksiler ve artılar yoktur, Hak vardır. Hakikat vardır ve her şey onun görünmesinden ibarettir. Yeter ki teslim olmak için teslim olanlardan olalım.

(5) Eksi ve artı zıt kutuplardır, birbirlerini çekerler, neticesinde (nötr) ışık olur. Hadiseleri iyi kötü diye sınıflandıramayız. Neye göre iyi, neye göre kötü. Fiilin faili Allah’tır. Yapan ve yapılan O olduğuna göre, her şey yerli yerinde ve merkezindedir.

(6) Merkezinde, her yerde, her şeyde Allah’ı müşahede ediyorum demek. İsim olan noktada, risalet taşıyan Allah’ın görünmesi Âdem’dir. Ya Âdem hitabıyla görünür oldu. Ne varsa âlemde o var Âdem de. Hüve hüviyet noktasıdır, Velâyeti Muhammed’dir (a.s.).

Nokta açılıyor, açıldıkça içinden binlerce nokta açılıyor. Kalpteki kara nokta açılıp kapanıyor, Muhammedi (a.s.) gönlü sevdayı süveydayı anlatıyor. Âlem ancak ilimle anlaşılabilir. İlim arttıkça da âlemler değişir ve çoğalır. İşte biz bu ayrı ayrı âlemleri süratle bir noktada toplayabildiğimizde insan oluruz. Kâinat bir noktadan ibaret iken kalem bu noktayı uzatıp harfleri, o harflerden kelimeleri yazmıştır. Her kelimeye birer isim, her isme de ayrı bir huy verildiği için tantanalar çoğalmıştır. Eğer insan cümleyi bir noktada toplayabilirse geriye ne kâinat, ne de onun tantanaları kalır. Elif halindeki nokta; kıyam, dal, mim (namaz) Muhammed (a.s.) olarak bir (1) i, hüve (Velâyeti Muhammed a.s.) sıfır (0) ı gösterir, bu da varlık ve yokluğu merkezi gösterir.

(7) Muhammed (a.s.) 4 mertebesi vardır. (Şeriat – Tarikat – Hakikat – Marifet)

Ef’al âlemi – esma âlemi – sıfat âlemi – zat âlemi dir.

Şeriat ve Tarikat mertebesinde –tenzih- vardır. İlahi varlık görülmez bilinir, bizden uzaktadır.

Hakikat mertebesinde –teşbih- vardır. (Fena fillah) kul yoktur, yine görülmez.

Marifet mertebesinde –tevhid ve vahdet- vardır. Kuldan görende ve görülende Hakk’tır. Merkezinde bırakırdım sözü Marifet (Zat makamı) dır.


Yüklə 1,83 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   198   199   200   201   202   203   204   205   ...   314




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin