Sayı : B.09.1.TKG.061.045.02.12.507/ /05/2012 Konu : İntifa hakkı
TAPU DAİRESİ BAŞKANLIĞINA
ÖZET: İntifa hakkının ve üzerindeki takyidatların terkini hakkında.
İlgi: 26/4/2012 tarihli ve 3100 sayılı yazıları.
I-GÖRÜŞ SORULAN KONU: İlgi yazı ve eklerinden;
- İzmir İli, Bornova İlçesi, Erzene Mahallesi 176 ada 44 parsel sayılı, arsa vasıflı taşınmaz üzerinde 08.07.1985 tarihli ve 2283 yevmiye numaralı işlem ile "1/9 hissenin yarı intifa hakkı F.D.'ye aittir" şeklinde ve 31.12.1990 tarihli 7952 yevmiye numaralı işlem ile "E. ve Ö.D.'ye ait hissenin yarı intifa hakkı F.D.'ye aittir" şeklinde intifa haklarının tesis edildiği, intifa hakkı sahibi F.D.'nin 2003 yılında öldüğü, taşınmazın çıplak mülkiyet sahiplerinden S.E. ve N.S. tarafından intifa hakkı terkininin talep edildiği,,
- 14.02.2005 tarihli ve 1338 yevmiye numaralı işlem ile İzmir 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin yazısına istinaden M.D., F.A., E.Ö., F.D., A.D., G.D., S.D., F.D., Ö.D. hisselerine ihtiyati tedbiri tesis edildiği,
- 13.12.2005 tarihli ve 15087 yevmiye numaralı işlem ile Bornova Belediye Başkanlığı Gelir Müdürlüğünün 2005/1243 sayılı yazısına istinaden F.D.'nin intifa hakkı üzerine haciz şerhi tesis edildiği,
13.12.2005 tarihli ve 15149 yevmiye numaralı işlem ile Bornova Belediye Başkanlığı Gelir Müdürlüğü’nün 2005/1191 sayılı yazısına istinaden F.D.'nin intifa hakkı üzerine haciz şerhi tesis edildiği,
- 20.09.2011 tarihli ve 14652 yevmiye numaralı işlem ile İzmir 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin müzekkeresine istinaden taşınmazın tamamına ihtiyati tedbir şerhi tesis edildiği,
- Taşınmazın çıplak (kuru) mülkiyet sahiplerinden S.E. ve N.S. tarafından intifa hakkı terkininin talep edilmesi üzerine, Bornova Tapu Müdürlüğü’nce ihtiyati tedbir şerhlerin muhatabı İzmir 2. Sulh Hukuk Mahkemesi ve İzmir 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne intifa haklarının terkinine muvafakat edip etmedikleri hususunun yazılı olarak soru konusu edildiği, bahsi geçen mahkemelerden intifa haklarının terkinine yönelik olumlu cevap verildiği,
- Bornova Tapu Müdürlüğü’nce haciz alacaklısı Bornova Belediyesi (Gelir Müdürlüğü) ile intifa hakkının terkinine muvafakat edip etmedikleri yönünde herhangi bir yazışmanın yapılmadığı, ancak Bornova Belediyesi tarafından ilgililerine şifahi olarak borcun devam ettiği ve bu nedenle haczin kaldırılamayacağının bildirildiği,
- İzmir Tapu ve Kadastro Bölge İnceleme Kurulu’nun 16/2/2012 tarihli kararı neticesinde, Türk Medeni Kanunu’nun 797 nci maddesi gereğince, hak sahibinin ölümü ile intifa hakkı sona ereceğinden, hukuken intifa hakkı ortadan kalkmış iken haciz şerhi işlendiğinden, çıplak mülkiyet sahipleri tarafından intifa hakkının terkini talebinde bulunulması halinde, terkinin yapılarak, sonucundan Türk Medeni Kanunu’nun 1019 'uncu maddesi gereğince Bornova Belediyesine tebligat yapılması gerektiğine oybirliği ile karar verildiği,
- Bölge Müdürlüğü Makamınca konunun bir kez daha görüşülmesi için Kurul'a geri gönderildiği, bu kere 1/3/2012 tarihli karar neticesinde, Bornova Belediyesine hitaben, intifa hakkının mirasa konu olmadığı, intifa hakkı sahibinin 2003 yılında öldüğü, taşınmaz üzerine işlenen haczin ise 2005 yılında konulduğu, dolayısıyla konulan haczin hükümsüz duruma düştüğü ve terkin edilmesi gerektiği yönünde açıklayıcı yazı yazılmasına, belediyenin haciz şerhinin terkin edilmesine muvafakat etmesi halinde talebin karşılanabileceğine; aksi halde talebin karşılanamayacağına R.G., Z.B. ve Ö.İ.İ.lerin karşı oyları ve oyçokluğu ile karar verildiği, belirtilmekte ve konu ile ilgili Müşavirliğimiz görüşlerinin istenildiği anlaşılmakla gerekli inceleme yapılmıştır.
II- GÖRÜŞ İSTEYEN BİRİMİN İNCELEMESİ VE NETİCESİ: İlgi yazılarında, “şahsa sıkı sıkıya bağlı intifa hakkı, gerçek kişilerde hak sahibinin ölümü ile sona erdiğinden, intifa hakkı tesisinden sonra intifa hakkı üzerine işlenen yasaklayıcı ve kısıtlayıcı şerhlerin de (tedbir, kamu alacağı, haciz vs.) intifa hakkının yasal kullanım ve sona erme koşullarına bağlı olacağından, intifa hakkı sahibinin ölümü ile gerek intifa hakkının gerekse intifa hakkı üzerine işlenen tüm yasaklayıcı ve kısıtlayıcı şerhlerin taşınmaz malikinin talebine istinaden terkin edilmesi gerektiği” yönünde görüş bildirilmiştir..
III-KONUYLA İLGİLİ ANAYASA, KANUN, TÜZÜK, YÖNETMELİK VE DİĞER MEVZUAT HÜKÜMLERİ İLE YARGI KARARLARI: Mütalaa konusu hâdiseyle ilgili mevzuat hükümleri şunlardır:
4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 794 üncü maddesinde, “İntifa hakkı, taşınırlar, taşınmazlar, haklar veya bir malvarlığı üzerinde kurulabilir.
Aksine düzenleme olmadıkça bu hak, sahibine, konusu üzerinde tam yararlanma yetkisi sağlar.” hükmü,
796 ncı maddesinde, “İntifa hakkı, konusunun tamamen yok olması ve taşınmazlarda tescilin terkini; yasal intifa hakkı, sebebinin ortadan kalkması ile sona erer.
Sürenin dolması veya hak sahibinin vazgeçmesi ya da ölümü gibi diğer sona erme sebepleri, taşınmazlarda malike terkini isteme yetkisi verir.” hükmü,
797 nci maddesinde, “İntifa hakkı, gerçek kişilerde hak sahibinin ölümü; tüzel kişilerde kararlaştırılan sürenin dolması, süre kararlaştırılmamışsa kişiliğin ortadan kalkmasıyla sona erer.
Tüzel kişilerin intifa hakkı, en çok yüz yıl devam edebilir.” hükmü,
1014 üncü maddesinde, “Bir tescilin terkin edilmesi veya değiştirilmesi, ancak bu kaydın kendilerine hak sağladığı kimselerin yazılı beyanı üzerine yapılabilir.” hükmü,
1015 inci maddesinde, “Tescil, terkin ve değişiklik gibi tasarruf işlemlerinin yapılabilmesi, istemde bulunanın, tasarruf yetkisini ve hukuki sebebi belgelemiş olmasına bağlıdır.
İstemde bulunan kimse, kendisinin, sicilde hak sahibi görünen kişi veya bu kişinin temsilcisi olduğunu ispat etmek suretiyle tasarruf yetkisini belgelemiş olur.
Hukuki sebebin belgelenmesi, bu sebebin geçerliliği için gerekli şekle uyulduğunun ispatı suretiyle olur.” hükmü,
1019 uncu maddesinde, “ Tapu memuru, ilgililerin bilgisi dışında yaptığı işlemleri onlara tebliğ etmekle yükümlüdür.
İlgililerin bu işlemlere karşı itiraz süresi, kendilerine yapılan tebliğ tarihinden işlemeye başlar.” hükmü,
1026 ncı maddesinde, “Bir aynî hakkın sona ermesiyle tescil her türlü hukukî değerini kaybettiği takdirde, yüklü taşınmaz maliki, terkini isteyebilir.
Tapu memuru bu istemi yerine getirirse, her ilgili, bu işlemin kendisine tebliği tarihinden başlayarak otuz gün içinde terkine karşı dava açabilir.
Tapu memuru, re'sen hâkime başvurarak aynî hakkın sona erdiğinin belirlenmesine ilişkin karar verilmesini istemeye ve hâkimin vereceği karara dayanarak terkin işlemini yapmaya yetkilidir.” hükmü,
6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un “Genel Müdürlüğümüzün görevlerinin sayıldığı” 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, “Devletin sorumluluğu altındaki tapu sicillerinin düzenli bir biçimde tutulmasını, taşınmazlarla ilgili her türlü akitli ve akitsiz tapu işlemleri ile tescil işlerinin yapılmasını, siciller üzerindeki değişikliklerin takibini, denetlenmesini, sicil ve belgelerin arşivlenerek korunmasını sağlamak” hükmü,
Tapu Sicili Tüzüğü’nün “Terkin İstemi” başlıklı 78 inci maddesinde, “Tapu sicilinde terkin, hak sahibinin veya yetkili makamın istemine ya da mahkeme kararına dayalı olarak yapılır.
…
Kayıtların terkininde tescil istemleriyle ilgili hükümler aynen uygulanır.
Kanunda açıkça gösterilen haller ile şerh edilmiş şahsi haklarda ve tescil edilmiş arzi ve şahsi irtifak haklarında belli bir süre söz konusu ise, bu sürenin dolması halinde taşınmaz mal malikinin istemi üzerine de terkin işlemi yapılabilir.
…” hükmü, bulunmaktadır.
V- DEĞERLENDİRME: İntifa hakkı, hak sahibine eşya üzerinde kullanma ve faydalanma hakkı sağlayan kişisel bir irtifak hakkıdır. İntifa hakkı şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğu için, devre kabil değildir ve mirasçılara geçmez. Borçlunun sahip olduğu bir intifa hakkı haczedilebilir. Yalnız, ücretlerde olduğu gibi kısmen haczedilir. İntifa hakkı haczinin konusu, intifa olunan şeyin hâsılatı, temettü, ürünleri ve muaccel kiralardır (İ.İ.K. md. 83, 94).
Olayımızda da, söz konusu taşınmazın 1/9 hissesinin yarı intifa hakkına sahip borçlu F.D.’ye ait intifa hakkı üzerine haciz şerhi işlenmiştir. Ancak, intifa hakkı sahibi F.D. 2003 yılında ölmüş;
hakkı sahipleri intifa hakkının terkinini talep etmemişler; intifa hakkı tapu kütüğünde kayıtlı olduğundan 2005 yılında Bornova Belediyesi’nin talebi üzerine intifa hakkı üzerine haciz şerhi işlenmiştir.
Burada çözümlenmesi gereken husus, intifa hakkının malikin talebiyle terkini halinde intifa hakkı üzerindeki haciz veya diğer kısıtlamaların terkin edilip edilemeyeceği veya bunların nasıl terkin edileceği meselesidir.
Tapu sicilinde, 2005 yılında taşınmazın intifa hakkı F.D.’ye ait iken, Bornova Belediyesi’nin haciz talebinde bulunması üzerine (F.D.’nin ölü olduğu tapu kütüğünden anlaşılamayacağından) İdaremiz açısından haciz şerhinin işlenmesi kaçınılmazdır. Ancak, intifa hakkı sahibi 2003 yılında ölmüş olduğundan, haciz şerhinin hukukî kıymeti bulunmamaktadır. Başka bir deyişle, haciz şerhi yolsuz duruma düşmüştür.
İntifa hakkı sahibinin ölümü üzerine, kişisel bir irtifak hakkı olan intifa hakkı sona ereceğinden, çıplak (kuru) mülkiyet sahiplerinin talebi üzerine intifa hakkının terkin edilebileceği izahtan varestedir (T.M.K. md. 796, 797, 1026; T.S.T. md. 78).
İntifa hakkının malikin talebiyle terkin edilmesi üzerine, intifa hakkı üzerinde bulunan ve malikin mülkiyet hakkı ile ilgisi bulunmayan hacizlerin (söz konusu taşınmaz için) herhangi bir anlamı, kıymeti ve hukukî sonucu bulunmayacaktır. Alacaklının, haciz sebebiyle taşınmazın malikini zorlayarak alacağını elde etme hukukî imkânı bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, haczin mülkiyet hakkı ile ilgisinin bulunmaması, mülkiyet hakkına herhangi bir hukukî etkisinin olmaması sebebiyle; haczin terkin edilmemesi Anayasa’nın 35 inci maddesi ile güvence altına alınan malikin mülkiyet hakkının kısıtlanması (taşınmazın ayıplı halde bırakılması) anlamına gelecektir ki, hukuk düzeni buna cevaz vermez.
Tapu sicilinin Türk Medenî Kanunu’nun öngördüğü biçimde, düzenli bir şekilde ve Devletin sorumluluğu altında tutulması görevi yukarıda zikredilen mevzuat gereği Genel Müdürlüğümüze verilmiştir.
Olayımızda şu anda tapu sicili gerçeği yansıtmamakta, intifa hakkı sahibinin ölümü ve malikin talebiyle intifa hakkının terkininin sağlanması durumunda, intifa hakkı sahibinin kullanma ve yararlanma yetkisi tekrar malike geçecek ancak malik bakımından hukukî etkisi bulunmayan intifa hakkı üzerindeki haciz sebebiyle mülkiyet hakkı kısıtlanmış olacak ve başkaca hukukî ihtilaflar ortaya çıkacaktır.
Şu halde, malikin talebiyle intifa hakkı terkin edildikten sonra, malik açısından herhangi bir hukukî kıymeti bulunmayan ve yolsuz şerh durumuna düşen intifa hakkı üzerindeki hacizin de (aynı işlemle) malikin talebiyle terkin edilmesi ve Türk Medenî Kanunu’nun 1019 uncu maddesi uyarınca haciz alacaklısına bilgi verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
V- SONUÇ : Yukarıda açıklanan maddî ve hukukî sebepler muvacehesinde; Hukuk Müşavirliğimizce de Başkanlıklarının görüşüne iştirak edilmekte; yani, intifa hakkı ölümle sona ereceğinden söz konusu intifa hakkının taşınmaz maliklerinin talebiyle terkin edilmesi üzerine yolsuz şerh durumuna düşecek olan ve malik açısından hukukî etkisi bulunmayan haciz şerhinin de (aynı işlemle) terkin edilmesi ve Türk Medenî Kanunu’nun 1019 uncu maddesi gereğince haciz alacaklısına bilgi verilmesi gerektiği mütalaa edilmektedir.
Bilgilerini rica ederim.
Ali Ramazan ACAR
Birinci Hukuk Müşaviri
Sayı : B.09.1.TKG.061-045-02-12-107/ / /2012
Konu : Mahkeme kararlarının infazı hk.
TAPU DAİRESİ BAŞKANLIĞINA
ÖZETİ:Kesinleşmiş mahkeme kararlarının uygulanması hk.
İlgi: 17/04/2012 tarihli ve 2916 sayılı yazınız ve ekleri.
I-GÖRÜŞ SORULAN KONU: İlgi sayılı yazınızda, Antalya İli, Serik İlçesi, Abdurrahmanlar Beldesi 800 parsel sayılı 107757.00m2 miktarındaki “tarla” vasıflı ve 802 Parsel 24615.00m2 miktarındaki “tarla” vasıflı taşınmazların 30.10.1995 tarihli 3880 yevmiye numaralı ifraz işlemi neticesinde, 60/384 hissesi A. Kızı A.K. 96/384 hissesi H. oğlu R.Ö., 18/384 hissesi R. oğlu A.Ö., 96/384 hissesi H. Kızı Ü.Y., 96/384 hissesi H. Kızı H.T., 18/384 hissesi Ramazan Oğlu H.Ö. adına kayıtlı iken;
Taraflar arasında taksime ilişkin sözleşmeye dayanan, Serik Sulh Hukuk Mahkemesinin 1999/374 Esas 2003/140 Karar sayılı ilamında, Antalya İli, Serik İlçesi, Abdurrahmanlar köyü 802 parsel sayılı taşınmaz ile ilgili davanın feragat nedeni ile reddi ve 800 parsel sayılı taşınmazın üzerindeki ortaklığın bilirkişi İ.O.’ın 21.06.1996 tarihli 4607 sayılı taksim proje ve krokisine göre aynen taksim yoluyla ortaklığın giderilerek 800 parsel sayılı taşınmazın üçe ifrazı ile krokide E harfi ile gösterilen bölümün Ü.Y., F harfi ile gösterilen bölümün H.T.’e, G harfi ile gösterilen bölümün ise davacılar R., A., H. ve A.Ö. adlarına, projesinde belirtilen hisse oranlarına göre hisseli olarak ayrı parsel numaraları verilmek suretiyle tesciline tavzihen karar verildiği,.
Serik Sulh Hukuk Mahkemesinin 2003/788 Esas 2003/1067 Karar sayılı ilamında ise Antalya İli, Serik İlçesi, Abdurrahmanlar köyü 802 parsel sayılı taşınmazın dosyasında mevcut projeye göre Harita Mühendisi İ.O.tarafından yapılan ifraz krokisine göre taşınmazın 9.023m2’sinin H.T.’e, 15.592m2’sinin R.Ö. A.Ö., A.Ö. H.Ö. adlarına tapudaki payları oranında ifrazen tapuya kayıt ve tesciline; karara 21.06.1996 ve 4607 sayılı projenin eklenmesine tavzihen karar verildiği, Serik Sulh Hukuk Mahkemesinin 1999/374 Esas 2003/140 Karar sayılı ve 2003/788 Esas 2003/1067 Karar sayılı ilamların 19.04.2004 tarihinde kesinleştiği,,
Serik Sulh Hukuk Mahkemesinin 1999/374 Esas 2003/140 Karar sayılı ve 2003/788 Esas 2003/1067 Karar sayılı ilamları gereğince, Serik Kadastro Şefliğince, Abdurrahmanlar Beldesi 800 ve 802 parsel sayılı taşınmazların hükmen ifrazen taksimine ilişkin değişiklik beyannamesi dosyası hazırlanarak 19.02.2005 tarih 96 sayılı yazı ekinde Tapu Müdürlüğüne gönderildiği, ancak Tapu Müdürlüğünde dosyanın tescili için herhangi bir başvurunun yapılmadığından infaz edilmediği ve kesinleşmiş mahkeme kararının varlığı yolunda beyanlar hanesinde de herhangi bir belirtmenin yapılmadığı,,
Daha sonra, 25.01.2008 tarihli 824 yevmiye numaralı işlem ile, Antalya İli, Serik İlçesi, Abdurrahmanlar Beldesinde yer alan tarla vasıflı, 107.757,00 m2 yüz ölçümlü 800 parsel sayılı taşınmazın Ü.Y. adına kayıtlı 96/384 hissesinin; 57/384 hissesi davada taraf olmayan H.B.Y.’a, 7/384 hissesi O.M.’ya, 16/384 hissesi E.K.’ya ve 16/384 hissesi B.Y.’a satıldığı; ardından, 07.04.2010 tarihli 3355 yevmiye numaralı işlem ile O.M. ve B.Y.’ın hisselerinin davada taraf olan ve taşınmazın hissedarı R.Ö.’e satıldığı,
25.01.2008 tarihli 825 yevmiye numaralı işlem ile Antalya İli, Serik İlçesi, Abdurrahmanlar Beldesinde yer alan tarla vasıflı, 24.615,00 m2 yüz ölçümlü 802 parsel sayılı taşınmazın Ü.Y. adına kayıtlı 96/384 hissesinin tamamının davada taraf olmayan O.M.’ya satıldığı, ardından, 07.04.2010 tarihli 3355 yevmiye numaralı işlemle O.M.’nun hissesinin davada taraf olan ve taşınmazın hissedarı R.Ö.’e satıldığı,
Anılan parseller hissedarı H.T.’in mirasçısı A.T.’in 18.02.2011 tarihli 2011/1869 sayılı başvurusu ile Serik Sulh Hukuk Mahkemesinin 1999/374 Esas 2003/140 Karar sayılı ve 2003/788 Esas 2003/1067 Karar sayılı ilamları gereğince Serik Kadastro Şefliğince hazırlanan, Abdurrahmanlar Beldesi 800 ve 802 parsel sayılı taşınmazların hükmen ifrazen taksimine ilişkin değişiklik beyannamesinin tescilinin talep edildiği belirtilerek, Müşavirliğimizin infaza ilişkin görüşü talep edilmiştir.
II- GÖRÜŞ İSTEYEN BİRİMİN İNCELEMESİ VE NETİCESİ: Başkanlıklarınca konuya ilişkin yapılan incelemede, Serik Sulh Hukuk Mahkemesinin 1999/374 Esas 2003/140 Karar sayılı ve 2003/788 Esas 2003/1067 Karar sayılı ilamların 19.04.2004 tarihinde kesinleştiği ve kesinleşmiş mahkeme kararlarının varlığının 13.04.2011 tarihine kadar beyanlar hanesinde belirtilmediğinden, kesinleşmiş mahkeme kararlarında taraf olmayan Antalya İli, Serik İlçesi, Abdurrahmanlar Beldesinde yer alan tarla vasıflı, 107.757,00m2 yüz ölçümlü 800 parsel sayılı taşınmazdaki 19/128 hisse maliki H.B.Y ve 1/24 hisse maliki E.K.’nın talep edilen ilamın infazına muvafakat etmesi ya da bu hisseler yönüyle H.B.Y. ve E.K.’nın da taraf olduğu yeni bir kesinleşmiş mahkeme kararının ibraz edilmesi gerektiği, ancak 802 parsel sayılı taşınmazda Ü.Y.’a ait hisseyi mahkeme kararlarının varlığından bilgisi olmayan üçüncü kişilere satışından sonra satın alan R.K.’ün davada taraf olması ve kesinleşmiş mahkeme kararlarının varlığından haberdar olması nedeniyle Türk Medeni Kanununun 1023’üncü maddesi kapsamında iyi niyetli bir kazanımdan söz edilmesinin mümkün olmadığı, bu nedenle kararın R.Ö. yönüyle muvafakati aranmaksızın uygulanması ve sonucundan Türk Medeni Kanununun 1019’uncu maddesi uyarınca R.Ö.’e bilgi verilmesi gerektiği belirtilmiştir..
III-İLGİLİ ULUSLAR ARASI HUKUK, ANAYASA, KANUN, TÜZÜK, YÖNETMELİK VE DİĞER MEVZUAT HÜKÜMLERİ İLE YARGI KARARLARI :
Anayasanın 138 inci maddesi:”….Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”,
Diğer taraftan; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’unun 303/4 fıkrası “Bir dava dolayısıyla ortaya çıkan kesin hüküm, o hükmün kesinleşmesinden sonra dava konusu şeyin mülkiyetini tarafların birisinden devralan yahut dava konusu şey üzerinde sınırlı bir ayni hak veya fer’î zilyetlik kazanan kişiler hakkında da geçerlidir. Ancak, Türk Medenî Kanununun iyi niyetle mal edinmeye ait hükümleri saklıdır.” hükmündedir.
Türk Medeni Kanununun iyi niyet başlıklı 3’üncü maddesi “Kanunun iyi niyete hukukî bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyi niyetin varlığıdır. Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz.” hükmünde olup, 1023’üncü maddesi gereğince, tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunmaktadır.
Öte yandan, Tapu Sicil Tüzüğü’nün 81’inci maddesine göre, tapu sicilinde değişiklik, hak sahibinin veya yetkili makamın istemi ya da mahkeme kararına dayalı olarak yapılmaktadır.
IV- DEĞERLENDİRME VE SONUÇ: Anayasanın 138’inci maddesi uyarınca kesinleşmiş mahkeme kararlarının aynen infazı zorunludur. Yapılan incelemede, Serik Sulh Hukuk Mahkemesinin 1999/374 Esas 2003/140 Karar sayılı ve 2003/788 Esas 2003/1067 Karar sayılı ilamların 19.04.2004 tarihinde kesinleştiği ve kesinleşmiş mahkeme kararlarının varlığının 13.04.2011 tarihine kadar beyanlar hanesinde belirtilmediğinden, kesinleşmiş mahkeme kararlarında taraf olmayan Antalya İli, Serik İlçesi, Abdurrahmanlar Beldesinde yer alan tarla vasıflı, 107.757,00m2 yüz ölçümlü 800 parsel sayılı taşınmazdaki 19/128 hisse maliki H.B.Y. ve 1/24 hisse maliki E.K.’nın talep edilen ilamın infazına muvafakat etmesi ya da bu hisseler yönüyle H.B.Y. ve E.K.’nın da taraf olduğu yeni bir kesinleşmiş mahkeme kararının ibraz edilmesi gerektiği yönündeki görüşünüze iştirak edilmekle birlikte, 802 parsel sayılı taşınmazda Ü.Y.’a ait hisseyi mahkeme kararlarının varlığından bilgisi olmayan üçüncü kişilere satışından sonra satın alan R.Ö.’ün davada taraf olması ve kesinleşmiş mahkeme kararlarının varlığından haberdar olması nedeni ile Türk Medeni Kanunun 1023 üncü maddesi kapsamında iyi niyetli bir kazanımından söz edilemeyeceği, bu nedenle kararın R.Ö. yönü ile muvafakat aranmaksızın uygulanması yönündeki görüşünüze katılınmamıştır. Talep edilen ilamın infazına anılan şahsın da muvafakat etmesi ya da bu hisseler yönüyle R.Ö.’ün taraf olduğu yeni bir kesinleşmiş mahkeme kararının ibraz edilmesi gerektiği düşünülmektedir..
Bilgilerini ve gereğini rica ederim.
Ali Ramazan ACAR
Birinci Hukuk Müşaviri
Sayı : B.09.1TKG.061-045-02-12-408/ /… /2012
Konu: Mahkeme kararının kesinleşme şerhi hk.
TAPU DAİRESİ BAŞKANLIĞINA
ÖZETİ: Kesinleşmiş mahkeme kararının kesinleşme şerhinde düzeltmenin açıkça yazılmamış olması halinde mahkeme kararının Yargıtay'ın düzelterek onama ilamı ile birlikte değerlendirilerek Yargıtay İlamı doğrultusunda tapuya tescilinin yapılıp yapılamayacağı hk.
İlgi: 02/04/2012 tarihli ve 1/2543 sayılı yazınız ve ekleri.
I- GÖRÜŞ SORULAN KONUNUN ÖZETİ :
İlgi yazınız ile; Antalya Tapu ve Kadastro VI. Bölge Müdürlüğü'nden alınan ilgi (02/03/2012 tarihli ve 1789 sayılı) yazı ve eklerinden; Kaş Tapu Müdürlüğünün arşivinde yapılan çalışmalarda Antalya İli, Kaş İlçesi, Merkez Çukur bağ mevkiinde kain muhtelif ada ve parsel sayılı taşınmazlara ilişkin tescilleri yapılmamış Kaş Kadastro Mahkemesine ait 16 adet dosya ve kesinleşmiş kararın tespit edildiği ve bu kararların hüküm kısmında taşınmazların yeşil saha vasfıyla Kaş Belediyesi Tüzel Kişiliği adına sınırlandırılarak tescil harici bırakılmasına karar verildiği, kararlara itiraz edilmesi sonucu Yargıtay tarafından Kadastro Mahkemesi kararlarının hüküm kısmındaki taşınmazın Kaş Belediyesi Tüzel Kişiliği adına sınırlandırılarak tescil harici bırakılması sözlerinin çıkartılarak yeşil alan (park) niteliği ile Kaş Belediyesi Tüzel Kişiliği adına tapuya tesciline sözlerinin yazılmasına ve hükmün düzeltilen bu şekli ile onanmasına karar verildiği, ancak Kadastro Mahkemesince kararların Yargıtay kararındaki hüküm dikkate alınmadan kesinleştirilerek 1990 yılında Müdürlüklerine teslim edildiğinin anlaşılmış olduğu belirtilmiştir.
Ayrıca, Kadastro Mahkemeleri kesinleşen mahkeme kararlarını dosyası ile birlikte tescil edilmek üzere Tapu ve Kadastro Müdürlüklerine gönderdiğinden, yani Yargıtay kararı ile birlikte Tapu Müdürlüğüne göndermiş olduğundan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda Yargıtayca düzeltilerek onamanın yerel mahkeme tarafından ne şekilde değerlendirilerek kesinleşme şerhine nasıl yazılacağı konusunda açık bir hüküm bulunmamasına rağmen Kaş Kadastro Mahkemesinin benzer Yargıtay kararlarını farklı şekilde kesinleştirerek idaremize göndermesi karşısında, kesinleşmiş kararların Yargıtay kararları ile birlikte değerlendirilerek tescilinin yapılıp yapılamayacağı hususunda tereddüte düşüldüğü belirtilerek Müşavirlik görüşümüzün Başkanlıklarına bildirilmesi istenmiştir..
II- GÖRÜŞ İSTEYEN BİRİMİN İNCELEMESİ VE NETİCESİ:
İlgi yazınız ve ekleri hakkında, mevzuat hükümleri çerçevesinde, Başkanlıkları nezdinde ne gibi değerlendirmelerde bulunulduğu ve bu değerlendirmelere rağmen, “hukuki” yönden hangi sebepten veya sebeplerden dolayı, ne gibi bir tereddüde düşülmüş olduğu ve neden dolayı “hukuki” görüş sormak ihtiyacı duyulduğu, ilgi yazınızdan anlaşılamamıştır.
Hukuk Müşavirliğinden görüş istenilmesine ilişkin 2005/1614 sayılı Genelgede belirtilen usule ve esaslara uyulmadan istenilmesine rağmen, konunun sürüncemede kalmaması sebebiyle keyfiyet hukuki yönden incelenmiştir.
III- İLGİLİ ULUSLARARASI HUKUK, ANAYASA, KANUN, TÜZÜK, YÖNETMELİK VE DİĞER MEVZUAT HÜKÜMLERİ İLE YARGI KARARLARI:
3402 sayılı
'nun Kadastro tutanaklarının kesinleşmesi ve hak düşürücü süre başlıklı 12. maddesi " 30 günlük ilan süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kadastro tutanaklarına ait sınırlandırma ve tespitler kesinleşir.
Kadastro müdürü tarafından onaylanarak kesinleşen tutanaklar ile kadastro mahkemesinin kesinleşmiş kararları; kesinleşme tarihleri tescil tarihi olarak gösterilmek suretiyle en geç 3 ay içinde tapu kütüklerine kaydedilir.
Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz...." hükmündedir.
Kamu malları başlıklı 16. maddesi " Kamunun ortak kullanılmasına veya bir kamu hizmetinin görülmesine ayrılan yerlerle Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz yerlerden:
A) Kamu hizmetinde kullanılan, bütçelerinden ayrılan ödenek veya yardımlarla yapılan resmi bina ve tesisler, (Hükümet, belediye, karakol, okul binaları, köy odası, hastane veya diğer sağlık tesisleri, kütüphane, kitaplık, namazgah, cami genel mezarlık, çeşme, kuyular, yunak ile kapanmış olan yollar, meydanlar, pazar yerleri, parklar ve bahçeler ve boşluklar ve benzeri hizmet malları) kayıt, belge veya özel kanunlarına göre Hazine, kamu kurum ve kuruluşları, il, belediye köy veya mahalli idare birlikleri tüzelkişiliği, adlarına tespit olunur.
B) Mera, yaylak, kışlak, otlak, harman ve panayır yerleri gibi paralı veya parasız kamunun yararlanmasına tahsis edildiği veya kamunun kadimden beri yararlandığı belgelerle veya bilirkişi veya tanık beyanı ile ispat edilen orta malı taşınmaz mallar sınırlandırılır, parsel numarası verilerek yüzölçümü hesaplanır ve bu gibi taşınmaz mallar özel siciline yazılır.
Bu sınırlandırma tescil mahiyetinde olmadığı gibi bu suretle belirlenen taşınmaz mallar, özel kanunlarında yazılı hükümler saklı kalmak kaydıyla özel mülkiyete konu teşkil etmezler.
Yol, meydan, köprü gibi orta malları ise haritasında gösterilmekle yetinilir.
C) Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kayalar, tepeler, dağlar (bunlardan çıkan kaynaklar) gibi, tarıma elverişli olmayan sahipsiz yerler ile deniz, göl, nehir gibi genel sular tescil ve sınırlandırmaya tabi değildir, istisnalar saklıdır.
D) Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanlar, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde, özel kanunları hükümlerine tabidir. " hükmündedir.
Diğer kanun hükümlerinin uygulanacağı haller başlıklı 23. maddesi "Bu bölümde aksine hüküm bulunmayan hallerde, Türk Medeni Kanunu ile diğer kanunların iktisap ve tescile ilişkin hükümleri uygulanır." hükmündedir.
Kararların tebliği, Kanun yollarına başvurma ve ilamların infazı başlıklı 32. maddesi "Kadastro mahkemesi kararları Tebligat Kanunu hükümlerine göre resen taraflara tebliğ olunur. Bu kararlara karşı kanun yollarına asliye mahkemelerindeki usule uygun olarak başvurulur.
Mahkeme, kesinleşen ilamları dayanakları olan dava dosyaları ile birlikte tescil edilmek üzere ilgili kadastro veya tapu sicil müdürlüğüne devreder.
Mahkeme kararı kadastro
sında değişikliği gerektiriyorsa, bu değişikliği gösteren ve mahkemece tasdiki gereken harita, ilama eklenir." hükmündedir.
Antalya Tapu ve Kadastro VI. Bölge Müdürlüğü'nün (02/03/2012 tarihli ve 1789 sayılı) yazıları ekinde örnek olarak gönderilen kesinleşmiş mahkeme kararları ve Yargıtay ilamları zamanında yürürlükte bulunan Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'na baktığımızda;
Geçici Madde 2- (Ek: 26/9/2004 – 5236/21 md.; Değişik: 11/5/2005-5348/1 md.)
Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 26.9.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur..
Geçici Madde 3- (Ek: 26/9/2004 – 5236/21 md.)
Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
18/6/1927 Tarihli Ve 1086 Sayılı Ana Kanuna İşlenemeyen Geçici Maddeler:
26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunun 20 inci maddesiyle yürürlükten kaldırılan hükümler: (Madde numaraları 45/ son fıkra, 440 ilâ 444.)
Madde 440 – (Değişik: 30/4/1973 - 1711/1 md.)
"I. Yargıtay kararlarına karşı tefhim veya tebliğden itibaren 15 gün içinde aşağıdaki sebeplerden dolayı karar düzeltilmesi istenebilir: ...." hükmündedir.
Madde 441 – "Tashihi karar arzuhali müstedinin bulunduğu mahal mahkemesine veya Mahkemesi Temyize veya asıl hükmü veren mahkemeye verilebilir." hükmündedir.
Kadastro Mahkemesi kararının temyizi üzerine verilen Yargıtay Kararına karşı (istisnai haller dışında) karar düzelteme yoluna gidilebilir. ( Prof. Dr. Baki Kuru vd. Medeni Usul Hukuku Kitabı (Genişletilmiş 4. baskı sayfa 593 dipnot: 64)
Madde 442/A – (Ek: 16/7/1981 - 2494/32 md.)
Yargıtayın karar düzeltme yolu açık olan bozma kararları, mahkeme başkatibince onbeş gün içinde kendiliğinden taraflara tebliğ edilir.
Yargıtayın onama veya onamaya karşı başvurulan karar düzeltme isteminin reddine ilişkin kararlarının sonucu da, mahkeme başkatibince on beş gün içinde kendiliğinden taraflara bildirilir...hükmündedir.
Madde 443 – Temyizi dava icrayı tehir etmez. Ancak müstevi indettemyiz haksız çıktığı takdirde mahkumun bihi eda ve teslim edeceğine dair kefaleti kaviye göstermek veyahut mahkümunbih olan nutuk ve eşyayı bir mevkii resmiye depozito etmek veya hasmı tarafından emval ve emlaki haczedilmiş olmak şartıyla Mahkeme Temyiz talep üzerine müstacelen icranın tehirine karar verebilir.
Müstevi Devlet ise veya müzahereti adliyeye nail olup da davanın ve hükmün mahiyetine ve ahvali saire ye nazaran icranın tehiri icap ediyorsa bila teminat icranın tehirine karar verilebilir.
Nafaka hükümleri müstesnadır.
e ve buna müteallik aynı haklara ve aile ve şahsın hukukuna mütedair hükümler katiyet kesbetmedikçe icra olunamaz.
(Ek: 12/6/1979 - 2248/9 md.) Hükmün kesinleştiği; ilamın altına veya arkasına yazılıp tarih ve mahkeme mührü konmak ve mahkeme başkanı veya hakimi tarafından imzalanmak suretiyle belirtilir.
31/3/2011 tarihli ve 6217 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi:
Madde 29 – 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 370 inci maddesinin ikinci fıkrası, 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 436 ncı maddesinin ikinci fıkrası ve 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun 16 ncı maddesi ile değiştirilmeden önceki 438 inci maddesinin yedinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Temyiz olunan kararın, esas yönünden kanuna uygun olup da kanunun olaya uygulanmasında hata edilmiş olmasından dolayı bozulması gerektiği ve kanuna uymayan husus hakkında yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde Yargıtay, kararı düzelterek onayabilir. Esas yönünden kanuna uygun olmayan kararlar ile hâkimin takdir yetkisi kapsamında karara bağladığı edalar hakkında bu fıkra hükmü uygulanmaz.” hükmündedir.
IV- DEĞERLENDİRME:
İlgi yazınız eklerinden örnek olarak gönderilmiş olan iki adet Kaş Kadastro Mahkemesi Kararı ve iki adet Yargıtay İlamının incelenmesinden;
Kaş Kadastro Mahkemesi'nin 07/07/1988 tarih ve E. 1988/255, K. 1988/217 sayılı kararına ilişkin Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin 29/12/1989 tarih ve E. 1988/14512, K. 1989/14779 sayılı İlamında ".....Bu itibarla; Orman idaresinin esasa yönelik temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak Kadastro Hakimi doğru sicil oluşturmakla yükümlüdür. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/A maddesi "Kamu hizmetinde kullanılan, bütçelerinden ayrılan ödenek veya yardımlarla yapılan resmi bina ve tesisler, (Hükümet, Belediye, Karakol, Okul
binaları, köy odası, Hastane veya diğer sağlık tesisleri, Kütüphane, Kitaplık, Namazgah, Cami, genel mezarlık, çeşme, kuyular, yunak ile kapanmış olan yollar, meydanlar, pazar yerleri, parklar ve bahçeler ve boşluklar ve benzeri hizmet malları) kayıt, belge veya özel kanunlara göre
, kamu kurum ve kuruluşları, İl, Belediye, Köy veya mahalli idare birlikleri tüzelkişiliği, adlarına" tespitine öngörmüştür. Bu durumda; dava konusu taşınmazın sözü edilen madde hükmü gereğince Belediye adına tapuya tesciline karar verilmek gerekirken, "Belediye tüzel kişiliği adına sınırlandırılarak tescil harici bırakılmasına" şeklinde karar verilmesi isabetsiz ise de, bu yanılgının giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirmediğinden hüküm fıkrasının 2. numaralı bendinden " taşınmazın Kaş Belediyesi Tüzel kişiliği adına sınırlandırılarak tescil harici bırakılmasına" sözlerinin çıkartılmasına, yerine "taşınmazın yeşil alan (park) niteliği ile Kaş Belediyesi Tüzel kişiliği adına tapuya tesciline" sözlerinin yazılmasına ve hükmün düzeltilen bu şekli ile ONANMASINA, ...29.12.1989 gününde oybirliği ile karar verildi." ibaresinin yer aldığı,.
Bu Yargıtay ilamının inceleme konusu Kaş Kadastro Mahkemesi'nin 07/07/1988 tarih ve E. 1988/255, K. 1988/217 sayılı kararının hemen altında yer alan kesinleşme şerhinin " İş bu karar Y.7.H.D. nin 29.12.1989 tarih, 1988/14512 esas ve 1989/14779 karar sayılı ilamı ile ONANARAK gelmiş olmakla taraflara en son 13.03.1990 tarihinde tebliğ edildiği halde geçen sürede yasal yollara gidilmemekle iş bu ilamın kesinleştiği tasdik olunur. 16.04.1990 " şeklinde olduğu,
Örnek olarak gönderilen diğer mahkeme kararı olan Kaş Kadastro Mahkemesi'nin 22/09/1988 tarih ve E. 1988/374, K. 1988/291 sayılı kararına ilişkin Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin 29/05/1990 tarih ve E. 1989/6698, K. 1990/6447 sayılı ilamı hemen hemen örnek olarak gönderilen diğer mahkeme kararı olan Kaş Kadastro Mahkemesi'nin 07/07/1988 tarih ve E. 1988/255, K. 1988/217 sayılı kararına ilişkin Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin 29/12/1989 tarih ve E. 1988/14512, K. 1989/14779 sayılı İlamı gibi olmasına rağmen,
Kaş Kadastro Mahkemesi'nin 22/09/1988 tarih ve E. 1988/374, K. 1988/291 sayılı kararının altında yer alan kesinleşme şerhinin ise " " İş bu karar Y.7.H.D. nin 1989/6698 esas ve 1990/6447 sayılı ilamı (29.5.1990 tarihinde) ile Hükmün 2. Bendende Taşınmazın Kaş Belediyesi Tüzel kişiliği adına sınırlandırılarak tescil harici bırakılması ile kaş Belediyesi Tüzel Kişiliği taşınmazın yeşil alan (park) niteliği ile Kaş Belediyesi Tüzel kişiliği adına Tapuya tesciline sözlerinin yazılarak Hükmün Düzeltilerek ONANDIĞINDAN onama hükmü doğrultusunda kararın tescil işlemlerinin yerine getirilmesi ve kararın taraflara en son 6.8.1990 tarihinde tebliğ edilmiş olmakla geçen yasal sürede Tashihi karar yoluna gidilmediğine iş bu ilamın kesinleştiği tasdik olunur. 27.8.1990" şeklinde olduğundan,
Kaş Kadastro Mahkemesinin örnek olarak gönderilen iki kararında da aynı şekilde hüküm kurulmasına ve mahkeme kararlarının Yargıtay'ca aynı şekilde düzeltilerek onanmalarına karar verilmiş olmasına rağmen Kaş Kadastro Mahkemesi kararlarının aynı hakim tarafından farklı şekillerde kesinleştirilmiş olduğu başka bir ifade ile (aynı) hakim tarafından diğer mahkeme kararındaki kesinleşme şerhinin aksine, mahkeme kararının Yargıtay'ın onama kararı dikkate alınmadan kesinleştirilmiş olduğu belirtilerek, bu tür kesinleşmiş mahkeme kararının tapuya tescilinde mahkeme kararının Yargıtay ilamı ile birlikte değerlendirilerek Yargıtay ilamı doğrultusunda Tapuya tescilinin yapılıp yapılamayacağı hususunda tereddüte düşüldüğü anlaşılmıştır.
Her iki mahkeme kararının kesinleşme şerhi aynı biçimde yazılmamış ise de (başka bir ifade ile kesinleşme şerhinde düzeltme açıkça yazılmasa da) o söz konusu kesinleşme şerhinde de o mahkeme kararına ilişkin Yargıtay'ın düzelterek onama ilamının Yargıtay Hukuk Dairesi'nin sayısı, ilamın tarih ve sayısı belirtildiğinden ve (taraflarca) geçen sürede yasal yollara (tashihi karar) gidilmemekle mahkeme kararının kesinleştiği belirtildiğinden, bu mahkeme kararı kesinleştirilirken (kesinleşme şerhinde) Yargıtay'ın düzelterek onama kararının (Yargıtay İlamının) dikkate alınmadığını söylemek mümkün değildir. Bu sebeple kesinleşmiş mahkeme kararının Yargıtay ilamı ile birlikte değerlendirilerek Yargıtay ilamı doğrultusunda Tapuya tescilinin yapılmasının uygun olacağı düşünülmektedir..
Diğer taraftan ilgi yazınız eklerinden Kaş Tapu Müdürlüğü'nün 19/12/2011 tarihli ve 2101 yazısında Kaş Kadastro Mahkemesi kararlarının kesinleşme tarihi olarak kesinleşme şerhinin bitimindeki tarihin belirtildiği diğer taraftan Bölge İnceleme Kurulu'nun 29/02/2012 tarihli ve Karar No: 8 Toplantı Tutanağı ve kararında ise kesinleşme tarihi olarak kesinleşme şerhinde taraflara en son tebliğ edildiği tarih olarak belirtilmiş olan 13.03.1990 tarihinin kesinleşme tarihi olarak esas alındığı gözlenmiştir.
Yukarıdaki hükümlerden de anlaşılacağı üzere Yargıtay İlamının olayımızda Yargıtay'ın düzelterek onama İlamının taraflara tebliği üzerine, her bir tarafın kendisine tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde kanunda öngörülen şartlar varsa karar düzeltme (tashihi karar) yoluna gidebilmeleri mümkündür.
Taraflar yasal süre içerisinde tashihi karar yoluna hiç başvurmamış iseler (taraflara tebliğ tarihlerinden, en son tebliğ tarihi olan tarihten itibaren 15 gün içinde tashihi karar yoluna gidilmemiş ise) en son tebliğ tarihinin ertesi gününden başlayarak hesaplanacak 16. gün söz konusu Yargıtay İlamının ilişkin olduğu Mahkeme kararının kesinleşme tarihidir ve bu tarihin kesinleşme tarihi olarak kesinleşme şerhinde belirtilmiş olması gerekir.
Kesinleştiği tasdik olunur ifadesinden sonraki tarih ise kesinleşme şerhinin mahkeme kararının altına veya arkasına yazıldığı tarihtir. Kesinleşme tarihi ile kesinleşme şerhinin mahkeme kararının altına veya arkasına yazıldığı tarih bazen aynı olabilir, bazen farklı olabilir. Yani yukarıda bahsi geçen 16. gün şayet kesinleşme şerhi mahkeme kararının altına veya arkasına yazılmış ise bu aynı olma gerçekleşir. Bu durumda aynı tarih hem kesinleşme hem de kesinleşme şerhinin yazıldığı tarih olmuş olur.
Kesinleşme tarihinin belirlenebilmesi için yılı takvimine bakmak gerekir. Olayımızda tebliğ tarihi olarak 1990 yılına ait bir tarihten bahsedildiği için 1990 yılı takvimine bakmak gerekir.
Tabii ki burada sürelerin hesaplanması, sürelerin başladığı ilk veya son (bitim) günlerin resmi tatil günlerine veya adli tatil gününe veya öğleden sonraları tatil olan günlere rastlaması durumlarına ilişkin hesaplar özellik arz etmektedir
.
Kadastro Mahkemeleri adli tatile tabi olmadığından kanunda (örnek mahkeme kararları için Mülga 1086 sayılı HUMK'da) öngörülen sürelerin adli tatil sebebiyle uzatılmasına dair hükümleri Kadastro Mahkemelerinde uygulanmaz. (3402 sayılı Kadastro Kanunu m.29). Prof. Dr. Baki Kuru vd. Medeni Usul Hukuku Kitabı (Genişletilmiş 4. baskı sayfa 668, 669,674,675)
Bu durumda 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12. maddesi uyarınca tescile esas alınacak yani tescil tarihi olarak tapu kütüğüne kaydedilecek kesinleşme tarihinin doğru olarak tespit edilerek ona göre işlem yapılması önem arz etmektedir.
Örnek olarak gönderilen Mahkeme kararlarının kesinleşme şerhlerinde kesinleşme tarihinin hangi tarih olduğu açık ve net olarak bilinememektedir. Bu sebeple herhangi bir yanlışa sebebiyet vermemek için tescili yapacak olan Kaş Tapu Müdürlüğü'nün Mahkemesine (Kaş Kadastro Mahkemesi) resmi bir yazı ile müracaat ederek her bir mahkeme kararının kesinleşme tarihlerinin hangi tarih olduğunu sormasının ve Mahkemesinden verilecek cevaba göre gereğinin yapılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Öte yandan kesinleşmiş Mahkeme kararlarının tescilinden sonra taşınmazın tapu sicilindeki kaydının ne olacağı (tapu sicilinden terkin veya tescilin devamı) konusunda ise; örnek mahkeme kararı kendisine ilişkin Yargıtay ilamı ile birlikte değerlendirilerek Yargıtay İlamı doğrultusunda taşınmaz (3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 16/A maddesi uyarınca başka bir ifade ile hizmet malı olarak) yeşil alan (park) niteliği ile Kaş Belediyesi Tüzel Kişiliği adına tapuya tescil edileceğinden, tescilin devamı gerektiği düşünülmektedir.
V- SONUÇ :
Ayrıntıları yukarıda ifade edildiği üzere örnek olarak gönderilen her iki mahkeme kararının kesinleşme şerhi aynı biçimde yazılmamış ise de (başka bir ifade ile kesinleşme şerhinde düzeltme açıkça yazılmasa da) o söz konusu kesinleşme şerhinde de o mahkeme kararına ilişkin Yargıtay'ın düzelterek onama ilamının Yargıtay Hukuk Dairesi'nin sayısı, ilamın tarih ve sayısı belirtildiğinden ve (taraflarca) geçen sürede yasal yollara (tashihi karar) gidilmemekle mahkeme kararının kesinleştiği belirtildiğinden, bu mahkeme kararı kesinleştirilirken (kesinleşme şerhinde) Yargıtay'ın düzelterek onama kararının (Yargıtay İlamının) dikkate alınmadığını söylemek mümkün değildir. Bu sebeple kesinleşmiş mahkeme kararının Yargıtay ilamı ile birlikte değerlendirilerek Yargıtay ilamı doğrultusunda Tapuya tescilinin yapılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12 maddesi uyarınca tescile esas alınacak yani tescil tarihi olarak tapu kütüğüne kaydedilecek kesinleşme tarihinin doğru olarak tespit edilerek ona göre işlem yapılması önem arz etmektedir.
Örnek olarak gönderilen Mahkeme kararlarının kesinleşme şerhlerinde kesinleşme tarihinin hangi tarih olduğu açık ve net olarak bilinememektedir. Bu sebeple herhangi bir yanlışa sebebiyet vermemek için tescili yapacak olan Kaş Tapu Müdürlüğü'nün Mahkemesine (Kaş Kadastro Mahkemesi) resmi bir yazı ile müracaat ederek her bir mahkeme kararının kesinleşme tarihlerinin hangi tarih olduğunu sormasının ve Mahkemesinden verilecek cevaba göre gereğinin yapılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Öte yandan kesinleşmiş Mahkeme kararlarının tescilinden sonra taşınmazın tapu sicilindeki kaydının ne olacağı (tapu sicilinden terkin veya tescilin devamı) konusunda ise; kesinleşmiş örnek mahkeme kararı kendisine ilişkin Yargıtay ilamı ile birlikte değerlendirilerek Yargıtay İlamı doğrultusunda taşınmaz (3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 16/A maddesi uyarınca başka bir ifade ile hizmet malı olarak) yeşil alan (park) niteliği ile Kaş Belediyesi Tüzel Kişiliği adına tapuya tescil edileceğinden, tescilin devamı gerektiği düşünülmektedir.
Bilgilerini rica ederim.
Ali Ramazan ACAR
Birinci Hukuk Müşaviri
Sayı : B.09.1.TKG061-045-02-12-308/ / /2012
Konu : İşlem yapma yetkisi hk.
TAPU DAİRESİ BAŞKANLIĞINA
ÖZETİ: Sözleşmeli personel, uzman ve arşiv memurlarına doğrudan işlem yapma yetkisinin verilip verilmemesi hakkında
İlgi: 29/02/2012 tarihli ve 1720 sayılı yazınız.
I- GÖRÜŞ SORULAN KONUNUN ÖZETİ: İlgi yazınızla; sözleşmeli uzman, sözleşmeli büro personeli, sözleşmeli kadastro teknisyeni, arşiv uzmanı ve arşiv memuru unvanındaki personele Bölge Müdürünün onayı alınmadan akitli - akitsiz işlem yapmalarının mümkün olup olmadığı hususunda Müşavirliğimiz görüşünün istenildiği anlaşılmakla gerekli inceleme yapılmıştır.
II- GÖRÜŞ İSTEYEN BİRİMİN İNCELEMESİ VE NETİCESİ: Sözleşmeli uzman, sözleşmeli büro personeli, sözleşmeli kadastro teknisyeni, arşiv uzmanı ve arşiv memuru unvanındaki personelin Bölge Müdürünün onayı alınmadan akitli-akitsiz işlem yapmalarının mümkün olduğu bildirilmiştir.
III- İLGİLİ ULUSLAR ARASI HUKUK, ANAYASA, KANUN, TÜZÜK, YÖNETMELİK VE DİĞER MEVZUAT HÜKÜMLERİ İLE YARGI KARARLARI :
Bilindiği üzere, 2644 sayılı Tapu Kanununun 26 ncı maddesinde, resmi senetlerin hazırlayan tapu müdürlüğü görevlilerince imzalanacağı hüküm altına alınmıştır.
İlgi yazınız ekinde alınan 24/08/2005 tarihli Bakanlık Makamı Olur’u ile sözleşmeli kadastro teknisyenlerinin ve 26/12/2007 tarihli Bakanlık Makamı Olur’u ile de, sözleşmeli uzman ve sözleşmeli büro personelinin akitli-akitsiz işlem yapabilmeleri yönünde düzenleme yapıldığı anlaşılmaktadır.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Taşra Teşkilatı Yetki Görev ve Sorumlulukları Hakkındaki 2012/2 (1724) sayılı Genelgenin “Arşiv Uzmanı-Arşiv Memuru” başlıklı 23 üncü maddesi “(1) Arşiv Uzmanı ve Arşiv Memurunun görev ve sorumluluğu;
a) Tapu Müdürü ve Müdür Yardımcılarının denetim ve gözetimi altında müdürlükteki bütün sicil ve belgeleri, Tapu Sicil Tüzüğü, arşive ilişkin mevzuat ve genel emirlere uygun olarak düzenli bir şekilde arşivlemek,
b) Arşiv evraklarını işlemlere hazır halde bulundurmak ve ihtiyaç duyulan dosya ve belgelerin arşiv çıkışını yaparak ilgili memura teslim etmek ve sonrasında dosyanın arşive girişini takip etmek. Arşivin düzenini, güvenliğini, teknik bakımını sağlamak,
c) Zorunluluk arz eden durumlarda, Tapu Müdürün teklifi Bölge Müdürünün onayı ile yetki verilmesi halinde akitli akitsiz işlem yapmak,
ç) Arşivlenmiş belgenin müdürlük içerisinde arşiv dışına çıkarılması durumunda, tekrar arşivlenmesini takip etmek, arşiv giriş ve çıkış kayıtlarını yapmak,
d) Mevzuat gereği aslı müdürlük dışına çıkması gereken belgelerin birer örneğinin alınarak özel siciline kaydını yapmak ve dönüşünü takip etmek,
e) Müdür tarafından verilen benzeri işleri yapmak.
(2) Müdürlüğün evrak kayıt, yazışma ve dosyalama gibi iş ve işlemlerinin yazışma kurallarına ve Standart Dosya Planına uygunluğunun takibini ve denetimini yapmak, mevzuata uygunluğunu sağlamak, arşiv çalışmalarıyla ilgili proje ve görevlerde yer almak, müdürlük devir teslim işlemlerinde komisyonda görev almak….”,
“Sözleşmeli Personel, Geçici Personel ve İşçi” başlıklı 38 inci maddesi “ (1) Sözleşmeli Personel (4/B), Geçici Personel (4/C) ve İşçi, mevzuata uygun olarak kendilerine verilen müdürlüğün işlerini yapmak ve yapılmasına yardımcı olmakla görevlidir. Bununla birlikte, Sözleşmeli Tapu Arşiv Uzmanı;
a) Müdürün denetim ve gözetimi altında müdürlükteki bütün belgeleri, mevzuata uygun olarak arşivlemek, arşiv hizmetlerini yürütmekle,
b) Arşivin düzenini, güvenliğini, bakımını sağlamakla,
c) Müdürlüğün evrak kayıt, yazışma ve dosyalama gibi iş ve işlemlerinin yazışma kurallarına ve Standart Dosya Planına uygunluğunun takibini ve denetimini yapmak, mevzuata uygunluğunu sağlamakla,
ç) Müdür tarafından verilen benzeri işleri yapmakla görevlidir…” hükmündedir.
IV- DEĞERLENDİRME: İlgi yazınız konusu, konu hakkındaki Başkanlığınız görüşü ve dayanağı mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde;
a) Sözleşmeli Tapu Arşiv Uzmanı, Arşiv Uzmanı ve Arşiv Memuru unvanlı personelin, henüz yürürlüğe giren (16/01/2012 tarihinde) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Taşra Teşkilatı Yetki Görev ve Sorumlulukları Hakkındaki 2012/2 (1724) sayılı Genelgenin 23 ve 38 inci maddelerindeki arşive ilişkin önemli görev ve sorumlulukları bulunduğu, yine unvanlarına uygun eğitim aldıklarından arşive ilişkin esas işlerini yürütmelerinin verimlilik açısından isabetli olduğu ve müdürlükteki arşivin güvenliğinin ve düzeninin sağlanmasının ne kadar önemli olduğu hususları dikkate alındığında, ancak zorunlu hallerde tapu müdürünün teklifi ve bölge müdürünün onayı ile işlem yapmalarının İdaremiz açısından daha uygun olacağı,
b) Sözleşmeli uzman, sözleşmeli büro personeli, sözleşmeli kadastro teknisyeni unvanlı personelin ise bölge müdürünün onayı aranmaksızın işlem yapabilmelerinin bürokrasi ve kırtasiyeciliği azaltmak açısından da önemli olduğu,
c) (a) ve (b) fıkralarındaki görüşlerimizin değerlendirilerek takdir Başkanlığınızda olmak üzere, bölge müdürünün onayı aranmaksızın işlem yapabilecek unvanlar için Bakanlık Olur’unun alınarak tüm teşkilatımıza gereği için duyurmanız gerektiği düşünülmektedir.
V- SONUÇ : İlgi yazınız konusu, konu hakkındaki Başkanlığınız görüşü ve dayanağı mevzuat hükümleri birlikte değerlendirilerek;
a) Sözleşmeli Tapu Arşiv Uzmanı, Arşiv Uzmanı ve Arşiv Memuru unvanlı personelin, henüz yürürlüğe giren (16/01/2012 tarihinde) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Taşra Teşkilatı Yetki Görev ve Sorumlulukları Hakkındaki 2012/2 (1724) sayılı Genelgenin 23 ve 38 inci maddelerindeki arşive ilişkin önemli görev ve sorumlulukları bulunduğu, yine unvanlarına uygun eğitim aldıklarından arşive ilişkin esas işlerini yürütmelerinin verimlilik açısından isabetli olduğu ve müdürlükteki arşivin güvenliğinin ve düzeninin sağlanmasının ne kadar önemli olduğu hususları dikkate alındığında, ancak zorunlu hallerde tapu müdürünün teklifi ve bölge müdürünün onayı ile işlem yapmalarının İdaremiz açısından daha uygun olacağı,
b) Sözleşmeli uzman, sözleşmeli büro personeli, sözleşmeli kadastro teknisyeni unvanlı personelin ise bölge müdürünün onayı aranmaksızın işlem yapabilmelerinin bürokrasi ve kırtasiyeciliği azaltmak açısından da önemli olduğu,
c) (a) ve (b) fıkralarındaki görüşlerimizin değerlendirilerek takdir Başkanlığınızda olmak üzere, bölge müdürünün onayı aranmaksızın işlem yapabilecek unvanlar için Bakanlık Olur’unun alınarak tüm teşkilatımıza gereği için duyurmanız gerektiği mütalaa edilmektedir.
Bilgilerini rica ederim.
Ali Ramazan ACAR
Birinci Hukuk Müşaviri
Sayı : B.09.1.TKG.061-045-02-12-110/ / /2012
Konu : Mahkeme kararının uygulanması
TAPU DAİRESİ BAŞKANLIĞINA
Özet: Gerek Hukuk Genel Kurulu'nun gerekse ilgili Yargıtay Dairelerinin kararlılıkla sürdürdükleri içtihatlarına göre, kesinleşen orman sınırları içinde kalan her türlü kayıt ve belgeler ile mahkeme ilamları hukuki değerlerini yitirirler.
İlgi: 20/01/2012 tarihli ve 723 sayılı yazınız
I- GÖRÜŞ SORULAN KONUNUN ÖZETİ:
Bartın Kadastro Mahkemesi' nde aynı parsele ilişkin Orman Genel Müdürlüğü ve üçüncü şahıs tarafından iki
lı dava açıldığı ve davaların kesinleştiği, Bartın Kadastro Mahkemesinde H.E. isimli şahsın 27.03.2000 tarihinde M.E., R.E. ve Maliye Hazinesine karşı 125 ada 12 ve 38 numaralı parsellere yönelik tespite itiraz davası açtığı, Bartın Kadastro Mahkemesi'nin 06/06/2000 tarihli ve E.2000/65 ve K.2000/8 sayılı kararı ile davacının davasından vazgeçmesi nedeni ile davanın reddine, 125 ada 12 parsel ve 38 parsel numaralı taşınmazların tespit gibi tescillerine karar verdiği, yine Bartın Kadastro Mahkemesi' nde Bartın Orman İşletme Müdürlüğünce 27.03.2000 tarihinde M.E. ve R.E.’e karşı 125 ada 12 numaralı parsele ilişkin tespite itiraz davası açıldığı ve Mahkemenin dava sonucunda; 125 ada 12 numaralı parselde senetsizden tarla vasfı ile davalılar adına tespit gören taşınmazın, tespit ve tutanağının iptaline, taşınmazın "orman" niteliği belirtilerek 04/07/2000 tarihli ve E.2000/44, K.2000/30 sayılı karar ile Hazine adına kayıt ve tesciline karar verdiği halde, Bartın Tapu Müdürlüğünce taşınmazın E.2000/65, K.2000/8 sayılı Mahkeme kararma dayanarak şahıslar adına tescil edilmesi nedeniyle, Orman Genel Müdürlüğünce İdaremize başvuruda bulunularak, söz konusu taşınmazım orman vasfı ile Hazine adına tescilinin talebi karşısında; ayrıca, beyanlar hanesinde 03/08/2011 tarihli 2/B şerhi bulunan taşımaz ile ilgili İdaremizce ne yönde işlem yapılacağına ilişkin olarak Müşavirliğimiz görüşlerinin bildirilmesi istenilmektedir.
II- GÖRÜŞ İSTEYEN BİRİMİN İNCELEMESİ VE NETİCESİ:
Davacı Orman Genel Müdürlüğü tarafından M.E. ve R.E.' e karşı açılarak 09.10.2000 tarihinde kesinleştiği anlaşılan E.2000/44 ve K.2000/30 sayılı, Küçük kızıl kum köyü 125 ada 12 parsel numaralı taşınmazın tespit ve tutanağının iptaline ve "orman" niteliği belirtilerek Hazine adına kayıt ve tesciline ilişkin kararının tapuya tescil edilmesi ve Kadastro Dairesi Başkanlığı yazısında belirtildiği üzere; anılan parselin mahkeme kararı gereği (2. karar) tapuda "orman" vasfı ile Hazine adına tescili ve bu tescili müteakip parselin "orman" vasfının da, 13.11.2008 tarihinde kesinleşen 2/B uygulama tutanağındaki vasfı ile tashihi sonrasında, tapu müdürlüğünce kadastro müdürlüğüne yazılacak bir yazı ile söz konusu tescil ve tashih işlemlerinin yapıldığından söz edilerek, parselin 3402 sayılı Kanunun Ek 4. maddesine göre kullanım durumu dikkate alınmak suretiyle ek olarak kadastroya tabi tutulması gerektiği, ayrıca 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1019. maddesi gereği, bu tescil ve tashih işlemlerinin bilgisi dışında gerçekleşen ilgililerine tapu müdürlüğünce tebliğ edilmesi gerektiği yönünde görüş bildirilmiştir..
III- İLGİLİ ULUSLAR ARASI HUKUK, ANAYASA, KANUN, TÜZÜK, YÖNETMELİK VE DİĞER MEVZUAT HÜKÜMLERİ İLE YARGI KARARLARI:
Ormanların taşıdıkları büyük önemi ve ülkemizde orman örtüsünün sürekli yok edildiği gerçeğini göz önünde tutan Anayasa koyucu, ormanların korunması ve geliştirilmesinin güvence altına alınabilmesi için ayrıntılı düzenlemeler yapma ihtiyacı duymuş ve bu kapsamda, Anayasa'nın "Ormanların Korunması ve Geliştirilmesi" başlıklı 169. maddesinde, “Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerine yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.
Devlet ormanlarının
i devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.
Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasî propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.
Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler ile 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında, orman sınırlarında daraltma yapılamaz. " düzenlemesine yer verilmiştir.
Anayasanın anılan hükmüne uygun olarak 6831 sayılı Orman Kanunun 1. maddesinde ormanların tanımı, “ Tabii olarak yetişen ve emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır. “ şeklinde yapılırken, aynı maddenin devamında orman sayılmayan yerde, 11 bent halinde ayrı ayrı sayılmıştır.
Orman Kanunun 2. maddesinde de, orman sınırlarında yapılacak daraltmanın esasları (A) ve (B) betlerinde şu şekilde sıralanmıştır. “(A) Öncelikle orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen yerleştirilmesi maksadıyla, orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde yarar olduğu tespit edilen yerler ile halen orman rejimi içinde bulunan funda ve makilerle örtülü yerlerden tarım alanlarına dönüştürülmesinde yarar olduğu tespit edilen yerler,
B) 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerden; tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (antep fıstığı, çam fıstığı) gibi çeşitli tarım alanları veya otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler ile şehir kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanları, Orman sınırları dışına çıkartılır.
Orman sınırları dışına çıkartılan bu yerler Devlete ait ise Hazine adına hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ise bu müesseseler adına, hususi orman ise sahipleri adına orman sınırları dışına çıkartılır. Uygulama kesinleştikten sonra tapuda kesin tashih ve tescil işlemi yapılır.
Bu yerler dışında orman sınırlarında hiçbir suretle daraltma yapılamaz.”
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun mülga 45/3 maddesi ile; "orman sınırları içerisinde kalan veya orman dışına çıkartılan alanlarda tapulu yerlerle, iskan suretiyle veya, toprak tevzi yoluyla verilen yerler başka bir şart aranmadan hak sahipleri adına tespit ve tescil edilir" hükmü getirilmiş ise de, bu fıkradaki "tapulu yerlerle" ibaresi 1.6.1988 gün 1987/31-13 sayılı Anayasa Mahkemesi Kararları ile iptal edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinde; “”Anayasa’nın 169. maddesinin son fıkrasının olanaklı kıldığı durumlar dışında orman sınırlarında daraltma yapılamaz. Kime olursa olsun, orman içindeki tapulu yerlerin verilmesi bir tür daraltmadır. Üçüncü fıkranın sınırlama kararı uyarınca incelenen ibaresi, bu nedenle Anayasa’nın 169. maddesine aykırıdır.
Orman sınırı dışına çıkarılsa bile tapu malikine verilemeyecek bir yerin, orman niteliğini taşırken de verilmemesi gerekir. Yasa koyucu, bu yerleri geçersiz tapu sahiplerine mutlaka vermek istiyorsa, Anayasa’nın öngördüğü sınırlara uygun yeni bir orman tanımı yapmak zorundadır.” denilmektedir.
Açıklanan gerekçelerle, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun mülga 45. maddesinin üçüncü fıkradaki “... tapulu yerlerle ...” ibaresi iptal edilmiştir.
Dostları ilə paylaş: |