H. Fırat (Not 1: Parentez içindeki rakamlar kitabın orjinal sayfa numarasıdır. Sayfa numaraları o sayfanın sonunu işaretler)



Yüklə 1,44 Mb.
səhifə3/111
tarix18.05.2018
ölçüsü1,44 Mb.
#50702
növüYazı
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   111

1929’da patlak veren ve dünya kapitalizmini yıllarca soluksuz bırakan “büyük bunalım” kapitalizmin özünde yatan derin çelişmelerin bir ürünüydü ve dünya burjuvazisinin Ekim Devrimi’yle birlikte kapılmış bulunduğu tarihsel karamsarlığa yeni boyutlar ekledi. Tüm '30’lu yıllar Avrupa’da, bir toplumsal-siyasal istikrarsızlık ve devrimci çalkantılar dönemiydi. Burjuva gericiliğinin buna tepkisi faşizm oldu. Buhran emperyalistler arasındaki çelişkileri keskinleştiriyor ve yeni bir emperyalist paylaşım savaşını zorluyordu. Böylece(13)faşizmi, daha birincisinden bu yana 20 yıl ancak geçmişken yeni bir emperyalist savaş izledi. 6 yıl süren ve onmilyonlarca insanın yaşamına malolan, Avrupa’yı ve sosyalist Sovyetler Birliği’ni harabeye çeviren bu savaş, kapitalist dünya sisteminin insanlığın ve uygarlığın önünde gerçek bir ayakbağı haline geldiğinin yeni bir kanıtı oldu. İnsanlığı kapitalizmin ürünü faşizm belasından sosyalist Sovyetler Birliği ve hemen tüm ülkelerde komünistler önderliğinde savaşan devrimci Avrupa halkları kurtardılar. Savaşı Doğu Avrupa’nın kapitalist sistemden kopması, bunu ise Uzak Doğu’da Çin, Kore ve Vietnam devrimleri izledi.

Bugün ebediliği kutsanan kapitalist dünya sisteminin yüzyılın ilk yarısındaki ve yaklaşık 40 yıl önceki bilançosu kabaca buydu. Tarihsel ölçülerle bakıldığında daha düne ait bütün bu olaylar toplamı, bir dünya sistemi olarak kapitalizmin bir genel bunalım aşamasına girdiğine, onulmaz çelişkilerle yüzyüze bulunduğuna, Batı’da proleter devrimlerin Doğu’da milli kurtuluş devrimlerinin tehdidi altında olduğuna dair marksist-leninist tahlilleri doğrulamıştır. Olayların varacağı sonuçlara ilişkin olarak yüzyılın ilk birkaç on yılında taşınan ve daha çok da Ekim Devrimi coşkusundan beslenen iyimser beklentilerin (erken bir muzaffer dünya devrimi beklentisi) gerçekleşmemiş olması, bu doğrulanmanın büyük teorik ve tarihsel önemini azaltmaz. Tarihin zigzaklı seyri elbette önceden kesin bir biçimde kestirilemezdi. Fakat sistemin çelişkileri ve bu çelişkilerin beslediği devrimci süreçlerin yönü, tüm insanlığı derinden sarsan tarihsel olaylarla açığa çıkmıştır. Gerisi yalnızca bir tarihsel zaman sorunudur.

***

Bununla birlikte, yüzyılın ilk yarısında yediği büyük darbelere ve uğradığı önemli kayıplara rağmen, kapitalist dünya sisteminin yüzyılın ikinci yarısında kendini toparladığı ve dahası yüzyılın ilk yarısında uğradığı kayıpları bugün(14)büyük ölçüde artık giderdiği de bir gerçektir. Kapitalizmin ebediliğine ilişkin efsane de zaten bu güncel gerçeğe dayandırılmaktadır.

Kapitalist dünya sistemi bu geçici toparlanmayı aşağıda genel çizgiler halinde sıralayacağımız bir dizi etkene borçludur.

Birincisi; ABD hariç, dünya egemenliğinde başa güreşen başlıca emperyalist ülkeler savaştan ya yenik ve yıkık (Almanya, Japonya, İtalya), ya da galip olsalar bile yıkık ve güçsüz (İngiltere ve Fransa) olarak çıktılar. Bu durum ABD emperyalizminin kapitalist dünya sistemi üzerinde tam ve mutlak bir hegemonya kurmasını kolaylaştırdı ve böylece, sistemi zayıflatan emperyalistler arası çelişkilerin bir süre için geri planda kalmasını sağladı. Bu aynı etken hegemonik güç ve sistemin dünya jandarması olarak ABD’nin dünya ölçüsünde tüm emperyalist-gerici güçleri sosyalist kampa ve devrimci süreçlere karşı bir blok halinde birleştirip örgütlemesini de kolaylaştırdı.

İkincisi; savaş sonrası dönem kapitalist dünya ekonomisi için, arada yer yer ve kısa süreli bazı daralmalar yaşansa bile, tarihinin belki de en uzun ve en büyük genişleme dönemi oldu. Kapitalizm dünya ölçüsünde yayılarak ve iktisadi-toplumsal yaşamın yeni yeni alanlarına nüfuz edip derinleşerek, büyük bir genişleme yaşadı. Teknolojik yenilikler bunu alabildiğine kolaylaştırdı. 1970 başlarına kadar süren bu genişleme dönemi kapitalist sisteme nefes aldırttı.

Batı burjuvazisi bu genişleme sayesinde ve dünya ölçüsünde bağımlı ülke halklarının sefaleti pahasına elde ettiği aşırı kârlardan kendi işçi sınıfına yatıştırıcı bir pay verme olanağı da buldu. Buna “refah devleti” efsanesi ile ideolojik bir kılıf da giydirilince, burjuvazinin kendi işçi sınıfını yozlaştırması, birkaç kısa ara çıkış (‘68 Fransa vb.) dışta tutulursa uzun bir dönem için kendi uysal bir uzantısı haline getir(15)mesi zor olmadı. Bu iktisadi-toplumsal olgu, aynı zamanda, ikinci emperyalist savaş döneminden hayli güçlenerek çıkan Batı Avrupa komünist partilerinin yozlaşmasının, giderek sosyal-demokratlaşmasının da maddi-toplumsal zemini oldu. Böylece Batı burjuvazisi “iç cephe”de uzun bir süre için rahatlama olanağı buldu.

Üçüncüsü; içte bürokratik yozlaşma ve dışta emperyalizmin “soğuk savaş” baskısının bir ürünü olarak, 1950’ler de Sovyetler Birliği’nde yaşanan köklü yön değişikliği, çok geçmeden sosyalist kampı ve dünya komünist hareketini kendi içinden böldü ve güçten düşürdü. Bölünme ve yozlaşma süreçleri dünya devrim sürecini de doğal olarak zayıflattı; devrimci güçleri demoralize etti, tek tek ülkelerdeki devrimci iktidar mücadelelerini zaafa uğrattı.

Öte yandan, genel yozlaşmanın Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa toplumlarındaki çok yönlü olumsuz sonuçları, dünya burjuvazisinin elinde sosyalizmi gözden düşürmek, işçi sınıfını sersemletip uyuşturmak için oldukça etkili bir propaganda silahına dönüştü.

Dördüncüsü; savaş sonrası birkaç onyılın en önemli tarihsel olayları içinde yer alan milli kurtuluş devrimleri fırtınası, klasik sömürgeciliğin çöküşüne yolaçarak emperyalist sistemi sarsmakla birlikte, birkaç istisna dışında genel olarak burjuvazinin denetiminde kaldı. Bu, milli bağımsızlığa rağmen bu ülkelerin kapitalist dünya sistemi içinde kalması ve çok geçmeden, yeni sömürgeci yöntemlerle yeniden kapitalist sistemin güç ve yaşam kaynaklarına dönüşmesi anlamına geliyordu. Sosyalist kamptaki ters gelişmeler ve emperyalist ülkeler proletaryasının kendi burjuvazisinin yedeğindeki konumu ve tutumu, emperyalist dünya burjuvazisinin Doğu’nun ve Güney’in milli kurtuluş fırtınasını en az tahribatla atlatmasını kolaylaştırdı. Bu süreç, revizyonist “kapitalist olmayan yol” tezine dayalı yönelimler ve uygulamalardan(16)ayrıca destek buldu.


Yüklə 1,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   111




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin