İBNEBÛ CUMHUR
Şemsüddîn Muhammed b. Alî b. İbrâhîm b. Ebî Cumhur el-Ahsâî el-Hecerî (ö. 904/1499 [?]) Şiî kelâm âtimi.
837 (1433-34) yılında Ahsâ'da doğdu. İslâmî ilimlerle meşgul olan Şiî bir aileye mensuptur. İlk tahsilini babasından gördükten sonra Necefe gitti, Hasan b. Ab-dülkerîm el-Fettâl'in ve daha başka Şiî âlimlerinin derslerine katıldı.317 877'de (1473) hacca giderken Suriye'deki önemli Şiî merkezlerinden biri olan Kerek'te Ali b. Hilâl el-Cezâirî'den Şîa'ya ait rivayetler dinledi. Hacdan dönünce bir süre Ahsâ'da bulundu. İmamların kabirlerini ziyaret etmek amacıyla Bağdat ve Meşhed'e gitti. Meş-hed'de evinde misafir kaldığı Muhammed b. Muhsin er-Rızâvî'ye ithafen Keşfü'l-berâhîn adlı eserini yazdı ve Ğavâli'l-le'âlî adlı eserini rivayet etmesi için kendisine İcazet verdi.318 Meş-hed'de Herat'tan geien Sünnî âlimi Fâzıl el-Herevî ile imamet konusunda münazaralar yaptı. Necef ve Ahsâ'da yirmi yıl süreyle öğrenci yetiştirmekle meşgul olduktan sonra tekrar Meşhed'i ziyaret etti (888/1483), ardından Ahsâ'ya döndü. İkinci hac seferi dönüşünde bir yıl Necef te kaldı; burada hem öğrenci okuttu hem de eser telif etti (894-895/1489-1490). Meşhed'i üçüncü defa ziyaretinin ardından Esterâbâd'a gidip yörenin emîrine ithafen Dürerü'l-le'âli'l-'imâdiyye adlı bir eser yazdı. Son olarak buradan Medine'ye geçti ve 25 Zilkade 904 (4 Temmuz 1499) tarihinde İbnü'l-Mutahhar el-Hillî'nin eî-Bâbü'l-hâdî'aşei adlı eserine bir şerh yazdı. İbn Ebû Cumhûr'un aynı tarihte vefat ettiği tahmin edilmektedir.
İbn Ebû Cumhûr'un kelâm, İslâm felsefesi ve tasavvufu uzlaştırıp bir senteze varmaya çalışan eklektik bir anlayışa sahip olduğu kabul edilir. Kendisi, kelâm ve felsefenin yanı sıra birbirine muhalif görüşleri savunan Mu'tezile ile Eş'ariyye'yi ortak noktalardan hareketle uzlaştırıcı bazı çözümler bulduğu kanaatindedir. İbn Ebû Cumhûr'un bu eklektik tutumu kelâm ilmini tanımlarken kullandığı ifadede kendini göstermektedir. Ona göre kelâm ruhun gerçek bilgilerle beslenerek nura dönüşmesini, manevî âlemle irtibat kurup Allah'ın huzuruna yaklaşmasını ve böylece ebedî saadeti kazanmasını sağlayan bir ilimdir. Bunun gerçekleşebilmesi için kelâmı, felsefî ve tasavvufî bilgilere ihtiyaç bulunduğunu kabul etmekle birlikte âlemin kıdemi örneğinde olduğu gibi daha çok İslâm filozoflarının, özellikle İbn Sina'nın etkisinde kalmıştır. İbn Ebû Cumhûr'un bazı görüşleri şöyledir: ölen insanın ruhu dünyadaki davranışlarına göre farklı sonuçlarla karşılaşır. Kişi iyi ameller işlemişse ruhu cisimden arınmış olarak suretler âlemine gider ve haz duyacağı bir ortama kavuşur. Eğer kötü davranışlarda bulunmuşsa ruhu cezasını çekmek üzere aşağı seviyedeki canlıların bedenine girer ve bu durum kıyamet kopun-caya kadar sürer. Bütün âlemler ilâhî isim, sıfat ve fiillerin tezahürüdür. Bütün nesneler vücut bulmadan önce Allah'ın zâtında veya ilminde varlıktan yoksun olarak a'yân-ı sabite şeklinde bulunurlar. İnsanların hür iradeleriyle yaptıkları fiiller de dahil olmak üzere âlemde vuku bulan her şey ilâhî iradeye uygun olarak gerçekleşir. Kişinin istediği her şeyi müsta-killen gerçekleştirememesi bunu gösterir. Âlemin hem kozmik hem de sosyal düzeninde ilâhî lütuf esastır. Bu lütuf, Allah'ın beşer için gerekli olan peygamber ve velîleri göndermesi tarzında ortaya çıkar. Peygamber ile imam arasında isim değişikliğinden başka bir fark yoktur. Bu sebeple Ali b. Ebû Tâlib bir peygamber gibi masumdur. Ali Âdem'den önce yaratılmıştır, Hz. Peygamber'den sonra yerine geçeceğinden kâmil insanın bütün özelliklerine sahip kılınmıştır. ResûU Ekrem'in nebîlerin sonuncusu oluşu gibi Ali de mutlak mânada velîlerin sonuncusudur. Onun dışındaki Ehl-i beyt'e mensup on bir imam da arif ve velî kimselerdir.
Kulların fiilleri meselesinde Mu'tezile ile Eş'ariyye'nin görüşlerini uzlaştırmaya çalışan İbn Ebû Cumhûr'un ölen kötü insanın ruhunun aşağı seviyedeki canlıların bedenlerine sokulmakla cezalandırılacağına ve İmamların peygamberlerden farklı kimseler olmadıklarına dair görüşleri dikkat çekici olup naslann yanı sıra tarih boyunca benimsenegelen genel İslâmî anlayışa da aykırıdır. Kelâm, felsefe ve tasavvuf alanlarında devrinin kültürüne vâkıf olduğu nakledilen İbn Ebû Cumhûr'un görüşleri Şeyhiyye'nin kurucusu Ahmed el-Ahsâî üzerinde tesirli olmuş ve metodu onun tarafından devam ettirilmiştir.
Bibliyografya :
Nürullah et-Tüsterî, Mecâlisü't-mü'minİn, Tahran 1365 hş., I, 581-590; Hür el-Amilî. Eme-/ü7-(âmı7fnşr. Ahmedel-Hüseynî), Necef 1385/ 1965, ii, 253,280; Meclisî, Bihârü'l-envâr, Beyrut 1403/1983, CV, 3-27; Abdullah Efendi el-İs-fahânî, Riyâzü'l-'ulemâ* ue hiyâiü'l-fuzalâ' (nşr. Ahmed el-Hüseynî). Kum 1401, V, 50-51; Hânsârî, Ravzâtü'l-cennât{nşr. Esedullah İsmâ-iliyyân),Kum 1392/1972, VII, 26-34; Brockel-mann. GAL SuppL, II, 272; Şeybî. e$-Sıla, II, 315-324; Âgâ Büzûrg-İ Tahrânî, ez-^eri'a ilâ te-şânîfi'ş-Şfa, Beyrut 1403/1983, II, 43, 273; XIV, 73; XVI, 71; XVII, 31, 240; XVIII, 22, 299; XX, 13,378, 379; XXI, 22, 286; XXII, 285;^cyânü'ş-Ş?a, IX, 434;M. Rızâ el-Hakîmî, TâribuVutema* 'abre'l-'uşûri'l-muhtelife, Beyrut 1403/1983, s. 549-552; W. Madelung, "ibn Abi Ğumhur al-Ahsâ'is Synthesis of Kalam, Philosophy and Sufism", Religious, Schoots and Sects in Me-dieua/fe/am, London 1985, XIII, 147-156; a.mlf., "ibn Abi Djumhür al-Ahsa't", El2 SuppL (İng.), s. 380; M. Momen. An Introduction to Shi'i İslam, London 1985, s. 99-100; Hasan el-Emîn. Dâ'iretü'l-ma'ânft'l-İslâmiyye eş-Şfiyye, Beyrut 1410/1989,1/2, s. 84-85; Samed Muvahhkj. "İbn Ebî Cumhur", DMBİ, II, 634-637;Todd Law-son. "Ebn Abi Jomhür AhsaT, Elr., VII, 662-663.
İBN EBÛ DÂVÛD
Ebû Bekr Abdullah b. Ebî Dâvûd Süleyman b. Eş'as es-Sicistânî (Ö. 316/929) es-Sünen sahibi Ebû Davud'un oğlu, hadis hafızı.
230'da (844) Sicistan'da doğdu. Nîşâ-bur'da büyüdü. Ailesi Yemen'İn Ezd kabilesine mensup olduğundan Ezdî nisbe-siyle de anılır. !lk hadis dersini, 241 (855) yılında Tûs şehrinin velî muhaddisi Mu-hammed b. Eslem'den aldığını söyler; babası da oğlunun ilk dersine böyle bir zat ile başlamasından dolayı memnuniyetini belirtir.
İbn Ebû Dâvûd babasıyla birlikte Sicis-tan dışındaki ilim merkezlerine seyahatler yaptı. Horasan, Cibâl, İsfahan, Fâris, Basra. Bağdat, Küfe, Medine, Mekke, Mısır, Şam, Cezire gibi bölgeleri dolaşarak Fellâs, Bündâr lakabıyla bilinen Muham-med b. Beşşâr, Ali b. Haşrem, Hârûn b. İshak. İbn Ebû Hayseme. Ebû Zür'a er-Râzî ve Zühlî gibi âlimlerden hadis tahsil etti. Bağdat'a yerleşerek ilmî faaliyetlerini burada yürüttü. Başta babası olmak üzere yüzlerce şeyhten hadis yazdığı gibi İbn Hibbân, Hâkim el-Kebîr. İbnü'l-Mukrî el-İsfahânî. Dârekutnî, İbn Şahin ve Ebû Bekir el-Ebherî gibi âlimlere hadis dersleri verdi. Tefsir, kıraat ve fıkıh sahalarında da yetişmiş olan İbn Ebû Davud'a devrin sultanı tarafından hadis okutmak üzere mescidde özel kürsü tahsis edildi. 280 (893) yılında Hemedan'da bölgenin bütün âlimleri kendisinden hadis yazdı. Sicis-tan'a veya İsfahan gittiğinde yanında hadis kitapları olmadığı halde ezberinden 30.000 hadis yazdırdığı, daha sonra yapılan karşılaştırmalarda sadece üç hadiste yanıldığı 319 gözlerini kaybettikten sonra da talebelerine hadisleri ezberinden yazdırdığı, ancak oğlu Ebû Ma'mer'in, elindeki nüshadan ona hangi hadisi okuyacağını hatırlattığı belirtilmektedir. Dârekutnî. onun sika bir râvi olmakla beraber hadisler hakkında değerlendirme yaptığı zaman yanıldığını söylemektedir. İbn Adî, eğer eserine başkalarınca tenkit edilen râvilerialma prensibi olmasaydı İbn Ebû Dâvûd gibi güvenilir birine kitabında yer vermeyeceğini söylemiş, Zehebî de onu aklamak için kitabına aldığını belirtmiştir.320 Babasının onun hakkında, "Oğlum Abdullah yalancıdır" dediği kaydedilmekte ise de 321 Zehebî. sika ve büyük hadis hafızlarından biri olarak kabul ettiği İbn Ebû Dâvûd hakkında babasının böyle bir şey söylemesine ihtimal vermediğini, söylemiş olsa bile bu ithamın hadis rivayetiyle ilgili olamayacağını, bu sözün gençlik yıllarında günlük olaylarla ilgili olarak sarfedil-miş olabileceğini ifade etmekte, İbn Ce-rîr et-Taberî ve İbn Sâid el-Hâşimî gibi bazı akranları ve muhaliflerinin onu haksız yere suçladığını belirtmektedir.322 Hadis hafızı Ebû Muhammed el-Hallâl, İbn Ebû Davud'un babasından daha güçlü bir hafızaya sahip olduğunu söylemektedir.
İbn Ebû Davud'un şöhretini çekemeyenler onu yıpratmaya ve küçük düşürmeye çalıştılar. Yaşadığı ve yetiştiği çevrede önemli şahsiyetlerin Hz. Ali düşmanlığıyla damgalanması iftirasından o da kurtulamadı. Özellikle bu iftirayı bir türlü içine sindiremeyen İbn Ebû Dâvûd. aralarında kırgınlık olan herkese hakkını helâl ettiğini ancak kendisini Hz. Ali düşmanı olarak gösterenleri asla affetmeyeceğini söylemiştir. Selef akidesine bağlı zâ-hid bir âlim olan İbn Ebû Dâvûd 18 Zilhic-ce316'da (1 Şubat929) Bağdat'ın Rusâfe semtinde vefat etti ve Bâbülbustân Kabristanı'na defnedildi.
Eserleri.
1. Kitâbü'-Meşâfrif. Mushaf hakkındaki ihtilâflarla Kur'an'ın vahiy sırasında yazılması, cemedilmesi. noktalanması, okunması, alınıp satılması gibi konularla ilgili görüş ve rivayetlerin yer aldığı eser Arthur Jeffery tarafından yayımlanmıştır (Kahire 1355; Leiden 1937).
2. Kitabü'1-Ba'ş. Âhiret hayatına dair seksen hadis ihtiva eden 323 eseri Ebü'1-Vefâ Mustafa el-Merâgî Lübâbü'1-bahş îî şerhi Kitâbİ'1-Ba'ş adıyla şerhederek yayımlamış (Kahire 1374), eser daha sonra Muhammed Saîd b. Besyûnî (Beyrut 1407/1987}, Ebû İshak el-Huveynî e!-Eserî (Beyrut 1408/1988) ve hemen hiçbir emek sarfe-dilmeden, hatta hadislerin kaynakları bile gösterilmeden el-Bcfş ve'n-nüşûr adıyla Abdurrahman Hasan Mahmûd (Kahire 1410/1989} tarafından neşredilmiştir.
3. Müsnedü 'Â'işe. Urve b. Zübeyr'in. teyzesi Hz. Âişe'den rivayet ettiği 102 hadisi ihtiva eden eseri Abdülgafûr Abdülhak Hüseyin yayımlamıştır (Kuveyt 1405/1985).
4. Kaşîdetü'1-imâm el-hâfız Ebî Bekr 'Abdillâhb. Süleyman b. Eş'aşb. Ebî Dâvûd. Otuz üç beyitten oluşan akaide dair bir manzumedir.324 Müellif bu manzumesinde kendisinin, babasının ve Ahmed b. Hanbel gibi âlimlerin görüşlerini ortaya koyduğunu söylemektedir. Eser, aynı konudaki bazı risalelerle birlikte Ebû Abdullah Mahmûd b. Muhammed el-Haddâd tarafından (Riyad 1408/1987), ayncaManzûme ü'l-'akî-de adıyla Mecmifatü'r-restfil içinde yayımlanmıştır (Kahire 1340). Seffârînî bu manzumeyi Levâ^hu'l-envâri's-seniy-ye ve levâkıhu'l-efkâri's-sünniyye şer-hu Kaşîdeti İbn Ebî Dâvûd el-Hâiyye û hkideti ehli'l-âşâri's-selefiyye adıyla şerhetmiştir.325
İbn Ebû Davud'un bunlardan başka Fe-zâ'ilü'l-Kur'ân 326 el-Kırâât, Kitâbü't-Tuhûr.327 MaVi/e-tü'ş-şahâbe, eş-Şahâbe, el-Müsned fi'l-hadîş diye de anılan Müsned, Müsne-dü'1-enşâr, eî-Meşâbîh fi'1-lj.adîş, en-Nâsih ve'1-mensûh, Nazmü'l-Kur'ân, es-Sünen 328 ve 120.000 hadis ihtiva ettiği söylenen et-Tefsîr adlı eserlerinin bulunduğu zikredilmiştir.
Bibliyografya :
İbn Ebû Dâvûd. Müsnedü eÂ?şe(nşr. Abdülgafûr Abdülhak Hüseyin), Kuveyt 1405/1985, neşredenin girişi, s. 6-41; a.mlf., Kitâbû'l-Bac§ (nşr. Ebû İshakel-Huveynî). Beyrut 1408/1988, neşredenin girişi, s. 5-15; İbn Adî, el-Kâmit, IV, 1577-1578; İbnü'n-Nedîm, et-Fihrist{F\üge\). s. 232-233; Ebû Yala el-Halîlî. et-irşâd fi ma'ri-feti'ulemâVt-hadİs(nşr. M. Saîd b. Ömerİdrîs), Riyad 1409/1989, II, 610-611; Hatîb. Târıhu Bağdâd, IX, 464-468; İbn Ebû Ya'lâ. Tabakıa-tü'1-Hanâbile, II, 51-55; İbn Hallikân, Vefeyât (Abdülhamîd), II, 139; Zehebî, Tezkiretû'l-huf-faz, II, 767-773; a.mlf., Aılâmü'n-nübe!â\ XIII, 221-237; a.mlf., Mizânü'l-iHidâl, il, 433-443; İbnü'l-Cezerî. ûâyetü'n-nihâye. I, 420-421; İbn Hacer, Lİsânü'l-Mtzân, IH, 293-297; Hediyye-tü'l-'ârifîn. I, 444; Kettânî. er-Risâletü'l-mûstet-ra/e(Özbek), s. 34,45,84,116; Kehhâle. Mucce-müV-mü'eHi/Tn, VI, 60;Sezgin. GAS.1,174-175; KaysÂl-i Kays. et-îrâniyyûn, l/l, s. 120-125; Ali Yardım. Hadis /, İzmir 1984, s. 78; Abdülvehhâb es-Sâbûnî, cUyûnü'l-mü'eltefât(nşT. Mahmûd Fâhûrî), Halep 1413/1992, I, 313-314; A. Rİp-pin, "al-Sidjistani", EF (Fr), IX, 568; Hasan Yû-sufî Eşkûrî, "İbn Ebî Dâvûd", DMBİ, II, 647-649.
Dostları ilə paylaş: |