4- Şems'in Ölümünden Sonraki Dönem (1247-1273)
Artık Mevlânâ gece gündüz semâ ediyor, gazeller, şiirler söylüyordu. Ağlayışı ve feryadı herkesi yürekten yaralıyordu. Şems'i gönül dünyasında arıyordu. Nitekim onu orada buldu da... Bundan sonra kendini ilim tedrisine ve irşada verdi. Bir yandan da gönlü bir dost arayışı içerisindeydi.
Mevlânâ'nın can aynası olarak bulduğu diğer bir kişi Konyalı Selâhaddîn-i Zerkûbî oldu. (Kuyumcu, altın dövücü Selâ-haddîn). Aslında Kuyumcu Selâhaddîn, Seyyid Burhâned-dîn'in dervişi idi ve okuma-yazması yoktu. Fakat Mevlânâ'nın coşkunluğu onunla tatlı bir sükûnete erdi, gönül dünyâsı onunla huzuru yakaladı. Artık semâ meclisleri zevk ve neşe ile kuruluyor, günler birer düğün havasında geçiyordu. Mevlânâ bütün gönlüyle ona yöneldi. Onunla iki bedende yaşayan bir can gibi yakınlaştıîar. Onu, yerine halîfe ve şeyh îlân etti. Mü-ridlerin irşadını ona havale etti. On yıl kadar süren mutlu bir dostluğun ardından, Selâhaddîn-i Zerkûbî de Hakk'ın rahmetine kavuştu (1258).
Mevlânâ, daha sonra "kendisine içindeki nur hazînelerini keşfettiren" Çelebi Hüsâmeddîn b. Muhammed b. Hasan'ı (Ö.1284) dost, hemdem, yâr ve halîfe seçti. Hüsâmeddîn Çelebi, mensupları Âhî şeyhliği yapmış bir sülâleden geliyordu. Bu ahbablık ve sohbet on yıl kadar sürdü. Bu on yılın en güzel meyvesi ise Mesnevî oldu. Gönüldaşı ve halîfesinin ricası üzerine Mevlânâ Mesnevî beyitlerini söylemeye başladı ve böylece muhteşem bir edebiyat ve tasavvuf klasiği olan Mesnevî telif edildi.
Üzün ve yorucu bir hayâtın ardından ansızın ateşli bir hastalığın pençesine düşen Mevlânâ, dostlarının bütün tedâvî çabalarına rağmen hastalıktan kurtulamadı ve 5 Cemâziyelâhir 672 (17 Aralık I273)'de vefat ederek Sevgilisine kavuştu.
Cenaze alayında Sadreddîn Konevî -ki Mevlânâ'nın vasiyetine rağmen, kendinden geçmesi sebebiyle cenaze namazını kıldıramadı-, Selçuklu veziri Muinüddîn Pervane, bütün Selçuklu emirleri, müderrisler, talebeler, her dinden ve mezhepten insan bulundu. Oğlu Sultan Veled'in İbtidânâme'sine kaydettiğine göre, sadece Müslümanlar değil Hıristiyanlar ve Musevîler de bu vefattan son derece üzüntü içindeydiler.
Mevlânâ'nın cenazesi Konya'da, babasının ve Selâhaddîn-i Zerkûbî'nin de defnedildiği yere defnedildi. Sultan Veled zamanında sandukanın üzerine bir türbe yaptırıldı.
Mevlânâ'nın sevenleri, onun bir gazelinde de belirttiği üzere, vefat gecesinin bir ayrılık gecesi değil, bir visal gecesi olduğunu söylediler. Bunun İçin de o geceye Şeb-i Arûs (Düğün gecesi) adını verdiler ve âyinlerle ihya ettiler.
İki oğlunun annesi Gevher Hâtûn Öldükten sonra Kira Hâtûn isminde dul bir kadınla evlenmiş olan Mevlânâ'nın, bu hanımından da Emir Âlim Çelebi isminde bir oğlu ve Melike Hâtûn isminde bir kız çocuğu olmuş, fakat Emîr Alim Çelebi pek genç yaşta iken vefat etmiştir. Mevlânâ'nın vefatında ancak oğlu Sultân Veled ile kızı Melike Hâtûn sağdı.
Hz. Mevlânâ'nın yazılı eserleri şunlardır:
Dostları ilə paylaş: |