GöNÜlden esiNTİler


(Necm Sûresi 53/31 âyette)



Yüklə 0,98 Mb.
səhifə7/12
tarix28.07.2018
ölçüsü0,98 Mb.
#61124
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12

(Necm Sûresi 53/31 âyette)








ve lillâhî ma fiys semâvati ve ma flyl ardı

liyecziyellezıyne esau bima amilu

ve yecziyellezıyne ahsenu bil husna
Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah içindir. Fenâlıkta bulunanları yaptıkları ile cezalandıracaktır ve güzellikte bulunmuş olanları da daha güzeli ile mükâfatlandıracaktır.”
Allah içindir.” Burada Allahın birşeye ihtiyacı olması demek değildir. Allahın, lâtif olan varlığının, kesif olarak görünmesi için bir mahalde, kesif bir Vücûda ihtiyacı var. Allah zâtî itibariyle Vücûddan münezzehtir. Teşbih itibariyle, bu âlemler Allahın zuhuruna bir mahaldir. Bu İseviyet mertebesinin ilmidir. Hakkın varlığını insân varlığı üzerinde müşahâde etmektir. İsâ (a.s.) kadar bu sırrı bilen yoktu. Mûseviyet mertebesinde Tenzih vardı. İsâ (a.s.) ilk defa ancak misâllendirmek, benzerlik vermek sûretiyle anlattı. Çünkü anlatmak için elimizde olan bu âlemdir.
Nitekim,

(Bakara Sûresi 2/255 âyette)


154



vesi’a kürsiyyühüssemâvati vel ­arda
Onu kürsisi bütün âlemleri vasidir, kaplamıştır,”
Kürsi, oturma yeridir. Bütün âlemler lâtif olarak Allahın rûhani varlığı üzerindedir. Başka türlü olmaz. Kesif olarak Allahın görünmesi yine o varlıklardan olmaktadır. Burada iskemle, masa olmasa bunların varlığı nasıl bilinecek?... İşte bu hakikati yani bütün âlemlerin Allahın zuhuru için idrak eden,

(Bakara Sûresi 2/156 âyette)





kalu inna lillâhi ve inna ileyhi raci’une
Biz Allah içiniz ve biz sonunda ona döneceğiz” derler.
Bu şekilde “innâ (kesin biz)zât mertebesi için olduğunun idrakını ortaya koyuyor. Ve “innâ (kesin) ileyhi (ona değin) rucu eden (dönenleriz)yani ona dönüşeceğiz, ona kalbolacağız idrakını ortaya koyuyor.

Ancak özde olmasa da, sûrette fiziki bir perde vardır.


(Necm Sûresi 53/31 âyetteki)

ve lillâhî ma fiyssemâvati ve ma flyl ardı”

Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah içindir.”
Bu hakikati tasdik eder. Hangi mertebede neyi görsek, neye baksak Cenâb-ı Hakk’ın o mertebe ile orada zuhurunu müşahâde etmeyi gerektirmektedir. Daha önce sohbeti olmuştur. Tekrar hatırlayalım;

Ehlullah rû’yeti beş şekilde ifade etmişler
155

1. “ma reeytü şeyen illâ rû’yetullahu ba’dehu!”

- “Akabinde Allah-ı görmediğim hiç bir şey yok”


2. “ma reeytü şe’yen illâ rû’yetullahi fiyhi!”
- “Bir şey görmem ki onda Allahı görmüş olmayayım”


3. “ma reeytü şe’yen illâ kablehu”
- “Her şeyden evvel onu görürüm”


4. “illâ Allah”
- “Ancak Allah”


5. “lâ yerallahu illâ Allah”

- “Allah-ı ancak Allah görür,” ifadesiyle târif etmişlerdir. Yani beşerin Allah’ı görmesi mümkün değildir. “Çık aradan kalsın yaradan,” dedikleridir.

(Necm Sûresi 53/32 âyet)













elleziyne yectenibune kebairel ismi vel fevahişe illellememe inne rabbeke vasiul mağfireti hüve âlemü biküm iz enşeeküm minel ardı ve iz entüm ecinnetün fiy bütuni ümme­hatiküm felâ tüzekku enfüseküm hüve a’lemü bimenitteka

Güzellikte bulunanlar O kimselerdir ki: Günâhın büyüklerinden ve edepsizliklerden kaçınırlar, küçük günâh müstesnâ. Şüphe yok ki, Rab'bin affı geniş olandır ve O sizi en iyi bilendir.

156

O vakit ki, sizi yerden yarattı ve o vakit ki, siz analarınızın karınlarında ceninler hâlinde idiniz. Artık kendinizi temize çıkarmayın. O, ittika sahiplerini, sakınanları en iyi bilendir.”

Varlığın yoktu, sizi arzdan inşa etmede, anne karnın da cenin idin; bu durumda neye böbürleneceksin?... Bu durumda “lât, uzza, menat” gibi isimlendirilmişiz, ancak burada onlara olan bir farkımız var. Bizi isimlendiren Allah; bizi “insân, nefs, kulum, halifem” isimleri ile isimlendirmiş. Bunlar Kûr’ân ile sabit olan Allah’ın verdiği isimler. Onlar ise, insânlar tarafından isimlendirilmiş ve hayâli olan isimlerdir. Diğer taraftan Allah tarafından bize verilen hakiki isimleri ise, biz hayâle döndürmüşüz, işte Esas suçlanmamız gereken yer burasıdır. Yani bu isimlerin hakikatini yaşamadan lisânımızda, sadece lâfzi olarak tuttuk, özümüze indiremedik.


İnsân dendiyse, insân olmalıyız, hayatımıza tatbik etmeliyiz, onu yaşamalıyız. Halife dendiyse halife mânâsını müdrik olup, hayatımıza tatbik etmeliyiz, onu yaşamalıyız. Dolayısıyle ilâhi isimleri biz, vasfi ve hayâli isimlere döndürdük.
hüve a’lemü bimenitteka” (hüve ittika edenleri bilir)
İttika, takva edendir.

Müttaki, ittikayı tatbik eden.

Her mertebenin ittikası vardır.
- Ef’âl mertebesinde, (madde âlemi, bedensel ittika) şüpheli olan şeylerden sakınmak, kendini korumak. Kadınlar için İslâmın gerektiği şekilde kapanmak.


  • Tarîkat mertebesinde, muhabbetullahın

157



  • azalmasından sakınmak. Burada maddeden, mânâya geçti.

- Hakikat mertebesinde, Allahın kendinde olan varlığını unutmaktan sakınmak. Yani ilâhi varlıkla yaşadığından gaflet etmemek. Beşeriyetine dalmamak.
- Mârifet mertebesinde, Daha sürekli olarak, günün 24 saatinde Allah ile birlikte yaşamak.
Bir hadiste, (Madde yönünden imanın 6 şartı vardır ama mânâ yönünden imânın ilk şartı olarak) “Allahın seninle olduğuna imân etmektir,” deniyor.
Burada ikân, müşahâde yollu idrak etmek, ki gerçek takva (sakınma) odur. Kısaca beşeriyetine düşmekten sakınmaktır.

inna lillâhi ve inna ileyhi raci’une” hâlinde devamlı yaşayabilmek.



Yüklə 0,98 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin