Hldlniava V l h o n I n, I,1 V a hjhvi 3a I o I l n V 31 V h fi 11 fi



Yüklə 8,43 Mb.
səhifə25/980
tarix09.01.2022
ölçüsü8,43 Mb.
#92016
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   980
Osmanlı Dönemi

Türkçede aslı Farsça olan "mühür" yerine bazı hallerde, yüzük biçiminde oluşları dolayısıyla "hatem" kelimesi de kullanılmıştır.

Mimari, hat, tezhip, minyatür vb sanatlarda önceleri Anadolu Selçuklu sanatının bir devamı gibi gözüken Osmanlı sanatı, geçiş döneminden sonra kendi tarzım ortaya koymuştur. Onun neticesidir ki, Osmanlı mühürcülüğü başka hiçbir islam ülkesinde benzeri olmayan güzellikte eserler yaratmıştır. Osmanlı'nın bütün sanatlarındaki hâkim unsur olan sadelikte güzeli yakalamak fikri mühürcülük sanatına da yansımıştır.

Osmanlılarda mühür kazıyanlara hakkak denirdi (bak. hakkâklık). Hakkâklar genellikle başparmak tırnağı büyüklüğündeki bir alana isim, unvan, baba adı, güzel söz, hattâ ayet ve hadisleri büyük bir hünerle yerleştirirlerdi.

Hat sanatı, kendine has birçok estetik kuralı bulunan, yapılması zor sanatların başında gelmektedir. Hakkâklar ise bu zor sanatı, çelik veya elmas uçlu kalemlerle çok sert zeminlere ters olarak, kamıştaki ahengi bozmadan kazırlardı. Bu yüzden mühürcüler çıraklık dönemlerinde sülüs, ta'lik gibi bu sanatta çok kullanılan yazı çeşitlerini ve süslemeleri öğrenirlerdi. Bazı hakkâklar, ünlü hattatların hazırladığı örneğe göre de mühür kazırlardı. Türk hakkâklar bu ustalık ve titizlikleriyle İslam dünyasının, hattâ zevk sahibi ve estetik görüşü zengin bazı Avrupalı asil ve zenginlerin de takdirlerini kazanmıştır. Bugün birçok müze ve özel koleksiyonlarda bu çeşit mühürler bulunmaktadır. 18. yy'da Osmanlı ordusuna hizmet eden ve Kumbaracı Ahmed Paşa(->) diye anılan Comte de BonnevaPın Din-i İslamdır Atâ-yı müte-al/ Ulu nimet sana Ahmed bu neval ibaresini taşıyan mührü buna bir örnektir.

Birçok sanat dalında olduğu gibi mühürcülükte de İslam dünyasının merkezi İstanbul'du. İstanbul mühürcülerinin dükkânları eskiden Hakkâklar Çarşısı olan bugünkü Sahaflar Çarşısı'ndaydı(->). Ayrıca bazı büyük cami avlularında da küçük mühürcü tezgâhlan bulunurdu. İslam dünyasının her alandaki kalburüstü kişileri mühürlerini büyük ücretler ödeyerek İstanbullu mühürcülere kazıtmışlardır. Bu bilgiler, hakkâkların kazıdıkları mühürlerin bir örneğini kendi mühür defterlerine basarak meydana getirdikleri mühür mecmualarından öğrenilmektedir. Mühürcülük tarihi açısından da önemli olan bu defterlerin bir kısmı müze ve özel koleksiyonlarda mevcuttur. Bu ünlü hakkâklar ayrıca yapmış oldukları bazı mühürlerin uygun bir boşluğuna, bir iki milimetreyi aşmayacak bir büyüklükte kendi adlarını da kazımışlardır. Bunlar sayesinde yüzlerce İstanbullu mühürcünün adlan tespit edilebilmektedir. Pek çok mühürde hakkak adının bulunmaması mühür sahibine duyulan saygıdan kaynaklanmaktadır. Ayrıca kadın mühürlerinin büyükçe bir kıs-

mında da hakkak ismi bulunmamaktadır. Bilinen meşhur mühürcü hakkâklar içinde, özellikle yazı kompozisyonları ile çok başarılı olan bazılarının adları şunlardır: Aş-kî, Azmî, Bendeıyan, Fehmî, Fennî, İlmî, Mecdî, Nadir, Resmî, Sabrı, Samı, Vefa, Yümnî ve Zekî.

Bütün mühürcüler mesleki bilgilerinin yanısıra ünlü hattatlardan ders alarak yetişirlerdi. Bunun yanısıra hakkâklar tezhip ve edebiyat bilmek mecburiyetinde idiler. Bu sebeple meslekleri gereği hakkâklar çok kültürlü idiler.

Mühürler genellikle sülüs, ta'lik, divani, kufi, bazen de rık'a yazı karakterinde kazınmışlardır. Üç yüzlü mühürlerin ise her yüzüne ayrı yazı karakteri kazılırdı. En çok dairevi (yuvarlak), beyzi (oval), kesik köşeli murabba (kare), kesik köşeli mustatil (dikdörtgen) biçiminde yapılan mühürlerde süslü saplar da bulunurdu. Mühürlerin sapları da genellikle kişilerin meslek ve meşreplerini yansıtacak biçimde yapılmışlardır. Kadın mühürlerinin saplarının çoğu çiçek kompozisyonluydu. Erkek asker ise sınıfının, tarikata mensup ise o tarikatın simgesi yapılırdı.

Mühürler genellikle gümüşe, varlıklılar için altın veya kıymetli ve yarı kıymetli taşlardan olan zümrüt, akik, kantaşı ve ne-cefe, dar gelirliler için ise sarıya kazılırlardı. Hz Muhammed'in mührü akik taşından olduğu için Türkler arasında bu taş kutsal sayılmış ve ucuzluğundan dolayı yaygınlık kazanmıştır.

Ayrıca mühürlerin bir kısmının etrafında veya içlerinde gül, karanfil, lale gibi çiçek motifleri de yer almıştır. Bazı mühürlerde edebi sözlere de sıkça rastlanmaktadır. Bir Osmanlı paşasının mühründe görülen Sedd-i İslanım sipehsâlârı hakkın bendesi / Murtaza Paşa 'yım oldur Han Murad efkendesi beyti ile meşhur eşkıya Kara Feyzî'nin mühründeki, Kıl şefaat ya Resûlâllah / Ümmetindir Molla Feyzul-lah beyti buna örnektir.

Mühürler "saltanat mühürleri" (tuğralar), "devlet daireleri mühürleri" (mühr-i resmî), "vakıf mühürleri" ve "şahıs mühürleri" (mühr-i zatî) olmak üzere dört ana sınıfa ayrılabilir.

Tılsım mühürü

(sol) ve Fatma

Sultan'a ait

mühür.


M. Zeki Küf oğlu

koleksiyonu (sol),

TSM

Hakkak Mecdî Efendi'nin mühür defterinin

ilk sayfası.

Atıf Efendi Kütüphanesi

Tahta çıkan Osmanlı padişahlarının ilk işi dört adet mühür kazdırmak olurdu. Saltanatının simgesi olan bu mühürlerin biri zümrütten ve dört köşeli olup yüzük biçimindeydi ve padişah onu parmağına takardı. Diğer üç tanesi ise beyzi (oval) biçimde olup altındandı. Bu mühürlerden biri sadrazama verilir ve buna hatem-i şerif, hatem-i vekâlet veya mühr-i hümayun denilirdi. Diğer altın mühürler ise hasodacı-başına ve harem haznedarına verilirdi. Bu mühürlerin üzerlerinde ise padişahın adı, babasının adı ve "Allah onu daima başarılı kılsın" veya "her zaman muzaffer" anlamında bir ibare de bulunurdu. Padişah mühürleri tuğra biçiminde hazırlanır ve kazılırdı.




Yüklə 8,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   980




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin