HADİSLER IŞIĞINDA RÜYA
DERYA ZEYNEB YÜCE⃰
ÖZET
Rüya, tarih boyunca insanlığı yakından ilgilendirmiş ve bu konuda sayısız araştırmalar yapılmıştır. Gerek İslam dünyasında gerekse Batı dünyasında rüya konusuna farklı yaklaşımlar olmuştur. Rüya, bütün insanların neredeyse her gece uykuda yaşadığı bir haldir. Sadece bir görüntü olmakla kalmaz aynı zamanda insanı iyi kötü etkiler. Allah (c.c) Kur’an’ da, bazı peygamber kıssalarını anlatırken yeri geldikçe rüyalarda, bu rüyaların yorumlarından ve bu yorumlar gerçekleşmesinden bahseder. Bunlar başta Hz. İbrahim (a.s) olmak üzere Hz. Yusuf (a.s) Hz. Muhammed (s.a.v) diğer bazı peygamber ve insanların gördükleri rüyalardır.
İslam anlayışına göre Hz. Muhammed’e (s.a.v) vahiy ilk olarak rüya şeklinde gelmeye başlamış ve her gördüğü rüya, ertesi gün aynen gerçekleşmiştir. Bu yüzden de rüya, peygamberliğin bir cüzü kabul edilir.
Hz. Muhammed’in (s.a.v), rüyanın kimi zaman müjdeleyici kimi zaman uyarıcı kimi zamanda gelecekten haber vermekte olduğunu kimi zamanda anlamsız ve şeytani vesveseler olduğunu hadislerinde haber vermektedir. Güzel rüya görmek, Allah (c.c) tarafından şükredilmesi gereken bir nimettir. Kötü rüya ise şerrinden emin olmak için çeşitli tedbirler alınarak Allah’a (c.c) sığınılmayı gerektiren bir durumdur.
Bu nedenle yaptığımız araştırmada; rüyanın tanımı ve ne olduğuna dair etraflıca bilgi verildikten sonra hadislerdeki rüya ile ilgili açıklama yapıldı. Hadislerdeki rüya çeşitlerinden bahsedilip yine muhtelif konular incelendi. Sonunda da hadislerde geçen bazı rüya yorumlarına işaret edildi.
ANAHTAR KELİMELER
GİRİŞ
Arapça kökenli bir kavram olan rüya, uyku esnasında görünen ve yaşana şeyler demektir. Varlığı insanın yaratılışı kadar eski olan rüyaların nasıl meydana geldiği hususunda farklı yaklaşımlara sahip olunsa da genelde rüyaların bir tür idrak ve hayallerden ibaret olduğu söylenebilir. Uykuda görülen rüyaların gerçeğe dalalet edip etmeyeceği hususu geçmiş zamanlardan günümüze kadar tartışıla gelmiş bir sorundur.
Kur’an, değişik ayetlerde ve farklı kelimelerle rüyaya işaret etmiştir. Hz. İbrahim, Hz. Yusuf ve Hz. Muhammed’in gördükleri rüyalardan bahsetmiştir. Ayrıca peygamberler dışında bazı zatların da rüyalarına değinmiş; bu rüyaların yansıyış biçimlerini anlatmıştır. Hz. Muhammed de pek çok sözünde rüyaların önemine işaret etmiş; kötü rüyaların zararından korunmanın yöntemlerini öğretmiştir. Bütün bunlar bize, rüyaların İslam dininde ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir.
Bunun yanında rüya kavramının Peygamberimizden bu yana kadar meraka şayan bir konu olduğu bir gerçektir. İnsanlar gördükleri rüyaların anlamlarını hep merak etmişlerdir. Rüyaların, sadece insanların geçmiş yaşamları için değil, gelecekleri hakkında da çeşitli bilgiler verme konusunda haberci nitelikleri de vardır. Birçoğumuz gece başımızı yastığa koyduğumuz an rüya görüyoruz. Kimimiz bu rüyaların ne anlama geldiğini merak edip ya rüya ansiklopedilerinden anlamlarına bakıyoruz ya da etrafımızdaki kişilere anlatıyoruz.
Rüyanın bazı araştırmacılar tarafından farklı yönleri ortaya konulmuştur. Rüya esrarlı bir dünyadır ve rüya, bir çeşit uykuda yaşanılan hayattır. Rüyaların çoğu gereksiz gibi görülse de rüyalar anlamsız değildir. Rüya uykuyu korumaktadır.. Rüya gören kişi kaliteli uyur. Kaliteli uyku ise kaliteli ruh sağlığı demektir. Uykunun rem dönemi vardır; buna paradoksal uyku da deniyor. Rüyalar işte bu uyku sürecinin esas dönemi olan rem evresinde görülmektedir. Rüyalar yoluyla travmatik bellek hakkında bilgi edinilmektedir. Geçmişte yaşanılan olaylar, çocukluk dönemindeki şok yaşantılar hakkında ipucu yakalanır. Rüya gerçekliği ile dünya gerçekliği aynı değildir. Dünya madde evreni, rüya ise semboller evrenidir. Yaşanmış olaylarla ilgili rüya görmek olağan bir durum olmasına rağmen, yaşanmamış olaylarla ilgili rüya görmek insan hayatında nadir rastlanmaktadır. Fakat bu durum bazı kişilerde sık görülmektedir. Bazı kişilerin algıları çok gelişmiştir ve bu konuda özel yeteneklidirler. Rüyalar yoruma açıktır. Rüyayı iyiye yorumlamak olumlu düşünce kalıplarını doğurtur, kaygıyı azaltır. Olumsuz yorumlattığınızda farkında olmadan buna inanarak düşünce sistemini bozulabilmektedir.1
Diğer taraftan Tasavvufçular (Sufiler) rüyayı özellikle seyru süluk sırasında bilgi yollarından biri olarak görmüş ve görülen rüyalardan manevî terakkiye işaret ve deliller çıkarmışlardır. Rüya, sufiler için bir bilgi kaynağı olmuş, İbn-i Arabî ve İsmail Hakkı Bursevi gibi bazı sufiler hadislerin rüya yoluyla Hz. Peygamber’den doğrudan alınabileceğine kail olmuşlardır. Bazı tarikat ve gruplar da varlık amaçlarını rüyalara dayandırmışlardır.2Anlaşılmaktadır ki rüya insanoğlunun yaşadığı her dönemde merak edilmiş, araştırılmış bir konu olarak kaşımıza çıkmaktadır.
l. RÜYA KAVRAMI
Rüya, yüzyıllar boyunca insan düşüncesinde yer alan ve onun dikkatini çeken hususlardan biri olmuştur. Eski dönmelerden itibaren rüya ile ilgili birçok çalışma yapılmış ve rüya kavramı farklı açılardan ele alınıp incelenmiştir.
A.Tanımı
Rüya, insanların uykularında gördükleri şeyin genel adıdır.3Arapça kökenli bir kelime olan rüya, ‘’rü’yet’’kökünden türemiştir. Sözlük anlamı ‘’düş, uyku sırasında görünen şey’’ olarak bilir. Diğer bir ifadeyle rüya, olmuş veya olacak ya da sadece hayal olarak kabul edilebilecek şeylerin zihinde teşekkül eden sembollerinin uyku esnasında algılanmasıdır.4 Türkçedeki karşılığı ‘’düş’’ olan rüya, Arapçada ‘’hulm’’ manasına da gelmektedir. Fakat ‘’hulm’’ daha çok korkunç rüyalar için kullanılır.
İlim sahipleri, rüyaların ne olduğu ve işlevselliği hakkında aralarında ihtilaf edip farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Örneğin İbn Haldun ‘’Rüya ruhani bir şey olup, uykuda iken insani olan ruhun, manalar âlemine dalması sonucunda, gaipten kendinse akseden varlıkların şekil ve suretini bir anda görmesinden ibarettir.’’şeklinde rüyayı tanımlamıştır.5
Rüya, görmek anlamındaki rü’yet kökünden alınmış, uyku ve uyanıklık halleri için geçerli bir terimdir. Dolayısıyla rüya gören sadece bir hayal değil onun ötesinde bir hakikat görmüş sayılır. Uyanıkken herhangi bir dış etki olmadan görülen görüntüler ise halüsinasyon olarak nitelendirilir.6
B.Rüyanın Mahiyeti
Uyku halinde görülen şeye rüya denir. Rüyayı, ‘’ Misal âlemindeki kaderle alakalı levhaların, aynen veya değişik yansımalar halinde uyku halinde ruhumuza aksetmesidir’’ şeklinde tarif etmekte mümkündür. Buna göre rüya âleminde görülen, ruhun melekût âleminde gördüğü şeyleri sembolleştirmesidir. Dolayısıyla hak rüyalar berzahla ilgili bir takım tablolardır.7
Herkes rüya görür. Bu sebeple rüyanın varlığında şüphe yoktur. Fakat onun mahiyeti ve içeriği her zaman merak konusu olmuştur. Rüya, âlem içinde âlemlerin varlığına, ahiretin yanında ruhlar âleminin kesinliğine, müstakbelde olacak hadiselerin önceden görülmesiyle de kaderin mevcudiyetine de bir işarettir.
Uyku, Yüce Yaratıcı tarafından kullarının istifadesi için verilmiş sayısız nimetlerden biridir. Şu ayet bu gerçeği gösterir: ‘’ Biz uykunuzu bir dinlenme kıldık ’’8 Bu sebeple uyku, az veya çok herkes için gereklidir. Rüya uyku halinde görünür.
İnsan ruhunun ve onun mahiyetinde bulunan rabbani latifelerin âlem-i melekûtla bağı vardır. Ruh, uyku halindeyken bedene ait dertlerden kurtulunca, tabi olarak o tarafa meyleder. Veya bu durum şu ayete göre, bedenden bir ayrılış ve ind-i ilahiye yükseliştir: ‘’Allah ölenin eceli gelince, ölmeyenin ise uykusunda iken canlarını alır. Mevtine hükmettiğini yanında bırakır, diğerlerini ise bir süreliğine gönderir.’’ 9 Bu durum ruh, aynen bir aynaya akseden suretler gibi, ona öteden akisler gelir veya öteleri görür. Bunlar levh-i mahfuzun cilveleri veya kader kaleminin numuneleri olabilir. İşte bunlar rüya suretinde görünmeye başlanılır. Bu rüyalar, bazen kişinin beklentilerine de uygun olur. Maturidi kelam ekolünün de kurucusu olan Ebu Mansur Matüridi de ayete uygun bir yorumlama tarzı olduğunu söyleyerek şu düşünceyi paylaşmaktadır. Ona göre Allah kişilerden ruhları almak suretiyle ölümü yaratır. Uykularında ise ruhlarını almamakta düşünen nefislerini almaktadır. Buna göre ölüm anında ruhla birlikte nefis alınmakta, uyku anında ise nefis alınmakta ruh ise bedende bulunmakta, ondan ayrılmamaktadır. 10 Söz konusu ruhla da rüya görülmektedir.
Rüyanın mahiyeti, farklı ilim dallarına mensup âlimler tarafından farklı şekillerde açıklanmıştır. Kelam âlimlerinin çoğunluğuna göre rüya, insanın ruhu ile gördüğü ve aklı ile idrak ettiği bir olaydır. Mutezile âlimleri ise rüyada görülen hayalden ibaret olduğunu söylemiştir.11
İlk Müslüman sosyolog olarak bilinen İbn Haldun’a göre rüya, uykuda insan ruhunun manalar âlemine dalması sonucunda gaipten kendisine akseden varlıklara ait şekil ve suretleri bir anda görmesinden ibarettir. Şayet bu yansıma zayıf, hayaldeki remzi de belirgin bir biçimde aksettirmiyorsa yoruma gereksinim vardır.12 Rüya sözlü olarak değil sembollerle görüldüğünden başka bir ifade ile her varlık ve olay rüyada bir sembol veya remz ile ifade edildiğinden rüyaların tabirleri de bu sembollerle yapılmaktadır.
İslam filozof ve düşünürleri rüyayı bir takım sembollerin/suretlerin mütehayyi ile gücünden ortak duyuya yansıması olarak açıklarlar. Onlara göre doğru yakut sadık rüyalar nefsin melekût âlemiyle ilişkisinden meydana gelir. İlk İslam filozoflarından olan Kindi (796-866),’’ Uyku ve Rüyanın Mahiyeti Üzerine ‘’isimli kitapçığında uyku ve rüyanın nefsin bir fonksiyonu olduğunu, uykuda devre dışı olan duyu güçlerine karşın tasarlama ile düşünme güçlerinin serbest kaldığını ve bu şekilde rüya olayının gerçekleştiğini belirtir.13 Diğer bir filozofumuz olan Farabi (870-950) de, Kindi gibi rüyaları muhayyile gücüyle ilişkilendirerek açıklamakta, söz konusu gücün rüyaların oluşumunda etkin bir fonksiyonunun bulunduğunu söylemektedir.14
Rüyalar, batılı ilim adamlarınca akademik olarak yaklaşık yirmi yıldan beri ele alınmıştır. Bizi aşırı uyaranlardan ve tahammül edilmez gerginliklerden koruyan rüya, Freud’a göre uykunun bekçisidir. A. Adler ve K. Horney’e göre rüya, herhangi bir durum karşısında oluşturularak vaziyet alışın bir ön provasıdır.15
C. Rüyanın Çeşitleri
Rüyanın farklı literatürler de farklı tasnifleri vardır. Genel olarak iki çeşit rüyadan bahsetmek mümkündür.
1-Rahmani Rüya
Rüya denildiğinde ilk akla gelen budur; bu rüyaya; rüyayı sadıka, rüyayı Saliha da denir. Bu tür rüyayı mübeşşirat diye niteleyen Hz. Peygamber’’ insanın metafizik âlemle olan ilişkisi ve oradan aldığı müjdeleyici bilgi ve işaretler’’ anlamına gelen mübeşşiratın nübüvvetin sona ermesinden sonrada devam edeceğini bildirmiştir.16 Sadık rüyaların bazıları yoruma ihtiyaç duymayacak biçimde açık ve nettir. Bu tür rüyalarda açık müjdeler, nasihatler, ikazlar veya herhangi bir hususta yol gösterme vardır.17 Bu rüyaların bazısı ise ancak tabir ilmen maharetli, sadık rüya ile batılı ayıran ve insan yapısını iyi bilen uzamanlar tarafından anlaşılabilir.18 Sadık rüya, sıhhat ve isabet itibariyle peygamberliğin kırk altı parçasından birine denktir. Yalnız buradan, sadık rüyanın peygamberin bir parçası olarak kaldığı, peygamberlik kadar kuvvetli bir mahiyet taşıdığı neticesi çıkarılmamalıdır. Aksi takdirde sadık rüyayı vahiy ve nass derecesine çıkarmış oluruz ki, çok tehlikelidir.19
2-Nefsani Rüya
Şeytanın aldatma, vesvese ve korkutmalarıyla meydana gelen karışık hayaller, düşler ve telkinlerdir. Bunların anlatılması ve yorumlanması tavsiye edilmemiştir20 veya nefsin hayal ve kuruntuları, uyku esnasında dış etkiler ve günlük meşgalelerle ilişkili rüyalardır.21 Bilinç altının görüntüsü olan; insanın gündüz yaşadığı olayların; bilinçte bıraktığı izlerin hayale çıkması, şekillenip görünmesi biçiminde olan bu tür olaylara Kur’an dilinde adğas-u ahlam denilir.22 Elmalılı adğas-u ahlamı ‘’ adğas gibi karmakarışık ahlam, demet demet evham halitası hayalat yığını düşler’’ olarak açıklamaktadır.23
Bu tür rüyalar, insanın şuurunda biriken istek, hayal kaygı veya korkuların uykudayken boşalmasıdır. Psikologların insanların iç dünyaları hakkında bilgi edine bilmeleri için daha uygun olan rüyalar bu türdendir. Bu tür rüyalar tamamıyla değersiz değillerse de müjdeleme ve ikaz mahiyetinde olmadıklarından kimi âlimler tarafından batıl rüyalar sayılmaktadır.24
Sonuç olarak, rüyanın açık olanı Allah’tan temsili olduğu için tabire ihtiyaç göstereni melekten, adğas-u ahlam da şeytandandır. Çünkü hissi rüyalar tümü ile batıl ve asılsızdır. Bu batılın kaynağıda şeytandandır.
II. RÜYA İLE İLGİLİ KAVRAMLAR
A.Hulm
Hulm, sözlükte ‘’hilm’’ kelimesinin mastarıdır; nefsini, kızgınlığın heyecanlığından korumak manasındadır. Bu kelimeye, akıl manası verenlerde vardır. Esasında hilm, akıl manasına gelmez, ama akıllı olmanın gerektirdiği bir şey olduğu için hilmi, akılla açıklamak mümkündür.25 Istılahta ise hulm, kişinin rüyasında gördüğü ancak birbirinden ayıramadığı şekiller, tahayüller, şahıslar; işittiği sesler ve uyandığında tüm bu gördüklerinden çok az bir şey hatırladığı düşlerdir.26
Hulm ve rüya kavramları arasında bir takım farklar vardır. Hulm; kişinin uyku halinde gördüğü şekil ve suretlerdir. Ancak rüya, görülen şekil ve suretlerin birbirleriyle uyumlu ve anlamlı olduğu düşlerdir. Hulmde bir takım suretler ve şekiller görülür fakat bu görüntülerin bir anlamı ve yorumu yoktur. Bu sebeple, uykuda görülen karışık ve anlamsız düşler hulm olarak isimlendirilmiştir.27 Rüyayı hulmdan ayıran bir başka şey ise rüyanın, gören tarafından açık bir şekilde hatırlanması, unutulmamalıdır. Hulm ise, karışık makul olmayan görüntülerdir ki; uyandıktan sonra bir çoğu hatırlanmaz.28
B.Adğas-u Ahlam
‘’Dağs’’sözlükte; katmak, karıştırmak, içinden çıkılmaz hale getirmek, iyice batırmak, kötüleştirmektir.29 ‘’Dağs’’ın çoğulu ise’’adğas’’tır. Istılahta ise, eğer görünen rüya birbiriyle alakalı olmayan görüntülerden oluşuyorsa ‘’dığs’’ olarak adlandırılır. Bu terim Kur’an-ı Kerim’de geçmektedir. Konu ile ilgili ayet:’’ Dediler ki: Rüya dediğin, demet demet hayallerdir, biz ise hayallerin tabirini bilmiyoruz.’’30 şeklindedir. Adğamu-u ahlam ‘’adğas’’ ve ‘’ahlam’’ kelimelerinin bileşiminden oluşan bir terkiptir. Kur’an’da ‘’adğas-u ahlam’’ şeklinde izafe edilerek ‘’ ot demeti gibi karmakarışık hayaller ve evham karışımı düşler ‘’manasında kullanılmıştır.31 Adğas-u ahlam, hulm gibi karışık ve anlamsız olmakla beraber korkutucu şekiller ve hayaller içerir.
Adğas-u ahlam, uyanıklık halinde yaşanan sıkıntılardan psikolojik rahatsızlıklardan ve uyumadan önce yenilen yemekten kaynaklana bilir.32
C. Menan
Menan, Arapça ‘’nevm’’ kelimesinden türetilmiştir ve uyku anlamına gelmektedir. Bununla bağlantılı olarak âlem-i menan kelimesi de uyku âlemi anlamına gelmektedir.33
D.Ehadis
Ehadis kelimesi, arapça bir kelimedir ve insana uykudayken veya uyanıkken, işitme veya vahy olarak ulaşan sözler manasına gelmektedir.34 Kur’an’da ‘’te’vilu’l-ehadis ‘’ şeklinde Yusuf suresinde üç yerde geçer.35 Müfessirler bu kavramı açıklarken, ifadenin taşıdığı anlamalar arasında ‘’rüya yorumlama ilmi’’ni özellikle zikretmektedir.36
E.Büşra
Büşra kelimesi, Arapça bir kelime olup, sevinçli, müjdeli haber verme manalarına gelmektedir.37
III. HADİS-İ ŞERİFLERDE HADİS
Hadislerde rüyanın insan hayatındaki yerine ve önemine defalarca değinilmiştir. Resul’u Ekrem’e ilk vahiy sadık rüya şeklinde gelmiş, altı ay müddetle vahiy bu şekilde devam etmiştir. 38 Bilindiği gibi Hz. Peygamber, vahyin rüya ile başladığını söylemiş ve rüyayı peygamberliğin bir parçası olarak değerlendirmiştir. O, bu kadar önemli gördüğü rüyaları tasnife tutmuş; iyi ve anlamlı rüyaların Allah’tan, kötü ve saçma sapan rüyaların şeytandan olduğunu söylemiştir. Hz. Peygamber’in birçok rüya gördüğü de müşahede edilmektedir. Bunların bir kısmı dünya hayatıyla, diğer kısmı ise ahret hayatı ile ilgilidir. Ayrıca ümmetinin gelecekteki durumunu izah eden bazı rüyalarda görmüştür.
O gördüğü bütün bu rüyaları ashabıyla paylaşmış ve onlara tabir etmiştir. Ayrıca ashabının gördüğü rüyalarını dinlemiş ve onları da yorumlamıştır. Rüya yorumlarken nelere dikkat edilmesi gerektiğini, özellikle de ürkütücü rüyaları nasıl yorumlamak icap ettiğini ve benzeri hususları da öğretmiştir.39
A.Hadislerde Rüya İle İlgili Açıklama
Hz. Peygamber’in sözlerini derleyen hadis kitaplarının tümünde rüyalarla ilgili bilgiler vardır. Bu bilgiler bu kitapların bir kısmında ‘’Kitabu’t-Ta’bir’’, diğer kısmında ise ‘’Kitabu’r-Ru’ya’’ diye bilinen özel bölümlerde yer almaktadır. Buralarda Hz. Peygamber’in rüyalarla ilgili anlayışı, gördüğü bazı rüyalar ve onların yorumlaması yansıtılmaktadır. Hicri 256/868 yılında vefat eden Ebu Abdillah Muhammed b. İsmail el-Buhari’nin ‘’Sahihu’L-Buhari’’ adlı kitabının 91. Kitabı ‘’Kitabu’t-Ta’bir’’ adını taşımaktadır. Buhari burada bab adı verilen 48 alt başlık altında 60 civarında hadis zikredilmiştir. Hicri 2611874 tarihinde vefat eden Müslim b. El-Haccac’ın ‘’Sahihu Muslim’’ adlı bir kitabında ise ilgili bölümün adı ‘’Kitabu’r-Ru’ya’’ adındadır ve kitabın 42. bölümüdür. Burada da bab adı verilen dört alt başlık altında 23 tane hadis verilmiştir.
B.Rüyanın Peygamberliğin Bir Cüz’ü Oluşu
Hz. Peygamber, vahyin ilk önce rüyalarla (er-ru’ya es-sadıka) başladığını haber vermiştir. Vahiy, Allah’ın dilediği emir, hüküm ve yasakların özel bir şekilde peygamberlerine bildirmesidir.40 Eşi Aişe’nin verdiği bilgilere göre bu tur bilgiler, başlangıçta Hz. Peygamber’e doğru rüyalar şeklinde gelmiştir. Hz. Peygamber’in gece uykusunda gördüğü bu rüyalar, gündüz sabah aydınlığı gibi ortaya çıkardı, yani aynen gerçekleşti.41Hz. Peygamber, iyi ve güzel rüyaları peygamberliğin bir cüzü olarak değerlendirilmiştir. Bu yöndeki bir hadisinde, ‘’Zaman yaklaşınca, mü’minin rüyası, neredeyse yalan söyleyemecek. Esasen müminin rüyası, peygamberliğin kırk altı cüzünden bir cüzdür.’’demiştir. 42 Aynı konu ile ilgili diğer hadislerde’’mü’min’’ kaydı koymaksızın , ‘’iyi ve güzel rüya, peygamberliğin 46 cüzünden bir cüzdür’’; ‘’iyi adamın rüyası, peygamberliğin 46 cüzünden bir parçadır’’ demiştir.43
Kısaca hayırlı işler yapan bir kişinin gördüğü iyi ve güzel rüyaların, peygamberliğin bir parçası olarak değerlendirildiğini söyleyebiliriz. Hz. Peygamber, peygamberlikle rüya arasında bu şekilde bir ilgi kurduktan sonra, İyi insanların gördüğü hayırlı rüyaların doğruluğuna işaretle, ‘’peygamberlikten olan, yalan olmaz’’. Böylece rüyanın öneminin altını çizmiştir. Bazı âlimler, gerçek manada peygamberliğin bir parçası olan rüyaların, peygamberlerin gördüğü rüyalar olduğunu; bunların dışındakilerin gördüğü rüyaları ise, hakiki manada değil, mecâzi manada peygamberlikten addedildiğini söylemişlerdir. Ancak bazıları herhangi bir ayrım yapmaksızın ayrım yapmaksızın tüm rüyaların peygamberliğin bir cüzü olduğunu belirtmişlerdir.44 Bir gün Hz. Peygamber, ashabına, peygamberliğin sona erdiğine ve kendisinden sonra hiçbir peygamberin gelmeyeceğini anlatmıştı. Ashabının bundan dolayı üzüldüğünü görünce ‘’fakat mübeşşirat (müjdeleyiciler) olacak’’ demiştir. Bunların ne olduğu sorulunca da bunun ‘’ Müslümanın gördüğü rüya’’ olduğunu belirtmiştir.45
C.Hadislere Göre Rüya Çeşitleri
Bir hadis-i şerifte Ebu Hureyre (r.a.)’den rivayete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ‘’ Rüya üç kısımdır; Biri hak ve gerçek rüyalardır, bir diğeri ise kişinin günlük yaşantısında kendisini meşgul eden şeylerden kaynaklanan rüyalar, üçüncüsü de şeytanın üzüntü vermek için gösterdiği kabûslardır. Kim hoşuna gitmeyen bir rüya görürse kalkıp namaz kılsın.’’46
Bu hadise göre insanlar gördüğü rüyalar üç gruba ayrılabilir: 1- Allah’tan bir müjde olan iyi rüya 2- Şeytanın bireyleri sıkıntıya sokup üzdüğü kötü rüyalar 3- İnsan benliğinin yaptığı telkin ile görülen rüya.
1-Allah’tan bir müjde olan iyi rüyalar iki gruba ayrılır. Birincisi; Peygamberlerin rüyasıdır. Allah tarafından doğrudan doğruya veya bir melek aracılığıyla meydana gelen ilahi telkinler şeklinde belirir. Rüya denildiğinde ilk akla gelen budur; bu rüyaya ‘’rüyayı sadıka’’ veya ‘’ rüyayı saliha’’ da denilmektedir. Asıl rüya, hak ve gerçek olan rüya budur ve bu tür rüyalar peygamberlere özgüdür. Hz. Peygamber ‘e de ilk vahiy bu tür sadık rüya şeklinde gelmiştir.47
İyi rüyaların ikincisi ise; Salih müminlerin rüyalarıdır. Ashab’dan Ubade b. Sabit ile Ebu’d-Derda, Hz. Peygamber’e: ‘’ Dünya hayatında da, ahrette onlar için müjde vardır.’’ mealindeki ayette geçen ‘’ müjde’’nin ne olduğunu sorarlar. Hz. Peygamber de: ‘’O salih rüyadır. Onun müminin görür veya ona gösterilir.’’ Cevabını verir. Söz konusu hadis Müslüman bireylerin gördükleri rüyaların gerçeği gösterebileceğini, bunun ilahi bir lütuf ve hediye olduğunu ifade etmektedir. İnan birey ne kadar sorumluluklarının bilincinde olursa rüyası da o derece iyi olur. Nitekim ‘’Ahir zamanda mümin bireyin rüyası nerede ise hiç yalan çıkmaz. İnananların en doğru/sadık rüya görenleri en doğru sözlü olanlarıdır’’şeklindeki hadiste bunu kanıtlamaktadır.
2. Kötü ya da şeytani rüya; Şeytanın aldatma, vesvese ve korkutmalarıyla meydana gelen karışık hayaller; düşler ve telkinlerdir. Bu tür rüyalar şeytanın bir telkinidir ki gizli bir dış tesirden ve fakat yalan bir çağrışım ve hayal etmeden ibarettir. Hz. Peygamber, iyi rüyanın Allah’tan, kötü rüyanın da şeytandan olduğunu bildirmiştir.48 Hulm olarak da isimlendirilen bu tür kötü rüyalar gerçeği yansıtmaz. Bunların anlatılması ve yorumlanması tavsiye edilmemiştir.
3.İnsan benliğinin yaptığı telkin ile görülen yani nefsani rüya; Nefsin hayal ve kuruntuları, uyku esnasındaki dış etkiler ve günlük meşguliyetlerle ilişkin beyin, duyu ve iç organlardan kaynaklanan rüyalardır. Beyinde, gördüğümüz, duyduğumuz, okuduğumuz, hayal ettiğimiz birçok olay vardır. Bunlar bazen bilinç ve düşünce düzeyine çıkar bazen de çıkmazlar. Herhangi bir işe aşırı biçimde yoğunlaşan insanlar aynı şeyleri rüyasında görebilirler veya bir olayın sonucunu rüyalarında görebilirler.49
D.Rüyaların Anlatılması
Rüyaların bazı insanlar üzerinde etkisinin olduğu bilinen bir gerçektir. Buna göre iyi rüyalar kişide olumlu etkiler yapıp, onu güçlendirirken, bilhassa korkunç rüyalar, içinde kötü durumların görüldüğü rüyalar da kişiyi olumsuz yönde etkiler.50 Hz. Muhammed (s.a.v), görülen iyi ve güzel rüyaların anlatılması ile ilgili de şöyle bir tavsiyede bulunmuştur: ‘’ Sizden biri iyi ve güzel bir rüya gördüğünde, onu sadece sevdiği kimseye anlatsın, onun dışındakilere anlatmasın.’’51
Görülen kötü rüyaların anlatılması ile ilgili ise; ‘’ Sizden biri kötü bir rüya gördüğünde, sol tarafına üç kere tükürsün, sonra da onun şerrinden Allah’a sığınsın. Böyle yaptığı takdirde, rüyalardan dolayı bir zarar görmeyecektir’’ demiştir. 52 Diğer bir hadiste ise, kötü rüya görenin yatağından kalkıp namaz kılmasını ve onu insanlara anlatmamasını önermiştir.53 Bir gün bedevilerden biri Hz. Muhammed’e (s.a.v) ‘’ rüyamda kafamın kesildiğini ve onun ardından gittiğimi gördüm’’ deyince, Hz. Muhammed (s.a.v) ona, ‘’ insanlara, şeytanın rüyanda senle oynamasını anlatma’’ demiştir. Sonra da çevresinde onu dinleyenlere de aynı şeyi söylemiştir.54
Kötü rüyanın anlatılmamasının neden söylenmiş olabileceği üzerinde bazı mülahazalar ileri sürülmüştür. Bundan mutluluk Buna göre, kötü rüya anlatıldığında, onu yorumlayanların da etkisiyle rüyadaki kötü durumun gerçekleştirebileceği gibi bir beklenti içine girebilir. Bu da kişiyi psikolojik olarak etkiler ve rahatsız eder. Kişinin gördüğü güzel ve iyi rüyaları sadece sevdiği ve güvendiği kişilere anlatması, onun dışındakilere söylememesi ile ilgili tavsiyeye gelince, şüphesiz ki sevenler, sevdikleri kişinin gördüğü güzel rüyayı, yine güzel bir şekilde yorumlarlar ve o kişiye manevi bir haz verirler, o da bundan mutluluk duyar. Ama sevmeyen kişiler, kıskançlık ve daha başka nedenlerle rüyayı yanlış yorumlayarak o kişiyi üzebilirler. O yüzden bu tavsiyeler yapılmış olmalıdır.55
E.Rüyanın Yorumlanması
Rüya tabiri veya yorumu demek, görülen rüyanın işaret ettiği perde arkasındaki gerçekleri anlayabilmek, rüyadaki remz ve sembolleri te’vil edip dalalet ettiği anlamları gün yüzüne çıkarmak demektir.56 Sözlükte geçirmek anlamına gelen tabir kelimesi, rüya ile birlikte kullanıldığında bir yerden başka bir yere geçmek demektir.57 Bir şeyin tevili ise, o şeyin neticesinde varıp döneceği yerdir.58
Rüyaların yorumu yada tabiri,Kur’an’da ‘’ ta’birü’r –rü’ya’’, ‘’te’vilü’r-rü’ya’’, ‘’te’vilü’l-ahlam’’ ve ‘’te’vilu’l-ehadis’’ tamlamalarıyla ifade edilir.59
Hz. Peygamber ‘in, rüyaları tabir etmeyi uygun gördüğü anlaşılmaktadır. Nitekim kendisi rüya tabir etmiş, ayrıca başkalarının da rüya tabir etmesine izin vermiştir. Dolayısıyla rüya yorumlamak İslam kültüründe caiz görülmüştür. Ancak rüyanın, rüyanın yorumlanması için sadece ehil insanlara yorumlatılması ve bunlardan yorum istemesi; bunların dışındaki kimselere anlatılmaması ve onlardan yorum istenmemesi tavsiye edilmiştir. Buna binaen, insanlarımızın gördükleri rüyaları ehil olmayan insanlara anlatıp onlardan aldıkları yorumlara göre hareket etmelerinin doğru bir davranış olmadığını belirtmeliyiz.
Hiç şüphe yok ki insanların gördüğü rüyaların en doğru ve isabetli bir şekilde yorumlamayı bilenler Allah’ın elçileridir. Çünkü peygamberlerin Kur’an’da anılan rüyaları vahiy mahsulü olduğu gibi rüya yorumları da vahiy mahsulüdür.60 Rüya yorumcusunun rüyada görülen hayali şekillerin iç ve dış yönlerinin ayırt edip bir belirti ile ötelerindeki gerçekliğe ulaşması, rahmani olanını şeytanı olanından ayırabilecek yetkinlikle olması gerekir. Çünkü bazı rüyalar insanlara karışık, bazılarına berrak bir şekilde gösterilir. Rüya yorumcusunun Kur’an’da geçen teşbihleri ve sembolik ifadeleri bilmesi, rüyaları tabir ederken bunlardan azami ölçüde yaralanması kaçınılmazdır. Buna ilaveten kelimelerin etimolojisi, darbı meselleri, deyim ve tamlamaları iyi bilmesi gerekir.61 Rüyalardan bazıları te’vil ve yoruma ihtiyaç göstermezler, açık ve seçiktirler.(Hz. İbrahim’in rüyası gibi). Kısmen te’vile ve yoruma muhtaç olan rüyalar da vardır.(Hz. Yusuf’un gördüğü rüya gibi). Tamamen te’vile ve yoruma muhtaç olan rüyalar da vardır. (Firavun’un gördüğü rüya gibi ).62
F.Rüyada Allah’ın (c.c) Görülmesi
Allah’ın rüyada görülmesi, İslam âlimleri arasındaki farklı değerlendirmelere sebep olmuş bir konudur. Çünkü rüya, gözün gördüğü, aklında bilgisine sahip olduğu veya bu bilgi ışığında hayal edebildiği varlıkları uykuda görülmesidir. Oysa Allah, ne hayal edilebilir ne de akılla kavranabilir bir varlıktır. Ancak sahih rivayetler Allah’ın rüyada görülebileceğini göstermektedir.63
Kaynaklarımızda Allah’ı rüyasında görüp onunla konuşan kişilere ait pek çok rivayet mevcuttur. Bizzat Hz. Peygamber de rüyasında Allah’ı gördüğünü ve onunla konuştuğunu şu hadisi şerifte belirtmiştir; Abdullah b. Abbas’ın (ö.68/687) rivayetine göre Hz. Peygamber: ‘’Rabbimi (rüyada) en güzel suretle gördüm.’’ Dedikten sonra şöyle buyurdu, Allah ‘’ Yüce melekler topluluğu ne hakkında tartışıyor?’’ dedi. Bende ‘’ Ya Rabbi! Sen daha iyi bilirsin!’’ dedim. Hz. Peygamber devamla, ‘’O zaman avucunun içini, iki omzunun arasına koydu da ben soğukluğunu, göğüslerimin arasında hissettim. Bunun sonuncu, göklerde ve yerde olan şeyleri bilmiş oldum.’’ Buyurdu ve ‘’ Bunun gibi biz İbrahim’e kesin olarak bilenlerden olması için göklerin ve yerin engin büyüklüğünü de gösterir’’64 mealindeki ayeti okudu.65Bir başka rivayette ise şöyledir: Hz. Peygamber ashabına hitaben: ‘’ Sizden biriniz rüyasında gördüğü şeylerin en hayırlısı o kimsenin Allah’ını, peygamberini yada Müslüman ana ve babasını görmesidir.’’ Şeklinde buyurduklarında ashab-ı kiram : ‘’ Ya Rasulullah, bir kimse rüyasında Rabbini görür mü?’’ dediler. Bu sorularına cevaben: ‘’ Sultanı görür. Sultan ise Allah Teâla’dır.’’ Buyurdular.66
Âlimler, Allah’ı rüyada görmenin mümkün ve caiz olduğu konusunda ittifak etmişlerdir. Ancak, görünen Allah’ın zatı olmadığını da söylemişlerdir.67 Gazzali (ö.505/1111), ‘’Allah (c.c) şekil ve suretten münezzehtir. Ancak Allah, kendisini rüyada görene, O’nun bildiren nurani veya bunun dışında duygusal hisler vasıtasıyla ulaşır.’’68 Derken İbn Bakıllani (ö. 403/102)de konuyu: ‘’ Rüyada Allah’ (c.c) görmek, kalpte meydana gelen bir takım hatırlardır. Bunlar, gören kimse için olmuş veya olacak bir takım şeylere delil olurlar.’’69 diyerek izah etmektedir.
Allah’ın rüyada görülmesi sadece peygamberlere has bir durum değildir. Nitekim bazı âlimler bu gibi iddialarda bulunmuşlardır. Bunlardan bazıları: İbn Aarabi, İmam-ı Azam Ebu Hanife, Ahmed b. Hanbel’dir. Ünlü âlim ve rüya yorumcusu İbn Sirin (v. 1101729), ed-Dineveri (v. 410/1020), en-Nablusi ( v. 1143/1731) gibi alimler, rüyada Allah’ı görmenin çok güzel manalarının olduğunu, bunun o kişinin amelinin kabul edildiği anlamına geldiğini ve o kişinin cennete gideceğinin habercisi olduğunu söylemişlerdir.70
G. Rüyada Hz. Muhammed’in (s.a.v)Görülmesi
Hz. Peygamberin rüyada görülmesi ile ilgili değişik rivayetler bulunmaktadır. Bu rivayetlerde bir takım lafız farklılıkları önemli tartışmalara sebep olmuştur.
Enes b. Malik’ten yapılan rivayete göre Hz. Peygamber : ‘’ Her kim beni rüyasında görürse, muhakkak o beni görmüştür. Çünkü şeytan benim şekil ve suretimde görünemez.’’71 Ebu Hureyre’nin rivayeti ise şöyledir: ‘’Beni rüyada gören, uyanıkken görecektir. Şüphesiz şeytan benim suretime giremez.’’ 72 Ebu Hureyre’nin diğer yaptığı rivayette ise; ‘’Beni gören, gerçekten hakkı görmüştür.’’73
Bu hadislerde tartışmaya sebep olan sorular; Peygamber nasıl görülürse görülsün bu hak bir görüş müdür? Yoksa hak olması için Peygamberi bilinen sıfatları ve suretleriyle görmek şart mıdır?
Âlimlerin bu sorulara verdikleri birbirinden farklı cevaplar vardır. Bunlara değinmek gerekirse; Nevevi (ö.676/1277) bu konuda hiçbir ayrım yapmaksızın, ne suret ve sıfatla görülürse görülsün görülenin gerçekten Hz. Peygamber olduğunu iddia ederken, Kadı İyaz’ın (ö.544/1149) ‘’ Şayet Hz. Peygamber bilinen sıfatları üzere görüşmüşse, gerçekten O görülmüş demektir. Aksi takdirde görülen rüya hakiki değil tevil gerektiren bir rüyadır.’’ Sözünün zayıf olduğunu söylemektedir.74 Dihlevi (ö.1176/1762) de aynı görüşü savunanlardandır. Ona göre bir kimsenin rüyasında Allah’ı (c.c), Hz. Peygamberi ve melekleri, onlara yakışmayacak suret ve sıfatlarda görülmesi onun şahsiyetinin ve imanının bozuk, zayıf ve kemale ermemiş olduğunu göstermektedir.75
İbn Hacer, âlimlerin Hz. Peygamberin rüyada görülmesinin mahiyeti hakkında yaptıkları tevil ve açıklamaları şu neticeye varmaktadır: ‘’ Hz. Peygamber’in sıfatlarına uygun veya değil görüldüğü rüyalar gerçek rüyalardır. Ancak rüyasında, Peygamberi binen sıfatlar üzere gören, tabire ihtiyaç olmayan açık bir rüya görmüştür. Şayet Hz. Peygamberi sıfatlarından farklı bir halde görmüş ise eksiklik, O’nun olmadığı sıfatlarla hayal etmesi sebebiyle rüyayı görendedir. Ve bu rüya tabire ihtiyaç duyar. Tabir uleması da bu anlayışa uygun hareket etmiştir. Bir cahil ‘’ Ben rüyamda Peygamberi gördüm’’ dediği zaman ‘’ Gördüğünü tasvir et demişlerdir.’’ Rüyada görülen sıfatları Hz. Peygamberin sıfatlarına uygun bulduklarında kabul etmişler aksi halde reddetmişlerdir.76 Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus, reddedilenin rüyanın sadık oluşu değil, rüyada Hz. Peygamberin görüldüğü iddiasıdır.77
İbn Sirin (ö. 110/728) de bu anlayıştadır ve bunu rüya tabir edeceği zaman uygulamıştır. Kendisine gelip Hz. Peygamberi gördüğünü söyleyen birisine ‘’Bana gördüğünü tasvir et ‘’demiş ve rüyaya göre Hz. Peygamberden bilinmeyen sıfatlarla bahsedince ‘’ sen onu görmemişsin’’ demiştir.78 İbn Arabi, Hz. Peygamberin rüyada görülmesi konusunda o kadar titiz davranmaktadır ki; şayet O’nu (s.a.v) rüyasında gören, sahih rivayetlerde anlatılan suretinde daha iyi bir surette görse, hatta kırık olan üst dışını sağlam gören, onu Hz. Peygamberi görmüş olarak kabul etmez.79
Sonuç olarak; Hz. Peygamberin rüyada görülmesi iki kısma ayrılarak değerlendirilmelidir. Birinci; Hz. Peygamber kendi sıfat ve suretiyle görülür ki bu sadık ve gerçekten Hz. Peygamberin görüldüğü bir rüyadır. İkincisi, Hz. Peygamberin rüyada bilinen sıfat ve sureti dışında görülmesi ise Hz. Peygamberin görülmesi değildir. Ancak bu rüya Allah (c.c) tarafından sadık bir rüya olup, rüya görenle ilgili tevile muhtaç bir durumdur.
H. Hadislerde Geçen Bazı Rüya Yorumları
Kur’an’da Hz. Muhammed’in rüya yorumladığını bildiren ayetler bulunmamakla birlikte O’nun da rüya gördüğü, rüyalarını arkadaşlarına anlattığı ve yorumunu da bizzat kendisinin yaptığı bilinmektedir. O bir defasında ‘’ İçinizde rüya gören var mi ?’’80 diye sormuş, ‘’ Sizden kim bir rüya görürse onu bana anlatsın ki ben kendine o rüyayı yorumlayayım.’’81 Ashap da gördüğü rüyaları Hz. Peygamber’e anlatmış ve onun yorumlarını dinlemiştir.82
Hadis kitaplarında Hz. Muhammed’in (s.a.v) kendi görmüş olduğu rüyaları tabir ettiğine rastlamaktayız. Hz. Peygamberin kendi rüyalarına yaptığı yorumlardan birkaçı şöyledir: Abdullah b. Ömer, Hz. Peygamberden şöyle işittiğini söyler: ‘’Uykuda iken bana bir kadeh süt getirdiler. O kadar içtim ki, süte olan kanıklığım tâ tırnaklarımdan çıktı. İçtikten sonra artığımı Ömer b. El-Hattab’a verdim.’’ Buyuruyordu. ‘’Ya Resulallah! Bunu ne ile tevil ettin’’ diye sordular, ‘’ilim ile ‘’ cevabını verdi.83
İbn-i Ömer’den rivayet edildiğine göre Hz. Muhammed şöyle buyurmuştur: ‘’ Rüyamda gördüm ki, güya(Sudanlı) siyah ve saçı dağınık bir kadın Medine’den çıkarak tâ Mehyea’ya –ki Cuhfe- dir varıb karar kıldı. Ben bu rüyamı (Müstevli olan) Medine vebasının Cuhfeye naklolunmasıyla tabir ettim.’’84
Bir keresinde rüyasında, elinde bir kılıç bulunduğunu ve o kılıcı şiddetli bir şekilde salladığını görmüştür. Kılıcın ön kısmının kırılıp düştüğünü; ikinci kez salladığında ise, kılıcın kırılan parçasının, eskisinden daha güzel bir şekilde yerine geldiğini gördüğünü anlatan Peygamber, kılıcın kırılmasını, Uhud savaşındaki yenilgiye, eskisinden daha güzel bir şekilde yerine gelmesini de Mekke’nin fethine hamletmiştir.85Yine o bu babta gördüğü bir rüyada, bazı sığırların boğazlandığını gördüğünü söylemiş ve bunu, Uhud savaşında şehit edilen ashabına yormuştur.86
Hz. Peygamber aynı zamanda daha sonraları evleneceği Hz. Aişe’yi de rüyasında görmüştür. Bu konudaki hadislerde belirtildiğine göre, Hz. Peygamber, Aişe’yle evlenmeden önce, onu iki kez ipekler içinde sarılı vaziyette melek tarafından taşınırken görmüş; ‘’ Şayet bu Allah’tansa, gerçekleşecektir.’’ demiştir. Meleğe, o sarılı şeyi açmasını söylemiş; melek açınca orada Aişe’yi görmüştür.87
Hz. Peygamber, ashabının gördüğü rüyaları yorumladığı gibi, başkalarının o rüyaları yorumlamasını da uygun görmüştür. Bazı rivayetlerde ashabının gördükleri rüyaları ona anlattıkları, onun da bunları tevil ettiği belirtilmektedir.88 Nitekim Yahudi iken Müslüman olan Abdullah b. Selam adlı sahabi, ona, rüyasında bir bahçede olduğunu gördüğünü söylemiş, sonra da şöyle devam etmiştir: ‘’ Bahçenin ortasında bir direk, direğin tepesinde bir sağlam bir ip vardı. Bana, ‘’ ona tutun’’ denildi. Ben yapamayacağımı söyleyince, biri bana yardım etti, ben de onu tuttum. Sonra onu tutuyor olduğum halde uyandım.’’ Hz. Peygamber, Abdullah’ın bu rüyasını söyle yorumlamıştır: ‘’O bahçe, İslam bahçesidir; o direk, İslam direğidir; tuttuğun sağlam ip ise, Allah’ın kopamayan sağlam ipi olan bu dindir ki, sen ölünceye kadar onun üzerinde kalacaksın.’’89
İbn-i Abbas’ın şu rivayeti de Hz. Peygamberin ve etrafındakilerin rüyası ve tabirini ele alışı bakımından önemlidir: Bir kişi Rasulallah’a gelerek şöyle dedi: ‘’ Ya Rasulallah! Bir gece rüyamda (yer gök arasında) bir bulut gördüm ki (ondan yere) yağ, bal yağıyordu. Halkın bu yağdan ve baldan avuç avuç aldığını gördüm. Kimi çok, kimi az topladı. Bu sırada yerden göğe bir ip uzandığını gördüm. Ardı sıra da gördüm ki, Ya Rasulallah! Sen o ipi tutup yukarı (göğe doğru) yükseldin. Sonra o ipi bir başkası tuttu. Fakat bu defa ip koptu. Sonra ip bağlanıp bitişti. Bunun üzerine Ebu Bekir: ‘’ Ya Resulallah! Babam anam sana kurban olsun, vallahi beni bırakıp her halde müsaade ediniz de bu rüyayı ben tabir edeyim’’ dedi. Rasuli Ekrem de: ‘’ Haydi tabir et! ‘’ diye izin vermekle Ebu Bekir şöyle yordu: ‘’ Bu zatın gördüğü bulut İslamdır. Ondan yağan yağ, bal Kur’an’dır. Onun halavetinden çok veya az müstefid olacaklardır. Gökten yere erişen ip de üzerinde bulunduğun hak ve adalet ipidir. Sen onu tutuyorsun. Allah da seni yükseltir. Senden sonra o hak ve adalet ipini başka birisi tutacak ve o iple yükselecek. Sonra başka birisi daha tutacak, o da yükselecek. Sonra başka birisi daha tutacak, o da yükselecek. Sonra başka birisi tutacak fakat ip kopacak, sonra onun için bağlanıp o da yükselecek. ‘’
Bu tabirin sonunda Ebu Bekir: ‘’ Ya Resulallah! Babam, anam sana kurban olsun. Bana haber versen bu tabirimde isabet mi ettim, yoksa hata mı? ‘’ diye sordu. Resul-i Ekrem de : ‘’ Bazısında isabet, bazında hata ettin. ‘’ buyurdu. Ebu Bekir: ‘’ Ya Resulallah! Hata ettiğim ciheti Allah rızası için bana haber versen ‘’ dedi. Resul-i Ekrem: ‘’ Allah adına and vererek ısrar etme ‘’buyurdu.90 Bu hadiste Ebu Bekir’in, Hz. Peygamberden sonra da en güzel ve isabetli rüya tabir ettiği hususu da çıkmaktadır. Burada Hz. Peygamberin görüş beyan edip Ebu Bekir’in tabirinin bir kısmında hata gördüğü halde söylememesi gelecekteki şeyleri şimdiden ifşa ederek gönüllerde endişeler doğurmamak için olabilir.91
SONUÇ
Dostları ilə paylaş: |