Hidayet önderleri 2 İmam ali (AS) Önsöz 2


Ali Gadir-i Hum'da Müminlerin Emiri Olarak İlân Ediliyor



Yüklə 0,77 Mb.
səhifə21/54
tarix02.11.2017
ölçüsü0,77 Mb.
#27824
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   54

Ali Gadir-i Hum'da Müminlerin Emiri Olarak İlân Ediliyor:


Peygamber (s.a.a) yanındaki muazzam kalabalıkla birlikte Medine'ye döndüğü sırada, Medine, Irak ve Mısır yollarının ayrıldığı yer olan Cuhfe bölgesindeki Gadir-i Hum denilen yere vardı. Zilhicce ayının on sekiziydi. Orada şu ayet nazil oldu: "Ey Elçi! Rabb'inden sana indirileni tebliğ et..."[188] Yüce Allah Peygamber'e, Ali'yi insanlara göstermesini ve onu veli edinmenin, ona itaat etmenin herkese farz olduğunu onlar duyurmasını emretti. Bu arada vahiy, kincilerin ve kıskançların şerrine karşı kendisinin korunacağını da Peygamber'e garanti ediyordu. Kalabalığın başı Cuhfe yakınlarına kadar varmıştı. Peygamber (s.a.a) önde gidenlerin geri döndürülmelerini ve geridekilerin de yerlerinde kalmalarını istedi. Burası, daha önce hiç kimse tarafından konaklama yeri olarak kullanılmamıştı. Eğer vahiy gelmeseydi, Peygamber (s.a.a) de burada konaklamayı düşünmüyordu. Sonra kalabalığın ortasında durdu ve herkesin duyacağı yüksek bir sesle şöyle buyurdu:

"Ey insanlar! Davet edilip de daveti kabul etmiş gibiyim. Size iki ağır emanet bırakıyorum. Biri Allah'ın kitabı, diğeri de Ehlibeyt'im. Benden sonra bunlara karşı nasıl bir tavır takınacağınıza bakın. Bu ikisi havuz başında benimle buluşuncaya kadar birbirlerinden ayrılmazlar."

Ardından şunları söyledi: "Allah benim mevlâmdır ve ben de her mümin erkek ve kadının mevlâsıyım." Bunu dedikten sonra Ali'nin elinden tuttu ve şöyle dedi: "Ben kimin mevlâsıysam, işte Ali de onun mevlâsıdır. Allah'ım! Onu veli ve dost edineni sen de veli ve dost edin. Ona düşman olana sen de düşman ol. Ona yardım edene yardım et. Onu yalnız bırakıp yardım etmeyeni sen de yalnız bırak ve yardım etme. Nereye giderse gitsin, hakkın onunla beraber olmasını sağla. Dikkat edin! Bu sözlerimi burada bulunanlar, burada bulunmayanlara ulaştırsınlar."

Daha oradan ayrılmamışlardı ki Emin'ül-Vahy Cebrail şu ayeti indirdi: "Bu gün dininizi kemale erdirdim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'a razı oldum."

Bu ayetin inmesi üzerine Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle dedi: "Allahu ekber! Dinin kemale ermesinden ve nimetini tamamlamasından dolayı." Sonra insanlar Emir'ül-Müminin'i kutlamaya başladılar. Onu kutlayan sahabîlerin en başında Şeyheyn Ebu Bekir ve Ömer de vardı. Diyorlardı ki: "Pehpeh! Ne mutlu sana ey Ebu Talib'in oğlu! Artık benim ve bütün mümin erkek ve kadınların mevlâsı oldun."[189]

Rivayete göre, Peygamber efendimiz (s.a.a), Ali için bir çadır kurulmasını istemiş ve Müslümanlara da gruplar hâlinde yanına girerek Emir'ül-Müminin sıfatıyla onu selâmlamalarını emretmiştir. Bütün Müslümanlar bunu yaptılar. Hatta o sırada Peygamber'in (s.a.a) yanında bulunan eşleri ve diğer Müslümanların hanımları da çadıra girip Emir'ül-Müminin olarak Ali'yi selâmladılar.[190]

Haris b. Numan Olayı ve "Birisi gelecek olan bir azabı istedi." Ayetinin İnişi


İnsanlar arasında Peygamber'in (s.a.a) "Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır." sözü yayıldı. Haris b. Numan el-Fihrî de bu sözü duymuştu. Ebtah bölgesinde oturan Haris b Numan devesine binerek Peygamber'in (s.a.a) yanına geldi. Devesinden indi, onu bir yere bağladı, sonra bir grup sahabînin arasında oturan Peygamber'e (s.a.a) hitaben dedi ki: "Ya Muhammed! Allah'tan haber getirerek, Allah'tan başka ilah olmadığına ve senin de Allah'ın elçisi olduğuna şahitlik etmemizi istedin, biz de senin bu isteğini kabul ettik. -sonra İslâm'ın diğer şartlarını saydı- Bununla da yetinmedin, şimdi de amcanın oğlunun elini uzatmışsın ve onu bizden üstün tutuyorsun ve diyorsun ki: 'Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır.' Bu sözü kendiliğinden mi söylüyorsun, yoksa Allah'tan mı?"

Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: "Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a andolsun ki, bunu emreden Allah'tır." Haris devesine binmek üzere geri döndü. Bir yandan da şunları söylüyordu: "Allah'ım! Eğer bu senden gelen bir hak ise, üzerimize gökten taş yağdır veya bize elem verici bir azap indir." Daha yerine varmamıştı ki, Allah üzerine bir taş düşürdü. Taş başından girip altından çıktı. Bunun üzerine yüce Allah: "Birisi gelecek olan bir azabı istedi."[191] ayetini indirdi.[192]


Peygamberimizin (s.a.a) Ali'ye (a.s) Biat Edilmesini Sağlamaya Dönük Çalışmaları


Resulullah (s.a.a), kendisinden sonra Müslümanların durumunun nasıl olacağına dair tam bir bilgiye sahipti. Çünkü o bu toplumun müptelâ olduğu hastalıkları sürekli olarak gözlüyordu. Kendisinden sonra ilk darbenin, kendisinin ve Ali'nin temellerini attıkları nebevî çizgiye yöneleceğini çok iyi biliyordu. İlk darbeyi, kendisinden sonra, benimsenmesini istediği İslâmî davete ilişkin sahih çizginin yiyeceğinden emindi. Çünkü İslâmî davete ilişkin bu sahih çizgi, İslâm'dan yararlanmak, İslâm'ın gölgesinde kişisel tutkularını tatmin etmek isteyen birçok insan açısından bir tehditti. Bunların derdi, zahmet çekmek, çaba sarf etmek ve İslâm'a yararlı olmak değildi. Amaçları, Peygamber'in (s.a.a) kurduğu bu muazzam topluma önderlik etmekti.

Peygamber (s.a.a), kendisinden sonra İslâm şeriatının Allah'ın kendisine indirdiğinden başka bir şeye dönüşmesinden, kişisel arzuların ve tutkuların oyuncağı hâline gelmesinden korkuyordu. Nitekim Peygamber'in tavrından kuşku duyan ve bundan hoşnut olmadığını gösteren Haris b. Numan'ın olayı, Peygamberimizin (s.a.a) endişesini haklı çıkaran bir örnekti.

Peygamber (s.a.a), çeşitli aşamalarda ve dönemlerde davetin sahih çizgisini açık bir şekilde ortaya koymak durumundaydı. Ashabına sık sık şöyle derdi: "Eğer Ali'nin (a.s) peşinden giderseniz, -ki sizin bunu yapacağınızı sanmıyorum- onun doğru yol üzere giden bir yol gösterici olduğunu, sizi apaydınlık bir yola ileteceğini görürsünüz."[193]

Rivayet edilir ki Sa'd b. Ubade, kalabalık bir topluluğun içinde şöyle demiştir: "Allah'a yemin ederim ki, Resulullah'ın (s.a.a) şöyle dediğini duydum: Ben öldüğüm zaman, heva ve hevesler sapar ve insanlar gerisin geri dönerler. O gün hak Ali ile beraber olur."

Sekaleyn (iki ağır emanet/Kur'ân ve Ehlibeyt) hadisi, İslâm akidesinin selâmeti ve sapmalar karşısında korunması için Ali'ye itaat etmenin, onun rehberliğinde yol almanın, onun velâyeti yolunda hareket etmenin zorunluluğunu gösteren bir diğer kanıttır.

Daha sonra Resulullah (s.a.a), Ali'nin (a.s) müminlerin emiri olarak atanmasına ilişkin ilâhî emri gerçekleştirmek için yeni bir plân hazırlamaya başladı. Büyük bir ordu hazırladı. Bu orduya, İmam Ali'ye (a.s) karşı siyasal mücadele içinde yer alabilecek, İslâm toplumunun önderliği noktasında onunla sürtüşmeye girebilecek veya en azından devlet organında kendisi için siyasal bir mevki isteyebilecek bütün unsurları aldı. Çünkü bu siyasal kavganın gerçekleşmesi ve İmam Ali'nin önderliğinin önlenmesi durumunda İslâmî risalet doğal çizgisinden sapacak, dosdoğru yolundan çıkacak veya en azından siyasal talepleri İmam Ali tarafından reddedilen kimseler, İslâmî çizgiyi karşı düşmanca bir tavır takınacak, bu da Peygamber'in (s.a.a) yokluğunda İslâm ümmetinin başına onulmaz gaileler açacaktı.



Yüklə 0,77 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   54




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin