Hidayet önderleri 2 İmam ali (AS) Önsöz 2


Sakife'ye Muhalif Gruplar



Yüklə 0,77 Mb.
səhifə27/54
tarix02.11.2017
ölçüsü0,77 Mb.
#27824
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   54

Sakife'ye Muhalif Gruplar


Liderliğe lâyık olmayan birinin halifeliğiyle sonuçlanan Sakife toplantısı kararlarına birtakım grupların itiraz etmesi doğaldı. Nitekim Sakife sonrasında üç grup belirginleşti:

Birincisi: Ensar. Bunlar siyasal ve toplumsal ağırlığı bulunan bir kitleyi oluşturuyorlardı. Aday gösterme ve seçim yapma bağlamında bu kitleyi hesaba katmak bir zorunluluktu. Nitekim bunlar Benî Saide Sakife'sinde yeni halifeye ve iki arkadaşına muhalefet ettiler. Kureyş'in galibiyetiyle sonuçlanan tartışmalar geçti aralarında.

Ebu Bekir ve hizbi ensar karşısında aşağıdaki argümanlardan yararlandılar:

1- Dinî mirasın paylaşımında Arap zihniyetinin ön plâna çıkarılıp Peygamber'in (s.a.a) akrabaları olduklarının ileri sürülmesi. Dolayısıyla Peygamber'in (s.a.a) dinî mirasına, diğer Müslümanlardan daha lâyıktılar. Halifeliğe ve egemenliğe de onlar gelmeliydiler.

2- Ensarın kendi içinde Ebu Bekir'i destekleyenler ve karşı çıkanlar diye bölünmesi. Bu içlerindeki kabile çekişmesinin veya birbirlerini çekememelerinin bir sonucuydu. Ya da yeni iktidar nezdinde yüksek bir makam elde etme dürtüsü etkili oldu. Nitekim bu düşüncenin, Üseyd b. Hudayr'ın Sakife'de söylediği şu sözde belirginleştiğini görüyoruz:

"Eğer Sa'd'ı bir kere bu makama getirirseniz, onlar bu şekilde her zaman sizden üstün bir pozisyonda olacaklardır. Bu makamda hiçbir zaman size bir pay vermeyeceklerdir. Kalkın ve Ebu Bekir'e biat edin."[233]

Sakife toplantısı iki açıdan Ebu Bekir'e güç verdi:

1- İmam Ali'nin (a.s) halk tabanını zayıflattı. Çünkü ensar bu toplantıyla kendilerini bağlamış oldular. Artık Sakife'den sonra İmam'ın saffında yer almaları mümkün değildi. Onun davasına veya halifelik hakkına hizmet edemezlerdi.

2- Ebu Bekir ensarın toplantısında, genelde muhacirlerin, özelde Kureyş'in haklarını savunan biri olarak belirginleşti. Çünkü ortam böyle bir çıkış yapmaya son derece elverişliydi. Orada muhacirlerin önde gelen isimleri yoktu. Eğer onlar toplantıda olsalardı, bu şekilde bir sonuç vermesi mümkün değildi.



İkincisi: Emevîler. Yönetimde yüksek bir yer edinmek için büyük siyasal amaçlar peşindeydiler. Cahiliye döneminde sahip oldukları egemenliği biraz da olsa geri almak için tetikte bekliyorlardı. Onların başında da Ebu Süfyan bulunuyordu. Ebu Bekir ve partisi, Emevîlerin siyasî ve maddî ihtiraslarını bildikleri için onlarla bu yönlerini tatmin edecek şekilde muamele ediyorlardı. Bunun için de Ebu Bekir kolaylıkla bazı ilkelerden ve şer'î haklardan ödün verebiliyordu. Nitekim Peygamber'imiz (s.a.a) Ebu Süfyan'ı zekât toplamak üzere bir bölgeye göndermişti. Ebu Bekir göreve geldikten sonra Ebu Süfyan'ın yanında bulunan ve Müslümanlara ait olan bu malların tümünü Ebu Süfyan'a bağışladı. Yine bu nedenle Sakife'den başarıyla çıkanlar Emevîlerin muhalefetine, Ebu Süfyan'ın İmam'ı (a.s) ve Haşimîleri desteklemek ve isyan çıkarmak anlamına gelen tehditlerine fazla önem vermediler.

Bilâkis Ebu Bekir ve hizbi Haşimoğulları'nın hâlihazırdaki ve gelecekteki güçlerini zayıflatmak için Emevîlerden yararlandılar. Bu amaçla devletin bazı önemli makamlarına Emevîlerden bazı kimseleri tayin ettiler.



Üçüncüsü: Haşimîler ve Ammar, Selman, Ebu Zer ve Mikdat (Allah onlardan razı olsun) gibi yakın dostları, bir de Haşimîlerin hilâfetin gerçek sahipleri olduklarına inanan geniş bir halk kesimi. Bunlar, Gadir-i Hum hadisesi gibi olaylarda belirginleşen naslar aracılığıyla Ali'nin (a.s) bu makamın gerçek vârisi olduğunu kabul ediyorlardı. Haşimîlerin izlediği politikayı da beğenmeleri bu tercihte etkiliydi.

Sakife organizatörlerinin ortaya attıkları çürük kanıtların bunlar üzerinde etkili olması mümkün değildi. Bu yüzden bunlar tarafından iktidarı ele geçirme yönünde birtakım çabaların yürütüldüğünü ve İslâmî deneyimin doğru çizgisinden sapmaması için bazı uyarıların yapıldığı görülmektedir.


Sakife'nin Sonuçları


Ebu Bekir ve hizbi, ensar ve Emevîleri saf dışı etmeyi başardı. Müslümanların halifesi olmayı garantiledi. Ama bu başarı onu açık bir siyasî çelişkiye düşürmüştü. Çünkü Sakife'de ileri sürdükleri tek kanıtları, Peygamber'in (s.a.a) yakınları olduklarıydı. Böylece dinî liderliğin miras yoluyla intikal ettiğini kabullenmiş oluyorlardı.

Ancak muhalif bir taraf olarak Haşimoğulları'nın varlığı siyasî dengeyi bozuyordu. Haşimîler Ebu Bekir ve hizbinin diğer gruplara karşı kullandıkları kanıtı onlara karşı kullandılar. Diğer Araplar içinde Kureyş Peygamber'e (s.a.a) daha yakınsa, o zaman Haşimoğulları Kureyş'in diğer oymaklarına göre daha fazla hak sahibidirler.

İmam Ali (a.s) aşağıdaki sözlerinde bunu gayet net bir şekilde dile getiriyor: "Muhacirler Peygamber'e yakınlığı kanıt olarak kullanıyorlarsa, biz de bu kanıtı muhacirlere karşı kullanıyoruz. Eğer onların kanıtı geçerliyse, biz de aynı kanıtla talepte bulunuyoruz. Aksi takdirde ensarın iddiası geçerliliğini korur."

Abbas Ebu Bekir'le yaptığı bir konuşmada bu kanıtı vurgular: "Diyorsun ki, biz Peygamber'in (s.a.a) şeceresiyiz (soy ağacıyız). Oysa siz o ağacın komşularısınız, biz ise onun yapraklarıyız."[234]

İmam Ali (a.s) Sakife mizanseninde sahte bir başarı kazananların yüreğinde daima korku ve endişe sebebiydi. Onların arzularının ve ihtiraslarının önündeki tek engeldi. Aslında birtakım çıkarcıları -ne de çoktular- etrafında toplayabilirdi. Her rüzgâra kapılan, kimin arabasına binerlerse onun borusunu öttüren, oylarını ve konumlarını siyaset pazarına çıkaran kimseleri elde etmesi kolaydı. Peygamber'in (s.a.a) kendisine miras bıraktığı humus geliriyle onları satın alabilirdi. Medine arazisinin ve Fedek ürünlerinin getirisiyle birtakım insanları yanında toplaması işten bile değildi. Ama o, bütün bunlara tenezzül etmedi. Böyle davranmayı şahsiyetine ve yüksek makamına yakıştıramadı. Bu bir yana. Öbür yandan, Sakife organizatörlerine karşı akrabalık kanıtını bir koz olarak kullanabilirdi. Hatta bu onun için önemli bir koz da sayılırdı. Nitekim bir değerlendirmesinde şöyle demişti: "Ağacı kanıt gösterdiler, ama ağacın meyvesini zayi ettiler." İnsanların büyük kısmı, Ehlibeyt'i kutsal sayıyor ve bundan dolayı Ehlibeyt'e büyük saygı gösteriyordu. Sonuç itibariyle bu kozlarını kullanarak siyasal egemenleri, çıkışı olmayan derin bir siyasî krize sokabilirdi. Ama o, bütün bunlara tenezzül etmeyecek kadar yüksek bir seciyeye sahipti. Bu yüzden de İslâm'ın yüksek çıkarlarını her türlü özel çıkarın önünde tuttu.

İmam'ın (a.s) böyle bir harekete yeltenmesi ihtimaline karşı siyasal iktidar iki iki değişik yönteme baş vuruyordu:



Birincisi: Hilâfet için Peygamber'in (s.a.a) akrabası olmanın rolün inkâr etmek. Bu ise, Ebu Bekir'in Sakife günü üzerine geçirdiği meşru giysiyi üzerinden çıkarmak anlamına gelirdi.

İkincisi: Siyasal iktidarın kendisiyle çelişkiye düşme pahasına, Sakife'de diğer tarafları saf dışı etmek için bu prensipte ısrar etmesi, ama buna rağmen Peygamber'e (s.a.a) daha yakın olan Haşimoğulları'na bu hakkı tanımaması veya tanıyıp da artık bunun zamanının geçtiğini söylemesi. Çünkü artık insanlar bir karara varmış, biri etrafından birleşmişler!

İkinci alternatif iktidarın tercihiydi.[235]



Yüklə 0,77 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   54




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin