DESCARTES (1596-1650)
Rene Descartes, Avrupa’nın savaşa sürüklendiği yıllarda, Fıransa’nın Tours kenti yakınında La Haye’de 31 Mart 1596’de doğdu. Asilzade, asker ve matematikçi olan Descartes, analitik geometrisi ile yeni bir çığır açmıştır.
Descartes, asil bir aileden geliyordu. Babası varlıklıydı. Rene’nin doğumundan birkaç gün sonra annesi öldü. Babasının küçük filozofu Descartes’in yetenekleri daha okul sıralarında ortaya çıkmıştı. Körü körüne inanılması ve bağlanılması gerekenleri temelsiz görüyor ve ispatsız hiçbir şeyi kabul etmiyordu. Bu yüzden de papazlarla tartışmaya ispat yoluyla başladı. Her şeyden şüphe ediyordu.
Arkadaşlarından ayrılıp, iki yıl boyunca gizli bir eve taşındı ve matematik araştırmaları yaptı. Fakat arkadaşları burayı da bulunca, huzura ve sükuna kavuşmak için savaşa gitmeye karar verdi. Fakat burada da istediği sükunu bulamadı. Almanya’ya gitti. Bayram, tören ve şölenlere merak sardı. Yeniden askerliğe döndü.
Avrupa’daki skolastik düşüncenin egemenliğini sürdürdüğü ve karanlık çağın sona erdiği yıllarda, Descartes’i dinsizlikle de suçlamışlardır. Onun dini fikir ve düşünceleri rasyonelistti ve oldukça sadeydi. Sağlıksız ve cılız büyüdüğü için, yıllarca ölüm korkusu içinde yaşamıştır.
Uzun yıllar Hollanda’da kaldı. Optik, fizik, anatomi, embriyoloji, tıp, astronomi, meteoroloji ve gökkuşağı üzerindeki incelemelerini sonuçlandırmıştı. Her olaya bir hammadde gözüyle bakıyor ve ondan yeni bir şeyler çıkarmayı düşünüyordu. Bu nedenle çok yenilikçiydi.
Biraz sükuna kavuştuğunu sandığı elli yaşlarında, karşısına İsveç Kıraliçesi Christine çıktı. Bilmesi gereken her şeyi, hatta daha fazlasını öğrenmiş olan on dokuz yaşındaki Christine, Descartes’i kendisine özel öğretmen olarak tuttu. Christine’nin insafsız ve bitmek tükenmek bilmeyen çalışmaları onu yedi bitirdi. Kış, soğuk ve Christine’nin amansız çalışmaları sonunda hastalandı. Doktor kabul etmedi. 11 şubat 1650’de öldü.
Descartes, yeni bir geometriyi kurmuş ve modern geometrinin doğmasına olanaklar vermiştir.
MOLLA LÜTFİ
15. yüzyılda, Fatih Sultan Mehmet ve II. Beyazıd dönemlerinde yaşamış meşhur matematikçilerdendir. Sinan Paşa’nın ve Ali Kuşçu’nun talebesi olmuş, Ali Kuşçu’dan öğrendiği matematik bilgilerini Sinan Paşa’ya aktarmıştır. Böylece Sinan Paşa, onun vasıtasıyla matematik öğrenmiştir. Sinan Paşa’nın tavsiyesiyle, Fatih, Molla Lütfi’yi, özel kütüphanesinin müdürlüğüne getirmiştir. Molla Lütfi, bu sayede pek çok değerli kitaptan değişik bilimleri öğrenme fırsatına sahip olmuştur. Sinan Paşa, Fatih tarafından Sivrihisar’a sürülünce, Molla Lütfi de hocası ile birlikte gitmiş, Sultan II. Beyazıd’ın tahta çıkmasının ardından hocasıyla birlikte İstanbul’a dönmüştür. Önce Bursa’daki Yıldırım Beyazıd Medresesi’nde, sonra Filibe’de ve Edirne’de medrese hocalığı yapmıştır.
Molla Lütfi, kendisini çekemeyen bazı kimselerin, dinsizlik suçlamaları nedeniyle kovuşturmaya uğradı ve Sultan Beyazıd döneminde idam edildi. Ölümü üzerine pek çok kimse yas tutmuş, tarihler düşmüş ve şehit sayılmıştı.
Molla Lütfi’nin, çoğu Arapça olan eserleri 17. yüzyıla kadar elden düşmemiştir. Taz’ifü’l-Mezbah (Sunak Taşının İki Katının Bulunması Hakkında) adlı kitabı iki bölümden oluşur. Birinci bölümde kare ve küp tarifleri, çizgilerin ve yüzeylerin çarpımı ve iki kat yapılması gibi geometri konuları ele alınmıştır. İkinci bölümde ise meşhur Delos problemi incelenmiştir. Molla Lütfi’nin, bu problemi, İzmir’li Theon’un eserinden öğrendiği anlaşılmaktadır. İzmir’li Theon, İskenderiye kütüphanesinin müdürü Eratosthenes’e atıfla, Delos adasında büyük bir veba salgını çıkınca, ahalinin, Apollon rahibine müracaat ederek bu salgının geçmesi için ne yapmak gerektiğini sorduklarında, rahibin tapınaktaki sunak taşını iki katına çıkarmalarını tavsiye ettiğini, böylece kolaylıkla çözülemeyecek bir matematik problemi ortaya çıkmış olduğunu yazar. Mimarlar bu işi başaramayınca, Platon’un yardımını isterler. Platon, rahibin sunak taşına ihtiyacı olduğundan değil, Yunanlılara matematiği ihmal ettiklerini ve küçümsediklerini söyleme maksadında olduğunu bildirdikten sonra, problemlerin orta orantı ile çözüleceğini ifade etmiştir. Molla Lütfi, işte bu hikayeye dayanarak eserini yazmıştır. Kitabında, küpün iki kat yapılmasının, yanına başka bir küp ilave etmek demek olmayıp, onu sekiz defa büyütmek demek olduğunu açıklar. Molla Lütfi Mevzuatü’l Ulüm (Bilimlerin Konuları) adlı eserinde de yüz kadar bilimi tasnif etmiştir.
PASCAL (1623-1662)
Pascal, 19 Haziran 1623 günü Fransa’da Clermont’ ta doğdu. Babası kültürlü bir adamdı.
Descartes ve Fermat gibi büyük matematikçilerle çağdaş olması bir yerde kendisi için bir şanssızlıktı. Bu nedenle, olasılıklar kuramının keşfini Fermat ile paylaştı. Kendisini “ harika çocuk” diye ünlü yapan geometri fikrini, kendisinden daha az ünlü olan Desargues’dan esinlendi. Daha çok din ve felsefe konularına eğildiği için matematiğe az zaman ayırdı.
Pascal, çok erken gelişen bir çocuktu. Fakat vücutça oldukça zayıftı. Bunların tersine kafası çok parlaktı. Çok küçük yaşta olmasına rağmen, gece gündüz matematik problemleriyle uğraşmaya başladı. Sağlığının bozulacağından endişelenen babası, bir ara matematik çalışmasına engel olduysa da onun bu davranışı Pascal’ı matematiğe daha çok yöneltti.
Hiçbir yardım görmeden ve hiçbir geometri okumadan, çok küçük yaşta bir üçgenin iç açılarının toplamının 180 derece olduğunu kanıtlamıştır. Daha önce hiçbir kitabı okumadan, Euclides’in birçok önermesini ispatlamıştı. Pascal kendi kendine bir geometrici olmuştu.
Pascal, on altı yaşından önce, 1639 yılında, geometrinin en güzel teoremini ispat etti. İngiliz matematikçisi ünlü Sylvester, Pascal’ın bu büyük teoremine “Kedi Beşiği” adını vermiştir.
Pascal, on bir yaşına gelince sesler hakkında bir eser vermiştir. On altı yaşındayken, konikler üzerine bir eser yazarak, ünlü Descartes’i hayretlere düşürmüştür. On sekiz yaşına gelince, şimdi Paris sanayi müzesinde saklanan hesap makinesini bulmuştur. Fizikte, havanın ağırlığını, sıvıların denge halini ve basıncı hakkında Pascal kanunlarını bulmuştur.
Pascal, on yedi yaşından ölümü olan otuz dokuz yaşına kadar ızdırapsız ve acısız gün görmedi. Yirmi üç yaşlarında, geçici bir felç geçirdi. Hazımsızlık, mide ağrıları, uykusuzluk, yarı uyuklamalar ve bu ağrıların verdiği gece kabusları onu yedi bitirdi. Böyle olmasına rağmen, yine de durmadan çalışıyordu.
1648 yılında Toriçelli’nin çalışmalarını inceleyerek, onun da önüne geçti. Yükseklikle basıncın değiştiğini saptadı.
Pascal, kız kardeşinin de etkisi ile 1654 yılından sonra kendini dünya işlerinden ve matematikten çekti, hıristiyanlığın o koyu tutuculuğu içine gömülüp gitti.
1658 yılının bir gecesinde, uykusuzluk ve diş ağrılarından kıvranan Pascal, kerpetenin egemen olduğu bir zamanda, korkunç ağrılarını unutmak amacıyla, birçok ünlü matematikçinin uğraştığı zarif sikloid eğrisine daldı. Sikloid üzerine o kadar daldı ki, tüm ağrı ve acılarını unuttu. Tam sekiz gün sikloid geometrisi üzerine çalıştı.
Yıl 1658… Kısa aralıklarla gelen uyuklamalar dışında, dinmek bilmeyen şiddetli baş ağrıları ona çok eziyet ediyordu. Tam dört yıl bu ağrılarla kıvrandı. 1662 yılının Haziran ayında otuz dokuz yaşındayken öldü. Yapılan otopside, ağrılarının nedeninin ciddi bir beyin hastalığından ileri geldiği saptandı.
Pascal, Fermat ile birlikte olasılıklar kuramını kurmakla, yeni bir matematik dünyası kurmuştu. Pascal üçgeni, binom açılımındaki katsayıları bulmaya yarar.
NEWTON (1642-1727)
“Herkesin beni nasıl gördüğünü bilmem. Ben kendimi, deniz kenarında oynarken, önünde hiç keşfedilmemiş engin gerçek okyanusu yayılmış duran ve cilalı bir çakıl taşı ya da güzelce bir istridye kabuğu bulmakla zevk duyan bir çocuk gibi görüyorum.”
İşte, uzun yaşamının son yıllarında kendisi hakkında böyle hüküm veren İsaac Newton, 1642’de Woolsthrope kasabasının bir şatosunda yaşayan çiftçi bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. İngiliz ırkının en büyük zekalı adamı olarak nitelenen Newton’un babası, oğlunun doğumundan önce otuz yaşında öldü. Annesinin söylediğine göre, zamanından erken doğan küçük Newton, o kadar ufak tefekti ki bir litrelik kavanozun içine bile sığabilirdi. Newton’un çocukluğu da dinç, canlı ve kuvvetli değildi. Diğer arkadaşları gibi eğlenceli vakit geçirme yerine, eğlencelerini ve oyunlarını kendi yaratıyor ve bunlarda parlak zekası ortaya çıkıyordu. Geceleri köylüleri korkutmak için kandilli uçurtmaları, tümü ile kendisinin yaptığı ve oldukça güzel işleyen hareketli oyuncaklar, su çarkları, gerçekten buğday öğüten bir değirmen, küçük kız arkadaşları için iş kutuları ve oyuncaklar, resimler, güneş saatleri, tahtadan yapılmış ve gerçekten işleyen duvar saati gibi şeyler onun çok erken yaşlarda yaptığı buluşlardı.
Newton, daha on sekiz yaşında, Cambridge’de öğrenci olduğu yıldan başlayarak, evrensel bir beğeniyle karşılandı. Üniversiteyi bitireli iki yıl olmadan, bilim dünyasınca alkışlanıyor ve hükümdarlardan saygı görüyordu.
Ürkek yapılı, sinirli, çabuk kızan ve itirazla karşılanmaktan korkan bir yapıya sahipti. Eserlerini ancak kendisini seven dostlarının zoruyla bastırmıştır. Eleştiriden kaçardı. ”Optiks” adlı eserinin eleştirilerine dayanamamış ve bu eseri yazdığına pişman olmuştur. Yerçekimi genel kanununu 1687 yılına kadar yayınlamadı. Tam yirmi yıl bu genel çekim kanunu kuramını geliştirdi.
Grantham okuluna devam ettiği sıralarda ve Cambridge’e hazırlanırken köyün eczacısı Mr. Clarke’ın evinde kalıyordu. Orada eski bir kitap koleksiyonu buldu ve onları yutarcasına okudu. Hiç evlenmedi.
Newton’un hareket kanunları:
-
(Eylemsizlik Kanunu) Bir cisme hiçbir kuvvet uygulanmazsa, bu cisim olduğu yerde hareketsiz kalır veya hareket halindeyse, bir doğru boyunca düzgün bir hareketle, yani ivmesi sıfır olan bir hızla hareket eder.
-
Kütle m, sabit ivme a ve kuvvet f ise, f=ma şeklinde sabittir.
-
(Etki ve Tepki Kanunu) Etki ve tepki eşittir ve ters yönde iki kuvvettir.
Newton’a, bu buluşlarını nasıl bulduğu sorulduğunda, sürekli düşünmeyle, diye yanıt vermiştir. Newton’un en önemli buluşu, diferansiyel ve integral hesabı keşfetmesidir. Zaten Newton’u dünyada gelmiş geçmiş üç büyük matematikçiden biri yapan buluşu budur.
Newton, 1661 yılının Haziran ayında Cambridge’deki Trinity College’e girdi. Newton’un matematik öğretmeni İsaac Barrow hem ilahiyatçı ve hem de matematikçiydi. Matematikte parlak fikirli olan Barrow, öğrencisinin kendisinden çok ileride olduğunu kabul ediyor ve 1669’da matematik kürsüsünü bırakıp sırası gelince yerini o eşsiz büyük deha Newton’a bırakıyordu.
1664 ile 1666 yılları arasında, yirmi bir yaşından yirmi üç yaşına kadar çok yoğun bir çalışmaya girmiş ve yaptığı çalışmaları uzun zaman gizli tutmuştur. Ocak 1664 yılında üniversiteyi bitirmiş ve lisans diplomasını almıştır.
Bir kuyruklu yıldız ile Ayın etrafındaki, Ayla ilgili şeyleri incelerken hastalandı. Bulduğu sonuçları da gizli tutmuştu. Bu iki yıl içinde diferansiyel ve integral hesabı keşfetmiş, genel çekim kanununu bulmuş ve beyaz ışığın analizini deneysel olarak yapmıştı. Bunların tümü, yirmi beş yaşından önce bulunmuş şeylerdi. 20 Mayıs 1665 tarihli bir yazısıyla, bir eğrinin üzerindeki bir noktadaki teğeti ve eğriliğini verecek yöntemini daha yirmi üç yaşındayken yayınlıyordu. İşte bu, diferansiyelin bulunuşunu müjdeliyordu. Bu sıralarda ünlü sonsuz küçükler hesabına doğru yaklaşıyordu. Yine bu sıralarda, binom formülünü bulmuştu.
1667 yılında Cambridge’e dönüşünde Trinity Collegei’ne üye olarak atanan Newton artık rakipsizdi. 1668’de tek başına yansımalı teleskopu yapmış ve uyduları incelemekte kullanmıştır. ”Philosophy Naturalis Principia Mathematica” adlı eserini yazmaya başladığında geceli gündüzlü çalıştı. Ünlü pertürbasyon kuramını ortaya atmıştır. Bu kuram daha sonra ilerletilerek elektronların yörüngelerine uygulanmış, on dokuzuncu yüzyılda bu kuramla Neptün ve yirminci yüzyılda da Plüton gezegeni keşfedilmiştir.
Principia’ları yazmak için on sekiz ay uykusuz ve gıdasız kalan Newton, ellili yaşlarına yaklaşıyordu. Bu yorgunluktan sonra 1692 sonbaharında iyice hastalandı. Yiyeceklere karşı olan tiksinti ve sürekli uykusuzluk neredeyse onu çıldırtıyordu. Ağır hasta olduğu tüm Avrupa’ya yayıldı. Düşmanları bile, daha sonra iyileşmesine çok sevindiler.
Newton, 1696’da elli dört yaşında darphanede para basımı düzenlemekle görevlendirildi. 1701 ile 1702 yıllarında, Cambridge Üniversitesi’ni parlementoda temsil etti. 1703 yılında Royal Society’nin başkanlığına seçildi. Ölünceye kadar da bu makamda kaldı. 1705 yılında Kraliçe Anne tarafından chevalier’lik rütbesi ile onurlandırıldı.
1696 yılında Bernoulli ve Leibnitz, Avrupa’lı matematikçilere iki soru ile meydan okuyorlardı. Altı ay uğraşıldıktan sonra yeniden ortaya atılan problemleri, Newton ilk kez 29 Ocak 1696 günü akşamı darphaneden yorgun argın evine döndüğünde bir arkadaşından duydu. O gece her iki problemi de çözdü. Ertesi gün isim vermeden her iki çözümü de Royal Society’ye gönderdi. Çözümleri gören Bernoulli, hemen, ”İşte! Arslanı pençesinden tanıdım” diye haykırdı.
1716 yılında yetmiş yaşındayken bile fikri yapısı oldukça dinçti. Bu sırada Leibnitz yine ortaya attığı bir problemle Avrupa matematikçilerine meydan okuyordu. Newton problemi darphaneden akşam eve dönüşünde saat beşte almıştı. Çok yorgun olmasına karşın, problemin çözümünü o akşam hemen buldu.
Yaşadığı uzun yılları en mesut biçimde geçiren ve yaptıklarının sonuçlarını gören, takdir edilen, şan ve şöhretle alkışlanan tek matematikçi Newton’dur. Ömrünün son üç yılını çok ağrı ve acılar içinde yakalandığı böbrek taşı hastalığından çekti. Ölümüne yaklaşırken bir de öksürüğe yakalandı. Birkaç gün içinde ızdırap ve acıları duymayan bir rahatlığa erişti. 20 Mart 1727 sabahı bir ile iki arasında bu dev bilim ışığı söndü.
Gelenbevi İsmail Efendi
1730 yılında Manisa’nın Gelenbe kasabasında doğan Gelenbevi İsmail Efendi, Osmanlı İmparatorluğu matematikçilerindendir. İlk bilgilerini çevresindeki bilginlerden almış, daha sonra, öğrenimini tamamlamak üzere İstanbul’a gitmiştir. Burada, matematik bilgisini oldukça ilerletmiştir. Müderrislik sınavını kazanarak 33 yaşında müderris olmuştur. Bundan sonra kendisini tümüyle ilme verip çalışmalarına devam etmiştir.
Gelenbevi, eski yöntemle problem çözen son Osmanlı matematikçisidir. Sadrazam Halil Hamit Paşa ve Kaptan-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa’nın istekleri üzerine, Kasımpaşa’da açılan Bahriye Mühendislik Okulu’na altmış kuruşla matematik öğretmeni olarak atandı. Bu atama ona parasal yönden bir rahatlık getirdi. Hakkında şöyle bir öykü anlatılır: ‘Bazı silahların hedefi vurmaması, padişah III. Selim’i kızdırmış ve bunun üzerine Gelenbevi’yi huzuruna çağırarak ona uyarıda bulunmuştur. Gelenbevi bunun üzerine hedefe olan uzaklıkları tahmin ederek silahlardaki gerekli düzeltmeleri yapmış ve topların hedefi vurmalarını sağlamıştır. Gelenbevi’nin bu başarısı padişahın dikkatini çekmiş ve ödüllendirilmiştir.
Gelenbevi, Türkçe ve Arapça olmak üzere tam otuz beş eser bırakmıştır. Türkiye’ye logaritmayı ilk getiren Gelenbevi İsmail Efendi’dir.
ÜNLÜ TÜRK MATEMATİKÇİLERİ ve BİLİM ADAMLARI KİMLERDİR?
ALİ KUŞÇU:
Türk İslam Dünyası astronomi ve matematik alimleri arasında, ortaya koyduğu eserleriyle haklı bir şöhrete sahip Ali Kuşçu, Osmanlı Türkleri'nde, astronominin önde gelen bilgini sayılır. "Batı ve Doğu Bilim dünyası onu 15. yüzyılda yetişen müstesna bir alim olarak tanır." Öyle ki; müsteşrik W .Barlhold, Ali Kuşcu'yu "On Beşinci Yüzyıl Batlamyos'u" olarak adlan-dırmıştır. Babası, Uluğ Bey'in kuşcu başısı (doğancıbaşı) idi. Kuşçu soyadı babasından gelmektedir. Asıl adı Ali Bin Muhammet'tir. Doğum yeri Mave-raünnehir bölgesi olduğu ileri sürülmüşse de, adı geçen bölgenin hangi şehrinde ve hangi yılda doğduğu kesinlikle bilinmektedir.
Ancak doğum şehri Semerkant, doğum yılının ise 15. yüzyılın ilk dörtte biri içerisinde olduğu kabul edilmektedir. 16 Aralık 1474 (h. 7 Şaban 879) tarihinde İstanbul'da ölmüş olup, mezarı E-yüp Sultan Türbesi hareminde bulunmaktadır. Ölüm tarihi; torunu meşhur astronom Mirim Çele-bi'nin (ölümü, Edirne 1525) Fransça yazdığı bir eserin incelenmesi sonucu anlaşılmıştır. Mezar yerinin 1819 yılına kadar belirli olduğu ve hüsn-ü muhafazasının yapıldığı; ancak 1819 yılından sonra, Ali Kuşcu'ya ait mezarın yerine, zamanının nüfuzlu bir devlet adamının mezar taşının konmuş olduğu anlaşılmaktadır. Uluğ Bey'in Horasan ve Maveraünnehir hükümdarlığı sırasın-da, Semerkant'ta ilk ve dini öğrenimini tamamlamıştır. Küçük yaşta iken astronomi ve matema-tiğe geniş ilgi duymuştur.
Devrinin en büyük bilginlerinden; Uluğ Bey , Bursalı Kadızade Rumi, Gıyaseddün Cemşid ve Mu'in al-Din el-Kaşi'den astronomi ve matematik dersi almıştır. Önce,Uluğ Bey, tarafından 1421 yılında kurulan Semerkant Rasathanesi ilk müdürü, Gıyaseddün Cemşid'in, kısa süre sonra da Rasathanenin ikinci müdürü Kadızade Rumi'nin ölümü üzerine, Uluğ Bey Rasathane-ye müdür olarak Ali Kuşcu'yu görevlendirmiştir. Uluğ Bey Ziyc'inin tamamlanmasında büyük e-meği geçmiştir. Nasirüddün Tusi'nin Tecrid-ül Kelam adlı eserine yazdığı şerh, bu konuda da gayret ve başarısının en güzel delilini teşkil etmektedir. Ebu Said Han'a ithaf edilen bu şerh, Ali Kuşcu'nun ilk şöhretinin duyulmasına neden olmuştur. Kaynakların değerlendirilmesi sonucu anlaşılmaktadır ki; Ali Kuşcu yalnız telih eseriyle değil, talim ve irşadıyle devrini aşan bir bilgin olarak tanınmaktadır. Öyle ki; telif eserlerinin dışında, torunu Mirim Çelebi, Hoca Sinan Paşa ve Molla Lütfi (Sarı Lütfi) gibi astronomların da yetişmesine sebep olmuştur. Bu bilginlerle be-raber, Ali Kuşcu'yu eski astronominin en büyük bilginlerinden birisi olarak belirtebiliriz.
CAHİT ARF:
1910 yılında Selanik'te doğdu. Yüksek öğrenimini Fransa'da Ecole Nor-male Superieure'de tamamladı (1932). Bir süre Galatasaray Lisesi'nde matematik öğretmenliği yaptıktan sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakül- tesi'nde doçent adayı olarak çalıştı. Doktorasını yapmak için Almanya'ya gitti. 1938 yılında Göttingen Üniversitesi'nde doktorasını bitirdi. Yurda dön-düğünde İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nde profesör ve ordinaryus profersörlüğe yükseldi. Burada 1962 yılına kadar çalıştı. Daha sonra Ro-bert Koleji'nde Matematik dersleri vermeye başladı. 1964 yılında Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) bilim kolu başkanı oldu.
Daha sonra gittiği Amerika Birleşik Devletleri'nde araştırma ve incelemelerde bulundu; Kalifor-niya Üniversitesi'nde konuk öğretim üyesi olrak görev yaptı. 1967 yılında yurda dönüşünde Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde öğretim üyeliğine getirildi. 1980 yılında emekli oldu. Emekliye ay-rıldıktan sonra TÜBİTAK'a bağlı Gebze Araştırma Merkezi'nde görev aldı. 1985 ve 1989 yılları arasında Türk Matematik Derneği başkanlığını yaptı.
Arf İnönü Armağanı'nı (1948) ve TÜBİTAK Bilim Ödülü'nü kazandı (1974). Cebir ve Sayılar Teori-si üzerine uluslararası bir sempozyum 1990'da 3 ve 7 Eylül tarihleri arasında Arf'in onuruna Siliv-ri'de gerçekleştirilmiştir. Halkalar ve Geometri üzerine ilk konferanslarda 1984'te İstanbul'da ya-pılmıştır. Arf, matematikte geometri kavramı üzerine bir makale sunmuştur. Cahit Arf 1997 yılının Aralık ayında bir kalp rahatsızlığı nedeniyle aramızdan ayrıldı.
KERİM ERİM:
(1894 - 1952).
İstanbul Yüksek Mühendis mektebi'ni bitirdikten (1914) sonra Berlin Üniversitesi'nde Albert Einstein'in yanında doktorasını yaptı (1919). Türkiye'ye dönünce, bitirdiği okulda öğretim ü-yesi olarak çalışmaya başladı. Üniversite reformunu hazırlayan kurulda yer aldı. Yeni kurulan İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nde analiz profesörü ve dekan olduğu gibi Yüksek Mü-hendis Mektebi'nde de ders vermeye devam etti. Yüksek Mühendis Mektebi İstanbul Teknik Üniversitesi'ne dönüştürülünce buradan ayrıldı ve yalnızca İstanbul Üniversitesi'nde çalış-maya devam etti. Daha sonra burada ordinaryüs profesör oldu. 1948 yılında Fen Fakültesi Dekanlığı'na getirildi.
1940 - 1952 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'ne bağlı Matematik Enstitüsü-'nün başkanlığını yaptı. Türkiye'de yüksek matematik öğretiminin yaygınlaşmasında ve çağ-daş matematiğin yerleşmesinde etkin rol oynadı. Mekaniğin matematik esaslara dayandırıl-masına da öncülük etti. Matematik ve fizik bilimlerinin felsefe ile olan ilişkileri üzerinde de ça-lışmalarda bulunan Erim'in Almanca ve Türkçe yapıtları bulunmaktadır.Bunlardan bazıları şunlardır:
Nazari Hesap(1931), Mihanik(1934), Diferansiyel ve İntegral Hesap(1945), Über die Traghe-its-formen eines modulsystems(Bir modül sisteminin süredurum biçimleri üstüne - 1928)
ÖMER HAYYAM:
Asıl adı Giyaseddin Ebu'l Feth Bin İbrahim El Hayyam' dır. 18 Mayıs 1048'-de İranin Nişabur kentinde doğan Ömer Hayyam bir çadırcının oğluydu. Çadırcı anlamına gelen soyadını babasının mesleğinden almıştır.Fakat o soyisminin çok ötesinde işlere imza atmıştır.Daha yaşadığı dönemde İbn-i Sina'dan sonra Doğu'nun yetiştirdiği en büyük bilgin olarak kabul ediliyor-du. Tıp, fizik, astronomi, cebir, geometri ve yüksek matematik alanlarında önemli çalışmaları olan Ömer Hayyam için zamanın bütün bilgilerini bildi ği söylenirdi. O herkesten farklı olarak yaptığı çalışmaların çoğunu kaleme almadı, oysa O is-mini çokça duyduğumuz teo-remlerin isimsiz kahramanıdır. Elde bulunan ender kayıtlara da-yanılarak Ömer Hayyam'ın çalışmaları şöyle sıralanabilir:
Yazdığı bilimsel içerikli kitaplar arasında Cebir ve Geometri Üzerine, Fiziksel Bilimler Alanın-da Bir Özet, Varlıkla İlgili Bilgi Özeti, Oluş ve Görüşler, Bilgelikler Ölçüsü, Akıllar Bahçesi yer alır. Enbüyük eseri Cebir Risalesi'dir. On bölümden oluşan bu kitabın dört bölümünde kübik denklemleri incelemiş ve bu denklemleri sınıflandırmıştır. Matematik tarihinde ilk kez bu sı-nıflandırmayı yapan kişidir. O cebiri, sayısal ve geometrik bilinmeyenlerin belirlenmesini a-maçlayan bilim olarak tanımlardı. Matematik bilgisi ve yeteneği zamanın çok ötesinde olan Ömer Hayyam denklemlerle ilgili başarılı çalışmalar yapmıştır. Nitekim, Hayyam 13 farklı 3. dereceden denklem tanımlamıştır. Denklemleri çoğunlukla geometrik metod kullanarak çözmüştür ve bu çözümler zekice seçilmiş konikler üzerine dayandırılmıştır. Bu kitabında iki koniğin arakesitini kullanarak 3. dereceden her denklem tipi için köklerin bir geometrik çizi-mi bulunduğunu belirtir ve bu köklerin varlık koşullarını tartışır.
Bunun yanısıra Hayyam, binom açılımını da bulmuştur. Binom teoerimini ve bu açılımdaki kat-sayıları bulan ilk kişi olduğu düşünülmektedir. (Pascal üçgeni diye bildiğimiz şey aslında bir Hayyam üçgenidir).Öğrenimi tamamlayan Ömer Hayyam kendisine bugünlere kadar uzana-cak bir ün kazandıran Cebir Risaliyesi'ni ve Rubaiyat'ı Semerkant'ta kaleme almıştır. Dönemin üç ünlü ismi Nizamülmülk, Hasan Sabbah ve Ömer Hayyam bu şehirde bir araya gelmiştir. Dönemin hakanı Melikşah, adı devlet düzeni anlamına gelen ve bu ada yakışır yaşayan veziri Nizamül-mülk'e çok güvenirdi. Ömer Hayyam ile ilk kez Semerkant'ta tanışan Nizam onu İsfa-han'a davet eder. Orada buluştuklarında O'na devlet hülyasından bahseder ve bu büyük ha-yalinin gerçekleşmesi için Hayyam'dan yardım ister. Fakat Hayyam devlet işlerine karışmak istemez ve teklifini geri çevirir.4 Aralık 1131'de doğduğu yer olan Nişabur' da fani dünyaya veda eder.
Tarihteki Türk İslam Alimleri ve Ünlü Bilim Adamlarının Buluşları Nelerdir?
ABDÜSSELAM : ( 1926 - ) Pakistanlı Fizik Bilgini İlk nobel ödülü alan
müslüman bilim adamı.
AHMED BİN MUSA : ( 10. yüzyıl ) Sistem mühendisliğinin Öncüsü. Astronom ve
Mekanikçi.
AKŞEMSEDDİN : ( 1389 - 1459 ) Pasteur önce Mikrobu bulan ilk bilim adamı.
İstanbulun fethinin manevi babasıdır. Fatih sultan Mehmet' in Hocasıdır
ALİ BİN ABBAS : ( ? - 994 ) 1000 sene önce ilk kanser ameliyatını yapan
bilim adamı. Kılcal damar sitemini ilk defa ortaya atan bilim adamıdır. Eski
çağın en büyük hekimlerinden olan hipokratesin (Hipokrat) Doğum olayı
görüşünü kökünden yıktı.
ALİ BİN İSA : ( 11. yüzyıl ) İlk defa göz hastalıkları hakkında eser veren
müslüman bilim adamı.
ALİ BİN RIDVAN : ( ? - 1067 ) Batıya tedavi metodlarını öğreten islam alimi.
ALİ KUŞÇU : ( ? - 1474 ) Ünlü Bir türk astronomi ve matematik bilginidir.
AMMAR : ( 11 yüzyıl ) İlk katarak ameliyatını kendine has biçimde yapan
müslüman bilim adamı.
BATTANİ : ( 858 - 929 ) Dünyanın en meşhur 20 astrononumdan biri
trigonometrinin mucidi, sinus ve kosinüs tabirlerini kullanan ilk bilgin.
BEYRUNİ : ( 973 - 1051 ) Dünyanın döndüğünü ilk bulan bilim adamı ümit
burnu, amerika ve japonyanın varlığından bahseden ilk bilim adamı. Beyruni
amerika kıtasının varlığını kristof colomb'un Keşfinden 500 sene önce
bildirmiştir. Matematik, Jeoloji, Coğrafya, Tıp, Felsefe, Fizik, Astronomi
gibi dallarda eserler yazmıştır. Çağın En Büyük Alimidir.
BİTRUCİ : ( 13. yüzyıl ) Kopernik'e yol açan öncülük eden astronom bilim
adamı.
CABİR BİN EFLAH : ( 12. yüzyıl ) Ortaçağın büyük matematik ve astronom
bilginidir . Çubuklu güneş saatini bulan ilk bilim adamıdır.
CABİR BİN HAYYAN : ( 721 - 805 ) Atom bombası fikrinin ilk mucidi ve
kimyanın babası sayılır. Maddenin en Küçük parçası atomun parçalana
bileciğini bundan 1200 sene önce söylemiştir.
CAHİZ : ( 776 - 869 ) Zooloji İlminin öncülerindendir. Hayvan gübresinden
amonyak elde etmiştir.
CEZERİ : ( 1136 - 1206 ) İlk sistem mühendisi ve ilk sibernetikçi ve
elektronikçi Bilgisayarın babası; oysa bilgisayarın babası yanlış olarak
ingiliz matematikçisi Charles Babbage olarak bilinir..
DEMİRİ : ( 1349 - 1405 )Avrupalılardan 400 yıl önce ilk zooloji
ansiklopedisini yazan alimdir ... Hayatül hayavan isimli kitabı yazmıştır.
DİNAVERİ : ( 815 - 895 ) Botanikçi Ve astronom bir alim olarak bilinir.
EBU KAMİL ŞUCA : ( ? - 951 ) Avrupaya matematiği öğreten islam bilgini.
EBU'L FİDA : ( 1271 - 1331 ) Büyük Bir bilgin tarihçi ve coğrafyacıdır.
EBU'L VEFA : ( 940 - 998 ) Matematik ve Astronomi bilginidir trigonometriye
tanjant, kotanjant, sekant ve kosekantı kazandıran matematik bilginidir.
EBU MAŞER : ( 785 - 886 ) Med-cezir olayını (gel-git) ilk keşfeden
bilgindir.
EVLİYA ÇELEBİ : ( 1611 - 1682 ) Büyük Türk seyyahı ve meşhur seyahatnamenin
yazarıdır.
FARABİ : ( 870 - 950 ) Ses olayını ilk defa fiziki yönden ele alıp açıklayıp
izah getiren ilk bilgindir.
FATİH SULTAN MEHMET : ( 1432 - 1481 ) İstanbulu feth eden ve Havan topunu
icad eden yivli topları döktüren padişahtır fatihin kendi icadı olan ve adı
"şahi" olan topların ağırlığı 17 ton ve bakırdan dökülmüş olup 1.5 ton
ağırlığındaki mermileri 1 km ileriye atabiliyordu bu topları 100 öküz ve 700
asker ancak çekebiliyordu..
FERGANİ : ( 9. yüzyıl ) Ekliptik meyli ilk defa tesbit eden astronomi alimi.
GIYASÜDDİN CEMŞİD : ( ? - 1429 ) Matematik alimi. Ondalık kesir sistemini
bulan çemşid cebir ve astronomi alimi.
HARİZMİ : ( 780 - 850 ) İlk cebir kitabını yazan ve batıya cebiri öğreten
bilgin. Adı algoritmaya isim oldu rakamları Avrupa' ya öğreten bilgin.
Cebiri sistemleştiren Bilgin.
HASAN BİN MUSA : ( - ) Dünyanın çevresini ölçen, üç kardeşler olarak bilinen
üç kardeşten biri..
HAZİNİ : ( 6 - 7 yüzyıl ) Yerçekimi ve terazilerle ilgili izahlarda bulunan
bilgin.
HAZERFEN AHMED ÇELEBİ : ( 17. yüzyıl ) Havada uçan ilk Türk. Planörcülüğün
öncüsü.
HUNEYN BİN İSHAK : ( 809 - 873 ) Göz doktorlarına öncülük yapan bilgin.
İBNİ AVVAM : ( 8. yüzyıl ) Tarım alanında ortaçağ boyunca kendini kabul
ettiren bilgin.
İBNİ BATTUTA : ( 1304 - 1369 ) Ülke ülke , kıta kıta dolaşan büyük bir
seyyah.
İBNİ BAYTAR : ( 1190 - 1248 ) Ortaçağın en büyük botanikçisi ve eczacısıdır.
İBNİ CESSAR : ( ? - 1009 ) Cüzzam hastalığının sebeb ve tedavilerini 900
sene önce açıklayan müslüman doktor.
İBNİ EBİ USEYBİA : ( 1203 - 1270 ) Tıp Tarihi hakkında eşsiz bir eser veren
doktor.
İBNİ FAZIL : ( 739 - 805 ) 12 asır önce ilk kağıt fabrikasını kuran vezir.
İBNİ FİRNAS : ( ? - 888 ) Wright kardeşlerden önce 1000 sene önce ilk uçağı
yapıp uçmayı gerçekleştiren alim.
İBNİ HALDUN : ( 1332 - 1406 ) Tarihi ilim haline getiren sosyolojiyi kuran
mütefekkir. Psikolojiyi tarihe uygulamış, ilk defa tarih felsefesi yapan
büyük bir islam tarihçisidir. Sosyolog ve şehircilik uzmanı.
İBNİ HATİP : ( 1313 - 1374 ) Vebanın bulaşıcı hastalık olduğunu ilmi yoldan
açıklayan doktor.
İBNİ HAVKAL : ( 10. yüzyıl ) 10 asır önce ilmi değeri yüksek bir coğrafya
kitabı yazan alim.
İBNİ HEYSEM : ( 965 - 1051 ) Optik ilminin kurucusu büyük fizikçi. İslam
dünyasının en büyük fizikçisi, batılı bilginlerin öncüsü, göz ve görme
sistemlerine açıklık kazandıran alim. Galile teleskopunun arkasındaki isim.
İBNİ KARAKA : ( ? - 1100 ) Dokuzyüz yıl önce torna tezgahı yapan bilgin.
İBNİ MACİT : ( 15. yüzyıl ) Ünlü bir denizci ve coğrafyacı. Vasco da Gama
onun bilgilerinden ve rehberliğinden istifade ederek hindistana ulaştı.
İBNİ RÜŞD : ( 1126 - 1198 ) Büyük bir doktor, astronom ve matematikçidir.
İBNİ SİNA : ( 980 - 1037 ) Doktorların sultanı. Eserleri Avrupa
üniversitelerinde 600 sene temel kitap olarak okutulan dahi doktor. Hastalık
yayan küçük organizmalar, civa ile tedavi, pastör' e ışık tutması, ilaç
bilim ustası, dış belirtilere dayanarak teşhis koyma, botanik ve zooloji ile
ilgilendi, Fizikle ilgilendi, jeoloji ilminin babası.
İBNİ TÜRK : ( 9. yüzyıl ) Cebirin temelini atan islam bilgini.
İBNİ YUNUS : ( ? - 1009 ) Galile'den önce sarkacı bulan astronom.
İBNİ ZUHR : ( 1091 - 1162 ) Endülüsün en büyük müslüman doktorlarından
asırlarca Avrupa'da eserleri ders kitabı olarak okutuldu.
İBNÜNNEFİS : ( 1210 - 1288 ) Küçük kan dolaşımını bulan ünlü islam alimi.
İBRAHİM EFENDİ : ( 18. yüzyıl )Osmanlılarda ilk denizaltıyı gerçekleştiren
mühendis.
İBRAHİM HAKKI : ( 1703 - 1780 ) Büyük bir sosyolog, psikolog, astronom ve
fen adamı. En ünlü eseri marifetnâme, Burçlardan, insan fizyoloji ve
anatomisinden bahsetmiştir.
İDRİSİ : ( 1100 - 1166 ) Yedi asır önce bügünküne çok benzeyen dünya
haritasını çizen coğrafyacı.
İHVANÜ-S SAFA : ( 10. yüzyıl ) çeşitli ilim dallarını içine alan 52 kitaptan
meydana gelen bir ansiklopedi yazan ilim adamı. Astronomi , Coğrafya,
Musiki, Ahlâk, Felfese kitapları yazmıştır.
İSMAİL GELENBEVİ : ( 1730 - 1791 ) 18 yüzyılda osmanlıların en güçlü
matematikçilerinden.
İSTAHRİ : ( 10. yüzyıl ) Minyatürlü coğrafya kitabı yazan bilgin.
KADIZADE RUMİ : ( 1337 - 1430 ) Çağını aşan büyük bir matematikçi ve
astronomi bilgini. Osmanlının ve Türklerin ilk astronomudur.
KAMBUR VESİM : ( ? - 1761 ) Verem mikrobunu Robert Koch'dan 150 sene önce
keşfeden ünlü doktor.
KATİP ÇELEBİ : ( 1609 - 1657 ) Osmalılarda rönesansın müjdecisi coğrafyacı
ve fikir adamı.
KAZVİNİ : ( 1203 - 1283 ) Ortaçağın Herodot'u müslümanların Plinius'u ,
astronom ve coğrafyacı bilgin.
KEMALEDDİN FARİSİ : ( ? - 1320 ) İbni Heysem ayarında büyük islam
matematikçisi, fizikçi ve astronom.
KERHİ : ( ? - 1029 ) İslam Matematikçilerinden.
KİNDİ : ( 803 - 872 ) İbni Heysem'e kadar optikle ilgili eserleri kaynak
olan bilgin. Fizik, felsefe ve matematik alanında yaptığı hizmetleri ile
tanınmıştır.
KURŞUNOĞLU BEHRAM : ( 1922 - ? ) Genelleştirilmiş izafiyet teorisini ortaya
atan beyin güçlerimizden. Halen prof. Behram Kurşunoğlu Amerika da florida
üniversitesinde teorik fizik merkezinde başkanlık yapmaktadır.
LAGARÎ HASAN ÇELEBİ : ( 17. yüzyıl ) Füzeciliğin atası, osmanlılarda ilk
defa füze ile uçan bilgin.
MACRİTİ : ( ? - 1007 ) Matematikte başkan kabul edilen Endülüslü Matematikçi
ve astronom.
MAĞRİBİ : ( 16. yüzyıl ) Çağının en büyük matematikçilerinden . Mağribinin
eseri olan Tuhfetü'l Ada isimli kitabında üçgen, dörtgen, daire ve diğer
geometrik şekillerinin yüz ölçümlerini bulmak için metodlar gösterilmiştir.
MAAŞALLAH : ( ? - 815 ) Meşhur islam astronomlarındandır. Usturlabla İlgili
ilk eseri veren bilgindir.
MES'ÛDİ : ( ? - 956 ) Kıymeti ancak 18. 19. Yüzyıllarda anlaşılan büyük
tarihçi ve coğrafyacı. Mesudi günümüzden 1000 sene önce depremlerin oluş
sebebini açıklamıştır. Mesûdinin eserlerinden yel değirmenlerinin de
müslümanların icadı olduğu anlaşılmıştır.
MİMAR SİNAN : ( 1489 - 1588 ) Seviyesine bugün dahi ulaşılamayan dahi mimar.
Mimar Sinan tam manası ile bir sanat dahisidir.
MUHAMMED BİN MUSA : ( 9. yüzyıl ) Dünyanın Çevresini ölçen 3 kardeşten biri.
Matematikçi ve astronom.
MÜRSİYELİ İBRAHİM : ( 15. yüzyıl ) Piri reisten 52 sene önce bugünkü uygun
Akdeniz haritasını çizen haritacı. Günümüzden 500 sene önce kadar önce
yaşamıştır.
NASİRÜDDİN TUSİ : ( 1201 - 1274 ) Trigonometri sahasında ilk defa eser
veren, Merağa rasathanesini kuran, matematikçi ve astronom.
NECMEDDİNÜ-L MISRİ : ( 13 yüzyıl ) Çağının ünlü astronomlarından.
ÖMER HAYYAM : ( ? - 1123 ) Cebirdeki binom formülünü bulan bilgin. Newton
veya binom formülünün keşfi ömer hayyama aittir.
PİRİ REİS : ( 1465 - 1554 ) 400 sene önce bu günküne çok yakın dünya
haritasını çizen büyük coğrafyacı. Amerika kıtasının varlığını kristof
kolomb 'dan önce bilen ünlü denizci.
RAZİ : ( 864 - 925 ) Keşifleri ile ün salan asırlar boyunca Avrupa'ya ders
veren kimyager doktor ünlü klinikçi. Devrinin En büyük bilgini İbni Sina ile
aynı ayarda bir bilgin.
SABİT BİN KURRA : ( ? - 901 ) Newton' dan çok önce diferansiyel hesabını
keşfeden bilgin. Dünyanın çapını doğru olarak hesaplayan ilk islam bilgini.
Matemetik ve astronomi alimi.
SABUNCU OĞLU ŞEREFEDDİN : ( 1386 - 1470 ) Fatih devrinin ünlü doktor ve
cerrahlarındandır. Deneysel fizyolojinin öncülerindendir.
SEYDİ ALİ REİS : ( ? - 1562 ) Ünlü bir denizci, matematik ve astronomi
alimidir.
ŞEMSETTİN HALİLİ : ( ? - 1397 ) Büyük bir astronomi bilginidir.
ŞİHABETTİN KARAFİ : ( ? - 1285 ) orta çağın en büyük fizikçi ve
hukukçularından.
TAKİYYÜDDİN ER RASİT : ( 1521 - 1585 ) İstanbul rasathanesi ilk kuran
çağından çok ileride asrın önde gelen astronomi alimidir.
ULUĞ BEY : ( 1394 -1449 ) Çağının en büyük astronomu ve trigonometride yeni
çığır açan ünlü bir alim ve hükümdar.
ZEHRAVİ : ( 936 -1013 ) 1000 sene önce ilk çağdaş ameliyatı yapan böbrek
taşlarının nasıl çıkarılacağını ve ilk böbrek ameliyatını gerçekleştiren
bilim adamı..
ZERKALİ : ( 1029 - 1087 ) Keşif ve hizmetleri ile ün salmış astronomi
alimidir.
Cartan (1869 - 1951)
Bir Fransız matematikçisi olan Elie Cartan, 1869 tarihinde Dolomieu' da doğdu. 1912 yılında Sorbonne'da profesörlüğe yükseltildi. 1924 tarihinden 1940 yılına kadar yüksek geometri dersleri verdi. Çalışmalarının çoğu gruplar kuramının incelenmesi ve uygulaması yönündedir. Sürekli ve sonsuz grupların yapısıyla ilgili kuramı ve yeni evrenler düşünülmesine yol açan genelleştirmeler ve uzaylar kuramını kurdu. 1922 yılında ortaya attığı, hiç eğrilik göstermeyen tamamen paralel bir uzay kavramı, en önemli buluşlarından sayılır. Cartan'ın bu çalışmalarından haberi olmayan Einstein, 1828 yılında aynı gerçekleri yeniden buldu. Çok sayıda yayını ve kitapları olan Cartan, 1951 yılında Paris'te öldü.
Dostları ilə paylaş: |