279
aynı zamanda nesnel yani yalnızca borçlu açısından değil, herkes için yerine getirilemeyecek
nitelikte olmalıdır. Diğer bir anlatımla sözleşmenin geçerli olabilmesi için sözleşmenin konusu
başlangıçta nesnel (objektif) mahiyette olanaksız olmamalıdır.
Eğer sözleşme, yukarıda açıklanan sınırlar aşılarak yapılırsa batıl olur. Diğer bir
anlatımla yanlar (taraflar) arasında kurulmuş olan böyle bir sözleşmeden hiçbir hüküm doğmaz.
Sözleşme kurulduğu andan itibaren sanki hiç kurulmamış hükmündedir ve yasal sonuç
doğurmaz. Hatta sözleşmenin hükümsüz olduğu yalnızca sözleşmenin taraflarınca değil herkes
tarafından ileri sürülebilir.
Hukuksal İşlemlerde Sakatlık
Muvazaa
Bir hukuksal işlemin taraflarca arzu edilen ve hukukça tanınan sonucunun doğmasını
engelleyen eksikliklere veya hukuka aykırılıklara hukuksal sakatlık denir. Hukuksal işlemin
temelini meydana getiren iradede sakatlık ortaya çıktığında, buna bağlanan hukuksal sonuçlar
da sakatlanır. İradeden doğan sakatlık, tek taraflı ve iki taraflı irade bozukluğundan doğabilir.
İki taraflı sakatlık, tarafların ortak iradeleriyle ortaya çıktığında buna muvazaa/danışıklı işlem
denir.
Muvazaa, sözleşmenin taraflarının üçüncü kişileri kandırmak amacıyla bir hukuksal
işlemi yapmak istememelerine karşın yapmış gibi veya gerçekte istedikleri hukuksal işlem
yerine başka bir hukuksal işlem gerçekleştirir gibi görünmeleridir. İlk duruma, hukuksal işlemin
alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla satış/veya bağış olarak gösterilmesi örnek verilebilir.
Aslında bu durumda taraflar satış/bağış veya başka bir biçimde herhangi bir hukuksal işlem
yapmak istememektedirler. Bu durumda bir mutlak veya basit muvazaa denen
muvazaa ortaya
çıkar. Diğer bir örnek, anne evini kızına bağışlamak istemektedir ancak diğer çocuklarından
gelecek tepkileri dikkate alarak satış olarak göstermektedir. Bu durumda bir nitelikli muvazaa
ortaya çıkar (Bilgili/Demirkapı 2017: 144).
İrade Bozukluğu
İrade bozukluğu, iradeyle irade açıklaması arasındaki uyumsuzluğun bilmeden ve
istenmeden meydana gelmesi demektir. İrade bozukluğu halleri Borçlar Kanunda sınırlı bir
biçimde (tahdidi/numerus clauses) belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla irade bozukluğu halleri
yasada yer alanlardan ibarettir (Akıntürk 2013: 56).
İrade bozukluğu nedenleri, yanılma (hata), aldatma (hile) ve korkutma (ikrah) olmak
üzere üç tanedir.
Yanılmada, irade ile irade açıklaması arasındaki uyumsuzluk, iradesini açıklayan tarafın
dikkatsizliğinden meydana gelir. Bir kimse, Sony bir müzik seti almak isterken iradesini
yanlışlıkla Sunny marka müzik seti almak şeklinde açıklamış olabilir.
Aldatmada, bir kimse, birtakım yalan dolanlar ve yanıltmalarla bir irade açıklamasında
bulunmaya yöneltilir. Diğer bir anlatımla bir kimse birtakım yalanlarla kasten yanılgıya
düşürülerek bir sözleşme yapmak durumunda kalır. Suni ipek bir kravatın gerçek ipek olduğu
söylenerek bir kimseye satılması durumunda hileli bir işlem söz konusudur.
280
Korkutmada, bir kimse, kendisine veya yakınlarından birine bir zarar verileceği korkusu
altında iradesini açıklamak zorunda bırakılır. Bir kimsenin ensesine silah dayayarak ona bir
senet imzalatılması durumunda bir ikrahtan/korkutmadan söz edilir.
İrade Bozukluğunun Sonuçları
Yukarıda yer verilen nedenlerden biriyle iradesi bozulmuş kişiyi bağlamaz fakat karşı
tarafı yani iradeyi fesada uğratan kişiyi bağlar. Bundan dolayı irade bozukluğunun yaptırımı,
tek taraflı bağlamazlıktır. Yanılma (hata) veya aldatma (hile) nedeniyle ya da korkutulma
(ikrah) sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın
etkisinin ortadan kalktığı andan itibaren bir yıl içerisinde sözleşmeyle bağlı olmadığını
bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi kabul etmiş sayılır (TBK, m. 39). Diğer
bir anlatımla iradesi fesada uğrayan kişi, bu sözleşmeyle bağlı olmak istemediğini karşı tarafa
bildirdiği takdirde artık bu hukuksal işlemle bağlı olmaz. Bu iradenin karşı tarafa varması
yeterlidir. Mahkemeden karar alınmasına gerek yoktur (Akıntürk 2013: 59).
Dostları ilə paylaş: