. . .
Hepiniz aynısınız benim için,
Sen yüksekleri seven adam,
Ve sen ekmek uğruna toprağın altında çalışan,
Kimi zaman ekmeğe uzanamadan,
Bir daha günyüzüne çıkamayan.
Eşitsiniz dünya penceremde.
Ayakkabı boyacısı,
Ya da duvarları boyayan ,
Diğer yanda kılık,kıyafet,
Sözde nezaket,
Cüzdanında maharet,
Gözboyayan,
Ne birileriniz mağlup,
Ne de diğerleriniz galip.
Sen,bu vatan için canını veren,
Ya sen,milletin kanını emen.
Herbiriniz aleme çıplak gelen,
Ve bir cenaze namazıyla hakka eşitçe giden.
Kimse kimseden üstün değildir Allah'ın katında,
Kiminiz yeryatağında uyurken,
Kimi uzansa da yatında.
Niceleri gelip geçti şu fani dünyadan,
Birileri mutlu giderken,
Birilerinin gözü arkada kaldı,götüremedi gitti dünya malını yanına almadan.
Bana tek acı gelen,
Yaşanan her gün derinden üzen,
Sevmeyi beceremeyen,
Sevilmeyi haketmeyip üzerine titrenen,
Sevdasını paylaşmayıp,karanlıklarda gizlenen,
Sevilse de bir türlü kadir kıymet bilmeyen.
Gerisi boştur,
Bazılarımıza kader gülmez,
Birilerine yaşam çok hoştur,
Lakin ebedi istirahatgahta,
Bilinmez kime aydınlık,kime karanlık,kime loştur.
. . .
Ne düşünüyorum biliyormusun,
Aslında sana göre bir hiç,
Hani mevsimlerden beklediğimiz yaz,
Ama ne yazarsan yaz,
Yarına yokoluyor,
Mazi gibi unutuluveriyor.
Çiçekleri yazdım soldurdular,
Sevgiyi iki dudak arasında öldürdüler,
Emanetçiye bırakılmış aşkları,
Bedelini ödeme derdine unutuverdiler.
Ne yazayım ki,
Gerçeği göremeyen körlerimi,
Sevgiyle açtığım kollarımı satan nankörlerimi.
Yazmak istemiyorum,ellerim isyanda,
Düşünmek istemiyorum,fikirlerim zaten zindanda.
Yaz geliyor diyorsun,
Varsın gelsin yaz,
Hadi ben geçtim onca yoldan,
Dayanılmaz acılardan,
Bir yürek taşıyorsan,
İnsanım diyebiliyorsan,
Üç maymunu oynamıyorsan,
Yaz Allahaşkına,
Sen de birşeyler yaz,
Söylemek yetmiyor,
Yaz ki gönüller bir dirhem olsa da duyabilsin haz.
. . .
Yokluğunda güneşi özledi bu şehir,
Yağmurlar değildi yağan,
Sana hasretin gözyaşları her damlası.
Yoksun diye açmıyor hiçbir çiçek,
Mis kokular yok dörtbir yanda.
Şehir yorgun,
Şehir bitkin,
Seni beklemekten.
Uçurtmalar uçmuyor artık çocukların ellerinde,
Eller tutuşmuyor birbirine,
Yüzler mahkum,
Gözler mahsun,
Hasretinden yaşarken öldü bedenler.
Kalpler niçin attığından bihaber,
Ya bir haber gönder,
Ya da bir gün ansızın çık da gel.
Oysa ne güzel isimler vermiştik sana,
Sevgi,kardeşlik,dostluk,arkadaşlık,
Bazen de aşk oluverirdin.
Olmuyor be sensiz,
Sensiz bu şehir çok sessiz.
Gel,
Muhtacız sana,
Sana taktığımız isimlerin hatrına,
Gel.
Sensiz yaşanmıyor,
Güneş ısıtmıyor,
Nefes alınmıyor,
Bir sabah uyandığımızda,
Seninle yeniden doğalım,
Hep birlikte insan olalım,
Ve hep mutlu kalalım,
Gel,
Adını biz koyduk,
Lakin yoksan biz ödüyoruz bedel.
Daha fazla bekletme,
Üzme,incitme bu şehri,
Gel.
. . .
Zamanmı?
Hangi zamanlardan bahsediyorsun sen.
Bizden çaldıklarından mı,
Yoksa onların parayla satın aldıklarındanmı.
Bıraktılarmı bize sanıyorsun,
Sevmek zamanları çoktan kül oldu,
Aşk diye birşey tutturmuşlar,
Adı karışmış faili meçhule,
Yalnızca kandırma kandırılma zamanı.
Dakikalar tecavüze uğramış,
Saat desen akreple yelkovan geçinemez olmuş.
Günler torbaya gireli çok vakit geçti.
Ay,yıl dediğin,
Göz açıp kapayıncaya kadar,
Saklamadık ki samanı,
Bilerek gelmeyecek diye zamanı.
Sözünü edeceğimiz,
Bize layık gördükleri,
Yaşanmadan kavuşulacak,
Ölmek zamanı.
. . .
Bir yanda bizim uğrumuza can feda edenler,
Diğer yanda umurunda dahi olmadan saptığı yanlış yolda gidenler,
Bu vatan için can verenler,
Ve bu toprağı çıkarları adına sevenler.
Nasıl tezattır ki bu;
Sloganlar,törenler,
Yeter uyanalım artık,
Gelmiyorlar bir daha geri,
Gelmiyor şehit mertebesine erseler de,
Niye savaştıklarını bilmeyenlerce katledilenler,
Yıllardır tükenmeyen bu nedeni meçhul kavgada ölenler,öldürülenler.
. . .
Bir Cuma gecesi gelmişiz,
Anons falan yapılmadan,
Emanet nefesle yaşıyoruz işte.
Kırmadık dökmedik,
İncitmedik ağlatmadık,
Kimbilir belki adam yerine konmuşuzdur işte.
Sevgi tohumları ektik,
Kimi mis kokulu çiçekler oldu,
Kimi yeşerdi,
Kimi neden bilinmez düşman olmayı becerdi,
Olsun varsın, yine de seviyoruz işte.
Bölüştük,paylaştık,
İnsan olmaktan zevk aldık,
Bazen kalabalıklar arasında,
Bazen de yalnız kaldık,
Yuvarlanıp gidiyoruz işte.
Gelişimizde olmasa da,
Bir gün bir anons duyulur,
Sela verilir,ezan okunur,
. . .
Sen hala farkında değilmisin,
Hala bıraktığım yerdemisin.
Yaşananlar tekerrürden ibaret,
Gün,ay,yıl,
Duvardaki ya da kolundaki saat,
Hepsi de birer görsel işaret.
Değişen ne ki,
Anlık aşık olmalar,
Gecelik sevdalar,
Bir gün elele,
Sonrası yalnız kalmalar,
Haketmeyen kalplerde aynı acılar.
Dön bak bir etrafına,
Değişen ne ki,
Mutluluklar uçmaya mahkum,
Hüzün daima kalan eldeki.
Aynı senaryolar,
Aynı oyunlar,
Farklı olan sadece oyuncular.
Bile bile tekrarını yaşıyoruz,
Dur diyen yok,
İstesek de değiştiremiyoruz.
Zaman diyorlar adına,
Geçip gidiyormuş,
Bırak gitsin,
Mesele,
İnsan denilen başkaları için,
Hayata dair ne veriyormuş.
Bulunduğun yaşın,
Gençliğinin,ihtiyarlığının
Ne önemi var,
Her daim aynı şeyleri yaşadıkça,
Gönül biçare kaldıkça.
Hâlâ değilmisin farkında,
Ha bir ceviz ağacısın Gülhane parkında,
Ha dönüp duruyorsun feleğin çarkında.
Her birimiz ayrı ayrı oyuncak,
Birilerince zevk-i safa içinde oynanacak.
Her an bugünü yaşamakla hüküm giymişiz,
Yarınlar yasak bize,yaşanacakları da ezberlemişiz.
. . .
Yalan kalabalıklar,
Yakanı bir türlü bırakmayan yalnızlıklar.
Abartılı söylenen sözler,
Onlara inanan masum yüzler.
Sözünün eri olmayanlar,
Hayatın içinde kaybolanlar.
Hani nerde zincirlenmiş gibi bağlı kalanlar,
Gözünün üzerinde kaş var diye ayrılanlar.
Gönlünü yürekten veremeyenler,
Bu yüzden huzura eremeyenler.
Bir pire uğruna yorgan yakıp,
Gemiyi ilk önce terkedenler.
Aynalar onlar için yapılmış olsa da,
Kalmıyor olduğu gibi,gelip geçici güzellikler.
Dünyayı ben yarattım sananlar,
Ve safça onlara kananlar.
Aldığı nefes aynı,gideceği yer de,
Lakin elaleme tepeden bakanlar.
Belki bakar kördü,
Ama bu kalp neler gördü.
Kimi akıllı geçinen,kimi mazlum,
Kimi uysal,kimi nankördü.
Ömür dediğimiz bir andan ibaret,
Onca şey yaşadın,
Dişini sıktın,
Biraz daha sabret be gönül sabret.
. . .
Nasıl bir dünya,
Nasıl insanlık anlamak mümkün değil,
Kimileri zaten hiç adam yerine konmuyor,
Bazıları alınıyor omuzlara,
Çıkarılıyor neredeyse semaya.
Sonra gün geliyor çekiliveriyorlar altından,
Hani o senin uğruna haykıranlar,
O an oluveriyor en büyük düşmanlar.
Unutup,yaşayan ölüler arasına katıveriyorlar.
İşte böylesine nankör bu dünya,
Baş da olsan,kıç da.
Varmıdır Yaradan'dan büyük,
Varmıdır tapılacak,
İnsanoğlu nedir ki göklere çıkarılacak.
. . .
Hani hep sevgiden bahsederdik bir zamanlar,
Boylarımız küçük olsa da koskoca bir yürek vardı sol yanlarımızda.
Saygı desen içimizde doğuştan hatıra.
Güle oynaya,
Yaşayıp gidiyorduk,
Tâ ki insanlık başlayasıya yokolmaya.
İlkişleri benliğimizdeki çocuğu söküp almak oldu,
Sonrasında ağır ağır o tertemiz kalplerdeki çiçekler soldu,
Bırakmadılar,
Kendi halimizde oyunlarımızı oynasak,
Önce çocukluğa ardından insan olmaya doysak,
Saçımızı her okşayanın yanağına bir öpücük koysak.
Şimdilerde garipleri oynuyoruz,
Ne vakit mutlu olalım desek ,
Ya kötü bir haber,
Ya da yitirilenlerle kahroluyoruz.
Onlar çok büyükler ya,
En doğruyu,iyiyi,güzeli biliyorlarya.
Ya biz,
Çocukluğumuz katledilmiş,
Gençliğimiz sürgüne gitmiş,
Her yanı köle tacirleri fethetmiş.
Söylermisiniz ne yapalım,
Arzu edilen gibi nasıl yaşayalım,
Kemlerden kötülerden ne edip uzak kalalım,
Biriniz anlatsın Allahaşkına,
Nefes alıp vermekle bitiyor ömür,
Dönmüşüz şaşkına.
Hadi söyleyin Allahaşkına,
Genç ölümler yazılmasın artık mezar taşına.
. . .
Bugün seni yazayım dedim,
Nasıl başlayacağımı bilemedim.
Önce en hafif rüzgarlarda uçuşan o tel tel dokunmaya kıyılmayan saçların geldi gözümün önüne.
Hani nasıl yürünür,öğretircesine attığın o harika adımların gelip geçti.
Oysa karıncaları bile incitmeyen ayaklarınla suyun üzerinde süzülür gibiydin.
Gözlerin,ah o gözlerin,
Bakışı ömre bedel,
Lakin bir andan fazla göremediğim,
Engin denizlere dalıp gitmek,
Mutluluğun resmini orada görebilmek.
Tek niyetim,tek dileğim.
Yüzünü anlatmama kelimeler kifayetsiz,
Meleklerin yansıması sanki,kusursuz,onlarla ikiz,
Sana seni yazmak anlamsız farkındayım,
Çünkü ben sonu meçhul bir rüyadayım.
Evet bugün seni yazmak geldi içimden,
Ama inan kim olduğunu dahi bilmeden.
. . .
Benim için narin bir çiçekten de öteydin,
Sana Gül dedim,
Sen güldün kahkalarla.
Sevda kollarındaydı bana göre,
Sarılmanı beklerken,
Kanatlandın ve uçtun gittin.
Dön dedim,
Dönmeni bekledim,
Döndün,
Ama o gülpembe yüzünü değil,
Sırtını döndün.
Uğruna herşeyi göze almıştım,
Öl desen ölürdüm,
Sen ise yine güldün,
Olsun be vefasız,
Sen benim için sonsuza dek bir Gül'dün.
Belki ben sende öldüm,
Keşke anlayabilseydin,
Benim için yaşanması gereken bir ömürdün.
. . .
Seni düşündükçe,bulutların gözleri doluyor hep,
Yağmurlar dinmek bilmiyor.
Anlaşılan,
Sevgime güneş doğmayacak,
Hep geceyi yaşamaya mahkumum,
Yüreğimde sabah olmayacak.
. . .
Çok isterdim sana gelmeyi,
Ama böylesi daha iyi.
Öyle dağlardan yollardan değil sebep,
Gelsem ne değişecek ki.
Oysa herşey herkes değişti,
Bir sen kaldın,
Elden gelen birşey yok,
Bilmene rağmen sevdamı,
Değişmez,değişemezsin ki.
Aslında yalnız sayılmam,
Gözlerimde birkaç damla yaş,
Yüzümde hüzün,
Gelemiyorum iki gözüm.
Ben mi suçluyum,
Yoksa aşkın adaletimidir bu,
Öyleyse terazisi bumu,
Bir ömür çekecekken ızdırabı,
Senin gibi değişmeyecekmi kanunu.
Çok isterdim sana gelmeyi,
Bende kalmış,
Bana layık gördüğün emanet sevgiyi geri vermeyi.
. . .
Bu gece ,
Sabah olmak bilmedi.
Hadi sen gittin,
Suçsuz,günahsız,
Ve deliler gibi seviyorken ben,
Sebepsiz,nedensiz,vedasız,sessizce.
Bu gece sabah olmak bilmedi,
Sana dur diyemedim,
Lakin neden hayalin de beni terketti.
. . .
Ben sana yaramam be güzel,
Sevemem başkaları gibi,
Mesela yalan söyleyemem,
İhanet edemem yüreğimde sen varken,
Gözlerimi ayıramam sevdiceğimden,
Göremem başkasını,
Bakamam senden gayrısına.
Şiir diye yazarım seni,
Çiçeklerle örerim o kalbini,
Ben sana yaramam,
Bir ömür,
Tanımadan,bilmeden,
Ayırtetmeden,
Sevmekle geçti herkesi,
Yaranamadım ,
Sana da yaramam be güzel.
Bilinmez,
Başkaları gibi olamadığımdanmı,
Yoksa daldan dala konamadığımdanmı.
Sakın sen de sevme emi,diğerleri gibi,
Ben değişemem ki,
Ruhum aynı,yürek aynı,
Beden eskidi.
Sevme,seveyim deme be ey güzel,
Ezeli yalnız yaşamışım,
Gelse ne olur ecel.
. . .
En güzel şarkıyı,
En değerli çiçeği,
En derin sevgiyi,
Kadın bilir.
Çünkü o duygusaldır,
Erkek ise onursal.
Onuru,gururu bırakıp bir kenara,
Kadının ruhuna inebilmeli,
Onun istediğince sevebilmeli,
Mutluluğu,sevdayla gülmeyi yüreğine işlemeli,
Dünyaları istemez O,
Hakettiği sevgiyi verebilmeli.
Alt tarafı üç harf lakin zor biliyorum,
Zoru başarıp aşk'ta buluşabilmeli.
Şarkıdır kadın,söylemesini bilene,
Bir çiçektir O,soldurmadan sevene.
Kadın,
Herneyse adın,
İyi ki varsın.
. . .
Yaş elli beş,
Yolun yarısı,
Hani derler ya,
Başınıza darısı.
Dün doğdum,okudum,
Galiba biraz adam oldum,
Öğlen askerlik,akşam baba olduk derken,
Bugünü buldum.
Yaşlandı denilen tek şey beden,
O da dünya hallerinden.
Bir de ruhuma sor,
Sanki daha kundakta,
Ya da mahalle maçı yapmakta,
Sokak aralarında.
Yaş dediğin yıllardan ibaret,
Ruhunu eskitmemek maharet,
Umursama acıları,üzüntüye sabret,
Seninle gelmedi,senle kopmayacak kıyamet.
Aldığın nefes aynı,
Aynada gördüğün yüz,
Yaşadığın dünya aynı,
Ruhun zaten ölümsüz.
Doğduğum gün bir an,
Öleceğim gün de öyle,
Ömür dedikleri ne ki,
Boşver hızlı geçiyormuş,geçsin zaman.
Yaş ellibeş daha ömrün baharındayız,
Kışı hiç beklemem,gelmesinde,
Nice yaşanacak sevdaların başlangıcındayız.
Beden emanet,ruh senin,
Hep genç kalmalı o,eskise de tenin.
. . .
Sevmek böyle bir şey,
Olamasa da yanında,
Bıkmadan usanmadan sevebilmek,
Saygıyla.
Taşımak nasip olmaz herkese,
Ağır gelir sol yanına,
Acılara dayanmak,
Güvercini yüreğinde tutmak,
Sancılar içinde kıvransan da ,
Hayatı tatmaktır,
Sevmek.
Ne içkinin yanında meze,
Ne kahvenin yanındaki su,
Ne de uçup giden sigaramın dumanıdır,sevmek.
Sevgi,
Özgürce nefes alabilmek,
Sessizce ve içinde sonsuz haykırabilmektir.
Dünü unutmadan,
Bugünü harcamadan,
Yarına bırakmadan,
Sevmek,sevebilmek.
İnsan olmanın erdemine varabilmek.
Alemi fethetmeye değen,
Bir yüreği fethedebilmektir,
Sevmek.
Dostları ilə paylaş: |