el-HÂV[ li'l-FETÂVÎ
BİBLİYOGRAFYA :
Ebû Bekir er-Râzî, el-Hâuî ft'Hıb. Haydarâ-bâd 1955,1,1-2,11,30,38,210; II, 81; V, 11,30, 38 vd.; a.mlf.. Resâ'ii febefiyye (nşr. P Kraus), Kahire 1939 -»■ Beyrut 1982, s. 109-110; İbnü'n-Nedîm, el-Fthrİst (Teceddüd), s. 357; Beyhakî, Tetimme, s. 8; İbnü'l-Kıftî, İhbârü'l-, s. 178, 180; İbn Ebû Usaybia. 'Üyûnü'l-enbâ\ s. 420-421, 423-424; Mahmûd Necmâbâdî. Mü-'eliefât u Muşannefât-ı Ebû Bekir Muhammed b. Zekeriyyâ Râzî, Tahran 1339 hş., s. 9-38; Sarton. Introduction, I, 609; Elbîr Zekî İskender, A Catalogue of Arabic Manuscripts on Me-dicine and Science in the Wetcome Historicat Medical Lİbrary, London 1967, s. 1-2, 30-32; a.mlf., "er-Râzî ve mihnetü't-tabîb", el-Meşrik, XLIV, Beyrut 1960, s. 475-476; a.mlf.. "T^hki-ku fi sinni'r-Râzî cinde bed'i iştiğalih bi't-tıb", a.e., XLIV (1960), s. 173-175; Sezgin, GAS, III, 278-281; Utlmann. Die Medizin, s. 130-131; S. Pines, "al-Razi", DSB, VI, 323, 325-326; M. Meyerhof. "Thirty-three Clinical Observatİons by Rhazes(circa900AD)", /S/S,XXIII(1935), s. 321-356, ayrıca bk. Arapça metin, s. 1-14; Hâşim el-Vetrî. "Mümeyyizâtü tıbbi'r-Râzî", MMİlr., IV (1375/1956). s. 392-393; Esin Kahya. "Studies of Rhazes Medical Heritage", Mustim Wortd League Journal, 1X/1, Mekke 1981, s. 56-59; Abdülemîr el-A'sam, "Ebû Bekir er-Râzî", Meu-sû'atü't-hadâreti'l-istâmiyye. Amman 1989, s. 47. i—ı
İRİ Esin Kahya
el-HÂVÎ li'l-FETÂVÎ ~"
Süyûtî'nin
(ö. 911/1505)
fetvalarını bir araya getiren eser.
Çeşitli ilim dallarına ait fetva ve görüşleri içermesi bakımından ansiklopedik bir çalışma mahiyeti arzeden eser, diğer benzerleri gibi günlük hayatta karşılaşılan veya tartışılan meseleleri ele alması bakımından devrinin dinî anlayışını, toplumsal yapısını ve sosyo-kültürel değerlerini yansıtmaktadır.
Mukaddimesinde bildirdiği üzere Süyû-tî bu eserinde fetvalarından Önemli gördüklerini ve çetin meselelerle ilgili olanlarını ilim dallarına göre sırasıyla "fürû-i fıkıh, usûl-i fıkıh, tefsir, hadis, akaid-ke-lâm. tasavvuf, nahiv" ana başlıkları altında toplamış ve fetvaları soru-cevap şeklinde düzenlemiştir. Eserin yaklaşık yarıya yakın kısmını teşkil etmekte olan fürû-i fıkıhla ilgili fetvaların tertibinde klasik fıkıh eserlerindeki kitab ve bab sistematiğinin korunduğu görülür. Bu bölüm. Tekrûr bölgesinden yöneltilen sorulara dair fetvaları ihtiva eden "Fethu'l-matla-bi'l-mebrûr fi'1-cevâb ani'1-es'ileti'l-vâri-de mine't-Tekrûr" başlıklı kısımla sona er-
533
el-HÂVÎ li'l-FETAVÎ
mektedir. Bu sorular 898 (1493) yılında sorulduğuna göre eser daha sonraki bir tarihte tamamlanmış olmalıdır. Ayrıca müellif, kendisine yöneltilen bazı sorular hakkında müstakil risaleler kaleme almış ve bunları özel isimlerle adlandırarak ilgili bölümlere koymuştur. Faydalanılan eserlerin çeşitliliği, delillerin bolluğu ve değerlendiriliş biçimi dikkate alındığında sayılan yetmiş dokuzu bulan ve her biri müstakil bir eser olan bu risalelerin ve diğer fetvaların titiz araştırmalar sonucunda ortaya çıktığı anlaşılır. Fetvaların kaynakları başta Kur'an ve Sünnet olmak üzere sahabe, tabiîn, tebeu't-tâbiîn görüşleriyle Şâfıî fıkhının temel kitapları ve çeşitli ilim dallarına ait birçok eserden oluşmaktadır. Özellikle hadise dair bölümde zaman zaman atıfta bulunulan hadislerin sened ve metin tenkitleri yapılırken diğer fetvalarda zorunlu olmadıkça ulemânın görüşleri, bunların kaydedildiği eserler ve delilleri verilmemekte, genelde kısa bir cevapla yetinil-mektedir. Bu da eserin sistematiğinde düzensizliğe yol açmaktadır. Zaman zaman fetvalarının sonunda "fâide" ya da "tenbîh" başlıkları altında faydalı bilgilerin verildiği, bazı fetvaların "fasıl" ve "fer'"lere ayrıldığı, bazan da "hatime" ile noktalandığı görülür. Yer yer soru veya cevapların ya da her ikisinin manzum şekilde olması da esere ayrı bir özellik kazandırmaktadır.
Şâfıî mezhebine mensup olmasına rağmen başta dört mezhep imamı olmak üzere sahabe ve tabiînden itibaren Selef müctehidierinin görüşlerine yer vermesi yanında bazan yeni ictihadlarda da bulunması Süyûtî'nin kayıtsız bir mezhep bağlısı olmadığını göstermektedir. Bazı meselelerde Şâfiîler'in diğer mezhep imamlarına uyabileceğini söylemesi de bunun delilidir (meselâ bk. I, 117). Ona yöneltilen bazı sorulardan anlaşıldığı kadarıyla bu özelliği halk tarafından bilinmekte ve mezhebindeki meşhur kavle göre değil kendi içtihadına uygun olarak fetva vermesi istenmektedir (meselâ bk. I, 17). Gerek İmam Şafiî ve talebelerinin gerekse sonraki âlimlerin görüşlerini verirken bunlar üzerinde değerlendirmelerde bulunarak fetvaya uygun tercihler yapması da Süyûtî'nin ilmî kudretini yansıtmaktadır. Fürû-i fıkıh dışındaki ilim dallarına ait çeşitli meselelerdeki görüşleri ise bu sahalarda da devrinin otoriteleri arasında yer aldığını göstermekte,
534
bazı meselelerde meşhur hocaları ve çağdaşları ile ciddi tartışmalara girmektedir. Çeşitli kütüphanelerde yazma nüshaları bulunan eser basılmıştır (l-II, Kahire 1351-1352, 1353; MI, Beyrut, ts.).
BİBLİYOGRAFYA :
Süyûtî, el-Hâuî li'l-fetâoî, Beyrut, ts. (Dârü'l-Kitâbi'l-Arabî), l-ll; Brockelmann. GAL Suppl. II, 188; A. S. Fulton - M. Lings, Second Supple-mentary Catalogue ofArabic Printed Books in the British Museum, London 1959, s. 49-52; Ahmed eş-Şarkâvî İkbâl, Mektebetü'l-Celâl es-Sûyûfî, Rabat 1397/1977, s. 173; Âyide İbrahim Nusayr, el-Kütübü'l-cArabiyye ellett nüşiret fî Mışrbeyne'âmey 1926-1940, Kahire 1980, s. 15; Muhammed ez-Zühaylî. "İshâmü's-Süyûtî bi'1-iftâ"1, et-Türâşü'l-cArabî, X1U/5Î, Dımaşk
1993, s. 123-136. rr-i
\m Cengiz Kallek
el-HÂVİ'1-KEBÎR
Mâverdî'nîn
(ö. 450/1058)
Şafiî fıkhına dair eseri.
L J
Bazı yazma nüshaları ile (meselâ bk. Dârü'l-kütübi'l-Mısriyye, Fıkhü'ş-Şâfiî, nr. 82, 189; Dârü'l-kütübi'l-kavmiyye, Fık-hü'ş-Şâfiî, nr. 962; TSMK, III. Ahmed, nr 769) kaynakların çoğunda (İbn Mâkûlâ,
ı, mı; iumu ı-uevzı , vııı, ıvy; idKUl, AV,
54; Ibnü'1-Esîr, IX, 651; İbn Hallikân, IH, 282; Sübkî, V, 267) müellifin mukaddimede belirttiği gibi el-Havî adıyla kaydedilen eser, bir kısım kaynaklarda el-Hâ-vi'1-kebîr (Yân'î, [|], 72; Keşfü'z-zunûn, I, 628) olarak geçmektedir. Eserin el-Hâ-vİ'I-kebîr şeklinde tanınması, müellifin el-Hâvî yahut el-Hâvi'ş-şağir adında başka bir kitabının bulunabileceği ihtimalini düşündürüyorsa da kaynaklarda bunu doğrulayan herhangi bir bilgiye rastlanmamaktadır. Mustafa es-Sekkâ, Mâ-verdî'nin bu eseriyle bunun özeti mahiyetindeki el-İknâc adlı kitabını birbirinden ayırt etmek için öncekine el-tîâvi'l-kebîr denilmiş olabileceğini ileri sürmektedir {Edebü'd-dünyâ ue'd-dîn, naşirin mukaddimesi, s. 7). Ancak daha sonraki müelliflerin, Şâfıî hukukçularından Nec-meddin el-Kazvînî'nin aynı adı taşıyan muhtasarını Mâverdî'nin eserinden ayırt etmek için onu "es-sagir", Mâverdî'nin kitabını da "el-kebîr" sıfatıyla nitelendirmiş olmaları daha kuvvetli bir ihtimaldir. Mâ-verdî, mukaddimede belirttiğine göre bu eserini İmam Şafiî'nin talebesi Müzenî'nin (ö. 264/878) el-Muhtaşar'ına şerh olarak kaleme almış ve mezhepteki görüş ve İhtilâfları ayrıntılı bir şekilde kapsama-
sini umarak kitabına el-Hâvî adını vermiştir. Bununla beraber onun bu ismi, Ebû Ahmed İbnü'l-Kâdî'nin Müzenî'ye 3\tel-Câmicu'l-kebîr'e dayanan el-Hâvî adındaki kitabından almış olduğu da kaydedilmektedir (İbn KâdîŞühbe, I, 132).
Müellifin bir şerh olduğunu belirtmesine rağmen eser, temel metinler üzerine yapılan ve genellikle kelime ve cümleleri açıklayan klasik şerhlere benzememektedir. Umumi fıkıh kitaplarının tertibine uygun olarak düzenlenen eser "kitap" ve "bab"lardan sonra "mesele" ve "fasıl" şeklinde alt başlıklara ayrılır. Mesele başlığı altında el-Muhtaşar'\n ibaresinden İmam Şafiî'nin görüşü tamamen veya kısmen verildikten sonra konu etraflı şekilde ele alınır. Zikredilen fıkhî hükümlerle ilgili âyet ve hadisler kaydedilip istidlal yönleri belirtilir ve mesele hakkında oluşan icmâ veya sahabe ve tabiînin görüşleri nakledilir. Söz konusu meseleye dair İmam Şafiî'nin birbirinden farklı iki görüşü bulunuyorsa bunlar ayrı ayrı zikredilir. Müellif daha sonra diğer Şafiî hukukçularının görüşlerini nakleder ve bazan muhalif görüşler içinde tercih edilen görüşe işarette bulunur, bazan da sadece bu görüşü bildirir. Zaman zaman muhalif görüşler arasında tercihini de belirten Mâverdî, İmam Şafiî'nin görüşüne aykırı bir sonuca vardığında onun yorumunu kendi tercihine uygun olarak te'vil eder. Ayrıca Hanefî. Mâlikî, Hanbelî ve Zahirî mezheplerine ait görüşleri de delilleriyle birlikte zikreder. Ancak sonunda Şâfiîler'in delillerini kaydederek karşıt delilleri çürütür. Delil olarak kullandığı hadisleri belli bir metoda bağlı kalmadan yerine göre metin veya anlam olarak nakleden müellif, faydalandığı kaynaklara atıfta bulunurken bazan eser ve müelliflerin isimlerini birlikte verir, bazan da sadece birini kaydeder.
Mâverdî'nin kaynakları başta Kur'an ve Sünnet olmak üzere sahabe, tabiîn, te-beu"t-tâbiîn sözleriyle İmam Şafiî'nin ve ondan sonra gelen hukukçuların eserleridir. Şafiî'nin el-Üm ve el-İmlâ* adlı kitapları, Müzenî'nin el-Câmicu'î-kebîf\, Taberî'nin CdmiV/-beyön'ı, Ebû Ali et-Taberfnin el-İfşâh'ı, Merverrûzî'nin ei-Câmi\ İbn Kuteybe ve Ebû Ubeyd Kasım b. Sellâm'ın Garîbü'l-hadîş'\en bunlardan bazılarıdır.
el-Hâvî, Şafiî fıkhının en hacimli eserlerinden biri olması yanında sahabe ve tabiîn ile dört mezhebin ve mezhepleri
ortadan kalkan Evzâî. Süfyân es-Sevrî, İbn Ebû Leylâ, İbn Cerîr et-Taberî gibi âlimlerin görüşlerini ihtiva etmesi bakımından büyük önem taşır. Bu sebeple Mâverdî'den sonra gelen Şafiî hukukçuları el~Hâvîy\ önemli bir kaynak olarak değerlendirip eserlerinde ondan sıkça nakiller yapmışlardır. Mâverdî eserinde genellikle anlaşılabilir bir üslûp kullanmış, muğlak gördüğü birçok lafzı gerektiğinde şiirlerden örnekler vererek açıklamıştır.
