YERALTI CAMÜ
Beyoğlu llçesi'nde, Galata'da, Karaköy'de olan Yeraltı Camii, Kurşunlu Mahzen Camii olarak da adlandırılmıştır.
Bu ibadet yeri aslında gemilerin Halic'e girişini önlemek üzere Galata'dan Sirkeci yönüne, Bizans döneminde çekilen zincirin bir ucunun bağlandığı kuledir ve Galata tahkimatından ayrı bir parçadır. Eski kaynaklarda Galata Hisarı (Kastellion ton Galatou) olarak adlandırılır. Bazı kaynaklarda ise Pyrgoma, Phrourion olarak geçer.
IV. Haçlı Seferi komutanlarından Geoff-roy de Villehardouin 1203'te şehrin zaptına dair eserinde bu kuleyi "la tor de Galat-has" şeklinde adlandırırken, Cenova (Ceneviz) kaynağında ise Castrum Galathe olarak gösterilir. Başlıbaşına bir kale veya hisar durumunda olan kule, genellikle kabul edildiğine göre Halic'e girişi kontrol etmek üzere İmparator II. Tiberios (hd 578-582) tarafından inşa ettirilmişti ve etrafında
Yeraltı Camii'nin kubbesi ve minberi. Yavuz Çelenk, 1994
ayrıca koruyucu bir de duvar bulunuyordu. Burada esasında Galata arazisi bir burun halinde denize çıkıntı teşkil ettiğinden hisar bunun üzerine inşa edilmişti. 1203'te Haçlılar donanmalarını Halic'e sokabilmek için önce bu hisarı ele geçirmeye gayret etmişlerdi. Galata bölümü Ce-novalıların eline geçip, onların bir kolonisi durumuna girdikten sonra da hisar, Bizans'ın idare ve kontrolünde kalmış, hattâ çevresinde yapılaşma yasaklanmıştı. Ancak Bizans'ın son yıllarında, Cenovalılar surları Tophane yönünde genişlettiklerinde hisar da Galata tahkimatı içinde kalmıştır. 1420'li yıllarda Bizans'a gelen Cristo-foro Buondelmonti'nin(-») aslı kayıp olmakla beraber çok sayıda kopyaları günümüze kadar gelen eserindeki İstanbul planının bir nüshasında burası arsenal (si-lahhane) anlamına gelen Dorcena olarak işaretlenmiştir.
istanbul'un fethinden sonra burası yine bir silah veya cephane deposu olarak kullanılmıştır. Fatih vakfiyelerinde Mah-zen-i Sultani olarak adlandırılır. Sonraları yaratılan bir halk efsanesi Konstantinopo-lis'in Araplar tarafından kuşatılmalarından birinde Mesleme döneminde, şehrin önünde şehit düşen Vahab bin Husayra ile Suf-yan bin Ubayna'nm burada gömüldüklerim ileri sürmüştür. 672-677 arasındaki kuşatmayı kaldırırken şehitlerin gizli bir türbeye gömülerek, kapılarının kilitlerinin eritilmiş kurşunla kapatıldığı söylenir. Evliya Çelebi'nin, hisarın Araplar tarafından yapıldığı yolunda verdiği bilgi yanıltıcıdır.
Bu sahabe mezarları, 17. yy'da bir Nakşibendî şeyhi tarafından bir rüya sonunda "keşfedilerek" burası kutsal bir yer durumuna girmiştir. Hattâ IV. Murad (hd 1623-1640) bu mezarların yanında bir cami inşa ettirmeyi düşünmüş, fakat bu tasarısı gerçekleşmeden kalmıştır. Kurşunlu Mahzen adıyla, bir depo veya ambar olarak kullanılan hisarın bodrum kısım ancak 18. yy'm ortalarında camiye dönüştürülmüştür. Köse lakabıyla tanınan Sadrazam Mustafa Bahir Paşa 1166/1752-1169/1756 arasında burayı cami yapmıştır. Kapısı üstündeki 1166 tarihli uzun manzum kitabede cami I. Mahmud (hd 1730-1754) ta-
rafından vakfedilmiş olarak gösterilir. Binanın esasının islam ordusunun şehri kuşatması sırasında yapılmış bir cami olduğu yolundaki söylenti ise asılsızdır. Yeraltı Ca-mii'nin üstünde Kurşunlu Köşkü denilen bir köşk bulunduğu ilk olarak 1776'da mühendis Kauffer tarafından çizilen ve sonraları düzeltmelerle birkaç defa yayımlanan planda gösterilmiş ve gravürlerde de dış görünümü aksettirilmiştir.
Yerin altında olmamakla beraber, zeminle bir hizada olan ve üstünde bir de sağlık merkezi olarak kullanılan büyük ahşap bir konak bulunan Yeraltı Camii muh-tazam dikdörtgen biçiminde bir plana sahiptir. Etrafı çeşitli yapılarla sarılı olduğundan dış mimarisi hakkında bir fikir edinilemez. Burada bir cami olduğunu belirten bir minaresi ile iki ucunda, Kemankeş Caddesi ile Karantina Çıkmazı'na açılan kapıları vardır. İçeriye gün ışığı ise yalnız Kemankeş Caddesi tarafındaki birkaç pencereden girer.
Cami mekânı, kare kesitli 54 paye ile bölünmüştür. Bunların üstleri çapraz tonozlarla örtülmüştür. Böylece Yeraltı Camii İstanbul'un cami mimarisinde çok değişik ve alışılmamış bir örnek teşkil eder. İçinde ayrıca sahabelere ait olduklarına inanılan mezarlar bulunmaktadır. Galata hakkında büyük bir makale yazan J. Gottwald, yüzyılın başlarında Yeraltı Camii yanında büyük tonozlara, komşusu Kemankeş Camii altında çok kalın, içinde sütun gövdeleri ile mimari parçalar kullanılmış bir duvara rastlandığını bildirir.
Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, II, 39-41; Râif, Mir'at, 450-451; Fatih Vakfiyeleri, Ankara, 1938, s. 203; Hasluck, Christianity and islam undertheSultans, II, Oxford, 1929, s. 726-730; Ünver, Sahabe Kabirleri, 47; Evliya, Seyahatname, I, 428; Z. Danışman, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, II, 1969, İst., s. 128; J. Gottwald, "Die Stadtmauern von Galata", Bosporus-Mit-teilungen deş Deutschen Ausflugsvereins, yeni dizi, IV (1907), s. 30-34; Celâl Esad (Arse-ven), Eski Galata, İst., 1329, s. 55-58; A. M. Schneider-M. İs. Nomidis, Galata, Topograp-hisch-ArchâologischerPlan, İst., 1944, s. l, 6, 31-32; S. Eyice, "İstanbul-Galata", tA, V/2, 1214/153; E. Mamboury, istanbul touristique, İst., 1951, s. 424 (bir planı ile).
SEMAVİ EYİCE
YEREBATAN MESCİDİ
bak. ÜSKÜBİYE MESCİDİ
YEREBATAN SARAYI
Eminönü İlçesi'nde, Sultanahmet'tedir. Ye-rebatan Sarayı denilen bu eski Bizans su haznesi, Basilika Sarnıcı olarak da adlandırılmıştı.
Ayasofya'mn yakınında olan ticaret bazilikasından adını alan sarnıç, kayalık olan arazinin oyulması suretiyle İmparator I. İustinianos (hd 527-565) tarafından yaptırılmıştı. Bu hükümdarın inşa ettirdiği binalara dair bir eser yazan Prokopios, Basilike Stoa denilen etrafı revaklı meydanın bir kenarında şehrin su ihtiyacını büyük ölçüde karşılayan bu su haznesini onun yaptırdığını bildirir. Tahmine göre, sarnıcın yapımı 542'den az sonra gerçekleşmiştir.
Üstündeki taş döşeli meydan zamanla bozulmuş ve Bizans dönemi içinde burada evler yapılmaya başlanmıştır. Fetihten sonra ise Yerebatan Sarayı'nın üstünde evler ve hattâ konaklar inşa edildikten başka, daha II. Mehmed (Fatih) döneminde (1451-1481) Şatırbaşı Mehmed Ağa tarafından Üskübiye Mescidi olarak adlandırılan bir de mescit yapılmıştır. Böylece sarnıcın üstünün yoğun yerleşmeye sahne olduğu anlaşılır. Üstündeki evlerden, tonozlarda delikler açılarak buradan su çekiliyordu. 18. yy'm ilk yarısında sarnıcın kuzeydoğu tarafında sekiz sütun, etrafları taştan duvarla çevrilerek takviye edilmişti. Fakat en büyük değişiklik güneybatı tarafta yapılarak sarnıcın geniş bir bölümü doldurulmuştur. Mamboury'ye göre bu dolgu II. Abdül-hamid döneminde (1876-1909) yapılmıştır.
İstanbul'a gelen yabancı seyyahların meraklarını çeken Yerebatan Sarayı ile ilgili hurafeler de çıkmıştır. Üstündeki konakların birinde yaşayan bir cariyenin burada intihar ettiği söylenir. Diğer taraftan bu su haznesinin dip taraflarında cinlerin bulunduğu ve hattâ ufak bir kayıkla sarnıcın batı ucuna gitmeye kalkışan bir meraklının kaybolduğu ve duyulan kahkahalardan, bu kişinin cinler tarafından götürüldüğüne inanıldığı söylenmiştir. 19. yy içinde İstanbul'a dair resimli kitaplarda sarnıcın gravürüne de yer verilmiştir. Yine aynı yüzyılda, Yerebatan Sarayı'nın üstünde Vakanüvis Mehmed Esad Efendi'nin (1789-1848) konağı bulunuyordu. Esad Efendi, konağının yanında kagir bir kütüphane binası yaptırarak, sayısı 4.000'i aşan kitaplarını buraya vakfetmiş, ölümünde de bu kütüphanenin yanına defnolunmuştu. İçindeki kitaplar Süleymaniye Kütüphanesi'ne taşındıktan sonra boşalan bina önce basımevi olmuş, sonra turistik eşya dükkânına dönüşmüş, vakıf sahibi ile ailesine ait mezarlar da önlerine duvar çekilerek, dışarıdan görülemez hale sokulmuştur. İstanbul'un Bizans sarnıçlarına dair etraflı bir çalışma yapan Ph. Forchheimer ile J. Strzygowski, 19. yy'm sonlarındaki imkânlarıyla Yerebatan'ın en batıdaki ucunu tam olarak tespit edemedikleri için buradaki sütun sayısını tahmini olarak vermişlerdir. Fakat sonraki inceleme ve ölçümler, tah-
Sebah & Joaillier'in objektifinden Yerebatan Sarayı. Burçak Evren koleksiyonu
minlerinde yanlışlıklar olmadığını göstermiştir.
Yerebatan Sarayı denilen sarnıcın tam ölçüleri, I. Dünya Savaşı yıllarında alınabilmiştir. İstanbul'a kadar gelebilen bir Alman denizaltısının katlanabilir botu, buraya getirilerek arkeolog E. Unger tarafından etraflı bir inceleme yapılmıştır. Sonraları sarnıcın içine bir sandal indirilmiş ve üstteki evin sahibi tarafından ücret karşılığında sarnıç içinde dolaşma imkânı sağlanmıştır. 1940'larda belediye tarafından giriş kısmındaki evler istimlak edilmiş, giriş için muntazam bir bina inşa edilmiştir. Çok geniş ölçüde bir temizlik ve onarım, büyük-şehir belediyesi tarafından 1985-1988'de yapılmıştır. İçerideki su ve dipteki çamur birikintisi boşaltılmış, temizlenmiş, batıdaki ucuna kadar uzanan bir iskele yapılmış, ayrıca kuzeydoğu köşeye de kafeterya olarak kullanılması tasarlanan bir platform inşa edilmiştir.
Yerebatan Sarayı olarak adlandırılan sarnıç içten 138x64,6 m ölçüsündedir. Her bir dizide 28 tane olmak üzere 12 sıra sütun tuğla kemerleri ve bunların desteklediği tonozları taşır. Toplam sayıları 336 olan sütunlardan 8'i kuzey bölümde örme kılıf içine alınmış, güneybatıda 37 kadar sütun, etraflarını çeviren bir dolgu duvarı içinde kalmıştır. Sütunların başlıkları kaba Korint üslubunda olup üstlerinde ayrıca impost başlıklar vardır. Kemer başlangıcında evvelce var olan ağaç gergi kirişlerinin yuvaları görülür. Tonozlar ise "manastır tonozu" denilen tipte olup kalıp kullanılmaksızın örülmüştür. Ortalara doğru bir sütunun gövdesi, dalları budanmış bir ağaç gövdesi gibi işlendiğine göre, bunun daha eski, herhalde 4-5. yy'lara ait bir yapıdan getirilerek devşirme malzeme olarak kullanıldığına ihtimal verilir. Sarnıcın du-
YEREVMAN SURP HAÇ
504
505 YERRORTUTYUN KİLİSESİ
Yerebatan Sarayı'nın planı. Müller-Wiener, Büdlexikon
Son yıllardaki onarımda şimdiye kadar bilinmeyen bir keşifte bulunulmuş ve sarnıcın güneybatı köşesinde, geç dönemde yapılan dolgu duvarının arkasındaki sütunların, kısa gelen gövdelerini yükseltmek için, bunların altlarına kaide olarak, ilkçağa ait mermer bir anıtın parçalarının konuldukları görülmüştür. Bunlar Medusa (veya Gorgon) başlan olup geç antik çağda bir istanbul anıtını süslüyordu. Yerebatan Sarayı olan sarnıç yapıldığında bu dev ölçülü kafalar, sütunların kaidesi olarak kullanılmıştır. Bu son yıllarda Yerebatan'da ortaya çıkarılan en önemli buluştur.
Bibi. A. F. Andreossy, Constantinople et le Bosphore de Thrace, Paris, 1828; (Konstanti-nos), Constantiniade, ist., 1846, s. 63-64; Strzygowski-Forchheimer, Byzantinischen Wasserbehâlter, 54-55, 177-180; E. Mamboury-Th. Wiegand, Die Kaiserpalâste von Konstan-tinopel, Berlin, 1934, s. 54-71; Schneider, Byzanz, 23-26, levha 10; E. Mamboury, istanbul touristujue, İst., 1951, s. 254-255; Janin, Constantinople byzantine, 202-203; Müller-Wie-ner, Bildlexikon, 283-285.
SEMAVİ EYİCE
YEREVMAN SURP HAÇ KİLİSESİ
Beşiktaş İlçesi'nde, Kuruçeşme'de, Kırbaç Sokağı'ndadır.
Eremya Çelebi Kömürciyan, kilisenin adını "Surp Nişan" (Kutsal işaret) olarak kaydeder. Patrik Kağızmanlı II. Zakarya Pokuzyan'm(->) ikinci patriklik döneminde (1782-1799) maddi desteği ve Çoban Ami-ra Hovivyan ile Episkopos istanbullu Hov-hannes'in yardımlarıyla temelden inşa edildi. Kiliseyi 28 Şubat 1798'de Patrik II. Zakarya bizzat takdis ederek ibadete açtı.
Kilise, Patrik Bursalı II. Isdepannos Za-karyan'm(->) patrikliğinin ilk döneminde (1831-1839), Harutyun Amira Yerganyan'ın maddi katkılarıyla Hassa Mimarı Garabet Amira Balyan tarafından yenilendi. 16 Kasım 1834'te bizzat Patrik II. Isdepannos Za-karyan tarafından takdis edilerek ibadete açıldı. Daha sonraki birkaç onarımdan sonra, 1858'de kilisenin doğu ucuna çan kulesi eklendi. 1835'te kilisenin bahçesinde Tarkmançatz Okulu inşa edildi. Bu okul günümüzde kapanmıştır. 1919'daki Kuruçeşme yangınında kilisenin iki kapısı tümüyle, çatısı ise kısmen yandı. Onarım sırasında harap vaziyetteki çan kulesi de sö-
külerek Garabed Halacyan'ın maddi desteğiyle bu kez madenden inşa edildi.
Son büyük onarımlarını Patrik Yozgatlı I. Şınorhk Kalusdyan'ın döneminde geçiren (1975 ve 1988) Yerevman Surp Haç Kilisesi, her iki seferinde de patriğin eliyle takdis edilerek ibadete açıldı.
Yine kilise bahçesinde zamanında inşa edilen odalardan biri din adamlarına, diğeri ise jamgoça tahsis edilmiştir.Tark-mançatz Okulu'nun ana sınıfı ise daha sonra kilisenin Gomidas Korosu'na ayrılmıştır. Daha sonraki onarımlar sırasında tüm bu odalar ve salonlar birleştirilerek yeniden inşa edilmiştir. Bu inşaatı kilise yönetim kurulu ve Gomidas Korosu birlikte gerçekleştirmiştir.
Yerevman Surp Haç Kilisesi bahçesinde iki de tarihi çeşme yaptırılmıştır. Bunlardan biri 3 Aralık 1872, diğeri ise l Aralık 1905 tarihini taşımaktadır.
Tarihi boyunca Yerevman Surp Haç Kilisesi ve çevresinde meydana gelen iki önemli olaydan ilki Ermeni ve Katolik cemaatleri arasındaki görüşme ve toplantılardır. Bu görüşmeler Patrik Edirneli I. Boğos Krikoryan'ın dönemine (1815-1823) rastlar.
Bir diğer önemli olay ise Ermeni harflerinin bulunuşunun 1500. yıldönümü kutlamalarıdır (12 Ekim 1913).
Mimari: Kilise İstanbul'daki Ermeni kiliseleri arasında tam bir simetri sembolüdür. Tüm ayrıntıları ile taşıdığı simetrik yapı açısından klasik Ermeni mimarisinden ayrılmaktadır.
Plan açısından baziliktir. Ana kilise yapısının yanında kuzey ve güneyde olmak üzere iki de şapel vardır. Bu şapellerle Yunan haçı şekline girmiştir.
Ana girişinin batı cephesinde olmasına rağmen, narteksin kuzey ve güneyinden de açılan girişler açısından da diğer kiliselerden farklılaşır.
Tam bir dikdörtgen planlı narteksin ortasında nefe girilir. Narteksin ön bölümünde, iki yan kısım demir kafeslerle, demir parmaklıklı bir kapı iki kolonla neften ayrılır. Nefin "tas"a kadar olan bölümü kare planlıdır. Beşik tonozla örtülü nef kuzey ve güney yönlerinden dörderden sekiz pencere ile aydınlanmaktadır.
İstanbul'daki diğer birçok Ermeni kili-
Yerevman
Surp Haç
Kilisesi
Yavuz Meyveci, 1994
sesine göre geniş sayılabilecek "tas"ın kuzey ve güney uçlarından yanal şapellere girilir. Bunlar da beşik tonozlarla örtülü olup minyatür birer kilisedir. Kuzey şapeli gelenek gereğince vaftizhane, güneydeki ise daha çok dini kıyafetlerin korunması amacıyla kullanılmaktadır.
Ana kilise binasında "pem"e çıkış yanal merdivenlerle sağlanır. 1+4 rıhttan sonra pemdeki küçük nişler içerisinde yerleştirilmiş iki küçük sunak vardır. Bunların tam merkezinde ise yarı dairesel planlı apsid, tam ortasında da ana sunak vardır. Sunak nişinin kuzey ve güneyindeki kapılarla sunak arkasına çıkılır.
Kiliseye girenlerin dikkatlerini üzerinde odaklayan nokta ana sunaktır. Gerek sadeliğin altında gizlenen süslemesiyle, gerekse son yıllarda yenilenen varaklarıyla dikkat toplayan sunaktaki ahşap oymacılığı da dikkat çeken bir diğer unsurdur.
Narteksin üzeri koroya ayrılan galeri katla (vernadun) örtülür. Galeri kata çıkış, narteksin kuzey ve güney duvarlarındaki dışarıdan işleyen kapılarla sağlanır.
Kiliseye ait en eski dekoratif elemanların başında sunak gelmektedir. Onun dışında eski resimlerle de iç mekânda kısmi bir süsleme çabası göze çarpar. Resimler genellikle yeni dönemlere aittir. Resimlerin kilise içerisinde asılısı dekoratif görünmekten çok daha iyi koruyabilmek amacını gütmektedir. Çan kulesi, kilisenin doğu ucundaki yarı dairesel absidin hemen dışındadır.
Yerevman Surp Haç Kilisesi dış görünüş açısından son derece sadedir. Tüm dış duvarları moloz taş görünümündedir. Arada atılan tuğla hatıllar belli bir estetik ve hareketlilik sağlamaktadırlar.
Bibi. T. Azadyan-B. Garabedyan-M. Asadur (Mihran Uğurluyan), Badmagan Hişadagaran Yerevman Surp Khaç Yegeğetzvo Kuru-Çeşme-yi, Haryuramya Hopelyani Artiv, 1834-1934 (Yüzüncü Yıldönümü Nedeniyle, Kuruçeşme Yerevman Surp Haç Kilisesi Tarihi Anı Kitabı, 1834-1934), İst., 1934; A. Berberyan, Bad-mutyunHayotz(,Enaenılerm Tarihi), İst., 1874; ğ. İnciciyan, Amaranotz Püzantyan, Boğaziçi (Bizans Yazlıkları, Boğaziçi), Venedik, 1794; ay, Aşkharbakrutyun Çoritz Masantz Aşkharh i (Dünyanın Dört Bölümünün Coğrafyası), 5., 6. c., Venedik, 1804; İnciciyan, istanbul; E. Ç. Kömürciyan, Isdambolo Badmut-
yun (İstanbul Tarihi), I-III, Viyana, 1913-1938; Kömürciyan, istanbul Tarihi; M. Ormanyan, Azkabadum, II, İst., 1914, III, Kudüs, 1927; S. Sarraf Hovhannesyan, Vibakrutyun Gos-dantnubolis Mayrakağakin 1800, (Başkent İstanbul'un Topografyası), Kudüs, 1967.
VAĞARŞAG SEROPYAN
YERRORTUTYUN (SURP) KİLİSESİ
Beyoğlu'nda İstiklal Caddesi'ne bağlanan Sahne Sokağı'ndadır.
Surp Yerrortutyun (Kutsal Üçlük) Kilisesi, Beyoğlu bölgesindeki Ermeni kiliselerinin merkezidir. Bu kiliseler Taksim'deki Surp Harutyun, yine Taksim'deki 1939'da istimlak edilen Surp Lusavoriç, Kasımpaşa'da 1919'da yanan Surp Hagop Mıdzpı-na, Feriköy'deki Surp Vartanantz ve bugün Meryem Ana Süryani Kadim Kilisesi olan Surp Asdvadzadzin kiliseleridir.
Tarihçiler Osmanlı öncesi dönemde İstanbul'da Ermenilerin en çok bulunduğu yer olarak Cenevizliler yönetimindeki Ga-lata'yı kaydederler. Bu dönemde Pera (Beyoğlu), Galata'nın küçük semti olup Ermeni, Rum ve Latin mezarlıkları ile kaplıdır. Pera'daki Ermenilerin sayısı 16. yy'da artmaya başlar.
Surp Yerrortutyun Kilisesi hakkında ilk bilgiye bölgenin başpapazı Krikor Acem-yan'ın yazma bir hatıratında rastlanır. Aynı kaynağa göre 1503'te bugünkü kilisenin bulunduğu arazi Papaz Khaçadur Nigoğos-yan, Papaz Şimavon Honanyan, Papaz Antreas Boğosyan, Papaz Sahag Minasyan, Krikor Avedikyan, Ğugas Parseğyan, Alik-san Tamuryan, Hagop Minasyan ve Bedros Hagopyan adlı ileri gelen Ermemlerdir.
Adı geçen belgede üst katta üç, alt katta iki oda, camlı üç sunak, altı pencere, kuyu, tuvalet, hol gibi mekânların kaydedilmesi, arsa üzerinde bir bina olduğunu gösterir. Satın alanlar, kendileri için değil, mensup oldukları toplum için aldıklarını, kendilerinin sadece yöneteceklerini de kaydederler. Daha sonra on yıl boyunca bu kilisede düzenli ayin yapıldığı bilinmektedir.
19. yy'm başında Krikor Amira Kevork-yan-Çarazyan, cemaatin birkaç ileri geleniyle birlikte Surp Eçmiadzin Okulu'nu inşa ettirir. Buradan eski binanın bir yangınla yok olduğu anlaşılmaktadır.
Daha sonra padişahın izniyle kiliseye çevrilen okul, Patrik Bayburtlu XI. Hov-hannes Çamaşırcıyan'm döneminde Trakya bölgesi ruhani lideri Başepiskopos Alik-san tarafından takdis edilerek ibadete açılır. 1807'deki (veya 1808) bu takdis töreni Pentekoste Yortusu'na rastlar ve kiliseye "Amenasurp Yerrortutyun" (En Kutsal Üçlük) adı verilir. Aynı gün için Krikor Peş-dimalcıyan bir şiir yazar. Kilisenin başpapazı Zakarya tarafından bestelenen şiir aynı gün okunur.
Kilise 10 Nisan 1810'da çıkan yangınla harap olur. Yerine geçici bir sunak konarak ayinler yapılır. İzin çıkmaması nedeniyle, 1835'e dek geciken inşa, Patrik Bursalı II. Isdepannos Zakaryan'ın(-») döneminde gerçekleştirilir. İnşaat Canik Amira Simonyan, Mikayel Amira Pişmişyan, Ha-
Surp
Yerrortutyun
Kilisesi'nin
girişi.
Ozan Bilgiseren, 1994
rutyun Amira Yerganyan ve Pingianlı Hov-hannes Amira gibi zenginlerin maddi yardımlarıyla Hassa Mimarı Garabed Balyan, Hovhannes Serveryan ve Hamamcıbaşı Mi-nas Ağa (Ördek Minas) tarafından yapılır. 7 Haziran 1836'da başlayan inşaat 18 Haziran 1838'de tamamlanır. Patrik II. Isdepa-nos Ağavni ise Surp Krikor Lusavorç'in kemiklerinin bulunuşunun yortusu günü bizzat takdis ederek ibadete açar.
Ayrıca kilise çevresinde yönetim kurulu odası, rahipler odası, papaz odaları, 1846'da Naregyan Okulu inşa edilir. Bunlar 1867'de harap olduklarından yıktırılıp tekrar yapılırlar. 1870'te Beyoğlu yangınında yanan bu ahşap mekânlar kagir olarak tekrar inşa edilirler. Kilisenin kuzeydoğu köşesindeki fakirlere yardım kolu binası ise aslında dispanser olarak yapılmıştır.
Kilise 1890'da bir kez daha onarım görür. 1807'deki inşasının anısına konan kitabenin dışında, 1907'de inşasının yüzüncü yılı anısına da kitabe yazılır ve kilisenin ana cephesinin pencerelerinin üzerine konur. 1913'te kilisede Ermeni hafleri-nin icat edilişinin 1.500. ve Ermeni matbaacılığının 400. yıldönümü kutlanır.
Surp Yerrortutyun Kilisesi son büyük onarımım 1989'da geçirmiştir. Bu onarım sonrasında Patrik Yozgatlı I. Şınorhk Ka-lusdyan ve iki episkopos tarafından takdis edilerek ibadete açılır.
Mimari: Kilise, çevresindeki yönetim binası, Naregyan Salonu, Tokatlıyan Ote-li'nden(->) meydana gelen binalar kompleksinin merkezidir.
Kilisenin plan bakımından İstanbul'daki diğer Ermeni kiliselerinden pek bir farkı yoktur. Yalnız alan açısından geniş bir araziye yayılmıştır. Etrafındaki binalar, bahçeler hariç, sadece kilise binasının alanı 1.042 m2'dir. Batıdaki ana kapıdan girmeden önce, ana binanın kuzeyinde ve güneyinde iki bina daha vardır. Bunlardan kuzeydekinin zemin katı morg olarak kullanılmaktadır. Aynı yanal binadaki merdivenle kilisenin koroya tahsis edilmiş olan vernadununa (galeri kat) çıkılır. Güney yönünden kiliseye bitişik olan bina ise Surp Minas'a atfedilmiş bir şapeldir.
Batı cephesindeki ana kapıdan girilince yer alan geniş narteks üç bölümde incelen-
melidir. Merkezi narteks bir kapıyla doğrudan nefe açılır. Kuzey ve güney bölümler ise ana narteksten üçer nht yüksektir. Aralarında da altı (3x2) dairesel planlı kolon vardır. Bu kolonlar yivli olup akant yapraklı Korint üslubundaki sütun başlıklarıyla son bulurlar. Narteks tümüyle galeri kat ile örtülüdür. Narteksin güney bölümü duvarında kilisenin son büyük onarımında maddi yardımda bulunan Margrit Balıkcıyan ve ailesi için hazırlanmış mermer bir kitabe vardır.
Narteks (Ermenice kavit) bitiminde, yanal narteksler demir korkuluklarla son bulur. Merkezi bölüm ise dört kanatlı demir kapı ile neften ayrılır. Bazilik planlı nef (Ermenice adyan), büyüklük bakımından İstanbul'un sayılı Ermeni kiliselerindendir (yalnızca nef 12,83x26,65 m=34l,91 m2). İç mekân enine dokuz modül halinde düşünülmüştür. Her bir modül bir gömme duvar ayağıyla (Ermenice vormnasyun veya vormnamuyt) başlayıp bir diğeri ile son bulur. Gömme ayaklar yivli ve köşeli kolonlar şeklinde olup altta bir kaideyle başlayıp Korint üsluplu sütun başlıklarıyla tamamlanırlar. İlk modülün yanal duvarları sağırdır. İkinci modül kuzey ve güneyde kapılarla yan bahçelere açılır. Üçüncü modülden yedinciye, beş modülün tümü de pencerelidir. Üçüncü modül kilisenin son onarım-restorasyonu sırasında davlumbazla kapatılarak iki mum yakma köşesi meydana getirilmiştir. Yedinci modülün karşılıklı ayakları arasındaki ahşap korkulukla nef son bulur ve din adamları ile okuyuculara ayrılmış olan tas bölümü başlar. Sekizinci modülde pencerelerin yerini kapılar alır. Bu kapılardan kuzeydeki vaftizhane olarak kullanılan Surp Dzınunt (Kutsal Doğuş) Şapeli'ne, güneydeki ise Ermenilerin imam atası ve ilk patriği olan Surp Krikor Lusavoriç (Aziz Aydınlatıcı Krikor) Şapeli'ne açılır. "Tas"ın sağ bölümünün (sunaktan bakılırken) başındaki episkoposluk tahtı sonradan patriğin kullanımına ayrılmıştır.
"Tas"ın bitiminde pem bölümü başlar. Kuzey ve güney uçlarından beşer rıhtla çıkılan pem, kilisedeki dokuzuncu modülü oluşturur. Bu modülün yanal duvarları sağırdır. Pemin doğusundaki duvarda açı-
YESARİ, MAHMUT
506"
507
YEŞİL ALANLAR
lan dikdörtgen nişlere birer sunak yerleştirilmiştir. Bunlardan kuzeydeki İsa'nın suret değiştirmesine (Ermenice Baydzarager-butyun veya Aylagerbutyun) güneydeki ise Azize Meryem Ana'nın göğe alınmasına (Ermenice Verapokhumn Srpuhvo Asd-vadzadzin) atfedilmiştir.
Doğu duvarında açılan yarı dairesel planlı absid kilisenin ana sunağının yerleştiği bölümdür. İki köşedeki ayaklardan sonra duvarlarda açılan iki küçük niş kutsal ekmek ve şarap, kupa vb gereçlerin konmasına yarar. Absidin kuzeydoğu ve güneydoğusunda açılan kapılar yanal oda-cıklara, oradaki geçitlerle de iki yanal şapellere açılır.
Merkezi kilisenin duvarlarını tonozdan ayıran ve kiliseyi çepeçevre saran bir korniş vardır. Alttan akant yapraklarının desteklediği bu korniş, süs unsuru olmasının yamsıra, son onarımda tonozdaki resimleri aydınlatan lambaları da gizlemektedir.
Surp Krikor Lusavoriç Şapeli'nden çıkıldığında ortada Patrik İstanbullu L İknadi-os Kakmacıyan'ın (patrikliği 31 Temmuz-12 Ağustos 1869) lahti yer alır. Surp Dzı-nunt Vaftizhane Şapeli çıkışında yer alan mezar ise Başpatrik Çulfalı IV. Hagopos'a (başpatrikliği 1655-1680) aittir. Önce Pera Mezarlığı'nda bulunan bu kabir, istimlak sırasında Surp Yerrortutyun Kilisesi bahçesine nakledilmiştir.
Kilisede çok sayıda pencere olmasına karşın, iç mekân loştur. Buna neden olarak hemen yanındaki yüksek Tokatlıyan Hanı gösterilebilir. Kilise içini aydınlatmak için ikisi büyük, on üçü orta boy ve sekizi küçük, toplam yirmi üç avize vardır.
Kilisenin merkezi bölümü ve şapelleri beşik tonozla örtülüdür. Merkezi kilisede tonozun galeri kattan sonraki bölümü, 14 küçük bölüme ayrılmıştır. Bu bölümün uçlarına dört İncil yazarının (Matta, Markos, Luka ve Yuhanna) resimleri yerleştirilmiştir. Kalan on bölüme ise Pavlus'un, Filip-pos'un, Alfeos'un oğlu Yakup'un, Barto-lomeos'un, Tomas'ın, Petros'un, Kenanlı Simon'un, Yakup'un, Andreas'ın ve Tadde-os'un büyük boy yağlıboya resimleri yerleştirilmiştir. Kilise içinde bu resimler, su-naktakiler ve 1989 onarımı sırasında mum yakma köşesi olarak düzenlenen davlumbazın üzerindeki resimler hariç, kilise içinde dekorasyon amacıyla resim kullanılmamıştır.
Kilisenin çan kulesinin bina ile estetik açıdan en küçük bir ilgisi dahi yoktur. Kuzey binasının çatısı üzerine madeni strük-türle yapılan çan-kulesi, Balyanların estetik açıdan gayet zarif yapısını bozmaktadır. Kayıtlara göre, kilise çanının 1860'larda alındığı göz önünde bulundurulursa, çan kulesinin sonradan eklendiği rahatlıkla söylenebilir.
Kilise bahçesinde yerler beyaz mermerle kaplıdır. Bunlar istimlak edilen Pera Me-zarlığı'nın mezar taşlarıdır. Fakat yıllar boyunca aşınarak kayıtları silinmiş, günümüze ancak belli belirsiz birkaç harf kalmıştır.
Kilisede sütun başlıklarındaki ve diğer birçok noktadaki süslemeden daha fazla dikkati çeken ana sunaktır. Ahşaptan ya-
pılmış olan sunağın arkasına çepeçevre üzüm salkımları işlenmiştir. En üstte ise taç bölümü çok süslüdür. Burada Tanrı'yı sembolize eden üçgen içerisinde bir göz vardır. Bunun çevresinde çelenk ve çiçeklerin altından çıkan ışınlar oymayı yarı dairesel bir şekle sokarlar. Tüm bu kompozisyonun en tepesinde ise bir haç bulunur. Sunağın alt bölümünde ise başak, salkım ve yapraklar içerisinde bir kitap bulunur. Açık olan kitapta önce Tevrat'ın Yaratılış kitabının ilk satırları işlenmiştir. Sonraki onarımlar sırasında bunun yerine İncil'den başka bir satır konmuştur. Sunaktaki bir diğer göz alıcı unsur ise rengidir. Bilhassa son onarımında yenilenen varaklar, dikkatleri üzerine toplar. Sunağın ortasındaki resim genellikle "kutsal üçlüğü" temsil eden resimdir. Çerçevenin etrafında ise çiçek şeklindeki rozetler yer alır.
İç mekân üslup olarak klasik Yunan-Roma mimarisi etkisinde yapılmıştır. Bu Balyanların bir çeşit gelenekselleşmiş yapı tarzıdır. Tipik Ermeni kilise mimarisinden çok klasik mimari üsluplarını kullanan Balyanlar, Surp Yerrortutyun Kilisesi iç mekânında Korint nizamını kullanmışlardır.
Kilisenin dışında içi kadar olmasa da belli bir süsleme söz konusudur. Bu süslemede tüm yük taş görünüşünün üzerindedir. Dış duvarlardaki yontulmuş taş görünümü, köşeler, pencere etrafındaki taş işçiliği iyi birer süsleme unsurudur. Dorik nizamda tasarlanan ve inşa edilen dış cepheler, üslup açısından iç mekânla tam bir uyum sağlamazlar. Dış cephede göze çarpan bir diğer süsleme unsuru ise kapılardır. Demirden yapılmış siyah kapı kanatlarının üzerinde altın sarısı renginde defne yaprakları, kurdeleler, merkezde ise bir el ve ucunda kapıya menteşeli bir tokmak vardır.
Galeri katın aydınlanması için bir unsur olarak tasarlanan büyük pencere, koro için konan basamakların ardında kalması nedeniyle bu görevi yapamamaktadır. Bununla birlikte yarı dairesel bu pencere demir kafesi, ortasında bulunan ve "kutsal ruh"u simgeleyen güvercin motifiyle kilisenin batı cephesinde bir süs unsuru olarak kalmaktadır.
Kilise strüktür olarak çok kalın duvarlarla yapılmıştır. Bu yığma yapı tekniğinin gereği olarak görülmektedir. Tarihçiler ve mimarlar bunca kalın duvarlar üzerine kubbe konmamasına neden olarak, kubbe inşasına izin verilmemesini kaydederler.
Şapeller ayrı birer kiliseymişçesine ele alınabilir. Bunlardan vaftizhane olarak kullanılan Surp Dzınunt Şapeli'nde vaftiz kurnasının tam karşısındaki nişe (güney duvar nişi) yerleştirilen küçük sunak ilginçtir. Yandıktan sonra, l Mart 1854'te yeniden mermerden inşa edilen bu sunağın banisi sarraf Yesayi Ağa Aprahamyan'dır.
Kilise içerisinde süsleme veya mekânı doldurma amacıyla resim unsuru kullanılmamıştır. Bunun yerine oymalar (sunaktaki gibi) ve duvar ayaklarında yiv, başlık ve kaide, silme, sunak tavanındaki yıldız ve benzeri öğeler kullanılmıştır.
Bibi. A. Berberyan, Badmutyun Hayotz (Ermenilerin Tarihi), İst., 1874; M. Hanesyan, Haryurkısanyevhinkamya Hopelyan Perayi Sutp Yerrortutyun Yegeğetzvo (Pera'daki Surp Yerrortutyun Kilisesi Yüz Yirmi Beşinci Yıldönümü), İst., 1932; G. İnciciyan, Aşkharhak-rutyun Çoruz Masanız Aşkharhi (Dünyanın Dört Bölümünün Coğrafyası), 5, 6. c., Venedik, 1804; İnciciyan, İstanbul; E. Ç. Kömürci-yan, Isdambolo Badmutyun (İstanbul Tarihi), I-III, Viyana, 1913-1938; Kömürciyan, istanbul Tarihi; E. Ç. Kömürciyan, Orakrutyun Yere-mia Çelebi Kömürciyani (Eremya Çelebi Kö-mürciyan'ın Günlüğü), (yay. Başepiskopos Mebrob Nışanyan), Kudüs, 1939; M. Orman-yan, Azkabadum, III, Kudüs, 1927; S. Sarraf Hovhannesyan, Vibakrutyun Gosdantnubo-lis Mayrakağakin 1800 (Başkent İstanbul'un Topografyası, 1800), (yay. Ara Kalaycıyan), Kudüs, 1967; K. Taranağtzi, Jamanagakrut-yun Krikor Vartabedi Gamakhetzvo Gam Ta-ranağtzvo (Kemahlı veya Taranağlı Rahip Kri-kor'un Kronolojisi), (yay. Rahip Mesrob Nışanyan), Kudüs, 1915.
VAĞARŞAG SEROPYAN
Dostları ilə paylaş: |