I raporu hazirlayanlar


Sürdürülebilir Kadın Hakları konulu Yan Etkinlik



Yüklə 376,42 Kb.
səhifə9/17
tarix18.05.2018
ölçüsü376,42 Kb.
#50681
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   17

7.5. Sürdürülebilir Kadın Hakları konulu Yan Etkinlik


Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı işbirliği içerisinde 5 Mart 2013 tarihinde “Kadın ve Kız Çocuklarının Bugünü ve Geleceği, Türk Koordinasyon Modelinin Diğer Uluslara Uyarlanabilirliği” konusunda bir yan etkinlik düzenlenmiştir.

CBS kanalı BM muhabiri Frank Ucciardo’nun moderatörlüğünü üstlendiği etkinlikte Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı, Kocaeli Milletvekili Azize Sibel Gönül, California Üniversitesi Öğretim Üyesi Profesör Dr. Hilal Elver, New York Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zehra Arat, İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Burcu Kalkan ile Fatih Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Şengül Çelik konuşmacı olarak yer almıştır.

Etkinlikte kadına karşı şiddetin bir insan hakkı ihlali, halk sağlığı sorunu olarak görüldüğü; kalkınmanın, ilerlemenin ve ekonominin önünde en büyük engellerden biri olarak değerlendirilidği kaydedilmiştir. Kız çocuklarının okullaşma oranını arttırmak için yapılan pozitif ayrımcılık hakkında bilgi verilmiştir.

Türkiye'de her çocuğun sağlık sigortalı doğduğu, 18 yaşına kadar da devletin sağlık hizmetini bedava verdiği, Türkiye'nin dünyada anne-bebek doğum ölüm oranlarını en hızlı düşüren ilk on ülkeden biri olduğunu hatırlatılmıştır.

Prof. Dr. Hilal Elver, kadın hakları konusunda dini ve kültürel etkenlerin önemine işaret etmiştir. Batı değerleri ile oluşturulan, 'evrensel kadın hakları' denilerek tüm dünyaya dayatılan anlayışın artık kabul görmediğini iddia eden Elver; din, kültür gibi farklılıkların mutlaka göz önüne alınması gerektiğini vurgulamıştır.

Türkiye'nin kadın haklarında Müslüman ülkelere model olma imkanının Batı ülkelerine nazaran daha güçlü olduğuna işaret eden Prof. Dr. Elver ise "Bunu Batı kamuoyu çokça dile getirip, 'Türkiye Müslüman demokratik' ifadesini kullanıyorlar. Aslında Türkiye, Müslüman, (virgül) demokratik bir ülke. Bunu Araplara karşı da Batı medyası kullanıyor ki Araplar bundan bundan hiç hazzetmiyor." İfadesini kullanmıştır.


7.6. Kadına Yönelik Şiddet: Bizim Sorunumuz, Bizim Yanıtımız Yan Etkinliği


Söz konusu yan etkinlik Avrupa Konseyi ve Fransa Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliği ortaklığında düzenlenmiştir. Panelin moderatörlüğünü Voice of America UN Muhabiri Margaret Besheer yapmıştır. Andorra Dışişleri Bakanı ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Başkanı Gilbert Saboya Sunyé, Fransa Kadın Hakları Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Najat Vallaud-Belkacem, Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Müsteşarı ve UN Women Başkan Yardımcısı Lakshmi Puri, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanı Jean-Claude Mignon ve Avrupa Konseyi Genel Sekreter Yardımcısı Gabriella Battaini-Dragoni etkinlikte panelist olarak yer almışlardır.

Panelin temel amacı uluslararası ve bölgesel düzeyde bağlayıcılığı olan yasal anlaşmalar çerçevesinde İstanbul Sözleşmesinin anlamını ortaya koymaktır. Sözleşmenin Avrupa ve ötesindeki ülkelerdeki hükümetler için kadına yönelik şiddeti önlemede ve mücadele etmede etkili ve pratik bir araç olduğunun da altı çizilmiştir.

Panelde sözleşmenin varolan yasaları tamamladığı, cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlendirilmesi konularında uluslararası çerçeveyi genişlettiği ifade edilmiştir.

Panelde dile getirilen hususlar aşağıda özetlenmiştir;

Doğrudan ya da dolaylı olarak kadına yönelik şiddetle ilgili olarak çeşitli bölgesel sözleşmeler olsa da güncel olarak bağlayıcılığı olan sadece Amerika Ülkeleri Organizasyonu tarafından kaleme alınan Belém do Pará Sözleşmesi ve İstanbul Sözleşmesi bulunmaktadır. Bu tarz sözleşmelerin gerekli yasal çerçeve sağlamak dışında kadının insan haklarının çiğnenemezliğinin vurgulanması açısından sembolik önemi de vardır.

Sözleşmeler kadına yönelik şiddetin yok edilmesi konusunda artan küresel uzlaşıyı pekiştirmekte ve kadın erkek arasındaki eşitsiz güç ilişkilerine vurgu yapmaya yardımcı olmaktadır. Birlikte bu metinler yerel ve küresel kurallar, standartlar belirlemekte ve ulusal ve yerel yasalara, politikalara ve eylemlere entegre edilmektedir.

İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddetin ve ayrımcılığın yokedilmesiyle cinsiyet eşitliği hedefleri arasındaki kritik bağlantıyı kurmaktadır. Şiddetten özgür olma hakkıyla kadınların bütün sivil, politik, ekonomik, sosyal ve kültürel hak ve özgürlüklerini deneyimleme becerileri arasında bağlantı bulunmaktadır.

Kadına yönelik şiddetin temeldeki nedenlerine vurgu yapmak önemlidir. Kadına yönelik şiddet boşlukta gerçekleşmez ve doğrudan siyaset, ekonomi ve diğer sosyal alanlarda cinsiyete dayalı ayrımcılıkla ilintilidir. Bu konu şiddetin önlenmesi için de önem arz etmektedir. Önlemek sadece farkındalık artırma faaliyetlerini içermez; bütün diğer cinsiyet politikalarıyla da bağlantılı olan politikaları da kapsamalıdır. Şiddeti durdurmanın en iyi yolu ilk başta gerçekleşmeden onu engellemektir.

Taahhüt ve eylemler arasında önemli bir boşluk bulunmaktadır. Kurallar ve standartların varlığına rağmen hala 10 kadından 7’si hayatları boyunca yakın ilişki içinde olduğu kişiden cinsel ve fiziksel şiddet görmektedir. 603 milyon kadın aile içi şiddetin suç sayılmadığı bir ülkede yaşamaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde 3 kız çocuğundan biri çocuk gelin olarak evlendirilmektedir.

Normlar ve standartlarla birlikte sözleşme, uygulamanın yaygınlaştırılmasında işlevli bir role sahiptir. Çünkü şiddeti önlemede ülkelerin özen yükümlülüğü içerisinde hareket etmesi vurgusu şiddete cevap oluşturmaktadır. Bu aynı zamanda kadına yönelik şiddetin özel bir konu olduğu algısını da kırmaktadır. Kadına yönelik şiddet en yüksek siyasi düzeyde sorumluluk ve eylem gerektirir.


7.7. UNDP, UNFPA, UNWOMEN ve UN Volunteers tarafından düzenelen “Erkekler neden şiddet uygular ve erkek şiddeti ni nasıl durdurabiliriz?” konulu yan etkinlik


UNDP, UNFPA, UNWOMEN ve UN Volunteers tarafından düzenlenen “Erkekler neden şiddet uygular ve erkek şiddetini nasıl durdurabiliriz?” konulu yan etkinlik 8 Mart 2013 tarihinde 6 No’lu Konferans Salonunda gerçekleştirilmiştir.

Söz konusu etkinlikte UNDP, UNFPA, UNWOMEN ve UN Volunteers tarafından Güney Asya’da gerçekleştirilen kadına yönelik şiddet araştırmasının sonuçları katılımcılarla paylaşılmıştır. Söz konusu araştırma Bangladeş, Kamboçya, Çin, Endonezya, Papua Yeni Gin eve Sri Lanka’dan 10,178 erkek üzerinde uygulanmıştır. Ankete katılan erkeklere çocuklukları, ilişkileri, sağlıkları, cinsel tecrübeleri, toplumsal cinsiyet algıları ve kadına şiddet uyguyalıp uygulamadıkları sorulmuştur.

Araştırma bulguları paneled katılımcılar ile paylaşılmıştır. Araştırma kapsamında 18-49 yaş grubundan 10,178 erkek, sonuçları doğrulamak üzerine de 2557 kadın ile görüşülmüştür. Araştırma Asya-Pasifik bölgesinde gerçekleştirilen en büyük erkek fail araştırmasıdır. Araştırmaya katılan her iki erkekten biri şiddet uygulamış, 4 erkekten biri ise cinsel şiddet uygulamıştır. Araitırma sonuçlarına göre bazı bölgelerde şiddet %25 iken, bazı yerlede ise %80’e çıkmaktadır.

Araştırma sonuçları şunu göstermektedir ki; “şiddet önlenemez değildir”.

Kadına yönelik şiddeti etkileyen çeşitli nedenler bulunmaktadır. Baskı ve kontrol davranışı, erkeklik algısı ve geçmiş yaşamda karşılaşılan şiddet deneyimi bireysel olarak şiddeti etkilemektedir. Araştırmaya katılan erkeklerin %87’si “erkek olmanın sert-güçlü olmayı gerektirdiğini” söylemişlerdir. Ataerkil erkeklik algısının erkeklerin daha düşük düzeyde empati kurmalarına yol açtığı ortaya çıkmıştır. Geçmişinde şiddete maruz kalan erkeklerin ilerleyen yaşamlarında birlikte yaşadıkları kadınlara şiddet uygulama oranı şiddet yaşamamış erkeklere göre hayli yüksektir.

Toplumsal-yapısal düzeyde şiddeti etkileyen unsurlara baktığımızda en temelde toplumda cinsiyet eşitsizliğinin varlığı, çatışma ve kırılganlık göze çarpmaktadır. Araştırma sonuçlarına göre ülkeler ve bölgeler arası şiddet uygulama farklılığı ile cinsiyet eşitsizliği arasında doğrudan ilişki vardır. Cinsiyet eşitsizliği arttıkça şiddet de artmaktadır. Ayrıca özellikle çatışma yaşanan bölgelerde tecavüz vakalarının sayısı diğer yerlere göre çok daha yüksek olduğu görülmektedir.

Araştırma sonuçlarına göre en temel vurgulanması gerekn husus “Şiddetin Önlenebilir” olduğudur. Şiddeti önlemek için hem bireysel hem de toplumsal düzeyde önemli çalışmalar yapılması gerekmektedir. Bu çerçevede şiddeti meşrulaştıran toplumsal normların, erkekliğe ilişkin algıların değişmesi, erkekliğin “şiddet karşıtı ve empati kuran” bir yapıya büründürülmesi gerekmektedir. Ayrıca kadınların güçlendirilmesi ve şiddete karşı kırılganlıklarının ortadan kaldırılması zorunludur. Son olarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin tüm toplumda sağlanması en önemli anahtardır.


Yüklə 376,42 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   17




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin