*Van TUYAD-DER Başkanıİbrahim Ete, Bitlis E Tipi Hapishane'ne açık görüşe gittiği için birçok ailenin kendisine para vererek, çocuklarına yatırmalarını istediğini belirtti. Ete'nin iddiasına göre, hapishane yönetimi "kasa limiti dolu" gerekçesi ile paraların hesaplara yatırılmasını kabul etmedi. Bunun üzerine Ete, hapishanende bulunan Cihan Asi, Pelin Yılmaz, Kamile Atabay ve Nazlı Saygın'ın ailelerin verdiği paraları yatıramadı. Böyle bir uygulamayla ilk kez karşı karşıya kaldığını belirten Ete, yapılanın yasal olmadığını söyleyerek, konuyla ilgili olarak Adalet Bakanlığı'na suç duyurusunda bulunacağını dile getirdi. Açık görüşlerde ayda bir hapishanene gittiğini belirten Ete, "Gitmeden önce 6 tutuklunun ailesi bana çocuklarına para yatırmaları için para verdi. Ben de tutukluların hesaplarına para yatırmak istedim. Ancak 2 kişiye para yatırdıktan sonra parayı alan gardiyan bana 'Kasa limitimiz doldu. Bundan sonra para alamayız. Eğer istersen parayı bırak yarın yatırırız. Gelecek ziyarette de dekontlarını sana veririz' dedi. Ben de uygulamayı kabul etmedim. Hatta bazı aileler daha vardı. Onlar da yatıramadan geri döndü. Ayda bir açık görüşlere gittiğimiz için özelikle para yatırmak istediğim Cihan Asi, Pelin Yılmaz, Kamile Atabay ve Nazlı Saygın'ın da bulunduğu birçok tutuklu parasız kaldı. Bu büyük bir hukuksuzluktur. İlk kez böyle bir uygulamayla karşı karşıya kaldık" diye konuştu. (İHD Diyarbakır)
*Dicle Haber Ajansı (DİHA) tarafından hazırlanan, "Ölü mü denir şimdi onlara?" isimli kitap, Van F Tipi Hapishane'ne alınmadı. Hapishanende tutuklu bulanan muhabirimiz Sinan Aygün'e gönderilen kitap, hapishane yönetimi tarafından içeriğindeki haberler ve fotoğraflarda "Örgüt propagandası" yapıldığı iddiasıyla alınmadı. İçeriye alınmayan kitap Aygün'ün ailesine geri iade edildi. Hakkında herhangi bir mahkeme kararı bulunmayan kitapta, faili meçhul cinayetlerin yoğun olarak yaşandığı Batman, Diyarbakır, Van, Urfa, Hakkari, Şırnak, Dersim başta olmak üzere 12 kentten, 51 kadınla yapılmış söyleşiler yer alıyor. (İHD Diyarbakır) *06.04.2011 tarihinde Diyarbakır D Tipi Kapalı Hapishanende başvuran Özgür Yıldırım, şu beyanlarda bulundu: “Yasakçı zihniyetin mimarı olan devlet ve onun ideolojik aygıtı olan ahlaktan yoksun hukuk sisteminin, özgür düşünceye karşı düşmanca tutumu bir kez daha ortaya çıktı. Kürt halkının efsane Çınarı Apê Musa, ahlakî-politik toplum inşasında ışık tutacak birçok eseriyle bilinmektedir. Topluma tutulan bu ışığı söndürmek isteyen bu ışık düşmanları 90’lık Çınar’a tahammül etmeyerek, ışığını karartmak istediler. Adına da “faili meçhul cinayet” dediler. Perde arkasında olanlar ise halkımızın vicdanını kanatan dille şahadetine atıfta bulunmaktadırlar. Oysa 1962 yılında yazdığı “KIMIL” ve 1992 yılında yazdığı “HATIRALARIM” adlı eserlerine tahammül etmediler. Yasaklar zincirine yeni halkalar eklediler. Güneşin çocuklarına hatıra olarak bırakılan bu eserlerinin yasaklanmasının altında imzası olanların Apê Musa’nın adını ağızlarına anmalarına tahammülümüz yoktur. Amed’e gelip oy avcılığı yapmak için Apê Musa’dan bahsedeceksin, Ankara’ya gidip Apê Musa’nın kitaplarını toplatacaksın. Kürt halkı artık bunlara kanmayacak. Bu, Ortadoğu’nun kadim halkı olan Kürt halkına büyük bir hakarettir ve inkârın sürdürülmesidir. Apê Musa’nın “KIMIL” ve “HATIRALARIM” adlı eserleri, 1962 tarihinden bu yana “toplatma kararları” var diye; biz Amed hapishanende bulunan tutsaklara verilmemektedir. Aradan yarım asır geçti ama yasakçı zihniyet hala sürmektedir. Bu yasakçı zihniyete karşı basını ve kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyoruz. Biz, Amed hapishanende bulunan Özgürlük Tutsakları olarak bu yasakçı zihniyeti nefretle kınıyor, bir an önce bu durumun düzeltilmesini bekliyoruz.” (İHD Diyarbakır)
*26.04.2011 tarihinde başvuran İhsan Arslan, şu beyanlarda bulundu: “Kırıkkale F Tipi Kapalı Hapishanesinde bulunan Amcam Mehmet Reşit Arslan’ın hapishanende yaşadığı sıkıntıları belirten mektubunda şunlara yer vermiştir: Kendim siyasi nedenlerle 18 yıldır hapishanende tutulan bir hükümlüyüm. Bunun son 8 yılı aşkın F Tipi cezaevlerinde geçirmiş bulunuyorum. Halen Kırıkkale F Tipi Hapishanesindeyim buraya 2008 Şubatında saldırıya uğradığım Ankara Sincan 2 Nolu F Tipi Kapalı Hapishanesinden bir nevi sürgün olarak getirilmiştim. Saptanmış olan kronik hepatit B hastalığım nedeniyle 1997 yılından beri belli aralıklarla uygun hastanelerde gerekli sağlık kontrollerimi olmaya çalışıyorum. Aynı zamanda sağlıkçı olmam duyarlılığıyla bu kontrollerimi aksatmamaya çalışıyorum. En son Ekim 2010’da burada fakülte hastanesinde yapılan kontrollerde bir doçentin önerisiyle biyopsi gerekebilir diye Ankara’ya sevkim yazıldı. Bu sevk çerçevesinde 17 Şubat 2011’de Ankara 2 Nolu F Tipi Hapishane’ne götürüldüm. Aynı zamanda Kırıkkale Üniversitesi KMYO Bilgisayar Programcılığı bölümü uzaktan eğitim 2. Sınıf öğrencisi oluşum nedeniyle kalmamın uzun sürmesi olasılığına karşılık öğrenimimi gerçekleşmede kullandığım bilgisayar ve kimi ders materyallerimi de beraberimde götürdüm. Gider gitmez bu durumu da oradaki yetkilerle paylaştım. Özetle, Kırıkkale’de olduğu gibi devam zorunluluğu olan öğrenimim için dersler ve bu derslerin uygulaması için gerekli programların yüklü olduğu bilgisayarımdan burada sağlanacak internet olanağı ile birlikte uygun bir yerde hafta içi tatiller dışında her gün gün boyu yararlandırılmam gerektiğini belirttim. Önceleri ‘bilgisayarın olmaz, ancak seni idarenin olanaklarından yararlandırırız’ dediler. İlk günlerde hiç yararlandırmadıkları gibi, daha sonra ‘haftada sadece bir kez bir saat olarak yararlandırırız’ dediler. Ki bunu da hiçbir zaman yerine getirmediler. Başlayacak olan vizelerimle birlikte öğrenimimi bu şekilde sürdürmemin pek olanaklı olmadığını görerek, önce müdürlerle görüşmeye çalıştım. Önceki görüştüklerim öğretmen ve kütüphane memurlarıydı. Bu mümkün olmayınca Bakanlık İnfaz Hakimliği ve savcılığa dilekçelerle başvurdum. Bu sıralarda 23 Şubat günü Numune Hastanesi’ne götürüldüm. O gün hapishanende olmadığım halde hakkımda saat 11.00 ve 14.00 odada slogan attığım, kapıya vurduğum şeklinde tutanak tutulup hakkımda soruşturma açıldığını 25 Şubat günü tebliğ edilen bir yazıyla öğrendim. Konuyla ilgisi olmadığını bildiğim oda arkadaşım da olduğu halde, sadece benim hedef alınmış olmam da düşündürücüydü. Bir ilgim olmadığını belirtip, daha sonra müdürle görüşme yönünde birçok dilekçem olmasına rağmen, kimseyle görüşemediğim gibi, herhangi bir ifade-savunmam dahi alınmadan ileriki günlerde Disiplin Kurulu’nun verdiği 45 günlük iletişim cezası yazısı iletildi. Bunun üzerine gerekli yerlere suç duyurusunda bulundum. Hem aksatılan öğrenimim, hem bu konuda. Tabi orada tutulduğum süre boyunca kimi istisnalar dışında dilekçelerimin çoğuna cevap alamadığım gibi, akıbetlerini de öğrenemedim. Yine F Tipi kantinlerinden temin ettiğim eşyalarım yanıma verilmediği için yararlandırılmadım. Daha fazla kalmamak için kimi hastane sevklerimi de iptal ederek, dönmek için uğraştıysam da ancak 5 Nisan’da dönebildim.” (İHD Diyarbakır) *İran'da idam edileceği belirtilen Kürt siyasetçi Şêrko Maarifi'nin idam kararının durdurulması için Erzurum H Tipi Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan siyasi tutsaklar tarafından İran Başkonsolosluğu'na gönderilmek üzere hazırlanan faksa hapishane idaresi el koydu. Konuya ilişkin İHD Diyarbakır Şubesi'ne mektup ile başvurarak hukuki yardım talebinde bulunan siyasi tutsaklar, hapishanende bulunan ve müebbet alan 3 hükümlü tarafından hazırlanan fakslara hapishane idaresinin komik bir gerekçe ile el koyduğunu belirterek, "Güya İran Cumhuriyeti devletinin iç işleyişlerine karışıyormuşuz" diye kaydetti.Tutsaklar, mektupta ayrıca daha önce de yaşamını yitiren bir arkadaşlarının ailesi için hazırladıkları ve gönderilmesini istedikleri başsağlığı faksına da hapishane idaresinin keyfi bir tutum ile el koyduğunu belirtti. Hapishane idaresinin uygulamalarına itirazda bulunduklarını, fakat iç hukukun tamamen tükendiğine dikkat çekilen mektupta, tutsaklar konuyu AİHM'e taşıyacakları kaydetti. .” (İHD Diyarbakır) *Diyarbakır D Tipi Kapalı Hapishanesinde tutuklu bulunan Ahmet Doğu'nun ailesi, çocuklarının istemi üzerine Kürt Bilge Musa Anter'in "Kımıl" ve "Hatıralarım" adlı kitaplarını hapishanene götürdü. Ancak kitaplar "toplatma kararı olduğu" gerekçesiyle hapishane idaresi tarafından içeri alınmadı. Konuya ilişkin hapishanende bulunan tutuklular adına İHD Diyarbakır Şubesi'ne başvuran Özgür Yıldırım, yasakçı zihniyetin mimarı olan devlet ve hukuk sisteminin özgür düşünceye karşı düşmanca tutumunun bir kez daha ortaya çıktığını söyledi. Apê Musa'nın kitaplarının hapishanene alınmadığını belirten Yıldırım, başvurusunda şunlara yer verdi: "Kürt halkının efsane çınarı Apê Musa, ahlaki, politik toplum inşasında ışık tutacak birçok eseriyle bilinmektedir. Topluma tutulan bu ışığı söndürmek isteyen bu ışık düşmanları, doksanlık çınara tahammül etmeyerek ışığını karartmak istediler. Adına da 'faili meçhul cinayet' dediler. Perde arkasında olanlar ise, halkımızın vicdanını kanatan dille şahadetine atıfta bulunmaktadırlar."Musa Anter'in 1962 yılında yazdığı 'Kımıl' ve 1992 yılında yazdığı 'Hatıralarım' adlı eserlerine tahammül edilemediğini vurgulayan Yıldırım, "Güneşin çocuklarına hatıra olarak bırakılan bu eserlerin yasaklanmasının ardında imzası olanların, Apê Musa'nın adını ağızlarına almalarına tahammülümüz yoktur. Amed'e gelip oy avcılığı yapmak için Apê Musa'dan bahsedeceksin, Ankara'ya gidip Apê Musa'nın kitaplarını toplatacaksın. Kürt halkı artık bunlara kanmayacak. Bu Ortadoğu'nun kadim halkı olan Kürt halkına büyük bir hakarettir ve inkârın sürdürülmesidir" diye kaydetti.Aradan yarım asır geçmesine rağmen yasakçı zihniyetin halen sürdüğünü belirten Yıldırım, başvurusunu şu sözlerle sonlandırdı: "Bu yasakçı zihniyete karşı basın ve kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyoruz. Biz Amed Hapishanesinde bulunan özgürlük tutsakları olarak bu yasakçı zihniyeti nefretle kınıyor, bir an önce bu durumun düzeltilmesini bekliyoruz." (İHD Diyarbakır) *Adıyaman Açık Ceza İnfaz Kurumu'nda bulunan hükümlü ve tutuklular yaşadıkları sorunlara ilişkin ajansımıza mektup gönderdi. Hükümlü ve tutuklular, kendilerinin hapishanende bulunan el işi atölyelerinde çalıştıklarını ve dışarıdan aldıkları sipariş ile malzemeler üreterek, hapishanende kendi ihtiyaçlarını karşıladıklarını kaydetti. Son 1 hafta içerisinde hapishane yönetiminin yaptıkları el işlerine ilişkin baskılarının arttığını belirten tutuklu ve hükümlüler, yönetimin sarı, kırmızı ve yeşil iplere el koyarak, bunlardan herhangi bir malzeme üretmelerini engellediğini belirtti. Hapishane müdürünün kendilerine, "Bu renkler yan yana hiçbir üründe olmayacak" dediğini kaydeden tutuklu ve hükümlüler, kendilerine dışardan gelen siparişlerin bu renkten olduğunu ancak yönetimin politik yaklaşarak kendilerini bastırmaya ve kimliklerini yok saymaya çalıştığını kaydetti. Tutuklu ve hükümlüler, hapishane yönetimine el işlerini yapmak zorunda olduklarını; çünkü ekonomik olarak gelire ihtiyaçlarının olduğunu söylemelerine rağmen, müdürün kendilerine "Aç kalsanız dahi bu renkler olmayacak" diyerek malzemelerine el konduğunu kaydetti. (İHD Diyarbakır) *Malatya E Tipi Hapishanesinde yaşadıkları hak ihlallerini duyurmak için yakınları aracılığı ile bir açıklama yapan tutuklu ve hükümlüler, 10 kişilik hücrelerde 25 kişi kalmaya zorlandıklarını ve bir yatakta 3 kişi yatmak zorunda kaldıklarını söyledi. Herşeyin yasak olduğu hapishanende yasal yayın olan Azadiya Welat gazetesi ve Bejan Matur'un "Dağın Ardına Bakmak" adlı kitabı toplatma kararı olmamasına rağmen tutuklulara verilmediğini ifade eden tutuklular, günlük gazetelerin ise düzenli verilmesi gerekirken haftada sadece iki gün verildiğini belirtti. "Bu hapishanende neredeyse nefes almak bile yasak hale geliyor" diyen tutuklular, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan siyasi hükümlü Ömer Hayri Konar'ın tek kişilik koğuşta tutulması gerekirken hapishanende tek kişilik koğuş bulunamadığı gerekçesiyle yaklaşık 10 gündür havalandırma sorunu olan hücrede tutulduğunu belirtti. Açıklamada, Konar'ın Adalet Bakanlığı'na nakil için başvuru yapılmasına rağmen başvurusunun reddedildiği belirtildi. (27.05.2011/DİHA)
*Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu'nun "KCK davası" kapsamında tutuklu bulunan Urfa adayıİbrahim Ayhan'a, Urfa E Tipi Hapishane yönetimi düşündürücü bir ceza verdi. "Sayım düzenine geçmediği" iddiasıyla hapishane idaresi tarafından hakkında soruşturma başlatılan Ayhan'a Urfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 3 ay iletişim haklarından men cezası verildi. Alınan karar doğrultusunda, Ayhan'ın seçmenlerine selam göndermesi, ailesi ile görüşmesi, telefon açması, mektup yazması yasaklandı. (27.05.2011/DİHA) *Van F Tipi Hapishanesinde kapalı görüşte aileleriyle Kürtçe konuşan 3 tutukluya "A Takımı" denilen ekip tarafından müdahale edilirken, Kürtçe konuşan tutuklulara spor ve hücre cezaları verildi. Van F Tipi Hapishanende PKK davasında tutuklu bulunan Hamdi Kılınç, İskan Aksaç ve Aydın Akış, geçen hafta yaşanan olay hakkında aileleri aracılığıyla açıklama yaptı. Kapalı görüşte Kürtçe konuştukları için hapishanende gardiyanlar tarafından müdahale edildiğini belirten tutuklular, "Biz ailelerimizle Kürtçe olarak konuştuğumuzda ilk olarak bir gardiyan gelip bizi uyardı. Biz de konuşmaya devam edince hapishanende özel olarak yapılandırılan müdahale takımı geldi. Gelip direk görüşmemizi kesmek istedi. Biz engel olunca saldırı yapıldı ve darp edildik" dedi. Tutuklular, yapılan saldırıdan sonra kendilerine hücre ve spora çıkmama cezaları verildiğini dile getirdi. (03.02.2011/DİHA) *Komeleya Jinên Dengbêj Derneği'nin, Kürtçe, Türkçe, Arapça ve İngilizce Van M Tipi Kapalı Hapishanesinde konser vermek için Van Cumhuriyet Başsavcılığı'na yaptığı başvuru, "Devlet dairelerinde Kürtçe konuşmak yasaktır" gerekçesiyle reddedildi. Konuya ilişkin dernek binasında açıklama yapan Dengbêj Elif Çiftçi, Kürtçe'nin cezaevlerinde serbest edildiği düşüncesiyle Van M Tipi Kapalı Hapishane'ne dört dilde konser vermek için başvurduklarını ancak başvurularının Cumhuriyet Başsavcılığı'nca reddedildiğini belirtti. Konser talebi ile gittikleri hapishane yetkililerinden olumu yanıt aldıklarını söyleyen Çiftçi, tüm hazırlıklarını yaptıklarını ancak konsere iki gün kala konserin iptal edildiğinin kendilerine aktarıldığını ifade etti. Konserin iptal edilmesinden dolay Van Cumhuriyet Başsavcılığı'yla görüşme yaptıklarını belirten Çiftçi, yaptıkları görüşmede savcının kendilerine konserin iptal etme gerekçesini "Devlet dairelerinde Kürtçe konuşmak yasak" şeklinde açıkladığını söyledi. "Kürtçe yasak" gerekçesi ile konserin iptal edilmesini anlamadığına dikkat çeken Çiftçi, "Başbakan neden durmadan cezaevlerinde Kürtçe'nın serbest edildiğini söylüyor? Devlet Tiyatroları nasıl oluyor da Kürtçe oyun oynanabiliyor? Devletin resmi kanalı TRT'ye bağlı TRT Şeş niye var? Neden sıklıkla Şivan Perwer'in Türkiye'de konser verileceği söyleniyor? Bunlar varken konserimize izin verilmesinin engellenmesi açılım politikalarıyla kim nasıl izah edebilir?" diye sordu. (26.02.2011/DİHA) *Attıkları sloganlar ile protesto eden Bingöl M Tipi Kapalı Hapishanesinde bulunan PKK'li tutuklular hakkında soruşturma açıldığı öğrenildi. Tutukluların yakınları tarafından verilen bilgilere göre, geçen hafta meydana gelen protesto gösterisinin ardından hapishane idaresi soruşturma açtı. Soruşturma kapsamında ifadelerine başvurulmak istenen tutuklu ve hükümlüler, ifadelerini Kürtçe’nin Kurmancî ve Zazakî lehçeleri ile yapmak istedi. Tutsakların bu kararına karşı hapishane idaresinin ikinci bir soruşturma açtığı bildirildi. (28.02.2011/DİHA) *02.05.2011 tarihinde Siirt E Tipi Kapalı hapishanende bulunan Erdoğan Uçar, Mehmet Cengiz ile Cahit Ayaz mektupla şubeye başvuruda bulunarak şu beyanlarda bulundular. “Dilimiz hapishanende halen yasaklı olduğunu ifade etmek istiyoruz. Kürtçe yazdığımız mektuplar ile gelen mektuplarımız tercüman yok gerekçesiyle el konuluyor. İnfaz hâkimliğinde yaptığımız itirazlara karşılık hâkimlik tarafından alınan ifadelerimiz tıkır tıkır çeviren idare personeli mektuplarımız söz konusu olduğunda ortalıkta görünmemektedir. Özcesi Kürtçe’nin hapishanende halen yasaklı olduğunu söylüyoruz.” (İHD Siirt)
*Geçmişte Kürtçe çıkan dergi ve gazetelerin "Bilinmeyen dil", "Tercüman yok", "Sakıncalı" gibi sudan gerekçelerle birçok hapishanende keyfi olarak engellenmesine yeni bir örnek de Siirt E Tipi Kapalı Hapishanesinde eklendi. Hapishanende mahkûmlara gönderilen Kürtçe mektupların "tercüman yok" gerekçesiyle verilmediği ortaya çıktı. Tutuklu ve hükümlülerin de yazdığı mektuplar yine aynı gerekçeyle gönderilmeyerek, kendilerine iade ediliyor. Siirt hapishanendeki bu uygulamanın boyutları ise tutsaklar adına Cahit Ayaz, Mehmet Cengiz, Erdoğan Uçar'ın yazdığı mektup ile ortaya çıktı. TRT 6'nın 24 saat Kürtçe yayın yaptığı ve aynı isimde bir radyonun da yayında olduğu bir dönemde hapishanende anadilleriyle iletişim kuramadıklarını belirtti. Kürtçenin halen hapishanende yasaklı olduğunun altı çizilen mektupta, yasağın 12 Eylül literatüründe "ret" bugün ise "tercüman yok" şeklinde tezahür edildiği belirtildi. Kürtçe yazılan mektuplara tercüman olmadığı gerekçesiyle el konulduğu belirtilen mektupta, "Gelen mektuplarımıza el konuluyor. Tüm bunlarla beraber Siirt'te üniversitede maddi sıkıntılar yaşayan ve bu işi yapabilecek yüzlerce genç varken, bu uygulamanın adına 'tercüman sorunu' demek ve buna inanılmasını beklemek saflık olur" ifadeleri yer aldı. Tutsakların yazdığı mektupta infaz hâkimliğinde yaptıkları itirazlara karşılık hakim tarafından alınan ifadelerini serbest çeviren personelinin bulunduğunu ancak, mektupların tercümesine geldiğinde kimsenin ortalıkta gözükmediği kaydediliyor. Mektupta şunlar belirtildi: "Eğer ailelerimize yazdığımız mektuplardan bile mahrum bırakılıyorsak, annemizle arkadaşlarımızla kendi dilimizle özlemlerimizle hayallerimiz bile engelleniyorsa demek ki, koca bir safsatadır. Kürtçe Cumhuriyet tarihi boyunca özgürleşmedi, özgürleştiği ya da yasakların kaldırıldığının doğru olmadığını karşılaştığımız engellemelerden biliyoruz. Yasaklar bugün 12 Eylül literatürüyle değil de AKP'nin kurnaz ve sinsi literatürüyle sürüyor. Biz tüm bunlara rağmen hiç bir zaman anadilimiz üzerindeki baskı ve yasakları kabul etmeyeceğiz." (İHD GM) *03 Ocak günü başvuruda bulunan Beyhan Aktaş eşi Murat Aktaş’ın (1975) 13.12.2010 tarihi itibariyle zorunlu olarak Edirne F Tipi hapishanene sürgün sevk edildiğini belirtmiştir. Hapishane yönetimi tarafından uygulanan baskılara karşı verilen tepkilerin çeşitli disiplin cezalarıyla karşılık bulduğunu söyleyen Beyhan Aktaş halen açık- kapalı olmak üzere görüş cezası uygulandığını belirtmiştir. (İHD İSTANBUL) *10 Ocak günü mektupta Özkan Gerçek, hapishanende kendisinin ve bir grup arkadaşının henüz kesinleşmemiş cezaların keyfi ve hukuksuz bir şekilde uygulamaya konulduğunu belirtti. Bu bağlamda, Sadık Kan’ın 3 gün hücre, Özkan Gerçek’in 1 ay görüş ve 14 tutsağın 1 ay etkinlikten men cezası uygulanmaya başladığını ifade etti. Ayrıca infaz hâkimliğinin lehte karar vermiş olmasına rağmen açık görüşte fotoğraf çektirmelerinin engellendiğini ve 45/1 nolu genelge gereği 10 kişinin haftada 10 saat sohbet etme haklarının verilmediğini belirtti. (İHD İSTANBUL) *10 Ocak günü Suat Çalışkan, Nuri Avcı ve Emin Çiçen’in derneğimize ulaşan mektubunda, yazılan mektupların birçoğuna el konulduğu ve yırtıldığı, Haydar Ali Ak’ın kurduğu ekiple fiziksel işkenceyi olağan hale getirdiği dile getirildi. Çalışkan, Avcı ve Çiçen, rutin dışı baskın aramaların, zorla oda değiştirmelerin, sözlü ve fiili tacizlerin artarak devam ettiğini belirttiler. Bunun dışında, sohbet haklarının engellendiğini, kurslara çıkarılmadıklarını, havalandırma haklarının verilmediğini, sağlık haklarının ihlal edildiğini, yazdıkları dilekçelerin yerlerine ulaştırılmadıklarını ya da aleyhlerinde sonuçlandırdıklarını ifade ettiler. (İHD İSTANBUL) *12 Ocak günü Kırıkkale F Tipinde kalan Behçet Adanmış’ın derneğimize ulaşan mektubunda, haberleşme hakkının ihlal edildiğini, aylardır telefon evrakları daha önce kaldığı Kırklareli Hapishanenden gelmediği için ailesine telefon açamadığını ifade etti. (İHD İSTANBUL) *9 Şubat günü başvuruda bulunan Pamuk Yıldız: “ Oğlum Resul Yıldız (1980) ile 09.02.2011 günü yaptığım telefon görüşmesinde oğlum ve arkadaşlarının odalarına asker ve A takımı denilen bir ekip girip hepsini ölümle tehdit ederek, özel eşyalarını dağıttığını söyledi. Hepsini ayrı ayrı odalara koymuşlar, iletişim ve hücre cezası verilmiş. Oğlum kendi ve arkadaşlarının hayatından endişe duyduğunu söyledi. Ben de endişe duyuyorum. A takımı dedikleri ekip sürekli tahrik ve taciz ediyormuş” dedi. (İHD İSTANBUL)
*19 Mart günü, tutuklu İbrahim Eker'e Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın Kürtçe ve Türkçe olarak basıp TBMM'de milletvekillerine dağıttığı ünlü Kürt şair Ehmedê Xanî'nin ünlü eseri Mem û Zîn, Sincan 2 No'lu F tipi Eğitim Kurulu'nca 'sakıncalı' bulunarak verilmediği öğrenildi. (İHD İSTANBUL)
*25 Mart günü, Ergenekon soruşturması kapsamında Gazeteci Ahmet Şık’ın tutuklanmasına neden olan, henüz basılmamış kitabı İmamın Ordusu’nun taslağının bir örneğinin olabileceği şüphesiyle Ahmet Şık’ın Silivri L Tipi Hapishanesindeki koğuşunun arandığı öğrenildi. Arama sonrasında kitabın taslağının koğuşta bulunamadığı fakat bazı fotoğraflara el koyulduğu bildirildi. (İHD İSTANBUL) *25 Mart günü ulaşan mektupta, Edirne F Tipi Hapishanesinde kalan Zeynel Firik, posta yoluyla adıma gönderilen Özgür Gelecek, Halkın Günlüğü gazeteleri ve “ Düşleri Gerçeğe Dönüştürmek” adlı kitabı hakkında toplatma kararı olmamasına rağmen, hapishane eğitim kurulu tarafından sakıncalı bulunarak verilmediğini ifade etti. (İHD İSTANBUL)
*4 Nisan günü ulaşan mektupta, Edirne F Tipi Hapishanesinde kalan Ahmet Türk, Engin Mısır, Bayram Aslanoğlu, Lütfi Yavuzaslan, Süleyman Süle, Nasrettin Merter, Mahmut Filiz, Ender Arslan, Abuzer Doymaz, Vahdettin Şahin, M.Nesih Aslan, Kürşat Fırat Vural, Hakan Yılmaz, Faruk Kızılkaya, Ercan Marhan, Onur Kapar, Velat Siner, Barış Mete, İrfan Ataş, Adem Orhan, Tekin Beyhan, Sabri Deniz, Metin Güler, Cahit Abukan, Mikail Yazıcı, Yıldırım Turgut, Muhittin Çeter, Erhan Arslan, Ekrem Aktürk, Murat Güran, İlhan Aslansoy, Onay Yürüklü, Hasan Kızılkan, Sabır Alabalık, Mahsum Atak, Mazlum Dikmen, Servet Akdeniz, Hakan Aşık, açlık grevinde olduklarını, tecrit uygulamasıyla ilgili bu güne kadar bütün devlet kurumlarına yaptıkları başvuruların sonuçsuz kaldığını, aileleri görüşe geldiğinde üstlerini çıkarmalarının istendiğini ve kötü muameleye maruz kaldıklarını, Azadiya Welat gazetesinin sadece haftada bir kere verildiğini, dışarıdan yollanan Kürtçe yayınların ancak 2-3 ay sonra ellerine geçtiğini, 10 saat olan ortak alan haklarının keyfi olarak 3 saate indirildiğini, yazdıkları Kürtçe savunmalara hapishane yönetiminin el koyduğunu bildirdiler. (İHD İSTANBUL)