Çeşitli kütüphanelerde çok sayıda yazma nüshası bulunan el-Hâvî'ri\n {Ede-bü'l-kâdî, naşirin mukaddimesi, 1, 46; el-Mu.da.rebe, naşirin mukaddimesi, s. 100-101) Kahire Dârü'l-kütübi'l-Mısriyye'de kayıtlı bulunan (Fıkhü'ş-şâfiî, nr. 82) ve yirmi üç cüzden oluşan tamama en yakın nüshasının birinci cüzü ile diğer bir kısım cüzlerin bazı yerleri eksiktir.
ei-ffâvfnin bazı bölümleri zaman zaman tahkik edilip neşredilmekteyken eser, Ali Muhammed Muavvez ve Âdil Ahmed Abdülmevcûd tarafından İmam Şafiî. Müzenî. Mâverdî ve eseri hakkında bilgilerle, Ebû Mansûrel-Ezherî'ninMu/ı-taşarü'l-MüzenTde geçen garîb ve nâdir kelimelere dair ez-Zâhir iî ğarîbi el-fâzi'ş-Şâfi'î adlı eserine yer verdikleri mukaddime cildiyle beraber on dokuz cilt olarak yayımlanmıştır (Beyrut 1414/i 994). Ayrıca Mekke Ümmülkura Üniversitesi doktora ve yüksek lisans öğrencileri tarafından neşre hazırlanan el-Hâvî (kitabın çeşitli bölümlerini neşre hazırlayanların bir listesi için bk. Râviye bint Ah-med'in mukaddimesi, 1, 58-59) yirmi dört cilt halinde basılmıştır (Beyrut 1414/1994 |Dârü'l-fikrI). Bu basımın "Kitâbü'l-cÂri-ye". "Kitâbü'l-Gaşb" ve "Kitâbü'ş-ŞüfV bölümlerini Hasan Ali Görgülü neşre hazırlamıştır. Kitabın bazı bölümleri müstakil olarak da basılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır: Edebü'1-kâdî (nşr. Muh-yî Hilâl es-Serhân, 1-11, Bağdat 1391-1392/ 1971-1972), el-Mudarebe (nşr. Abdül-vehhâb Havvâs, Kahire 1407/1987, 1409/ 1989), Hükmü'l-mürted (nşr. İbrahim Ali Fethî. Kahire 1407/1987), ed-Dahâ-yâ (nşr. İbrahim Sandıkçı |İbrahim b. Ali Sandukcîl, Kahire 1412/1992), eş-Şayd ve'z-zebâ*ih (nşr. İbrahim Sandıkçı, Kahire 1412/1992). el-Efime (nşr. İbrahim Sandıkçı, Kahire 1412/1992), Kitâbü'l-Hâvîmin evvelihî hattâ nihayeti ğus-li'l-cumıfa ve'1-^îdeyn (nşr. Râviye bint Ahmed b. Abdülkerîm ez-Zahhâr, I-III, Cidde 1414/1993).
el-HÂVİ's-SAGİR
BİBLİYOGRAFYA :
Mâverdî, et-Hâui'l-kebîr{nşr. Ali M. Muav-vez-Âdii Ahmed Abdülmevcûd), Beyrut 1414/ 1994, I-XIX; a.mlf.. Edebü't-kâdİ (nşr. Muhyî Hilâl es-Serhân). Bağdad 1391, neşredenin mukaddimesi, !, 46; a.mlf., et-Vezâre [nşr. M. Süleyman Dâvûd - M. Abdülmün'im Ahmed), İskenderiye 1396/1976, neşredenin mukaddimesi, s. 20-2İ; a.mlf.. el-Mudarebe (nşr. Abdül-vehhâb Havvâs), Kahire 1409/1989, neşredenin mukaddimesi, s. 98-101; a.mlf., Kitâbü't-Hâuİ: min eovelihî hattâ nihayeti ğusli'l-cumu'a ue'l-'İdeyn (nşr. Râviye bint Ahmed ez-Zahhâr), Cidde 1414/1993, neşredenin mukaddimesi, I, 9-107; a.mlf., Edebü'd-dilnyâ üe'd-dîn (nşr Mustafa es-Sekkâ), Jbaskı yeri yokj ts. (Dârü'l-Fikr), naşirin mukaddimesi, s. 7; İbn Mâkûiâ. ei-İkmâl. I, 477; İbnü'l-Cevzî. el-Muntazam, VII], 199; Yâküt. Mu'cemü'l-üdebâ', XV, 54; İbnü'l-Esîr. et-Kâmii, IX, 651; İbn Hallİkân, Vefeyât, III, 282; Yâfiî, Mir'âtü 'l-cenân, III, 72; Sübkî, Taba-kât, V, 267; İbn Kâdî Şühbe, Tabakıâtü'ş-Şâ-fi'iyye. I, 132; Keşfü'z-zunûn, I, 628; Brockel-mann, GAL, I, 483; SuppL, I, 668; Vefa Ma'tük Hamza Ferrâş. "el-Hâvî beyne't-tahkik ve't-taşhîf ve't-tahrif ve's-sakt", 'Âtemü't-kütüb, XVI/5, Tâif 1416/1995, s. 419-440.
İM Hasan Ali Görgülü
el-HÂVİ's-SAGİR
Abdülgaffâr b. Abdülkerîm
el-Kazvînî'nin
(Ö. 665/1266)
Şafiî fıkhına dair eseri.
L J
el-Hâvî fi'1-fürû', el-Hâvî ü'i-ietâvî veya kısaca el-Hâvî diye anılan esere Mâ-verdî'nin (ö. 450/1058) ei-Hâvfsinden ayırt etmek için "es-sagir", Mâverdî'nin-kine de "el-kebîr" sıfatı daha sonraki müellifler tarafından eklenmiş olmalıdır. Kazvînî kısa mukaddimesinde kitabına. aynı konudaki el-Lübâb adlı eseriyle mezhebin diğer bazı kaynaklarında bulunmayan "fevâid" ve "zevâid"i ihtiva ettiği için bu adı verdiğini söylemektedir. Rivayete göre müellif hac yolculuğu sırasında eseri üzerindeki çalışmalarını sürdürmüş ve bu esnada karşılaştığı sûfî Şehâbeddin es-Sühreverdî çok beğendiği el-Hâvî'y\ bir an önce tamamlaması için Kazvînî'yi teşvik etmiştir.
Eser altmış dokuz babdan oluşmaktadır. Fıkhî hükümlerin delillerine ve kaynaklarına atıfta bulunulmayan el-Hâvî, ilk bakışta medrese talebeleri veya mukallit mezhep mensupları için yazılan muhtasar bir ders ya da el kitabı mahiyeti arzetmekte, müellifin, eseri oğlu Mu-hammed için kaleme aldığına dair rivayet de bu hususu desteklemektedir. Bu-
535
el-HÂVİ's-SACİR
nunia birlikte veciz oluşu, ifadelerin zenginliği, fıkhî muhtevanın derinliği gibi özellikleri, eserin birçok büyük âlimin ilgisini çekecek kadar değerli olduğunu göstermektedir.
Şafiî fıkhının en çok rağbet gören metinlerinden olan eser üzerine birçok şerh, haşiye, ta'lik ve muhtasar yazılmıştır. Bunların başlıcalan şunlardır: Şerhleri. 1. Ziyâeddin Abdülazîz b. Muhammed et-Tûsî, Mişbâhu'1-Hâvî ve miftâhu'l-fetâvî. 2. Alâeddin el-Konevî. Şerhu'l-Hâvî. Alâeddin et-Tâvûsî'nin şerhindeki ta'likata ilâve yapmak ve Tûsî'nin şerhi el-Mişbâh'ın bir kısmını çıkarmak suretiyle mezhebin büyük imamları Râfiî ve Nevevî'nin tashihleri esas alınarak hazırlanmıştır. 3. İbnü'l-Bârizî, Teysîrü {İzhâ-rü)'l-fetâvîmin esrâri'1-Hâvî. 4. Çârper-dî, el-Hâdî fî şerhi'1-Hâvî. Tamamlanmamıştır, s. Kutbüddin Ahmed b. Hasan b. Ahmed el-Gâlî, Tavzîfıu'1-Hâvî. İbn Habîb el-Halebî, bu şerh üzerine bazı ze-vâid ilâvesiyle et-Tevşîh adlı bir haşiye yazmıştır. 6. İbnü'l-Mülakkın. Hulâsotü'I-fetâvî fî teshili esrâri'l-tiâvî. İki büyük ciltlik bir şerh olup aynı müellifin bundan başka Tahrirü'I-tetâvî el-vâkıca fi'l-Hû-vî adlı tek ciltlik bir şerhi daha vardır (Sü-leymaniye Ktp., Fâtih, nr. 2284). İkinci şerhte, özellikle Râfiî'nİn eş-Şerhu'ş-şa-ğifi ile Nevevfnin Şerhu'l-Mühezzeb'in-deki görüşlerle çelişen fetvalar ele alınmıştır. 7. Ebû Abdullah Muhammed b. Tayyib en-Nâşirî el-Yemenî, îzâhu'I-le-tâvi fi'n-nüketi'1-mütehllika bi'l-Hâ-vî. 8. Nûh b. Muhammed b. Muhammed et-Tûsî es-Simnânî, Haşiye b/â mâ üb-hime min elfâzi'i-Hâvî.
Muhtasarları. İbnü'l-Mukrî el-Yemenî, îrşâdü'1-ğövî fî mesâliki'l-Hâvî. Anlaşılması güç veciz bir muhtasar olup yine aynı müellif tarafından İhîâşü'n-nâvî fi İrşâdi'i-ğövî ilâ mesâliki'l-Hâvî adıyla şerhedilmiştir. Bu şerh çeşitli defalar basılmıştır (Kahire 1320; nşr. Abdülazîz Atıyye Zelat, I-1V, Kahire 1409-1411/1989-1991; Muhammed b. Ahmed eş-Şâşî'nin taliki ile birlikte, nşr. M. Abdülmütecellî Halîfe, I-lll. Kahire 1409/1988). Altmış beş kaynaktan istifadeyle hazırlanan ve 90.000 civarında meseleyi ihtiva ettiği söylenen bu şerh Kuzey ve Orta Afrika, Somali ve Yemen'de, ayrıca Arabistan yarımadasının büyük bir kısmında tanınmıştır. Çeşitli şerh, haşiye ve ta'likatı yapılan İrşâdü 'l-ğüvînin en meşhur şerhleri İbn Hacer el-Heytemî'nin el-İmdâd fîşerhi'l-îrşâd veFethu'l-cevâd bi-şer-
536
hi'1-İrşâd adlı eserleridir (iki şerh birlikte, Kahire 1305-1306, 1347, 1391-1392/ 1971-1972). Kaynaklarda zikredilen Ez-raî'nin Muhtaşarü'l-Hâvî adlı eserinin günümüze ulaşıp ulaşmadığı bilinmemektedir.
Manzum Hale Getirilmiş Şekilleri. 1. İb-
nü'l-VerdîZeynüddin,ei-fîe/ıcefü'i-Ver~
diyye (Kahire !3ll, 1323). 5063 beyitten ibaret olup İbnü'l-Irâkî {el-Behcetü'I-merdıyye şerhu'l-Behceti't-Verdİyye) ve Zekeriyyâ el-Ensârî (el-Gurerü'l-behiyye, Abdurrahman b. Muhammed eş-Şirbînî — İbn Kasım el-Abbâdî'nin hâşiyeleriyle birlikte, I-V, Kahire 1315) başta olmak üzere birçok âlim tarafından şerhedilmiştir. 2. İbrahim b. Abdurrahman el-Fezârî, Nazmü'1-Hâvî [el-Hâut ve üzerinde yapılan diğer çalışmalarla eserin mevcut yazmaları için bk. Keşfü'z-zunûn, I, 625-627; îzâfru'l-meknûn, 1, 390-391; Brockel-mann, GAL, I, 494-495; SuppL, I, 679; Karatay, II, 327, 502, 692-696).
BİBLİYOGRAFYA :
Abdülgaffâr el-Kazvînî, el-Hâüî, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 664; Alâeddin el-Kone-vî. Şerhu'l-Hâüî, Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 2323; Yâfiî. Mir'âtü'l-cenân (Cübûrîl. IV, 167-169; SübKÎ. Tabakât, VSH, 277-278; İbnü'l-Mü-iakkın, Tahrîrü 'l-fetâui'l-vâfa'a fî'l-Hâvi, Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 2284; İbnü'l-Mukî. İltiâ-sü'n-nâuî (nşr Abdülazîz Atıyye Zelat). Kahire 1409-11/1989-91, neşredenin mukaddimesi; Keşfü'z-zunûn, 1, 625-627; hâhu'l-meknûn, I, 390-391; Brockelmann. GAL, 1, 494-495; SuppL, I, 679; Karatay, Arapça Yazmalar, li, 327, 502, 692-696; H. Algar. "aI-Kazwini". EP (İng ), IV, 864-865. ı—1
EKİ Cengiz Kallek
HAVKALE
Lâ havle ve lâ kuvvete İllâ billâh cümlesinin kısaltılmış şekli.
Arapça'da iki veya daha fazla kelimeden oluşan bir cümlenin ilk iki yahut daha çok harfi alınarak bunlardan yeni kelimeler meydana getirilmektedir [ bk. HAM-dele). Havkale de bunlardan biri olup "her türlü değişim ve gücün kaynağı sadece Allah'tır" anlamına gelen "lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh" (yi s^îv3 J$*-v -ijIj ) şeklindeki dua ve zikir cümlesinin kısaltılmasıyla oluşturulmuştur.
Kur'ân-ı Kerîm'de bu cümlenin tamamı bulunmamakla birlikte benzeri bir ifade mevcuttur. Her şeyin ilâhî irade ve güce bağlı olarak gerçekleştiğinden gafil bulunan ve servetine güvenen inkarcı bir kimse bir müminin diliyle uyarılırken bü-
tün işlerin ilâhî iradeye göre cereyan ettiği, herkesin sadece Allah'ın verdiği güç sayesinde işlerini başarabildiği belirtilmiş ve insanın daima, "mâşâallah lâ kuvvete illâ billâh" (Allah diledikçe; bütün güç ve kudret Allah'a aittir) demesi gerektiği ifade edilmiştir (el-Kehf 18/39), Havkale-nin aslını teşkil eden cümlenin tamamı hadislerde geçmektedir. Kaynaklarda Hz. Peygamberin, ezan okunurken "hay'ale"-den (hayye ale's-salâh) sonra "lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh" dediği, günahları çok da olsa bu zikre devam edenlerin affedileceği ve bu zikri cennet hazinelerinden bir hazine olarak nitelendirdiği bildirilmiştir (Müsned, 1, 66, 71, 180; Buharı, "Ezan", 7; Tirmizî, "Da'avât", 58).
İslâm âlimlerinin çoğunluğu, hadislerde geçen bu cümleyi havkale şeklinde kı-saltmışlarsa da (İbnül-Esîr, en-Nihaye, "hvl" md.) Cevheri ve İbn Dİhye naht* kaidelerine göre bu kısaltmanın yanlış olduğunu, "havleka" şeklinde kısaltılması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Zira havkale "yaşlı ve zayıf bir kişinin yürüyüşü" mânasına gelir (Süyûtî, 1, 483-484],
Havkalenin ifade ettiği mânaya dair görüşlerde bazı farklılıklar vardır. Ashaptan Abdullah b. Mes'ûd'a atfedilen bir rivayete göre, İbn Mes'ûd havkaleye şu anlamı vermiştir: "Kulun isyan halinden kurtulması ancak Allah'ın onu günahtan korumasıyla mümkündür: yine kul itaat etme gücüne ancak Allah'ın yardımıyla kavuşur". Daha sonraki dönemlerde havkale, "kâinatta cereyan eden her hareket ve değişikliğin tamamen ilâhî iradeye göre gerçekleştiği, varlıklara ait bütün gücün onlara Allah tarafından verildiği" şeklinde daha geniş anlamlı bir terim olarak kullanılmıştır. Buna göre havkale kulun bütün işlerinde Allah'a muhtaç olduğunu, bütün fiillerini Allah'tan aldığı güçle yaptığını ve dolayısıyla her an kulluk şuuru içinde bulunması gerektiğini ifade eden bir kavramdır (kulların fiillerinden sorumlu olması ve ilâhî fiillerle beşerî fiillerin ilişkisi hakkında bk. FİİL; KADER).
BİBLİYOGRAFYA :
Râgıb el-İsfahânî. el-Müfredât, "hvl" md.; İb-nü'l-Esîr, en-Nihâye, "hvl" md.; Lİsânü'l-'Arab, "hvl" md.; Ebü'l-Bekâ, et-Kütliyyât, s. 971; Müsned, I, 66, 71, 180; Buhârî, "Ezan", 7; Tirmizî, "Da'avât", 58; Fahreddin er-Râzî, Mefâtî-hu'l-ğayb, XXI, 127; Aynî, 'ümdetü'l-kârt. Kahire 1392/1972, XVIII, 404; XIX, 121; Süyûtî, el-Müzhtr, 1, 483-484; M. Abdürraûf el-Münâvı. et-Teoklf calâ mühimmâti't-te'ârîf (nşr. M. Rıdvan ed-Dâye), Beyrut 1410/1990, s. 300.
İKİ Ali Osman Koçkuzu
HAVLAN (Benî Havlan) ~"
Kahtânîler'e mensup Arap kabilesi.
L J
Kahtânîler'den Kehlânîler'in bir kolu olan kabile, adını Havlan (Fekl) b. Amr b. Mâlik b. Haris b. Mürre b. Üded b. Zeyd b. Yeşcüb b. Arîb b. Zeyd b. Kehlân b. Se-be b. Yeşcüb'den alır. Üded b. Zeyd'e izafe edilmesi sebebiyle Havlânü Üded diye de anılan bu kabile, aynı adı taşıyan ve nesepçe yine Sebe b. Yeşcüb'den gelen Havlânü Kudâa'dan (Havlânü Sa'de) ayrılır. Kabile, San'a ve Me'rib arasında Ye-men'in tahıl ambarı sayılabilecek geniş mümbit arazilere sahipti ve San'a'nın doğusunda yer alan yüksek dağlık arazide oturmasından dolayı Havlânü'l-âliye adıy-
la da anılıyordu; nitekim bir hadiste bu isimle zikredilmiştir (Hemdânî, Ştfatü Ce-zîretiVArab, s. 235).
Tanrı Ammuenes'e (Umyânis) tapan Havlânîler, 10. yılın Şaban ayında (Kasım 631) topluca müslüman olduktan sonra Medine'ye on kişilik bir heyet göndererek Hz. Peygamberce İslâmiyet'i kabul ettiklerini bildirdiler ve kendilerine dinî hükümlerin öğretilmesini istediler. Resûlul-lah, heyete İslâm'ın temel esasları ile helâl ve haramları açıkladı; ayrıca sözünde durmayı, emaneti yerine getirmeyi, komşulara iyi davranmayı ve hiç kimseye zulüm yapmamayı tavsiye etti. Medine'de birkaç gün kalan ve Remle bint Hâris'in evinde ağırlanan heyet mensupları Hz. Peygamber tarafından verilen hediyelerle birlikte ülkelerine döndüler ve ilk iş olarak tanrı Ammuenes'in putunu kırıp tapınağını yıktıktan sonra öğrendikleri İs-lâmî bilgileri kabilelerine aktardılar.
Havlan ve Becîle kabilelerinin zekâtlarını toplamak üzere Resûl-i Ekrem Ebû Süfyân'ı görevlendirmişti. Belâzürî, Hav-lânîler'in Hz. Ebû Bekir döneminde dinden çıktıklarını ve Ya'lâ b. Ümeyye ile yaptıkları savaşta (11/632) yenildikten sonra (başka bir rivayete göre savaşmadan) zekât vermeyi kabul ederek tekrar İslâm'a döndüklerini söylemektedir (fü-tûh.s. 109, 112). Havlânü Kudâa toprakları ise Hz. Ömer devrinde Necran valisi olan Ya'lâ b. Ümeyye tarafından fethedilmiştir (634 veya 635). Havlânîler'in çoğu İslâmî fetihler sırasında Suriye, Mısır ve Endülüs'e kadar gitmiş ve oralara yerleşmişlerdir; meselâ Ebû Müslim el-Havlâ-nî'nin soyundan gelen Necihoğulları İlbî-re'de (Elvira) oturuyorlardı (İbn Hazm, s. 418] Bugün ise sadece Yemen'de yaşadıkları, Yemen dışındakilerin başka kabilelere karışarak neseplerini kaybettikleri bilinmektedir.
Sahâbî Süfyân b. Vehb, tabiîn neslinin büyüklerinden Ebû Müslim el-Havlânî, Ebû İdris el-Havlânî. Semh b. Mâlik. Mısır Kadısı Abdurrahman b. Huceyre, el-Cezîre asıllı Kurtubalı âlim Ebû Abdülha-mîd İshak b. Kasım b. Semüre, Kurtubalı muhaddis Ömer b. Abdülmelik b. Süleyman, zâhid, muhaddis ve fıkıh âlimi Abdullah b. Tâvûs b. Keysân, Kayrevan müftüsü Mâliki fakihi Ebû Bekir el-Havlânî, Ebü'l-Kâsım Abdüssamed b. Ahmed bu iki kabileden çıkan başlıca zâhid ve âlimlerdir.
HAVLANÎ, Ebû Bekir
BİBLİYOGRAFYA :
İbnü'l-Kelbî, Kitâbü'l-Esnâm, s. 44; İbn Sa'd. et-Tabakât, I, 324; Belâzürî. Ensab, I, 530; a.mlf., Fütüh (Rıdvan), s. 109-112; İbn Düreyd. el-iştikâk, s. 380; İbn Abdürabbih. el-cİkdü'l-fe-rid, 111, 403; Hemdânî, Ştfatü Cezİreü't-'Arab, Riyad 1397/1977, s. 160. 162, 163, 235, 239, 248-250, 266, 350, 351; a.mlf.. et-lklil (nşr Muhibbüddin el-Hatîb), Beyrut 1987, X, 28; îbn Hazm, Cemtıere, s. 418;Sem'ânî, et-Ensâb (nşr. M.EmînDemc). Beyrut 1400/1980, V, 211-213; Yâküt, Mu'cemü't-büldân, 11,407; İbnü'l-Esîr. el-Lübâb, 1, 472; Nüveyrî, İYihâyetü't-ereb, II, 303; İbn Seyyidünnâs. 'Uyûnü'i-eşer, II, 253-254; İbn Kayyım el-Cevziyye, Zâdü't-me'âd, III, 662-663; İbn Kesîr, es-Stre, IV, ] 79; Kalkaşendî. Kalâ'idü'l-cûmân(nşr ibrahim el-Ebyârî),Beyrut 1402/1982, s. 101; a.mlf., Nihâyetü'l-ereb, Beyrut 1405/1984, s. 231;a.mlf.. Şubhu'l-a'şâ, Kahire 1383/Î963, 1, 326; Nûreddin el-Halebî. İnsânü'l-*uyün, Beyrut, ts, (Dârii'l-marife), III, 274-275; Ahmed b. Zeynî Dahlân. es-Sîretü'n-nebeviyye, Beyrut, ts. (Dârü'l-ma'rife). II, 160-161; Koksal, İslâm Tarihi (Medine), X, 58-61; Ömer Rıza Kehhâle, Mu'cemü kabâ'ili't-'Arab, Beyrut 1402/1982, I, 365-366; Mustafa Fayda, İstâmiyetin Güney Arabistan'a Yayılışı, Ankara 1982, s. 113-114, 117; A. Grohmann. "Havlan", İA, V/l, s. 377-378; a.mlf. - A. K. Irvine. "Khavvlan", El? (ing ), IV, 1134-1135; Hakkı Dursun Yıldız. "Arap", DİA, III, 324 |şema|.
Dostları ilə paylaş: |