Hafızalarınızdan çıkmayacak fotolar. İddia ediyorum



Yüklə 0,72 Mb.
səhifə3/8
tarix18.08.2018
ölçüsü0,72 Mb.
#72580
1   2   3   4   5   6   7   8

************

BAŞBAKANA SORUYORUM: KİM MÜFTERİ; KİM NAMUSSUZ VE KİM ŞEREFSİZDİR?”

Oslo görüşmeleri ortaya çıktığı zaman başbakan dedi ki “hükümetin doğrudan ya da dolaylı müzakere yaptığını ispatlamayan şerefsizdir, namussuzdur, müfteridir diye konuştu… Şimdi de kendisi İmralı ile müzakereler devam ediyor diyor. Arkasından İmralı kelimesini de yumuşattı Ada diyor. Peki o zaman kim müfteridir? Kim namussuzdur? Kim şerefsizdir? Bundan hesap soran da yok…

DEVLET ADAMI GİBİ OLMAK ZORUNDASIN”



Sen bir kere bir konuyu çözmek için tutarlı olmak zorundasın, makul olmak zorundasın. Mantıklı olmak zorundasın. Devlet adamı gibi olmak zorundasın. Bunların hiçbiri yoksa ne halka güven telkin edebilirsin ne kurumlara güven telkin edersin. Seni dinleyenler altından ne çıkacak diye pusuda bekler. Dolayısıyla ben bu süreçlerden bir şey çıkacağı ihtimalini uzak görüyorum başbakanın tavrından dolayı. Başbakan sadece oy toplamaya yönelik olarak tavır sergiliyor…İyi çalışmalar saygı ve sevgiler---Murat Binzet

************

BAŞBAKAN “ADINA” CEVABIMIZDIR….:)))

Sevgili Okurlar;

9. dönem ve 20. dönem Refah Partisi, 21. dönem Fazilet Partisi, 22. dönem AK Parti Sivas milletvekili. 54. Hükümet’te Maliye Bakanı, 58. Hükümet ve 59. Hükümet’te Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak görev alan ve “yanlışın neresinde dönersen orası kârdır” diyerek AKP ile yolları ayıran Sayın Abdullatif ŞENER’in; en yürekli ve en gerçekçi televizyon kanalı olan “ULUSAL TV.” de sevgili Eren ERDEM’in sunumunu yaptığı “EZBER BOZAN” programına Ankara’dan katılarak “EZBER BOZAN” açıklamalarda bulunması; gazete manşetlerine ve internet sitelerine düşmekle kalmayıp adeta yurt genelinde büyük ses getirdi…

Bahse konu açıklamaları sütununa taşıyan Sevgili Murat BİNZET Bey’in; Başbakanın cevaplaması için yönelttiği soruyu, Afrika’ya demokrasi döşemeye giden Başbakanın bunca yoğun dış programı nedeniyle cevaplamaya zaman bulamayacağını (??!!) öngörerek, Sayın ŞENER’in ve Sayın Binzet’in sorularını cevapsız bırakmamak adına, “dizelerin diliyle” tez elden ve ahvalimce ben cevaplamaya çalışacağım…Sevgilerle…

NAMUS, ŞEREF” NEDİR, NE DEĞİLDİR??!!..:)))

Namus ile şeref” en nezih değer

İhanete gelmez, lekeye gelmez

Namus, şeref” taşıyanda muteber



Düşürmeye gelmez, tekmeye gelmez

***************

Şerefsiz, Namussuz” sanmam yaşanır

Şeref, namus” örselersen aşınır

O nedenle yalnız özde taşınır

Kırk yerinden tutup çekmeye gelmez

***************

Şerefsize, namussuza” ar sormam

Beyazı” anlatan pamuk, kar sormam

Şeref ne” diyene itibar sormam

Şeref, namus” eğip, bükmeye gelmez

***************

Önünü, ardını unutup sözün

Tıkayıp kulağı, kör edip gözün

Şerefi mi olur” kokuşmuş özün

Şeref, namus” yalan gütmeye gelmez

***************

Sözü hakikatle dengelemeyen

Kendine bakmalı (?!); “Şerefsiz!” diyen

Sözünü bilmeli kul ebediyen

Şeref”; yerli yersiz “ötmeye” gelmez



***************

Hakkı, hakikati inkâr eylemek

Kapkara iş tutup”, bembeyaz demek



Bunlara “Şerefsiz” unvanı vermek

Caizdir”: hiç ihmal etmeye gelmez



***************

Haramiye “koru” diye mal verme

Eşkıyaya “yürü” diye yol verme

Şerefsize, namussuza” el verme



Eliniz kirlenir (??!!); tutmaya gelmez

***********

Utanmazda olmaz şereften eser

Erdemsiz dolaşır; bin racon keser

Namustan söz eder; namussuz gezer

Güvenip bunlarla gitmeye gelmez

Ali DAL

10.01.2013-ANTAKYA/HATAY
**********

"Adalet Terazisi" ni elinde tutan "kadın" kimden hamile?!

http://anadolulular.de/s/cc_images/cache_2429453327.jpg?t=1358232348

Adalet terazisini tutan kadının gözleri niye bağlıdır? Cellatların da gözleri bağlıydı ortaçağda. Teraziyi tutan kadın, adaletin ve kendisinin ırzına geçenleri göremesin diye gözlerini bağlamışlardır. Uzatmayalım; “maskeli ve gizli tanıklarla” tecelli ettirilen adalete gözleri görmeyen bir sembol yaraşır! Tutukluluk için mutlaka aranan, “suçun işlendiğine dair kuvvetli şüphe”, “kaçma olasılığı” ve “delillerin karartılması” ihtimali gibi şartların var olup olmadığı ortaya açıkça ve tartışılmayacak biçimde konulmaksızın tutuklamalara karar verilmesi en başta Anayasa’ya aykırıdır. Öte yandan işlenen alenen hukuk trajedisine öyle bir “komedi”eklendi ki insan bahsetmeden geçemiyor.

Matematik diliyle anlatmaya çalışalım:

1- Bir zanlının tutuklanması için ilk evvela “suça dair kuvvetli şüphe” gerekir.

2- Kuvvetli şüphenin oluşması için kuvvetli delillere ulaşılmış olması gerekir.

3- Kuvvetli delillere ulaşılmışsa, tutuklamaya karar verilebilir.

4- Bu durumda da zanlının, delilleri karartma ihtimali ortadan kalkmıştır.

5- Bu durumda tutuklama için “kaçma olasılığına” bakılmak lazım gelir.

Bense şunu bilir şunu söylerim: Hukukla oynayan, hem ülkesinin hem de kendi iktidarının temellerine dinamit yerleştirir. Bu hukuk animasyonları, ne piyonlara ne de sahnedeki iktidar aktörlerine yar olur. Hukukun üzerindeki “siyaset gölgesi” VE “iktidar kavgası” öyle karanlık bir ortam yarattı ki, ADALET TERAZİSİNİ ELİNDE TUTAN GENÇ KADININ KİMDEN HAMİLE KALACAĞI BELLİ DEĞİL. İddia edildiğinin tersine, Türkiye’nin kucağında bir “ileri demokrasi” bebeği değil, “babası belli olmayan” bir demokrasi ile hukuk kalacaktır. Osman Türkoğuz-06.01.2013

*************

"Adalet Terazisi"ni elinde tutan “kadın”kimden hamile?!

Sevgili Okurlar;

"Adalet Terazisi"ni elinde tutan “gözü bağlı kadının”kimden hamile kaldığı?!” na dair; (açılımını yapacak olursak); hercümerç edilen yani ırzına geçilen “kuvvetler ayrılığı” ile ilgili olarak yukarıda söylenmesi gerekenler altı çizilerek vurgulanmış…Bu düşünceden hareketle; bana dizelerle destekleme tarafı kalmış diyerek; adalete yaşatılan acıları “nisyan ile malûl olan insanlara” bir kere de dörtlüklerle yansıtmaya çalıştım… Sağlık ve başarı dileklerimle…

"Adalet Terazisi"ni Elinde Tutan “Gözü Bağlı Kadın” Ve Başına Gelenler??!!...:)))

Adalette teraziler şaşmışsa

Terazi tutanda göz bağlı demek

Hak gasp eden Üsküdar’ı aşmışsa

Puştların ipiyle” söz bağlı demek

**********

Adalete siyasetin gölgesi

Düşerse kalır mı hukuk dengesi

Dalda çürüyorsa “hakkın” meyvesi

Dolu yağan kışa, yaz bağlı demek

**********

İşlenmeyen suçlar” üreten yerde

Kabul et?!” diyerek direten yerde

Bu denli” altını kirleten yerde

Adalet” altındabez bağlı demek

*************

Maskeli ve Çakma Tanığı” ; sise



Batırıp “Teşhis et” diyorlar size

Hukuka tecavüz” bu değil ise



Irzına geçilen kız bağlı demek

*************

Gözü Bağlı Kadın” kalmışsa gebe

Kime baba desin” doğacak bebe

Suçlanır olmuşsa” doğurtan ebe

Pis kokan meçhule” giz bağlı demek

*************

Adliye önünde gözü bağlı kız

Hep uğrar tacize; hep kalır yalnız

Çakma” suça batmış ise dosyanız



Gizli Tanıklarda “Yüz” bağlı demek

Ali DAL - 14.01.2013-ANTAKYA/HATAY

***************


mailto:m1000zet@gmail.com

http://anadolulular.de/s/cc_images/cache_2429272967.jpg?t=1357793494

Ne Türk’ü, ne Türklük'ü ne de Atatürk’ü;
ne tarihten, ne beyinlerden ne de yüreklerden
silemediler, silemeyecekler, silemeyeceksiniz,
sindiremeyeceksiniz !
TÜRK’üm,
TÜRKÇÜ’yüm,
ATATÜRKÇÜ’yüm !



DOMUZU ARATAN NE DOMUZLAR VAR...ÇİFTLİĞİ LAZIM DEĞİL....



http://anadolulular.de/s/cc_images/cache_2429272976.jpg?t=1357796171

DOMUZU ÖLDÜRDÜM !!...:)))





Adı lazım değil, bir başbakan, şoförünün kullandığı limuzin ile kırsal alanda hızla yol almaktaymış. Derken, yanından geçtikleri köyün domuz çiftliğinden kaçan bir domuz yolun ortasına çıkmış. Şoför direksiyonu kırsa da domuza çarpmayı engelleyememiş. Domuz ölmüş. Durmuşlar. Başbakan şoföre talimat vermiş: “Git şu çiftliğe, domuzu öldürdüğünü söyle, ceremesi ne ise, ne isterlerse ver ve gel.” Demiş.





Şoför arabadan inip çiftliğe gitmiş. Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra Elinde bir şişe şampanya, yanaklarında rujlu öpücük izleri, saçı başı darmadağın bir vaziyette arabada bekleyen Başbakanın yanına dönmüş. Başbakan şoförün vaziyetine bakıp hayretler içinde şoföre sormuş: “Yahu ne oldu da bu kadar geç kaldın ?”





Şoför anlatmaya başlamış ve: “ Durumu Çiftlik sahibine aktarmamla birlikte, ortaya bir şampanya açtı, gülücük saçan güzel karısı beni yanaklarımdan öptü…Hatta her ikisi birlikte elime bir miktar da para tutuşturarak beni uğurladılar…” deyince;





Başbakan, şoförünün söylediklerini inandırıcı bulmamış ve: “Ne dedin de sana böyle davrandılar ?” demiş… Şoför: “Valla başbakanım, ben onlara fazla bir şey söylemedim… Sadece ve sadece doğruyu söyledim Ve ‘Ben başbakanın şoförüyüm, domuzu öldürdüm. Onu haber vermek için geldim dedim..” cevabını vermiş…

*************

DOMUZU ÖLDÜRDÜM !!...:)))





Sevgili Okurlar;





Değerli bir dost, yorumsuz bırakmayacağımı öngörerek “DOMUZU ÖLDÜRDÜM!!” başlıklı “İroni Kokan” bir fıkra göndermiş… O değerli kadim dostumun öngörüsünü boşa çıkarmaya gönlüm razı olmaz.. Bu nedenle; yukarıda sizlerle de paylaştığım bahse konu fıkranın çağrıştırdıklarını bir kere de dizelerde özümsemenize katkı yapmaya çalışacağım….

 

Sağlık ve başarı dileklerimle…







DOMUZU ARATAN NE DOMUZLAR VAR…:)))


“Adam Sıfatıyla”
meydanda gezen

Domuzu aratan ne “Domuzlar” var

Kendinden” olmazın üstünü çizen



İkilik yaratan ne “Domuzlar” var

***********

Olsa da inanma, Kıble’de yönü

İpotek etmişse şerefi, ünü

Satıp Ülkesini, tutup “yükünü”

Analar ağlatan ne “Domuzlar” var

************

Korkutarak, sindirerek, söverek

Hakikati “Riya” ile eğerek

Ali kıran, baş kesenim” diyerek



Yolları bağlatan ne “Domuzlar” var

************

Huzuru kaçırıp özge illerde

Seraptan serapa koşup çöllerde

Uğradığı ummanlarda, göllerde

Suları bulatan ne “Domuzlar” var

************

Geçtiği yerleri devirir, yıkar

Geri dönüp“ Yıkan kim?!” derce bakar

Dört ayak domuzdan daha da sakar

Hasara uğratan ne “Domuzlar” var

*************

Harabattan başka halttan anlamaz

Milletten anlamaz, halktan anlamaz

Emekten anlamaz, haktan anlamaz

Aşa kan doğratan ne “Domuzlar” var





Ali DAL

09.01.2013-ANTAKYA/HATAY



Yılmaz Özdil: Bill Gates tutuklanabilir 10 Ocak 2013.



http://anadolulular.de/s/cc_images/cache_2429272979.jpg?t=1357796317Bu da Çagdaş Muaviye

Bavul getirdiler.

İşte plan dediler.
Mahkeme inceledi, bu ne biçim plan dedi, tutukluların hepsini bıraktı.
Şak, mahkemeyi değiştirdiler.
Öbür mahkeme inceledi, öbür mahkeme de bu ne biçim plan dedi.
Şak, öbürünü de değiştirdiler.

**********************

DEVLET ADAMI GİBİ OLMAK ZORUNDASIN”



Sen bir kere bir konuyu çözmek için tutarlı olmak zorundasın, makul olmak zorundasın. Mantıklı olmak zorundasın. Devlet adamı gibi olmak zorundasın. Bunların hiçbiri yoksa ne halka güven telkin edebilirsin ne kurumlara güven telkin edersin. Seni dinleyenler altından ne çıkacak diye pusuda bekler. Dolayısıyla ben bu süreçlerden bir şey çıkacağı ihtimalini uzak görüyorum başbakanın tavrından dolayı. Başbakan sadece oy toplamaya yönelik olarak tavır sergiliyor.

İyi çalışmalar saygı ve sevgiler

Murat Binzet

mailto:m1000zet@gmail.com

http://anadolulular.de/s/cc_images/cache_2429240574.jpg?t=1357711727

MUAVİYE VE DEVAMI…..

http://anadolulular.de/s/cc_images/cache_2429240763.jpg?t=1357712412Bu da Çagdaş Muaviye

Sevgili Okurlar,

Günümüz Türkiye’sinde her gün yüzlercesine şahit olduğumuz çarpıklıklara, zalimliklere, riya ve haksızlıklara bakıp da on dört asır öncesinde Emevi Lainlerinden Ebu Süfyan’ın, onun sulbünden Muaviye’nin ve Yezit’in haksızlıklarını, zalimliklerini hatırlamamak ne mümkün!!..

O zamanın Şam Valisi Muaviye’nin aktörü olduğu yüzlerce haksızlıklarından ve zalimliklerinden; sadece bir tanesini hatırlayıp, günümüze yansıyan uzantılarınca tekrarlanan aynı haksızlıkları muhakeme etmeye çalışalım…

Olay; Küfeli tüccar ile Şamlı ve Muaviye yanlısı olan bir kişi arasında Şam’da geçer. Hz. Ali taraftarı olan Kufeli tacirin yanına Şamlı’nın biri yanaşmış ve Kufeli’ye ait olan kervandaki bir deveyi göstererek, "Ver o dişi deveyi bana!!.. O deve benimdir." demiş…Tartışma büyümüş, Kufeli Arap itiraz ederek: "Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir", demişse de Şamlı’yı bu haksızlığından vazgeçirememiş…İş Şam Valisi ve Kadı olan Muaviye'ye intikal etmiş… Muaviye; Şam meydanında toplanan halkın huzurunda, Kufe'den gelen tüccar ile deveye sahip çıkan Şamlıyı dinledikten sonra, kararını açıklamış: "Bu dişi deve Şamlınındır!" dedikten sonra; meydanda toplanan Şamlılara dönmüş ve: "Ey cemaat, bu dişi deve kimindir?” diye seslenmiş…Şamlılar hep bir ağızdan bağırmışlar: "Şamlınındır!”

Kufeli şaşkın şaşkın, giden devesinin ardından bakakalırken, Muaviye, adamı yanına çağırmış: "Ey Kufeli, dinle! Sen de ben de biliyoruz ki bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Kufe'ye döndüğünde; gördüklerini Ali'ye aynen anlat ve:
Ey Ali, Muaviye'nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, O ne derse tartışmasız
‘evet’ diyen 10 bin adamı var deyip, ayağını denk almasını söyle!"

İslam’la uzaktan yakından ilgisi olmamasına rağmen; devlete “Din ve Mezhep” olarak giydirilmiş olan Emevi safsatalarını “Din- İslam- Kuran- Sure- Ayet- Hadis Emirleri” olarak algılatılan “Teslimiyetçi” kesime; günümüzde de erkek deveye dişi deve dedirtilmekle birlikte, tabiri caizse “Nice Kufeli’nin Hakkı” bile bile gasbedilmektedir… 27 milyon olan Alevileri ve onların ibadethanemiz dediği “Cemevlerini” yok hükmünde saymak; “Kufeli’nin Hakkını Yer gibi hak yemeyi ve Zulmetmeyi” sürdürmekten başka ne anlama gelir ki ??!!

O halde son sözü Sizler Söyleyin:

Uzun yıllar aynı Cumhurbaşkanıyla, aynı Başbakan’la aynı Milli Güvenlik Kurulunda görev yapmış ve aynı kararların altına birlikte imza koymuş olan 26. Genel Kurmay Başkanı’nın; terör örgütü kurmakla suçlanması ve bu nedenle tutuklanması; tutuklanan Genel Kurmay Başkanına suskun kalan Cumhurbaşkanının ve Başbakanın masumiyetlerini tartışmaya açmaz mı ??!!.. Ve günümüzde de erkek deveye dişi deve demekten zerrece vicdani rahatsızlık duymayan “o Malum” zihniyetin; “Öteki” dediklerinin hukukunu yok saymaları ve sekteye uğratmaları “Kufeli’nin Hakkını Yer” gibi hak yemek ve onlara zulmetmek anlamına gelmez mi?!!

Kimilerine” göre “Kusurları” Atatürkçü, Aydın, Aydınlatmacı, Bilimci, Hukuk Yanlısı, eşitlikçi, yozluğa ve yobazlığa karşı koymak olan Rektörlerin, yazarların, komutanların, siyasetçilerin, gazetecilerin aleyhinde sanal alemde “dijital Suç” üreterek, onları “Özel Yetkili Mahkemeler Marifetiyle” en verimli çağlarında ve yurtlarında, yuvalarında kopararak, sorgusuz, sualsiz hürriyetten yoksun bir şekilde demir kafes arkasında yıllarca tutmaktan zerrece rahatsızlık duymamak; on dört asır önce; Küfeli’nin erkek devesine dişi diyebilen ve söz konusu deveyi “Şamlı taraftarına” gasp ettiren Muaviye’nin politikasını onaylamak ve onun izinden gitmek anlamına gelmez mi ??!!



Evet evet “Yapılan bu zulümler ve hak gaspları başka anlama gelmez” dediğinizi duyar gibiyim… O halde; “Zulüm ve haksızlıklara” suskun kalmamak, tepki vermek ve Muaviye siyaseti güdenlere daha fazla; “Erkek Deveye dişidir” dedirtmemek için neyi ve kimi bekliyorsunuz??!! O halde uyandıysanız, uyandırın !!!

********

Adı geçen kimse (?!) hakkın gaspında

Lanet geçmişine, lanet kendine

Böylelerin “çiğlik” vardır aslında

Lanet geçmişine, lanet kendine

************

Namertlere “Yiğit Kişi” diyenin

Hak yemeye “Hakkın İşi” diyenin

Bilerek erkeğe “dişi” diyenin

Lanet geçmişine, lanet kendine

************

Aracısız” zikrederim duamı



Baykuşa terketmem bülbül yuvamı

Yezitliktir” Muaviye devamı



Lanet geçmişine, lanet kendine

Ali DAL- 08.01.2013-ANYAKYA/HATAY

Serbest kıyafette son nokta!

http://anadolulular.de/s/cc_images/cache_2429201891.jpg?t=1357628455

Adana'da bir ilköğretim okulunda, türban takmayan öğrenci velisini, veli toplantısından dışarı çıkarttılar.

 

Adana’da bir ilköğretim okulunda yapılan veli toplantısında türbanlı olmayan öğrenci velisini dışarı çıkarttılar.



 

Adana’nın Seyhan İlçesi’nde bulunan Lütfiye Kısacık İlköğretim Okulu’nda bir velinin, türban takmadığı için veli toplantısından çıkarıldığı iddia edildi. Türbanlı olmayan öğrenci velisi, din öğretmeni olan sınıf öğretmeni tarafından “Herkes türbanlı, herkes örtülü, sen niye değilsin?” diyerek sınıftan çıkarılmak istendi. Sınıftan çıkmamakta direnen ve bir süre sonra sınıftan çıkarıldı. Durum okul müdürüne intikal etti.



Sultanın Rektörleri… Bekir Coşkun - Haberler 27 Aralık 2012

En az oy alanları rektör yaptılar…Birisi bir oy aldı… Seçildi… Böylece kendi tek oyuyla seçilen ilk ‘seçilmiş’ oldu…

*

AKP belediye başkanıydı… Zümrüt Apartmanı’nın çöküp 92 kişiye mezar olmasından sonra yargılanıp tazminata mahkûm oldu; belediyenin binasına, kamyonuna haciz geldi…Baktılar bu işi biliyor… “Sabahattin Zaim Üniversitesi”ne rektör yaptılar…

*

Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü…

Mimari olarak; Müslümana kubbeden miğfer, camiden süngü yapan Başbakan’a fahri doktora unvanı verdi… Bir de “T cetveli” hediye etti… Üzerinde “Teşriflerinden dolayı şükranlarımızı sunarız” yazılı… Böylece ölçüyü kaçırmakta kullanılan yeryüzünün ilk “T cetveli”nin yaratıcısı oldu…

*

Hacettepe Üniversitesi Rektörü… Üniversitenin girişinde yıllardır bir taş sembol var, üzerinde “Tek kitabı olan insandan korkarım” yazılı… Thomas Aquinas’ın sözü … « Başka kitap okumayan, bağnaz, tutucu insanlardan korkulması gerektiğini » anlatan ünlü bir söz…

Rektörün canı sıkıldı her gördüğünde, Başbakan geldiğinde gözüne ilişirse hani…Yıkıp kaldıramadı da… O da yazının önüne lükstrüm ektirdi ki kapatsın… Su gübre, su gübre…

Lükstrümler büyüdü tam yazıyı kapattı ki… Gece birisi gelip makasla güzelce budadı…

Şimdi yine; su gübre, su gübre…

*

41 rektör buraya sığmaz, neler var…

Bu rektörler işte… Coplanan, gazlanan, dayak atılan, evlerinden alınıp götürülen, yargılanan öğrencileri yerine, Başbakan’ı destekleyen bildiri yayımladılar… Eğitim yıkıldı, yargı bitti, demokrasi çöktü, Cumhuriyet gitti, seslerini çıkaramadılar… 2700 öğrencisi hapishanelerde, ağızlarını açmadılar… 3000 polisle, gazla, copla, dayakla, tekmeyle ODTÜ’ye girdiler, öğrenciler sabah karanlığında evlerinden toplatıldı, o zaman kızdılar işte… Ama öğrencilere… Sultanın rektörleri ne de olsa… Cumhuriyet Gazetesi

* * * *


Yüklə 0,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin