I u n d e n bugüN



Yüklə 7,14 Mb.
səhifə115/129
tarix09.01.2019
ölçüsü7,14 Mb.
#94242
1   ...   111   112   113   114   115   116   117   118   ...   129

Bizans Dönemi

Ayvansaray, imparator II. Teodosios döneminde (408-450) yazılmış olan ve İstanbul'un mahallelerini anlatan Latince Notitia Urbis Constantinopolitana) göre XTV. bölgede (regio) bulunuyordu. Ayvansaray bu belgeye göre, o sıralarda Bizantion adım taşıyan şehrin bitişiğinde yer alan bir kasaba konumundaydı ve etrafı bir surla çevriliydi. Surların içinde bir kilise, bir saray, bir çeşme, bir hamam, bir tiyatro ve bir lusarium (oyun yeri) bulunuyordu. Semtin o zamanki adı olan Blahernai'nin burada çok yeti-

şen blehron (yabani nane) veya ble-hon'dan (eğreltiotu) ya da o sıralar Haliç kıyılarında çokça tutulan lahernai' den (palamut) geldiğim ileri sürenler vardır. 2. yy'da yaşadığı sanılan Dionisi-os Bizantios'a göre, kasaba adını Blak-hernas isimli bir Trak şefinden almıştır.

Bizantion surları 5. yy'da, şimdiki kara surları yapılarak büyütüldüğünde, Blahernai şehrin surları içine alınmış ve onun bir mahallesi ya da bölgesi haline gelmiştir. Blahernai'nin kuzey ve doğu tarafındaki eski surlarına artık ihtiyaç kalmadığından bunlar yıktırılmış olmalıdırlar. Blahernai'nin sur dışında kalan, Haliç kıyılarındaki ucu 626'daki Avar kuşatması sırasında tahrip edilmiştir. İmparator Heraklios 627'de, sur dışında kalan bu bölgeyi ve burada yer alan ve



Ayvansaray,

19. yy


istanbul Ansiklopedisi

Meryem'in elbisesinin muhafaza edildiği Teotokos ton Blahernon Kilisesi'ni korumak için surları genişletmiştir. V. Le-on da 813'te surların önüne bir hisarpe-çe yaptırmıştır. Böylece bugün iç avlusunda Toklu Dede Mescidi(->) ve hazi-resi bulunan hisar meydana gelmiştir. Bizans döneminde bu iç hisara Pterion denilmekteydi. Kara tarafı surları ile Haliç kıyısı surlarının birleştikleri yerde bulunan bir duvar Halic'e doğru uzanmakta ve kıyı parçasını dışarıdan ayırmaktaydı. Bu duvarda açılan Ksiloporta adlı kapı, kıyı şeridinin dışarıyla bağlantısını sağlıyordu. Bu duvar ve kapının 1868'de yıktırıldığı bilinmektedir.

10. yy'dan itibaren imparatorlar ve saray halkı Blahernai'ye rağbet etmeye başlamışlardır. Atmeydanı ile Marmara

kıyısı arasındaki geniş alanda yer alan Büyük Saray(-t) 11. yy'da ihmal edilmeye başlanmış ve imparatorlar bu yüzyıldan başlayarak Bizans'ın çöküşüne kadar Blahernai Sarayı'nda(->) yaşamışlardır. Blahernai Sarayı'nın bugün İvaz Efendi Camii'nin(->) bulunduğu teras üstünde yer aldığı sanılmaktadır. I. Ma-nuel Komnenos'un(-0 yaptırdığı belirtilen sarayın ise Tekfur Sarayı(->) olduğu tahmin ediliyor. Manuel Komnenos'un Blahernai Sarayı'nı korumak amacıyla yaptırdığı surlar, Halic'e doğru uzanarak Anemas zindanları denilen mahzenlerin kuzey ucunda sona erer.

Semtte, Ayvansaray Kapısı adıyla anılan iki kapıdan söz edilebilir. Bunlardan biri, Mordtmann'ın semtin adının menşeini izah ederken sözünü ettiği kapıdır. Mordtmann Ayvansaray adının Ebu Ey-yub Ensari'den geldiğini ve Haliç surlarında açılan bir gediğin kapı olarak görüldüğü için Eyüp semtine giden yolun başında bulunan bu kapıya "Eyyub En-sari Kapısı" denildiğini ileri sürmüştür. Böyle bir kapının günümüzde izi kalmamıştır. Esas Ayvansaray Kapısı ise bugün Haliç tarafındaki bir sur parçasının üzerindeki Ayvansaray Mescidi'nin tam dibinde idi. Bugün izi kalmayan bu kapı, şehrin Haliç tarafı surlarının en batıdaki son kapısı olup Bizans devrinde Koili-omene Porta (Çukur veya Alçak Kapı) adındaki geçit olmalıdır. Schneider'e göre bu kapı, şehrin esas kapılarından biri olmayıp Blahernai Kapısı örülerek battal

edildikten sonra açılmış bir geçit yeri idi. Kapının karşısında, Teotokos ton Blahernon Kilisesi ve Ayazması'nı deniz yoluyla ziyarete gelen imparator kayıklarının yanaştığı bir iskele bulunuyordu. Ayvansaray vapur iskelesinin doğu tarafındaki küçük koyun, imparator iskelesini de koruyan barınağın son kalıntısı olduğuna ihtimal verilmektedir. Ancak bütün bunlar sağlam dayanaklara bağlanamayan hipotezlerdir.

Teotokos ton Blahernon Kilisesi İmparator Markanos (hd. 450-457) ve eşi Pulheria(-») tarafından yaptırılmıştı. Bu binanın yanında I. Leon tarafından yaptırılan yuvarlak ek binada Meryem'in el-

Geçen yüzyılın

sonlarında

Ayvansaray

kıyılarından

bir görünüm.

Sebah & Joaillier'in

fotoğrafından

renklendirilmiş

bir kartpostal.



Erkin Emiroğlu

fotoğraf arşivi

bisesi muhafaza ediliyordu. Bu tarihte yanında bir de ayazma tesis edilmişti. Büyük ölçüde bir bazilika biçiminde olan kilise, kaynaklardan öğrendiğimize göre muhteşem mozaiklere sahipti. Bu bina, sonuncusu 1434'te çıkan çeşitli yangınlara duçar olmuş ve bir daha ihya edilememiştir. Bugün aynı yerde bulunan Panayia (Kimisis) Vlaherna Kilise ve Ayazması 1869'da Ortodoks Hıristiyanların Kürkçüler Cemiyeti tarafından inşa olunmuştur.



Notitia Urbtâte XIV. bölgede bir ağaç köprünün bahsi geçer. Bu köprünün Blahernai'yi Halic'in karşı kıyısına bağladığı düşünülebilir. Köprünün sonra-

1

AYVANSARAY



494

495

AYVANSARAY KÖPRÜLERİ

Geçen yüzyılın sonlarında bir Ayvansaray sokağını gösteren fotoğraftan kartpostal. İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı

dan kagire çevrildiği görüşü bir tahminden ibarettir.

Ayvansaray bölgesinde Haliç Köprü-sü'nün yapımı sırasında son derece değişik süslemeleri olan iki adet, Bizans sütun başlığı ortaya çıkarılmıştır. Bu sütun başlıkları bugün istanbul Arkeoloji Müzesi'nde teşhir edilmektedir.

Toklu Dede Haziresi içinde, bu yüzyılın başlarına kadar var olan Ayios Basi-leios Ayazması bugün taş ve molozlarla dolmuş ve kaybolmuş vaziyettedir. Hazi-renin kuzeydeki köşesinde kare planlı bir kule vardır. Üzerindeki, ince mermerden iki frize, kabartma harflerle işlenmiş kitabede, kulenin İmparator Ro-manos tarafından yaptırıldığı belirtilmektedir. Anılan imparatorun III. Romanos (hd. 1028-1034) olduğu sanılmaktadır. Kulenin Aziz Nikolaos'a adanmış bulunması, burada, Bizans kaynaklarında adı geçen Ayios Nikolaos Kilisesi'nin bulunduğuna dair bir delil sayılmaktadır.

Bölgedeki birçok Bizans mahzen veya sarnıcının en büyüğü Emir Buhari Mescidi ve Tekkesi altında bulunmaktadır. Bu mahzen peş peşe sıralanan küçük mekânlar halindedir.



Osmanlı Dönemi

1453'te İstanbul'un fethiyle sonuçlanan kuşatma sırasında Ayvansaray yöresinde de şiddetli çarpışmalar cereyan etmiştir. II. Manuel Paleologos(->) ile Venedikli Leonardo Langoso'nun komutasındaki birlikler, bölgeyi Rumeli Beylerbeyi Karaca Bey'in komutasındaki Osmanlı birliklerine karşı savunmuştur. Fetihten sonra Ayvansaray, burada bulunan Sahabe kabirleri nedeniyle bir Müslüman mahallesi olarak gelişmiştir. İstanbul hakkında, başta camilere dair Hadîka-tü'l Cevâmi olmak üzere birçok eserin müellifi olan Hüseyin Ayvansarayî(->) de burada doğmuş ve burada vefat etmiştir. Kabrinin Toklu Dede Haziresi'n-de olması gerekir. Ancak mezar taşına rastlanmamıştır.

Ayvansaray'ın 18. yy'da parlak bir dönem yaşadığı tahmin edilebilir. İstanbul kıyılarında sıralanan yalı, ev ve diğer tesislerin adlarını veren Bostancıba-şı Defterleri'nden(-0 1814-1815'te yazıldığı tespit edilen bir tanesinde Ayvansaray kıyılarında kayıkhane, ev ve yalıların bulunduğu belirtilmektedir. Burada sözü edilen yalılar arasında sabık Tersane Emini Vahid Efendi'nin yalısı, sabık Bosna mollası efendinin yalısı, Bezirci-başı Salih Efendi'nin yalısı, Kasap Mustafa'nın yalısı, Sadık Ağa'nın yalısı sayılmaktadır.

Surların bittiği yerle, bugünkü Haliç Köprüsü dibindeki Abdülvedud Mescidi arasında, Sultan IV. Mehmed'in kızı Hatice Sultan'ın (ö. 1743) sahilsarayı bulunuyordu. Bu yalı, Saray Hamamı ya da Yalı Hamamı'mn yanındaydı. Melling'in 1806 tarihli Haliç resminde bu sahilsa-ray görülmektedir. 1814-1815 tarihli Bostancıbaşı Defteri'nde ise Saray Hamamı'mn yanı boş arsa olarak gösteril-

inektedir. O halde 1806-1814 tarihleri arasında bu sahilsaray ortadan kalkmış olmalıdır.

Ayvansaray semti Bizans döneminde 1069, 1203 ve 1434'te olmak üzere birkaç büyük yangın geçirmişti. Osmanlı döneminde ise 27 Temmuz 1729'da Ba-lat'tan Ayvansaray kıyılarına kadar yayılan bir yangın bölgeyi harabeye çevirmiştir. 1755, 1773, 1862, 1864, 1880 ve 1911 yangınları da Ayvansaray'da büyük tahribat yapmış ve semtin körelme-sine neden olmuştur.

Ayvansaray'ın iki büyük camii vardır. Bunlardan Atik Mustafa Paşa Camii(->) kiliseden çevrilmedir. Halic'e ve sur dışına hâkim bir yerde kurulan İvaz Efendi Camii ise Mimar Sinan'ın son yıllarında gerçekleştirilmiştir. Ama günümüze gelen tezkirelerde bu caminin adı yoktur.

Ayvansaray'ın kıyıya yakın kesiminde yer alan Toklu Dede Mescidi küçük bir Bizans kilisesinden çevrilmişti. Daha kıyıda, sur üzerine oturan Ayvansaray Mescidi(->) Korucu Mehmed Çelebi tarafından 1590-1591'de yaptırılmıştır ve Korucu Mehmed Mescidi adıyla da anılır. Çınarlıçeşme Caddesi'nde bulunan Çı-naıiıçeşme Mescidi 1713-1716 arasında Sadrazam Şehit Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır. Bugün sadece duvar kalıntıları bulunmaktadır. 1920'lerde çekildiği tahmin edilen bir fotoğrafta mescidin o tarihte çok iyi durumda olduğu anlaşılmaktadır. Fotoğrafa göre dikdörtgen planlı bir yapı olan mescidin üstü kiremit örtülü idi ve ahşap minaresi vardı.

İvaz Efendi Camii'nin biraz aşağısın-daki Emir Buhari Mescidi ve Tekkesi bugün bir harebe yeri haline gelmiştir. Surların dışında Eyüp'e giden yolun üzerinde bulunan Abdülvedud Tekkesi 1960'h yıllarda yeniden yapılmıştır.

Suya büyük önem veren Osmanlı medeniyeti Ayvansaray'ın çeşitli yerlerinde vakıf çeşmeleri bırakmıştır. Bugün bu

çeşmelerin hepsi harap vaziyettedir, bazıları ise ortadan kalkmıştır. Bu çeşmelerin en eskisi, 975/1567-68 tarihli Sim-keşbaşı İskender Bey Çeşmesi, Ayvansaray Mescidi'nin yanındadır.

Bu iddiasız mahalle çeşmelerinin dışında Ayvansaray'da surların Haliç kıyısı ile birleştiği köşede Hatice Sultan'ın hayratı olan 1123/1711 tarihli bir çeşme ile bir sıbyan mektebi ve bir de sebil vardı. Sebil 1970'li yıllarda, yol inşaatı nedeniyle yok edilmiştir. Çeşmenin bazı taşları koparılmış durumda ve sıbyan mektebi de bir harabe halindedir.

Ayvansaray'da üç eski hamamın varlığı bilinir. Atik Mustafa Paşa Camii'nin üst tarafında bulunan Mustafa Paşa Hamamı yok olmuştur. Hançerli Yoku-şu'ndaki Hançerli Hamamı'mn II. Baye-zid'in kızı Hatice Sultan evkafından olduğu söylenir. Ayvansaray'ın üçüncü hamamı ise bugün sadece yerini bildiğimiz Yalı Hamamı idi.

Ayvansaray'da Sahabe kabirlerinin en yoğun olarak toplandığı bölge Bizans döneminde Pterion denilen hisarın içindeki avludur. Ebu Şeybet el-Hud-ri'nin kabri buradadır. Atik Mustafa Paşa Camii içinde Cabir bin Şemre veya Ca-bir bin Abdullah'ın kabri bulunmaktadır. Çınarlıçeşme Mescidi yanında da Ebu Zerr el-Gıfari'nin türbesi bulunur. Haliç surlarının bir burcunun dibinde Muhammed el-Ensarî'nin makam türbesi bulunmaktadır.

Sur dışında, Eyüp'e giden yolun solunda Şeyh Abdülvedud Dede (Yave-dud) Türbesi görülür. Ayvansaray'ın en önemli haziresi, Toklu Dede adına olanıdır. Bu küçük kabristanın içinde Sahabe türbe ve mezarları yanında Ayios Basileios adına bir ayazma bulunduğundan, Hıristiyanlarca da uzun süre ziyaret edilmiştir.

İbni Sina'nın Kanun adlı eserini 1180/ 1766-67'de Türkçeye çeviren Mustafa

Ayvansaray'da bir sokak. Hazım Okurer, 1993

Efendi ile pek çok kitap ve üç yüzden fazla mushaf yazan hattat Osman Ağa ve Hafız Hüseyin Ayvansarayî'nin burada gömülü olmaları, Ayvansaray semtinin, 18. yy İstanbul kültür hayatının önemli merkezlerinden biri olduğunu gösterir.

Ayvansaray, komşusu olan Musevi Ba-lat(->) ve Hıristiyan Fener(->) gibi semtlerin yanında İslam medeniyetinin ve yaşam tarzının damgasını vurduğu, kıyısındaki iskeleleri, yalı ve sahilsarayları ile eski İstanbul'un güzel bir köşesiydi. Müslüman karakterine rağmen, semtin Ortodoksluk açısından önemi nedeniyle Hıristiyan mabetleri de buradaki varlıklarını sürdürmüşlerdi. Ayios Dimitrios Ka-navis Kilisesi(-0 ve Panayia (Kimisis) Vlaherna Kilise ve Ayazması bu mabetlerden günümüze kalmış olanlarıdır.

Bir yandan yangınlar, diğer yandan 19. yy ortalarından itibaren sanayi yapılarının bölgeye yayılması semtin tarihi karakterinin değişmesine neden olmuş, irili ufaklı fabrikalar, atölye ve depolar özellikle sur dışındaki sahil kesiminde sıralanmıştır. Bunlar arasında bir de değirmen bulunmaktaydı. Haliç kıyısında ise bir kalafat yeri vardı. Burada 300 tona kadar gemiler, tekneler ve ünlü Ayvansaray kayıkları yapılırdı. Semt ahalisi daha çok işçi, küçük esnaf, denizci ve balıkçılardan .oluşmaktaydı, İç kesimlerde ise geniş bir Çingene kolonisi yaşıyordu. 1950'lerden sonra İstanbul'un büyük bir göç dalgasına maruz kalması semtin nüfus ve kültür yapısında değişikliklere neden olmuştur. Genellikle dar gelirlilerin yaşadığı semtte apartmanlara, eğlence yerlerine ve büyük mağazalara rastlanmaz.

1980'li yıllarda Haliç kıyılarındaki sanayi yapıları ve depoların yıkılması, çevre yolları ve Haliç Köprüsü'nün yapılması, Ayvansaray üzerinde önemli etkiler husule getirmiştir. Eskiden semt

sakinlerinin bir bölümü, yakınlarındaki bu sanayi alanında istihdam edilmekteydiler. Sanayi alanlarının ortadan kalkması mahalli esnafı da etkilemiş olmalıdır. Ancak halihazırda bu konularda yayımlanmış araştırmalar bulunmamaktadır. Günümüzde Ayvansaray, Haliç sa-hilyolu, çevre yolları ve Haliç Köprüsü aracılığıyla kolay ulaşılan, ancak yoksul ve bakımsız bir vaziyettedir.



Bibi. J. B. Papadopoulos, Leş Palais et leş eg-lises deş Blachemes, Atina, 1928; R. Ülke, Ayvansaray, Balat ve Fener Semtlerindeki Anıtlar, İst., 1957; Eyice, Haliç; Müller-Wiener, Bildlexikon; A. D. Mordtmann, "Die Hafe-uquartiere von Byzanz ", Mitteilungen deş Deutschen Excursions-Clubs in Konstantino-pel, 1/3, Konstantinopel, 1891; F. Dirimtekin, "14. Mıntıka (Blachemae)", Fatih ve istanbul, 1/2, ist., 1953; R. E. Koçu, "Ayvansarayî", İSTA, III; Dirimtekin, Haliç Surları; Ayvansarayî, Hadîka; Ayvansarayî, Mecmuâ-i Tevâ-rih; Kumbaracılar, Sebiller; Tanışık, istanbul Çeşmeleri, I; Ünver, Sahabe Kabirleri; Ünver, Mutlu Askerler; Evliya, Seyahatname, I; Bayrı, istanbul Folkloru.

SEMAVİ EYİCE



AYVANSARAY KAPISI

bak. SURLAR



AYVANSARAY KÖPRÜLERİ

Özgün kaynaklardan Bizans döneminin başlarında, 5. ve 6. yy'larda Haliç üzerinde iki köprünün varlığına ilişkin bilgiler derlenebilmektedir. S. Eyice, bu köprülerden birinin Ayvansaray (Bla-hernai) Mahallesi'ni karşı kıyıya bağladığını, ortaçağ boyunca kaynaklarda adından söz edilmeyen bu köprünün 5. yy'dan sonraki varlığının tartışmalı olduğunu, diğerinin ise Kâğıthane Deresi üzerinde kurulmuş olabileceğini ileri sürmektedir. Yine aynı yazara göre, 6. yy'da I. İustinianos'un yaptırdığı bilinen Ayios Kallinikos (sonra Ayios Panteley-mon) Köprüsü bunlardan ikincisi olmalıdır (bak. Haliç Köprüleri). İkisinin de

ahşap olarak yapıldığı ve daha sonra bunlardan birinin kagire çevrilmiş olabileceği konusunda da çeşitli görüşler bulunmaktadır. 16. yy'da Pierre Gilles'in Ayvansaray'da suyun içinde kagir köprü ayakları görüldüğünü aktarması ve Evliya Çelebi'nin de eskiden Eyüp-Sütlüce arasında zincirle taşman bir köprünün bulunduğunu ve kalıntılarının hâlâ görülebildiğini belirtmesi, bu bölgede bilinmeyen bir geçmişte, en azından kıyıya mesnetlerime noktalan kagir olan bir köprünün var olduğunu düşündürtmektedir. Öte yandan, Ayvansaray'daki bu kalıntıların köprü ayaklarına ait olduğu konusunda da kuşkular bulunmaktadır.

Tarihsel kaynaklarda adı geçen Haliç'teki ilk Osmanlı köprüsü, Fatih'in İstanbul kuşatması sırasında Piripaşa-Ay-vansaray ya da Kumbarafıane-Defterdar arasında kurdurmuş olduğu yüzer köprüdür. Bu köprüde tombaz adı verilen güvertesiz özel gemiler birbirlerine ve kıyıya zincirlerle bağlanmış, üzerlerine de bir tabiiye oturtulmuştur. Kritovo-ulos, bu köprünün yapımına daha kuşatmanın başlarında girişildiğini, ancak gerçekleştirilmesinin gemiler karadan Halic'e indirildikten sonra mümkün olduğunu belirtir. Askeri amaçlarla kurulan köprünün fetihten sonra ne kadar süreyle kullanımda kaldığı bilinmiyor.

19. yy'ın ortalarında Ayvansaray ile Piripaşa arasında ahşap bir köprünün kurulmuş ve bir süre kullanılmış olduğu bilinmektedir. Söz konusu köprünün, konuyla ilgili çalışmaların hemen tümünde Mıgırdıç Cezayirliyan adında bir sarrafın özel teşebbüsüyle 1863'te yapıldığı ve 10 gün içinde kayıkçılar tarafından yakıldığı aktarılmaktadır. Oysa, Yahudi Köprüsü olarak adlandırılan bu köprü, Robertson tarafından 1853-1854' te çekilmiş olması gereken bir fotoğrafta görülmektedir. Döneminin Fransızca yayımlanan gazetelerinden 19 Şubat 1852 tarihli Journal de Constantinople'da da yapımına ilişkin ayrıntılı bilgi vardır. Haberde İstanbul'un kuzeyi ile Hasköy kıyılarını birleştiren yeni köprünün tamamlandığı, köprünün Cezayirli Mıgır-dıç'ın sağladığı imkânlarla bir firma tarafından inşa edildiği ve bir milyon kuruşa mal olduğu bildirilmektedir.

Ahşap dubalar tarafından taşınan ve 380 m uzunluğunda olan bu köprünün genişliği 8 m'dir. Ayrıca inşaatın tersaneden Vassil Janide adında bir müteahhide verildiği, önemli bir yenilik olarak yaya kaldırımlarının yoldan demir parmaklıklarla ayrılmış olduğu ve döşemenin bin-dirmeli bir kaplama olarak yapıldığı da belirtilmektedir. Yukarıda sözü edilen yazının yayımlandığı tarihte sultan tarafından açılışı beklenen bu köprüden, 1852'de İstanbul'da dokuz ay kalan T. Gautier de anılarında bahsetmektedir. Preziosi tarafından Eyüp sırtlarından yapılan 1853 tarihli bir Haliç gravüründe de köprü görülür. Bu köprünün ömrünün uzun olmadığı, dubaları batmaya başlayınca yerinden söküldüğü de ileri



AYVANSARAY MESCİDİ

496

497

AYVAZOVSKİ, fVAN

sürülmüştür. Ancak. 1858 tarihli bir kitabın eki olan haritada Haliç üzerindeki diğer iki köprünün yamsıra bu köprü de gösterilmiştir. Dolayısıyla, söz konusu köprünün ne zamana dek kullanıldığı ve akıbeti konusunda kesin bilgi yoktur.

Bugün Ayvansaray'ı Halıcıoğlu'na bağlayan ve Haliç Köprüsü adını taşıyan köprü, 1974'te hizmete girmiştir. Boğaz Köprüsü çevre yollarının Haliç geçişini sağlayan bu köprü, ayaklar üzerinde inşa edilmiştir. Yapımı Türkiye Karayolları Genel Müdürlüğü, İshikawa-jime-Harima Heavy Industries adlı Japon ve Julius Berger-Bauboang A. G. adlı Alman kuruluşlar tarafından üç yılda gerçekleştirildi. Uzunluğu 995 m, genişliği 31,20 m, deniz yüzeyinden yüksekliği 22 m'dir.

Bibi. Eldem, İstanbul Anılan, 260; S. Eyice, "istanbul'da İhmal Edilmiş Tarihi Bir Semt Ayvansaray", TAÇ, no. 5, Nisan 1987; Y. Kâhya-G. Tanyeli, "Haliç Köprüleri ve Kent Ulaşımına Etkileri", Osmanlı Devletinde Modern Haberleşme ve Ulaşım Teknikleri, //. Türk Bilim Tarihi Sempozyumu, 1989.

GÜLSÜN TANYELl-YEGÂN KAHYA



AYVANSARAY MESCİDİ

Ayvansaray'da, Ayvansaray Caddesi ile Kuyu Sokağı'nın birleştiği köşede bulunuyordu. Halk arasında "Korucu Meh-med Ağa Mescidi" ya da "Korucu Meh-med Çelebi Mescidi" diye de bilinir.

Hüseyin Ayvansarayî, bu mescidi Ayvansaray Kapısı dışında olarak tarif ettiğine göre, esas bina herhalde daha Haliç tarafında idi. Ancak sonraları bir ihya sırasında şimdiki yerine yapılmış olmalıdır. Yapı Korucu Mehmed Çelebi bin Hüseyin tarafından yaptırılmıştır. Vakfiyesinin tarihi 999/1590'dır. Bu zatın mezarı Tok-maktepe Mezarlığı'nın eteğinde, Eyüp'e giden yolun sağ tarafındadır. Minberini, Zal Mahmud Paşa Türbesi yakınında bulunan İskender Bey Okulu öğretmenlerinden ve Çömlekçiler yakınındaki Arpacı Hayreddin Mescidi'nin imamı olan Şeyh Abdullah Efendi koymuştur.

1187/1773 ve 1249/1833 Ayvansaray yangınlarında iki defa yanan mescit, Kadılar Kapısı Kethüdası Muhzir Hacı Bekir'in kızı olan bir hanım tarafından tekrar yaptırılmıştır.

Mart 1947'de Vakıflar İdaresi'nce kadro dışı bırakılan mescit, mimari önemi olmayan, basit bir ev görünümüne sahip, kırmızı aşıboyalı, harap, ahşap bir yapıydı. Fevkani bir mescit olup, minaresi yoktu. Ezan, balkonumsu bir yerden okunurdu. Mescidin altında bir tane dükkân ve Osmanlı-Türk klasik üslubunda kesme taştan 975/1567 tarihli bir Mimar Sinan eseri olan iskender Paşa Çeşmesi vardı.

Mescit, 1930'larda Vakıflar idaresi tarafından kiraya verilmiş, tutan kişi de burayı gemi ve kalafat ameleleri için bekâr pansiyonu haline getirmişti. Bugün çeşme yerinde durmakla beraber, yanan mescitten günümüze bir şey ulaşmamıştır.



Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, I, 236; Öz, İstanbul Camileri, I, 26; İKSA, IV, 2064; Fatih Camileri. 61; S. Eyice, "İstanbul'da İhmal Edilmiş Tarihi Bir Semt: Ayvansaray", TAÇ, no. 5, Nisan 1987, s. 33.

N. ESRA DİŞOREN



AYVAT BENDİ

İstanbul'un kuzeyinde Kemerburgaz nahiyesinin takriben 4,5 km kuzeydoğusunda, Belgrad Ormanı içerisindeki Ay-vat Deresi üzerindedir ve Kırkçeşme sistemine su verir.

I. Süleyman (Kanuni) tarafından yaptırılarak 1563'te hizmete giren Kırkçeşme tesislerinin kuzey kolu üzerinde olan Ayvat Bendi 1765'te III. Mustafa tarafından yaptırılmıştır. Kitabesi yoktur. Bent yağışlı zamanlarda ihtiyaç fazlası suyu depolayarak şehre daha fazla su verilmesi sağlanmıştır. Ayvat Bendi ke-mer-ağırlık baraj tipine örnek olarak gösterilir. Bazı yabancı kaynaklarda ise "Bizans Bendi" olarak tanımlanmıştır. Bizans ile hiçbir ilgisi olmadığı açıktır.

Ayvat Bendi Kırkçeşme tesislerinden iki yüz sene sonra yapılmış, ama mevcut sulama tesisleri ile çökeltme havuzu aynen muhafaza edilmiştir. 15ö3'te yapılmış olan küçük bağlama ve yüzen cisimleri tutan ızgaralar ile kumlan tutan dairesel çökeltme havuzları bendin hemen altında bulunmaktadır. Bendin su tarafındaki payandalarla tahkim edilmiş olan mermer plakalar vasıtasıyla daha fazla suyun depolanması mümkün olmuştur. Kırkçeşme tesislerinden sonra yapıldığı için sulama sistemi bentten uzaktadır.

Ayvat Deresi'nin başından alınan sular, üstü kapalı kanallarla güneydoğuya iletilmekte, Ortadere ve Bakraç Dere-si'nden gelen kollar ile birleşerek, Kurt Kemeri ve Uzun Kemer üzerinden Baş-havuz'da diğer koldan gelen sular ile birlikte depolanmaktadır.

Ayvat Bendi'nin drenaj alanı 2 km2, derenin en alçak yerinden (talveg) itibaren su tarafındaki payandalı plakların üstüne kadar olan yüksekliği 13,45 m; bu plakların yüksekliği l m, kalınlıkları 0,18 m'dir. Bendin tepe uzunluğu 65,8 m, genişliği 6,90 m, taban genişliği 8,42 m olup mansap duvarı yüzde 81,5



Ayvat Bendi

Kâzım Çeçen

eğimlidir. Göl hacmi 156.000 m3, göl uzunluğu 700 m'dir. Sağ sahildeki dolu savak 1,05x0,55 m boyutlarında olup savak eşiği payandalı plaklardan 0,55 m aşağıda, sol sahil dolu savağı ise l,05x 0,28 m boyutlarında ve savak eşiği payandalı plaklardan 0,28 m aşağıdadır. Tahliye 0,250 mm'lik boru üzerine konmuş vana yardımı ile yapılmakta ayrı bir 0,250 mm'lik borunun üzerindeki vana vasıtasıyla ise su alınmaktadır.

Bentten alınan suyun debisinin ölçülmesi, ölçme sandığı kenarına, ekseni su yüzeyinden 96 mm aşağıda yerleştirilmiş, kısa borular yardımı ile yapılmaktadır. Debi bu boruların çapına göre belirlenir. Bentten toplam 46 lülelik su, yani günde 2.392 m3 su alınabilmektedir. Bent ormanlık bölgede yapılmış olduğundan haznesinde 1735'ten beri biriken katı madde çok azdır.

Bibi. Nirven, İstanbul Sulan, İst., 1946; Çeçen, Kırkçeşme; Çeçen, Su Tesisleri.

KÂZIM ÇEÇEN



Mimari

Ayvat Bendi, tasarım açısından İstanbul bentlerinin en yalın örneklerinden biridir. Kırık çizgilerle kemer biçimi verilen bir planı vardır. Bu, direnç artırıcı olmasının ötesinde bendin yalın biçiminin hareketli bir kitle etkisiyle karşılanmasını da sağlamıştır. Ayrıca doğa içinde değişen perspektifler elde edilmiştir.

18. yy Osmanlı barok konsepti buraya doğrudan yansımamış görünmektedir. Düzgün kesme taştan hiç bezemesiz olan bent, menba tarafında l m yükseklikte bir parapetle çevrilidir. Basit profilli plaklardan oluşan parapet, set tarafında "C" profilli takozlarla desteklenmektedir. Destekleyici işlevi de olan köşklerin tabanındaki payanda biçiminde iki çıkma üzerinde birer küçük köşk oluşturulmuştur. Yine "C" biçimli takozlara oturan çıkmalar parapetle çevrili ve zeminden üç basamakla çıkılan küçük açık mekânlardır. Köşklerin tabanında takozlarla bütünleşen profil dizisinin plastik etkisi ve bendin kırık çizgili planı, dolaylı da olsa bir barok izlenim olarak yorumlanabilir.

AFİFE BATUR



Yüklə 7,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   111   112   113   114   115   116   117   118   ...   129




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin