Afife Batur
Harbiye Nezareti binasının dış avlusunda yer alan kapının iki yanındaki köşklerin girişi.
Afife Batur
lan Sanayi Sergisi'nin binası, eğilimin tanınmasında ve kamuoyunca benimsenmesinde çok önemli bir rol oynamış olmalıdır. Fransız mimar L. Parville'nin tasarımı olan yapı, klasik plan şemasına cephelerde tuğla/taş örgülü kemerlerle mukarnaslı saçak kornişi eklenerek Doğululaştınlmış bir çalışmadır. Osmanlı cephe motiflerinin olanca yalınlığı ile kullanılması, sıradan sayılabilecek tasarıma bir prototip niteliği vermiştir. Sonradan kaldırılmış olmasına karşılık, her gün yüzlerce veya binlerce İstanbullu tarafından ziyaret edilen sergi, daha sonra "Milli Mimari" olarak anılacak olan yaklaşıma daha yakın duran veya onu işaret eden bir öncül örnektir.
Aynı dönemde yapılan Bahriye Nezareti binası(->) da, 1864-1865 tarihli Beylerbeyi Sarayı(->) da klasik plan şemaları, kitlenin ve cephelerin düzenlenişi bakımından yüzyılın ilk yarısının esprisini sürdürmektedir. Ama tek tek mimari elemanlarda kullanılan oryantalist biçimler, İslami ka-
rakterin öne çıkmasına yol açmıştır. Bunlar, nezaret binasında at nalı, dilimli ve soğan biçimli kemerler, moresk sütun başlıkları, geometrik motifli korkuluk bandıdır. Beylerbeyi Sarayı'nda da giriş holünün, havuzlu salonun, mavi salonun bezemeleridir. Bu örnekler, oryantalist eğilimin İstanbul'da klasisist anlayışa eklendiğini, kimi zaman da yalnızca giydirildiğini işaret etmektedir.
Oryantalist anlayışa daha yakın duran örnekler de vardır: Beylerbeyi Sarayı'nın bir yanılsama yaratma isteğim biçimlendirdiği bellidir. Ahır binası ise özgün bir oryantalist tasarımdır. 1940'ta yıktırılmış olan Taksim'deki Topçu Kışlası(->), oryantalist esprinin İstanbul'daki anıtsal örneği idi. Kuzey Afrika ve Endülüs İslam biçimleri, klasik şemaya eklemlenmişti.
Osmanlı İmparatorluğu'nda oryantalist eğilimlerin belirmesi, kronolojik bir denk-düşümle, 19. yy'ın ikinci yarısmdadır. Osmanlı kültürünün en güçlü alanı olan mimarlıkta Batı'ya açılma, diğer periferi ülke-lerininkine oranla, özgün bir deneyim olmuştu. Batı'ya açılma sürecindeki ilk anlayış değişikliği, 18. yy'da tasarıma barok üslup öğelerinin girmesiyle başladı. Yaklaşık bir yüzyıl süren ve özgün bir nitelik kazanan Osmanlı Barok Üslubu, 19. yy'ın başında yerini klasisist bir anlayışa bıraktı. Krikor Balyan, Garabet Balyan, Melling, Smith, Fossati'ler, bu yüzyılın ilk yarısının klasisist eğilimlerim biçimlendiren ve imparatorluğun mimari birikimine düzeyli örnekler kazandıran en tanınmış mimarlardı. Bu kuşağın çekilmesiyle (Fossati'lerin gidişi 1858'dedir) klasik disiplinin büyük ölçüde çözüldüğü gözlenmektedir. Okullar, kışlalar, hükümet konakları ve benzeri resmi yapılarda neoklasik çizgi hâlâ egemendir. Ama kentsel mimaride bir çeşitlilik belirmeye başlamıştır. Avrupa'dan gelip İstanbul'da çalışmaya başlayan çok sayıda mimarın taşıyıp getirdikleri farklı eğilimler arasında Doğu kökenli biçimleri kullanan historisist kompozisyonlar da vardı. Bunlar, giderek egemen olan eklektisizmin genel repertuvarı içinde diğer klasik dışı eğilimlerle birlikte kullanılmıştır.
İstanbul'da Doğulu öğeleri kullanan uygulamalar arasında egzotisist espride bahçe veya çevre düzenlemesi birkaç örnekle sınırlıdır. Bazı sera ve kış bahçelerinde kullanılan "Chinoiserie" ile Büyükdere içinde Çin köşkleri, köprüler, rüstik pavyonlar, gotik şapel vb bulunduğu söylenen pitoresk büyük bahçe gibi az sayıda örnek sayılabilir.
İstanbul'da tarihi bilinen en erken oryantalist yapı bugünkü bilgilere göre Mustafa Reşid Paşa Türbesi'dir(-»). Plan ve kitle olarak klasik özellikler taşıyan yapıya dar ve yüksek pencerelerinin hafif eğri-likli at nalı kemerleri ile dökme demirden şebekelerinin bezemesi, oryantalist motifler olarak eklenmiştir. Bu düzenleme oryantalist espriye çekingen bir başlangıcı işaret etmektedir.
Yanılsama ve Doğulu atmosfer yaratma gibi oryantalist söyleme uyan yaklaşımlar için sergi yapıları en uygun fırsatlardı. 1867
A. Vallaury'nin
çizgileriyle
harem köşkü.
TSM, Ar.
E. 9465/15
Afife Batur
fotoğraf arşivi
Paris Sergisi'ndeki Osmanlı yapıları da gizemli Doğu'ya referans vermekten geri kalmamakta ama doğal olarak daha otantik kaynakları kullanmaktadır.
Oryantalist mimarinin İstanbul'daki en görkemli örneği, Çırağan Sarayı(->) idi. Osmanlı mimarlığının son büyük parıltısı sayılabilecek bir yapıt olan Çırağan Sara-yı'nda oryantalist repertuvar, zengin bir stilistik gösteri içinde kullanılmıştır. İç mekânların düzenleme ve tasarımı açısından, yukarda değinilen L. Zanth'm Wilhelma Sarayı ile yakın bir benzerlik gösterir. Çıra-ğan'ın üslubu konusunda hemen tüm kaynaklar, padişahın istek ve ısrarında birleşmektedirler. Yalnız padişah değil, İstanbul'un yüksek tabakası ve kamuoyu da Doğu/İslam kökenli motiflere sıcak bakmaktadır. Döneme ilişkin yayınlarda, gazetelerde Çırağan'ın "iç dekorasyonu tama-miyle Magrip, Arap ve Türk üslubunda olacak" denilerek oryantalist repertuvar sıralanmaktadır. Çırağan Sarayı oryantalist üslubun benimsenmesinde ve yaygınlaşmasında itici bir işlev görmüştür ve oryantalist repertuvara, Osmanlı öğesinin katılmasını deneyen bir tasarım olarak neoottoman üsluba giden yolu açmıştır. Avrupa mimarlığını büyüleyen Elhamra Sarayı örneği İstanbul mimarlarını da etkilemiştir.
Yüzyıl sonunda İstanbul'da çalışan yabancı mimarlar da özgün çizgileri olan oryantalist tasarımlar geçekleştirmişlerdir. A. Jasmund'un Sirkeci Garı(->) veya bir A. Vallaury/R. d'Aronco tasarımı olan Haydar-paşa'daki Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane bi-nası(->) ilk akla gelen tanınmış örneklerdir. Her iki örnekte de oryantalist repertuva-rın özgürce kullanıldığı ve yeni bileşimlerin denendiği fark edilmektedir. Özellikle Mekteb-i Tıbbiye'de zengin oryantalist repertuvara Osmanlı biçimlerinin başarılı bir entegrasyonu sağlanmıştır.
Bu bağlamda Sirkeci Garı binası yapımında hocası A. Jasmund'la birlikte çalışan Kemaleddin Bey'in(->) sonraki yıllarda özgün bir neoottoman çizgiye yönelmesi şaşırtıcı değildir. II. Meşrutiyet döneminin Türkçülük ve milliyetçilik akımlarının etkisi altında "Milli Mimari" olarak adlandırılan
i
bu anlayış, İstanbul'da yaygın olarak kullanılan art nouveau ile yan yana 1930'lu yıllara dek sürecektir.
Bibi. N. Aksoy, Rönesans İngiltere'sinde Türkler, ist., 1990; A. Batur, "Mimarlıkta Oryantalist Eğilimler Üzerine Bazı Gözlemler", Yapı Dergisi, Kasım 1990; A. Batur, "Orientalist Trends in the 19th Century istanbul Architectu-re and the Contribution of Italian Architects" Italien Presence in the Architecture of Medite-ranean Islamic Countries Sempozyumu, Roma, 4-1 Ekim 1990, Environmental Design, VI-II, no. 9/10, s. 134-141; Desmet-H. Gregoire, Büyülü Divan, ist., 1991; J. Erzen; "Resimde Doğu Merakı: Oryantalizm", Yeni Boyut Dergisi, S. 21, s. 3-5; S. Gernamer-Z. Inankur, Ori-entalizm ve Türkiye, îst., 1989; J. Parla, Efendilik, Kölelik ve Şarkiyatçılık, ist., 1985; E. Said, Oryantalizm/Sömürgeciliğin Keşif Kolu, ist., 1989; T. Saner, "İstanbul 19. Yüzyıl Osmanlı Mimarlığında Oryantalist Akım," (İstanbul Teknik Üniversitesi basılmamış yüksek lisans tezi), İst., 1988; T. Saner, "19. Yüzyıl Osmanlı Ek-lektisizminde Elhamra'mn Payı", Osman Ham-di Bey ve Dönemi, İst., 1993, s. 134-145.
AFİFE BATUR
Dostları ilə paylaş: |