Musiki Yönü
III. Selim klasik Türk musikisinin en değerli bestecilerinden biridir. Besteciliği dışında, ney üfler, tanbur çalardı. Musikiye çok küçük yaşlarda başlamıştı. I. Abdülha-mid'in müezzinbaşısı Kırımlı Ahmed Kâmil Efendi'den meşk etmişti; tanbur hocası ise geleneksel tanbur üslubunun üstadı ünlü Tanburi İzak'tı(->).
Osmanlı hanedanının üyeleri arasında musikiye ilgi duyan, saz çalan, hattâ bestecilikle uğraşan birçok şehzade ve padişah çıkmışsa da hiçbirinin musikiye ilgisi, musiki sevgisi ve bestecilik gücü III. Selim'in-ki düzeyinde değildir.
III. Selim daha şehzadelik yıllarında saraydaki ve saray dışındaki musikicileri çevresinde toplamaya başlamıştı. Padişah olduktan sonra da saray meşkhanesihi yeniden düzenleyerek, o zamana kadar yevmiye karşılığı çalışan ve "ihsan-ı şâhâ-ne'lerle teşvik edilen musikicileri düzenli aylığa bağladı, gençliğinden beri desteklediği ve katıldığı musiki faaliyetlerinin sarayın harem dairesinde de iyice yayılmasına önayak oldu. Başta İsmail Dede Efen-di(->) olmak üzere birçok genç yeteneğin yetişmesinde büyük emeği geçti. Kendisinden sonra ünlenen pek çok besteci ve icracı da yetişme çağlarını onun şehzadelik, veliahtlık ve padişahlık yıllarında tamamlamışlardır. Abdülhalim Ağa, Vardakosta Ahmed Ağa, Küçük Mehmed Ağa, SadullahAğa, EminAğa, Numan Ağa, Şakir Ağa, Kömürcüzade Hafız Efendi ve Türk musikisinin daha nice vazgeçilmez bestecisi hep III. Selim döneminin musikicile-ridir. Sarayın musikiye verdiği geleneksel desteğin en yüksek düzeyine çıktığı ve musikinin saraydaki gündelik faaliyetlerin ayrılmaz bir parçası haline geldiği o yıllarda toplanan musiki meclislerinin canlılığı, Topkapı Sarayı'ndaki Serdab Kasrı ile Kâğıthane'deki Çağlayan Kasrı'nda okunan muhteşem fasılların musiki nazlarını dile getiren efsaneleşmiş hikâyeleri sözlü kaynaklardan günümüze kadar ulaşmıştır.
Yenilikçilik III. Selim döneminin en belirgin özelliğidir. Değişiklik ihtiyacı en çok yeni makam düzenlemeleriyle kendini belli eder; yeni makam terkipleriyle yeni yollar aranır, bu makamlardan çeşitli bestecilerin katılımıyla ortaklaşa fasıllar bestelenir. Öte yandan, eski gelenek ve yerleşik kurallar bir ölçüde zorlanır; eski üslubun ağır, mistik havası yerini daha içli, "âşıkane" ve dünyevi bir musikiye bırakır. Bu çalışmalar ve eğilimler zamanın musikicile-rini az çok ortak bir çizgi üzerinde birleş-
tirir. Bu dönem Türk musikisi tarihinde yeni bir çığır olarak, "III. Selim dönemi" diye adlandırılır.
III. Selim Mevlevîydi; bazı eserlerine "Selim Dede" imzasını atmıştı. Saray dışındaki, özellikle mevlevîhaneler çevresindeki musiki faaliyetlerini izler, hattâ yönlendirirdi. Kulekapısı (Galata) Mevlevîha-nesi'ne sık sık gidip ayinleri dinler, Şeyh Galib'le(-») sohbet ederdi. Hampartzum Li-monciyan(-*) ile Abdülbâkî Nasır Dede de nota sistemlerini III. Selim'in teşvikiyle geliştirmişlerdi.
Suzidilara, arazbarbuselik, nevakürdi, şevkefza, pesendide, şevk-u tarâb, hica-zeyn, hüseynizemzeme, nevabuselik, rast-ı cedid, şevkidil, gerdaniyekürdi, ıshafa-nek-i cedid onun düzenlediği makamlardır. Ayin, durak, peşrev, kâr, beste, ağır semai, yürük semai, saz semaisi, şarkı, köçekçe türlerinde olmak üzere, 70'i aşkın eseri notalarıyla günümüze ulaşmıştır. Bazı eserleri ortaklaşa fasılların eksik parçalarını tamamlar. Eserlerinin çoğunu padişah olmadan önce bestelemiştir. Suzidilara Mevlevî ayini çok sevilmiş, günümüze kadar birçok kez okunmuştur. Suzidilara makamındaki çok ünlü takımı, zavil ağır çember bestesi ("Bezm-i âlemde meserret bana canan iledir"), zavil yürük semaisi ("Olmuş nişân-ı tîr-i muhabbet civan iken") ve pesendide ağır semaisi ("Zîver-i sîne edip rûh-i revanim diyerek") klasik fasılların en parlak örnekleri arasında yer almıştır. Hüzzam ("Gönül verdim bir civâ-ne"), buselik ("Bir pür cefâ hoş dilberdir"), şehnaz ("Bir nevcivâna dil mübtelâdır"), şevkefza ("Ey serv-i gülzâr-ı vefa, niçin et-din bize cefâ"), muhayyersümbüle ("Ey gonca-i nazik tenim") şarkıları ise geniş bir dinleyici kitlesine ulaşmıştır. III. Selim "İl-hamî" mahlasıyla şiirler yazmış, şiirlerini bir divanda toplamıştır. Bazı eserlerinde kendi şiirlerini güfte olarak kullanmıştır.
III. Selim Batı musikisine de ilgi duymuştur. Belgelere göre Türkiye'de ilk kez Batı musikisi dinleyen padişahtır. Merak ettiği Batı musikisini kız kardeşi Hatice Sul-tan'ın sarayında dinlemişti. Batı musikisi daha sonra Topkapı Sarayı'nda da icra edilmiş, Mayıs 1797'de yabancı bir topluluk tarafından sarayda ilk kez bir opera sahnelenmişti.
Batı türünde bandoya doğru atılan ilk adım da onun döneminde gerçekleşmişti. 1794'te, yeniçeri ordusunun yanında kurulan Nizam-ı Cedid birliklerinin gündelik eğitim ve yürüyüşlerinde kullanılmak üzere, askeri yetiştirmekle görevli Fransız subaylarının çabasıyla bir boru-trampet takımı kurulmuştu.
Bibi. Abdülbâkî Nasır Dede, Tahririye, Sü-leymaniye Ktp, Nafiz Paşa Bölümü, no. 1242; ay, Tedkik u Tahkik, Süleymaniye Ktp, Nafiz Paşa Bölümü, no. 1242; Rauf Yekta, "Selim-i Sâlis Musikişinas", Yeni Mecmua, S. 16 (1917); ay, Esâtîz-i Elhân-III. Cüz, Dede Efendi, ist., 1925; Ali Rıza, Bir Zamanlar; İstanbul Belediye Konservatuvarı, Türk Musikisi Klasiklerinden Mevlevî Ayinleri, V, İst., 1935; Ergun, Antoloji, II; Sevengil, Opera; İ. H. Uzunçarşı-lı, "Osmanlılar Zamanında Saraylarda Musiki Hayatı", Belleten, S. löl (Ocak 1977); N. Özalp, Türk Musikisi Tarihi, II, Ankara, 1986;
Öztuna, BTMA, II; S. Aksüt, Türk Musikisinin 100Bestekârı, İst., 1993.
BÜLENT AKSOY
Dostları ilə paylaş: |