Hidayet önderleri hz. Fatima (A. S) Müellif: Komisyon (Dünya Ehl-i Beyt Kurultayı) Tercüme


- Ali ve Fatıma'nın Evlenmelerinin Gökten Emredilmiş Olması



Yüklə 0,75 Mb.
səhifə14/36
tarix20.11.2017
ölçüsü0,75 Mb.
#32369
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   36

4- Ali ve Fatıma'nın Evlenmelerinin Gökten Emredilmiş Olması


İbn Ebi'l-Hadid şöyle der: "Hz. Peygamber'in (s.a.a) Ali'yi Fatıma ile evlendirmesi, Allah'ın gökte meleklerin şahitliğinde Ali'yi Fatıma ile evlendirmesinden sonra gerçekleşmiştir."[125]

Cabir b. Abdullah'ın şöyle dediği rivayet edilir: "Resulullah (s.a.a) Fatıma'yı Ali (a.s) ile evlendirdiği zaman, Allah onları Arş'ının üzerinde evlendirmişti."[126]

İmam Muhammed Bâkır'dan (a.s) şöyle rivayet edilir: "Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Ben ancak sizin gibi bir insanım. Sizin aranızda evlenirim ve sizleri evlendiririm. Ama Fatıma (a.s) hariç. Onun evlenmesi gökten gelen vahiyle olmuştur."[127]

5- Nikâh Akdi


Enes anlatıyor: Resulullah'ın (s.a.a) yanında oturduğum bir sırada, vahiy geldiği sıralardaki baygınlık hâli gerçekleşti. Kendine gelince şöyle dedi: "Ey Enes! Cebrail'in, Arş'ın sahibinden bana ne getirdiğini biliyor musun?" Dedim ki: "Allah ve Resulü daha iyi bilir. Anam-babam sana feda olsun. Cebrail ne getirdi?" Buyurdu ki: "Allah bana Fatıma'yı Ali ile evlendirmemi emretti. Git, muhacirleri ve ensarı bana çağır." Gidip muhacirleri ve ensarı çağırdım. Herkes oturduktan sonra Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle dedi: "Nimetlerinden dolayı hamdedilen, kudretinden dolayı ibadet edilen, saltanatından dolayı itaat edilen, katındaki nimetlerden dolayı arzu edilen, azabından dolayı sakınılan, yerinde ve göğünde emirleri yürürlükte olan, mahlukatı kudretiyle yaratan, hükümleriyle onları birbirinden ayrı ve farklı kılan, diniyle onları aziz yapan, peygamberi Muhammed'le onlara lütufta bulunan Allah'a hamdolsun. Hiç şüphesiz Allah, evlilik yoluyla gerçekleşen akrabalığı nesebin devamının vesilesi ve akrabalığın bir çeşidi kılmıştır. Allah'ın emri kazâsına uygun gerçekleşir, kazâsı ise kaderine dayanır. Her takdirin de bir süresi vardır. Ve her süre de yazılmıştır: 'Allah dilediğini siler, dilediğini de yerinde bırakır. Ana kitap O'nun katındadır.' Haberiniz olsun! Allah bana Fatıma'yı Ali ile evlendirmemi emretti. Eğer Ali buna razı olursa, benim onu dört yüz mıskal gümüş karşılığında Fatıma ile evlendirdiğime şahit olun."

Ali orada yoktu. Resulullah (s.a.a) onu bir iş için bir yere göndermişti. Sonra Resulullah (s.a.a) içinde taze hurma bulunan bir tabak getirmelerini emretti. Tabağı önümüze koydu, "Yiyin." dedi. Biz taze hurmaları yerken Ali (a.s) çıkageldi. Resulullah (s.a.a) ona bakıp gülümsedi, sonra şöyle dedi:



"Ey Ali! Allah bana, Fatıma'yı seninle evlendirmemi emretti. Onu, eğer kabul edersen, dört yüz mıskal gümüş karşılığında seninle evlendirdim." Ali şöyle dedi: "Razıyım, ya Resulallah!" Sonra Ali bir kenara çekilip Allah için şükür secdesine kapandı. Ardından şöyle dedi: "Beni, mahlukatın en hayırlısı Resulullah Muhammed'e sevdiren Allah'a hamdolsun." Resulullah (s.a.a) da şöyle buyurdu: "Allah ikinize bereket versin. Sizi bereketli kılsın ve size mutluluk versin. Sizden çok sayıda tertemiz nesiller meydana getirsin."

Enes der ki: "Allah'a yemin ederim ki, Allah, onlardan çok sayıda tertemiz nesiller meydana getirdi."[128]


6- Fatıma'nın (a.s) Mihri ve Çeyizi


Ali, zırhını Osman'a sattıktan sonra mihri alıp getirdi. Mihir dört yüz hecerî siyah dirhemden ibaretti. Resulullah (s.a.a) dirhemleri aldı, yeni ev için eşya alsınlar diye parayı ashabından ve kendi eşlerinden bazılarına teslim etti. Fatıma'nın çeyizi şundan ibaretti:

1) Yedi dirhem değerinde bir gömlek. 2) Dört dirhem değerinde bir baş örtüsü. 3) Hayber malı siyah bir kadife. 4) Üzeri kaytan türü iplerle örtülüp bağlanmış bir divan. 5) Mısır keteninden mamul, birinin içi lifle, öbürünün ise yünle doldurulmuş iki döşek. 6) İçleri izhirden (bir çeşit kokulu bitkiden) doldurulmuş Taif derisinden dört yastık. 7) Yünden yapılmış bir örtü. 8) Hecer yapımı bir hasır. 9) Bir el değirmeni. 10) Deriden yapılmış bir su kabı. 11) [İçinde elbise yıkanılan] bakır bir leğen. 12) Bir süt kasesi. 13) Küçük su kovası. 14) Sızdırmasın diye içi ziftlenmiş leğen. 15) Yeşil bir testi. 16) Kiremitten iki bardak. 17) Bir meşin minder. 18) Katrani aba. 19) Su kovası...

Çeyizi düzmekle görevlendirilen sahabeler şöyle demişlerdir: Bu eşyaların tümünü taşıdık, Resulullah'ın (s.a.a) önüne koyduk. Resulullah (s.a.a) çeyize bakınca ağladı ve gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı. Sonra başını göğe kaldırdı ve şöyle dedi: "Allah'ım! Kaplarının büyük kısmı çanak çömlekten ibaret olan bu topluluğa bereket ver."[129]

Ali (a.s) evini donattı. Evin tabanına yumuşak kum döktü. Bu arada yıkanmış elbise asmak için bir duvardan ötekine uzanan bir tahta koydu. Yere de koç derisi serdi ve hurma lifinden yapılmış yastıklar bıraktı.

Ebu Yezid el-Medinî şöyle der: "Fatıma (a.s) Ali'ye (a.s) verildiği zaman, Ali'nin (a.s) evinin tabanına serdiği kumdan, yastıktan, testiden ve bardaktan başka bir şeyi yoktu."[130]

7- Zifaf Öncesi Hazırlıklar ve Düğün Yemeği (Velîme)


Ali şöyle der: Bundan sonra bir ay bekledim. Fatıma ile ilgili olarak herhangi bir şey söylemedim. Resulullah'tan (s.a.a) utanıyordum. Ancak Resulullah (s.a.a) ile baş başa kaldığım zaman şöyle derdi: "Ey Ali! Ne iyi ve ne de güzel bir eşin var! Müjdeler olsun sana ey Ali! Seni, dünya kadınlarının efendisiyle evlendirdim." Ali (a.s) diyor ki: "Bu olayın üzerinden bir ay geçince, kardeşim Akil yanıma geldi ve bana dedi ki: "Ey Kardeşim! Senin Fatıma bint-i Muhammed'le (s.a.a) evlendiğin kadar başka bir şeye sevinmedim. Ey Kardeşim! Neden Fatıma'yı evine getirmesini Resulullah'tan (s.a.a) istemiyorsun? Çünkü bir araya gelmenizle gözünüz aydın olur."

Ali şöyle cevap verdi: "Ey kardeşim! Allah'a yemin ederim ki, ben bunu çok istiyorum. Ancak böyle bir isteği Resulullah'a (s.a.a) açmamamın tek nedeni ondan utanmamdır." Akil şöyle dedi: "Seni Allah adına yemine veriyorum. Kalk, beraber gidelim." Bunun üzerine Resulullah'a (s.a.a) gitmek üzere yola çıktık. Yolda Peygamberimizin (s.a.a) hizmetçisi Bürke (Ümmü Eymen) ile karşılaştık. Ona bu meseleyi açtık. Dedi ki: "Yapmayın! Bırakın, biz onunla konuşalım. Çünkü bu meselede, kadınların sözleri daha güzel ve erkeklerin kalpleri üzerinde daha çok etkili olurlar."

Sonra geri döndü, Ümmü Seleme'nin evine girdi ve ona olayı anlattı. O da Peygamber'in (s.a.a) diğer eşlerine meseleyi açtı. Peygamber'in eşleri huzurunda toplandılar. Onun etrafını sardılar ve şöyle dediler: (Onlar adına konuşan Ümmü Seleme'dir.) "Analarımız-babalarımız sana kurban olsun, ya Resulallah! Bir mesele için toplandık ki, eğer Hatice sağ olsaydı, bundan dolayı sevinecekti." Ümmü Seleme der ki: "Hatice'den söz ettiğimiz zaman Resulullah (s.a.a) ağladı. Sonra şöyle dedi: Hatice! Nerede Hatice gibisi? İnsanlar beni yalanlarken o beni doğruladı, Allah'ın dini hususunda benim vezirim (destekçim) oldu. Varını yoğunu bana destek olmak için harcadı."

Ümmü Seleme der ki: "Bunun üzerine şöyle dedik: Analarımız babalarımız sana feda olsun, ya Resulallah! Hatice hakkında ne söylediysen, mutlaka öyledir. Ancak o, artık Rabbine gitmiştir. Allah ona katında esenlik versin. Bizi ve onu cennetinin, rızasının ve rahmetinin derecelerinde buluştursun. Ya Resulallah! Bu, Ali b. Ebu Talib dinde kardeşin ve soyda da amcanın oğludur. Eşi Fatıma'nın evine gelmesini ve ailesinin böylece bir araya gelmesini istiyor." Resulullah (s.a.a) dedi ki: "Ey Ümmü Seleme! Ali'nin kendisi niçin bunu söylemiyor?"

Dedim ki: "Senden utandığı için, ya Resulallah, böyle bir talepte bulunamıyor." Ümmü Eymen dedi ki: "Resulullah (s.a.a) bana şöyle dedi: 'Ali'ye git ve onu bana getir.' Resulullah'ın (s.a.a) yanından ayrıldım ve gördüm ki, Ali, bana Resulullah'ın (s.a.a) cevabını sormak üzere bekliyor. Beni görünce, 'Ey Ümmü Eymen! Nasıl bir manzarayla karşılaştın?' dedi."

Dedim ki: "Resulullah (s.a.a) seni çağırıyor." Bundan sonrasını Ali (a.s) anlatıyor: Resulullah'ın (s.a.a) evine girdim, eşleri yanından kalktılar, odalarına girdiler. Resulullah'ın (s.a.a) karşısında oturdum. Ama ondan utandığım için hep yere baktım, başımı hiç kaldırmadım." Resulullah (s.a.a) dedi ki: "Eşinin evine gelmesini istiyor musun?" Başımı öne eğmiş bir hâlde, "Evet, anam-babam sana feda olsun." dedim.

Buyurdu ki: "Evet, çok iyi, ey Ali! Onu bu gece veya yarın gece evine getiririm inşallah." Sonra Resulullah (s.a.a) eşlerinin bulunduğu tarafa bakarak, "Burada kim var?" diye sordu. Ümmü Seleme, "Ben, Ümme Seleme, bu da Zeyneb, şunlar da falan ve falandır." dedi. Resulullah (s.a.a) dedi ki: "Kızım ve amcamın oğlu için benim evimde bir oda hazırlayın." Ümmü Seleme, "Hangi odayı?" diye sordu. Peygamberimiz (s.a.a), "Senin odanı." dedi. Bu arada eşlerine Fatıma'yı süslemelerini ve her şeyine dikkat edip titizlik göstermelerini emretti.

Ümmü Seleme der ki: Fatıma'ya sordum: "Yanında, bir gün lâzım olur diye sakladığın koku var mı?" "Evet." dedi. Bir şişe getirdi. Ondan biraz avucuna döktü. Kokladım. Bundan önce böyle bir koku hiç koklamamıştım. Dedim ki: "Bu nedir?" Dedi ki: "Dihye el-Kelbî, Resulullah'ın (s.a.a) yanına gelirdi. Resulullah bana, 'Ey Fatıma! Bir yastık getir, amcan ona yaslansın.' Ben de ona yastık getirir, o da yastığın üzerinde otururdu. Yine böyle bir gün, ayağa kalktığı zaman, elbisesinden bir şey düştü. [Babam] benden bunu toplamamı istedi." [Ali (a.s) bunu Resulullah'a (s.a.a) sorduğunda, o, Cebrail'in kanatlarından düşen anberdir, diye cevap vermişti.]

Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: "Bir düğün yemeği vermek şarttır."

Sa'd, "Bende bir koç var." dedi. Bir grup ensar da birkaç ölçek mısır topladı. [Hz. Ali diyor ki:] Resulullah (s.a.a) Ümmü Seleme'ye teslim ettiği paradan on dirhem alarak bana verdi ve dedi ki: "Bununla yağ, taze hurma ve keş yoğurdu al." Bunları satın aldım ve Resulullah'a (s.a.a) götürdüm. Kollarını çemreledi. Deriden yapılmış sofrayı istedi. Sonra hurma ve yağı keş yoğurduna karıştırarak yoğurmaya başladı. Macun hâline getirdikten sonra da, "Ey Ali! Sevdiğin kimseleri davet et." dedi.

Mescide gittim. Mescid sahabelerle hınca hınç doluydu. Bir kısmını davet edip bir kısmını davet etmemekten utandım. Sonra orada bulunan bir tümseğin üzerine çıkarak seslendim: "Fatıma'nın velimesine (düğün yemeğine) gelin." İnsanlar gruplar hâlinde gelmeye başladılar. İnsanların kalabalık, buna karşılık yemeğin az olmasından dolayı mahcup oldum. Resulullah (s.a.a) içimdeki sıkıntıyı fark etti. Dedi ki: "Ey Ali! Ben, Allah'a yemeğine bereket vermesi için dua edeceğim." Daha sonra sofrayı bir mendille örttü. Ardından dedi ki: "İnsanları onar kişilik gruplar hâlinde içeri gönder." Ben de onun dediği gibi yaptım.

Gruplar içeri giriyor, yemeği yiyor ve dışarı çıkıyorlardı. Buna karşın yemekte herhangi bir eksilme olmuyordu. Resulullah (s.a.a) yemeği kendi elleriyle dolduruyordu. Abbas, Hamza, Ali ve Akil de insanları karşılıyorlardı. Ali der ki: "Kalabalığın tamamı, başından sonuna kadar yemeğimi yediler, suyumu içtiler. Benim için Allah'tan bereket dilediler. Sayıları dört bin kişiden fazlaydı."

Sonra Resulullah (s.a.a) kap getirilmesini istedi. Bunları doldurarak eşlerinin odalarına gönderdi. Sonra bir kap aldı ve içine yemek doldurdu, "Bu da Fatıma ve kocası için." Dedi.[131]


Yüklə 0,75 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   36




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin